Savaşın en kırılgan grubu: Çocuklar

Çocukların özellikle savaşlar sırasında şiddetin her türüne maruz kalmaya devam etmesi, bilimin ve toplumun bu savunmasız grubu ihmal ettiğinin kanıtı

Günümüzdeki savaşlarda çocuk kurbanların sayısı ölümlerin yarısına ulaşıyor (AFP)
Günümüzdeki savaşlarda çocuk kurbanların sayısı ölümlerin yarısına ulaşıyor (AFP)
TT

Savaşın en kırılgan grubu: Çocuklar

Günümüzdeki savaşlarda çocuk kurbanların sayısı ölümlerin yarısına ulaşıyor (AFP)
Günümüzdeki savaşlarda çocuk kurbanların sayısı ölümlerin yarısına ulaşıyor (AFP)

Hişam el-Yetim 

İnsanlığın çocukluk ikonuyla tarihsel ve modern anlamda uğraşısı, savaşlar ve ailenin başına gelen felaketler sırasında yetişkinliğe ulaşmış toplum üyelerinin tekrarladığı bazı basit halk sözleri ile özetlenebilir.

Bunlar arasında "Modern insani yasalar, bazı hayvanları insanları korumaktan daha fazla korumayı başarmıştır" ifadesi yer alıyor.

Reşit olma yaşına gelmiş bir kişinin bile kritik zamanlarda kendini koruyamadığını düşünürsek, çocuklar daha çaresiz oldukları için onlarla ilgilenmek daha önemli.

Pek çok araştırma, çocukların hem antik hem de modern dönemde sürekli şiddete maruz kaldığını, bazı toplumlarda devletin ve hukukun (zorla) tesis etme çabalarına rağmen bilimsel, psikolojik ve insani açıdan ihmal edildiğini doğruluyor.

Geri kalmış ülkelerde

Gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde, insan haklarının korunmasına ilişkin uluslararası sözleşmeler ve BM yasalarıyla alay ediliyor, çünkü onlara göre bunlar hayvan haklarının korunmasıyla ilgili olanlardan daha az önemli.

Üçüncü dünya ülkeleri onları koruyamaması karşısında kendilerini ve ailelerini koruyamayacaklarını ifade etmek amacıyla bu paradoksu tekrarlıyorlar.

Pek çok kişi bu görüşlerin abartılı olduğunu düşünüyor, ancak abartılamayacak olan ve bunların ve diğerlerinin binlerce yıldır görmezden geldiği gerçek ironi, toplumun herhangi bir kesiminin değil, ailenin, toplumun ve tüm dünyanın çocuğun korunmasına ilişkin yasa ve mevzuatlar ile ilgili sorunda yatıyor.

Çocuk kendini korumaktan acizdir, bu nedenle hem modern hem de antik dünyadaki çocukluğun simgesi, genellikle ailenin ve bir bütün olarak toplumun güvenliğini hedef alan zayıf bir alana dönüştü.

"Fidye" filmi

1996 yılında Yönetmen Ron Howard, Ransom filminde Mel Gibson ve Rene Russo gibi uluslararası yıldızlar aracılığıyla bu türden bir paradoksu işledi.

Bir çete, aileye ailenin en zayıf halkası olan, zengin Tom Mullen'ın oğlu Sean aracılığıyla sızar.

Independent Türkçe

Muazzam bilimsel ve teknik gelişimiyle ikinci binyılın sonlarında yazılan bu senaryo, genel olarak ailenin, özel olarak da babanın, çocuk sahibi olma ve onları doğrudan hayatlarını tehdit eden tehlikelerden koruma bahanesiyle hayatlarını sona erdirme konusundaki hakkına dair birçok önemli soruyu gündeme getiriyor.

Sorun babanın Mullen'ın aldığı karara benzer bir karar alma hakkıyla ilgili. Bu, parayı doğrudan kaçıranlara ödemek yerine, kaçıranın kellesini getiren herkese büyük bir mali ödül verilmesini kapsıyor.

Senaryoda karısı ve bazı yakın arkadaşları bunu, adamın tek çocuğunun hayatıyla oynadığı açık bir kumar olarak değerlendirdi.

Çocuk sahibi olma kavramı

Sinema aracılığıyla, bir kişinin veya bir grup insanın, çocuklarının hayatlarını adeta özel mülkiyet gibi elden çıkarmasıyla ilgili sanatsal sorun, uzun zaman önce başlayan bu paradoksun köklerine kadar uzanıyor.

