Kızıldeniz'deki askeri ittifaklar: Amaç seyrüsefer güvenliği mi yoksa yaklaşan çatışmalara hazırlık mı?

Washington, uluslararası bir ittifak kurulduğunu ilan ederken, stratejik öneme sahip deniz koridorunda ‘soğuk savaş’ başlaması endişesi hakim

20 Kasım'da Kızıldeniz'de Husiler tarafından kaçırılan Galaksy Leader kargo gemisi (Reuters)
20 Kasım'da Kızıldeniz'de Husiler tarafından kaçırılan Galaksy Leader kargo gemisi (Reuters)
TT

Kızıldeniz'deki askeri ittifaklar: Amaç seyrüsefer güvenliği mi yoksa yaklaşan çatışmalara hazırlık mı?

20 Kasım'da Kızıldeniz'de Husiler tarafından kaçırılan Galaksy Leader kargo gemisi (Reuters)
20 Kasım'da Kızıldeniz'de Husiler tarafından kaçırılan Galaksy Leader kargo gemisi (Reuters)

ABD, Husi milislerinin Babül Mendeb Boğazı bölgesinde gerçekleştirdiği saldırılara karşı Kızıldeniz'de seyrüsefer güvenliğini sağlamak amacıyla yeni bir uluslararası ittifak kurulduğunu duyurdu. Afrika kıtasındaki birçok deniz gücünün ve askeri üssün bulunması, küresel ticaretin can damarı olan ve ‘artan uluslararası ilgi ve rekabeti kendine çeken’ stratejik bir koridor olan Kızıldeniz'deki ‘askeri ittifaklar’ ile ilgili endişeleri artıyor.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, pazartesi akşamı gerçekleştirdiği Bahreyn ziyareti sırasında, Husilerin Kızıldeniz'de İsrail ile bağlantılı olduğunu düşündükleri gemileri hedef alan saldırılarına karşı 10 ülkenin yer aldığı uluslararası bir askeri ittifak kurulduğunu duyurdu. Austin, ittifakın ‘tüm ülkeler için seyrüsefer özgürlüğünü sağlamak, bölgesel güvenliği ve refahı desteklemek amacıyla’ çalışacağını söyledi. İttifakta ABD, İngiltere, Bahreyn, Kanada, Fransa, İtalya, Hollanda, Norveç, Seyşeller ve İspanya yer alıyor.

Husi milislerinin son haftalarda Yemen kıyılarından Kızıldeniz girişindeki ticari gemilere karşı balistik füzeler ve insansız hava araçlarıyla (İHA) düzenlediği saldırılar arttı. Husiler, geçtiğimiz pazartesi günü yaptıkları açıklamada, ‘Siyonist yapı (İsrail) ile bağlantısı olan’ iki petrol gemisini ve bir tankeri hedef aldığını duyurmuştu.

SDVGE
Babül Mendeb Boğazı yakınlarında devriye gezen Yemen Sahil Güvenlik güçleri (AFP)

Öte yandan uluslararası denizcilik şirketleri, uluslararası ticaret trafiğinin yaklaşık yüzde 40'ının geçtiği bir bölgede sigorta masraflarını artıran bir riske maruz kalmamak için deniz ticaretinde Kızıldeniz’i kullanmaktan kaçınacakları yönünde açıklamalaryapmaya devam ediyor. 2023 yılının ilk yarısında deniz yoluyla taşınan toplam petrolün yaklaşık yüzde 12'si Kızıldeniz’den geçti. ABD Enerji Bilgi İdaresi'nin (EIA) istatistiklerine göre, sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ticaretinin yüzde 8'i Babül Mendeb Boğazı, SUMED boru hattı ve Süveyş Kanalı'ndan yapılıyor.

