Batı İran’ı uyardı: İsrail’e yönelik bir saldırının sonuçları felaket olur

Macron’dan Pezeşkiyan’a: Ortadoğu'da yeni bir gerginlik kimsenin çıkarına olmaz

DMO’ya yakın haber ajansları İsrail'e yönelik bir saldırıda 2 bin kilometre menzilli balistik Hayber füzesinin kullanılabileceğini ima etti (Reuters)
DMO’ya yakın haber ajansları İsrail'e yönelik bir saldırıda 2 bin kilometre menzilli balistik Hayber füzesinin kullanılabileceğini ima etti (Reuters)
TT

Batı İran’ı uyardı: İsrail’e yönelik bir saldırının sonuçları felaket olur

DMO’ya yakın haber ajansları İsrail'e yönelik bir saldırıda 2 bin kilometre menzilli balistik Hayber füzesinin kullanılabileceğini ima etti (Reuters)
DMO’ya yakın haber ajansları İsrail'e yönelik bir saldırıda 2 bin kilometre menzilli balistik Hayber füzesinin kullanılabileceğini ima etti (Reuters)

Batı ülkeleri, İran'ı İsrail'e saldırmasının sonuçlarına karşı uyarırken Ortadoğu, geçtiğimiz hafta Tahran’ın kuzeyinde Hamas lideri İsmail Heniyye'nin ve Lübnan'daki Hizbullah Hareketi’nin üst düzey komutanlarından Fuad Şükür’ün öldürülmesine misilleme olarak İran ve onunla müttefik olan silahlı grupların olası yeni bir saldırı dalgasına hazırlanıyor.

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan dün(Çarşamba), Fransız mevkidaşı Emmanuel Macron ile bir telefon görüşmesi yaptı. Pezeşkiyan, görüşmede ülkesinin ‘Siyonist rejimin işlediği suça uygun şekilde karşılık verme hakkı’ olduğunu söyledi.

‘ABD ve Batı ülkelerinin cılız tutumlarını’ eleştiren Pezeşkiyan, “İran, çıkarlarına ve güvenliğine yönelik saldırılar karşısında asla sessiz kalmayacaktır” dedi.

İran Cumhurbaşkanı sözlerini şöyle sürdürdü:

ABD ve Batı ülkeleri, hiçbir uluslararası yasa ve düzenlemeye uymayan ve bölgede her türlü suçu işlemekten çekinmeyen bir rejimi çelişkili ve ikiyüzlü bir şekilde desteklerken, ne yazık ki bu eylemlerin hedefi olan ülkeleri karşılık vermemeye ve itidalli davranmaya çağırıyorlar.

Buna karşın Fransa Cumhurbaşkanı Macron, bölgedeki gerilimin tırmanmasından duyduğu endişeyi dile getirdi. Macron, İranlı mevkidaşını ‘misilleme mantığını aşma ve bölgede yeni bir askeri gerilimden kaçınmak için elinden gelen her şeyi yapmaya’ çağırdı.

Elysee Sarayı tarafından telefon görüşmesine ilişkin yapılan açıklamada, bölgede yeni bir askeri gerilimin İran da dahil olmak üzere hiç kimsenin çıkarına olmayacağı ve bölgesel istikrara kalıcı olarak zarar vereceği belirtildi. Açıklamada, “İran, desteklediği istikrarsızlaştırıcı aktörlere gerilimi tırmandırmamaları için azami itidal çağrısında bulunmayı taahhüt etmeli” denildi.

Açıklamada ayrıca Macron'un Pezeşkiyan’a, bölgede gerilimin tırmanmasını önlemek için elinden gelen her şeyi yapması ve misilleme döngüsünün sona ermesi gerektiğini söylediği belirtildi. Açıklamaya göre Macron Pezeşkiyan’a İran'ın ‘desteklediği istikrarsızlaştırıcı aktörleri’ gerilimi körüklemekten kaçınmak için azami itidal göstermeye çağırması gerektiğini söyledi.

İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy de Ortadoğu'da gerilimin daha fazla tırmanmasının ‘kimsenin çıkarına olmayacağı’ uyarısında bulundu. Lammy, İran'ın İsrail'e saldırması halinde bunun bölge için yıkıcı sonuçlar doğuracağı konusunda uyardı.

Lammy, İran Dışişleri Bakan Vekili Ali Bakıri Kani'nin İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Dışişleri Bakanları Toplantısı’na katılmak üzere Suudi Arabistan’ın Cidde şehrine hareketinden birkaç saat önce Kani ile telefonda görüştü.

İngiltere Dışişleri Bakanı, X platformundandan yaptığı paylaşımda, “İran ve tüm taraflar acilen ve derhal tansiyonu düşürmeli” diye yazdı.

Öte yandan Avusturya Dışişleri Bakanı Alexander Schallenberg, “Ortadoğu felaketin eşiğinde, İran'a azami itidal göstermesi çağrısında bulundum” açıklamasında bulundu. Bununla birlikte ‘Gazze'deki insanların ateşkese ihtiyacı olduğunu’ belirten Schallenberg, tüm rehinelerin serbest bırakılması gerektiğini vurgulayarak “Sivillerin hayatları her iki tarafta da korunmalı. Daha fazla kan dökülmesi kimsenin yararına olmaz” ifadelerini kullandı.

