Ben-Gvir, Mescid-i Aksa'yı Harem-i İbrahim Camii gibi bölmeye mi hazırlanıyor?

Ben-Gvir Mescid-i Aksa'da ilk kez açıkça ibadet ettikten sonra Filistinliler ve Arap dünyası kınama ve uyarıda bulundu

İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir Mescid-i Aksa'da (İsrail Kanal 12 televizyonu)
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir Mescid-i Aksa'da (İsrail Kanal 12 televizyonu)
TT

Ben-Gvir, Mescid-i Aksa'yı Harem-i İbrahim Camii gibi bölmeye mi hazırlanıyor?

İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir Mescid-i Aksa'da (İsrail Kanal 12 televizyonu)
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir Mescid-i Aksa'da (İsrail Kanal 12 televizyonu)

İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir dün Mescid-i Aksa'ya girerek, orada halka açık bir Talmud ayini gerçekleştirdi. Ben-Gvir bölgedeki mevcut duruma meydan okuyarak, Gazze Şeridi'nin tamamının işgal edilmesini ve Mescid-i Aksa'da olduğu gibi bu bölgeye de İsrail egemenliğinin dayatılmasını istedi.

Ben-Gvir, arka planda Kubbetu’s Sahra'nın göründüğü bir videoda şunları söyledi: “Burada, egemenlik ve yönetimin mümkün olduğunu kanıtladığımız bu yerden, Gazze Şeridi'nin tamamının işgal edilmesi, tüm bölge üzerinde egemenlik ilan edilmesi, tüm Hamas üyelerinin sınır dışı edilmesi ve gönüllü göçün teşvik edilmesi gerektiğini ilan ediyorum. Ancak bu şekilde esirleri geri alabilir ve savaşta galip gelebiliriz.”

Ben-Gvir, İbrani takvimine göre ‘9 Av orucu’ gününde, Yahudilerin Tevrat'a göre ‘Tapınağın yıkılışının yıldönümünü’ andıkları gün, yüzlerce yerleşimciyle birlikte Mescid-i Aksa'ya girdi. İsrail polisi müdahale etmeden açık bir ayin yönetti.

Yedioth Ahronoth gazetesi, Kudüs’te düzeni sağlamakla görevli polisin Ben-Gvir'in önderlik ettiği ayine müdahale etmediğini, ancak bölgeyi ziyaret etme kurallarının ihlal edildiği 30'dan fazla vakayla ilgilendiğini yazdı.

Tapınak Dağı Aktivistleri Örgütü olarak bilinen aşırıcı gruplar, Ben-Gvir'in Mescid-i Aksa'da dua ederken çekilmiş bir videosunu yayınladı. Bu, Ben-Gvir'in orada dua ederken ilk kez kamuoyuna açık bir şekilde gösterildiği an oldu. Daha önce üç kez Tapınak Dağı'nda dua ettiğini açıklamasına rağmen, kamuoyuna açık bir şekilde görülmemişti.

Harem-i İbrahim Camii

Filistinliler, İsraillilerin Mescid-i Aksa'yı, el-Halil'deki Harem-i İbrahim Camii'nde olduğu gibi bölme ihtimalinden korkuyor.

1994 yılında, aşırı sağcı yerleşimci Baruch Goldstein'ın içinde 29 kişiyi öldürdüğü bir katliamın ardından İsrail, Harem-i İbrahim Camii'ni bölmüştü.

İsrail, caminin bir bölümünü radikal yerleşimcilerin ibadet ettiği bir Yahudi sinagoguna dönüştürdü.

fevrtg
Kudüs'teki kutsal tapınağın kapılarından birinin yanında ibadet eden Yahudiler, 3 Ağustos (AP)

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın Din İşleri ve İslami İlişkiler Danışmanı Mahmud el-Habbaş, bölgedeki dini savaşın daha da alevlenmemesi için uyarıda bulunurken, Filistin Devlet Başkanlığı Sözcüsü Nebil Ebu Rudeyne, ABD yönetiminden ‘çok geç olmadan’ bu saldırıyı durdurmak için acil ve derhal müdahale etmesini istedi.

Filistin Devlet Başkanlığı, Ben-Gvir'in Mescid-i Aksa'ya girmesini şiddetle kınadığını ifade ederek, “Bu provokatif davranış, İsrail hükümetinin gerginliği artırma politikalarını sürdürme konusundaki ısrarını yansıtmakta ve aşırılık yanlısı doğasını teyit etmektedir” değerlendirmesinde bulundu. Filistin Devleti Başkanlığı, ABD liderliğindeki uluslararası topluma, ‘tekrarlanan bu ihlalleri durdurma ve İsrail'i uluslararası sözleşmeleri ihlalinden dolayı sorumlu tutma’ çağrısında bulundu.

