Zelenskiy 2. yıl dönümünde Rusya-Ukrayna Savaşı'nı değerlendirdi: 'Özgürlük için savaş'

AA
AA
TT

Zelenskiy 2. yıl dönümünde Rusya-Ukrayna Savaşı'nı değerlendirdi: 'Özgürlük için savaş'

AA
AA

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Rusya'nın "Kiev'i 3 günde ele geçirme" planının Hostomel köyünde başladığını belirterek "İki yıl önce düşmanın çıkarma kuvvetlerini burada ateşle karşıladık, iki yıl sonra dostlarımız ve ortaklarımızla burada buluşuyoruz. Bu da 2 yıl boyunca katettiğimiz yolu ve 24 Şubat (2022) ile bugün arasındaki farkı sembolik ve anlamlı şekilde ifade ediyor." değerlendirmesinde bulundu.

Zelenskiy, Rusya-Ukrayna Savaşı'nın ikinci yılı dolayısıyla Ukrayna'ya gelen Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Kanada Başbakanı Justin Trudeau ve Belçika Başbakanı Alexander De Croo ile savaşta zarar gören köylerden Hostomel'de düzenlenen anma törenine katıldı.

Sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada iki yıldır süren savaşı değerlendiren Zelenskiy, şunları kaydetti:

"Rusya'nın 'Kiev'i 3 günde ele geçirme' planı Hostomel'de başladı. İki yıl önce düşmanın çıkarma kuvvetlerini burada ateşle karşıladık, iki yıl sonra dostlarımız ve ortaklarımızla burada buluşuyoruz. Bu da 2 yıl boyunca katettiğimiz yolu ve 24 Şubat (2022) ile bugün arasındaki farkı sembolik ve anlamlı şekilde ifade ediyor."

Zelenskiy, Ukrayna halkının savaşın ilk 3 gününde ayakta kaldığını, dördüncü gününde düşmediğini, beşinci günü de savaştığını dile getirerek "Ve sonra bir ay, sonra 6 ay ve şimdi 2 yıl. Özgürlük için savaş. Yaşam savaşı, konuşmalarımda her zaman söylediğim gibi, inanılmaz insanlar tarafından kahramanca sürdürülüyor; büyük bir ülkenin büyük insanları." ifadelerini kullandı.

Her normal insanın savaşın sona ermesini istediğine işaret eden Zelenskiy, şöyle devam etti:

"Ancak hiçbirimiz Ukrayna'nın bitmesine izin vermeyeceğiz. Bu nedenle 'savaşın sona ermesi' ifadelerine her zaman 'bizim şartlarımızla' ifadesini ekliyoruz. Bu yüzden 'barış' kelimesinin ardından her zaman 'adil' kelimesi gelir. Bu nedenle gelecek tarihte 'bağımsız' kelimesi her zaman 'Ukrayna' kelimesinin yanında yer alacak. Hayatımızın 730 günü boyunca bunun için savaşıyoruz ve kazanacağız."



Savaştan kısa bir süre önce

İsrail'in Güney Lübnan'a düzenlediği saldırılardan dumanlar yükseliyor (AFP)
İsrail'in Güney Lübnan'a düzenlediği saldırılardan dumanlar yükseliyor (AFP)
TT

Savaştan kısa bir süre önce

İsrail'in Güney Lübnan'a düzenlediği saldırılardan dumanlar yükseliyor (AFP)
İsrail'in Güney Lübnan'a düzenlediği saldırılardan dumanlar yükseliyor (AFP)

Husam İytani

İsrail'in son saldırısının belki de en kötü sonuçlarından biri, gerçeği kavrama konusunda giderek artan yetersizlik duygusudur. Lübnanlıların her geçen gün daha da perişan hale gelen günlük hayatlarıyla en yakından bağlantılı yerlerde olup bitenlere yabancılaşma duygusudur.

İsrail servislerinin, Hizbullah üyelerinin İsrail’in mutlaka hackleyeceği ve sızacağı cep telefonları yerine daha güvenli olacağını düşünerek kullandıkları çağrı cihazı olarak bilinen iletişim cihazlarını patlatmakta kullandığı gelişmiş ve ileri teknoloji, bırakın sıradan vatandaşları, gözlemciler için bile anlaşılması kolay değil. İsrail'in Lübnan ve Suriye'deki binlerce iletişim cihazına nasıl sızıp patlattığına dair teknik detaylar ve bunların ister Amerikan medyasının bildirdiği gibi birkaç gün önce gelen yeni cihazlar, isterse diğer medya araçlarının belirttiği gibi İsraillilerin bataryalarını ısıtarak patlatmanın bir yolunu bulabildikleri eski cihazlar olması bir yana, bu mesele birçok Lübnanlının istekleri ile yaşamak ve katlanmak zorunda kaldıkları şeyler arasında büyük bir engel oluşturuyor. Patlamalarda ölenler arasında masumların da olduğunu söylemek de yeni bir bilgi değil.

