Hanan Azizi
İsrail’in Suriye’de İran Devrim Muhafızları Ordusu komutanlarına yönelik düzenlediği suikastlar İran basınının da dikkatini çekti. Mustafa Arani ise Heft Sabah gazetesinin 21 Ocak tarihli sayısında Mezze mahallesindeki terör saldırısına ilişkin 10 gerçek" başlıklı makalesinde şunları söyledi:
Şam'daki Mezze bölgesi sakin bir bölge olarak kabul ediliyor ve Başkanlık Sarayı’nın yakınında yer alıyor, birçok yabancı elçiliğin bulunduğu ve sıkı güvenlik önlemlerine tabi.
Mezze 20 Ocak’ta gâsıp çetenin (İsrail’in) terör saldırısına tanık oldu ve aralarında Kudüs Gücü İstihbarat Birimi’nin sorumlusu olan Sadık takma adındaki Yusuf Ümidzade'nin de bulunduğu Devrim Muhafızları üst kademesinden beş kişi öldürüldü.
Devrim Muhafızları’nın yaptığı açıklamada, bu süreçte Huccetullah Ümitvar, Ali Ağazade, Hüseyin Muhammedi ve Said Kerimi’nin öldürüldüğünü duyurdu. Resmi olmayan kaynaklar, operasyonda 8 kişinin hayatını kaybettiğini, 10 kişinin de yaralandığını belirtirken, resmî açıklamalarda 4 kişinin öldüğü, yalnızca 1 kişinin de yaralandığı belirtildi.
Muhammedi Camisi yakınında saat 11:00 sıralarında operasyon düzenlendi ve İsrail roketlerinin 4 katlı bir binayı hedef alması sonucu bina tamamen yıkıldı. Saldırı, eski hava savunma ve erken uyarı sistemlerine yakalanmayan Sabis 1000 akıllı füzeler ile gerçekleştirildi.
Eğer bu bilgiler doğruysa bu operasyon, yaklaşık 25 gün önce Seyyide Zeyneb bölgesinde Direniş Cephesi’ne bağlı İsnad biriminin başında bulunan Seyyid Razi Musavi’nin suikastına yol açan saldırının benzeridir.
“İran'ın tepkisi en önemli konudur, özellikle de bu, İsrail'in şehirdeki İranlı askeri liderleri hedef alan ikinci operasyonu olduğundan İran!ın tepkisi en önemli konudur” Heft Sabah Gazetesi.
Hedef binanın askeri ve güvenlik toplantılarının yapıldığı geçici bir yer olarak kullanıldığı, ikamet yeri olmadığı söyleniyor. Seyyide Zeyneb bölgesindeki üst düzey İranlı yetkililerin ikametgahı. Hedef alınanların saldırıdan 2 saat önce toplantı yapmak amacıyla binaya girdikleri, saldırıdan 48 saat önce de Suriye'ye girdikleri söyleniyor.
Kudüs Gücü'ndeki istihbarat birimi başkanının kişisel ve pratik hayatı hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz ancak Haziran 2023'te yayınlanan Discord platformunda yayınlanan Amerikan istihbarat ve askeri belgeleri, Amerikan istihbarat teşkilatının Suriye'deki ABD kuvvetlerine yönelik saldırılar beklediğini gösteriyor.
İsrail, 21 Mart 2023’te başlayan İran yılında Suriye'de Devrim Muhafızları'nın 6 üyesini öldürdüğünden, özellikle de bu şehirdeki İranlı askeri liderleri hedef alan ikinci İsrail operasyonu olmasından dolayı İran'ın tepkisi en önemli konudur. Gözlemcilerin çoğu İran'ın Erbil ve Pakistan'a yönelik saldırıların sonuçlarından sonra daha bilinçli misilleme adımları atacağına inanıyor ancak benim sosyal medya kullanıcı grubum bir an önce misilleme yapılmasının gerekliliğinden bahsediyor. Örneğin Batı Asya Meseleleri uzmanı Ali Rıza Tagviniya, Devrim Muhafızlarının İsrail'in hesaplarını boşa çıkarması gerektiğini ve Siyonist örgütün liderlerinin güvenli olduğunu düşündüğü yerlerde MOSSAD unsurlarını hedef alması gerektiğini söylüyor.
Devrim Muhafızlarının, MOSSAD unsuru kişiyi hedef alınacağı korkusu olmadan ve korkusuz bir yerde öldürmesi gerekir. Devrimci güçler, Rusya'nın gözetimindeki Suriye hava savunma sistemlerinin Mezze saldırısını neden engelleyemediğini merak ediyor. X platformundaki İslami hareketin aktivistlerinden Ali Kalheki soruyor: “Suriye hava savunmasının çoğunluğunu kim yönetiyor? Seyyid Razi'nin öldürülmesi sürecinde de S-400 sisteminin çalışmaması normal mi?”