Kınamalar arka arkaya geliyor

Ben-Gvir'in Mescid-i Aksa baskını ve orada ayin yapması, Filistinlilerin yanı sıra, Arap dünyasında da öfkeli tepkilere yol açtı:

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, İsrail işgal hükümeti yetkilileri tarafından tekrarlanan bu ihlallerin bölgedeki çatışmayı körüklediği uyarısında bulunarak, Suudi Arabistan’ın bu uygulamaları ‘en güçlü şekilde’ kınadığını ifade etti.

Suudi Arabistan, uluslararası topluma ‘barış çabalarını baltalayan ve uluslararası yasa ve normları ihlal eden bu ihlalleri durdurmak için derhal harekete geçme’ çağrısını yineledi.

Ürdün Dışişleri Bakanlığı ise yaptığı resmî açıklamada, ‘yaşananların Mescid-i Aksa’daki statükonun ve uluslararası hukukun açık bir ihlali olduğunu’ vurgulayarak, Mescid-i Aksa'ya yapılan baskını kınadı. Açıklamada ayrıca, ‘144 dönümlük alanıyla Mescid-i Aksa'nın Müslümanlara özel bir ibadet yeri olduğu ve İsrail'in bunun üzerinde hiçbir egemenliği olmadığı’ vurgulandı.

frtgh
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir Mescid-i Aksa'da (İsrail medyası)

Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) saldırıyı kınayarak, bunu ‘Müslümanların duygularına yönelik ciddi bir provokasyon ve Haşimilerin Kudüs'teki kutsal mekânlar üzerindeki himayesinin ihlali’ olarak nitelendirdi. Ayrı ayrı yapılan açıklamalarda, bu tür uygulamaların tansiyonu yükselttiği ve sükûnet ve istikrarı sağlamaya yönelik tüm çabaları baltaladığı vurgulandı.

Dünya İslam Birliği (Rabıta) Genel Sekreteri Şeyh Dr. Muhammed el-İsa, bu ‘iğrenç suçu’ kınadı ve ‘İsrail işgal hükümeti güçlerinin suç teşkil eden ihlallerine devam etmesinin sonuçları’ konusunda uyarıda bulundu.

Bu gelişmeler, uluslararası hukuka göre 1967'den beri işgal altındaki Filistin topraklarının bir parçası olan ve tanınmış uluslararası anlaşmalar uyarınca Ürdün'ün himayesi altında bulunan Mescid-i Aksa'ya yönelik devam eden saldırıların sonuçlarına karşı tekrarlanan uyarıların ardından geldi.

Mevcut durumu ‘yıkmak’

Ben-Gvir, İsrail ve Ürdün'ün Doğu Kudüs dahil Batı Şeria'yı işgal ettikten sonra Mescid-i Aksa’da mevcut durumu olduğu gibi korumak konusunda anlaşmaya vardığından beri, İsrail hükümetinde açıkça Mescid-i Aksa'da ayin yapan ilk bakan oldu.

Mevcut durum, İsrail ve Ürdün Krallığı arasında onlarca yıldır geçerli olan bir anlaşma ile belirlenmiştir. Bu anlaşmaya göre, Yahudiler ve diğer gayrimüslimler, belirli saatlerde ve belirli sayıda olmak kaydıyla, herhangi bir dini tören veya dua yapmadan Mescid-i Aksa'da dolaşabilirler.

Ben-Gvir, 2022 yılında hükümette göreve geldiğinden beri bu durumu değiştirmeyi ve Mescid-i Aksa'da ibadet edebilmeyi taahhüt etmiş, önce İsrail hükümetine, ardından Ürdün Krallığı’na, Filistinlilere ve genel olarak Müslümanlara meydan okumuştur.

Ben-Gvir, 7 Ekim 2023'ten sonra 7 kez Mescid-i Aksa'ya girdi ve neredeyse her seferinde Başbakan Binyamin Netanyahu'nun ofisi, ‘Mescid-i Aksa’daki mevcut durumun değişmediğini’ açıkladı. Bu sefer de Netanyahu'nun ofisi, baskından birkaç saat sonra, “İsrail'in Kudüs'teki mevcut durumu koruma politikası değişmedi ve değişmeyecek” açıklamasını yaptı.