İsviçre Dışişleri Bakanı Ignazio Cassis, Bakıri Kani ile yaptığı telefon görüşmesinde, bölgede gerilimin tırmanma riskinin yüksek olmasından duyduğu endişeyi dile getirdi. Cassis, İsviçre'nin itidal ve ılımlılığa öncelik verme ve gerilimi azaltacak diplomatik bir çözüm arama konusundaki kararlılığını vurguladı.

İran Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Bakıri Kani’nin Heniyye suikastının ardından tansiyonun yükselmesiyle ilgili olarak bazı Avrupa ve bölge ülkelerinin dışişleri bakanlarıyla telefon görüşmeleri yaptığı ve Avrupalıların İsrail'e yönelik ‘kayıtsızlığını ve desteğini’ eleştirdiği belirtildi.

Açıklamaya göre Bakıri Kani mevkidaşlarına, ülkesinin İsrail'e karşı caydırıcılık yaratma konusunda son derece kararlı olduğunu söyledi. Bakıri Kani, salı akşamı X platformundan yaptığı açıklamada, “İran ve Lübnan'daki Siyonist terör saldırıları sonucunda bölgede oluşan tehlikeli durumla ilgili olarak mevkidaşlarımla yaptığımız yoğun telefon görüşmeleri bu gece de devam etti” yazdı.

İran Dışişleri Bakanı, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) üyesi ülkelerden mevkidaşlarıyla yaptığı istişarelere atıfla, “Hepsi BMGK üyesi olan İsviçre ve Malta’tan  mevkidaşımla yaptığım telefon görüşmelerinde ve İngiltere’deki mevkidaşımdan gelen telefona cevaben, BMGK’nın, işgalci rejimin işlediği suçlara karşı harekete geçmemesinin, işgalci rejimi savaşı ve kan dökmeyi sürdürme, bölgede istikrarsızlık ve güvensizliği yayma konusunda cesaretlendirdiğini vurguladım” diye yazdı.

Bakıri Kani, Avusturyalı mevkidaşına “Avrupa, Siyonist rejimin açık terör saldırısını kınamayarak ve bu rejime karşı BMGK’nın etkili ve caydırıcı kararlarının alınmasını engelleyerek, pratikte tüm diplomatik yolları kapatmıştır” dediğini aktardı.

Bakıri Kani, X platformundan yaptığı açıklamaya şöyle devam etti:

“Avusturyalı mevkidaşımla yaptığım telefon görüşmesinde, Avrupa'nın, İran Cumhurbaşkanı'nın yemin töreninin resmi konuğunun öldürülmesi de dahil olmak üzere, işgalci rejimin suçlarına göz yumma ve bazen de destekleme şeklindeki tutumu, Avrupa'nın iddialarının tam tersi olduğunu ve bölgede barış ve güvenliği baltaladığını söyledim.”

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, salı akşamı Washington’da yaptığı açıklamada, ABD'nin İran ve İsrail'e Ortadoğu'daki çatışmaların tırmanmaması gerektiği mesajını ilettiğini söyledi. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), bölgedeki ABD güçlerine yönelik saldırılara müsamaha gösterilmeyeceği uyarısında bulundu.

Yetkililerin bölgedeki müttefikleri ve ortaklarıyla sürekli temas halinde olduğunu belirten ve kimsenin gerilimi tırmandırmaması gerektiği konusunda ‘açık bir fikir birliği’ olduğunu söyleyen Blinken, “Müttefiklerimiz ve ortaklarımızla yoğun bir diplomasi yürüttük ve bu mesajı doğrudan İran'a ilettik” şeklinde konuştu.

ABD'nin İsrail'i saldırılara karşı savunmaya devam edeceğini bir kez daha yineleyen Blinken, bölgedeki herkesin gerilimi tırmandırma ve yanlış hesap yapma gibi tehlikelerin farkında olması gerektiğinin altını çizdi. ABD Dışişleri Bakanı “Daha fazla saldırı düzenlemek, sadece kimsenin tahmin edemeyeceği ve kimsenin tam olarak kontrol edemeyeceği tehlikeli sonuçların ortaya çıkma riskini arttıracaktır” ifadelerini kullandı.

Blinken, Savunma Bakanı Lloyd Austin ile birlikte Avustralyalı mevkidaşlarıyla yaptıkları görüşmenin ardından, Gazze’deki savaşta ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması anlaşmasına varılması için yapılan görüşmelerin son aşamada olduğunu ve çok yakında sona ereceğini söyledi.

Pazartesi günü Irak’taki ABD askerlerinin kullandığı Ayn el-Esed Askeri Üssü’ne düzenlenen saldırıda beş ABD askeri ve iki sözleşmeli personel yaralanmıştı. Saldırıdan İran destekli grupları suçlayan ABD Savunma Bakanı Austin, “Benim odaklandığım husus, birliklerimizi korumak için gerekli tedbirleri almak üzere elimizden gelen her şeyi yaptığımızdan ve çağrılmamız halinde İsrail'in savunmasına yardımcı olabileceğimizden emin olmak” ifadelerini kullandı.

