Hindistan'daki çiftçi eylemlerine mızraklı savaşçılar katıldı

"Hükümet çiftçileri korkutup kaçırabileceğini sanıyorsa yanılıyor"

Nihang savaşçıları, eylemlerin yeniden başlamasıyla çiftçilerin yanına desteğe gitti (Reuters)
Nihang savaşçıları, eylemlerin yeniden başlamasıyla çiftçilerin yanına desteğe gitti (Reuters)
TT

Hindistan'daki çiftçi eylemlerine mızraklı savaşçılar katıldı

Nihang savaşçıları, eylemlerin yeniden başlamasıyla çiftçilerin yanına desteğe gitti (Reuters)
Nihang savaşçıları, eylemlerin yeniden başlamasıyla çiftçilerin yanına desteğe gitti (Reuters)

Hindistan'da çiftçilerin hükümet karşıtı protestosuna, Sih savaşçı grubu Nihanglar da katıldı. 

Kökleri 1600'lere dayanan savaşçılar, ülkeyi ayağa kaldıran binlerce çiftçiyi korumak için mızrak ve atlarıyla eylemlere destek vereceklerini duyurdu. 

Nihang savaşçılarından Sher Singh, Birleşik Krallık merkezli haber ajansı Reuters'a "Her türlü duruma karşı hazırlıklı olmalıyız. Bu protestocular gece yarısı bile sorunla karşılaşabilir" dedi. 

Çiftçiler de Nihanglar da Hindistan'ın kuzeydoğusundaki Pencap eyaletinde yaşıyor. Eyaletteki 30 milyonluk nüfusun en az yarısını Sihler oluşturuyor. 

Nihang savaşçılarından Raja Ram Singh ise çiftçilerin büyük zorluklara karşı mücadele verdiğine dikkat çekerek şunları söyledi: 

Çiftçiler ciddi baskı altında. Hükümet çiftçileri korkutup kaçırabileceğini sanıyorsa yanılıyor. Burası Pencap, çiftçilerle dayanışma içindeyiz.

Pencap eyaletindeki ayaklanmalar 13 Şubat'ta başlamıştı. Protestocular, Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin 2020'de tarım sektöründe gerçekleştirmeyi vaat ettiği taban fiyat ve çiftçilere destek uygulamalarını hayata geçirmediğini savunuyor. 

Eylemlerin büyümesinin ardından aralarında Ticaret ve Sanayi Bakanı Piyush Goyal'ın da bulunduğu hükümet yetkilileri, 19 Şubat'ta çiftçilerin çatı örgütlerinden Pencap Kisan Mazdoor Sangharsh Komitesi'nin genel sekreteri Sarwan Singh Pandher ve çiftçi sendikalarının temsilcileriyle bir araya gelmişti.

Yaklaşık 4 saat süren görüşmede yetkililer, çiftçilere kamu kurumları aracılığıyla bakliyat, mısır ve pamuk gibi mahsulleri belirlenecek asgari fiyattan almayı teklif etmişti. Ancak taraflar görüşmede anlaşmaya varamamış, eylemler devam etmişti.

Protestocular, Pencap'tan başkent Yeni Delhi'ye doğru yola çıkmış, polisse konvoyu tazyikli su ve biber gazı kullanarak durdurmuştu.

Öte yandan 21 Şubat'ta eylemcilerle polis arasında çıkan çatışmada bir çiftçi yaşamını yitirmişti. Polis, protestocunun hayatını kaybettiğini doğrulamış fakat ölüm nedeninin otopsi tamamlandıktan sonra açıklanacağını bildirmişti. 

Bunun ardından göstericiler, eylemlere iki gün ara verildiğini açıklamıştı. Nihang savaşçıları da çiftçinin ölümünün ardından göstericileri korumak için sokağa indi. 

Nihang savaşçıları, çiftçileri ne olursa olsun koruyacaklarını söyledi (Reuters)
Nihang savaşçıları, çiftçileri ne olursa olsun koruyacaklarını söyledi (Reuters)

2020'deki çiftçi protestoları 

Hindistan'da çiftçiler, 2020'de ülke geneline yayılan büyük protestolar düzenlemişti. Bu eylemlere Sih savaşçılar da katılmıştı. 

