Silahlı hareketler kendilerini Sudan'ın siyasi gerçekliği içinde yeniden konumlandırabilecek mi?

Sudan'daki silahlı hareketler, kendilerini demokrasi ve sivil geçiş sürecinin savunucusu olarak ilan etti

Muhalifler, Adalet ve Eşitlik Hareketi lideri Cibril İbrahim'in Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan'ın kararlarını yönlendiren gizli seslere en yakın kişi olduğunu düşünüyor (Hasan Hamid-Independent Arabia)
Muhalifler, Adalet ve Eşitlik Hareketi lideri Cibril İbrahim'in Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan'ın kararlarını yönlendiren gizli seslere en yakın kişi olduğunu düşünüyor (Hasan Hamid-Independent Arabia)
TT

Silahlı hareketler kendilerini Sudan'ın siyasi gerçekliği içinde yeniden konumlandırabilecek mi?

Muhalifler, Adalet ve Eşitlik Hareketi lideri Cibril İbrahim'in Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan'ın kararlarını yönlendiren gizli seslere en yakın kişi olduğunu düşünüyor (Hasan Hamid-Independent Arabia)
Muhalifler, Adalet ve Eşitlik Hareketi lideri Cibril İbrahim'in Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan'ın kararlarını yönlendiren gizli seslere en yakın kişi olduğunu düşünüyor (Hasan Hamid-Independent Arabia)

Mina Abdulfettah 

Arjantin asıllı Kübalı devrimci Che Guevara 'Gerilla Savaşı' adlı kitabında, "bir grup insan tarafından yürütülen bir ayaklanmanın, modern orduların ve teknolojinin gücüne karşı, minimum kaynak, az bir halk desteği ve mütevazi ulaşım imkanları ve her gün yeni gönüllü bireylerin saflarına katıldığı düzenli bir orduya karşı nasıl zafer kazanabileceğine dair bir plan geliştirerek" fikrinin devrimci bir siyasi hareket olduğunu dile getirmişti.

1970'li ve 1980'li yıllar boyunca üçüncü dünyanın popüler hayal gücüne hâkim olan bu teori, Küba Devrimi'nin başarısı sayesinde üçüncü dünya ülkelerinin birçoğunu etkilemeyi başardı.

Marksist teoriyle yoğrulmuş olan Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey (SPLM-N) lideri John Garang de Mabior da bu teoriden etkilendi.

Ancak askeri stratejinin yanı sıra, siyasi ve sosyal faktörler de SPLM-N hareketinin, Sudan ordusunu Güney Sudan ormanlarında birkaç kez püskürtmesini sağladı.

Hareket, daima 'halk güçlerine' ve silahlı saldırılara karşı mücadele etmek için Che Guevara'nın en iyi savaş alanı olarak tanımladığı 'kırsal alanlara' dayanıyordu.

Halk hareketinden ortaya çıkan diğer silahlı hareketler bu şekilde varlık sahasına çıktı. Buna örnek olarak SPLM-N gösterilebilir.

2003 yılında Darfur'da savaşın patlak vermesinden bu yana oradaki silahlı hareketler ortaya çıktı. Bu hareketler bazen birleşip bazen de bölünüyorlar.

Stratejilerini değiştirerek bir grup devrimciden orduyu yenmek için orduya karşı savaşacak yetenekli milislere dönüştüler.

Önceki rejim bu grupların gücünün kırsalda ve uzak bölgelerde başarılı olduğunu keşfettiğinde, onları şehirlerdeki savaşlara sürüklemeyi planladı.

Ancak sonraki dönemlerde Hızlı Destek Kuvvetleri'ne (HDK) dönüşecek olan Cancavid milislerinin bir parçası, eski Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir zamanında orduya güveniyordu.

Daha sonra bu grubun bir kısmı, taktik değiştirerek savaşı Darfur kamplarından şehir meydanlarına taşıdı.

Böylece Darfur bölgesindeki şehirlerde gerçekleşen muharebeleri yönetti. Daha sonra Başkent Hartum'un merkezindeki operasyon bölgelerini tam olarak bilerek kontrolü ele geçirdi.

Devrim niteliğinde özellikler

Geçen nisan ayında Hartum'da ordu ile HDK arasında başlayan ve altı ayı aşkın bir süredir devam eden Sudan savaşı, Darfur ve Kordofan'daki diğer bölgeleri, Nuba Dağları ve Mavi Nil bölgelerini de kapsayacak şekilde genişledi.

