Ermenistan Dışişleri Bakanı Mirzoyan: Ülkelerle bağlantı kurduğunuzda barışın tesisine olumlu etkileri oluyor

Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan, "Diğer ülkelerle bağlantı kurduğunuzda sadece ekonominize katkı sağlamıyorsunuz, aynı zamanda barışın tesis edilmesi anlamında da olumlu etkileri oluyor. Biz, bunu bölgemizde yaşayarak gördük." dedi.

AA
AA
TT

Ermenistan Dışişleri Bakanı Mirzoyan: Ülkelerle bağlantı kurduğunuzda barışın tesisine olumlu etkileri oluyor

AA
AA

Antalya Diplomasi Forumu'nda düzenlenen "Uluslararası Ticaret, Bağlantısallık ve Karşılıklı Bağımlılık" başlıklı "ADF Round"da uluslararası ticarette bağlantısallık ve birbirine bağımlılık konuşuldu.

Anadolu Ajansının (AA) "Global İletişim Ortağı" olduğu, Belek Turizm Bölgesi'ndeki NEST Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen Antalya Diplomasi Forumu 2024'te moderatörlüğünü gazeteci Melinda Nucifora’nın üstlendiği "ADF Round"a Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Irak Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan, Cibuti Dışişleri Bakanı Mahmud Ali Yusuf, Ruanda Dışişleri Bakanı Vincent Biruta, Macaristan Ulusal Ekonomi Bakanı Marton Nagy, Türk Yatırım Fonu Başkanı Baghdad Amreyev, Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü Genel Direktörü Daren Tang, Avrupa Birliği Körfez Bölgesi Özel Temsilcisi Luigi Di Maio, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Almanya Dış Ticaret ve Ekonomik Kalkınma Birliği (BWA) Yönetim Kurulu Başkanı Michael Schumann ve Hepsiburada Yönetim Kurulu Başkanı Hanzade Doğan Boyner katıldı.

Irak Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Hüseyin, Irak'ın da diğer ülkelerde olduğu gibi dünyanın geri kalanına bağlantılı olduğunu belirterek, şunları söyledi:

"Irak, aynı zamanda pek çok savaş nedeniyle izole kalmış bir ülke. 2005’ten itibaren Irak'ı çeşitli düzeylerde, özellikle diplomatik ve ekonomik bağlar açısından dünyanın geri kalanıyla daha irtibatlı hale getirmeye çalışmaya başladık. Hala ekonomimizi düzlüğe çıkarmaya çalışıyoruz çünkü ekonomimiz bu savaşlar nedeniyle mahvolmuş durumdaydı. Yaptırımların da etkisi vardı. O yüzden de yeniden yapılanma sürecinde ekonomimiz teknolojiden ve inovasyondan yararlanmak durumundaydı."

Kovid-19 döneminde ve Rusya-Ukrayna Savaşı'yla petrol fiyatlarında yaşanan düşüşten de oldukça etkilendiklerini anlatan Hüseyin, "Diğer ülkelerle irtibatımız da bundan büyük darbe aldı ve ülkenin ekonomisinin güvence altına alınması konusunda sorunlar yaşadık çünkü büyük oranda petrole bağlı bir ülkeyiz. Ekonomisi petrole bağlı olan bir ülkeyiz." diye konuştu.

Hüseyin, şu anda bunu çeşitlendirmeye çalıştıklarını belirterek, "Yakında sadece petrol değil doğal gaz ülkesi haline de geleceğimizi düşünüyoruz. Bunu yapabilmemiz için de tabii ki diğer ülkelerle bağlantımızın olması gerekiyor. Sonuç olarak her ülkenin dış dünyayla bağlantılı olması gerekiyor fakat bizler komşu ülkelerimize büyük oranda bağımlı durumdayız." ifadelerini kullandı.

"Ermenistan, denize kıyısı olmayan bir ülke"

Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan, uluslararası ticaret için insanların birbirleriyle irtibatının artması gerektiğini, kültür olarak birbirine yakınlaşılması gerektiğini vurgulayarak, "Ermenistan, denize kıyısı olmayan bir ülke, o yüzden de Ermeniler olarak uluslararası ticaretin tabii ki bir parçası olmamız gerektiğinin elzem olduğunu biliyoruz. Sadece denize kıyısı olmayan bir ülke değiliz, aynı zamanda sadece iki sınırımız açık yani diğer iki komşumuzla sınırlarımız 30 yılı aşkın süredir kapalı durumda." şeklinde konuştu.

