İsrail, İran'ı Hamas’ın saldırı planını geliştirmekle suçluyor

İsrail bunun, Tahran'ın milislerinin katılımıyla hazırlamakta olduğu ‘bölgesel savaşın’ bir parçası olduğunu belirtti.

Tel Aviv'de dün (Salı)  Hamas'ın elinde tuttuğu İsrailli esirlerle dayanışma gösterisi düzenlendi. (AFP)
Tel Aviv'de dün (Salı) Hamas'ın elinde tuttuğu İsrailli esirlerle dayanışma gösterisi düzenlendi. (AFP)
TT

İsrail, İran'ı Hamas’ın saldırı planını geliştirmekle suçluyor

Tel Aviv'de dün (Salı)  Hamas'ın elinde tuttuğu İsrailli esirlerle dayanışma gösterisi düzenlendi. (AFP)
Tel Aviv'de dün (Salı) Hamas'ın elinde tuttuğu İsrailli esirlerle dayanışma gösterisi düzenlendi. (AFP)

İsrail, Gazze Şeridi'nde devam eden çatışmaların başlamasından bu yana ilk kez savaşı ateşleyen Hamas saldırısının sorumlusu olarak doğrudan İran'ı işaret etti. İsrail tarafında, Tahran'ın eğitim ve planlamayı gerçekleştirdiği düşünülüyor.

İsrail hükümeti, 7 Ekim’de gerçekleşen Hamas saldırısının arkasındaki ülke olan İran'a karşı uluslararası bir kampanya başlatarak, Tahran’ın ‘dünya barışını tehdit eden bölgesel bir savaş’ planladığını ifade etti.

İsrail Dışişleri Bakanlığı, geçtiğimiz pazartesi akşamı, 100 yabancı medya muhabirini bir araya getirdi. Onlara, Hamas'ın 7 Ekim'de Gazze çevresindeki İsrail kasabalarına düzenlediği saldırı sırasındaki taciz eylemlerini ve cesetlerin parçalanmasını gösteren bir film izletildi.

Konuşmacılar, gazetecilerle yaptıkları toplantıda, İran'ın Hamas üyelerini eğiten ve İsrail'e karşı hazırladığı ve Ortadoğu'daki tüm milisleri de dahil ettiği (Yemen'den Irak'a, Lübnan'dan Suriye'ye kadar) geniş bölgesel savaşın bir parçası olarak, saldırı planını geliştiren taraf olduğunu ifade etti.

İlk İran-İsrail savaşı

Kıdemli İsrailli diplomat Prof. Dr. Itamar Rabinovich, mevcut Gazze savaşını ‘ilk İran-İsrail savaşı’ olarak değerlendirdi. İsrail'in Washington Büyükelçisi olarak görev yapan ve İsrail'in Suriye ile müzakere heyetine başkanlık eden Rabinovich, “7 Ekim'den bu yana yaşadığımız olay, Gazze'de İsrail ile Hamas arasında yaşanan bir savaştır. Ancak bu savaş daha geniş bir bağlamda gerçekleşiyor ve öncelikle İran'ın çeşitli cephelerde İsrail'e meydan okuma çabalarıyla şekilleniyor. Şu anda Tahran'ın uzantısı olan Hizbullah ile İsrail arasında bir yıpratma savaşı yaşanıyor ve her an İran ve Hizbullah liderliği topyekûn savaşa geçme kararı alabilir” ifadelerini kullandı.

Bugün bizimle, yarın Batı'da

Gazetecilerin İsrail Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle görüşmesi sırasında İsrail ordusu, 7 Ekim saldırısını gerçekleştiren Hamas üyelerinin bazı uygulamalarını belgeleyen çeşitli video görüntülerinden derlenen ‘Bugün bizimle, yarın Batı'da’ başlıklı 40 dakikalık bir film gösterdi. Görüntülerin saldırıların gerçekleştiği kasabalara yerleştirilen kameralardan veya saldırı sırasında yaşananları çekmek isteyen İsrailliler’den toplandığı, hatta ölü Hamas üyelerinin kameralarından ya da saldırı günü hareketin yayınladığı görüntülerden derlendiği ifade edildi.

