ABD güçleri Doğu Akdeniz'de ne gizliyor?

Güç dengesi İsrail'in lehine dönse de Hamas gerilla savaşında uzman

Doğu Akdeniz'de dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'dan havalanan bir Amerikan savaş uçağı (AFP)
Doğu Akdeniz'de dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'dan havalanan bir Amerikan savaş uçağı (AFP)
TT

ABD güçleri Doğu Akdeniz'de ne gizliyor?

Doğu Akdeniz'de dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'dan havalanan bir Amerikan savaş uçağı (AFP)
Doğu Akdeniz'de dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'dan havalanan bir Amerikan savaş uçağı (AFP)

Tarık eş-Şami 

ABD Başkanı Joe Biden, bir yandan İsrail'i Gazze Şeridi'nin yeniden işgal edilmesine karşı uyarıp orada bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasına giden yolun gerekliliğine ve sivillerin korunmasının önemine vurgu yaparken, diğer yandan Tel Aviv'in kendisini savunma hakkını ve Gazze'deki Hamas hareketinden kurtulmanın gerekliliğini vurguladı.

Bu durum, ABD'nin Ortadoğu'da konuşlandırılan kuvvetlerinin ateş gücünü neden iki katına çıkardığını gayet iyi açıklıyor.

Peki bu gücün boyutu ve amacı ne?

Yakında beklenen askeri çatışmadaki diğer tarafların yetenekleri neler?

Hamas'ın 7 Ekim'de Gazze Şeridi'ni çevreleyen İsrail kasabalarına gerçekleştirdiği saldırının ardından ABD yönetimi, İsrail'in tüm silah ve mühimmat ihtiyacını karşılama kararı aldı.

Kuşkusuz bu, İsrail'in Hamas'ın füze saldırılarından korunmasına ve Tel Aviv'in gerçekleştirdiği ve Washington tarafından desteklenen kara harekâtının kolaylaştırılmasına büyük ölçüde yardımcı olacaktır.

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Demir Kubbe füze savunma sistemi için İsrail'e önleyici füzeler gönderdi.

Bununla beraber, Gazze gibi yoğun nüfuslu şehirlerdeki çatışmalarda sivil kayıp olasılığını azaltmak için tasarlanan yaklaşık 110 kilogram ağırlığındaki küçük çaplı bombaların yanı sıra, Hamas'ın son yıllarda herhangi bir İsrail kara saldırısı beklentisiyle inşa ettiğine inanılan derin tünelleri havaya uçurmak ve yıkmak için top mermileri ve diğer delici mühimmatlar da gönderildi.

ABD tarafından sağlanan Demir Kubbe mühimmatının İsrail'in talep ettiğinden çok daha yüksek olması muhtemel. Zira şu ana kadar gönderilenler devam edecek askeri yardım paketinin sadece bir parçası.

Söz konusu askeri yardım paketi, sıradan bir bombayı, kuvvetlerin mühimmatı sadece düşürmek yerine hedefe yönlendirmesini sağlayan akıllı bir bombaya dönüştüren küçük çaplı bombaları da içerecek.

Caydırıcılık hedefi

Ancak bu yardım, bir başka hedefe, yani İsrail ile Hamas arasında beklenen savaşın daha da genişlemesini engellemeye yetmedi.

İşte bu nedenle Pentagon, İran'ı ve bölgedeki silahlarını daha geniş bir bölgesel savaşa girmekten caydırmak için Doğu Akdeniz'de ve bölgede konuşlandırılan kuvvetlerinin ateş gücünü hızla ikiye katladı.

New York Times'a göre bu durum Washington'u, İsrail'i ve ABD çıkarlarını savunmak için hava saldırıları düzenlemeye sevk edebilir.

En yeni ve en büyük Amerikan uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un İsrail kıyılarına gelişi, görünüşe göre yeterli caydırıcılığı sağlamak için yeterli değildi.