Uluslararası rekabet

Kızıldeniz'de artan ‘askeri hareketlilik’, birçok uluslararası deniz gücünün yanı sıra Kızıldeniz girişine yakın Afrika Boynuzu’nda aralarında ABD, Çin, Fransa ve Türkiye’nin de olduğu bölgesel ve uluslararası rakip ülkelere ait 11 askeri üssün bulunduğu, Rusya’nın da Eritre ile iş birliği yaparak var olmaya çalıştığı bölgede çatışmanın kapsamının genişleyeceği yönündeki korkuları da artırdı. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, geçtiğimiz yıl Asmara'ya yaptığı ziyarette, Eritre'nin Kızıldeniz kıyısında yer alan Massava limanının lojistik hizmetlerinden yararlanmak üzere bir anlaşmaya varıldığı duyurulmuştu.

ABD’de yaşayan Afrika Boynuzu işleri uzmanı İbrahim İdris, ABD’nin yeni bir askeri ittifakın kurulduğu ve misyonuyla ilgili duyurusunun, bu stratejik bölgedeki operasyonlarına uluslararası koruma sağlama ve bölge ülkelerini, başta İsrail'in güvenliğinin korunması politikası olmak üzere Amerikan politikalarının güçlendirilmesine karşı atılacak herhangi bir adımdan caydırma arzusunu yansıttığını söyledi.

SDVE
Norveç bandıralı bir tanker, Kızıldeniz'in güneyinde Husiler tarafından balistik füzeyle hedef alındı (AFP)

Şarku'l Avsat'a konuşan İdris, bu ittifakın İran, Yemen ve Türkiye arasında kurulması muhtemel bir ittifak da dahil olmak üzere bazı karşı ittifakların kurulmasına yol açabileceğini dile getirdi. Ayrıca, Çin-Rusya desteğini de çekebileceğini ve bunun da ‘soğuk savaş’ atmosferinin bölgede yeniden hakim olması riski doğurduğunu söyledi. İdris’e göre, gerilimler tırmanırsa, bu durum ‘küresel bir savaşın patlak vermesine, Kızıldeniz bölgesine ve Washington'ın stratejik öncelik olarak gördüğü bu bölgedeki uluslararası seyrüsefer güvenliğine yeni koşulların dayatılmasına’ yol açabilir.

Gerilimin tırmanması korkuları

Öte yandan Kızıldeniz'de seyrüsefer güvenliğini korumak için yeni bir uluslararası askeri ittifakın kurulmasına karmaşık tepkiler geldi. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ile görüşmesi sırasında, Kızıldeniz'de yaşananlar ‘tüm dünyadaki deniz seyrüsefer güveliği için bir tehdittir” ifadelerini kullandı. İsrail Kamu Yayın Kuruluşu (Makan) internet sitesinin haberine göre Netanyahu, Austin'e hitaben, “Deniz yolunu kapatmakla tehdit eden İran terörüne karşı uygar bir savaş veriyoruz” dedi.

Buna karşın İran, Husilere karşı ABD ile iş birliği yapılmaması konusunda uyardı. İran'ın yarı resmi ajansı ISNA’nın haberine göre, İran Dini Lideri Ali Hamaney'in Siyasi İşlerden Sorumlu Danışmanı Ali Şemhani, pazartesi günü Husilerin Kızıldeniz'de bazı gemileri hedef alan saldırılarını ‘cesurca’ nitelendirmesiyle savundu. Şemhani, “Bu eylemlere karşı ABD liderliğindeki uluslararası ittifaka katılan her ülke, İsrail'in suçlarına doğrudan ortak olduğu anlamına gelir” ifadelerini kullandı.

Mısırlı stratejist Seyyid el-Cabiri, ABD’nin askeri ittifakın kurulduğunu duyurmadaki amacının Husilerin Kızıldeniz’deki saldırılarına karşı bir önlem almak olduğunu, ancak bu kritik bölgedeki yoğun askeri varlığının gerçek amacını temsil etmediğini düşünüyor. Dünyada yakında yaşanması olası savaşların deniz savaşları olduğu yönünde küresel bir farkındalığın olduğuna dikkat çeken Cabiri, “Stratejik açıdan büyük öneme sahip Kızıldeniz ve Babül Mendeb Boğazı bölgesinde bir askeri varlığa sahip olmak, dünyadaki çoğu büyük güç için bir numaralı öncelik” değerlendirmesinde bulundu.