Ancak İsrail Kanal 12 televizyonu, Ben-Gvir'in aslında her seferinde durumu ihlal ettiğini, Maariv gazetesi ise mevcut durumu bozduğunu söyledi.

‘Niteliksel ve tehlikeli bir dönüşüm’

Ben-Gvir, ‘Gazze Şeridi'nde zafer için’ dua etti. Necef ve Celile Kalkınma Bakanı Yitzhak Wasserlauf da onunla birlikte dua etti ve dua ettiği sırada ağlarken fotoğrafı çekildi. Knesset üyeleri ve yaklaşık 3 bin Yahudi de onunla birlikteydi.

Filistin resmi haber ajansı WAFA, Ben-Gvir'in önderliğinde 3 bin 23 İsraillinin Mescid-i Aksa'ya baskın düzenlediğini bildirdi.

Filistin Evkaf ve Din İşleri Bakanlığı, İsrailli bakanı, açıkça belirlenmiş sistematik bir planla İslam ve Hristiyan kutsal mekanlarını kontrol altına almak için yoğun çaba sarf etmekle suçladı.

devrr
Kudüs'teki kutsal tapınağın kapılarından birinin yanında ayin yapan Yahudiler, 2 Ağustos (AFP)

Kudüs Valiliği, dün Mescid-i Aksa’da yaşananların ‘İsrail'in Mescid-i Aksa’ya yönelik sürekli saldırganlığının niteliksel ve tehlikeli bir dönüşümünü oluşturduğunu’ belirtti.

Valilik tarafından yapılan açıklamada, “Ben-Gvir ve diğerleri, Talmud duaları okudular, ayin yaptılar ve Mescid-i Aksa’nın ortasına, üzerinde Tanrı'nın Evrensel Evi yazan bayraklar astılar. Bu, tamamen İslami bir mekâna Tevrat'ın sembollerini dayatmaya yönelik tehlikeli bir girişimdir” denildi.

Açıklamanın devamında şu ifadeler yer aldı: “Bugün yaşananlar sıradan bir saldırı değil; bilakis, işgalci yetkililerin son yıllarda ısrarla sürdürdüğü zamansal bölünmenin ardından, İsrail'in kutsal Mescid-i Aksa üzerinde zorla Yahudi egemenliğini dayatma ve burayı Müslümanlar ile yerleşimciler arasında mekânsal olarak bölme planının önemli bir aşamasını temsil ediyor.”



Gazze ateşkesi: ‘Kapsamlı anlaşma’ çabalarını engelleyen 3 unsur

Gazze Şeridi'nin kuzeyinde bulunan Cibaliye'deki Zikim Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giren yardım kamyonlarından aldıkları un çuvallarını taşıyan Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin kuzeyinde bulunan Cibaliye'deki Zikim Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giren yardım kamyonlarından aldıkları un çuvallarını taşıyan Filistinliler (AFP)
TT

Gazze ateşkesi: ‘Kapsamlı anlaşma’ çabalarını engelleyen 3 unsur

Gazze Şeridi'nin kuzeyinde bulunan Cibaliye'deki Zikim Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giren yardım kamyonlarından aldıkları un çuvallarını taşıyan Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin kuzeyinde bulunan Cibaliye'deki Zikim Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giren yardım kamyonlarından aldıkları un çuvallarını taşıyan Filistinliler (AFP)

Kısmi ateşkes müzakerelerinin duraklamasının ardından, Gazze Şeridi krizini çözmek için ‘kapsamlı bir anlaşmaya’ varma çabaları giderek artıyor. Bu müzakereler, ABD ve İsrail'in temmuz ayı sonlarında Doha'da Hamas ile yaşanan anlaşmazlıkların ardından yaklaşık üç hafta süren görüşmelerden çekilmesi sonrası sekteye uğradı.

Kısmi müzakereleri engelleyen önceki anlaşmazlıklar, Hamas'ın silahsızlanmayı kabul etmemesi ve İsrail'in savaşın kesin olarak sona ermesine dair garantiler olmaması nedeniyle, Gazze Şeridi'nden tamamen çekilmeyi kabul etmemesinden kaynaklanıyordu. Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlara göre, Washington'un Binyamin Netanyahu hükümeti ile son zamanlarda yürüttüğü kapsamlı anlaşma çabalarının önünde bazı engeller olacak.

Monte Carlo Doualiya’nin (MCD) dün bildirdiğine göre, ‘İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ABD Başkanı Donald Trump arasında görüşmeler devam ediyor ve Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirecek kapsamlı bir anlaşmaya varılması için çalışmalar sürüyor.’