ABD güçlerine yönelik saldırılara ‘müsamaha göstermeyeceğini’ söyleyen Austin, saldırının arkasında kimin olduğunu bilip bilmediği sorusuna, Washington'ın olayın arkasında İran destekli silahlı bir grubun olduğundan emin olduğu yanıtını verdi. Ancak söz konusu grubun kimliğini açıklamayan Austin, “Bunu belirlemek için hala araştırıyoruz” dedi.

Pentagon’dan yapılan açıklamada, Washington’ın bir yandan bölgedeki savunmasını güçlendirmeye çalışırken diğer yandan Ortadoğu'ya daha fazla savaş uçağı ve donanma savaş gemisi konuşlandıracağı belirtildi.

Beyaz Saray, ABD'nin İran’ın misilleme tehditlerini ciddiye aldığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın ABD merkezli Axios haber sitesinden aktardığına göre ABD Başkanı Joe Biden, ABD istihbarat teşkilatlarının İsrail'i, biri Hizbullah'tan, diğeri İran ve ona bağlı milislerden olmak üzere iki saldırı dalgası senaryosu öngördüğüne dair bilgilendirildi. Ancak kimin önce saldıracağı halen belirsizliğini koruyor.

İsrail Yayın Kurumu'nun (IBA) İngiliz bir kaynaktan aktardığına göre ABD’den Ortadoğu'ya gitmek üzere kalkan 12 adet F-22 savaş uçağı İngiltere'ye iniş yaptı.

Öte yandan İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius ile yaptığı telefon görüşmesinde Ortadoğu’daki gerginliği ele aldı.

İsrail Ordu Radyosu, Gallant’ın son günlerde ABD, İngiltere, Almanya ve İtalya savunma bakanlarıyla görüştüğünü bildirdi. Radyoya göre bu görüşmeler, İsrail'i desteklemek üzere uluslararası bir koalisyon oluşturmak için mümkün olduğunca çok sayıda ortağı bir araya getirmek amacıyla gerçekleşti.

Etkili ve maliyetli hava savunması

Diğer taraftan Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, İsrail'in hava savunma sistemlerinin 14 Nisan’daki saldırıdan sonra ikinci bir testle İran ve müttefiklerinin koordineli saldırısına karşı hazırlandığını bildirdi.

İsrail ordusu şu an İran'dan bir misilleme saldırısı beklediği için yüksek alarm durumunda.

Gazete, İsrail'in savunma sistemlerinin insansız hava araçları (İHA) ve balistik füzelere karşı kapsamlı savunma yapamayan sistemi Demir Kubbe’nin ötesine geçtiğini ve ABD ile daha büyük bir hava savunma sistemi üzerinde çalıştığını bildirdi. Gazete bu sistemin, İsrail ve ABD hava kuvvetleri ile diğer güçlerin İran'dan gelecek balistik füze ve İHA’ları düşürme yetenekleri üzerine inşa edildiğini kaydetti.

Gazeteye konuşan Tel Aviv merkezli bir düşünce kuruluşu olan Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü'nden (INSS) kıdemli araştırmacı Yehoshua Kalisky, “Bu, koordine edilmiş ve saat gibi işleyen bir sistem” dedi. Kalisky, İsrail'in büyük bir saldırıya karşı nispeten hazırlıklı olduğuna inandığını da belirtti.

ABD’li yetkililer, İran’ın Lübnan’daki Hizbullah Hareketi ve Yemen'deki Husiler ile Irak'taki milis gruplar dahil olmak üzere bölgedeki Tahran yanlısı diğer grupların eş zamanlı saldırılarının eşlik edeceği bir saldırı başlatmasından endişe ediyorlar.

Zorluklardan biri, farklı hedefleri hızla kategorize etmeyi ve neyin vurulabileceğini belirlemeyi gerektiren büyük ölçekli bir saldırıyla başa çıkmak. Analistler, ABD ile birlikte geliştirilen çoklu hava savunma sisteminin, kısa menzilli ve gelişmiş balistik füzelerden gelen çeşitli tehditleri püskürtmek üzere tasarlandığını söylüyor.

İsrail'in yeni hava savunma sisteminin 2,1 milyar şekele, yani 550 milyon doların üzerinde bir meblağa mal olduğu tahmin ediliyor. Sistem, İran’ın İsrail'e yüzlerce balistik füze ve İHA ile düzenlediği saldırıda ilk testi geçmişti.

ABD dolaylı olarak sorumlu

Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye, geçtiğimiz hafta İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın yemin törenine katılmak üzere gittiği İran'ın başkenti Tahran’da suikasta uğradı. İran, saldırının ardından sorumluluğu üstlenmeyen İsrail'i misilleme yapmakla tehdit etmiş, Heniyye suikastından, İsrail'e verdiği destek nedeniyle ABD'nin de sorumlu olduğunu söylemişti.

