Sudan, Rusya ve Ukrayna'dan dönen Mısırlı öğrenciler Mısır üniversitelerine geçiş yapıyor

Yüksek Öğrenim ve Bilimsel Araştırma Bakanı Eymen Aşur (Yüksek Öğretim Bakanlığı)
Yüksek Öğrenim ve Bilimsel Araştırma Bakanı Eymen Aşur (Yüksek Öğretim Bakanlığı)
TT

Sudan, Rusya ve Ukrayna'dan dönen Mısırlı öğrenciler Mısır üniversitelerine geçiş yapıyor

Yüksek Öğrenim ve Bilimsel Araştırma Bakanı Eymen Aşur (Yüksek Öğretim Bakanlığı)
Yüksek Öğrenim ve Bilimsel Araştırma Bakanı Eymen Aşur (Yüksek Öğretim Bakanlığı)

Mısır Yüksek Öğrenim ve Bilimsel Araştırma Bakanlığı dün (Cumartesi) Sudan, Rusya ve Ukrayna üniversitelerinden Mısır'daki kamu üniversiteleri veya özel üniversitelere geçiş yapmak isteyen Mısırlı öğrencilerin başvurularını almaya başladı. Başvurular, öğrencinin kaydolmak istediği kamu üniversiteleri veya özel üniversitelerin internet sitesi üzerinden doğrudan yapılıyor. Sudan’daki üniversitelerin nakil işlemlerini tamamlamak adına üniversiteler arası akreditasyon olup olmadığını öğrenmek için öğrencilerin verilerini Mısır Üniversiteler Yüksek Kuruluna göndermeleri gerekiyor. 

Mısır Yüksek Öğrenim Bakanlığı medya merkezi dün geri dönen öğrenciler için başvuruların alınmaya başlanmasıyla bağlantılı olarak, öğrencilerin nakil prosedürleriyle ilgili bakanlığa ulaşan soruların cevaplarını içeren bir açıklama yayınladı. En çok öne çıkan sorulardan biri öğrencinin yurt dışında öğrenim gördüğü üniversitenin Mısır'daki Yüksek Üniversiteler Konseyi tarafından akredite edilmiş olması halinde öğrencinin kamu ya da özel bir üniversiteye kayıt olup olamayacağı ile ilgili. Sudan’daki bir üniversite Mısır Üniversiteler Yüksek Kurulu tarafından akredite edilmişse, öğrenci kaydını sınavsız yaptırabilir ama akreditasyon sağlanmamışsa öğrencinin seviyesinin belirlenmesi için her ana dal için bir sınav yapılır.

Mısır Parlamentosu, Yüksek Öğrenim Bakanlığı'ndan Sudan'dan dönen Mısırlı öğrencilerin krizinin çözülmesini ve Mısır üniversitelerine kaydedilmesini talep etmişti. Parlamento, öğrencileri Mısır üniversitelerine kaydettirmek ve Yüksek Öğrenim Bakanlığı'nın Mısır üniversitelerine kabul prosedürlerini açıklamasının ardından, prosedürlerin “zor” olarak nitelendirerek, Yüksek Öğretim Bakanlığı'ndan meclise brifing verilmesini talep etti.

Mısır Parlamentosu’nun brifing talebini açıklayan Mısır Temsilciler Meclisi (Parlamento) üyesi Milletvekili Hişam el-Cahil şunları söyledi: "Sudan'dan gelen Mısırlı öğrencilerin Mısır üniversitelerine kayıt olmalarında birçok engel var. Üstelik Sudan üniversitelerine kayıt olduklarını kanıtlamak için önemli bir koşul olan bir belge ibraz etmeleri ve Mısır'daki Yüksek Üniversiteler Konseyi tarafından onaylanan ilgili Mısır üniversitelerine başvuru prosedürlerinin de yerine getirilmesi gerekiyor."

Cahil Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: "Birçok öğrenciden başvuru prosedürlerinin yerine getirilmesinin zorluğuyla ilgili şikayetler aldık. Bu, ilgili Mısır üniversitelerine kayıt prosedürlerini tamamlama işlemlerini tehdit edebilir."Mısırlı eğitim işleri uzmanı Dr. Hasan Şehata, Mısır'daki Yüksek Öğrenim Bakanlığı’nın öğrenci almayı reddetmediğini ve Üniversiteler Yüksek Kurulunca kabul gören üniversitelerde kayıtlı olduğuna dair belgesi olmayanlara üniversiteye giriş sınavlarında başarılı olma şartı gibi başka bir alternatif getirdiğini ifade etti. Şehata, “Sınav, öğrencileri eğitim alanındaki yetenekleriyle orantılı olarak kabul etmenin bir başka gerekçesidir. Çünkü kimlik belgeleri olmadan veya uygun giriş sınavları yapılmadan kabul edilmeleri uygun değildir.” dedi.