Bu nedenle ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, önümüzdeki birkaç gün içinde gelmesi beklenen ikinci uçak gemisi Dwight D. Eisenhower'ı ABD'nin doğu kıyısından doğu Akdeniz'e göndermeye karar verdi.

ABD Hava Kuvvetleri, uçak filosu sayısını ikiye katlamak için Körfez bölgesine başka saldırı uçakları da gönderdi.

Ayrıca istihbarata yardımcı olmak ve bazı ABD'liler de dahil olmak üzere Hamas tarafından tutulan yaklaşık 150 rehinenin bulunmasına ve kurtarılmasına yardımcı olmak için her türlü operasyonu planlamak üzere İsrail'e özel harekât kuvvetlerinden oluşan bir ekip sevk etti.

ABD'li askeri analistler, Biden yönetiminin Ukrayna'daki savaşın yanı sıra Çin'den gelen uzun vadeli tehditlere odaklanmak yönündeki hedefi doğrultusunda, Irak ve Afganistan'da yıllardır süren savaşların sona ermesiyle bölgedeki ABD askeri varlığının azalmasının ardından, ilave kuvvet konuşlandırmasının bölgedeki Amerikan gücünü en azından geçici olarak yeniden canlandıracağına inanıyor.

Uçak gemilerinin önemi

Uçak gemilerinin önemi, çeşitli seçenekler sunmaları, birincil komuta ve kontrol operasyon merkezleri olarak hizmet vermeleri ve bilgi savaşı yürütebilmelerinden kaynaklanıyor.

ABD'ye ait uçak gemilerinde Hawkeye Havadan Erken İhbar ve Kontrol (HEİK) uçağı bulunuyor. Bu uçak sayesinde füzeler fırlatıldığında erken uyarı sistemi devreye giriyor ve 7 metre çapındaki disk şeklindeki radarlar tarafından tespit edilebiliyor.

Uçak gemileri, hava sahasını izliyor, yönetiyor ve yalnızca düşman uçaklarını tespit etmekle kalmıyor, aynı zamanda Amerikan uçaklarının ve kuvvetlerinin hareketlerini de yönetiyor.

İsrail Demir Kubbesi'nin sorumlularının açıklamalarına göre askeri liderlik, ABD kuvvetleriyle veri alışverişinde bulunarak Demir Kubbe'yi ABD hava savunma sistemine entegre etmeyi planlıyor.

Uçak gemileri, düşman uçaklarını önleyebilen veya hedefleri bombalayabilen F-18 Hornet savaş uçakları için yüzen hava üsleri olarak tanımlanıyor.

Uçak gemilerine eşlik eden muhripler ve kruvazörler seyir füzesi fırlatabilirken, bazıları uzun menzilli füzeleri önleme yeteneğine de sahip.

Uçak gemileri ayrıca yoğun bakım üniteleri bulunan hastaneler, acil servis odaları, sağlık görevlileri, cerrahlar ve doktorlar da dahil olmak üzere önemli insani yetenekler sağlayabilir.

Gemide bulunan helikopterler ise hayati önem taşıyan malzemeleri veya mağdurları hava yoluyla taşımak için kullanılıyor.

USS Gerald R. Ford

ABD Donanması internet sitesine göre, iki nükleer güç motoruyla çalışan ve 18 milyar dolar değerindeki uçak gemisi USS Gerald R. Ford, ABD Donanması'nın bugüne kadarki en yeni ve en gelişmiş uçak gemisi.

Dünyadaki diğer tüm askeri güçlerden daha üstün yeteneklere sahip olan gemi, Tomahawk füzelerini fırlatma kapasitesine sahip dört destroyeri (USS Thomas Hudner, USS Ramage, USS Carney ve USS Roosevelt) içeriyor.

USS Gerald R. Ford ayrıca olası bir çatışma durumunda İran'ın İsrail'e yöneltebileceği her türlü uzun menzilli füze saldırısına karşı koyma yeteneğine de sahip.