Söz konusu anlaşma, ‘tek bir takas işlemiyle tüm İsrailli esirlerin serbest bırakılmasını, Hamas'ın silahsızlandırılmasını ve ABD liderliğinde Gazze Şeridi'ne uluslararası kontrolün getirilmesini’ içeriyor. Şayet Hamas bu teklifi reddederse, ABD, İsrail'e Gazze Şeridi'ne kapsamlı bir saldırı düzenlemesi için yeşil ışık yakacak.

Bu, Washington ve İsrail'in istişare için geri çekilmesinin ardından kısmi ateşkes müzakerelerinin durma noktasına gelmesi üzerine İsrail medyasında bu yeni gidişatla ilgili haberlerin çıkmasıyla eş zamanlı olarak geldi. İsrail'in Kanal 14 televizyonu, siyasi bir kaynağın şu ifadelerini aktardı: “İsrail ve ABD, gidişatlarını değiştirmeleri gerektiğini fark etmeye başladılar: Bazı esirlerin serbest bırakılması için bir anlaşma peşinde koşmak yerine, tüm esirlerin serbest bırakılması, Hamas'ın silahsızlandırılması ve Gazze Şeridi'nin silahtan arındırılmasını içeren bir plana yöneldiler.”

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre, ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, Hamas'ın elinde tutulan esirlerin ailelerine, İsrail hükümeti ile Gazze Şeridi'ndeki savaşı fiilen sona erdirecek bir plan üzerinde çalıştığını bildirdi.

Witkoff'un perşembe günü İsrail'e varmasından bu yana ‘kapsamlı bir anlaşma’ yönündeki bu yeni eğilim giderek güçleniyor. Witkoff'un Netanyahu ile yaptığı görüşmenin ardından üst düzey bir İsrailli yetkili, “İsrail ve Washington arasında, bazı esirlerin serbest bırakılması planından tüm esirlerin serbest bırakılması, Hamas'ın silahsızlandırılması ve Gazze Şeridi'nin silahtan arındırılması planına geçilmesi gerektiği konusunda mutabakat sağlandı” dedi.

Bu koşullar ışığında Mısır eski Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Mısır Dış İlişkiler Konseyi üyesi Reha Ahmed Hasan, kısmi ateşkesin önündeki engellerin, çözülmemiş olduğu için kapsamlı bir anlaşma çabalarında da tekrarlanacağını düşünüyor. Bunların başında İsrail'in Hamas'ın silahsızlandırılmasını talep etmesi ve Hamas'ın İsrail'in Gazze Şeridi'nden tamamen çekilmesini ve esirlerin teslim edilmesinden önce savaşın kesin olarak durdurulacağına dair garantiler talep etmesi geliyor. Hasan, Filistinli tarafın kendi gerekçeleri olduğunu ve İsrail'in bunları reddetmesinin güvensizlik uçurumunu daha da derinleştirdiği değerlendirmesinde bulundu.

frgty6
İsrail'in Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı'na düzenlediği hava saldırısı sonucu yıkılan binanın enkazını inceleyen insanlar (AFP)

Filistinli siyasi analist Nehru Cumhur, Reha Ahmed Hasan ile aynı görüşte. Bu engellerin Gazze savaşının başından beri var olduğunu ve değişmediğini vurgulayan Cumhur, İsrail'in, savaşta gerçekleştiremediği halde Hamas'ın silahsızlandırılmasını talep ederek, müzakere masasında teslim şartları dayatmaya çalıştığını ve bunun kısmi ya da kapsamlı herhangi bir anlaşmayı engellediğini ve müzakereleri bozduğunu ifade etti.

Hamas aylardır kapsamlı bir anlaşma çağrısında bulunuyor. Ancak hareket cumartesi günü yaptığı basın açıklamasında, silahlarını teslim etmeyeceğini yineledi. Hamas tarafından cumartesi günü yayınlanan açıklamada, “Bazı medya kuruluşlarının Witkoff'un sözlerini aktararak, hareketin silahlarını teslim etmeye hazır olduğunu yayınladığı haberlere ilişkin olarak, işgal devam ettiği sürece direniş ve silahların ulusal ve yasal bir hak olduğunu bir kez daha yineliyoruz. Bu, sözleşmeler ve uluslararası normlarla onaylanmıştır. Başta başkenti Kudüs olan tam egemenliğe sahip bağımsız bir Filistin devletinin kurulması olmak üzere ulusal haklarımızın tamamı geri kazanılmadan, bu haklardan vazgeçilemez” denildi.

