Ultra zenginler hakkınızda ne düşünüyor? Multimilyoner CEO baklayı çıkardı...

Kimse en zengin yüzde 1'lik dilimdekilerin çalışan kişileri umursamasını gerçekten beklemiyor ama en azından umursuyormuş gibi davranabilirler

(AA)
(AA)
TT

Ultra zenginler hakkınızda ne düşünüyor? Multimilyoner CEO baklayı çıkardı...

(AA)
(AA)

Ryan Coogan

İyi yazılmış bir kötü karakter monoloğunun özelliği, karakterin dünya görüşü ne kadar iğrenç olursa olsun en azından makul davrandığı izlenimini vermesi. Joker'in yaptığı şeyleri Batman'e "Yani sadece bir şeylerin patlamasını izlemeyi seviyorum" diye anlattığını ya da Blofeld'in James Bond'a "Sadece havalı bir lazer yapmak istedim" dediğini göremezsiniz.

Biraz nüansa ihtiyaç var. Katliamın altında bazı gerekçelerin yattığına dair bir belirti olmalı. Ne de olsa birinin öylece çıkıp "Hey, ben kötü adamım" diyeceğini düşünmek gerçekçi değil.

Avustralyalı bir CEO'nun, fazla "kibirli" hale gelen çalışanların haddinin bildirilmesi için işsizliğin yüzde 50 artması gerektiğini öne sürdüğü konuşması X'te (eski adıyla Twitter) viral oldu.

The Australian Financial Review'un Emlak Zirvesi'nde konuşan Gurner Group'un patronu Tim Gurner, küresel pandemi sırasında "toplumun aslında çok fazla çalışmak istemediğine karar vermesi" nedeniyle üretkenliğin yere çakıldığını söyleyerek "Çalışanlara, işverenlerin onlar için değil onların işverenler için çalıştığını hatırlatmamız gerekiyor" dedi. Gurner bu çalışan kesimin, bilhassa inşaat işçilerinin çok uzun süredir fazla iyi durumda olması salgınını düzeltmek için "ekonominin sancılanması" gerektiğini öne sürdü.

Birisi bu kadar gülünç bir şey söylediğinde genellikle nefret etkileşimi yaratmaya çalışan bir provokatör olduğunu düşünürüm çünkü internette birilerini kızdırarak para kazanmak, pazarlanabilir herhangi bir beceri veya kişilik geliştirmekten daha kolay. Fakat Gurner'ın konuşmasını bu kadar şoke edici yapan şey, gerçekten ciddi görünmesiydi.

YouTube kanalınızı faaliyete geçirmeye ya da GB News'a konuk olmaya çalıştığınız için rezil bir canavar olmak başka bir şey. Ancak benzer düşünen bir grup yatırımcının karşısında bu tür sözleri gelişigüzel ortaya atmak, benim için daha endişe verici bir şeye işaret ediyor.

Ultra zenginler birbirleriyle böyle mi konuşuyor? Gerçekten böyle mi düşünüyorlar? Gerçekten de işçilerin bir metadan sadece biraz daha fazlası olduğuna mı inanıyorlar?

Şüphelendiğiniz ama aklınızın bir köşesine ittiğiniz türden bir şey bu. Muhafazakarlarla aynı fikirleri paylaşmamaya meyilliyim ama eminim ki onlar bizim çıkarımıza olduğuna inandıkları şekilde hareket ediyor; biraz yanlış yola sapmış olabilirler ama kindar değiller, değil mi? Hayır! Anlaşıldığı üzere Roald Dahl tarzı karikatürize edilmiş açgözlü kapitalistler tam isabetmiş.

Gurner'ın, işini dedesinden onbinlerce dolar aldıktan sonra kurduğunu bilmek sizi şaşırtmayacaktır. Toplumun tembel olduğunu düşünmesine şaşmamalı! Muhtemelen hepimizin bunu yapabileceğini varsayıyor.

Kaldı ki Gurner ilk kez viral olmuyor. Onu, milenyum kuşağı tüm parasını brança harcadığı için kendilerine ev alamadığını öne sürdükten sonra birkaç yıl önce manşetlere çıkan "avokado tostu adam" olarak da hatırlayabilirsiniz. Gurner hakkında istediğinizi söyleyebilirsiniz ama paranın nasıl işlediğine dair keskin bir kavrayışı olduğu açık.