2017 yılında hizmete giren USS Gerald R. Ford, şimdiye kadar yapılmış en büyük savaş gemisi olarak öne çıkıyor.

337 metre uzunluğunda, 78 metre genişliğinde ve 76 metre yüksekliğinde olan gemi, beşinci nesil F-35 uçakları, F-18 Super Hornet uçakları, gelişmiş E-2D Hawkeye HEİK uçağı, EA-18G Growler elektronik saldırı uçağı ve MH-60 helikopterleri de dahil olmak üzere 90'a kadar uçak taşıyabiliyor.

Bunların yanı sıra gemide bir dizi insansız hava aracı (İHA) da bulunuyor. Gemideki tüm operasyonları yürütmek için, destek personeli de dahil olmak üzere 4 bin 500'den fazla mürettebata ihtiyaç duyuluyor.

Adını eski ABD Başkanı Gerald Ford'dan (1974-1977) alan uçak gemisi, boyutuna rağmen oldukça esnektir. Azami hızı 56 km/saat üzerine ulaşarak daha küçük gemilerin hızına yetişebilmesini sağlıyor.

Bunun nedeni, ABD'deki önceki nesil uçak gemileri olan Nimitz sınıfı uçak gemilerine göre yüzde 250 daha fazla elektrik kapasitesi sağlayan iki nükleer reaktörünün ürettiği enerjidir.

ABD'nin en büyük uçak gemisi şu anda Doğu Akdeniz'de bulunuyor (AFP)
ABD'nin en büyük uçak gemisi şu anda Doğu Akdeniz'de bulunuyor (AFP)

Askeri gücün sembolü

ABD'nin askeri gücünün önemli bir sembolü olan uçak gemileri, bir kruvazör, dört muhrip ve bir ikmal gemisinden oluşan saldırı grubuyla her zaman savunma koruması altında hareket eder. Hatta bazen gruba bir veya daha fazla denizaltı eşlik eder.

USS Gerald R. Ford'un, savaş uçakları ve İHA'lara karşı kullanılan orta menzilli Sea Sparrow hava savunma füzesi cephaneliği bulunuyor.

Gemide gemisavar füzeleri engellemek ve vurmak için kullanılan füzelerin yanı sıra zırh delici mermileri ateşlemek için kullanılan Phalanx silah sistemi de bulunuyor.

Gemi ayrıca, hava trafik kontrolüne ve navigasyona yardımcı olabilecek gelişmiş radarlar da içeriyor.

USS Gerald R. Ford uçak gemisi ve saldırı grubu, taşıdığı muazzam ateş gücüne ek olarak, dinleme, gözetleme ve casusluk gibi bir dizi başka görevi de yerine getiriyor.

Ayrıca gemide çok büyük bir silah stoğu var. Dolayısıyla bu görev için onu seçmek, İsraillilerin Gazze Şeridi'ni işgal etmeden önce gerekli bilgileri elde etmelerine yardımcı olacaktır.

Geminin bölgeye gönderilmesi, öncelikle İran ve Hizbullah'ı Hamas hareketini desteklemek için bir savaşa girmekten caydırmayı da amaçlıyor.

USS Dwight D. Eisenhower uçak gemisi

ABD Donanması internet sitesi, USS Dwight D. Eisenhower uçak gemisini ABD Donanması'nın en iyi beş yıldızlı uçak gemisi olarak tanımlıyor.

Çünkü bu gemi, deniz güvenlik operasyonları, seferi kuvvet projeksiyonu, ileri deniz varlığı, kriz müdahalesi, deniz kontrolü, caydırıcılık, terörle mücadele, bilgi operasyonları ve güvenlik iş birliğini içeren çok çeşitli esnek görev yetenekleri sağlıyor.

Nükleer enerjiyle çalışan ve beş bin denizcinin görev yaptığı USS Dwight D. Eisenhower'ın yaklaşık bir hafta sonra Doğu Akdeniz'e varması bekleniyor.