Ancak ABD merkezli Washington Post gazetesi, İsrail'in, Heniyye suikastından sorumlu olduğunu ABD'ye bildirdiğini yazdı. Gazete üç ABD'li yetkiliye dayandırdığı haberinde, İsrail'in Heniyye'nin öldürülmesiyle ilgili yorum yapmamasına rağmen, suikasttan sorumlu olduğu konusunda ABD’li yetkilileri hemen bilgilendirdiğini aktardı. Gazete, Beyaz Saray yetkililerinin Haniye'nin öldürülmesi karşısında duydukları dehşeti ve şaşkınlıklarını dile getirdiklerini ve bunu, Gazze'de ateşkes sağlanması için sürdürdükleri çabaların önünde bir engel olarak değerlendirdiklerini belirtti.

Axios haber sitesi geçtiğimiz perşembe günü, Tahran ve Hamas'ın Heniyye'nin İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) yurt dış kolu olan Kudüs Gücü'ne ait bir binada öldürüldüğünü doğrulamasından birkaç saat sonra, İsrailli yetkililerin ABD'li mevkidaşlarını bilgilendirdiğini bildirdi.

İran ve Hamas tarafından Heniyye suikastının ayrıntılarına ilişkin yapılan resmî açıklamalar, Batı medyasındaki açıklamalarla çelişiyor. ABD ve İngiltere merkezli gazeteler, Heniyye’nin kaldığı konuta gizlice sızılarak bomba yerleştirilmesinden söz ederken, DMO tarafından cumartesi günü yapılan açıklamada, binanın muhtemelen yakın mesafeden ateşlenen 7 kilogramlık bir füze tarafından hedef alındığı belirtildi. Daha sonra Kudüs Gücü komutanlarından biri milletvekilleri ile yapılan bir toplantıda, sızma ya da bomba yerleştirme hipotezini reddetti.



Trump yönetimi, Bolsonaro davasını yöneten yargıca yaptırımı kaldırdı

Moraes, X'e yönelik kapatma davası nedeniyle Elon Musk'la da atışmıştı (Reuters)
Moraes, X'e yönelik kapatma davası nedeniyle Elon Musk'la da atışmıştı (Reuters)
TT

Trump yönetimi, Bolsonaro davasını yöneten yargıca yaptırımı kaldırdı

Moraes, X'e yönelik kapatma davası nedeniyle Elon Musk'la da atışmıştı (Reuters)
Moraes, X'e yönelik kapatma davası nedeniyle Elon Musk'la da atışmıştı (Reuters)

ABD, Brezilya Yüksek Mahkemesi Yargıcı Alexandre de Moraes'e uyguladığı yaptırımı kaldırdı.

ABD Hazine Bakanlığı'ndan cuma günü yapılan açıklamada, Moraes'e 30 Temmuz'da getirilen yaptırımların kaldırıldığı duyuruldu.

Donald Trump yönetimi, Moraes'in eşi Viviane Barci de Moraes ve onun hukuk eğitim şirketi Instituto Lex'i de yaptırım listesinden çıkardı.

Açıklamada, "Moraes'e yaptırımın sürdürülmesi, ABD'nin dış politika çıkarlarıyla bağdaşmamaktadır" dendi.

Moraes, 2022 seçimlerinin ardından darbe planladığı gerekçesiyle eski Devlet Başkanı Jair Bolsonaro hakkında başlatılan hukuki süreci yürütüyordu.

Davada 70 yaşındaki Bolsonaro'ya 27 yıl 3 ay hapis cezası verilmişti. Radikal sağcı siyasetçinin avukatları, sağlık sorunları nedeniyle eski liderin ev hapsinde kalmasını talep etmişti. Ancak Yüksek Mahkeme yargıcı, geçen ay yaptığı açıklamada davanın tüm hukuki süreçlerinin tamamlandığını ve temyiz yolunun bulunmadığını bildirmişti. Hapis cezasının kesinleştiğine ve infazının başlatılmasına hükmetmişti.

Brezilya'da 2022'de düzenlenen devlet başkanı seçimini ikinci turda solcu Lula da Silva kazanmış, 1 Ocak 2023'te parlamentoda yemin ederek göreve başlamıştı.

Ancak radikal sağcı Bolsonaro destekçileri, önce ülkede günlerce süren otoyol kapatma eylemleri yapmış, 8 Ocak 2023'te de Ulusal Kongre binasını basmıştı.

Olaylar, 6 Ocak 2021'de Trump destekçilerinin ABD Kongresi'ni basmasına benzetilmişti.

Trump ise Bolsonaro hakkındaki davayı "cadı avı" diye nitelemiş, yargıç Moraes'e yaptırım kararı almıştı. Washington ayrıca Lula yönetimine yüzde 50 gümrük vergisi de getirmişti.

Brezilya'da Bolsonaro'nun hapis cezasının düşürülmesi için Temsilciler Meclisi'ne sunulan teklif çarşamba günü onaylanmıştı. Tasarının yasalaşması için Senato'dan geçmesi ve Lula tarafından da onaylanması gerekiyor.

Teklif kapsamında Ulusal Kongre baskınında yer aldıkları gerekçesiyle hapse atılanların da serbest bırakılması veya cezalarının azaltılması isteniyor.

Tartışmalı teklif için Temsilciler Meclisi'nde düzenlenen oturumda siyasetçiler arasında arbede yaşanmıştı. Solcu parlamenter Glauber Braga, meclis başkanının koltuğuna oturup kalkmamış, "darbe girişimi hamlesine karşı protesto düzenlediğini" söylemişti.