ERGE
Dev taşımacılık şirketleri, Husilerin saldırılarının ardından nakliyatlarda Kızıldeniz’i kullanmaktan kaçındıklarını duyurdu (AFP)

Şarku’l Avsat’a konuşan Cabiri’ye göre, burası Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi önde gelen bölge ülkelerinin yanı sıra gerek petrol ihracatını güvence altına almak gerekse Süveyş Kanalı'nın güney girişinin güvenliğini sağlamak amacıyla olsun seyrüsefer güvenliğini korumayı isteyen diğer ülkelerin denizcilik kabiliyetlerine ve katıldıkları işbirliği çerçevelerine sahip bir bölge. Cabiri, bölgede çok sayıda askeri ittifakın kurulmasının önünü açmanın, İsrail limanlarına giden ticaret gemilerini hedef alan eylemlere karşı mücadeleden daha büyük bir amaç taşıdığını düşündüğünü ifade etti. Bölgenin önceki yıllarda da korsanlık faaliyetlerine tanık olduğunu hatırlatan Cabiri, “Bu durum, Washington'ın acil ve yoğun bir şekilde eyleme geçmesini gerektirmemişti” yorumunda bulundu.

Çeşitli deniz ittifakları

ABD, seyrüsefer güvenliğini sağlamak amacıyla ilk kez bir deniz ittifakı kurmuyor. Daha önce İran'ın Basra Körfezi ve Umman Körfezi'nde petrol tankerleri ve ticari gemileri hedef aldığı saldırıların ardından ABD, Kasım 2019’da seyrüsefer güvenliğini sağlamak amacıyla ‘Sentinel’ adı altında bir deniz ittifakı kurdu. Bunun yanında Fransa öncülüğündeki Avrupa ülkeleri, seyrüsefer güvenliğini sağlamak ve İran’ı tehditlerinden caydırmak amacıyla Hürmüz Boğazı'nda ABD öncülüğündeki Sentinel ile koordinasyon halinde bir Avrupa deniz gözetleme misyonu oluşturdu.

Aynı zamanda Kızıldeniz ve Aden Körfezi'nde deniz güvenliği misyonuyla 2022'nin nisanında kurulan, 39 ülkeden oluşan ve genel merkezi Bahreyn'de bulunan Birleşik Görev Gücü 153 (CTF 153) de bölgede faaliyet gösteriyor. Tüm bölgelerde ve seyrüsefer güzergahlarında güvenlik ortamının iyileştirilmesi, uluslararası deniz yollarında gemilerin güvenliğinin sağlanması ve küresel ticaret hareketliliğini ve ortak ülkelerin çıkarlarını olumsuz yönde etkileyen her türlü organize suçla mücadele edilmesi hedefiyle Mısır, 2022'nin aralık ayı ortalarında Mısır Deniz Kuvvetlerinin CTF 153’ün komutasını devralacağını duyurmuştu. ABD, 12 Haziran 2023 tarihi itibarıyla CTF 153’ün komutasını devraldı.

Şarku’l Avsat’a konuşan Ürdünlü stratejist Muhsin eş-Şubki, bölgede çok sayıda oluşumun faaliyet göstermesine rağmen Kızıldeniz'de seyrüseferin güvenliği bahanesiyle yeni bir askeri ittifak kurulmasının birçok sorunu da beraberinde getirdiğini söyledi. Yeni askeri ittifakın ‘İsrail'in güvenliğini korumayı amaçlayacağını ve bu durumun, özellikle İsrail'in Gazze'ye yönelik devam eden saldırıları çerçevesinde ittifaka katılan tüm Arap ülkelerini kamuoyunun baskısına maruz bırakacağını’ vurguladı. Şubki, “Yeni ittifak, İran ve onun bölgedeki vekilleriyle karşı karşıya gelebilir. Bu durum bölgesel bir çatışmaya dönüşme korkusunu artırırken, bölgede gerilimin tırmanmasını istemeyen bölge ülkelerinin çıkarlarıyla bağdaşmıyor” değerlendirmesinde bulundu.