1977 yılında çalışmalarına başlayan gemi, Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in Ağustos 1990'da Kuveyt'i işgal etmesinden sonra ilk kez 1991 yılında Birinci Körfez Savaşı'nda Kuveyt'i kurtarmak için askeri operasyonlara katıldı.

USS Gerald R. Ford uçak gemisinden havalanan bir helikopter (AFP)
USS Gerald R. Ford uçak gemisinden havalanan bir helikopter (AFP)

Güçlendirilmiş hava kuvvetleri

ABD Hava Kuvvetleri, Arap Körfezi bölgesine ilave kara saldırı uçağı göndererek F-15 Eagle, F-16 Fighting Falcon ve A-10 filolarının sayısını iki katına çıkardı.

Yetkililer, her uçak gemisindeki dört F-18 filosuyla birlikte ABD'nin 100'den fazla saldırı uçağından oluşan bir hava filosuna sahip olacağını söyledi.

Gerekirse daha fazla savaş uçağı eklemeye hazır olduğunu açıklayan Pentagon, ABD Hava Kuvvetleri'nin halihazırda Suriye başta olmak üzere insanlı ve insansız operasyonlar yürütmek üzere bölgede büyük bir hava kuvveti bulundurduğunu bildirdi.

Geçen hafta, ABD Hava Kuvvetleri'ne ait bir F-16 uçağına, Suriye'de görev yapan ABD kara kuvvetlerine tehdit oluşturan bir Türk İHA'sını düşürme emri verilmişti.

ABD'li yetkililer, şu anda Doğu Akdeniz'de ek güçlerin konuşlandırılmasının, İran'ı, Suriye'yi veya Hizbullah gibi İran destekli herhangi bir vekil grubu çatışmaya katılmaktan caydırmayı amaçladığını belirtti.

Pentagon ve ABD istihbarat yetkilileri, Lübnan'daki Hizbullah güçlerini yakından takip ederken, Irak ve Suriye'deki İran destekli milisler, her iki ülkede de konuşlu ABD askeri personeline periyodik olarak saldırılar düzenliyor.

Ancak ABD'nin İsrail'e yönelik yardımı, bilgi desteği ve gerektiğinde mühimmat ve silah sağlanması çerçevesinde kalacak.

Zira ABD'nin asıl amacı, İran'ı ve onun vekillerini Tel Aviv ile Hamas arasındaki savaşa girmekten caydırmak.

Peki savaşın ana taraflarından her birinin gücü ne?

İsrail ordusunun gücü

ABD, İsrail'in dünyanın en iyi askeri ordularından birine sahip olduğunu düşünüyor.

Ancak Türkiye, Mısır ve İran'ın ardından bölgenin dördüncü büyük ordusu olan İsrail, küresel güç sınıflandırmasında dünyada 18'inci sırada yer alıyor.

İsrail ordusu, uzun süredir ABD'nin desteğinden yararlanıyor.

Öyle ki ABD'den füze savunma teknolojisine yönelik 500 milyon doların yanı sıra, ABD Kongresi tarafından onaylanan yıllık 3,3 milyar dolar askeri yardım aldı. İsrail askeri bütçesinin büyüklüğü ise yaklaşık 23,4 milyar doları buluyor.

İsrail'in aktif hizmette yaklaşık 170 bin askeri var. Washington'daki Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'ne göre, Gazze'de yaklaşan savaş için yaklaşık 360 bin yedek asker, yani tahmini kapasitenin dörtte üçü çağrıldı.

İsrail ordusunun elinde bini Merkava olmak üzere bin 760 ana muharebe tankı, bin 200 zırhlı personel taşıyıcı, 530 topçu, 240 çoklu roketatar ve bir grup başka silah ve gözetleme sistemi bulunuyor.

