Müttefikleri dahil kamuoyu Netanyahu’nın istifasını istiyor

Gazze’ye kara harekatında gecikme Netanyahu’yu zora soktu

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant (solunda), İsrail ordusu karargahında yapılan güvenlik değerlendirme oturumu sırasında, 8 Ekim (DPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant (solunda), İsrail ordusu karargahında yapılan güvenlik değerlendirme oturumu sırasında, 8 Ekim (DPA)
TT

Müttefikleri dahil kamuoyu Netanyahu’nın istifasını istiyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant (solunda), İsrail ordusu karargahında yapılan güvenlik değerlendirme oturumu sırasında, 8 Ekim (DPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant (solunda), İsrail ordusu karargahında yapılan güvenlik değerlendirme oturumu sırasında, 8 Ekim (DPA)

Savaşın aylarca süreceği yönünde resmi açıklamalar yapılırken ve İsrailli esirlerin aileleri davalarının unutulmaması konusunda uyarıda bulunmak için gösteri düzenlerken, Gazze Şeridi’ne kara harekâtının ertelendiği bir dönemde İsrail’de Başbakan Binyamin Netanyahu ile ordu ve istihbarat liderlerinin istifası yönündeki talepler artıyor.

Hükümetin yargı planına karşı protestonun liderleri, savaşın uzamasının nedenlerinden birinin liderlerin zamanı kişisel ve partizan amaçlar ve çıkarlar doğrultusunda kullanma başarısızlığı olduğu yönündeki endişelerini dile getiriyor.

Netanyahu’nun müttefikleri başta olmak üzere sağ kesimlerde ve aşırı sağda da bu istifaya yönelik taleplerin artmaya başladığı kaydedildi.

Dünyanın dört bir yanındaki Haredi Yahudilerine yönelik bir haber sitesi olan Bahdrei Hadrim, İsrail’deki sağ ve sol kanattaki üst düzey uzmanların, Netanyahu’nun katı siyasi söyleminden geri adım attığına ve kara harekâtı yapmamak için kendisini haklı çıkaracak argümanlar aradığına inandığını içeren bir makale yayınladı. Makalede hükümet ve ordu liderliğinin Hamas’ı yok etme hedefine havadan ulaşılamayacağı belirtiliyor. Bu pozisyonun ise intikam arzusundan kaynaklanan duygusal bir tavır değil, daha ​​ziyade Hamas’tan birkaç haydut tarafından yok edilen İsrail’in caydırıcı gücünü yeniden tesis etmeye yönelik stratejik bir çıkar olduğu belirtiliyor. Ayrıca binlerce zavallı Filistinli kurban pahasına gerçekleştirilmiş olsa bile, güçlü ve büyük düşmana (Hamas) ve onun arkasındaki Hizbullah ve İran’a yönelik olduğu kaydediliyor.

Dini Siyonizm taraftarları, desteklerini göstermek için Gazze sınırına yakın bir bölgede İsrail ordusu askerlerini ziyaret ediyor, 11 Ekim (AFP)
Dini Siyonizm taraftarları, desteklerini göstermek için Gazze sınırına yakın bir bölgede İsrail ordusu askerlerini ziyaret ediyor, 11 Ekim (AFP)

Batı Şeria’daki aşırılık yanlısı yerleşimcilerin internet sitesi Kanal 7’de yazar After Shaki, Netanyahu’nun istifasını veya görevden alınmasını talep eden bir makale yayınladı. Shaki, Netanyahu’yu sevdiğini ve yüksek yeteneklerini takdir ettiğini belirtirken, “Ancak onun geçmişi solun fikirlerine hizmet etmekle ve onu seven ve onu seçen halkın fikirlerini reddetmekle dolu. El-Halil ve Wye Nehri anlaşmalarını imzaladığında ve iki devletli çözüme ilişkin Bar Ilan konuşmasını yaptığında da durum böyleydi. Ancak bugün Hamas’ı tasfiye etmek ve ondan kaçmak için tarihi bir fırsatı boşa harcıyor. Bu bakımdan İsrail'e ciddi bir stratejik darbe indiriyor” ifadelerine yer verdi.