Sınır kapılarının açılmasının sadece ekonomik açıdan değil siyasi açıdan da faydalı olacağının altını çizen Mirzoyan, sözlerini şöyle tamamladı:

"Diğer ülkelerle bağlantı kurduğunuzda sadece ekonominize katkı sağlamıyorsunuz, birbirinize bağımlı hale gelme imkanı da sağlıyor ve bunun barışın tesis edilmesi anlamında da olumlu etkileri oluyor. Biz, bunu bölgemizde yaşayarak gördük, o yüzden de geçiş noktalarının açılması, ticaretin kolaylaştırılması anlamında çeşitli inisiyatifler aldık ve bunun da barışa katkısının olduğunu gördük."

"Sahra Altı ülkelerde çok kırılgan ekonomisi olanlar var"

Cibuti Dışişleri Bakanı Yusuf, Afrika'nın bu konularda bazen eğilimin farklı ilerlediği bir kıta olabildiğinin altını çizerek, şunları söyledi:

"Şu anda Kızıldeniz'de olanlarla ilgili şunu söyleyebilirim, buradaki deniz trafiği oldukça fazla ve Avrupa'nın dış ticaretinin yüzde 40’ı buradan geçiyor. Kasımda buna yönelik sorunlar ortaya çıktığında ve trafik aksamaya başladığında ilk haftanın etkileri inanılmaz oldu. Buradan geçen gemilerin yüzde 50’si artık geçemez oldu o dönemde ve ticaret hacminin yüzde 40’ı bu işten etkilendi."

Farklı yöntemlerden yararlanılarak bu tür sorunlara karşı dayanıklı hale gelmenin önemini vurgulayan Yusuf, şunları kaydetti:

"Jeopolitik gerilimlerin küresel ekonomiye etkilerinin olduğunu görüyoruz. Sahra Altı ülkelerde çok kırılgan ekonomisi olanlar var. O yüzden de ulaşım maliyetlerinin bu şekilde artmasının çok önemli sonuçları beraberinde getirebileceği ülkeler var. Aden Körfezi'nde, Kızıldeniz’de ve Süveyş Kanalı’ndaki bu tür aksaklıklar, küresel büyüme oranlarına da yansıyacaktır. Bu tür konulara yönelik yenilikçi çözümler bulunması lazım. Yemen’i bombalamak, bu anlamda bir çözüm değil kesinlikle."

"Artık ülkeler izole bir şekilde mevcudiyetlerini sürdüremiyor"

Ruanda Dışişleri Bakanı Biruta, küreselleşme, teknolojik gelişmeler ve ekonomik entegrasyonun kolektif geleceği şekillendiren faktörler olduğunu belirterek, "Uluslararası ticaret, aslında dünya ekonomisine can veren bir şey. Mal, hizmet ve fikirlerin sınırları aşarak ticareti hem yenilikçiliği hem de küresel anlamda refahı teşvik ediyor. Uluslararası ticaretin kalbinde de tabii ki bağlılık var." değerlendirmesinde bulundu.

Dijitalleşen dünyanın dijital olarak da anında iletişim kurabilme ve kıtalar arasında doğrudan hızlı şekilde bilgi alışverişi anlamına geldiğini anlatan Biruta, "Tabii bağlılık, birbirine bağımlılığı da yanında getiriyor. Artık ülkeler, izole şekilde mevcudiyetlerini sürdüremiyor." dedi.

"Devletlerin teşvik etmesi gerekiyor"

Macaristan Ulusal Ekonomi Bakanı Nagy, Batı dünyası ve Avrupa Birliği'nin (AB) daha önce ticaret ve rekabet anlamında üstünlüğe sahip olduğunu kaydederek, "Fakat şu anda özellikle Avrupa, bunu kaybetmiş durumda. Artık bu yeni sektörlerde bayağı geride kaldık. Mesela 5G, robotik, yapay zeka, elektrikli araçlar vesaire gibi birçok sektörde gerideyiz." ifadelerini kullandı.

Gelecek 5 yılda ABD ve Çin'in, Avrupa'ya kıyasla gayrisafi milli hasılalarının yüzde 20 daha fazlasını bu teknolojilere ayıracağını belirten Nagy, bunun "Avrupa için intihar" demek olduğunu söyledi.