Deniz kuvvetlerinde ise beş denizaltı, üç çıkarma gemisi, bir deniz komando birliği ile 45'e yakın devriye botu ve diğer savaş botları bulunuyor.

Ancak İsrail'in sahip olduğu en güçlü birliği hava kuvvetleri. İsrail Hava Kuvvetleri, F-35 dahil 350 savaş uçağına sahip.

İsrail'in ayrıca F-15 ve F-16 uçakları, yaklaşık 126 helikopteri ve Apache gibi 48 saldırı helikopteri bulunuyor.

İsrail, çeşitli destekleyici rollerde, bir grup füze ve füzesavar sistemine ek olarak Heron silahlı insansız hava aracı da dahil olmak üzere çok çeşitli silahlı ve silahsız insansız hava araçlarına sahip.

Ayrıca elinde 160 km'ye kadar menzile sahip uzun menzilli Patriot ve kısa menzilli füzelerin yanı sıra, Hamas'ın Gazze'den fırlattığı roketlere karşı koyan Demir Kubbe olarak bilinen füzesavar sistemi de bulunuyor.

İsrail uzun süredir ilan edilmemiş bir nükleer silah programını sürdürüyor. Silah Kontrolü ve Nükleer Silahların Yayılması Merkezi'ne göre İsrail'in denizaltılarına yüklenebilecek 90 nükleer bombası var.

Hamas'ın askeri gücü

1987 yılında Filistinli Şeyh Ahmed Yasin tarafından siyasi bir hareket olarak kurulan Hamas'ın askeri ideolojiye sahip silahlı bir kolu da bulunuyor. Ancak söz konusu askeri kanadı 1990'ın sonlarında kuruldu.

Hamas'ın elinde herhangi bir kuvvet, konvansiyonel silah, ana muharebe tankı, top ve savaş gemisi yok. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nün tahminlerine göre savaşçı sayısının 15 ila 20 bin arasında olduğu tahmin ediliyor.

Tel Aviv ise bu sayının gerilla savaşı ve taktikleri konusunda uzman yaklaşık 30 bin kişi olduğunu tahmin ediyor.

Hamas'ın cephaneliğinde temel el silahlarının yanı sıra bir dizi kısa menzilli füzenin de bulunduğu biliniyor.

Hamas'ın elinde Rusya yapımı Kornet platformu ve İran'ın Fecr tanksavar silah ailesi ile 185 mil menzile sahip İran menşeli Fatih 110 balistik füzeleri bulunuyor.

Hamas'ın elinde saldırı tüfekleri, ağır makineli tüfekler, roket güdümlü el bombaları ve tanksavar silahlarının yanı sıra, uzun menzilli keskin nişancı tüfekleri ve geçmişte olduğu gibi tuzaklar ve intihar bombacıları da yer alıyor.

İsrail'in geniş bir füze savunma ağı olmasına rağmen Hamas, yerel olarak üretilen füzelerden oluşan büyük bir stok oluşturdu.

İsrail istihbaratı bu sayının 2021'de yaklaşık 30 bin füze olacağını tahmin ediyor. Analistler, Hamas'ın hedefleri daha isabetli vurabilecek güdümlü füzeler geliştirdiğine dair henüz bir kanıt bulunmadığını söylüyor.

Ulaşım konusunda Hamas savaşçılarının cip, küçük kamyon ve motosiklet gibi hafif, hızlı hareket eden araçları kullandıkları biliniyor.

Hamas'ın operasyon yöntemi, Gazze sınırının altındaki tünelleri kullanarak patlayıcı cihazlar yerleştirmek ve İsrail'e belirli saldırılar gerçekleştirmek olarak özetlenebilir.

Bunlardan en sonuncusu, Tel Aviv'deki resmi verilere göre 7 Ekim'de bin 400 İsraillinin ölümüne yol açan sürpriz saldırıydı.

