Haftanın sürprizleri, çelişkileri ve bunların anlam ve yansımaları

Arap dünyası savaş ve çatışmaların içine çekilmek istemiyor, güvenli ve istikrarlı bir Ortadoğu'nun özlemini duyuyor

İsrail bombardımanının Gazze Şeridi'ne etkileri (AFP)
İsrail bombardımanının Gazze Şeridi'ne etkileri (AFP)
TT

Haftanın sürprizleri, çelişkileri ve bunların anlam ve yansımaları

İsrail bombardımanının Gazze Şeridi'ne etkileri (AFP)
İsrail bombardımanının Gazze Şeridi'ne etkileri (AFP)

Nebil Fehmi

Ortadoğu gerginlik ve çalkantıların yaşandığı bir dönemden geçiyor ve 2023 ile 2024 yıllarının bölgenin geleceğinin şekillenmesinde belirleyici yıllar olacağını söylemek abartı olmaz. Olaylar her geçen gün daha hızlı gerçekleşiyor ve onlarca yıldır aşılmaktan kaçınılan anlaşmalar dağılıyor.

Bilhassa geçen hafta ve hemen öncesindeki birkaç gün pek çok olaya ve sürprize tanık oldu; bunlardan en önemlileri:

- Mısır'ın, operasyonların Refah'a doğru genişlemesine ilişkin uyarılarına rağmen, İsrail, Refah Sınır Kapısının Filistin tarafını ele geçirdi ve Mısır tarafına bakan kapının üzerine İsrail bayrakları astı.

- İsrailli bir bakan, hükümetin savaşın sona ermesinin ardından Gazze'deki durum ile başa çıkmaya yönelik entegre bir planı Haziran 2024'ün ilk haftasının sonuna kadar onaylamaması halinde Başbakanını hükümetten çekilmekle tehdit etti.

- İsrail Dışişleri Bakanı Mısır'ı, Refah Sınır Kapısının kapatılmasından ve açılmasından sorumlu tutarak suçladı. Mısır Dışişleri Bakanlığı yanıtında bunu sert ve kesin bir şekilde yalanladı.

  - Mısır-Katar himayesinde İsrail ile Hamas arasında ateşkes ve rehine takasına ilişkin müzakerelerin aksadığı duyuruldu. Mısır'ın, üzerinde anlaşılan metni değiştirdiği ve taraflara bu değişimin içeriğini gerektiği gibi aktarmadığı gerekçesiyle, aksamadan Mısır'ı sorumlu tutan haberler sızdırıldı.

- İsrail, ABD'nin uyarılarına rağmen Refah'taki askeri operasyonlarına devam ediyor. ABD de kısa bir süre önce Tel Aviv'in Gazze'de binlerce sivilin ölümüne yol açan ihlalleri nedeniyle, bazı ağır bombaların teslimatını erteleyeceğini açıklamasına rağmen, İsrail ile milyarları aşan yeni bir silah anlaşması yaptığını duyurdu.

- İsrail'in Gazze’ye yönelik operasyon planını değiştirdiğine ve değiştirilen planın ABD tarafından örtülü olarak onaylandığına, yeni planın ateşkes müzakerelerinin yeniden başlamasına ve rehinelerin serbest bırakılmasına kapıyı aralayabileceğine dair haberler sızdırıldı.

- Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Kerim Ahmed Han, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Galant hakkında “tutuklama kararı” çıkarılması başvurusunda bulundu. Ayrıca Hamas lideri Yahya el-Sinvar, el-Kassam Tugayları lideri Muhammed Dayf ve Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye hakkında da tutuklama kararı verilmesi talebinde bulundu.

- İspanya, İrlanda ve Norveç “Filistin” devletini tanıdı.