Nagy, teknolojik yatırımların çok pahalı olduğunu dile getirerek, "Devletlerin bunu teşvik etmesi gerekiyor çünkü hem tüketici hem de üretici için bunlar çok pahalı. Bir süre sonra bunun faydalarını görmeye başlayacağız." dedi.

"İnsanlara destek olmamız ve yaratıcılığı desteklememiz gerekiyor"

Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü Genel Direktörü Tang, fikri mülkiyetin inovasyon, teknoloji, dijitalleşme ve girişimciliği hızlandırdığını belirterek, "Şirketler ve ülkeler yenilikler yaptıkça ve dijitalleştikçe değer yaratmada patentler, ticari markalar, markalar, tasarımlar, teknik bilgi ve veriler gibi maddi olmayan varlıklara doğru dramatik bir geçiş görüyoruz. Bugün küresel şirketlerin elinde yaklaşık 70 trilyon dolar değerinde soyut varlıkları var." dedi.

Fikri mülkiyet başvurularında ciddi bir coğrafi değişimin söz konusu olduğunu vurgulayan Tang, "Türkiye fikri mülkiyet başvuruları, şu anda dünyanın 3. en büyük tasarım başvuru sahibi ve 4. en büyük ticari marka başvuru sahibi konumunda. Yani fikri mülkiyet, sadece Avrupa ve Kuzey Amerika gibi geleneksel güç odaklarından değil Latin Amerika gibi, Asya gibi ülkelerden geliyor." ifadelerini kullandı.

Tang, yeni kurulan şirketlerin, KOBİlerin ve gençlerin desteklenmesi gerektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Bu çelişkili ve çatışmalı dünyada insanların daha önce olduğundan çok daha fazla bir arada olmaya ihtiyacı var. Şimdi bir şeyler icat ettiğiniz zaman bunu belki bireysel olarak yapıyorsunuz ama bundan para kazanmak istediğinizde başka insanlara ihtiyacınız oluyor. Bu anlamda bizlerin de insanlara destek olmamız ve yaratıcılığı desteklememiz gerekiyor."

"Çok taraflı ilişkilere odaklanmamız gerekiyor"

AB Körfez Bölgesi Özel Temsilcisi Di Maio, artık dünyada iki tip dinamiğin olduğunu belirterek, "Bunlardan biri beklenmedik olaylar. Ukrayna'da olanlar gibi, Kovid-19 gibi. Şimdi de Gazze çatışması var. İkinci dinamik ise ikili bir dönüşüm, dijital ve teknolojik dönüşüm. Şimdi bu iki şey Avrupa'da ham madde ihtiyacını artırıyor, artık 2030'da ham madde ihtiyacımız 4 katına çıkmış olacak." diye konuştu.

Karar verme mekanizmalarının artık değişmesi gerektiğini söyleyen Di Maio, "İki kutuplu bir dünyadan çok kutuplu bir dünyaya geldiğimiz bu dönemde çok taraflı ilişkilere odaklanmamız gerekiyor." dedi.

"Ekonomi ve ticari anlaşmalar da ittifaklarda değişikliklere neden olabilir"

Türk Yatırım Fonu Başkanı Amreyev, bağlantısallık ve birbirine bağımlılığın, küresel hale gelmiş dünyanın elzem bir unsuru olduğunun altını çizdi.

Belirsizliğin oluştuğu ortamda ülkelerin birbiriyle işbirliği yapmaları gerektiğini belirten Amreyev, şöyle devam etti:

"Çünkü bunlar ortak sorunlar fakat buna kim öncü olacak? Dünyanın karşı karşıya olduğu sorunlarda kimler öncülük edecek? Çünkü çok taraflı mekanizmalar söz konusu. Küresel kurumlar, bu sorunlarla yeterli şekilde baş edemiyor. O yüzden de ülkeler arasındaki gerginliklerin artması sonucunda bunun örneklerini görüyoruz."

Amreyev, dünyada bu yıl 64 ülkede seçim olacağını anlatarak, "Bunlar da çeşitli belirsizliklere yol açabilir. Bunlar, küresel piyasalara etki edebilir ve burada değişiklikler olması, ekonomi ve ticari anlaşmalar da ittifaklarda değişikliklere neden olabilir, küresel olarak yapılan işbirliklerine olumsuz etki de edebilir." ifadelerini kullandı.