Dolayısıyla çatışma, güçlü, modern, teknolojik açıdan üstün bir askeri güç ile küçük, yetersiz donanıma sahip, ancak motivasyonu yüksek, geleneksel bir güç arasındadır.

Hizbullah füzelerinin gücü

Hamas saldırısından bu yana Hizbullah ile İsrail arasında sınırlı bir çatışma yaşandı, ancak büyük çaplı bir saldırı olmadı.

Ancak Hizbullah, İsrail için endişe kaynağı olmaya devam ediyor.

Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah, 100 bin savaşçısıyla övünse de diğer tahminler Hizbullah güçlerinin bu sayının yarısından az olduğunu gösteriyor.

Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi'ne (CSIS) göre Hizbullah'ın çoğu küçük, taşınabilir, güdümsüz karadan karaya füzelerden oluşan devasa bir cephaneliği var.

ABD, Hizbullah'ın ve Lübnan'daki diğer silahlı grupların yaklaşık 150 bin roket ve füzeye sahip olduğunu tahmin ediyor.

Diğer yandan Hizbullah, hassas güdümlü füzeler geliştirmek için çalışıyor.

Independent Arabia - Independent Türkçe



İran, UAEA toplantısında çatışma uyarısında bulundu

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi
TT

İran, UAEA toplantısında çatışma uyarısında bulundu

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi, Batılı güçleri bugün başlayacak olan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (UAEA) üç aylık toplantısında çatışmaya karşı uyardı.

Tahran cuma günü, Almanya, Fransa ve Birleşik Krallık'ı toplantıda ‘stratejik bir hata’ yapmamaları konusunda uyarırken, diplomatik kaynaklar bu ülkelerin ve ABD'nin toplantıda İran’a karşı bir karar tasarısı sunmayı planladıklarını doğruladı.

UAEA Yönetim Kurulu'nun yaklaşık 20 yıl sonra ilk kez İran'ın Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması yükümlülüklerine uymadığını ilan etmesi ve Batılı güçlerin İran dosyasını Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ne götürmesinin önünü açması bekleniyor.

Bekayi, “Çatışmaya verilecek yanıt daha fazla iş birliği olmayacak. İran bir dizi önlem hazırladı ve karşı taraflar kapasitemizin farkında. Bir sonraki aşamadaki gelişmelere bağlı olarak ve UAEA ile iş birliği içinde bir dizi adım atacağız” ifadelerini kullandı.

Geçen hafta başında yayınlanan gizli bir UAEA raporunda İran'ın yüzde 60'a kadar zenginleştirilmiş uranyuma sahip olduğu ve bunun daha yüksek bir seviyede zenginleştirilmesi halinde 10 nükleer silah yapımında kullanılabileceği belirtilmişti.

Bekayi sözlerini şöyle sürdürdü: “UAEA raporu, üç Avrupa ülkesi ve ABD'den gelen siyasi bir talimata dayanıyor ve gerçeği yansıtmıyor. Raporda taahhütlerden sapma yönünde bir husus yer almıyor, aksine Ortak Eylem Planı (nükleer anlaşma) çerçevesinde çözüme kavuşturulan eski suçlamalar yeniden gündeme getiriliyor. Ne yazık ki Siyonist varlığın sunduğu sahte belgeler ve bazı ülkelerin siyasi tutumları UAEA'nın bu konuları yeniden gündeme getirmesine yol açtı.”

Bekayi, İsrail'in 2018 yılı başlarında İran'ın nükleer arşivini karmaşık bir operasyonla ele geçirmesinin ardından UAEA’nın araştırılmasını talep ettiği gizli tesislerle ilgili soruşturmaya atıfta bulundu.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Bekayi, “Raporun içeriği tamamen siyasi. UAEA'nın davranışlarını Yönetim Kurulu'nun daha önce verdiği bir yetkiye dayandırarak meşrulaştırmasını kabul etmiyoruz. Bu tür raporlar bazı tarafların kendi pozisyonlarına sadık kalmaları için siyasi zemin sağlamaktadır” şeklinde konuştu.