ABD merkezli Semaphore internet sitesi, cuma günü ABD Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon) Kızıldeniz'deki gemileri hedef alan saldırılara yanıt olarak Yemen'deki Husilere karşı doğrudan bir saldırı düzenlemeyi düşündüğünü bildirdi. Sitenin aktardığına göre, ABD’li yetkililer, İran ve Husiler’in ‘İsrail’e yapılan ticareti baltalama ve ABD için İsrail’in güvenliğini koruma maliyetini artırma girişimleri’ olarak niteledikleri eylemlerden endişe duyuyor.



Gazze savaşının ermesi için Trump ve Netanyahu arasında anlaşmaya varılması bekleniyor

İsrail’in dün Gazze şehrine düzenlediği hava saldırısı sırasında sığınacak yer arayan Filistinli bir adam (EPA)
İsrail’in dün Gazze şehrine düzenlediği hava saldırısı sırasında sığınacak yer arayan Filistinli bir adam (EPA)
TT

Gazze savaşının ermesi için Trump ve Netanyahu arasında anlaşmaya varılması bekleniyor

İsrail’in dün Gazze şehrine düzenlediği hava saldırısı sırasında sığınacak yer arayan Filistinli bir adam (EPA)
İsrail’in dün Gazze şehrine düzenlediği hava saldırısı sırasında sığınacak yer arayan Filistinli bir adam (EPA)

Uluslararası tarafların İsrail hükümetine Gazze'deki savaşı sona erdirmesi için uyguladığı baskı artarken, dünya İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun yarın Beyaz Saray'da ABD Başkanı Donald Trump ile yapacağı görüşmenin sonucunu bekliyor.

BM Genel Kurul oturumlarında ve oturum aralarında yapılan toplantılar ve sergilenen uluslararası tutumlar, ABD Başkanı Trump’ın yaklaşımını değiştirmeyi başarmış ve onu İsrail Başbakanı Netanyahu’ya savaşı sona erdirmesi için baskı yapmaya itmiş gibi görünüyor. İsrailli kaynaklar, Trump'ın savaşı sona erdirmeye karar verdiğini ve Netanyahu'ya, Hamas'ın zaten gördüğü bir öneriyi kabul etmesi için baskı uyguladığını doğruladı.

Netanyahu, cuma gecesi BM’deki konuşmasının ardından düzenlenen bir etkinlikte Gazze'deki savaşın sona ermek üzere olduğunu duyurdu. Hala yapılması gereken işler olduğunu söyleyen Netanyahu, “(Savaşın) sonuna yaklaşıyoruz, rehinelerimizi eve getiriyor, düşmanlarımızı yeniyor, komşularımızla barış inşa ediyoruz. Elimizde kılıçla... Şu an tamda bunu yapıyoruz” ifadelerini kullandı.

İsrail televizyonu KAN, ABD Başkanı Donald Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve damadı Jared Kushner'ın New York'ta Netanyahu ile yaptıkları görüşmede, Başkan Trump'ın savaşı sona erdirme zamanının geldiğine inandığını söylediklerini ve ‘Bibi (Benjamin), zamanı geldi’ dediğini ilettiklerini bildirdi.


BM yaptırımlarının yürürlüğe girmesini ‘hukuki açıdan geçersiz’ olarak değerlendiren İran, ‘kararlı’ bir yanıt vereceğini taahhüt etti

 İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AP)
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AP)
TT

BM yaptırımlarının yürürlüğe girmesini ‘hukuki açıdan geçersiz’ olarak değerlendiren İran, ‘kararlı’ bir yanıt vereceğini taahhüt etti

 İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AP)
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AP)

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi bugün yaptığı açıklamada, Fransa, Birleşik Krallık ve Almanya'nın (Avrupa Troykası) Birleşmiş Milletler (BM) yaptırımlarına geri dönülmesi için ‘snapback’ mekanizmasını devreye sokma kararının ‘hukuki açıdan geçersiz’ olduğunu söyledi. İran Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, ‘kararlı ve sert’ bir şekilde yanıt verileceği belirtildi.

