Sinead O'Connor’un dersi

Getty Images
Getty Images
TT

Sinead O'Connor’un dersi

Getty Images
Getty Images

Samir Ebu Havvaş

İrlandalı merhum şarkıcı Sinead O'Connor, 2 Ekim 1992'de canlı bir televizyon röportajında ​​Papa II. John Paul'un bir resmini yırttığında dolaylı olarak cezalandırıldı. (ne Amerikalı ne de Avrupalı) İrlanda toplumu, Papa'yı değil, kilise içindeki cinsel skandallara karşı bir protesto olarak tasarlanan bu eylemi kaldıramadı.

Sinead O'Connor, protestosuna sonuna kadar devam etti ve şiddetli bir şekilde dışlandı. Bunun nedeni basit: Avrupa ve Batı toplumlarının geniş kesimleri, en azından 1990'larda ve belki de bugün bile, Katolik Kilisesi'nin liderini kutsal bir makamda tutuyordu. Sinead'ın durumunda onun fotoğrafına bile dokunmak kabul edilemez ve bunu yapanı fiziksel değilse de manevi ölüme dahi götürebilirdi. Bu, Sinead'ın o olaydan sonraki otuz yılda acı bir şekilde öğrendiği dersti.

Sinead, elbette ki Papa’nın kendisine değil, sembolüne zarar verdi. Son zamanlarda İsveç ve Danimarka'da bazı aşırılık yanlıları tarafından yapılan Kuran'ın yakılması, bundan çok farklı değil. Kur'an-ı Kerim, Müslümanlar için kutsal bir yere sahip. Sinead O'Connor,1990'larda Batı müzik dünyasında efsanevi konuma yükselmiş bir şarkıcı olmasına rağmen (YouTube'da "Nothing Compares 2 U" şarkısının video klibi şimdiye kadar 400 milyon kez izlendi), kilisenin sembolüne dokunmaya cesaret ettiği için oldukça ağır bir bedel ödedi. İfade özgürlüğünü kutsayan ve ilerlemelerinin temeli haline getiren laik toplumlarda hal böyleyken, dinin hala yaşamlarında ve vicdanlarında önemli bir rol oynadığı toplumlarda durum nasıldır? Batı hükümetleri, bu toplumların en büyük sembollerinden birinin halka açık yerlerde alenen yakıldığını gördüklerinde sessiz kalmalarını mı bekliyor?

Sinead O'Connor, bile oldukça ağır bir bedel ödedi. İfade özgürlüğünü kutsayan ve ilerlemelerinin temeli haline getiren laik toplumlarda hal böyleyken, dinin hala yaşamlarında ve vicdanlarında önemli bir rol oynadığı toplumlarda durum nasıldır?

Sinead O'Connor, nihayetinde asil bir dava için (kilisede din adamlarının çocuk istismarını durdurmak) savaşıyordu. Papa'yı, ihtiyacı olmayan şöhret ya da dikkat çekmek için hedef almadı. Aksine, Papa'nın fotoğrafını yırtarak ve kendi şöhretini ve geleceğini yok ederek bu asil mesajı iletmek için bir eylemde bulundu. 56 yaşında ölen Sinead'ın özellikle İrlanda'da ölümünden duyulan derin üzüntü, onun ahlaki duruşundan dolayı ona karşı yapılan mücadele, tecrit ve tehditlere karşı bir özür gibidir. Burada şunu sormalıyız: Kuran'ı yakanların derdi nedir? Hiç kimse bunu tam olarak bilmiyor. Ancak bu, insan haklarının, çocukluğun masumiyetinin savunulması, hatta entelektüel bir duruşun değil, İslam'a ve Müslümanlara bunu yapanlara yönelik nefretin açık bir ifadesidir. Bu, kelimenin tam anlamıyla nefretle sarmalanmış bir bencillik gösterisidir. Şimdi eylemciler bunu yetkililerin himayesi altında yapıyor. Üstelik, Sinead'in yaşadıklarına asgari düzeyde maruz kalmak yerine, onları destekleyenler için (aslında sayıları artıyor) sembol haline geliyorlar.

Pek çok kimse O'Connor’un İsrail ve Filistin kadın derneklerinin daveti üzerine 1997'de Yahudiler ve Filistinliler arasında paylaşılan bu kutsal şehri desteklemek için Kudüs'te konser vermesinin yasaklandığını bilmiyor olabilir. O sırada buna karşı kampanyayı yöneten kişi, Netanyahu hükümetinin İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı ve o zamanlar 21 yaşında olan Itamar Ben Gvir'den başkası değildi. Ölüm tehditlerinden sonra onun Kudüs'e gitmesini engellemeyi başardı. O'Connor, AP’ye verdiği röportaj aracılığıyla ona bir mesaj göndererek şunları söyledi: “Kudüs'te olmayan barış, dünyanın herhangi bir yerinde nasıl olabilir?” Kendisine karşı yürüttüğü kampanya ve başarısıyla övünmesi hakkında ise “Ruhunun başarısızlığını kanıtlamaktan başka bir şey başaramadın” dedi.

Kuran'ı yakanlar, Sinead’ın Ben Gvir'e söylediği gibi ‘ruhlarının başarısızlığının’ farkına varamayabilirler, ancak Ben Gvir'in taptığı nefret ve ırkçılık duygularının ekilmesine katkıda bulunurlar. Coğrafi olarak İsrail'den uzak olsalar da bir şekilde Ben Gvir'in grubuna mensuplar.