Savaş, Sudan'ın doğusunda gerçekleşen farklı olayları da içeriyor. Tüm bunlar, kapsamlı bir iç savaşın çekirdeğini oluşturuyor.

Savaş esas olarak HDK'ye karşı ordu güçleri tarafından yürütülse de, ister gerçek anlamda sahada olsun ister taraflardan birini desteklesin, diğer silahlı hareketler sahadan tamamen uzak değiller.

Özellikle de bu hareketler arasında 'devrimci bir hükümet' kurmayı amaçlayanlar olduğu için durum bundan ibarettir.

Aralarındaki farklılıklara rağmen, şehirlerde savaşa girişemeyenler de dahil olmak üzere tüm hareketler savaştan faydalanma ve savaşı kendi lehlerine çevirme konusunda aynı yönde hareket ediyor.

Bu hareketler, son zamanlarda her iki tarafa da destek olarak savaşı kendi bölgelerinden iç bölgelere doğru yönlendirmeye istekli olduklarını gösteriyorlar.

Silahlı hareketler sivil siyasi güçlerle birleşti ve bazıları Özgürlük ve Değişim Bildirgesi - Merkez Konseyi'nin, diğerleri ise muhalif olan Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri'nin (ÖDBG) destekçisi oldu.

Bu şekilde her bir hareket siyasi sonuçları olan devrimci özellikler kazanmak için siyasi bir gruba dahil olarak bir sonraki hükümetteki konumunu garanti altına almaya çalışıyor.

Dolayısıyla bu hareketler silah taşıdıkları halde kendilerini, demokrasiyi ve sivil geçiş sürecini savunanlar olarak konumlandırıyor.

Bazı silahlı hareketler, siyasi partilere dönüşmüş olsalar da Ekim 2020'de Cuba Barış Anlaşması'nda öngörülen 'güvenlik düzenlemeleri' maddesinin yerine getirilmesini beklemek üzere Hartum ve diğer şehirlerdeki güçlerini muhafaza ediyorlar.

Bazı hareket liderleri ise birleşme gerçekleşmeden önce siyasi pozisyonlar elde etmiştir. Bu durum savaşın bunu bozmasından önce tartışmalara neden oldu.

Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey (SPLM-N) bölündü. Malik Agar Cuba Barış Anlaşması'nı imzalarken Abdulaziz el-Hilu ise anlaşmayı reddetti
Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey (SPLM-N) bölündü. Malik Agar Cuba Barış Anlaşması'nı imzalarken Abdulaziz el-Hilu ise anlaşmayı reddetti

Adalet ve Eşitlik Hareketi lideri Cibril İbrahim Maliye Bakanı, Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minavi Darfur Bölgesi Başkanı ve SPLM-N lideri Malik Agar kısa bir süre önce Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan tarafından Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı olarak atandı. Böylece Agar, HDK Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu'nun (Hamideti) yerini aldı.
Anlaşmayı imzalamayı reddedenler ise SPLM-N'nin muhalif lideri Abdulaziz el-Hilu ve Sudan Kurtuluş Hareketi'nin muhalif lideri Abdulvahid Muhammed Nur'du.

Hareketlerin sesi

Aralık 2018 ayaklanmasının patlak vermesi ve Nisan 2019'da Beşir rejiminin devrilmesinin ardından geçiş hükümeti kuruldu.

Bir yandan ÖDBG ile diğer yandan askeri konsey arasında müzakereler başladı. Nihayet 4 Ağustos'ta imzalanan siyasi bir anlaşmaya varıldı. Ağustos 2019'da Sudan Egemenlik Konseyi, Abdullah Hamduk'u Başbakan olarak atadı. Hamduk, 21 Ağustos'ta görevine başladı.

Ayaklanmanın ilk yılında sivil ve askeri personelden oluşan karma bir hükümet kuruldu. Ancak iki grup geniş çaplı anlaşmazlıklara gark oldu ve sonra her biri kendi içerisinde bölünmeler yaşadı.

Bu dönemde silahlı hareketler tetikteydiler ve herhangi bir tarafa katıldıklarını açıklamadılar. Ancak kısa bir süre sonra bu hareketler de bölündü ve bir grup orduya, diğeri sivillere katılmayı tercih etti.