- Azerbaycan'dan dönen bir İran helikopteri İran'ın kuzeybatısında düştü ve Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile Dışişleri Bakanı Emir Abdullahiyan hayatını kaybetti. 19 Mayıs 2024'te bir baraj açılışına katılan İran resmi heyetini taşıyan üç helikopterden düşen tek helikopter buydu. ABD ve İsrail hemen bu olay ile herhangi bir bağlantıları olduğunu inkâr ettiler. Öte yandan olay ile ilgili söylentiler, sızıntılar ve çeşitli açıklamalar çoğalırken, bunları ele almak için henüz çok erken. Ama gergin bir Ortadoğu’nun gölgesinde İran'daki istikrarsızlığın güven verici olmadığını veya iyiye işaret olmadığını da belirtmeliyiz.

- İranlı kurbanlar için yapılan törenlere çok sayıda dünya liderinin yanı sıra, iki ülke arasındaki sınırlı ilişkilere rağmen Mısır Dışişleri Bakanı da katıldı.

- İsrail’in uygulamaları nedeniyle Gazze Şeridi'ndeki gergin duruma rağmen, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan hem İsrail'e hem de Suudi Arabistan'a yeni bir ziyaret gerçekleştirdi. Sullivan, stratejik ilişkiler ile ilgili ABD-Suudi Arabistan müzakerelerini takip etmek ile görevli isimdir.

- İsrailli bakanlara atfedilen ve ABD'nin Filistin devletinin kuruluşunun artık kabul edilebilir ve uygulanabilir bir fikir olmadığını çok iyi bildiğine dair açıklamalar sızdırıldı.

- ABD Dışişleri Bakanı İsrail'i sorumlu tutan bir açıklama yaptı. Açıklamada, İsrail’in, Araplar ile barış isteyip istemediğine karar vermesi gerektiğini açıkça beyan etti. Burada Araplar ile barışın Filistin davası pahasına sağlanamayacağı gerçeğine sıkı sıkı tutunan Suudi Arabistan ile barışa örtülü bir atıf bulunuyor.

- BM Genel Kurulu Filistin heyetine onu üye devletlerin hak ve sorumluluklarına daha da yakınlaştıran birtakım imtiyazlar sundu. Bu adım, ABD’nin, Filistin'i üye devlet olarak kabul eden karar taslağına karşı veto yetkisini kullanmasının ardından geldi.

- Arap zirvesi önemli liderlerinin katılımıyla gerçekleşti. Tipik bir toplantı olan zirvede derinlemesine tartışmalara yeterli zaman ayrılmadı. Uluslararası topluma birçok çağrı ve talepte bulunuldu. Ama durumun kötüleşmesine, ateşkesin sağlanması veya yeterli miktarda insani yardımın temininin ve dağıtımının güvence altına alınmasına yönelik tüm çabalar sekteye uğramasına rağmen, zirvede Araplar, İsrail ve destekçilerine yönelik herhangi yeni önlemler almadılar.

Bu olayların ve çelişkilerin en önemli sonuçlarından biri, Gazze'deki askeri operasyonların devamı, görüntüsü ve sertliği konusunda bir ABD-İsrail yakınlaşmasının varlığıdır. Bu, Arapların dikkat etmesi gereken bir nokta, çünkü Gazze Şeridi'nde gerilimin ve düşük yoğunlukta da olsa askeri operasyonların devam etmesi, sürekli operasyonlar ve bitmek bilmeyen acılar anlamına geliyor.

Bununla bağlantılı olarak, sınır kapılarının genelini, özel olarak da mal ve eşyaların geçtiği kapıları kontrol etmek için bir Amerikan-İsrail anlaşmasının bulunduğuna dair işaretler var. Bunu, yeni faaliyete geçen Amerikan yüzer iskelesi veya İsrail ile Gazze Şeridi arasındaki sınır kapıları yoluyla yapmak konusunda anlaşmış olabilirler. Bu da diğer sınır kapılarından kısıtlı sayıda kişinin geçişine izin verilse de Gazze artık sıkı bir İsrail güvenlik kuşatması altına alınacak demektir.

ABD, Netanyahu'ya ve verdiği sözlere bağlı kalacağına güvenmediği için Mısır tarafına pozisyonunu yumuşatması veya olası ve beklenen İsrail eylem ve ihlallerine karşı tepkisini sınırlı tutması için baskı yapmaya yönelik sistematik bir kampanya da yürütülüyor.