Şehata, Şarku’l Avsat’a yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı: "Mısır devleti, geri dönen öğrencilerin kamu ve özel üniversitelerde kabul edildiğini duyurdu. Ancak, adil bir eğitimi sağlayan ve üniversite eğitiminin özelliklerini ve standartlarını koruyan koşullar vardır. Aynı durum daha önce Yemen ve Suriye'den dönen öğrencilerde de olmuştu. Mısır'daki üniversite eğitiminde bu durum yeni değil. Sudan veya Ukrayna krizinden etkilenen öğrenciler, kabul edilmeleri için hazırlanan uygun koşullar uyarınca Mısır üniversitelerinde iyi bir kabul görme haklarına sahipler."



İhvan, belgesel çekerek yeniden varlık bulmaya çalışıyor

Mısır’daki İhvan üyelerinin ‘terörist bir gruba katılma’ suçlamasıyla yargılandığı duruşmadan bir kare (AFP) 
Mısır’daki İhvan üyelerinin ‘terörist bir gruba katılma’ suçlamasıyla yargılandığı duruşmadan bir kare (AFP) 
TT

İhvan, belgesel çekerek yeniden varlık bulmaya çalışıyor

Mısır’daki İhvan üyelerinin ‘terörist bir gruba katılma’ suçlamasıyla yargılandığı duruşmadan bir kare (AFP) 
Mısır’daki İhvan üyelerinin ‘terörist bir gruba katılma’ suçlamasıyla yargılandığı duruşmadan bir kare (AFP) 

Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan-ı Müslimin), ‘Rabia Meydanı’nda oturma eylemleri’ konulu bir belgesel çekerek bir kez daha varlık sahnesine çıkmaya çalışıyor. 14 Ağustos 2013'te İhvan’ın gerçekleştirdiği oturma eyleminin dağılmasının 10. yıldönümüne denk geliyor. Belgeselin arka planındaki amaç, oturma eylemleri vasıtasıyla ‘İhvan anlatısını’ tanıtmak.

Basında çıkan haberlere göre şu anda İngiltere'nin başkenti Londra’daki gösterimi yapılan yeni belgesel filmin yapımcılığını, İhvan'a bağlı olduğu düşünülen bir şirket yaptı. Filmin pazarlaması da İhvan tarafından finanse edilen başka şirketler tarafından yapılıyor.

Filmin yapımcı şirketi, iki gün önce Londra'da İngiliz siyasetçilerin ve gazetecilerin katılımıyla bir sempozyum düzenledi. Sempozyum, İhvan’ın sahibi olduğu ‘Mekameleen’ ve ‘el-Hivar’ da dahil olmak üzere Müslüman Kardeşler kanallarında yayıncılık yapan Usame Gaviş tarafından yönetildi. Usame aynı zamanda filmin yapımcılığını üstlenen medya şirketinin editoryal platformunu da yönetiyor.

Şarku'l Avsat'a konuşan uzmanlara göre İhvan’ın, “Rabia Meydanı’nda oturma eyleminin” 10. yıldönümünde bir hareket yaratma çabası, örgütün sürdürmeye çalıştığı ‘mazlumiyet’ propagandasınuı yeniden canlandırmayı amaçlıyor. Söz konusu olayları yaşamamış genç nesiller üzerinde tesirli yeni vasıtaların kullanılmasının yanı sıra örgütün siyasi amaçlarına hizmet eden çalışmalar sunarak fon kaynaklarını korumak da bu çabalar dahilinde.

‘Rabia Meydanı’nda oturma eylemi’ olayları, eski Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin görevden alınmasının hemen ardından Mursi yönetiminin lehine yapılan kitlesel halk gösterileri ve sonrasında yaşanan süreci anlatıyor.

Mısır Silahlı Kuvvetleri’nin taraf olduğu halk protestoları esnasında, örgüt liderlerinin talimatıyla İhvan eylemcileri, Mursi'nin tekrar iktidara gelmesi için baskı yapmak üzere Nasr şehrindeki Rabia meydanlarında, Nahda Hareketi’ne tabi olanlar da Kahire Üniversitesi yakınında bulunan Gize Valiliği önünde toplandı.