“Eğer Suriye hükümetinin işgal altındaki topraklara saldırı yapmasına ve Siyonistleri hedef almasına izin verilmiyorsa İranlı danışmanların orada kalmasının ne önemi var?” Heft Sabah Gazetesi.
Bazıları Suriye rejimini eleştirdi. Örneğin muhafazakâr hareketin "Mekşufat" kanalı Telegram'da şunları yazdı: Eğer Suriye hükümeti işgal altındaki topraklara saldırılara ve Siyonistlerin hedef alınmasına izin vermiyorsa, İranlı danışmanların orada kalmasının ne anlamı var? İranlı askeri liderleri orada tutmamalı ve onları Siyonistlerin hareketli hedefleri haline getirmemeliyiz… Beşşar Esed, sadece Suriye'deki İran varlığının maliyetini taşımamız gerektiğini değil, aynı zamanda Beşşar Esed'in güçlerimizin güvenliğinin korunması için füze saldırıları yapmamız, mitingler düzenlememiz ve Suriye’den ayrılmamız için bütün kolaylıkları sağlaması gerektiğini bilmesi gerekir.
İsrail’in Erbil’e yapılan füze saldırılarından darbe aldığını ve bu nedenle Suriye’deki saldırılarla karşılık verdiğini düşünen sabit fikirli bir grup var. el-Muhallel adlı Telegram kanalı, Mezze operasyonuna değinerek, Mezze operasyonu ile Erbil operasyonunun taktiksel planlamasının, Mezze saldırısının Erbil saldırısına kılıf olduğuna dair benzer işaretler taşıdığını aktardı. İsrail saldırısının hedefi, İran’ın Beyrut Büyükelçiliği ve Birleşmiş Milletler Ofisi gibi yabancı büyükelçiliklerin güvenlik bölgesinde askeri güvenlik toplantılarının yapıldığı bir binaydı. Saldırılar arasındaki benzerliklerden bir diğeri ise, MOSSAD’ın merkezine yönelik saldırının, ABD’nin Erbil Konsolosluğu yakınındaki gizli bir bölgede gerçekleşmesidir. Mezze’deki saldırı istihbarat birimi lideri, yardımcısı ve yardımcısının ölümüne yol açtı ve bu durum ve Kuzey Irak'ın İsnad bölgesinde 3 kişi ile birlikte Mossad liderinin ölümüne yol açan Erbil saldırısındaki hedeflere çok benziyor. Saldırının Mezze’de, hedeflerin binaya girmesinden saatler sonra gerçekleşmesi, onların İsrail tarafından bilindiklerini gösteriyor.
MOSSAD görevlileri binaya girdikten dakikalar sonra Erbil'de hedef alındı. İsrail'in Mezze’deki operasyonu, Erbil'deki MOSSAD askeri binasının on bir füze ve iki balistik füzeyle hedef alınmasına karşılık değilse, İsrail'in binayı sekiz füzeyle hedef alması mantıklı görünmüyor.
Reformist Gazeteci Ahmed Zeyd Âbadi, savaş hayaletinin yaklaştığını belirterek, Mezze’deki suikast operasyonunun savaşın Ortadoğu'da giderek daha fazla yayılmaya başladığını gösterdiğini söyleyerek “Ya bölgedeki tüm çatışmalara kapsamlı bir çözüm çerçevesinde çözüm bulunacak ya da savaş tüm Ortadoğu'ya yayılacak” dedi.
Hemşehri gazetesinin internet sitesinde 21 Ocak'ta "Umutsuzluğun sebeplerine dayalı suikastlar" başlıklı bir haber yayınlandı ve haberde "Tel Aviv neden Kudüs Gücü liderlerine suikast düzenledi?" sorusuyla birlikte “Devrim Muhafızlarından Suriye’deki dört danışmanın şehadeti Gazze'deki stratejik hedeflere ulaşmada ciddi başarısızlığın farkında olan Tel Aviv'in bir kez daha, suikastlar sırasında sahte başarılar yaratmaya başvurdu” denildi.
“Tel Aviv, "Aksa Tufanı" sonrasında "Direniş Ekseni" karşısında üst üste yaşadığı başarısızlıklar nedeniyle kaybettiği prestijini yeniden kazanmaya çalışıyor.” Hemşehri Gazetesi.