Öte yandan Mısır'ın açıklama ve uyarılarının şiddeti arttı ve İsrail'in eylemlerinin Mısır için kabul edilebilir sınırı aştığı açıkça görülüyor. Mısır kamuoyu, ABD'nin çifte standartlığına çok kızgın ve İsrail'in kibri karşısında da derin bir öfke duyuyor. Belirli ve daha sert diplomatik icraatlarda bulunulması için baskı yapıyor. Mısır'ın olaydan önce İran ile temaslarının artmasının, Kahire’nin cenaze törenine bakanlar düzeyinde katılımının, Mısır'ın genel olarak Ortadoğu'da daha bağımsız pozisyonlar alma arzusunun bir göstergesi olduğuna inanıyorum.

Gazze Şeridi'ndeki askeri operasyonların ve sınır kapılarının kontrolünü ele geçirmenin bir sonraki aşamasının şekli konusunda ABD-İsrail arasında neredeyse fikir birliği olmasına rağmen, iki devletli bir çözüme doğru ilerlemenin metodolojisi ve hatta fizibilitesi konusunda aralarında halen anlaşmazlık var. İsrail artık bu çözümü tartışılabilir alternatif olarak bile kabul etmiyor ve bu da ABD için gerçek bir engel teşkil ediyor. Blinken İsrail ile ilgili açıklamalarını bu nedenle yaptı, çünkü Suudi Arabistan’ın iki devletli çözüm pahasına olmasını reddettiği Arap-İsrail barışı konusunda ilerleme kaydetmek ABD için önemli.  

İsrail'de farklı açılardan bir siyasi kaynama ve gerilim yaşanıyor ve bu durum yetkililer arasındaki çelişkili açıklamalara da yansıdı. İsrailli yetkililer ABD gibi en yakın dostlarla bile kamuoyu önünde sözlü çatışmaya gittikçe daha fazla hazır hale geliyorlar. Bunlara bazı Batılı ülkelerin Filistin Devleti'ni tanıdığını açıklamasının ve Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısının bazı İsrailli yetkililer hakkında tutuklama talebinde bulunmasının ardından yapılan açıklamalar da eklendi.

İsrail'deki kaynama ve gerilimin pek çok nedeni var. Bunlardan ilki, kanun kaçağı, itaatsiz ve kibirli bir devlet olması. Korunmaya ve uluslararası düzeyde kendisinden hesap sorulmamasına alışkın çünkü ırkçılık, soykırım ve zorla yerinden etme uygulamalarına rağmen Batı'nın, özellikle de ABD'nin siyasi kalkanına sahip. Ama birdenbire kendisini neredeyse izole edilmiş halde buldu. Devlet ve yetkilileri olarak, uluslararası mahkemelerde kendisinden hesap sorulur bir devlete dönüştüğünü gördü. İki devletli çözüm çağrısı yeniden büyürken, İsrail'in dostları arasında bile Filistin'i tanıyan ülke sayısı artıyor.

Son günlerde yaşanan gelişmelerin, uluslararası toplumun ve kamuoyunun artık bıktığını ve İsrail'in bu boyuttaki ihlallerini, hukuki ve insani açıdan Filistinlilere yönelik çifte standardı artık kabul edemediğini yansıttığına inanıyorum. Filistinliler ile Arapların yatırım yapması gereken nokta da budur.

Sonuç olarak kendimize karşı dürüst olmalıyız. Arap dünyası savaşlara ve çatışmalara sürüklenmek istemiyor, güvenli ve istikrarlı bir Ortadoğu'nun özlemini duyuyor. Arap dünyası, kapsamlı Arap-İsrail barışının ana ve samimi savunucusudur. Başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını stratejik bir hedef ve temel pozisyon olarak benimsiyor. Fakat gerekiyorsa uygulamalarını ve mekanizmalarını gözden geçirmeli, çünkü koşulları tipik veya geleneksel olarak ele almak, İsrail'in ihlallerine karşı bir tutum benimsemeyip, önlem almamak hepimizin güvenilirliğini sınırlıyor. Bölgedeki uygulamaların doğasına orman kanunları hâkim oluyor ve bu çok tehlikeli.