Arakçi, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'e yazdığı mektupta, Tahran'ın ‘diplomasiye ve adil, dengeli ve sürdürülebilir bir çözüme ulaşmaya hazır’ olduğunu, ancak üç Avrupa ülkesi ve ABD'nin ‘çatışma yaklaşımını’ seçtiğini bildirdi.

Süresi dolmuş kararları yeniden canlandırma girişiminin yasal dayanağı olmadığını belirten Arakçi, “İran'ın nükleer sorunları, nükleer anlaşma ve 2231 sayılı karar ile zaten çözülmüştür. Ayrıca, İsrail ve ABD'nin İran'ın nükleer tesislerine yönelik yasadışı saldırıları, iptal edilen bu kararları geçersiz ve mevcut gerçeklikle ilgisiz hale getirmiştir” ifadelerini kullandı.

Arakçi, Tahran'ın egemenlik haklarını ve çıkarlarını kararlılıkla savunmaya devam edeceğini ve bunlara zarar verme girişimlerinin uygun bir yanıtla karşılanacağını vurguladı.

İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Laricani ise ülkesinin müzakerelere hazır olduğunu, ancak ‘sonuç önceden biliniyorsa müzakerelerin anlamsız olduğunu’ söyledi.

Laricani, “Kimse nükleer programı ortadan kaldıramaz… Biz başarılarımızı korumaya devam edeceğiz” dedi.

İran riyali değer kaybetti

Diğer yandan döviz takibi konusunda uzmanlaşmış bir dizi internet sitesine göre İran riyali, BM yaptırımlarının yeniden uygulanmasının ardından bugün saat 07:30 civarında dolar karşısında en düşük seviyesine ulaştı.

Resmi olmayan karaborsa kuruna göre, dolar yaklaşık 1,12 milyon riyal seviyesinde işlem görüyordu.

Dün akşam geç saatlerde, İran'ın nükleer programı konusunda Tahran ile Batılı güçler arasındaki görüşmelerin tıkanmasının ardından, 10 yıl sonra ilk kez İran'a karşı kapsamlı BM yaptırımları yeniden uygulandı. İran'ın nükleer programlarıyla ilgili işlemleri yasaklayan yaptırımlar, diğer önlemlerle birlikte, kaldırılmalarından on yıl sonra dün New York saatiyle 20:00'de otomatik olarak yürürlüğe girdi. Söz konusu yaptırımların ekonomi üzerinde daha geniş etkilerinin olması bekleniyor.

‘Kararlı ve kesin bir yanıt’

İran, BM yaptırımlarının yeniden uygulanmasının ardından ‘kararlı ve kesin bir yanıt’ vereceğini taahhüt etti. Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, “İran İslam Cumhuriyeti ulusal hak ve çıkarlarını kararlılıkla savunacak ve halkının çıkar ve haklarını zedeleyen her türlü eyleme kararlı ve kesin bir yanıt verecektir” denildi.

İran Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf ise Tahran'ın uranyum zenginleştirmesinin askıya alınması da dahil olmak üzere ‘yasadışı’ kararlara uymakla yükümlü olmadığını söyledi.

Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) liderlerinden İsmail Kevseri, parlamentonun İran'ın Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması'ndan çekilmesini değerlendirebileceğini duyurdu.


Somali'de gerginlik artıyor... Bu, hükümet ile muhalefet arasında bir çatışmanın habercisi mi?

Somali Başbakanı kabine üyeleriyle bir araya geldi. (Somali resmi haber ajansı SONNA)
Somali Başbakanı kabine üyeleriyle bir araya geldi. (Somali resmi haber ajansı SONNA)
TT

Somali'de gerginlik artıyor... Bu, hükümet ile muhalefet arasında bir çatışmanın habercisi mi?

Somali Başbakanı kabine üyeleriyle bir araya geldi. (Somali resmi haber ajansı SONNA)
Somali Başbakanı kabine üyeleriyle bir araya geldi. (Somali resmi haber ajansı SONNA)

Somali'de muhalif Kurtuluş Forumu ile yeni federal hükümet arasındaki siyasi krizde, polis merkezinin önünde günlerce süren çatışmalar ve başkent Mogadişu'da gösteri çağrılarının ardından yeni bir aşama başladı.

