Trump’ın dış politikasında Ortadoğu’nun yeri neresi?

“Proje 2025” ajandasına göre ABD'nin bölgesel ortaklarının İran'ı caydırmada daha büyük bir rol oynaması gerekiyor

Görsel: Nigel Buchanan
Görsel: Nigel Buchanan
TT

Trump’ın dış politikasında Ortadoğu’nun yeri neresi?

Görsel: Nigel Buchanan
Görsel: Nigel Buchanan

Robert Ford

'Trumpizm'in standart bir tanımı yok. Donald Trump da bir entelektüel olmaktan ziyade, bireysel olan anlık yargılarına dayanarak doğaçlama kararlar almayı ve eylemlerde bulunmayı seven bir adam. Ancak bunun yanında Trumpizm bir harekettir. Öyle ki özünde bir siyasi partiye dönüşmüş bir hareket. Güçlü şekilde Trump yanlısı olan bu hareket içinde, Trump'ın önümüzdeki kasım ayında yapılması planlanan başkanlık seçimlerini kazanması halinde kendilerine vereceği fırsatı kullanarak ABD’yi elli yıl önceki toplum haline getirmeyi amaçlayan entelektüeller de bulunuyor.

Anne, baba ve çocuklardan oluşan geleneksel aile kavramını yeniden parlatmayı istiyorlar. Evanjelik Hıristiyanlar tarafından desteklenen bu geleneksel aile anlayışının yanı sıra Trumpist düşünürler, özel imalat ve endüstriyel üretimlerin, başta Çin olmak üzere yurt dışından yeniden ABD'ye taşınmasıyla sanayileşmiş Amerikan ekonomisini canlandırmayı hedefliyorlar. Böylece istihdam olanaklarının ve maaşların artacağına inanıyorlar. Aynı zamanda Trump ve Cumhuriyetçi Parti, daralan Amerikan orta sınıfının korkularını yansıtarak göçü önemli ölçüde yavaşlatmayı planlıyor. Göçmen işçileri kısmen ekonomiden çıkarmak istiyorlar, çünkü bu işçilerin oranını azaltmanın Amerikan vatandaşlarının ücretlerini yükselteceğine inanıyorlar.

xsdvfgrt
Tayvan Boğazı'ndaki ABD destroyeri USS Chung Hoon'un güvertesinden görüldüğü üzere destroyere yakın seyreden Luoyang 3 adlı Çin savaş gemisi, 3 Haziran 2023 (Reuters)

Bu stratejistler dış politikada ‘güç yoluyla barışı’ ve potansiyel düşmanları caydırabilecek önemli bir askeri ve ekonomik güce sahip olmanın önemine dikkati çekiyorlar. Trump’ın bir önceki başkanlığı sırasında Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi olan Richard Goldberg, geçtiğimiz ay Fox News'e verdiği röportajda gözlemcilerin Donald Trump'ın popülist söylemini tecritçilik ya da güç kullanmada isteksizlik ile karıştırmaması gerektiğini söyleyerek İran'ın Trump'ı test etmek istediği dönemde General Kasım Süleymani'nin başına gelenleri hatırlattı.

Trump'ın dış politikasının temelleri

Trump ve uzun süredir birlikte çalıştığı danışmanları, seçim kampanyası sırasında Çin'i her zaman ABD'nin ulusal güvenliğine yönelik en büyük tehdit olarak gördüler. Trump yönetiminin son Ulusal güvenlik Danışmanı olan Robert O'Brien, geçtiğimiz haziran ayında CBS News'e verdiği yaptığı açıklamada, en önemli ulusal güvenlik önceliğinin Çin'in Tayvan'ı işgal etmesini önlemek olduğunu ifade etti. Fox News'e konuşan Goldberg de Trump yönetiminin, ‘ABD’nin Çin Komünist Partisi’ni (ÇKP) yenebilmesini sağlamak’ ve Çin'in küresel nüfuzunu dizginlemek için yapay zeka (AI) ve uzay silahları gibi ileri teknolojileri de envanterine katarak ABD ordusunu güçlendireceğini ve modernize edeceğini vurguladı.

Trump'ın danışmanları ve ABD Kongresi'ndeki Cumhuriyetçiler, Çin’le mücadeleye öncelik vermelerine rağmen İran'ı büyük bir sorun olarak görüyorlar.

Trump, sık sık ABD’nin müttefiklerinin ortak savunma için askeri güçlerine daha fazla harcama yapmaları gerektiğini dile getiriyor. O'Brien CBS'e verdiği demeçte ABD’nin büyük bir bütçe açığı ve başka sorunları olduğunu belirterek Amerikan vergi mükellefleri tek başına Çin'i caydıramayacağını vurguladı. O'Brien’a göre bu yüzden Japonya, Güney Kore ve Filipinler gibi ülkeler Çin'i, Avrupa ülkeleri de Rus saldırganlığını caydırmak için daha fazlasını yapmalı. Buna Ukrayna'ya yapılan yardımların arttırılması da dahil, çünkü Rusya Avrupa'nın arka bahçesinde Ukrayna ile savaşıyor.