Geçtiğimiz 10 yılın ardından herhangi birinin, çalışanların çok iyi durumda olduğunu ya da bir şekilde sistemden istifade ettiğini düşünmesi gerçeklikten o kadar kopuk ki bunu düşünmek bile migrenimi azdırıyor. Millet evinin ısınma masrafını zar zor karşılayabiliyor ama galiba zavallı, zor durumdaki CEO'lara üzülmemiz gerekiyor. Benim neslimin tamamı paylaşılan evlerde yaşamaya ve baristalık işleri için kapışmaya mahkum edildi çünkü istikrarlı bir ekonomiyi hiç tanımadık ama belli ki çözüm, işsizliği daha da kötüleştirmek.

Tanıdığım çoğu kişinin asla kendi evi, çocukları ya da istikrarlı bir kariyeri olmayacak çünkü Gurner gibi CEO'lar 15 yıl önce ekonomiyi paramparça edip bir daha arkasına bakmadı. O kadar çok çalıştık ki tarihin başka bir döneminde yüzümüz muhtemelen paranın üzerine konurdu ve yine de dünyadaki en tembel, kendini en ayrıcalıklı gören kişiler tarafından sürekli tembel olduğumuz ve kendimizi ayrıcalıklı gördüğümüz söyleniyor.

Gurner, savunuculuğunu yaptığı sancıyı muhtemelen hiç yaşamayacağı için şanslı. Ne mutlu ona. Eminim Gurner'ın ekonomiyi kurtarmak adına pencereleri gelişigüzel kırmak ya da sarılmayı yasaklamak gibi yepyeni yöntemler bulmak için bolca zamanı olacaktır. Kötü fikir yoktur.

Ancak belki de gelecekte, ekonomik dehasını daha yaratıcı bir dilin ardına gizlemesi onun yararına olur. Zorlu ve eski bir dünya bu. Kimse sizden gerçekten umursamanızı beklemiyor (bunu yaklaşık üç başbakan önce aştık) ama en azından umursuyormuş gibi yapabilirsiniz.

Independent Türkçe



İran: Suyun taşa yazdıkları

İran Parlamentosu  (AFP)
İran Parlamentosu (AFP)
TT

İran: Suyun taşa yazdıkları

İran Parlamentosu  (AFP)
İran Parlamentosu (AFP)

Rüstem Mahmud

Bölgesel ve küresel medya kuruluşları, İran'ın nükleer programı ve balistik silahları ile ilgili ne tavizler vermesi gerektiğine dair görüşmeler olduğu konusunda önceden mutabakata varılmış ABD ile İran arasındaki müzakere turlarını takip ederken, akla İran Parlamentosu Sağlık ve Tıbbi Hizmetler Komitesi Başkanı Hüseyin Ali Şehriyari'nin açıklaması geliyor. Şehriyari, ülkedeki yaşam kalitesindeki düşüşü ve yaş ortalamasındaki gerilemeyi, sağlık hizmetlerinin kalitesinin düşmesine, doktorlar, hemşireler, cerrahlar, teknisyenler ve araştırmacılar dahil olmak üzere sağlık çalışanlarının göçüne bağladı. Ona göre şu anda bu sayı yılda 5 bin sağlık çalışanını aşmış durumda ve bu da günde 15 çalışan anlamına geliyor. Sonuç olarak, her gün yaklaşık 2 bin İranlıya verilecek sağlık hizmetinde gerileme yaşanıyor.

Burada birincil ve kalıcı bir bağ var,  o da İran rejiminin meşruiyetini aldığı kaynak.

Yaklaşık yarım yüzyıldır rejimin söylemi ve mesajı, İran halkının ve onun gibi tüm Müslüman halkların, kötü koşullarının nedeninin Batılı ülkelerin ülkelerimizi, özellikle İran'ı bilimsel ve teknolojik ilerlemeden alıkoyması, böylece bizi en iyi ve en güzel yaşam biçimlerine ulaşabileceğimiz rahat ve güvenli bir hayattan mahrum bırakması olduğu yönündeydi. Bu amaçla, rejim, en büyük projesi olarak gördüğü şeyi korumak için İran'ı bir silah sahasına dönüştürmeye dayalı büyülü bir çözüm önerdi. Buna göre refah ve dünya sahnesinde öne çıkma, aşırı militarizme bağlıdır ve bu sonuncusu, iç toplumun sürekli sessiz olmasını gerektirir.