(foto altı) İsrailli bir esirin ailesi, esirlerin serbest bırakılmasını talep eden posterler hazırlıyor. (Reuters)
İsrailli bir esirin ailesi, esirlerin serbest bırakılmasını talep eden posterler hazırlıyor. (Reuters)

Ordu, esir alınan bir Hamas üyesinin itirafları olarak sunulan kayıtları da gösterdi. Esir, bu zulümlerin Hamas hareketinin askeri kolu olan İzzeddin el-Kassam Tugayları liderlerinin rehberliği altında gerçekleştirildiğini ifade etti.

İsrailli yetkililer, program öncesinde gazetecileri korkunç sahnelerle karşılaşacakları konusunda uyardı ve bu sahneler ‘dayanılmaz derecede vahşet içerdiği için’ kamuoyuna yayınlamamalarını istedi. Bu görüntüler arasında genç bir kadına tecavüz, Hamas'ın talimatına uymadıkları için ailelerin kapalı odalarda yakılması, bir konsere katılan ve kaçmaya çalışan gençlerin araçlarının içinde öldürülmeleri de yer alıyor.

Görünen o ki çoğu muhabir Hamas'a dair sert izlenimlerle oradan ayrıldı ve İsrail'in anlatımını kabul etti. Çeşitli İngiliz medya kuruluşlarına serbest gazetecilik hizmetleri sağlayan gazeteci Jotam Confino şu yorumu yaptı: “Şimdi 100 uluslararası gazeteciyle birlikte Hamas'ın gerçekleştirdiği ve İsrail'in bize sunduğu katliamla ilgili anlatılması zor görüntüler izledim.”

Confino, filmde yer alan bazı görüntüleri şöyle anlattı: “Gördüğüm şey şu: Hamaslı bir terörist ‘Allahu Ekber’ diye bağırarak, bir İsrailli’nin kafasını matkapla delmek için vahşice saldırdı. Bir baba ve 7-9 yaşlarındaki iki oğlu iç çamaşırlarıyla sığınağa doğru kaçarken, bir Hamas teröristi babayı öldürüp iki oğlunu da yaraladı. Terörist, evdeki buzdolabını açıp su içerken, iki erkek çocuk ölümle burun buruna olduklarını söyleyerek, babalarından yardım istiyorlardı. İki Hamas teröristi, masanın altında saklanan 7-9 yaşlarında bir kız çocuğunun bulunduğu eve girdi ve biraz tereddüt ettikten sonra onu vurdu. Başı kesilmiş bir İsrail askeri, yanmış bir bebek ve erkek çocuğu, onlarca ölü. Bir Hamas üyesi ailesini arayıp on İsrailliyi öldürdüğüyle övünüyor. Annesi ona şöyle cevap veriyor: Allah sizi korusun.”

Confino “İsrail yetkilileri benden kurbanların mahremiyetine saygıdan dolayı fotoğraf çekmememi veya yayınlamamamı istedi. Eğer olup bitenlerin doğruluğu konusunda şüphesi olan varsa ne diyeceğimi henüz bilmiyorum” dedi.

(foto altı) 7 Ekim saldırısında öldürülen yaşlı İsrailliler için bir dakikalık saygı duruşu gerçekleştirildi. (Reuters)
 7 Ekim saldırısında öldürülen yaşlı İsrailliler için bir dakikalık saygı duruşu gerçekleştirildi. (Reuters)

İsrailli konuşmacılar, gazetecilere Hamas'ın DEAŞ ve benzerlerinin yöntemlerini benimsediğini vurgulayarak, mahallelerin yakılmasını ‘Nazi Holokost'unun modern bir versiyonu’ olarak tanımladılar.

Kapsamlı kampanya

Söz konusu toplantı, üç haftadan kısa bir süre içinde Gazze'de beş binden fazla kişinin ölümüne ve mahallelerin tamamının yok olmasına neden olan savaş nedeniyle İsrail'e yönelik eleştirilere karşı koymayı amaçlayan daha geniş bir kampanyanın parçası olarak gerçekleştirildi. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre kampanya, Gazze Şeridi'nin eylemlerinden dolayı cezalandırılmasını haklı çıkarmak için Hamas üyelerinin saldırı sırasında sivillere karşı işlediği ihlalleri öne çıkarıyor.