Haberde şu ifadelere yer verildi: "Gözlemciler, Siyonistlerin, Filistinli direniş liderleri ile direniş eksenini aynı anda hedef alarak ve Gazze savaşında daha fazla rol almaları için başta ABD olmak üzere yabancı güçleri zorlayarak savaşın kapsamını bölgenin her yerine genişletmeye çalıştığına inanıyor. Son birkaç haftadır Siyonist örgüt bölgedeki başarısızlıklarından kaçmak için direniş aklını hedef alarak Salih el-Aruri, Rıza Musevi ve Visam Tavil’e suikastler düzenledi. Bu strateji şimdiye kadar Tel Aviv'e fayda sağlamadığı göz önüne alındığında, gözlemcilerin Tel Aviv, Aksa Tufanı saldırıları sonrasında Direniş Ekseni karşısında peş peşe başarısızlıkları nedeniyle kaybettiği prestijini yeniden kazanmak için çok uğraştığını, bunun üzerine Tel Aviv'deki bazı güvenlik görevlileri, direniş liderlerinin öldürülmesi hakkında kamuoyu önünde konuşmaya başladığını" belirttikleri ifade edildi.
Gazetenin haberinde “Hüccetullah Ümitvar, Amerikan-Siyonist kampının uzun süredir suikast listesinde yer aldığı dönem ve bölgedeki gelişmeler üzerindeki özel etkisi nedeniyle Devrim Muhafızları'nın Suriye'deki tanınmış danışmanlarından biriydi. Tel Aviv'i farklı bölgelerdeki direniş ekseninin liderlerini hedef alacağı” ifade edildi.
Amerikalılar "Hac es-Sadık"ı biliyor
Haberde, Amerikalıların, Suriye'deki Amerikan askeri ve güvenlik faaliyetlerini azaltma çabalarından dolayı Hac es-Sadık'ı iyi tanıdığına dikkat çekilerek "Amerikan medyasında çıkan haberler Ümitvar’ın Suriye'deki rolüne işaret ediyor. Washington Post 1 Haziran 2023 tarihli haberinde Ümitvar’ın Amerikan kuvvetlerine yönelik saldırıların planlayıcısı olduğunu, son birkaç yıldır Suriye hükümetinin Suriye’de terörle mücadeleye yardım için davet ettiği Suriye'deki İranlı askeri danışman sayısına karşı Tel Aviv'in saldırısına uğrayan Devrim Muhafızları'nın 4 üst düzey danışmanının Siyonist örgüt tarafından öldürüldüğü belirtildi.
İsrail suikastları listesinde, 2008’de Şam’ın Kefer Susa semtinde gerçekleşen İmad Muğniye suikastı başta yer alıyor. Listede Lübnan'dan Suriye'ye giden bir araca İsrail'in füze saldırısında öldürülen İran'ın Suriye'deki askeri danışmanı General Muhammed Ali Allah Dadi gibi Devrim Muhafızları komutanları da yer alıyor. Bu saldırı, 18 Ocak 2015'te Kuneytra’da 4 kişinin ölümüne yol açmıştı. Yine bu listede İsrail'in Humus eyaletindeki Tifur havaalanına düzenlediği baskında 7 İranlı askeri danışmanın öldürülmesi, İran ordusunun danışmanları Murtaza Said Nejat ve İhsan Kerbelai Bur'un 8 Mart 2022'de İsrail tarafından Şam kırsalına düzenlenen saldırıda öldürülmesi, 2 Aralık 2023'te Siyonist Örgüt nezdindeki danışma görevi sırasında Suriye'deki askeri danışmanların yanı sıra Mohammad Ali Atayi Şurce ve Benah Takizade’nin öldürülmesi,İran'ın Suriye'deki üst düzey askeri danışmanlarından Rıza Musavi ve arkadaşı Kasım Süleymani'nin 25 Aralık 2023'teki İsrail saldırısıyla öldürülmesi ve 20 Ocak 2024'te Şam'ın el-Muzha bölgesine düzenlenen İsrail baskını sırasında Hüccetullah Ümitvar’ın öldürülmesi yer almıştır.
“Suriye'de Ruslara güvenmeli miyiz? Bu sorunun cevabı kolay değil ancak tüm olasılıkların dikkate alınması gerekiyor.” Cumhuri İslami Gazetesi.
Cumhuri İslami gazetesinde yayınlanan "Rusya, Suriye'de İranlı liderlere yönelik suikasta karıştı mı?" başlıklı haberde, "Son günlerde Siyonist örgütün füze saldırılarında öldürülen İranlı liderler ve üst düzey danışmanlar sıradan insanlar değil, becerileri ve uzun tecrübeleri olan insan sermayesiydi ve İsrail tarafından hedef alınmışlardı. Kritik durumlarda, bu hayatları kurtarmak için ne yapmamız gerektiğini kendimize sormalıyız.
İlk soru Suriye hava savunma sistemini kontrol eden S-400 sistemi İsrail’in Şam’daki Zeynebiye ve Mezze bölgesine karşı saldırılarını neden önleyemedi? Ruslardan sadece kendilerini korumalarını mı beklememiz gerekiyor? Ruslar Siyonist örgüt ile iyi ilişkilerinden dolayı mı müdahale etmediler? Ruslar S-400 sistemini Suriye’de neden kurdular ve ne zaman kullanmak istiyorlar?