"Ticaret, en büyük barış kaynağıdır"

TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, 1996'da Gümrük Birliği'ne geçişin, Türkiye'yi pozitif etkilediğini söyleyerek, "Bu, esasında şunu göstermektedir: Ticaret zenginleştirir, korumacılık fakirleştirir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin istikrarlı ve refah için ticaretin daha serbest olması şart. Dünyaya entegre olmuş, iş yapma ortamını iyileştirmiş ülkeler, hem daha zengin hem daha huzurlu olacaktır." diye konuştu.

İki büyük dünya savaşını çıkaran Avrupa ülkelerinin birbirlerine artık düşman olarak değil ticaret partneri gözüyle baktığını dile getiren Hisarcıklıoğlu, "Kurdukları bu ekonomik birlik sayesinde tarihte ilk defa Batı Avrupa, 80 senedir kendi bölgesinde savaş görmüyor çünkü ticaret, en büyük barış kaynağıdır. Ticaret yapan savaşı konuşmaz, birbirine kötü bakmaz." değerlendirmesinde bulundu.

"Vize işlemlerinin kolaylaştırılması, önemli gündem maddelerinden biri haline getirilmeli"

Almanya Dış Ticaret ve Ekonomik Kalkınma Birliği (BWA) Yönetim Kurulu Başkanı Schumann da böyle bir dönemde barışın en büyük öncelik olması gerektiğine dikkati çekerek, "Çünkü yalnızca çatışmaların önlenmesi, bizi ticaretin artırılması gibi bir yola götürecektir. O yüzden de bu tür sorunlardan kurtulup düzlüğe kavuştuğumuzda da ticaretin kolay hale gelebileceğinden bahsedebileceğiz." diye konuştu.

Sınır geçişlerinin ve vize işlemlerinin kolaylaştırılmasının ticaretteki yavaşlamanın önüne geçme imkanı sağlayacağını belirten Schumann, şu ifadeleri kullandı:

"Vizelerin kaldırılması konusunda özellikle de iş insanları, yatırımcılar ve akademisyenlerin Almanya'ya gelmesi, daha da kolay hale getirilmeli çünkü Almanya'nın ekonomik olarak büyümesi, milyonlarca Türk'ün katkısı olmadan mümkün olamazdı. Bugün hala Türk girişimciler ve Türk iş insanları, Almanya'da değer yaratılmasına büyük katkı sağlıyor. Vize işlemlerinin kolaylaştırılması, bu anlamda önemli gündem maddelerinden biri haline getirilmeli."

"Jeopolitik, teknolojik yeniliklerin bazen önüne geçebiliyor"

Hepsiburada Yönetim Kurulu Başkanı Doğan Boyner de yeni dünyada ticaretten bahsederken geleneksel mal ve hizmet ticaretinden daha ziyade yazılım, veri ve teknolojik hizmetler ticaretinden söz etmek gerektiğini vurguladı.

Teknolojinin birçok sorunu çözebileceğini dile getiren Doğan Boyner, şunları kaydetti:

"Jeopolitik, teknolojik yeniliklerin bazen önüne geçebiliyor. Sonuçta teknolojinin ilerlettiği bir küresel büyüme çerçevesinde sürdürülebilir olması ve bütün uluslara fayda sağlayabilmesi için Amerika-Çin blokunun ötesinde bir şey gerekiyor ve ulusların kendi teknolojik stratejilerinin olması gerekiyor, kendi yeniliklerini yapmaları gerekiyor ve işbirliği yapması gerekiyor."



Moskova, Oreşnik füzelerinin aktif hizmete girdiğini duyurdu

Rusya Savunma Bakanlığı, Belarus'ta yeri açıklanmayan bir bölgede gerçekleştirilen eğitim tatbikatı sırasında Rus yapımı "Oreşnik" füze sistemini gösteren bir fotoğraf yayınladı (AP)
Rusya Savunma Bakanlığı, Belarus'ta yeri açıklanmayan bir bölgede gerçekleştirilen eğitim tatbikatı sırasında Rus yapımı "Oreşnik" füze sistemini gösteren bir fotoğraf yayınladı (AP)
TT

Moskova, Oreşnik füzelerinin aktif hizmete girdiğini duyurdu

Rusya Savunma Bakanlığı, Belarus'ta yeri açıklanmayan bir bölgede gerçekleştirilen eğitim tatbikatı sırasında Rus yapımı "Oreşnik" füze sistemini gösteren bir fotoğraf yayınladı (AP)
Rusya Savunma Bakanlığı, Belarus'ta yeri açıklanmayan bir bölgede gerçekleştirilen eğitim tatbikatı sırasında Rus yapımı "Oreşnik" füze sistemini gösteren bir fotoğraf yayınladı (AP)