Kurtuluş Forumu’nun hükümetle diyalog kurmayı reddetmesi ve önde gelen yetkililerin Forum'dan ayrılmasının ardından gelen bu gelişme, Afrika uzmanları tarafından ‘ülkeyi on yıllardır yaşadığı istikrarsızlığa geri döndürebilecek bir olay’ olarak değerlendiriliyor.

Somali'de, 1969'da yapılan son seçimlerden 57 yıl sonra, 2026'da yapılacak doğrudan seçimler konusunda yoğun tartışmalar yaşanıyor. Bu seçimler, ‘darbeler ve iç savaşların’ ardından uygulanan ve ülkenin beş eyaletindeki kabile kotalarını esas alan 2000 yılında yapılan dolaylı seçimlerin yerine geçecek.

Somali Halk Meclisi Başkanı Şeyh Âdem Muhammed Nur Madobe, can kaybına yol açan çatışmaların ardından perşembe günü başkent Mogadişu'daki Warta Nabda polis karakolunu ziyaret ederek, ‘yüksek mevkilerdeki politikacılar tarafından kışkırtılan’ olaydan duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Şarku’l Avsat’ın Somali resmi haber ajansı SONNA’dan aktardığına göre Madobe, sorumluların hesap vermesi gerektiğini söyledi.

Çatışmaların ardından Somali federal hükümeti yaptığı açıklamada, ‘iktidara susamış bazı politikacıların polis karakolunu zorla ele geçirmeye çalıştığını, sivillerin kanını döktüğünü ve devletin egemenliğini ve güvenliğini açıkça ihlal ettiğini’ iddia etti.

Somali medyasına göre çatışmalar, muhalefet lideri eski Somali Cumhurbaşkanı Şeyh Şerif Ahmed'in de aralarında bulunduğu Somali Kurtuluş Forumu liderlerinin, muhalefetin hükümet güçlerinin sivillere saldırdığını iddia ettiği başkent Mogadişu'daki bir polis karakoluna gidip üyelerinden birinin serbest bırakılmasını talep etmeden önce patlak verdi.

Bunun ardından Şeyh Şerif Ahmed, ‘hükümet tarafından ezilen’ vatandaşlarla dayanışmayı ifade etmek için cumartesi günü başkent Mogadişu'da gösteri düzenleme çağrısında bulundu.

Somali Savunma Bakanı Ahmed Muallim Fiki, geçtiğimiz perşembe günü bu olaylara sert bir şekilde tepki göstererek, muhalefet liderlerini ‘sabotajcı’ olmakla suçladı ve yargılanmalarını istedi.

Afrika meseleleri uzmanı Dr. Ali Mahmud Keleni, mevcut krizin Somali siyasi sahnesinin kırılganlığını ortaya çıkardığını ve hükümet ile muhalefet arasındaki anlaşmazlıkları yönetme mekanizmalarının zayıflığını ortaya koyduğunu düşünüyor. Keleni, bu gerginliğin uzlaşmacı çözümler bulunmadan devam etmesinin federal devleti zayıflatabileceğini ve ülkeyi on yıllardır yaşadığı istikrarsızlığa geri döndürebileceğini açıkladı.

Keleni, ‘muhalefetin, hükümetin yasadışı arazi ele geçirme ve yoksulları ve alternatif konut bulamayanları zorla yerinden etme uygulamalarını protesto etmek için başkent Mogadişu'da barışçıl bir gösteri çağrısı yaptığını’ belirtti. Bu çağrı, muhalefet ile hükümet arasında yapılan birkaç tur diyaloğun başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından geldi.

Hükümet, Mogadişu Belediye Başkanı ve Banadir Bölge Valisi Mencab'ın geçen hafta yaptığı açıklamalara göre, bunun başkenti yeniden inşa etme ve kamu güvenliğini güçlendirme planlarının bir parçası olduğunu söyleyerek yanıt verdi.