2018 yılında Müslüman olan Sinead O'Connor, (henüz İslam’ı benimsememişken) Filistin davasını desteklemeye devam etti. Bu, siyasi veya dini bir ideolojiden değil, adalet duygusundan ve Filistin halkına yapılan zulümden kaynaklanıyordu. O'Connor, kendisi de nefret ve şiddetin neler yapılabileceğini deneyimlediğinden ve nefret edenlerin ne kadar ileri gidebileceğini gördüğünden, bu davayı destekledi. Sinead’ın vefat ettiği gün Ben Gvir'in aşırılık yanlısı yerleşimcilerden destekçileriyle nefret, kin ve fitne tohumlarını yeniden ekmek için bu camiyi ‘geri almak’ istediğini açıkça söyleyerek Mescid-i Aksa'ya baskın gerçekleştirmesi ironik bir durum.

Kur’an'ı yakanlar, Sinead’ın Ben Gvir'e söylediği gibi ‘ruhlarının başarısızlığının’ farkına varamayabilirler, ancak Ben Gvir'in taptığı nefret ve ırkçılık duygularının ekilmesine katkıda bulunurlar. Coğrafi olarak İsrail'den uzak olsalar da bir şekilde Ben Gvir'in grubuna mensuplar. Belki de Müslümanlara düşman oldukları kadar Yahudilere de düşmanlar. Sadece Sinead ve onun gibi vicdan sahibi insanların karşı koyabileceği Ben Gvir'in grubuna aitler.

* Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden tercüme edilmiştir



İsrail Dışişleri Bakanı: İran'ın nükleer bomba elde etmesini önlemek tüm dünyanın ‘görevi’

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, Hayfa'da İran'ın füze saldırısının gerçekleştiği yeri inceledikten sonra gazetecilere konuştu. (Reuters)
İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, Hayfa'da İran'ın füze saldırısının gerçekleştiği yeri inceledikten sonra gazetecilere konuştu. (Reuters)
TT

İsrail Dışişleri Bakanı: İran'ın nükleer bomba elde etmesini önlemek tüm dünyanın ‘görevi’

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, Hayfa'da İran'ın füze saldırısının gerçekleştiği yeri inceledikten sonra gazetecilere konuştu. (Reuters)
İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, Hayfa'da İran'ın füze saldırısının gerçekleştiği yeri inceledikten sonra gazetecilere konuştu. (Reuters)

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, İsrail'in Tahran'a karşı ‘tarihi bir zafer’ ilan ettiği 12 günlük savaşın ardından dün yaptığı açıklamada, İran'ın nükleer bomba elde etmesini engellemenin tüm dünyanın ‘görevi’ olduğunu söyledi.

Saar X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, “İsrail kendisine, bölgeye ve uluslararası topluma yönelik yakın bir tehdit karşısında son dakikada harekete geçti” dedi.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Saar sözlerini şöyle sürdürdü: “İran İsrail'in ortadan kaldırılması çağrısında bulunmaya ve bunu başarmak için harekete geçmeye devam ediyor. Dünyanın en aşırılık yanlısı rejiminin en tehlikeli silahı edinmesini tüm uygun araçlarla engellemek uluslararası toplumun görevidir.”

Saar'ın paylaşımı, İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin, İsrail ile İran arasındaki savaş sırasında 22 Haziran'da ABD tarafından bombalanan İran nükleer tesislerini ziyaret etmekte ısrar eden Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Genel Direktörü Rafael Grossi'nin ‘kötü niyetini’ kınayan açıklamalarına yanıt niteliğindeydi.

İsrail ve ABD'nin İran'ın nükleer tesislerini vurmasının ardından İran Meclisi, Birleşmiş Milletler'e (BM) bağlı UAEA ile iş birliğini askıya alan bir yasa tasarısını kabul etti.

Ülkesi, yıllardır UAEA'nın İran'ın nükleer programını denetlemesini etkisiz olmakla eleştiren Saar, “İran rejimi aynı kalmaya devam ediyor. Uluslararası toplumu kandırmayı sürdürüyor ve nükleer programının etkin bir şekilde denetlenmesini engellemek için aktif bir şekilde çalışıyor” ifadelerini kullandı.

Uzmanlara göre Ortadoğu'daki tek nükleer güç olan İsrail, yıllardır İran'ı atom bombası peşinde koşmakla suçluyor, Tahran ise bunu sürekli olarak reddediyor.

Güvenliğine yönelik ‘yakın’ bir tehdit olduğunu ileri süren İsrail, nükleer ve balistik füze programlarını imha etmek amacıyla 12 Haziran'da İran'a saldırdı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Washington'un İran'a dayattığı ateşkesin yürürlüğe girmesinin ardından salı akşamı televizyonda yaptığı konuşmada, “Tarihi bir zafer elde ettik” dedi.

Netanyahu, “İran asla nükleer silaha sahip olamayacak… İran'ın nükleer programını engelledik. Eğer İran'da herhangi biri bunu yeniden inşa etmeye çalışırsa, her türlü girişimi engellemek için aynı kararlılıkla, aynı yoğunlukla hareket edeceğiz” şeklinde konuştu.