Katalonya sorunu af tartışmalarıyla yeniden İspanya'nın gündeminde

İspanya'da 23 Temmuz'da yapılan erken genel seçimlerin ardından olası bir sol koalisyon hükümeti kurulması için Katalan siyasi partilerin şart koştuğu af tartışmalarıyla Katalonya sorunu yeniden ülkenin ana gündemine oturdu

(AA)
(AA)
TT

Katalonya sorunu af tartışmalarıyla yeniden İspanya'nın gündeminde

(AA)
(AA)

Seçimlerden birinci parti olarak çıkan ancak hükümeti kuracak çoğunluğun gerisinde kalan sağ görüşlü Halk Partisi (PP), olası bir sol koalisyon hükümetinin kurulmasına dışarıdan desteği gerekli olan ayrılıkçı Katalan siyasi partilerin af talebine karşı Madrid'de gösteri düzenledi.

Madrid kent merkezinde organize edilen gösteriye ellerinde İspanyol bayrağı ile katılan binlerce PP sempatizanı, "İspanyolların eşitliği için Katalanlara affa hayır" çağrısında bulundu.

Gösteride konuşan eski başbakanlardan Jose Maria Aznar ve Mariano Rajoy da "İspanya'nın birliğine, anayasasına, yasalarına ve kurumlarına saygı duyulması için hangi görüşte olursa olsun tüm İspanyolları, af girişimine karşı sesini yükseltmeye ve tepki göstermeye" çağırdı.

Alberto Nunez Feijoo, İspanya Kralı 6. Felipe tarafından hükümeti kurmakla görevlendirildi. Feijoo, 26-27 Eylül'de meclisten güvenoyu isteyecek.

PP lideri, Ayrılıkçı Katalan siyasetçilere af kapısını açan Başbakan ve Sosyalist İşçi Partisi lideri Pedro Sanchez'i "ülkenin birliğini tehdit etmek, İspanyolların onurunu çiğnemek, anayasaya karşı gelmek ve seçim vaatlerini yerine getirmeyerek yolsuzluk yapmakla" suçladı.

PP, Katalonya sorununa karşı benzer görüşleri olmasına rağmen aşırı sağcı Vox partisiyle yan yana gözükmemek için gösteriyi sadece kendi sempatizanlarıyla sınırlı tuttu.

Diğer yandan Başbakan Sanchez ise bugünü Katalonya'da geçirdi.

Katalonya Sosyalist Partisinin (PSC) Barselona'daki bir etkinliğine katılan Sanchez, hafta içinde yaptığı açıklamada "Katalonya'daki normalleşme sürecine sadık kalacağım" diyerek, af talebine yeşil ışık yakmıştı.

Katalonya sorunu ve İspanya siyaseti

Katalonya'da 1 Ekim 2017'de yapılan yasa dışı bağımsızlık referandumu ve ardından Katalonya özerk parlamentosunda alınan ve açıklanması ertelenen tek taraflı bağımsızlık kararı sonrasında dönemin Katalan siyasetçilerinden 12'si yargılanıp ceza almıştı. Eski Katalonya Özerk Hükümet Başkanı Carles Puigdemont ve 5 eski hükümet üyesi de İspanyol yargısından kaçarak yurt dışına gitmişti.

İspanya demokrasi tarihinde ilk koalisyon hükümetini, aşırı solcu Unidas Podemos ile Ocak 2020'de kuran PSOE lideri ve Başbakan Sanchez, 23 Temmuz'daki seçimleri kaybetse de ayrılıkçı Katalan ve Bask partilerin desteğiyle bu koalisyonu, yeni kurulan sol görüşlü Sumar partisiyle tekrar kurmak istiyor.

Meclis aritmetiğine göre geçtiğimiz dönemde ayrılıkçı partilerin çekimser kalmalarıyla hükümeti kurabilen Sanchez, bu kez Bask ve Katalan siyasi partilerin "evet" oyuna ihtiyacı olduğu için gelen talepleri kabul etmek zorunda kalabilir.

Ayrılıkçı Katalan siyasi partilerin, ülkedeki resmi ortak dillerin (Baskça, Katalanca, Galiçyaca ve Valensiyaca) mecliste kullanımının sağlanmasıyla ilgili şartını kabul eden ve meclisten geçiren Sanchez, şimdi de yasa dışı referandum sürecinde ceza alan ya da haklarında yasal süreç devam eden ayrılıkçı Katalan siyasetçilerin affıyla ilgili talebe olumlu yaklaşıyor.

Aşırı sağcı Vox partisi ile birer milletvekilleri olan Navarra Halk Birliği ve Kanarya Koalisyonu partilerinin dışarından desteğiyle azınlık hükümeti kurmak isteyen PP lideri Feijoo, 172 milletvekilinin oyunu garanti ederken, meclis çoğunluğu olan 176'nın gerisinde kalıyor.

Feijoo'nun 26-27 Eylül'de mecliste yapılacak oylamada güvenoyu alamaması ve Kral 6. Felipe'nin bir kez daha siyasi parti liderleriyle görüşerek hükümeti kurma görevini bu kez Sanchez'e vermesi bekleniyor.

Senato'da çoğunluk PP'nin elinde bulunuyor.

İspanya'da 27 Kasım'a kadar yeni bir hükümet kurulamazsa İspanyollar büyük olasılıkla 14 Ocak'ta bir kez daha sandığa gidecek.

23 Temmuz seçimleri sonrasında meclisin dağılımı şöyle olmuştu:

PP 137, PSOE 121, Vox 33, Sumar 31, Katalonya'da faaliyet gösteren partilerden Katalonya Cumhuriyetçi Solu (ERC) 7, Katalonya için Birlik (JxCAT) 7, Bask bölgesinde faaliyet gösteren EH Bildu 6, Bask Milliyetçi Partisi (PNV) 5, diğerleri 3.



İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Hüda Rauf

İran ile ABD arasındaki müzakereler, her iki müzakereci ve arabulucu tarafın iyimser ve olumlu açıklamalarıyla ilerleyen üç turdan sonra durdu. Dördüncü turun ertelenmesi, ABD-İran arasında geçici veya kalıcı bir anlaşmaya varılma şansı konusunda soru işaretlerine yol açtı.

Donald Trump'ın göreve gelmesinden bu yana tüm göstergeler, hem İran hem de Amerikan tarafının bir anlaşma imzalamaya hazır ve niyetli olduğuna işaret etse de, şimdilik görüşmelerin üçüncü turda durmasının -ama bu geçici ve yakında dördüncü turla devam edecek gibi görünüyor- her bir tarafın istediği şeyin teknik ayrıntılarından ibaret olmayan başka nedenleri de vardı. Nitekim Washington'daki bazı taraflar İran'ın nükleer programının tamamen ortadan kaldırılmasından bahsederken, diğerleri ise sıfır zenginleştirmeden bahsediyor ve İran her ikisini de reddediyor.

Trump yönetiminin İran ile müzakerelerdeki temsilcisi Steve Witkoff, Tahran'ın uranyumu yüzde 3.67 oranında zenginleştirme hakkı olduğunu söylese de, ertesi gün İran'ın uranyum zenginleştirmemesi gerektiğini açıkladı. Ardından Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran'ın uranyum zenginleştiren tek nükleer olmayan ülke olmak istediğini söyledi.

Öte yandan İran'ın yüzde 3.67 oranında uranyum zenginleştirme imkânına sahip olması durumunda bu oranın barışçıl amaçlarla uyumlu olmadığı belirtiliyor. Zira birkaç hafta içinde yüzde 20, sonra yüzde 60 ve en sonunda da yüzde 90 zenginleştirme oranına ulaşabilir ki bu da silah üretmek için gereken oran.

Her iki taraftan gelen belirsiz açıklamalara rağmen İran ve Washington'un çok yakında bir anlaşmaya varma noktasında olduğu kesin. Ancak görüşmelerdeki duraklamanın bölgesel bir başka gelişmeyle bağlantılı olduğu anlaşılıyor. İran'da Recai Limanı’nda ağır kayıplara yol açan ve etkileri halen devam eden bir patlama meydana gelirken, Husilerin İsrail hedeflerine yönelik saldırısı gerçekleşti. Husilere ait bir insansız hava aracı İsrail'deki enerji merkezini çevreleyen köprünün yakınına düşerek geniş çaplı bir hasara yol açtı. İsrail güvenlik birimlerinin yaptığı değerlendirmelerde, Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na yeni tip bir füze fırlattığı belirtiliyor. Saldırı üzerine İsrail, İran’ı hedef alma ve eleştirme bahanesi bulma fırsatını kaçırmayarak, Tahran’ı Husi saldırısının arkasında olmakla suçladı.

İran'ın yıllardır Husilere askeri, mali ve lojistik destek sağladığı biliniyor. Ancak İsrail, bu olayı İran'ı eleştirmek ve Washington ile yürüttüğü müzakereler kapsamında ona baskı yapmak için kullandı. Öte yandan İran da Husi saldırılarını, Washington'u Kızıldeniz'deki saldırıları durdurmaları için Husileri etkileme gücüne sahip olduğuna ikna etmek amacıyla kullanıyor ve bu, İran'ın bilinen meseleleri birbirine bağlama politikasıyla örtüşüyor.

Daha sonra üçüncü tur görüşmelerin ardından müzakereler durdu, ama dördüncü tur görüşmeler yakın. Trump da Husiler ile Kızıldeniz'de ABD gemilerine yönelik saldırıların durdurulması ve ABD’nin Yemen'deki Husilere yönelik saldırılarının durması konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Bilhassa saldırılardan zarar gören Mısır ve Suudi Arabistan gibi Kızıldeniz'e kıyısı olan bölge ülkeleri olduğu için, iki taraf arasındaki saldırıların durması, bölgede sükunetin sağlanması ve gerginliğin azalması için olumlu bir gösterge. Suudi Arabistan, Yemen'de gerginliğin azaltılması ve Yemen krizinin barışçıl bir şekilde çözülmesi amacıyla bu anlaşmaya mutlaka destek verecektir. Ancak anlaşma diğer yandan, Trump'ın övünebileceği herhangi bir başarı elde etmek isteyen Washington'a baskı yaparak, İran ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda birbirlerini nasıl kullandıklarını da ortaya koydu.

Kaldı ki Washington ile Husiler arasındaki anlaşmaya ilişkin soru işaretleri de gündemde; anlaşma Trump'ın bölge ziyareti bitene kadar geçici mi olacak, yoksa devam mı edecek? Yemenli isyancılar sadece İsrail gemilerine saldırmaya devam ederse ne olacak? Bu durum İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının durmasına yol açacak mı? Tüm bunlar önümüzdeki ziyaretten sonra cevapları daha da netleşebilecek sorular.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İran, İsrail ve Husiler, mevcut süreçte çıkarlarını korumak için Amerikan rolünü kullanmayı, ondan faydalanmayı başardılar. Ancak gelişmeler henüz şekillenme aşamasında ve bunların kısa sürede çökecek geçici düzenlemelerle mi yoksa daha uzun süre devam edecek düzenlemelerle mi sonuçlanacağı belirsiz.