Antik uygarlıklarda çocukların tanrılara adak olarak kurban edilmesiyle bilim öncesi dönemleri ele alıyor ve çocukların her zaman ve her yerdeki, özellikle de soykırım başlığı altında yürütülen savaş ve çatışmalardaki kritik konumuna ışık tutuyor.

Bu durum, aile içinde ve her türlü toplum ve mezhep içinde, yetiştirme veya eğitim bahanesiyle onlara kötü muamele, zulüm ve istismarın sınırlarına ulaşarak tacize, tecavüze, hatta bazı doğa olaylarına kurban olarak bırakılmalarına yol açıyor.

Film, toplumun çocuk istismarına ilişkin yasalarının her zaman dini, politik ya da psikolojik bahanelerle uygulandığı, çocukların kendilerini ifade etme konusundaki zayıflığından yararlanılarak taciz ve istismar edildiği gerçeğine dikkat çekiyor.

Çocuk koruma kuruluşları

Mevzuat ve düzenlemelerin çokluğuna rağmen bugüne kadar yasaların amacına ulaşamadığı kesin.

Bugün çocuk koruma kuruluşları amaca değil niceliğe dayalı. Bunu doğrulayan şey, bu çocukluk ikonun günümüzdeki kırılganlığı ve çocukların özellikle savaş ve organize suç dünyasında her türlü şiddete maruz kalmaya devam etmesi.

Ancak en tehlikeli şey, bazı bilimsel ve hukuki kaynakların ve çocukları koruma konusunda uzmanlaşmış bazı gelişim psikolojisi sitelerinin hızlı bir şekilde incelenmesiyle ortaya çıkıyor.

Kaynaklar, geçen 4 yüzyıl boyunca (16'ncı yüzyıldan bugüne kadar), çocuk haklarının korunması fikrinin tüm yönlerini tartışmaktan ziyade, hayvanları haklarının korunması fikriyle ilgilenildiğini doğruluyor.

Tarihsel bir bakış açısı

1800 yılı ve sonrasında önde gelen filozoflar, hukuk teorisyenleri ve psikologlar arasındaki kapsamlı tartışmaların ardından ilk hayvanları koruma kanunları çıkarıldı (At Muamele Kanunu 1822).

Hayvan haklarını tartışan ilk mevzuat 1635 yılında İrlanda'da hayata geçirildi, savaş sırasında çocukların korunmasına ilişkin ek bir protokol ise 2002 yılında BM aracılığıyla yürürlüğe girdi.

BM'nin çocuk hakları ile ilgili ilk girişiminin 1990 yılında çıkarılan bir ilk yasayla gerçekleştiğini ve bunun bu alanda açık bir gecikme olarak değerlendirildiğini unutmamak gerekir.

Son olarak aile ve toplum çocuğu koruyamadığında çaresiz kalan baba, özellikle afetler ve kanlı savaşlar sırasında çocuklarını korumak için dışarıdan bir güç arar.

Bazen baba, tüm dünyanın çocuklarını korumadaki başarısızlığıyla karşı karşıya kalır; bu, çocukluk simgesinin mutlak surette olmaksızın ihlal edilmesi demek.

Independent Arabia - Independent Türkçe



Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
TT

Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)

Dünya liderleri, Pazar günü Sydney’in Bondi Sahili’nde düzenlenen Yahudi kutlamasına yönelik saldırıyı şiddetle kınadı. Saldırıda en az 12 kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi yaralandı.

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, olayı “Avustralya’daki Yahudilere yönelik bir saldırı. Hanuka Bayramı’nın ilk günü, normalde sevinç ve inançla kutlanması gereken bir gün…” sözleriyle değerlendirdi ve polis ile güvenlik güçlerinin olaya karışanları tespit etmek için çalıştığını söyledi.

frgt
Avustralya Güvenlik İstihbarat Teşkilatı (ASIO) Güvenlik Genel Direktörü Mike Burgess, Sidney'deki Bondi Plajı saldırısının ardından 14 Aralık 2025'te Canberra'daki Parlamento Binası'nda düzenlenen basın toplantısında konuşuyor (EPA)

Avustralya muhalefet partisi Liberal Parti lideri Susan Lee, “Avustralyalılar bu akşam derin bir yas içinde. Şiddet ve nefret, toplumumuzun kalbini vurdu… Hepimizin bildiği ve sevdiği Bondi’de” ifadelerini kullandı.

frgt
Avustralya Federal Polisi'nde ulusal güvenlikten sorumlu geçici komiser yardımcısı Nigel Ryan (EPA)

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, “Bu dünyada antisemitizme yer yok. Kalplerimiz bu korkunç saldırının kurbanları, Yahudi toplumu ve Avustralya halkı ile birlikte” dedi.