İkinci soru: Siyonistler için danışmanların yerleri, toplantılarının kesin zamanı ve Mezze ve Zeynebiye'deki varlıklarını ben mi verdim? MOSSAD’ın bu tür bilgileri elde etme konusunda çok büyük bir güce ve yeteneğe sahip olduğunu düşünürsek, bu MOSSAD’ın boyutunun abartılmasıdır. Bilgiyi Siyonistlere verenin İranlı unsurlar olmasının pek olası olmadığı, dolayısıyla düşmanın casuslarını İranlı olmayanlar yani Suriyeliler ve Ruslar arasında tartışılması gerektiği” ifade edildi.
Rus hilesi
Haberde "Suriye'de bulunan Ruslara güvenmeli miyiz? Bu sorunun cevabı kolay değil ama her ihtimali göz önünde bulundurmak zorundayız. Başka ülkelerden de darbe aldık, onlara güvenmedik. Öyle mi? Kuzey komşularımızın İran İslam Cumhuriyeti ile dostluk konusunda yaydığı yalanları nasıl unutabiliriz, Ukrayna savaşı konusunda Rusların bizi kandırmasını nasıl unutabiliriz, Rusların pay taleplerini nasıl unutabiliriz? DEAŞ yangınının bastırılmasının ardından Suriye'de ne oldu? Gerçekçi mi? Siyonist varlığın insanları, insani yeteneklerimizi çok hızlı bir şekilde yok edecekler ve biz sadece intikamdan bahsetmiyoruz! Misillemede başarılı olacağımızı varsayarsak, ama bu insani yeteneklerdeki açığı kapatabilir miyiz? Görünüşe göre artık asıl görevimiz istihbarat ve güvenlik aygıtlarımızı izinsiz girişleri engelleyecek şekilde güçlendirmek. Son yıllarda bu müdahalelerden acı darbeler alıyoruz ve bunlara bir sınır koymak gerekiyor ve bu da sloganlarla değil, izinsiz girişleri önlemek için kesin ve hızlı pratik politikalarla sağlanıyor” denildi.
“Eğer İsrail korkuyu dengelemek için direnişin hedeflerine saldırmak yeterli iken neden doğrudan hassas alanlara saldırdı?” Şark Gazetesi.
Şark gazetesi 21 Ocak'ta "Tel Aviv ve Ateş yolu" başlıklı haber yayınladı. Haberde Şam Mezze’deki saldırıya ve Devrim Muhafızları liderlerinin öldürülmesine değinildi. Batı Asya ilişkileri analisti Vahid Beyani, Şark gazetesine İsrail saldırıları hakkında verdiği röportajda: “İsrail, İran'ı doğrudan bir savaşa yol açacak şekilde kışkırtmak istiyor. Özellikle İran'ın Irak ve Suriye’de Kürdistan bölgesindeki teröristlere yönelik füze saldırılarından sonra gelişmelerin ülkeye karşı yıkıcı ve doğrudan bir savaşa yol açabileceğini unutmadan İran'ın son derece istihbarat ve doğrulukla hareket etmesi, terör ve güç dengesini gözeten esnek bir politika benimsemesi gerekiyor. Joe Biden'ın genel seçim yılında olduğunu yani İsrail'e doğrudan destekten vazgeçemeyeceğini unutmamalıyız. Ayrıca bölgedeki çatışmanın kapsamını genişletmenin de mantıklı olmadığını unutmamamız gerekiyor” dedi.
Siyasi analist Mücteba Rahimi, Şark gazetesi ile yaptığı röportajda “İran'ın Irak ve Suriye'nin Kürdistan bölgesine yönelik füze saldırılarından birkaç gün sonra Suriye'de İsrail tarafından İranlı askeri danışmanların hedef alınmasının, Tel Aviv'in İran ile doğrudan savaşma niyetinin olmadığını aksine korku dengesini araştırmasını gösterdiğine” inanıyor. Beyani: “Suriye'de Devrim Muhafızları füzelerle Suriye’nin hedef alınması sonucu İsrail’e İran’ın bunun anlamını anladığını gösteren dolaylı bir uyarı göndermek istedi. İsrail'in İran'ın füze saldırısından sonra korku dengesini araştırmak istediğini artık düşünmüyorum. İsrail korku dengesini araştırmak isteseydi doğrudan saldırır, bu hassas saha çalışmasını yapmazdı. Aksine, direnişin hedeflerine saldırı düzenlemek yeterli olurdu. İranlı askeri danışmanlara suikast düzenlemeye yönelik bir istihbarat çalışmasının sonucu olarak gerçekleştirilen İsrail saldırısı, Tel Aviv'in İran'ı doğrudan bir savaşa sürüklemeyi planladığı anlamına geliyor" dedi.
* Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden tercüme edilmiştir.