Rusya Savunma Bakanlığı bugün yaptığı açıklamada, nükleer savaş başlığı taşıma kapasitesine sahip Oreşnik (Oreshnik) füze sisteminin aktif hizmete girdiğini duyurdu. Bu açıklama, Ukrayna'daki savaşı sona erdirmek için devam eden barış görüşmelerinde müzakerecilerin bir atılım sağlamaya yönelik çabalarının sürdüğü bir dönemde geldi.

Bakanlık, füzelerin konuşlandırıldığı komşu Belarus'ta bu olayı kutlamak için kısa bir tören düzenlendiğini duyurdu.

Bakanlık, konuşlandırılan füze sayısı veya diğer ayrıntıları açıklamadı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, bu ayın başlarında Oreşnik füze sisteminin bu ay muharebe hizmetine gireceğini söylemişti.

Binlerce kilometrelik menzil

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre geçen aya kadar bu yeni silah bilinmiyordu ve Putin, bu nedenle 3 bin ila 5 bin 500 kilometre arasındaki hedeflere ulaşabilen "orta menzilli" bir balistik füze olarak tanımladı.

Cenevre'deki Birleşmiş Milletler Silahsızlanma Araştırma Enstitüsü'nde (UNIDIR) araştırmacı olan Pavel Podwig, Ostroznosti haber kuruluşuna verdiği demeçte, Oreşnik füzesinin neredeyse tüm Avrupa için de bir tehdit oluşturabileceğini söyledi.

2019 yılına kadar, Soğuk Savaş sırasında 1987'de imzalanan Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması (INF Anlaşması) uyarınca, Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri'nin bu tür füzeleri konuşlandırması yasaktı.

Ancak 2019'da ABD Başkanı Donald Trump, Moskova'yı anlaşmayı ihlal etmekle suçlayarak Washington'u anlaşmadan çekti ve böylece yeni bir silahlanma yarışının önünü açtı.

Devlet haber ajansı TASS'a göre, ilk başarılı testi 2012'de gerçekleştirilen RS-26 Roubej silah programı, dünyanın herhangi bir yerindeki herhangi bir hedefi vurabilmesi beklenen yeni nesil süpersonik Avangard sistemlerinin geliştirilmesiyle "eş zamanlı" olarak bu projeyi hayata geçirecek kaynakların bulunmaması nedeniyle 2018'de donduruldu.


Netanyahu’nun Somaliland hamlesi ‘Büyük İsrail’ tartışmalarını yeniden alevlendirdi

Arap Birliği Komsiyonu’nun daimi temsilciler düzeyinde yapılan toplantısından bir kare (Arap Birliği)
Arap Birliği Komsiyonu’nun daimi temsilciler düzeyinde yapılan toplantısından bir kare (Arap Birliği)
TT

Netanyahu’nun Somaliland hamlesi ‘Büyük İsrail’ tartışmalarını yeniden alevlendirdi

Arap Birliği Komsiyonu’nun daimi temsilciler düzeyinde yapılan toplantısından bir kare (Arap Birliği)
Arap Birliği Komsiyonu’nun daimi temsilciler düzeyinde yapılan toplantısından bir kare (Arap Birliği)

İsrail'in Somaliland'ı ‘bağımsız devlet’ olarak tanıma kararı, Filistinlilerin bu ayrılıkçı bölgeye yerleştirileceğine ve İsrail'in Kızıldeniz kıyılarını gören bölgede askeri üsler kuracağına dair endişeleri artırdı.

Somali Başbakanı Hamza Abdi Barre, ‘İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Somaliland'daki planının Afrika Boynuzu'nda gerilimi tırmandıracağı’ uyarısında bulundu. Barre, bu hamlenin ‘Sudan, Somali ve diğer ülkeler dahil olmak üzere bölge için ciddi sonuçlar doğuracağını’ söyledi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, cuma günü, Somaliland'ı ‘bağımsız egemen bir devlet’ olarak tanıdığını duyurdu. Böylece Somali içindeki ‘ayrılıkçı bölge’ ilk kez tanındı. Somaliland Cumhurbaşkanı Abdurrahman Muhammed Abdullahi Arawa, bu hamleyi ‘tarihi bir an’ olarak nitelendirdi.