Bu kampanyanın başında, Hamas tarafından tutulan bazı İsrailli esirlerin ailelerinden bazıları ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) oturumuna katılmak üzere dün  New York'a gelen İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen yer alıyor.

Hamas saldırısı sırasında İsrail kentlerinde yaşananların anlatılması ve ‘savaş suçlarına’, ‘insanlığa karşı suçlara’ maruz kaldıklarının kanıtlanması amacıyla çok sayıda etkinlikte aile üyelerine yönelik toplantılar düzenlendi. İnsanlar, oğulları ve kızları serbest bırakılmadan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri'nin Gazze Şeridi'nde ateşkes çağrısına karşı çıkıyor. İsrail Dışişleri Bakanlığı, Londra ve Roma'da da buna benzer başka toplantılar da düzenledi ve başka toplantılar da planlıyor.



Mısır, ABD’den ayrılmadan Çin ve Rusya'ya yaklaşıyor

 Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 9 Mayıs'ta Moskova'da düzenlenen Zafer Günü askeri geçit töreni öncesinde Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah es-Sisi'yi selamlıyor (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 9 Mayıs'ta Moskova'da düzenlenen Zafer Günü askeri geçit töreni öncesinde Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah es-Sisi'yi selamlıyor (AFP)
TT

Mısır, ABD’den ayrılmadan Çin ve Rusya'ya yaklaşıyor

 Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 9 Mayıs'ta Moskova'da düzenlenen Zafer Günü askeri geçit töreni öncesinde Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah es-Sisi'yi selamlıyor (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 9 Mayıs'ta Moskova'da düzenlenen Zafer Günü askeri geçit töreni öncesinde Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah es-Sisi'yi selamlıyor (AFP)

Amr İmam

ABD Başkanı Donald Trump, ilk yurtdışı durağı olarak Ortadoğu'yu seçti. Mayıs ortasında gerçekleştirdiği gezi kapsamında Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ı ziyaret ederek askeri, ekonomik ve bilimsel anlaşmalara imza attı. ABD'nin Ortadoğu'daki en büyük askeri tesisi olan Katar'daki el-Udeid Hava Üssü'nü ziyaret etti.

Trump'ın gezi turunda Mısır yer almadı. ABD Başkanı bu bölge turuna hazırlanırken, Washington'un en yakın geleneksel müttefiklerinden biri olan Mısır'ın Devlet Başkanı, Moskova'daki Kızıl Meydan'da düzenlenen 9 Mayıs Zafer Günü geçit töreninde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Çin Devlet Başkanı Şi Jinping'in yanında duruyordu.

Bundan kısa bir süre sonra Mısır Hava Kuvvetleri komutanları, Kahire'de Çin devlet savunma şirketi CATIC ile iş birliğinin 45. yıl dönümünü ve en önemli ürünlerinden biri olan Chengdu J-10 savaş uçağının ithalatı ile birlikte Mısır hava filosuna son katkılarını kutladılar.

Bunlar orta ağırlıkta, tek motorlu, çok rollü uçaklar olarak tanımlanıyorlar ve geçtiğimiz yılın eylül ayında, ülkenin en önemli havacılık teknolojisi etkinliği olan Mısır Uluslararası Hava Fuarı’nın açılış törenine katılarak Mısır'da ilk kez görücüye çıkmışlardı. Nisan ayının ortasında PLA (Çin Halk Kurtuluş Ordusu) Hava Kuvvetleri’ne ait uçaklar, Mısır Hava Kuvvetleri ile benzeri görülmemiş bir ortak hava tatbikatına katılmak üzere Mısır’daki hava üssüne geri döndüler.

Uluslararası ilişkilerde denge

Bu gelişmeler tesadüfi mi, daha geniş bir bağlamdan izole mi, yoksa ittifaklarda derin bir değişimi mi temsil ediyor? Arap dünyasının nüfusunun yaklaşık üçte birini barındıran ve bölgenin en güçlü ordusuna sahip olmakla övünen Mısır, şüphesiz ki Washington'un yörüngesinden uzaklaşıp, ABD'nin stratejik rakipleri olan Rusya ve Çin'in yörüngesine girmeye başladı. Kahire'nin bu iki güçle bağları derinleştikçe, hedefleri yalnızca silah anlaşmaları veya askeri teknoloji elde etmenin ötesine geçip, kapsamlı stratejik ortaklıklar kurmak veya uluslararası ilişkilerinde denge sağlamak hedeflerine uzanıyor.

