Rusya, Uluslararası Adalet Divanında ABD'yi Filistin'deki sorunların kaynağı olarak gösterdi

Uluslararası Adalet Divanında (UAD) İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarının ele alındığı duruşmalarda Rusya, Filistin'deki sorunların kaynağının ABD ve müttefiklerinin aldığı kararlar olduğunu bildirdi

(AA)
(AA)
TT

Rusya, Uluslararası Adalet Divanında ABD'yi Filistin'deki sorunların kaynağı olarak gösterdi

(AA)
(AA)

Hollanda'nın idari başkenti Lahey'deki Barış Sarayı'nda faaliyetlerini yürüten UAD'de, İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarının ele alındığı duruşmalar devam ediyor.

Duruşmalarda Rusya adına söz alan Lahey Büyükelçisi Vladimir Tarabrin, Filistin halkının Birleşmiş Milletler (BM) kararları uyarınca devlet kurma hakkını kullanana kadar bölgede şiddet olaylarının devam edeceğini dile getirerek "Şiddet sadece daha fazla şiddete yol açabilir. Nefret nefreti getirir. Bu kısır döngü kırılmalıdır. Rusya'ya göre, hem İsrail hem de Filistinliler için güvenlik ancak mevcut krizin temel nedenlerinin ele alınmasıyla sağlanabilir." diye konuştu.

Tarabrin, Filistin'deki sorunların kaynağı olarak "ABD ve müttefiklerinin statükoyu dondurmaya yönelik ısrarlı politikalarını, siyasi süreçleri sulandırmalarını, kısa görüşlü ve sorumsuz yaklaşımlarını" göstererek, "Washington'un hatalı politikası, tahmin edilebileceği üzere, bugün uluslararası toplumun tüm sorumlu üyelerinin, binlerce masumun hayatına mal olan başarısızlığına yol açmıştır." dedi.

İsrail'in ihlal ettiği yükümlülüklere uyma, devam eden ihlallerine son verme ve neden olduğu zararı tazmin yükümlülüğü olduğunu aktaran Tarabrin, İsrail'in Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkına saygı göstermesi ve işgal altındaki topraklarda tüm yerleşim faaliyetlerini durdurması gerektiğini dile getirdi.

"Yasa dışı yerleşimler uluslararası hukuka aykırıdır" vurgusu

Vladimir Tarabrin, İsrail'in işgalinin Filistin halkının kendi kaderini tayin etme hakkının gerçekleşmesini engellediğini belirterek, yasa dışı Yahudi yerleşimlerin ve Filistin halkının işgal edilen topraklardan zorla yerinden edilmesinin, uluslararası hukuka aykırı olduğunu söyledi.

İsrail'in uluslararası hukuk ihlallerinin "nihai statü anlaşmasına" varılmasını engellediğini kaydeden Tarabrin, anlaşmaya varılması için müzakerelerin gecikmeksizin yürütülmesi gerektiğini ifade etti ve "Tüm devletler ve uluslararası örgütler bu tür müzakereler için gerekli koşulların yaratılmasına katkıda bulunmakla yükümlüdür." değerlendirmesinde bulundu.

Tarabrin, "Bu şekilde varılacak anlaşma, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını kullanması ve başkenti Kudüs olan bağımsız, yaşanabilir ve birleşik bir Filistin devletinin ortaya çıkmasıyla sonuçlanacaktır." sözlerini sarf etti.

İsrail'i destekleyen Batı ülkelerine eleştiri

İsrail'in saldırılarının sürdüğü Gazze'deki şiddetin "daha önce görülmemiş ve felaket boyutlarına ulaştığını" vurgulayan Tarabrin, "Mevcut şiddet dalgası sırasında hayatını kaybedenlerin toplam sayısı neredeyse 30 bindir. Bu rakam daha önceki Arap-İsrail savaşlarında ölenlerin sayısını çoktan aşmış durumda. Gazze'den gelen görüntüler dehşet verici." ifadesini kullandı.

Vladimir Tarabrin, Gazze'deki halkın yüzde 90'ının zorla yerinden edildiğine ve "insanlık dışı koşullarda" yaşadığına dikkat çekerek, "İsrail'in katı ablukası karşısında Gazze Şeridi gerçek bir insani felaket yaşamaktadır." dedi.

Bölgedeki sivillerin abluka nedeniyle gıda, ilaç, yakıt ve temiz su sıkıntısı çektiğini belirten Tarabrin, "Temiz su kaynaklarına erişimin kısıtlı olması bulaşıcı hastalıkların yayılmasına neden olmaktadır. Tarım arazilerinin yüzde 20'sinden fazlası zarar görmüştür ve bu zarar bir daha asla telafi edilemeyecektir." değerlendirmesinde bulundu.