Bekayi, “UAEA Genel Direktörü'nün son açıklamaları teknik yetkilerinin ötesine geçiyor. Barışçıl nükleer tesislere yönelik her türlü tehdidi barışa yönelik bir tehdit olarak değerlendiren 533 sayılı karar uyarınca, İran'ın nükleer tesislerine yönelik her türlü tehdide karşı net bir tavır alınmalı” dedi.

Bekayi, “Uluslararası bir kuruma başkanlık eden ve BM'de yüksek mevkilere talip olan her kim olursa olsun, tehdit ve gerginliği artırma aracı değil, barışın sesi olmalıdır” ifadesini kullandı.

UAEA şu anda ‘İran'ın nükleer programının tamamen barışçıl olduğuna dair güvence veremeyeceğini’ söylüyor.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre UAEA’nın Viyana'daki toplantısı öncesinde İran Atom Enerjisi Kurumu Sözcüsü Behruz Kemalvendi devlet televizyonuna açıklamalarda bulundu. Kemalvendi, “Elbette UAEA, İran İslam Cumhuriyeti'nin kapsamlı ve dostane iş birliğini sürdürmesini beklememelidir” dedi.

Diplomatik kaynaklar perşembe günü, Tahran'ın nükleer programına ilişkin 2015 anlaşmasına taraf olan üç Avrupa ülkesi ve ABD'nin, Tahran'ın dört gizli sahadaki nükleer faaliyetlerine ilişkin yıllardır süren soruşturmada ‘tam iş birliği yapmaması’ nedeniyle BM Güvenlik Konseyi'ne bir karar tasarısı sunmayı planladıklarını söyledi.

UAEA bir raporunda İran'ın nükleer programı konusunda ‘tatmin edici olmayan’ iş birliğini kınayarak, İslam Cumhuriyeti'nin yüksek düzeyde zenginleştirilmiş uranyum üretimini hızlandırdığına dikkat çekti.

İran'ın önerisi

Bu gelişme Tahran ile Washington'un İran'ın nükleer programı konusunda yeni bir anlaşma arayışı için görüşmeler yürüttüğü bir dönemde yaşandı.

Bekayi, ABD'li yetkililere İran'ın nükleer müzakereler kapsamında Umman üzerinden yakında ABD'ye sunacağı öneriyi değerlendirmeleri tavsiyesinde bulundu.

Bekayi, “İran halkının çıkarlarını ve haklarını dikkate almayan hiçbir öneri kabul edilemez. Ayrıntılara girmeyeceğim ama yakında Umman aracılığıyla teklifimizi sunacağız. ABD'ye bu fırsatı ciddiye almasını tavsiye ediyoruz” dedi. Bekayi, teklifin içeriğiyle ilgili ayrıntı vermedi.

İran Devrim Muhafızları Ordusu'na (DMO) bağlı Tesnim haber ajansının kaynaklara dayandırdığı haberine göre İran, ABD'nin önerisine yanıtını önümüzdeki iki gün içinde diplomatik kanallar aracılığıyla yazılı olarak gönderecek.

Ajansa göre, Tahran'ın yanıtı, yaptırımların etkin bir şekilde kaldırılması karşılığında Washington'un endişelerini giderecek önlemler sunarken, kendi topraklarında zenginleştirme ilkesini koruyan bir öneri içerecek. İran ayrıca kırmızı çizgilerine saygı gösterilmesi koşuluyla yeni bir müzakere turuna hazır olduğunu ifade edecek.

Bekayi, Batı medyasında altıncı turun planlandığına ve ABD'nin İran'a uranyum zenginleştirmeyi yüzde 3'e düşürme önerisinde bulunduğuna dair çıkan haberleri yalanladı. “Toplantı planlanmıştı ancak gerçekleşmedi. Bu medya haberlerinin çoğu doğrulanabilir değil ve genellikle psikolojik baskı yaratmayı amaçlıyor” dedi.