Mısır, son on yılda hem Rusya hem de Çin ile stratejik bağlar kurdu, ekonomisinin geniş sektörlerini bu ülkelerin yatırımlarına açtı ve ikili ticarette yerel para birimlerinin kullanımını kolaylaştırdı. Dolayısıyla bu bağlar yeni değil, ancak uluslararası ve bölgesel dönüşümler ışığında giderek önem kazanıyor.

Mısır hava filosunda Rus savaş uçakları yer alıyor. Kaldı ki Kahire daha önce Moskova'dan hava savunma sistemleri de satın almıştı. Rusya ayrıca ülkenin batı bölgesinde büyük bir nükleer santral inşa ediyor ve Süveyş Kanalı yakınlarında büyük bir sanayi merkezi kuruyor. Ayrıca, Rus malları Mısır pazarlarına akıyor.

Rus yemeklik yağları ve gıda ürünleri yerel mağazalarda yaygınlaştı. Giderek daha fazla Mısırlı Rusça öğrenmeye yönelirken, çok sayıda öğrenci yüksek öğrenimlerini tamamlamak için Rus üniversitelerine kayıt yaptırmayı düşünüyor.

Aynı zamanda Çin, Mısır genelinde Yeni İdari Başkent de dahil olmak üzere milyarlarca dolarlık altyapı projelerini ilerletiyor. Çinli onlarca şirket Süveyş Kanalı yakınlarındaki özel sanayi bölgesine yatırım yaparken, Çin tüketim malları da ülke geneline yayılıyor.

Mısır'ın başkentinde analistler, ABD'nin artık güvenilir bir müttefik olmadığına inanıyor. ABD’nin son dönemdeki tutumları da bu izlenimin güçlenmesine katkıda bulundu

Derin kökler

Mısır'ın başkenti Kahire'deki analistlere göre, Mısır politikasındaki bu değişimin temelinde, Kahire'de ABD'nin artık güvenilir bir müttefik olmadığı yönündeki inancın artması yatıyor. ABD'nin son dönemdeki tutumları da bu izlenimin güçlenmesine katkıda bulundu. Başkan Trump'ın Mısır'dan Gazze Şeridi sakinlerini mülteci olarak kabul etmesini veya Yemen'de Husilere yönelik ABD saldırılarının maliyetini üstlenmesini istemesi, bu tutumlara örnek verilebilir. Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah es-Sisi de bu yılın Şubat ayında, Beyaz Saray’da Başkan Trump'a yapacağı ziyareti erteleme kararı alarak ülkesinin Washington'dan uzaklaşma isteğini gösterdi.

Ancak Trump'ın Gazze'yi kontrol edip, sakinlerini kovarak bir Riviera’ya dönüştürme niyetinin dillendirildiği bir dönemde, bu politika değişikliği, Washington'un Gazze'ye yönelik bombardımanlarını sürdüren, Mısır'a istikrarsızlık ihraç etmeye çalışan İsrail'e yönelik taraflı tutumunun bağlamından ayrı düşünülemez.

Kahire'de bu hamleler, Washington ile ilişkilerde tekrarlanan uzun hayal kırıklıkları zincirinin son halkası sayılıyor. Sisi, Ağustos 2013'te o dönemde savunma bakanı iken Kahire'de Washington Post'a verdiği bir röportajda, ABD'nin Mısır halkından vazgeçtiğini söylemiş ve “Mısırlılar bunu asla unutmayacak” diye vurgulamıştı. Sisi bu sözleri ile 2011 yılında başlayan, Şubat ayında Hüsnü Mübarek rejiminin devrilmesi, ardından gelen huzursuzluk ve Haziran 2013'te İslamcı cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin devrilmesine kadarki olaylara ilişkin eski ABD başkanı Barack Obama yönetiminin tutumlarına atıfta bulunuyordu.