Bu yeni süreç, İsrail sokaklarında bir kargaşanın ve üç video yayınlandıktan sonra tüm esirlerin bir an önce serbest bırakılması için bir anlaşmaya varılması talebinin ortaya çıkmasıyla eş zamanlı olarak meydana geldi. Hamas ve İslami Cihad hareketleri, Evyatar David ve Rom Braslavsky adlı iki esirin videolarını yayınladı. Videoda çok zayıf olduğu görülen esirlerden biri, kürekle tünelin zeminini kazarken ‘kendi mezarını kazdığını’ söylüyor. Bu olay, İsrail içinde ve dışında öfkeli tepkilere neden oldu.

Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas dün, ‘İsrailli esirlerin korkunç görüntülerini’ kınayarak, Gazze Şeridi'ndeki tüm esirlerin ‘derhal’ serbest bırakılmasını talep etti. Kallas, “Hamas silahlarını bırakmalı” dedi. İsrail gazeteleri ise dün manşetlerinde esirlerin durumuna yer verdi. Haaretz gazetesi, “Netanyahu esirleri kurtarmak için acele etmiyor” diye yazdı.

Bu yeni girişimlere ve ateşkes müzakerelerinin çıkmaza girmesine rağmen, Gazze Şeridi'ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü yetkililerinin açıklamasına göre, İsrail ordusunun dünkü saldırıları sonucu en az 26 Filistinli hayatını kaybetti, onlarca kişi de yaralandı. Bunların 14'ü yardım dağıtım merkezlerinin yakınında öldürüldü.

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ise dün düzenlediği basın toplantısında, Gazze Şeridi'ndeki insani ve tıbbi durumun ‘felaket’ olduğunu belirterek, uluslararası toplumun bu durumdan utanması gerektiğini ifade etti.

frgt
Yardım kamyonlarının Zikim Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne girdiği bölgeden dönerken tahta bir palet taşıyan Filistinli bir genç kız (AFP)

Abdulati dün, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile yaptığı telefon görüşmesinde, Gazze Şeridi'ndeki insani felaketi ve bölgedeki sistematik açlık politikası karşısında bununla mücadele etmenin önemini ele aldı. Abdulati, Türk mevkidaşına Mısır'ın, Katar ve ABD ile iş birliği içinde ateşkesin yeniden sağlanması için gösterdiği çabaları, insani, tıbbi ve barınma yardımlarının ulaştırılması için sürdürdüğü gayretleri ve yardım kamyonu sayısının artırılması için baskı yapmaya devam etmenin önemini aktardı.

Reha Ahmed Hasan, Washington'un İsrail'e engellerini ve katliamlarını durdurması için açık bir baskı uygulamadığı takdirde tarafların kapsamlı bir anlaşmaya varmasını beklemiyor. Filistin devleti kurulmadan önce Hamas'ın silahsızlandırılmasından bahsetmenin herhangi bir anlaşmaya yol açmayacağını ve anlaşmazlığı daha da artıracağını belirten Hasan, net ve gerçekçi bir yol izlemek için çözümlerin makul bir şekilde ele alınması gerektiğini vurguladı.

Hasan, Washington’un taraflı tutumu nedeniyle durumun belirsiz olduğunu, ABD'nin mantıklı çözümler için herhangi bir baskı uygulamadığını ve kendisini krizin bir tarafı haline getirerek sonraki görüşmeleri zorlaştırdığını ifade etti.

Nehru Cumhur, kapsamlı bir anlaşmadan söz edilmesinin, direnişin esirlerin durumunu kamuoyuna açıklamasından sonra, sadece baskıyı azaltmak amacıyla gerçekleştiğini düşünüyor. Cumhur, İsrail'in kapsamlı bir anlaşmaya varmayacağını, İsrail halkının öfkesini yatıştırmak için kısmi bir anlaşmayı kabul etmeye geri döneceğini değerlendiriyor.

Cumhur, Netanyahu iktidarda olduğu sürece kapsamlı bir anlaşmanın çok uzak olduğunu vurgulayarak, İsrail'in Washington ile koordineli olarak Filistinlileri yerinden etmek için planlar yaptığını ve ortaya atılan planların, Gazze Şeridi halkını zorla yerinden etme planını tasarlamak için yapılan manevralar ve oyunlardan ibaret olduğu değerlendirmesinde bulundu.