İsrail'in Somaliland’ı tanıma kararı, Arap, İslam ve Afrika ülkeleri tarafından kınandı. Arap ve İslam ülkeleri, Arap Birliği (AL), Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ve Afrika Birliği Komisyonu, İsrail'in bu adımını tamamen reddettiklerini belirten açıklamalar yayınladı. Somali Başbakanı Barre, İsrail’in tanıma kararını Gazze Şeridi'nden Filistinlilerin yerinden edilmesiyle ilişkilendirdi. Barre, pazar günü Al-Qahera News'e verdiği röportajda “Tüm işaretler Netanyahu'nun Gazzelileri Somaliland'a yerleştirmeyi planladığını teyit ediyor” dedi. Somalili yetkili, ‘ülkesinin bunu kabul etmeyeceğini’ vurgularken Filistin halkının kendi topraklarında yaşama ve kendi bağımsız devletine sahip olma hakkı olduğunu belirtti.

İsrail'in Somaliland’ı tanımasının Netanyahu’nun ‘Büyük İsrail’ adlı planının bir parçası olduğuna inanan Barre, İsrail'in, Somali'nin kuzeyindeki varlığının Kızıldeniz ve Babu’l-Mendeb Boğazı'nı kontrol etmesine ve bölgede askeri üsler kurmasına olanak sağlayacağını düşünerek, mevcut siyasi ve bölgesel koşulları istismar etmeye çalıştığını belirtti.

Somali hükümeti tarafından cuma günü yapılan açıklamada ‘Filistin işgalini ve Filistinlilerin zorla yerinden edilmesini kategorik olarak reddedildiği’ belirtilerek ‘Somali’nin Filistin halkının vatansız bırakılmasını asla kabul etmeyeceği’ vurgulandı.

Açıklamada ayrıca, Somali'yi vekalet savaşlarına sürükleyecek veya bölgesel ve uluslararası düşmanlıkları ülkeye taşıyacak herhangi bir yabancı askeri üs veya düzenlemenin kurulmasına izin verilmeyeceğinin altı çizildi.

dsgthy
İsrail'in hamlesinin ardından Cuma günü Somali hükümeti toplantısı (SONNA)

Somaliland bölgesinden araştırmacı ve siyasi analist Numan Hasan, ‘Somaliland hükümetinin Filistinlilerin kendi topraklarına yerleştirilmesini kabul etmeyeceğini’ düşünüyor. Somalilandlı yetkililer, bölgenin bağımsız bir devlet olarak tanınması için herhangi bir siyasi çözümü engelleyeceğini düşünen Hasan, Filistinlilerin yerinden edilmeyi reddettiklerini açıkça ifade ettiklerini ve halkın da aynı fikirde olduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’a konuşan Hasan, Somaliland hükümetinin, komşu ülkelere zarar vermemeleri koşuluyla, bölgede İsrail askeri üslerinin kurulmasına itiraz etmeyeceğini düşündüğünü, özellikle Arap ve İslam dünyasının İsrail'in tanınmasını reddetmesi gibi son gelişmeler çerçevesinde bölgenin herhangi bir dış müdahaleye hazırlıklı olması gerektiğini söyledi.

Numan Hasan'a göre bağımsızlığın tanınması Somaliland hükümetinin birincil hedefi olmaya devam ediyor. Hasan, Bu adımın başka hiçbir ülkenin çıkarlarına zarar vermeyeceğini düşündüğünü belirtti.

Öte yandan Somalili siyasi analist Hasan Muhammed Hac, İsrail'in tanınmasının, kalkınma veya güvenlik bölgeleri ve egemen tesislerin kurulması bahanesiyle yerel halkın veya Filistinlilerin bölgeye yerleştirilmesine kapı açarak, bölgenin demografik yapısı üzerindeki etkisine ilişkin endişeleri artırdığını değerlendiriyor.

Şarku’l Avsat’a konuşan Hac, bu tanıma kararının Kızıldeniz kıyısında ve Babu’l-Mendeb bölgesinde İsrail’in askeri üsleri veya istihbarat tesislerinin kurulmasına kapı açacağına dair endişelerin arttığını belirtti.