Hizbullah yetkililerinin yaşadığı ve Lübnanlıların sonuçlarına katlandığı paranoya, Hizbullah’ın ülkeyi içine soktuğu bu savaşın ne getireceğini sormaya cüret edenlere karşı üstten bakış, onları ihanetle, teslimiyetle, umutsuzluğu yaymakla suçlamak, artık kendisi için güçlerin seferber edilmesi gereken “büyük hedef” bahanesiyle göz ardı edilebilecek bir şey değil. Çünkü artık sadece özel unsurlarını ikna eden Hizbullah’ın saçmalıkları ve kibri karşısında her gün yüzünde patlayan bir skandala dönüşüyor gibi görünen bir savaşta, Lübnan halkının seferber edeceği bir gücü kalmamış durumda. “Hedef”e gelince, belirsizliği gittikçe artıyor ve Rakka, Deyrizor, Zabadani ve Sana'dan geçtikten sonra yol haritasını anlamak zorlaşıyor.

Bir saatten kısa bir süre içinde 2.800'den fazla “mücahidin” yaralanmış olması, güvenlik operasyonlarıyla ilgilenenlerin dikkatli ve detaylı takibini gerektirebilecek bir konu. Peki ama bu olay Hizbullah kontrolündeki bölgelerde veya yakınında ikamet eden vatandaşlar için ne anlama geliyor? Bunun, belki Filistin için özgürlük isteyen ama çocuklarının yaşamasını tercih eden bölge sakinleri üzerinde ne gibi etkileri olacak? Bu, ahlaki sorgulamaya tabi tutulmaması gereken bir mukayesedir.

İletişim cihazlarının bu kadar büyük çapta bir operasyonla patlatılmasının ve çok sayıda Hizbullah üyesinin ve bazı İranlı diplomatların (ve elbette sivillerin) ölmesinin veya yaralanmasının, bir sonraki savaşın Lübnan'a ne getireceğine dair kötü bir alamet olduğunu söylemek kaçınılmaz. İsrail'in, güneydeki çatışmanın ilk günlerinden bu yana, yüzlerce Hizbullah üyesini avlamasını veya askeri yetkilisi Fuad Şükür’e suikast düzenlenmesini ve hatta Hizbullah'ın Suriye'nin Masyaf bölgesinde bulunan bilimsel bir araştırma merkezine baskın düzenlemesini ve havaya uçurmasını sağlayan büyük güvenlik zaafı,  İsrail'in yalnızca Hizbullah planlamacıları ile askeri ve güvenlik liderlerinin şimdiye kadar aklına gelmeyen alanlara kadar sızdığı anlamına gelmiyor. Aksine bu aynı zamanda beklenen savaşın Lübnanlıların daha önceki savaşlarda görmediği yeni bir savaş türü olacağı anlamına da geliyor.

İletişim cihazlarının bu kadar büyük çapta bir operasyonla patlatılması ve çok sayıda Hizbullah üyesinin ve bazı İranlı diplomatların (ve elbette sivillerin) ölmesi veya yaralanması, bir sonraki savaşın getirebileceklerine dair kötü bir alamettir.

Bu gerçeklere ilaveten, birkaç gün önce bir Hizbullah yetkilisinin Hizbullah’ın onayı olmadan seçilmiş herhangi bir cumhurbaşkanına suikast düzenlemekle ilgili yaptığı tehditler, iç yıkım faktörlerinin, vahşi düşmanların eliyle gerçekleşen dış yıkımla birleştiği ülkeyi neyin beklediğine dair kasvetli bir tablo sunuyor. Lübnan'ın kronik krizlerinden çıkma girişimlerini engelleyen siyasi boşluk, ancak Hizbullah’ın istediği yönde bitecektir. Bu ise yaşamın her alanında sadece daha fazla yıkıma yol açan bir yöndür. Daha fazla yıkım getiren kapalı bir yıkım çemberidir.

Önceki deneyimlerle, özellikle de Hizbullah’ın hemen ardından Lübnan devleti üzerindeki kontrolünü deklare ettiği ve başkent Beyrut'u işgal ettiği Temmuz 2006 savaşıyla karşılaştırıldığında, İsrail'in Lübnan'a yönelik herhangi bir savaşı, Hizbullah'ın toplum, otorite ve devlet üzerindeki kontrolünü artırmasıyla sona erecek gibi görünüyor. Keza yıllardır anlaşılması güç ve anlaşılması zor sonuçlar üreten bir hızla dönen Lübnan'ın yaşanabilir bir versiyonunun üretilmesine yönelik tüm çabaları uzak bir geleceğe erteleyecek gibi görünüyor.

Trajediyi dört dörtlük yapansa, seyirciler, sempatizanlar ya da masumları kurtarmak için müdahale etmeye istekli olanlar olmadan gerçekleşmesidir.

Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.