Tarabrin, Hamas'ın 7 Ekim 2023'teki eylemlerinin Gazze'deki sivillerin "toplu cezalandırılmasını" haklı gösteremeyeceğini savunarak, "İsrail'deki yetkililerin ve bazı Batılı ülkelerin, İsrail'in vatandaşlarını koruma görevine atıfta bulunarak sivillere yönelik ayrım gözetmeyen şiddeti savunmaya çalışmasının mantığını kabul edemeyiz." diye konuştu.



Pentagon, Trump'la ne yapacağını kara kara düşünüyor

Demokrat rakibi ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris'i yenen Trump, ocakta ülkenin başına geçecek (Reuters)
Demokrat rakibi ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris'i yenen Trump, ocakta ülkenin başına geçecek (Reuters)
TT

Pentagon, Trump'la ne yapacağını kara kara düşünüyor

Demokrat rakibi ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris'i yenen Trump, ocakta ülkenin başına geçecek (Reuters)
Demokrat rakibi ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris'i yenen Trump, ocakta ülkenin başına geçecek (Reuters)

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Donald Trump'ın göreve geldikten sonra tartışmalı emirler vermesi durumunda neler yapacağını düşünüyor. 

5 Kasım'daki başkanlık seçimlerini kazanan Trump, kampanyasında ülkede hukukun uygulanması ve mültecilerin sınır dışı edilmesi için gerektiğinde silahlı kuvvetleri kullanacağını söylemişti.

Ulusal güvenlik kurumlarındaki "yozlaşmış kişileri temizleyeceğini" de belirten Trump, seçim sonrası zaferini protesto edecek kesimleri "radikal solcu deliler" ve "içimizdeki düşman" diye nitelemiş, bu grupları Ulusal Muhafızlar'ı devreye sokmakla tehdit etmişti. 

Seçim kampanyasında bu açıklamalarıyla gündemden düşmeyen Trump'ın ülkenin başına geçmesi Pentagon'da endişe yaratıyor. 

Amerikan medya kuruluşu CNN'in görüştüğü ve kimliğinin paylaşılmasını istemeyen bir Pentagon yetkilisi şu ifadeleri kullanıyor: 

Hepimiz en kötü senaryoya hazırlanıyoruz, buna göre plan yapıyoruz ancak gerçekte neler yaşanacağını henüz bilmiyoruz.

Başka bir Pentagon yetkilisi, Trump'ın 2017-2021'deki ilk döneminde Beyaz Saray'la Savunma Bakanlığı arasındaki ilişkinin "korkunç derecede kötü olduğunu" belirtiyor. Cumhuriyetçi liderin, savunma bakanı olarak kimi atayacağı henüz belli değil fakat kaynaklar, Trump yönetiminin Pentagon'la ilk dönemki kadar sürtüşmek istemeyeceğini savunuyor. 

Trump özellikle görevdeki son yılında dönemin Genelkurmay Başkanı Mark Milley'le gerginlik yaşamıştı. Milley, 2023'te emekliye ayrılırken yaptığı konuşmada Trump'a ithafen "Diktatör özentilerine bağlılık yemini etmiyoruz" demişti. Trump yönetiminde çalışan eski Beyaz Saray Genel Sekreteri ve emekli general John Kelly de seçimlerden önce Cumhuriyetçi lidere "faşist" demişti.

Diğer yandan CNN, ocakta göreve geldiğinde Başkomutan sıfatını kazanacak Trump'ın yetkilerini kötüye kullanması halinde Pentagon'un kendisini korumak için yapabileceği çok şey olmadığını yazıyor. Trump'ın Amerikan askerlerini sokaklarda görevlendirmesini engelleyecek yasal bir güvence bulunmadığına işaret ediliyor. 

Amerikan gazetesi Washington Post'un (WP) analizinde, Trump'ın orduya ve Pentagon'a yönelik çatışmacı tavrını değiştireceğine dair bir emare olmadığı belirtiliyor. Kuzey Karolina Üniversitesi'nden Richard Kohn, WP'ye şunları söylüyor:

Ordunun karşılaşacağı en büyük tehlike, profesyonelliğin hızla erozyona uğraması olacak. Bu da ordunun Amerikan halkı nezdindeki statüsünü zayıflatacak ve saygınlığını azaltacak. Trump, partizan ve siyasi olmayan bir ordunun önemini gerçekte anlamıyor.

Independent Türkçe, CNN, Washington Post, Politico