Bunun, bölgeyi uluslararası çatışmaların merkezine yerleştireceğini ve Somali'nin iç meselesinden bölgesel ve uluslararası rekabetin sahnesine dönüştüreceğini söyleyen Hac, bu senaryoların (yerinden edilme ve militarizasyon) risklerinin daha geniş bölgeye ve Afrika'ya yayılacağını, kabile gerilimlerini körükleyeceğini ve kapsamlı siyasi çözümlerin şansını zayıflatacağını kaydetti.

Mısır Dışişleri Konseyi üyesi ve Yüksek ve Stratejik Araştırmalar Askeri Akademisi danışmanı Tümgeneral Adil el-Umde, Somali'de yaşananların, ayrılmayı teşvik eden hareketler arasında olumsuz algıları güçlendirerek Afrika devletleri arasındaki parçalanma ve bölünmeyi daha da şiddetlendirdiğini düşünüyor. Somaliland'ın bölünmesinin bölgesel ve uluslararası istikrarı etkileyeceğini, çünkü bu bölgenin dünyadaki çoğu ülkenin stratejik çıkarlarıyla bağlantılı olduğunu söyledi. Umde, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, İsrail'in Somaliland'ı tanımasını, uluslararası toplumun dikkatini Gazze Şeridi'nde yaşananlardan başka yöne çekmek için bölgede yeni bir çatışma cephesi açmak amacıyla kullanmak istediği yorumunda bulundu. Umde, Somali'nin birliğini ve egemenliğini korumak, Kızıldeniz bölgesinde Arap ülkelerinin ve Mısır’ın ulusal güvenliğini korumak için gerekli olduğunu söyledi.

Somali Başbakanı Barre'ye göre ülkesi, İsrail'in hamlelerine karşı egemenliği için bölgesel ve küresel destek bekliyor. Barre, yaptığı açıklamalarda, ülkesinin Netanyahu'nun kararına karşı diplomatik kanalları bir seçenek olarak kullandığını ve ayrıca ülkesinin birliğini savunmak için yasal önlemler aldığını açıkladı. Barre, Somaliland Anayasası’nın bu tür bir eylemde bulunmasına izin vermediğini belirtti.

Somaliland, 1991 yılından bu yana Somali Federal Cumhuriyeti'nden tek taraflı olarak ayrıldığını ilan etti, ancak şimdiye kadar uluslararası taraflarca tanınmadı.


Riyal'in değer kaybı Tahran çarşısında protestolara yol açtı

Tahran'da ekonomik koşulları protesto ederek sokaklara çıkan göstericileri dağıtmak için çevik kuvvet polisi göz yaşartıcı gaz kullandı (EPA)
Tahran'da ekonomik koşulları protesto ederek sokaklara çıkan göstericileri dağıtmak için çevik kuvvet polisi göz yaşartıcı gaz kullandı (EPA)
TT

Riyal'in değer kaybı Tahran çarşısında protestolara yol açtı

Tahran'da ekonomik koşulları protesto ederek sokaklara çıkan göstericileri dağıtmak için çevik kuvvet polisi göz yaşartıcı gaz kullandı (EPA)
Tahran'da ekonomik koşulları protesto ederek sokaklara çıkan göstericileri dağıtmak için çevik kuvvet polisi göz yaşartıcı gaz kullandı (EPA)

İran'ın başkenti Tahran'da, İran riyali'nin dolara karşı tarihi değer kaybını protesto eden tüccarlar ve dükkan sahipleri önderliğinde dün ikinci gün üst üste gösteriler düzenlendi.

Sosyal medyada dolaşan videolarda, Tahran çarşısının çeşitli yerlerinde toplanan kalabalıklar görülüyor. Polis, rejim karşıtı sloganlar atan protestocuları dağıtmak için göz yaşartıcı gaz kullandı.

Protestolar, riyal'in serbest piyasada dolar karşısında yaklaşık 1,39 milyon riyal seviyesine gerilemesinin ardından geldi; riyal bir önceki gün yaklaşık 1,42 milyon riyal seviyesine düşmüş, ardından hafif bir toparlanma göstermişti.

Yargı başkanı Gulam Hüseyin Muhsini Ejei, "döviz piyasası tekelcilerini" uyararak, onlarla "kararlı ve yasal bir şekilde" mücadele edileceğini vurguladı.

Resmi raporlarda, Merkez Bankası Başkanı Muhammed Rıza Farzin'in istifa ettiği ve eski Ekonomi Bakanı Abdulnasır Hemmati'nin yeni Merkez Bankası Başkanı olarak atandığı belirtildi.