Ülkeyi ayağa kaldıran eylemler, Modi hükümetinin Eylül 2020'de tarım sektörüne serbestleşme getiren üç düzenlemeyi yasalaştırmasının ardından başlamıştı. 

Hükümet, yasaların çiftçilere ürünlerini pazarlama özgürlüğü tanıyarak özel yatırımla tarımsal büyümeyi teşvik edeceğini savunmuş, çiftçilerse bunların kazançlarını azaltacağını ve sonunda kendilerini topraksız bırakacağını ileri sürmüştü.

Ağustos 2020'den beri süren küçük çaplı eylemler, bunun ardından ülke geneline yayılmıştı. Modi'nin söz konusu yasaları geri çekmesiyle 11 Aralık 2021'de son bulan gösterilerde, protestoları örgütleyen çiftçilerin çatı kuruluşu Samyukta Kisan Morcha'ya göre en az 702 gösterici yaşamını yitirmişti. 

Kuruluş, hayatını kaybeden çiftçilerin ailelerine tazminat ödenmesini talep etmiş, hükümetse çiftçi ölümlerine dair ellerinde kayıt bulunmadığını ve böyle bir ödeme yapılmayacağını bildirmişti.

Independent Türkçe



Rusya'nın “Suriye” Zorlukları

Fotoğraf: Vladimir Putin ve Beşşar Esed (Reuters)
Fotoğraf: Vladimir Putin ve Beşşar Esed (Reuters)
TT

Rusya'nın “Suriye” Zorlukları

Fotoğraf: Vladimir Putin ve Beşşar Esed (Reuters)
Fotoğraf: Vladimir Putin ve Beşşar Esed (Reuters)

Refik Huri

Suriye Rusyası, Suriye'deki hava ve deniz üsleri meselesi ayarlanmış olsa bile konumunu ve rolünü sürdürme konusunda bir açmaz içinde.

Başkan Vladimir Putin için “Rusya Suriye'de kaybetmedi, hedeflerine ulaştı” demek kolay. Ancak geleceğe dair beklentiler ne olursa olsun gerçekleri göz ardı etmek zor. Putin'in 2015'te büyük bir askeri operasyonla kurtardığı rejim yıkıldı ve cumhurbaşkanı Moskova'ya kaçtı. Ardından her şey yıkılmaya yüz tuttu; İran mağlup oldu, Rusya'nın da başı dertte. Temel olarak, Rusya, Başkan Barack Obama’nın, Şam'ın Guta bölgesinde kimyasal silahlar kullanarak ABD'nin kırmızı çizgisini aşan Şam rejimine yönelik Paris ile planlanan saldırıdan geri adım atmadan önce askeri operasyonunu başlatmadı.

Obama'nın neden geri adım attığına dair açıklaması “felsefi”ydi; yardımcılarına “Bomba atmaya istekli olduğunuzu kanıtlamak için birine bomba atmak, güç kullanmanın en kötü nedenidir” demişti. Putin ise Lenin'in taktiğini uyguladı ve bu özetle şöyleydi: “Duvara yumuşak bir yumruk atın. Sertse geri çekilin, yumuşaksa daha sert vurun.”

İroniler şaşırtıcı. Masada, Rusya'nın önemli kazanımları karşılığında İran'ın Suriye'den çıkarılması konusunda Moskova'ya sunulan bir Amerikan anlaşması vardı. Ancak Ukrayna savaşı oyunu değiştirdi, çünkü Rusya Tahran'a ve onun ürettiği insansız hava araçlarına ve füzelere ihtiyaç duymaya başladı. İran'ın rolü coğrafyada büyük ölçüde genişledi, askeri ve güvenlik üslerinin yanı sıra Suriye'nin sosyal dokusuna da girdi.