Bilim insanları uyardı: Ayakta çalışmak sağlığa zararlı olabilir

Araştırmacılar ayakta çalışmanın kalp sağlığına ne iyi ne kötü geldiğini söylüyor (Unsplash)
Araştırmacılar ayakta çalışmanın kalp sağlığına ne iyi ne kötü geldiğini söylüyor (Unsplash)
TT

Bilim insanları uyardı: Ayakta çalışmak sağlığa zararlı olabilir

Araştırmacılar ayakta çalışmanın kalp sağlığına ne iyi ne kötü geldiğini söylüyor (Unsplash)
Araştırmacılar ayakta çalışmanın kalp sağlığına ne iyi ne kötü geldiğini söylüyor (Unsplash)

Ayakta durarak çalışmanın sağlığa sanıldığı gibi faydalı değil, aksine zararlı olabileceği tespit edildi. 

Uzmanlar, özellikle masa başı çalışanların kalp sağlığı gibi nedenlerden dolayı gün içinde hareket etmesini öneriyor. 

Son yıllarda popülerleşen ve ayakta çalışma imkanı da tanıyan ayarlanabilir masaların ise bu soruna bir çözüm sunduğu öne sürülüyor.

Ancak Avustralya'daki Sidney Üniversitesi'nden bilim insanlarının yeni araştırmasına göre bu çalışma biçimi kalp hastalığı riskini düşürmüyor ve başka sağlık sorunlarını beraberinde getirebiliyor.  

International Journal of Epidemiology adlı hakemli dergide dün (16 Ekim) yayımlanan çalışmada, Birleşik Krallık (BK) yurttaşlarının sağlık bilgilerini içeren BK Biyobankası'na kayıtlı yaklaşık 83 bin kişinin verisi incelendi.

Hiçbirinde kalp sağlığı sorunu görülmeyen katılımcılar, günlük hareketlerini ölçen akıllı saat gibi cihazları bileklerine taktı. 

Bilim insanları gün içinde iki saatten uzun süre ayakta durmanın, bacaklarda varis görülmesi veya kan pıhtısı toplanmasını ifade eden derin ven trombozu riskini artırabileceğini kaydetti. İki saatten sonra ayakta geçirilen her 30 dakika için dolaşım sistemi hastalığı riskinin yüzde 0,11 oranında arttığı bulundu.

Araştırmacılar ayrıca ayakta çalışmanın kalp sağlığına bir fayda sağlamadığını gözlemledi. 

Makalenin başyazarı Dr. Matthew Ahmadi "Buradaki temel sonuç, çok uzun süre ayakta durmanın hareketsiz bir yaşam tarzını dengelemeyeceği ve bazı kişilerde dolaşım sağlığı açısından risk yaratabileceği" diyerek ekliyor: 

Daha fazla ayakta durmanın uzun vadede kardiyovasküler sağlığı iyileştirmediğini ve dolaşım sorunları riskini artırdığını tespit ettik.

Bilim insanları çok fazla oturan kişilerin hareket ederek ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarının önüne geçebileceğini söylüyor. 

Çalışmanın yazarlarından Prof. Emmanuel Stamatakis, kalp hastalığı riskini azaltmak isteyenlere şu tavsiyeleri veriyor:

Düzenli ara verin, dolaşın, yürüyerek yapılan bir toplantıya gidin, merdiven kullanın, uzun mesafe araç kullanırken düzenli mola verin veya öğle yemeği saatini masadan uzaklaşmak ve biraz hareket etmek için kullanın.

Dr. Ahmadi ve Prof. Stamatakis'in yer aldığı başka bir çalışmada, günün 11 saatini bile oturarak geçiren kişilerin, günde yaklaşık 6 dakika yoğun veya 30 dakika orta-yoğun egzersiz yaparak kalp hastalığı riskini azaltabileceği saptanmıştı.

Independent Türkçe, Guardian, SciTechDaily, International Journal of Epidemiology, International Journal of Behavioral Nutrition and Physical Activity