Polisin müdahale ettiği olayda bazı parlamenterler ve gazeteciler de dışarı çıkarılmıştı.

Independent Türkçe, New York Times, Washington Post


Erdoğan: İsrail, Gazze'de hayatın normale dönmesine izin vermeli

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin düzenlediği bir etkinlikte konuşurken, 9 Aralık 2025 (Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin düzenlediği bir etkinlikte konuşurken, 9 Aralık 2025 (Cumhurbaşkanlığı)
TT

Erdoğan: İsrail, Gazze'de hayatın normale dönmesine izin vermeli

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin düzenlediği bir etkinlikte konuşurken, 9 Aralık 2025 (Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin düzenlediği bir etkinlikte konuşurken, 9 Aralık 2025 (Cumhurbaşkanlığı)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugün yaptığı açıklamada, İsrail’in verdiği sözleri yerine getirmesi ve Gazze’de ateşkese tam anlamıyla uyması gerektiğini söyledi.

Erdoğan, İsrail’in Gazze Şeridi’nde hayatın yeniden normale dönmesine izin vermesi gerektiğini vurguladı.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise İsrail’in Filistin’in birçok kentinde etnik temizlik uyguladığını ifade etti.

İstanbul’da konuşan Fidan, Türkiye’nin Gazze Şeridi’nde ateşkes anlaşmasının ihlallerini durdurmak için çalıştığını belirterek, ülkesinin bu anlaşmaya varılmasında arabulucularla birlikte etkin bir rol oynadığını kaydetti.

İsrail ile Hamas arasında, ABD Başkanı Donald Trump’ın barış planı çerçevesinde Şarm eş-Şeyh’te yapılan görüşmelerde mutabakata varılmış, anlaşma geçtiğimiz ekim ayında yürürlüğe girmişti.

Gazze’de iki yıldır süren çatışmayı sona erdirmeyi amaçlayan Trump planının bir sonraki aşamasını hayata geçirmek için görüşmeler sürüyor.

Plan, Gazze Şeridi'nde uluslararası bir barış konseyi tarafından denetlenen ve çok uluslu bir güvenlik gücü tarafından desteklenen geçici bir Filistin teknokrat yönetimi kurulmasını öngörüyor. Ancak bu gücün oluşturulması ve yetki alanı konusunda yürütülen müzakerelerin zorlu geçtiği belirtiliyor.


Avrupa askeri ulusal hizmeti yeniden başlatıyor: Barış geliri dönemi sona erdi

Almanya'nın batısındaki Ahlen'de bulunan Alman Silahlı Kuvvetleri'nin (Bundeswehr) Westphalen-Kassern Kışlası'nda, Bundeswehr acemi erleri için temel eğitim bilgilendirme gününde, erler tank imha eğitimine katılıyor 13 Kasım 2025 (AFP)
Almanya'nın batısındaki Ahlen'de bulunan Alman Silahlı Kuvvetleri'nin (Bundeswehr) Westphalen-Kassern Kışlası'nda, Bundeswehr acemi erleri için temel eğitim bilgilendirme gününde, erler tank imha eğitimine katılıyor 13 Kasım 2025 (AFP)
TT

Avrupa askeri ulusal hizmeti yeniden başlatıyor: Barış geliri dönemi sona erdi

Almanya'nın batısındaki Ahlen'de bulunan Alman Silahlı Kuvvetleri'nin (Bundeswehr) Westphalen-Kassern Kışlası'nda, Bundeswehr acemi erleri için temel eğitim bilgilendirme gününde, erler tank imha eğitimine katılıyor 13 Kasım 2025 (AFP)
Almanya'nın batısındaki Ahlen'de bulunan Alman Silahlı Kuvvetleri'nin (Bundeswehr) Westphalen-Kassern Kışlası'nda, Bundeswehr acemi erleri için temel eğitim bilgilendirme gününde, erler tank imha eğitimine katılıyor 13 Kasım 2025 (AFP)

Christopher Phillips

Fransa, artan Rus askeri tehdidi karşısında zorunlu askerlik hizmetini yeniden canlandırmak için ciddi adımlar attıktan sadece birkaç gün sonra Almanya da aynı yolu izledi. Kasım ayı sonlarında, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, genç erkek ve kadınlara on aylık askeri eğitim karşılığında maaş teklif eden, gönüllülük esaslı bir program başlatma niyetinde olduğunu açıkladı. Birkaç gün sonra aralık ayı başlarında, Bundestag (Alman Parlamentosu), 18 yaşındaki tüm gençlere silahlı kuvvetlere katılmaya hazır olup olmadıklarını soran bir anket göndermeyi içeren benzer programı oyladı. Bu, her iki hükümetin de zorunlu askerlik hizmetini çok uzun zaman önce kaldırmış olduğu göz önüne alındığında, radikal bir değişim. Zorunlu askerlik yapan son Fransız erleri 2001 yılında terhis edilirken, Angela Merkel Almanya'da askerlik hizmetini 2011 yılında sona erdirdi. Her iki ülke de Soğuk Savaş sonrası “barış geliri” programından faydalandı; bu dönem savaş tehdidinin azalmasıyla Batı ordularının küçülmesine sahne oldu. Barış geliri, bir ülkenin askeri harcamalarının azalmasından elde ettiği ekonomik fayda olarak tanımlanır; bu da fonların sosyal programlara, altyapıya ve eğitime yönlendirilmesine veya vergilerin düşürülmesine olanak tanıyarak, çatışmaya odaklanmak yerine büyüme ve kalkınmayı teşvik eder. Ancak Rusya'nın Ukrayna'yı işgali, Avrupa başkentlerinde on yıllarca süren göreceli gevşeme dengelerini alt üst etti. Anormal olmaktan çok uzakta Paris ve Berlin’in planları, kıta genelinde savunma stratejilerinin temel bir bileşeni olarak “ulusal hizmete” dönüşe doğru yönelimi yansıtıyor.