Burhan'ın Ekim 2021'de aldığı ve sivil kanada karşı bir darbe olarak değerlendirilen tedbirlerin ardından sivil ve askeri unsurlar arasındaki anlaşmazlık yoğunlaştı. Bunun üzerine Hamduk 2 Ocak 2022'de istifa ettiğini açıkladı. 

Savaş sırasında silahlı hareketlerin sesi, savaşı desteklediklerini veya savaştan vazgeçtiklerini açıkça beyan etmedikleri için zayıf çıkıyordu.

Ancak pozisyonlarını korumaya devam ettiler. Hükümettekiler mevcut pozisyonlarını korurken, muhalefettekiler de silahlarını ellerinde tutmayı sürdürdüler.

Bu pozisyonlar çatışmanın taraflarından hiçbirini heyecanlandırmayınca, her biri varlığını, pozisyonlarını kullanarak duyurmaya başladı.

Bu durum, 'güvenlik düzenlemelerinin' uygulanmasını bekleyenler için gizliden, Cuba Barış Anlaşması'nı imzalamayı reddedenler için ise açıktan gerçekleşti.

ÖDBG liderleri bu hareketlerin kışkırtıcısı rolünü oynarken, bir yandan da bu hareketleri 'savaşa hayır' mesajını benimsemeye çağırdılar ki bu birçoklarının gözünde siyasi muhalifler ortadan kaldırılana kadar 'savaşın devam etmesi çağrısından' başka bir anlama gelmeyen 'içi boş' bir mesajdı.

Beşir'in rejimine, Ulusal Kongre Partisi'ne ve otuz yıldır mensubu olduğu İslamcı örgüte karşı verilen mücadele, siyasi güçleri, hedeflerini bir varlık olarak örgüte değil, örgütün bireyleri tarafından isimleriyle temsil edilen yıpranmış bir siyasi kisveye sahip düşmana odaklamaya sevk etti. Bu nedenle de cesurca karşı karşıya gelmek düşünülmedi.

Bu yüzden Hamideti, sivil güçlerin emriyle Beşir rejiminden çekildiğini ve böylece savaşını örgüte karşı çevirdiğini açıkladığında, askeri güce ve paraya sahip, eksikliklerini telafi edecek ve rejime karşı savaşlarını daha mantıklı gösterecek güçlü bir destek buldular.

Dünkü mücadelede yoldaşları olan silahlı hareketlerin geri kalanına artık ihtiyaç duymadılar.

Tıkanıklığın açılması

Silahlı hareketler tarafından gerçekleştirilen en son bölünme, 30 Ağustos'ta Addis Ababa'da düzenlenen genel konferansta hareketin eski siyasi yetkilisi Süleyman Sandal Haggar'ı lider olarak seçen Adalet ve Eşitlik Hareketi'nden bir grubun ayrılmasıyla vuku buldu.

Günler sonra hareketin lideri Cibril İbrahim, savaşı sona erdirmek için "derhal ateşkes sağlanması, askeri, insani ve siyasi konuları ele alan bir müzakere sürecinin başlatılması için ortam yaratılmasını" içeren bir yol haritası sundu.

Hareket, geçiş döneminin tamamlanması için siyasi ve sivil güçler anayasal düzenlemeler üzerinde anlaşana kadar geçici bir hükümet kurulmasını talep etti.

Sonuç bildirisinde HDK'nin namusa saldırma, para çalma, evleri ve kamu tesislerini işgal etme ve sivilleri öldürme yönündeki ihlalleri, özellikle de Batı Darfur Valisi Hamis Abdullah Abkar'a yönelik suikast kınandı.

Bu hamleye karşılık olarak hareketin bir lideri 10 Eylül'de şunları söyledi:

HDK, hareketin lideri Cibril İbrahim'in Menşiye banliyösündeki evine baskın düzenledi ve eski muhafız komutanı ve beraberinde iki kişiyi tutukladı.

Adalet ve Eşitlik Hareketi, güvenlik hizmetlerinde reform yapılması ve orduların birleştirilmesi amacıyla Cuba Barış Anlaşması'na bağlılığını yineliyor.

Ayrıca savaşın başından bu yana tarafsızlık taahhüdünü ve çatışmanın hiçbir tarafını desteklemediğini ilan ediyor.