Hatta El Halil bölgesindeki yerleşimci liderlerden biri olan ve Yediot Aharonot gazetesinde haftalık makale yazan Avukat Nadav Hatzni bile Netanyahu’yu sert bir şekilde eleştirdi. Netanyahu’nun eski bir dostu olan ve onun tarihi İngiliz lideri Winston Churchill’e benzetme konusunda takıntılı olduğunu bilen Hatzni, Netanyahu’nun ‘korkakça politikasına’ saldırdığı bir makale kaleme aldı.

İsrail ordusu Gazze Şeridi yakınındaki Aşkelon şehrinin güneyinde toplanıyor (AFP)
İsrail ordusu Gazze Şeridi yakınındaki Aşkelon şehrinin güneyinde toplanıyor (AFP)

Hatzni, İsrail tarafında çok sayıda kayıp olsa bile İsrail’in Hamas’la mücadeledeki ciddiyetini gösterme zamanının geldiğini, çünkü savaşın bedelsiz olamayacağını söyledi.

Nadav Hatzni, “Netanyahu, Churchill’e hiç benzemiyor. Aslında Churchill’den önceki İngiltere Başbakanı Arthur Noel Chamberlain’e benziyor” dedi. Chamberlain, tarihte, 1938’de Hitler’e teslim olan ve Almanya’ya Çekoslovakya’nın bir bölgesini veren Münih Anlaşması’nı imzalayan, uysal, tereddütlü ve korkak bir politikacı olarak tanımlanıyor.

Protesto liderleri geri dönüyor

Öte yandan iktidar sistemini devirme ve yargıyı zayıflatma planı nedeniyle hükümete karşı büyük gösteriler düzenleyen protesto liderleri de istifa talebini dile getirdi. Bunlardan en öne çıkanlar arasında dün Maariv gazetesinde Likud liderleriyle alay eden bir makale yayınlayan yazar Uri Misgav yer alıyor. Makalede “Başarısız olan, reform yapması gereken kişidir. Lideri değiştirmemiz yasaktır” ifadelerine yer verildi.

“Bu neredeyse Titanik felaketinden sonra kaptan hayatta kalsaydı ona başka bir gemi vermeliydik demeye benziyor” diyen Misgav, “İsrail Devleti, bu başarısız ve sorumsuz liderliğin, ihmalkâr ve aylarca, yıllarca kasabalarımıza, vatandaşlarımıza ve çocuklarımıza füze atılmasına izin veren bir liderliğin devam etmesine izin veremez. Nüfusun her kesiminden pek çok yurttaş başka bir liderlik ve koltukta kalmak için ihtiyaçlarına göre yaklaşımını şekillendirmeyen bir liderlik istiyor. Netanyahu, mağdurlar ve ailelerine önem göstermiyor. Bu kişi başbakan olduğu sürece İsrailliler ve orduları cihatçı terörü yenemeyecek. Artık gitmesi gerekiyor” açıklamasında bulundu.

Hamas tarafından kaçırılan sivillerin aileleri, dün Tel Aviv’de onların geri dönüşü çağrısı yaptıkları bir protesto sırasında fotoğraflarını taşıyor (AP)
Hamas tarafından kaçırılan sivillerin aileleri, dün Tel Aviv’de onların geri dönüşü çağrısı yaptıkları bir protesto sırasında fotoğraflarını taşıyor (AP)

Tel Aviv’de gösteri düzenleyen İsrailli rehinelerin aileleri, bu savaşta davalarının unutulacağı endişesini dile getirerek, her şeyi bırakıp oğullarının ve kızlarının serbest bırakılması için müzakerelere başlamaları çağrısı yaptı.

Bu dalga karşısında emekli General Itzhak Brik açık bir çağrı yaparak ilk askeri liderliğin istifasını talep etti. Brik, Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi ve ordu ve İstihbarat Güney Tugayı başkanlarına atıfta bulundu.