1950'lerde RAND Corporation, Batı Avrupa'da yaklaşık 900 bin NATO askerinin konuşlandırıldığı, bunların yarısının ABD’den, geri kalanının ise çoğunlukla diğer Avrupa ülkelerinden olduğu tahmininde bulunmuştu

Yükselme ve gerileme arasında Avrupa'da ulusal hizmet

Bir ülkenin silahlı kuvvetlerine zorunlu veya gönüllü olarak katılma anlamına gelen ulusal hizmet, Avrupa'da binlerce yıl öncesine dayanan bir kavram. Örneğin, Roma lejyonları zorunlu askerlik yapan erlerden oluşurken, orta çağ orduları büyük ölçüde feodal beyler tarafından savaşmaya zorlanan köylülerden oluşuyordu. Avrupa'nın 19. ve 20. yüzyıllarda imparatorluk hanedanlarının egemen olduğu bir kıtadan ulus devletler topluluğuna dönüşümü, zorunlu askerliğin doğasını değiştirdi, ancak savaşın temel bir yönü olmayı sürdürdü. Toprak sahiplerinin kiracılarını savaşmaya zorlaması yerine, ulusal hükümetler vatandaşların ülkeleri için savaşma görevi anlayışını yerleştirdi. 1789'daki Fransız Devrimi'nin liderleri, “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” sloganlarıyla, “kardeşliğin” tüm Fransız halkını Fransa için savaşmaya mecbur kıldığına inanıyorlardı; böylece “vatandaş askerlere” yönelik zorunlu askerlik uygulaması resmileştirildi. Bu, sonraki on yıllarda diğer birçok Avrupa ülkesi tarafından da izlenen bir model oldu.

 Alman ordusu (Bundeswehr) askerleri, Berlin'deki Reichstag binasının önünde düzenlenen bir askere alma töreninde saf halinde duruyorlar, 20 Temmuz 2011 (Reuters)Alman ordusu (Bundeswehr) askerleri, Berlin'deki Reichstag binasının önünde düzenlenen bir askere alma töreninde saf halinde duruyorlar, 20 Temmuz 2011 (Reuters)

Bu, iki dünya savaşındaki büyük oyuncuların çoğunun erlerden oluşan büyük ordular ile savaştığını gösteriyor. İngiltere, 1914'te tamamen gönüllü birliklere güvenerek bir istisna oluştursa da ağır kayıplar, 1916'da askerlik hizmetini zorunlu hale getirmesine neden oldu. İkinci Dünya Savaşı'nın başlangıcında da zorunlu askerliği yeniden uygulamaya koydu. Fransa, Almanya ve İtalya gibi diğer büyük oyuncular ise savaş boyunca zorunlu askerlik uygulamasını sürdürdüler. Sovyetler Birliği 1945'ten sonra Doğu Avrupa'ya yayılmış devasa ordularını korurken, ABD ve Kanada ile NATO'yu kuran Batı Avrupa ülkeleri zorunlu askerlik sistemini sürdürdü. 1950'lerde RAND Corporation, Batı Avrupa'da yaklaşık 900 bin NATO askerinin konuşlandırıldığı, bunların yarısının ABD’den, geri kalanının ise çoğunlukla diğer Avrupa ülkelerinden olduğu tahmininde bulunmuştu.

Trump'ın askerlerini geri çekmesi durumunda, Batı Avrupa'da konuşlandırılmış yaklaşık 84 bin Amerikan askerinin yerine yenilerinin konuşlandırılması gerekecek

Gelgelelim değişen koşullar ulusal hizmete yönelik tutumları da yavaş yavaş değiştirdi. İngiltere, zorunlu askerliği kaldıran ilk NATO üyesi oldu ve 1960 yılında, İngiltere içinde zorunlu askerliğe halk desteğinin düşük olması ve nükleer çağda savaşın değişen doğası nedeniyle daha küçük, profesyonel gönüllülerden oluşan bir ordunun daha tercih edilebilir olduğu sonucuna vardı. Diğer Avrupa ülkeleri, belki de Sovyet güçlerine karşı Manş Denizi gibi doğal bir savunmadan yoksun oldukları için benzer adımları atma konusunda Soğuk Savaş'ın sonuna kadar beklediler. Belçika 1992'de zorunlu askerliği askıya aldı ve 1995'te tamamen gönüllülerden oluşan bir orduya geçiş yaptı. Fransa ve Hollanda aynı yıl 1997'de zorunlu askerliği askıya aldı. İspanya 2001'de, İtalya 2005'te ve Almanya 2011'de onları takip etti. Avusturya ve Yunanistan gibi bazı Batı Avrupa ülkeleri ile Danimarka, Norveç, İsveç ve Finlandiya ise bu uygulamayı sürdürdü. Rusya'nın 2022'de Ukrayna'yı işgal ettiği zamana kadar çoğu Avrupa ülkesi daha küçük, daha profesyonel orduları tercih etti.