Ancak muhalifleri, hareketin lideri Cibril İbrahim'in İslamcılara bağlılığı sebebiyle, Burhan'ın ekibi tarafından alınan kararları yönlendiren gizli seslere en yakın kişi olduğuna inanıyor.

Abdulvahid Muhammed Nur'un kanadı olan Sudan Kurtuluş Hareketi ise Darfur'un beş bölgesinde Cebel Merre'nin uzantısı olan engebeli alanları kontrol ettiğini ve kontrolü altındaki alanların savaştan kaçan çok sayıda insanı barındırdığını açıkladı.

SPLM-N'nin muhalif lideri Abdulaziz El-Hilu'ya gelince, onun merkezin dikkatini çekmek için yeni bir savaş ilan etmesi gerekiyordu.

Sudan silahlı hareketlerin stratejisi değişti ve onlar bir grup devrimciden orduya karşı savaşan milislere dönüştüler (Hasan Hamid-Independent Arabia)
Sudan silahlı hareketlerin stratejisi değişti ve onlar bir grup devrimciden orduya karşı savaşan milislere dönüştüler (Hasan Hamid-Independent Arabia)

Sudan hükümetiyle ateşkes anlaşması imzalamasına rağmen, başkent Hartum'a yaklaşık 589 kilometre uzaklıktaki Nuba Dağları bölgesinde bulunan Güney Kordofan eyaletindeki Kadugli'de dört kampı kontrol altına aldığını ilan etti.

Nihayetinde yerel yönetimlerin liderleri, ordu ve Halk Hareketi liderleri arasına girerek iki taraf arasındaki gerginliği ortadan kaldırmayı başardı.

Gelecek hedefler

Silahlı hareketlerin konumları birbirinden farklı. Öyle ki tam bir dönüşüm geçirmedikleri için Sudan savaşına dair endişeleri artırıyorlar.

Bu hareketler sadece savaşın sonuçlarını istismar ediyorlar. Nuba Dağları bölgesi eski rejim ile Garang hareketi arasında uzun bir savaş sürecine tanıklık etti.

Darfur eyaletleri de eski rejim ile silahlı hareketler arasında halen devam eden bir savaşa tanık olduğu için bu bölgelerdeki çatışma faaliyetlerinin de yeni olduğu söylenemez.

Onlarca yıldır olduğu gibi, herhangi bir saldırı hareketi mevcut durumdan yararlanılarak motive ediliyor.

Burada silahlı hareketlerin bundan sonraki hedeflerini gösteren bir harita çizilebilir.

Cuba Barış Anlaşması'nı imzalayan hareketler ise ne kadar ayrılık yaşarsa yaşasın fiili çatışmaya dönmekte tereddüt edecekler.

Özellikle iki ila üç yıl arası bir hükümet görevinde kaldığı için ve mevcut Egemenlik Konseyi değişmediği sürece savaşmaya geri dönmeye hazır olmayacak.

Burhan ise bu hareketleri Darfur ve Nuba Dağları'ndan gelen Afrika kökenli etnik kompozisyonla sürdürüyor ve bu da kampında geniş bir çeşitliliğin varlığına işaret ediyor.

Bu nedenle, mensubiyete dayalı herhangi bir sınıflandırmanın ortaya çıkmasına izin vermediğinden, Sudan siyasi güçlerinin resminin tamamında gerekli bir dengeyi temsil ediyor.

Silahlı hareketlerin liderleri, bölgelerinde hâkim olan milliyetçi duygudan edindikleri bir özellik olan devrimci rolü üstleniyorlardı.

Daha sonra merkezdeki otoriteyle anlaşma durumunda onlara garanti edilen veya uluslararası toplumdan kendilerine ayrılan pozisyonlar da dahil olmak üzere devrimci durumu sürdürmenin gereklilikleri nedeniyle büyüdüler.

Kendilerini daha organize ve kararlı gördükleri için pozisyonlarını uzun vadede HDK'ye uyarlamak zor olsa da, belki bir sonraki aşamada, siyasi güçlerle çıkar ilişkisi sona ermek üzereyken, bu hareketleri kendine çekmeye çalışan HDK'ye tanık olacağız.

Independent Arabia - Independent Türkçe



Hindistan ve Pakistan neden diğer ülkeler gibi savaşmıyor?

Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)
Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)
TT

Hindistan ve Pakistan neden diğer ülkeler gibi savaşmıyor?

Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)
Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)

AP, Hindistan ve Pakistan arasındaki gerilime dikkat çekerek, iki ülkenin 1947'de İngiltere'den bağımsızlıklarını kazanmalarından bu yana üç büyük çaplı savaşa sahne olduğunu belirtti. İki komşu ayrıca, dünyanın en soğuk ve en yüksek rakımlı savaş alanı olarak tanımlanan bir buzulun tepesindeki çatışma da dahil olmak üzere onlarca çatışmaya tanık oldular.

Son gerginlik, Hindistan'ın Pakistan'ı suçladığı, İslamabad'ın ise herhangi bir dahli olduğunu reddettiği, turistlere yönelik ölümcül bir silahlı saldırının ardından yaşandı.

Hindistan ve Pakistan diğer ülkeler gibi savaşmıyor. Buradaki başat faktör, büyük saldırıları caydırmanın ayırt edici bir aracı ve durum kötüleşse bile çatışmanın kontrolden çıkmayacağının garantisi olan nükleer cephanelikleri.

Ncjxj
 Keşmir'in Pakistan tarafından yönetilen kısmının başkenti Muzafferabad'da Hindistan saldırıları sonucu yıkılan bir caminin yakınında nöbet tutan askerler (AFP)

Hindistan ve Pakistan neden bu şekilde savaşıyor? Çünkü nükleer cephanelikleri birbirlerini yok edebilecek kapasitede.

Şarku’l Avsat’ın AP’den aktardığına göre konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Pakistanlı güvenlik analisti Seyyid Muhammed Ali şu ifadeleri kullandı: “Pakistan ve Hindistan diğer tarafı defalarca yok etmeye yetecek kadar nükleer silaha sahip. Nükleer silahları, Karşılıklı Garantili İmha (MAD) senaryosu yaratıyor. Her iki ülke de stoklarının boyutunu ve kapsamını diğerine MAD garantisini hatırlatacak şekilde bilinçli olarak geliştirdi.”

Her iki ülke de nükleer kapasitelerini açıklamıyor, ancak her birinin 170 ila 180 arasında kısa, uzun ve orta menzilli savaş başlığına sahip olduğuna inanılıyor. Her iki ülke de bu silahları hedeflerine ulaştırmak için farklı sistemlere sahip.

Ali, cephaneliklerin daha fazla çatışmayı önlemek ve caydırmak için savunma amaçlı bir hamle olduğunu, çünkü ‘iki tarafın da böyle bir savaşı başlatmayı göze alamayacağını ya da bundan bir şey elde etmeyi umamayacağını’ söylüyor.

İlk bakışta öyle gelmeyebilir ama nükleer silahlar karşı tarafa aşırı tepki veremeyeceğini hatırlatır. Ancak cephaneliklerini çevreleyen gizlilik, Pakistan ya da Hindistan'ın nükleer bir ilk saldırıda hayatta kalıp kalamayacağının ve ‘ikinci saldırı kabiliyeti’ olarak adlandırılan misilleme yapıp yapamayacağının belirsiz olduğu anlamına geliyor.

Jfjfj
Pakistan'ın Lahor kenti yakınlarında Hindistan saldırısında hasar gören hükümet sağlık ve eğitim kompleksinin yönetim binası önünde duran arama kurtarma görevlileri (Reuters)

Bu kabiliyet, nükleer gerilime yol açabilecek saldırganlığı önleyerek bir düşmanın ilk saldırı yoluyla nükleer bir savaşı kazanmaya çalışmasını engeller. Bu kabiliyet olmadan, teoride, bir tarafın diğerine savaş başlığı fırlatmasını engelleyecek hiçbir şey yoktur.

Keşmir anlaşmazlığın merkezinde

Hindistan ve Pakistan, her birinin bağımsızlığını kazandığı 1947'den bu yana Keşmir üzerinde hak iddia ediyor ve sınır çatışmaları on yıllardır bölgeyi istikrarsızlaştırıyor.

Keşmir, Hindistan yönetimine karşı direnen silahlı isyancıların bulunduğu, iki ülke arasında bölünmüş tartışmalı bir Himalaya bölgesidir.