Mısır dış politikasının izlediği mevcut seyir ve ittifaklar kurmadaki öncelikleri, Sisi'nin o dönemdeki açıklamalarının geçerliliğini yansıtıyor.

Kahire'nin değişen öncelikleri: Washington

Mısır'daki büyük olayların ardından geçen yıllarda ABD, Kahire, İsrail ve Gazze Şeridi ile sınırı olan Sina Yarımadası'nda DEAŞ’ın yerel koluna karşı savaş yürüttüğü dönemde dahi Mısır arenasından çekilişini derinleştirmeye devam etti. Bahsi geçen askeri operasyon 2014 yılında başladı, ancak Washington'un verdiği karşılık askeri teçhizatı, mali yardımı ve yedek parça sevkini engellemek şeklinde oldu.

Mısır'ın 1979'da İsrail ile barış anlaşmasını imzalamasından bu yana aldığı yıllık askeri ve ekonomik yardımlar defalarca ertelendi, hatta Washington bu yardımları iptal etmekle tehdit etti. Dahası ABD, Çin'in Kuşak ve Yol Projesi’ne karşı bir girişim olarak Hindistan'ı bir ticaret koridoru aracılığıyla Ortadoğu ve Avrupa'ya bağlama planını önerdiğinde, temsil ettiği stratejik öneme rağmen, Mısır’ı kasten görmezden gelip Süveyş Kanalı'nı ihmal etti.

sdefrgt
2024 BRICS Zirvesi’nde liderlerin grup fotoğrafı (AFP)

Mısır dış politikasındaki değişimin amacı, Washington ile ilişkileri tamamen kesmek değil; aksine Kahire'nin uluslararası ilişkilerini yeniden dengeleme çabalarını yansıtıyor

Başkan Trump'ın son dönemdeki tutumu, özellikle yardımları kesme tehditleri, Kahire'nin gözünde uzun ihmal geçmişine bir yenisini daha ekliyor. Ancak Mısır dış politikasındaki değişimin amacı, Washington ile ilişkileri tamamen kesmek değil; aksine, Kahire'nin uluslararası ilişkilerini yeniden dengeleme ve kendisine bağımsızlık payı sağlayacak alternatifler keşfetme çabalarını yansıtıyor. Çin ve Rusya'nın askeri teçhizat da dahil olmak üzere sundukları teklifler, Batılı, özellikle de Amerikan teçhizatına göre daha verimli ve düşük maliyetli alternatifler sunuyorlar. Daha da önemlisi, bu anlaşmalar genellikle siyasi şartlara bağlı olmaksızın gerçekleşiyor. Moskova ve Pekin iç egemenlik konusunda nadiren şartlar koşuyorlar.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Mısır'ın dış politikadaki dönüşümü, özellikle Obama ve Biden yönetimlerinin bölgeden kademeli olarak çekilmesiyle birlikte Washington’un bölgeyi giderek stratejik bir yük olarak görmesi karşısında, Çin ve Rusya'nın bölgedeki artan emelleri ile örtüşüyor.

Çin için Mısır, Kuşak ve Yol Girişimi'nin önemli bir halkası olup, Afrika'ya ve daha geniş Arap dünyasına açılan bir kapı niteliğinde. Rusya ise Mısır'ı, özellikle Rusya'daki son gelişmeler ve Moskova'nın bölgedeki en yakın müttefiki Beşşar Esed rejiminin çöküşünün gölgesinde, Akdeniz ve Kuzey Afrika'da önemli bir stratejik dayanak olarak görüyor.

Bugün ABD'nin Trump'ın ticaret ve ekonomik çıkarlara odaklanma perspektifiyle bölgeye geri dönmesiyle Mısır bölgesel bir istisna olarak öne çıkıyor. Bu, yakın gelecekte ABD Başkanı ile daha fazla gerginlik yaratabilecek ve ikili ilişkileri daha da zorlaştırabilecek bir tutum.

Ancak Mısır politikasındaki değişim, büyük güç rekabetindeki değişen dinamiklerin basit bir yansıması olmaktan ziyade, ABD politikasındaki değişimin ve Kahire'nin seçeneklerini genişletme arzusunun bir yansıması olarak görülmelidir.