Fransız ordusunun yeni erleri, Marsilya yakınlarındaki Carpienne askeri üssünde bir yeterlilik eğitimi sırasında AMX tankları ile eğitim yapıyor, 15 Ekim 2001 (Reuters)Fransız ordusunun yeni erleri, Marsilya yakınlarındaki Carpienne askeri üssünde bir yeterlilik eğitimi sırasında AMX tankları ile eğitim yapıyor, 15 Ekim 2001 (Reuters)

Ufukta yeni bir tehlike beliriyor

Ukrayna savaşı, Avrupa liderleri arasında askeri hazırlık konusunda alarm zillerini çalmış olsa da Donald Trump'ın 2024 sonlarında yeniden seçilmesi, durumun aciliyetini ve ciddiyetini daha da artırdı. Trump, seçim kampanyası sırasında ABD birliklerini Avrupa'dan tamamen çekmekle defalarca tehdit etti ve Beyaz Saray'a döndüğünden beri NATO müttefiklerinin korkularını gidermekten çok uzak kaldı. Trump güçlerini geri çekerse, Batı Avrupa'da konuşlanmış yaklaşık 84 bin ABD askerinin yerine yenilerinin konuşlandırılması gerekecek. Vladimir Putin Ukrayna'da zafer ilan eder ve emellerini diğer Avrupa ülkelerini de kapsayacak şekilde genişletirse, bu sayı da yetersiz kalabilir.

Rusya'nın şu anda 1,5 milyon aktif personele ilave olarak 2 milyon yedek personele sahip olduğu tahmin ediliyor. NATO güçlerinin toplam sayısı ise yaklaşık 3,4 milyon, yani sayı olarak Rus ordusundan daha fazla. Ancak ABD ordusu 1,3 milyon askeriyle ve Türk ordusu da (Ankara'nın Rusya ile iyi ilişkileri ve Ukrayna savaşındaki tarafsız duruşu göz önüne alındığında) 355 bin askeriyle Avrupa'yı kurtarmak için müdahale etmezse, kalan kuvvetlerin sayısı 1,75 milyonu geçmeyecektir. Bunun anlamı kalan 30 NATO üyesinin tam kadro silahlı kuvvetleriyle katılması gerektiğidir ki, bunu başarmak zor olabilir.

Batı Avrupa liderleri, zorunlu askerlik hizmetini yeniden canlandırmanın, toplumlarını Rus tehdidinin ciddiyetine ikna etmeye katkıda bulunmasını da umuyorlar

Bu hesaplara dayanarak, Fransa ve Almanya gibi büyük güçler daha fazla personele ihtiyaç duydukları sonucuna vardılar. Alman ordusu (Bundeswehr) şu anda 182 bin personelden oluşuyor; bu sayı, nüfusu Almanya'nın yarısı ve ekonomisi Almanya'nınkinin beşte birinden daha küçük olan komşusu Polonya'dan yaklaşık 20 bin daha az. Berlin, silahlı kuvvetlerini yılda 20 bin personel artırarak 2035 yılına kadar 250 ila 260 bin arasına çıkarmayı hedefliyor. Ayrıca 200 bin personelden oluşan ek bir yedek kuvvet oluşturmayı da amaçlıyor. Bu, iki adımda gerçekleştirilecek; birincisi, büyük ölçekli bir askere alma kampanyası yürütülecek (Almanya şu anda Alman ordusu için yoğun pazarlama çalışmaları yürütüyor). İkincisi, yeni bir “ulusal hizmet” uygulaması yürürlüğe konulacak. Alman parlamentosu tarafından onaylanan mevcut teklif, erkekler için zorunlu, kadınlar için ise isteğe bağlı kaydolma şartıyla gönüllülük esasına dayanıyor. Yasa tasarısı ayrıca, hükümetin Alman ordusu için belirlediği hedeflere ulaşılmaması durumunda, parlamentonun bazı 18 yaşındaki gençler için zorunlu askerlik uygulamasını görüşmesine olanak tanıyan hükümler de içeriyor.

Benzer şekilde, Fransa'nın şu anda 47 bin yedek personele ek olarak yaklaşık 200 bin aktif görevli personeli bulunuyor. Ancak Macron, öncelikle yeni bir “ulusal hizmet” uygulaması yoluyla bu sayıya önümüzdeki on yılda 50 bin personel daha eklemeyi hedefliyor. Bu hizmet şimdilik isteğe bağlı olacak ve 18 yaşındakiler bu hizmete karşılık aylık en az 800 avro maaş alacaklar. Bu arada, Belçika da Eylül 2026'dan itibaren gönüllülük esasına dayalı olarak ulusal hizmeti yeniden yürürlüğe koymayı tercih etti; Hollanda'daki milletvekilleri de aynı şeyi yapmayı düşünüyor.