Bu çağrı, savaşın başlangıcından bu yana Brik ile üç kez görüşen Netanyahu’nun ‘başarısızlığın sorumluluğu ile ordu ve istihbaratın sorumluluğu arasında bir denge kurma’ girişimi olarak görülüyor. Her ne kadar Netanyahu kamuoyu önünde Savunma Bakanı Yoav Galant ve muhalefetten gelen bakan Benny Gantz ile savaşın yönetilmesinde kolektif olarak çalıştığını ve Genelkurmay Başkanı ile tam koordinasyon içinde çalıştığını vurgulasa da adamları, bu ortakları sürekli eleştirir konumda.

Netanyahu, Gazze Şeridi sınırındaki İsrail ordusunu ziyaret etti (X platformundaki hesabı)
Netanyahu, Gazze Şeridi sınırındaki İsrail ordusunu ziyaret etti (X platformundaki hesabı)

Netanyahu, kendisini korkaklıkla suçlayanlara mesaj vermek amacıyla geçen çarşamba akşamı bir konuşma yapmıştı. Konuşması sırasında “Gazze Şeridi’ndeki İsrailli tutuklu ve rehinelerin geri dönüşü savaşın ilk hedeflerinden birini oluşturuyor” diyen Netanyahu, ordunun, yüksek menfaatlere uygun olarak savaş kabinesi tarafından belirlenen zamanda, büyüklükte ve ölçüde Gazze’yi karadan işgal etme niyetinde olduğunu ifade etti.

Binyamin Netanyahu, hükümetinin savaş için belirlediği hedefin Hamas hareketini ortadan kaldırmak ve tüm üyelerini öldürmek olduğunu yinelerken, hareketin yer altında veya üstündeki tüm üyelerini ölüm cezasına mahkûm etmekle tehdit etti. Gazze Şeridi’ne yapılacak kara saldırısının zamanlaması ve boyutunun İsrail Savunma Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi ile belirlendiğini söyleyen Netanyahu, “Ne zaman, nasıl ve ne kadar olacağını belirtmeyeceğim. Kamuoyunun çoğunun bilmediği birtakım hususları detaylandırmayacağım” diyerek, Gazze’nin kuzeyinde yaşayan sivillere de güneye gitmelerini tavsiye etti.



İran: Avrupa Troykası ile birkaç gün içinde görüşmeler yapma konusunda anlaştık

Fransa, İngiltere ve Almanya dışişleri bakanları, 20 Haziran'da Cenevre'de İranlı mevkidaşlarıyla görüşmelerde bulundu (AFP)
Fransa, İngiltere ve Almanya dışişleri bakanları, 20 Haziran'da Cenevre'de İranlı mevkidaşlarıyla görüşmelerde bulundu (AFP)
TT

İran: Avrupa Troykası ile birkaç gün içinde görüşmeler yapma konusunda anlaştık

Fransa, İngiltere ve Almanya dışişleri bakanları, 20 Haziran'da Cenevre'de İranlı mevkidaşlarıyla görüşmelerde bulundu (AFP)
Fransa, İngiltere ve Almanya dışişleri bakanları, 20 Haziran'da Cenevre'de İranlı mevkidaşlarıyla görüşmelerde bulundu (AFP)

İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, İran, İngiltere, Fransa ve Almanya'nın cuma günü İstanbul'da nükleer müzakereleri yeniden başlatacağını açıkladı. Bu açıklama, Avrupa'nın üç büyük ülkesi olan İngiltere, Fransa ve Almanya'nın müzakerelerin yeniden başlamaması halinde İran'a uluslararası yaptırımların yeniden uygulanacağı uyarısının ardından geldi.

İran resmi basınına göre Dışişleri Bakanlığı sözcüsü İsmail Bekayi, “İran, İngiltere, Fransa ve Almanya arasındaki toplantının, dışişleri bakan yardımcıları düzeyinde yapılacağını” açıkladı.