Saldırıya ilişkin tepkilerini dile getiren dünya liderleri arasında İngiltere Başbakanı Keir Starmer, olayın “son derece üzücü haberler” olduğunu söyledi. Yeni Zelanda Başbakanı Christopher Luxon ise, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın bir aile gibi olduğunu belirterek, Bondi’deki saldırının kurbanlarıyla dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

sd
Avustralya polisi ve acil durum ekipleri, 14 Aralık 2025'te Bondi Plajı'ndaki silahlı saldırı olayının yaşandığı yere yakın bir bölgede çalışıyor (EPA)

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar, saldırının “Yahudi topluluğuna yönelik antisemitizmin bir sonucu” olduğunu ifade etti. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Avustralya ve Yahudilerle dayanışma içindeyiz. Şiddet, nefret ve antisemitizme karşı birleşiyoruz” açıklamasında bulundu.

İspanya Dışişleri Bakanı José Manuel Albares, Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre ve İsveç Başbakanı Ulf Kristersson da benzer şekilde saldırıyı kınayarak, kurbanlar ve ailelerine başsağlığı dileklerini iletti.

ABD ve Kanada yetkilileri de saldırıyı terör eylemi olarak nitelendirerek, kurbanlara ve Avustralya halkına destek mesajı verdi. Almanya’daki Yahudi Derneği ise yaptığı açıklamada, “Derin bir şok içindeyiz. Antisemitizm öldürür” ifadelerini kullandı.

New South Wales Başbakanı Chris Minns, “Hanuka’nın ilk günü kutlanan bir bayram, ne yazık ki bu korkunç saldırı nedeniyle kabusa dönüştü. En az 12 kişi hayatını kaybetti, saldırganlardan biri de öldü” dedi.


Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
TT

Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)

Bondi Plajı’nda düzenlenen Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında yaşanan ve en az 12 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıya dair ortaya çıkan görüntülerde, bir sivilin saldırgana müdahale ederek silahını elinden aldığı görüldü. Söz konusu davranış, kamuoyunda geniş yankı uyandırırken, çok sayıda kişinin hayatının kurtarılmış olabileceği değerlendirildi.

Görüntülerde, otoparkta beyaz tişört giymiş bir kişinin, tüfek taşıyan koyu renkli tişörtlü saldırgana hızla yaklaştığı, arkasından saldırarak silahı ele geçirdiği ve ardından silahı saldırgana doğrulttuğu görülüyor. Saldırganın dengesini kaybederek geriye doğru çekildiği ve köprüye doğru yöneldiği, kahraman vatandaşın silahı daha sonra yere bıraktığı anlar videoda net şekilde yer alıyor.

Olay anına ait görüntüler kısa sürede sosyal medyada yayılırken, çok sayıda kullanıcı müdahalede bulunan kişinin cesaretini övdü ve bu davranışın birçok insanın hayatını kurtarmış olabileceğini dile getirdi. Avustralya merkezli News.com.au sitesi, kahraman olarak anılan kişinin Sidney’de yaşayan ve Sutherland’da bir manav işleten 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed olduğunu duyurdu.

İki çocuk babası olan Ahmed’in, bu müdahalesi sırasında iki kurşunla yaralandığı, kuzeninin 7News kanalına yaptığı açıklamayla doğrulandı. Duygusal görüntülerde, 43 yaşındaki manavın saldırganlardan birinin silahını zorla aldığı anlar dikkat çekti.

h
Viral videodan bir görüntü (ABC Avustralya Haber Ağı)

Reuters, güvenilir görüntüler üzerinden videonun doğruluğunu teyit etti. Ajans ayrıca, söz konusu görüntülerdeki saldırganların, daha sonra polis tarafından çevrelendiği doğrulanan kişilerle aynı kişiler olduğunu, kıyafetlerinden yola çıkarak belirlediğini aktardı. Şüpheli saldırganlardan birinin öldürüldüğü, diğerinin ise ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı bildirildi.

“Nefreti körüklüyor” açıklaması

Saldırıdan saatler sonra açıklama yapan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ağustos ayında Avustralya Başbakanı Anthony Albanese’ye bir mektup gönderdiğini ve Canberra yönetimini “antisemitizm ateşini körüklemekle” suçladığını söyledi.