Her iki ülke de Keşmir'in bir bölümünü kontrol ediyor. Bölge yoğun bir şekilde askerileştirilmiş bir sınırla bölünmüş durumda.

Ezeli rakipler üç savaşlarından ikisini de Keşmir için yapmışlardır.

Birçok Keşmirli Müslüman, isyancıların bölgeyi Pakistan yönetimi altında ya da bağımsız bir devlet olarak birleştirme hedefini destekliyor.

Hindistan kontrolündeki Keşmir'de yaşanan sınır çatışmaları ve militan saldırıları Yeni Delhi'nin İslamabad'a karşı giderek daha sert bir tutum takınmasına ve onu ‘terörizmle’ suçlamasına neden oldu.

Son çatışmada Hindistan, geçen ay gerçekleşen silahlı katliamla bağlantılı olarak Pakistan destekli militanlar tarafından kullanılan yerleri vurarak Pakistan'ı cezalandırdı.

Geleneksel askeri dengesizlik

Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nün (IISS) Askeri Denge Raporu'na göre Hindistan 2025 yılında 74,4 milyar dolar harcamayla dünyanın en büyük savunma harcaması yapan ülkesi ve dünyanın en büyük silah ithalatçılarından biri.

Pakistan ise geçen yıl 10 milyar dolar harcadı. Pakistan, komşusuna kıyasla iki kat daha fazla aktif silahlı kuvvete sahip olan zengin Hindistan'la asla boy ölçüşemez.

Hindistan'ın silahlı kuvvetleri geleneksel olarak Pakistan'a odaklanmış olsa da, mücadele etmesi gereken bir başka nükleer komşusu da Çin. Hindistan, Hint Okyanusu'ndaki deniz güvenliği konusunda giderek daha fazla endişe duyuyor.

Bunlar Pakistan'ın güvenlik modelinde dikkate almak zorunda olmadığı iki faktör.

Pakistan'ın uzun ve dar yapısı, ordunun dış politikadaki büyük rolü ile birleşince silahlı kuvvetlerin hareketli olmasını ve savunmaya öncelik vermesini kolaylaştırıyor.

Tırmanma ve gerilimi azaltma modeli

Ne Pakistan ne de Hindistan diğerine karşı askeri hamlelerini duyurmak için acele etmiyor. Mevcut düşmanlıkların alevlenmesinden de anlaşılacağı üzere, saldırıların ve misillemelerin teyit edilmesi biraz zaman alabilir.

Ancak her ikisi de diğerinin kontrolündeki topraklarda ve hava sahasında operasyonlar yürütüyor.

Bu operasyonlar bazen kontrol noktalarına, tesislere ya da militanlar tarafından kullanıldığı iddia edilen yerlere zarar vermeyi amaçlıyor. Aynı zamanda liderleri kamuoyunun baskısına boyun eğmeye ve yanlış hesaplama potansiyeline sahip bir şekilde karşılık vermeye zorlamak, onları utandırmak veya kışkırtmak da amaçlanıyor.

Bu faaliyetlerin çoğu Keşmir'i Hindistan ve Pakistan arasında bölen Kontrol Hattı boyunca gerçekleşiyor.

Jfjdj
Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)

Bu hattın medya ve kamuoyundan büyük ölçüde izole edilmiş olması, saldırı veya misilleme iddialarının bağımsız olarak doğrulanmasını zorlaştırıyor.

Bu tür olaylar, iki ülkenin nükleer kapasiteleri göz önüne alındığında uluslararası endişeleri arttırmakta, dikkatleri Hindistan ve Pakistan'a ve nihayetinde Keşmir üzerindeki rekabet eden iddialarına geri çekmektedir.

Her iki ülkenin de kaynaklar için rekabet etmesini gerektirecek bir durum söz konusu değil

Pakistan'ın muazzam bir maden zenginliği var, ancak Hindistan'ın bundan faydalanmak gibi bir arzusu yok. Hinduların çoğunlukta olduğu Hindistan ile Müslümanların çoğunlukta olduğu Pakistan arasında temel ideolojik farklılıklar olsa da birbirlerine hükmetmek ya da birbirlerini etkilemek gibi bir amaçları yok.

Keşmir dışında birbirlerinin topraklarında hak iddia etmek ya da hegemonya kurmak gibi bir niyetleri de yok.