İran medyası dün, Batılı güçlerin BM yaptırımlarına hızlı bir şekilde geri dönüş için "snapback" mekanizmasını devreye sokmak üzere ağustos sonuna kadar süre vermesinin ardından, Tahran'ın Avrupa Troykası ile müzakereleri yeniden başlatma konusunda anlaştığı haberini verdi. Devrim Muhafızları'na bağlı Tesnim Haber Ajansı, konuya hakim bir kaynağın "Görüşmelerin prensibi üzerinde anlaşmaya varıldı, ancak zaman ve yer konusunda istişareler devam ediyor" dediğini belirtti.

Birkaç gün önce, Avrupa Troyka'nın dışişleri bakanları ve Avrupa Birliği'nin dışişleri politika sorumlusu, geçen ay İsrail ve ABD'nin İran'ın nükleer tesislerine düzenlediği saldırıdan bu yana İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile ilk telefon görüşmesini gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Avrupa Troykası, Çin ve Rusya ile birlikte, 2015 yılında İran ile imzalanan ve 2018 yılında ABD'nin çekildiği nükleer anlaşmanın kalan taraflarını oluşturuyor. Anlaşma uyarınca, İran'ın nükleer programına kısıtlamalar getirilmesi karşılığında yaptırımlar kaldırılmıştı.

Avrupa Birliği, İran ile İsrail arasında hava savaşı öncesinde devam eden nükleer müzakerelerin yeniden başlamaması veya somut sonuç alınmaması halinde, BM'nin yaptırımlarını otomatik olarak yeniden uygulamaya koyan “Snapback” mekanizması yoluyla, ağustos ayı sonuna kadar İran'a BM yaptırımlarını yeniden uygulayacağını açıkladı.

Arakçi birkaç gün önce yaptığı açıklamada, “Avrupa Birliği ve Avrupa Troyka'sı bir rol oynamak istiyorsa, sorumlu davranmalı ve ahlaki ve hukuki hiçbir temeli olmayan (yaptırımların yeniden uygulanması) politikası da dahil olmak üzere, modası geçmiş tehdit ve baskı politikalarından vazgeçmelidir” ifadelerini kullandı.

2015 nükleer anlaşmasını onaylayan BM kararının maddelerine göre, Avrupa Troykası 18 Ekim 2025 tarihine kadar BM'nin Tahran'a yaptırımlarını yeniden uygulayabilir.

İran Parlamentosu Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu üyesi Vahid Ahmedi, üç Avrupa ülkesinin “uluslararası hukuk açısından mekanizmayı devreye sokma hakkına sahip olmadığını”ifade etti. İran Observer haber sitesine verdiği demeçte, Tahran'ın ABD ile müzakerelere dönmek için üç temel şart koyduğunu belirtti. “Birincisi, İran topraklarına yönelik saldırının uluslararası platformlarda kınanması, ikincisi, 12 gün süren savaşın yol açtığı zarar ve kayıpların belirlenmesi, üçüncüsü, gelecekte İran topraklarına yönelik herhangi bir saldırının tekrarlanmayacağına dair net garantiler verilmesi.”

İsrail-İran savaşından önce Tahran ve Washington, Umman'ın arabuluculuğunda beş tur nükleer müzakere gerçekleştirdi, ancak Batı güçlerinin silahlanma tehlikesini ortadan kaldırmak için İran'ın uranyum zenginleştirmesini sıfıra indirmesini talep etmesi gibi önemli engellerle karşılaştı.

ABD saldırılarından önce İran, uranyumu yüzde 60 saflıkta zenginleştiriyordu. Bu uranyumun saflığı, silah geliştirmeye imkan veren yüzde 90'a kadar kolaylıkla yükseltilebilir.

Tahran, nükleer programının sadece sivil amaçlara yönelik olduğunu söylüyor. Batılı güçler ise bu düzeyde zenginleştirmenin sivil bir gerekçesi olmadığını belirtiyor.

Birleşmiş Milletler'in en üst düzey denetim kurumu olan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ise nükleer silah üretmeden uranyumu bu düzeye kadar zenginleştiren başka bir ülke olmadığını vurguluyor.