Ve şimdi ikinci değişiklik gerçekleşti; Suriye rejiminin devrilmesi, Rusya'nın rolü olmadan İran’ı Suriye’den çıkardı ve neredeyse Moskova'yı da çıkaracak. Nitekim Avrupa Birliği, Dış Politika Şefi Kaja Kallas’ın açıklamaları ile Suriye'nin yeniden inşası, yardım sağlanması ve Heyet Tahrir el-Şam'ın terör örgütleri listesinden çıkarılmasının şartı olarak Rusya'nın Suriye'den çıkarılmasında ısrar ediyor.

Burada soru şu: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dostu Putin'e yardım edecek mi, yoksa Türkiye'nin Atlantik'teki rolünü savunmaya mı dönecek? Suriye'nin yeni yöneticileri için iki Rus üssünün varlığını korumanın bedeli nedir? Cumhurbaşkanı Sedat'ın savaş arifesinde Sovyet güçlerini Mısır'dan sürme hamlesini yeni yöneticiler Putin'e karşı yapsaydı ne olurdu?

Her ne olursa olsun, Putin Suriye'de bir şeyler kaybediyor ve büyük oyunun Batı ve Atlantik ile oynandığı Ukrayna'da ise bir şeyler kazanıyor. Cumhurbaşkanı Hafız Esed'in, Moskova ile dostluk anlaşması imzalamaya zorlanmadan önce Rus filosunun Tartus Limanı’nda yalnızca yakıt ve su ikmali yapmasına izin verdiği biliniyor. Halefi Beşşar ise her yeri Ruslara ve İranlılara açtı. Ancak Rusya, hâlâ mevcut ve Libya, Cezayir, Irak, Mısır ve Sudan ile iyi ilişkileri olması nedeniyle Ortadoğu'yu kaybetmedi. Tartus Üssü’ndeki birlik ve silahlarını çekerse Bingazi Üssü bunlara ev sahipliği yapmaya hazır.

Putin Çin ve Kuzey Kore'nin desteğine güveniyor, hatta Ukrayna'nın bir kısmını işgal ettiği Rusya'nın Kursk bölgesinde savaşmaları için Kuzey Kore’nin askerlerini göndermesine ihtiyaç duyuyorsa, İran'a da hâlâ ihtiyaç var demektir. Şarku’l Avsat’ın  Majalla'dan aktardığı analize göre herkesin hesaba kattığı yeni gelişme, Başkan Donald Trump'ın İran'a karşı katı tavrı ve Putin ile iyi ilişkiler kurma arzusuyla Beyaz Saray'a dönmesi. Zira Moskova-Washington ilişkileri Başkan Joe Biden ile yaşanan yüzleşme sonrasında en tehlikeli noktaya ulaştı. İngiliz The Economist dergisinin belirttiği gibi, Putin ve Trump'ın ortak noktası, Avrupa siyasetini bölmeye yönelik isteklilikleridir. Putin Avrupa'yı bölmek, Trump ise Avrupa'yı ekonomik müzakerelerde zayıflatmak istediği için bu konuda istekli.

Trump'ın Ukrayna savaşını bir telefon görüşmesiyle sona erdirme yönündeki söylemi, Trumpvari bir “fantezi”den başka bir şey değil. Nitekim iş ciddiye bindiğinde Trump, “Ukrayna sorunu Ortadoğu sorunundan daha zor” dedi. Ayrıca Trump, İran'a karşı şu ana kadarki başkanların hepsinden daha azami baskı uygulamakta ısrar ediyor. The Economist'e göre İran'dan bölgesel hedeflerinden vazgeçmesini isteyecek, aksi takdirde İran'ın nükleer programına karşı İsrail ile askeri bir harekât ve belki de bir rejim değişikliği olasılığı ortaya çıkacak. Trump'ın tek isteğinin Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un ile yaptığı gibi Dini Lider Hamaney ile bir fotoğraf vermek olduğunu düşünenler de var.

Johns Hopkins'ten Mara Karlin'e göre, “Ukrayna ve Ortadoğu'daki savaş, tüm kaynakların ve toplumların seferber edilmesi, devlet faaliyetleri yerine savaş meselelerine öncelik verilmesi yoluyla topyekûn bir savaşa doğru ilerliyor.”

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.