Durumun geçici olarak yatıştırılması ve gösterinin bir hafta ertelenmesi için yapılan arabuluculuk çabalarına rağmen, federal hükümetin güvenlik birimleri herhangi bir gösteri için resmi izin alınması gerektiği konusunda ısrar etmeye devam ediyor. Aksi takdirde bu bir sabotaj eylemi olarak değerlendirilecek ve bu da gerginliği artıracak.

Bu gelişmeler, muhalif Kurtuluş Forumu’nun en önde gelen kurucularını kaybetmesinin ardından geldi. Kurucular forumdan ayrıldı ve 2026'daki doğrudan seçimlerde aday olmaya karar verdiler. Bu, hükümet ile Kurtuluş Forumu arasındaki en önemli anlaşmazlık noktalarından biri.

fgthy
Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (Somali resmi haber ajansı SONNA)

Geçtiğimiz ağustos ayı sonunda, eski Somali Başbakanı Ömer Abdurreşid, eski parlamento başkanları Şerif Hasan Şeyh Âdem ve Muhammed Mürsel Şeyh Abdurrahman (Kurtuluş Forumu Başkan Yardımcısı) ve eski Enformasyon Bakanı (Kurtuluş Forumu Sözcüsü) Tahir Mahmud Cili, ‘gelecek yıl ülkede yapılacak seçimlere katılmak için siyasi partiler kurmak’ amacıyla, kurucu üyeleri oldukları Somali Kurtuluş Forumu'ndan ayrıldıklarını açıkladılar. Bu arada, forumun lideri eski Cumhurbaşkanı Şeyh Şerif Ahmed, eski başbakanlar Hasan Ali Hayri ve Muhammed Hüseyin Rubli ile diğer önde gelen isimlerden oluşan başka bir grup, hükümetin seçim programını reddetti.

Birkaç gün sonra, bu isimler seçimler konusunda federal hükümetle ‘anlaşmaya’ vardı. Bölünme ve ardından gelen anlaşmalardan önce, Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud yerel basında yer alan açıklamalarında, ‘muhalefetin, özellikle de Somali Kurtuluş Forumu'nun siyasi gündeminde bölünmüş’ olduğunu ifade etti.

Anlaşmazlıklar, Hasan Şeyh Mahmud'un 13 Mayıs'ta Adalet ve Dayanışma Partisi'ni kurması ve yaklaşan doğrudan seçimlerde aday olarak gösterilmesinden sonra daha da şiddetlendi. Bunu, 15 önde gelen Somali siyasi figürünün ülkeyi kurtarmak için acil istişareler yapılması çağrısında bulunan bir bildiri yayınlaması izledi.

Keleni, siyasi çıkmaz göz önüne alındığında, birkaç senaryonun halen mümkün olduğunu ve bunların en ciddi olanının uluslararası müdahale olduğunu düşünüyor. Keleni, gerginliğin devam etmesinin, durumu yatıştırmak ve barışçıl bir siyasi geçiş sağlamak gerekçesiyle, Birleşmiş Milletler (BM) veya Afrika Birliği (AfB) aracılığıyla uluslararası toplumun doğrudan müdahalesine yol açabileceğini ifade etti. Keleni, muhalefetin dış destek elde etmek için bu seçeneği istediğine inanıyor.

“İkinci senaryo ise seçimlerin ertelenmesi” diyen Keleni, hükümetin mevcut durumu, siyasi ve güvenlik koşullarının özgür ve güvenli bir seçim sürecine izin vermediği gerekçesiyle 2026'nın başlarında yapılması planlanan seçimleri ertelemek için kullanabileceğini belirtti.

Şayet olaylar açık bir çatışmaya dönüşürse, Keleni üçüncü bir senaryo öne sürdü. Bu senaryoda, eş-Şebab'ın önderliğindeki silahlı gruplar kaosu fırsat bilerek şehirlere geri dönebilir veya ulusal güvenliği tehdit eden belirli operasyonlar gerçekleştirebilir. Dördüncü senaryo ise Kurtuluş Forumu içindeki iç bölünmeler olarak öngörülüyor. Bazı üyeler silahlı çatışmaya girmeyi reddederek forumun dağılmasına ve siyasi meşruiyetinin yitirilmesine yol açabilir.