Asker sayısını artırmak birincil amaç olsa da Batı Avrupa liderleri ulusal hizmeti yeniden canlandırmanın toplumlarını Rus tehdidinin ciddiyetine ikna etmeye katkıda bulunmasını da umuyorlar. Örneğin, BBC'ye göre, yeni atanan Fransa Genelkurmay Başkanı Orgeneral Fabien Mandon, Fransa'nın fedakarlık ruhundan yoksun olduğunu ve halkın savaşta çocuklarını kaybetmeye hazır olması gerektiğini belirtti. Ayrıca, Fransız askeri planlamasının üç veya dört yıl içinde Rusya ile bir savaş varsayımına dayandığını da söyledi.

Gelecekteki meydan okumalar

Bu açıklamalar, ulusal hizmeti yeniden canlandırmak isteyen liderlerin karşılaştığı en büyük engellerden birine işaret ediyor, yani kamuoyuna. Macron ve diğer Avrupalı ​​liderlerin de bu tür önlemlerin, 1960'taki İngilizler örneğinde olduğu gibi, hiçbir şekilde halk tarafından desteklenmeyeceğinin farkında oldukları açıkça görülüyor. Bu nedenle tüm yeni planlar zorunluluk değil, gönüllülük esasına dayanıyor. Fransa'da, öneriler genel olarak iyi karşılandı; Elabe gazetesinin bildirdiğine göre, ankete katılanların yüzde 73'ü önerileri destekledi. Hatta bu önerilerden en çok etkilenecek olan 25-34 yaş arası gençler bile, önerileri yüzde 60 oranında destekliyor. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre Almanya'da durum farklı. Bundestag'ın yeni yasayı onaylamasının ertesi günü, öğrenciler 90'dan fazla şehirde greve gitti ve birçok kişi gençlerin muhalefet düzeyinin yüksek olduğuna inanıyor. Almanya'nın askeri faaliyetlerle ilişkisinin Nazizm mirası nedeniyle daha karmaşık olduğu ve özellikle sol kesimdeki birçok kişinin Rusya ile mücadele etmeyi amaçlayan yeni yeniden silahlanma çabalarına şüpheyle yaklaştığı unutulmamalı.

Paris ve Berlin, diğer Batı Avrupa ülkeleri gibi, “barış geliri” döneminin geri dönmemecesine sona erdiğine inanıyor

Başka meydan okumalar da var. Fransa ve Almanya'nın attığı adımlara rağmen, diğer iki büyük Batı Avrupa gücü olan Birleşik Krallık ve İspanya henüz benzer adımlar atmadı. Birleşik Krallık da şüphesiz ordusunu genişletmeyi umuyor, ancak önceki Muhafazakar hükümetin yeni bir ulusal hizmet oluşturma önerisine rağmen, mevcut İşçi Partisi hükümeti bu yönde ilerlememeyi tercih etti. İspanya'nın da şu anda zorunlu askerlik hizmetini yeniden canlandırma planı yok. Hem İngiltere'nin hem de İspanya'nın bu adımı atmakta isteksiz olması, Avrupa silahlı kuvvetlerinin büyümesini sınırlayabilir ve aynı zamanda Fransa ve Almanya'daki zorunlu askerlik hizmeti karşıtlarına kullanabilecekleri alternatif modeller sunabilir.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (ortada), Fransız Alpleri'ndeki Varces askeri üssünde yeni zorunlu askerlik hizmetini açıklayan konuşmasını yapmadan önce birlikleri denetliyor, 27 Kasım 2025 (AFP)Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (ortada), Fransız Alpleri'ndeki Varces askeri üssünde yeni zorunlu askerlik hizmetini açıklayan konuşmasını yapmadan önce birlikleri denetliyor, 27 Kasım 2025 (AFP)

Maliyet de göz ardı edilemeyecek meydan okumalardan biri olarak öne çıkıyor. Macron'un planının, Fransız ekonomisinin önemli meydan okumalar ile karşı karşıya olduğu bir dönemde, yaklaşık 2 milyar avroya mal olacağı tahmin ediliyor. Fransız gönüllülerin, Alman (2.600 avro) veya Belçikalı (2.000 avro) meslektaşlarına kıyasla çok daha düşük bir aylık maaş olan 800 avro alacaklarını da belirtmek gerekiyor. Bu eşitsizlik ve maaşın asgari ücretten de önemli ölçüde daha az olması birçok gönüllüyü bundan caydırabilir.

Doğal olarak, Macron, Alman Şansölyesi Friedrich Merz gibi, başka seçeneği olmadığını düşünüyor olabilir. Yaklaşan bir tehdit olarak algıladığı durum karşısında Fransa'nın yeniden silahlanması, asker sayısını artırması ve halkını gelecekteki olası bir çatışmaya karşı seferber olmaya ikna etmesi gerekiyor. 2022 sonrası yeni savunma ortamında, Paris ve Berlin, diğer Batı Avrupa ülkeleri gibi, “barış geliri” döneminin geri dönmemecesine sona erdiğini düşünüyor. Nitekim savunma bütçeleri gittikçe artıyor ve askerlik hizmeti güçlü bir geri dönüş yaptı.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.