Elli yıl sonra, sonuç tamamen trajik oldu; şimdi rejim yıllardır “rejimin omurgası” ve istisnai deneyiminin “tacı” olarak kabul edilen husustan, yani nükleer programdan ve balistik silahlardan vazgeçmeye hazırlanıyor. Aynı zamanda, ülkede yaşamın tüm yönleri boğulmuş  ve Tahran, enerji, çeşitlilik, coğrafya ve kaynaklar açısından kendisi ile belki boy ölçüşemeyecek diğer ülkelerin gerisinde kalmış durumda. İran gibi petrol zengini, geniş, iklimi çeşitli ve nispeten seyrek nüfuslu hangi ülkenin kişi başına düşen GSYİH'si Dünya Bankası rakamlarına göre sadece 5.300 dolar olabilir. Bu, örneğin Libya'nın GSYİH’sinin üçte ikisinden ve sadece birkaç yıl önce en acımasız diktatörlük rejimlerinden birinin gölgesinden kurtulan Arnavutluk gibi “küçük” bir ülkenin GSYİH’sinin yarısından daha az.

Açık bilgi kaynakları bu tür rakamlarla dolu. Örneğin İran, son derece zengin ve çeşitli bir ekonomiye sahip geniş bir ülke olmasına rağmen “ekonomik özgürlük” kategorisinde 165 ülke arasında 160. sırada yer alıyor. İran ayrıca Mutlu Gezegen Endeksi'nde 147 ülke arasında 115. sırada yer alıyor. Genel özgürlük endeksi yüzde 11'i geçmiyor, ölçüm için kullanılan küresel çıkarım mekanizmalarına göre internet özgürlüğü yüzde 12'yi geçmezken, ekonomik enflasyon geçen yıl yüzde 40'ı aştı ve gençler arasında işsizlik oranı yüzde 19'u aştı.

İran rejimi, yakın ve uzak, etraflarındaki her şeye, “sürekli düşmanlık” ve yönetimlerinin meşruiyet yapısını bu işlevsel düşmanlığa dayandırma üzerine kurulmuş bir rejimler dünyasına ve modeline aittir

Geçtiğimiz yüzyılın başında geleneksel devletler ve imparatorluklar olan ülkelerin modernizasyonu konusunda istisnai bir model sunmaya hazırlanan bu ülkenin başına bu boyutta bir trajedi nasıl geldi?

Neler olduğunu açıklamak için sayısız ayrıntılı açıklama sunulabilir. Örneğin, İran geleneksel bir totaliter sistem üzerine kuruldu ve içerideki yaşam standartlarının ve seviyelerinin gerilemesi, devlet kurumlarının ve kamu hizmetlerinin kötüleşmesi doğal. Keza İran benmerkezci bir seçkinler grubu tarafından yönetiliyor ve bu nedenle zaman geçtikçe dış dünyadan izolasyon yolları inşa ediyor.

Ancak İran yönetimi, tüm bunlara ek olarak, yönetimlerini yakın ve uzak, etraflarındaki her şeye karşı “sürekli bir düşmanlık” üzerine kuran ve yönetimlerinin meşruiyet yapısını bu işlevsel düşmanlığa dayandıran rejimlerin dünyasına ve modeline aittir.

Geçtiğimiz yüzyılın başında Japonya, ikinci çeyreğinde Almanya ve daha sonra Kuzey Kore gibi bu rejimler ve onlardan önceki sayısız tarihi model, militarizmin birikmesi ikiliğine dayanıyordu. Bu şekilde ülke, yerel topluma yönelik ve “saldırganlığı püskürtmeyi” gerekçe olarak kullanan açık bir anlatıyla birlikte, bir “barut fıçısı”ndan ibaret gibi görünmeye başlar.

Her zaman ve tüm bu deneyimlerin tarihindeki bazı istisnai - ama kaçınılmaz olarak gelecek olan- o anda, içsel çürüme, rejimin birikmiş militarizminin yararsızlığı ve etkisizliğiyle birleşir.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.