Bekayi şöyle devam etti: “Eğer taviz alışverişine dayalı gerçek müzakerelerden bahsediyorsak, ABD'nin önerisi bu anlayışı yansıtmıyor.”

Bu açıklama, Tahran'ın ‘kabul edilemez’ olarak nitelendirdiği ABD önerisine yanıt olarak geldi.

Bekayi gazetecilere yaptığı açıklamada, Washington ile Tahran arasındaki dolaylı müzakerelerin bir sonraki turuna ilişkin belirli bir noktasının olmadığını söyledi. Bekayi gazetecilere şunları söyledi: “Bu konuda bir karar alınırsa derhal duyurulacaktır.”

İki ülke, yaptırımların hafifletilmesi karşılığında İran'ın nükleer programını engellemeyi amaçlayan 2015 anlaşmasına bir alternatif bulmak için nisan ayından bu yana beş tur müzakere gerçekleştirdi.

ABD Başkanı Donald Trump, 2018'deki ilk döneminde bu anlaşmadan vazgeçerek Tahran'a yeniden sert yaptırımlar uygulamaya başladı.

İran Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf’ın dün devlet televizyonunda yayınlanan açıklamalarında, “ABD'nin önerisi yaptırımların kaldırılmasından bile bahsetmiyor. Hayalperest ABD Başkanı gerçekten İran'la bir anlaşma istiyorsa yaklaşımını değiştirmelidir” ifadeleri yer aldı.

Bekayi ise “Yaptırımların kaldırılmasının temel bir gereklilik olduğunu defalarca vurguladık. Başta nükleer kazanımların korunması ve yaptırımların etkin bir şekilde kaldırılması olmak üzere İran'ın meşru hakları dahil edilmeden hiçbir anlaşmaya varılamaz. Bu talepleri içermeyen herhangi bir metin kabul edilemez” değerlendirmesinde bulundu.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio 20 Mayıs'ta Senato Dış İlişkiler Komitesi'ndeki oturumda yaptığı açıklamada, “İran'ın herhangi bir şekilde uranyum zenginleştirmesine izin vermeyeceğiz. Olası bir anlaşmadan sonra bile füze ve terörizmle ilgili yaptırımları uygulamaya devam edeceğiz. Zenginleştirmenin bir ulusal haysiyet meselesi olduğunu iddia ediyorlar ama gerçek şu ki bunu caydırıcı bir unsur olarak kullanmak istiyorlar. Çünkü gelişmiş zenginleştirme kapasitesine sahip olmanın onları nükleer silahın eşiğinde bir devlet haline getirdiğine ve dolayısıyla tehditlere karşı bağışıklık kazandırdığına inanıyorlar” ifadelerini kullandı.

Buna karşılık Bekayi şunları söyledi: “Bu doğru değil. Zenginleştirme yapan herkesin bir silah programı yok. ABD'nin müttefikleri de dahil olmak üzere, silahlanma amacı gütmeden zenginleştirme yapan ülkeler var. Bu anlamda, İran'ın baskılar karşısındaki direncinin kendisi bir tür caydırıcılıktır. Zenginleştirme, nükleer yakıt döngüsünün ve ulusal endüstrimizin önemli bir parçasıdır; müzakere edilemez ya da taviz verilemez.”

Bekayi, İranlı milletvekillerinin ülkelerinin silahların teknik yönlerine sahip olması konusunda ne söylediklerine ilişkin bir soruya şu yanıtı verdi: “Ülke içinde çeşitli görüşler var, ancak bizim tarafımızdan defalarca teyit edilen şey İran'ın nükleer programının tamamen barışçıl olduğudur. Siyasi nedenlerle hazırlanan son rapor, programımızın barışçıl doğasını kanıtladı. Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'na bağlı bir devlet olarak İran, barışçıl yaklaşıma olan bağlılığını sürdürecektir.”