Mısır'daki Ulusal İnsan Hakları Konseyi'nin raporu da dahil olmak üzere birçok Mısır ve Arap insan hakları raporuna göre, oturma eylemine katılan protestocuların dağılmasını önlemek için bazı unsurlar tarafından silah kullanıldı. Karşılıklı ateş sonucu, hem oturma eylemine katılanlardan hem de oturma eylemini dağıtan Mısır güvenlik güçlerinden onlarca kişi öldü ve yaralandı.

2020 yılının Kasım ayında Mısır mahkemesi, Müslüman Kardeşler’in tutuklanan 59 üye ve liderini ‘bir toplanma ve oturma eylemi düzenlemeye katılmaktan’ suçlu bulduktan sonra 15 yıl hapis cezasına çarptırdı. 7 sanığa da 5 yıl hapis cezası verildi. Haziran 2021'de Mısır Yargıtay Mahkemesi, nihai bir kararla, ‘Müslüman Kardeşler’in 12 üyesi ve liderinin idam edilmesi kararını’ onadı.

Müslüman Kardeşler örgütünün eski liderlerinden Mısırlı siyasi analist Muhtar Nuh, örgütün ‘Rabia Meydanı’nda oturma eyleminin’ onuncu yıldönümünde bir belgesel film çekmesini “bir tür iflas” olarak değerlendirdi. Nuh, “örgütün şu anda mağduriyet propagandasını pekiştiren ve ona sadık olanlara halen hayatta olduğuna dair mesajlar gönderen şeylerden başka hiçbir şey sunmadığına” dikkat çekti.

Nuh, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamasında “örgütün Batı fonunu çekmek için tarihi bir yeteneğe sahip olduğunu” söyledi. Geçtiğimiz yıllarda Müslüman Kardeşler üyelerinin ‘Arap siyasi rejimlerine şantaj aracı’ olarak kullanılan insan hakları kurumlarında aktif olduklarını beyan eden Nuh, örgütün pek çok unsurunun artık finansman çeken işler ve içerikler üretmede aktif olan, aynı zamanda kardeşlik anlatısı ve olayları gibi örgütün hedeflerine hizmet eden medya ve prodüksiyon platformları kurma eğiliminde olduklarını açıkladı.

Mısır'daki radikal örgütler uzmanı, araştırmacı ve Müslüman Kardeşler örgütünün Arap ve uluslararası kamuoyunu etkilemek için kullandığı modern araçları ele alan ‘Kılavuzun Şifresi’ kitabının yazarı Mahmud Basyoni, kardeşlik anlatısındaki merkezi olaylarla ilgili belgesellerin yapımının ‘yeni bir şey olmadığını’ düşünüyor. Basyoni, Müslüman Kardeşler’in sürekli ısıtıp ısıtıp gündeme getirdiği ‘mazlumiyet’ fikrinin inşasında Rabia Meydanı’nda oturma eylemi’ olaylarının merkezi önemini vurguladı.

Basyoni, Şarku'l Avsat'a, şu anda örgütte “aşırı derecede tehlikeli” olarak tanımladığı, teknolojiyi ve yeni etkileşim araçlarını kullanmada yetenekli olan gençlerin hâkim olduğu bir eğilimin varlığından bahsetti. Basyoni, “Örneğin bu gençler, sosyal medya platformlarında görsel içerik üretip tanıtmanın yanı sıra uluslararası insan hakları ve medya kuruluşlarının çalışma mekanizmalarını anlamaya, yabancı dillere hâkim olup Arap olmayan unsurlara da ulaşmaya çalışıyorlar.  Böylece kurumlarla kolayca iletişim kurup birçok olayla ilgili ‘kardeşlik’ anlatısını yayabiliyorlar” ifadelerini kullandı.

Radikal örgütler uzmanı ve araştırmacısı Basyoni, Müslüman Kardeşler’in belgeseller gibi çekici içerikler kullanarak Z kuşağını hedef almaya çalıştığını belirterek “Zaten bu nesil okumayı sevmez. Gidip raporları derinlemesine inceleme uğraşına girmezler” dedi. Basyoni, Müslüman Kardeşler'in, yaptıkları çalışmaları tarafsız ve örgütle resmi bağı olmayan şirket ve platformlar aracılığıyla sunma isteğine dikkat çekerek, Müslüman Kardeşler’in bu şekilde halkın daha geniş kitlelerinden kabul görmesini sağladığını açıkladı.