Albanese hükümetinin Filistin devletini tanımayı da içeren politikalarının, Yahudi karşıtlığını teşvik ettiğini ve sokaklarda yayılmasına neden olduğunu savunan Netanyahu “Antisemitizm bir kanserdir. Liderler sessiz kaldığında yayılır. Zayıflığın yerini eylem almalıdır” ifadelerini kullandı.

Saldırıyı “dehşet verici” olarak nitelendiren Netanyahu, “Bu soğukkanlı bir cinayettir. Ne yazık ki her dakika kurbanların sayısı artıyor. En uç kötülüğü gördük. Aynı zamanda Yahudi kahramanlığının zirvesine de tanık olduk” dedi. Netanyahu, kendisinin Yahudi olduğunu söyleyen ve saldırganlardan birinin silahını alan bir sivile atıfta bulundu.

Netanyahu açıklamasında, “Küresel antisemitizme karşı bir mücadele içindeyiz. Bununla mücadele etmenin tek yolu onu açıkça kınamak ve kararlılıkla karşı durmaktır. İsrail’de yaptığımız da budur. Ordumuz, güvenlik güçlerimiz, hükümetimiz ve halkımızla birlikte bunu sürdürmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Avustralya hükümetine dolaylı eleştirilerde bulunan Netanyahu, “Kınamayan, hatta teşvik edenleri kınamayı sürdüreceğiz. Özgür ülkelerin liderlerinden beklenen adımları atmaları için baskı yapmaya devam edeceğiz. Teslim olmayacağız, eğilmeyeceğiz ve atalarımızın yaptığı gibi mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi.


Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)

United Airlines’a ait bir Boeing 777-200ER uçağı, kalkış sırasında meydana gelen motor arızası nedeniyle pistte çıkan yangın sonucu dün Tokyo’ya gitmek üzere havalandığı Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri dönmek zorunda kaldı.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin aktardığına göre United Airlines şirketi, “UAL803, kalkıştan kısa bir süre sonra Washington’daki Dulles Uluslararası Havalimanı’na geri döndü ve motorlarından birinde meydana gelen güç kaybını gidermek için güvenli bir şekilde indi” açıklamasını yaptı ve 275 yolcu ve 15 mürettebat arasında yaralanan olmadığını belirtti.

Açıklamaya göre yolcuların başka bir uçakla United Airlines uçuşunun asıl varış noktası olan Tokyo Haneda Havalimanı'na götürmesi planlanıyor.

ABD'nin başkenti Washington’daki en büyük havaalanı olan Dulles Uluslararası Havaalanı’nın sözcüsü, uçağın saat 12:20 civarında (17:20 GMT) kalktığını ve olayın ‘pist yakınlarındaki bazı ağaçlarda yangına neden olduğunu’ söyledi.

Sözcü, açıklamasına şöyle devam etti:

“Yangın söndürüldü, uçak Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndü, saat 13.30 civarında güvenli bir şekilde indi ve havalimanı itfaiye ekipleri tarafından incelendi.”

Hasar gören pistin sınırlı bir süre için kapatıldığını açıklayan sözcü, Dallas Uluslararası Havaalanı'nda birkaç pist olduğu için diğer uçuşların etkilenmediğini de sözlerine ekledi.

rfgtyh
Uçak Dulles Uluslararası Havalimanı'na indikten sonra, bir acil müdahale aracı pistin yakınlarındaki yangını söndürmeye çalışıyor (Reuters)

ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), uçağın ‘kalkış sırasında motor arızası’ yaşadığı için Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndüğünü açıkladı, ancak daha fazla ayrıntı vermedi. FAA, olayı soruşturacağını belirtti.

ABD Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu (NTSB) da resmi bir soruşturma açıp açmayacağına karar vermek için şu anda olayla ilgili verileri topladığını duyurdu.

Havacılık haber ağı AIRLIVE, uçağın motorunun kalkış sırasında alev aldığını ve pistin sonunda yangına neden olduğunu bildirdi.

AIRLIVE, olayın ardından acil iniş denemesi öncesinde uçağın ağırlığını azaltmak için kritik bir güvenlik prosedürü olan yakıt boşaltma manevrası yaptığının görüldüğü bildirdi.

AIRLIVE tarafından yayınlanan uçak kayıt bilgilerine göre uçak 1998 kasımında Continental Airlines'a teslim edilmiş, daha sonra United Airlines tarafından satın alınmış ve (2024 yılından beri GE Aerospace olarak bilinen) iki General Electric motorla donatılmıştı.