Ortadoğu’ya dair çağrışımlar

Aynı mantık, -büyük ölçüde Trump’ın önceki yönetiminde yer alan yetkililer tarafından hazırlanan ve 2022 yılında Trump tarafından övgüyle bahsedilen- Proje 2025’in ABD’nin bölgesel ortaklarının İran’ı caydırmada daha büyük bir rol oynaması gerektiğini belirttiği Ortadoğu için de geçerli. Proje 2025 adlı savunma stratejisinin büyük bölümünü kaleme alan ve 2020 yılında Trump yönetiminin son savunma bakanı olarak görev yapan Chris Miller, Körfez ülkelerinin tek tek ve toplu olarak ‘kıyı, hava ve füze savunmasında liderliği ele almalarını’ tavsiye etti. Miller, bu sayede ABD’nin Çin'e karşı Asya'ya yeterli sayıda güç konuşlandırabileceğini söyledi. Miller’e göre aynı zamanda Washington da bölgedeki müttefiklerine savunmalarını güçlendirmeleri için daha gelişmiş ekipmanlar satmalı. Bu da ABD sanayi sektörü için faydalı olacaktır.

Bu yaklaşım, örneğin Trump'ın 2019 yılında, ABD'nin Suudi Arabistan'a Yemen'deki askeri harekatı sırasında askeri destek vermesini engelleyecek olan ABD Kongresi’ndeki yasa taslağını veto etme kararını haklı çıkarıyor. O sıra Kamala Harris, Senato’da Suudi Arabistan'a silah satışını engelleyen yasa lehinde oy kullanmıştı.

İran ile yüzleşme

Ancak Trump'ın danışmanları ve ABD Kongresi'ndeki Cumhuriyetçiler, Çin’le mücadeleye öncelik vermelerine rağmen İran'ı büyük bir sorun olarak görüyorlar. Temmuz ayında Cumhuriyetçi Parti Ulusal Kongresi'nde konuşan Trump, İran'ın nükleer silah üretmek üzere olduğunu iddia etti. Trump, nisan ayında İran'ın 230 milyar dolardan fazla nakit rezervi olduğunu ve -İran'a biat eden- Irak'ın da 300 milyar dolarlık nakit rezervini kontrol ettiğini öne sürdü. Ayrıca 2021 yılındaki yönetiminin sonunda İran'ın iflasın eşiğinde olduğunu belirten Trump, bu durumdan ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin İran’a yönelik yaptırımları hafifletmesini sorumlu tuttu. Ancak Trump'ın verdiği bu rakamların kaynağı bilinmiyor.

Trump’ın ekibi, Trump’ın ilk döneminde bürokrasinin, Trump yönetiminin birçok projesini engellediğini düşünüyor. Bu yüzden Trump’ın kasım ayında seçimden zaferle çıkması halinde ekibinin, ‘derin devlet’ olarak adlandırdığı yapıyla mücadele etmeye çalışacağına şüphe yok.

Cumhuriyetçiler Tahran'a karşı daha güçlü yaptırımlar uygulanması çağrısında bulunurken, Proje 2025'in diplomatik stratejisi ülkede özgürlüğün yeniden tesis edilmesi için İran halkının desteklenmesini öngörüyor. Trump’ın olası yeni yönetimini Ortadoğu'yu terk etmemeye çağıran strateji ise ABD'nin dünyanın lideri rolünü terk etmesi halinde bölgenin ‘daha fazla kaosa sürüklenebileceği ve ABD’nin düşmanlarının kurbanı olabileceği’ uyarısında bulunuyor. Söz konusu strateji, İran'ı caydırmak için Çin'in saldırganlığına karşı ABD, Japonya, Güney Kore ve Hindistan arasındaki ittifaka benzer yeni bir dörtlü ittifak kurulmasını öneriyor ve önerilen dörtlü ittifak İsrail, Mısır, Körfez ülkeleri ve ABD'den oluşuyor.

xsdcvfrb
Eski ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo (ortada) Mısır'ın başkenti Kahire'nin doğusunda yer alan ‘İdari Başkent’teki el-Fettah el-Alim Camisi'nde gazetecilerle konuşurken, 10 Ocak 2019 (AFP)

Mike Pompeo'nun Dışişleri Bakanlığı döneminde 2018-2019 yılları arasında bölge ülkelerinden oluşan böyle bir ittifak kurmaya çalıştığını hatırlamakta fayda var. Fakat kamuya açık bir koalisyon oluşturma konusunda çok az ilerleme kaydedildi.

İsrail'e daha güçlü destek

Geçtiğimiz nisan ayında Time dergisine verdiği bir röportajda kendisine İsrail'i korumak için savaşa girip girmeyeceği sorulan Trump, “İsrail'e her zaman çok sadık oldum. İsrail'i koruyacağım” yanıtını verdi. Gazze savaşında, mart ayında İsrail hükümetini azami güç kullanmamakla eleştiren Trump, savaşı uzatmamak için itidalli olunması çağrısında bulundu. Trump, İsrail'in halkla ilişkiler savaşını kaybettiğini ve askeri çabalarını hızlandırması gerektiğini de sözlerine ekledi. Kongre'deki Cumhuriyetçiler ve Evanjelik Hıristiyanlar İsrail'in Hamas Hareketi’ni ortadan kaldırma hedefini güçlü bir şekilde destekliyor ve İsrail'e daha fazla siyasi ve askeri destek verilmesini istiyor. Proje 2025’in diplomatik stratejisi Washington'a ‘İsrail’in İran’a ve Hamas, Hizbullah ve İslami Cihad Hareketi gibi vekillerine karşı kendini savunabilmesini’ sağlamasını öngörüyor.

Öte yandan Trump nisan ayında Time dergisine verdiği röportajda Biden yönetiminin İsrail ve Filistinliler arasında iki devletli bir çözüme verdiği sözlü desteğin aksine bazı kişilerin iki devletli çözüme şüpheyle yaklaştığını belirterek “Dört yıl öncesine göre şu an daha az insan bu fikirden hoşlanıyor” dedi, ancak iki devletli çözüme şüpheyle yaklaşanların kimler olduğunu söylemezken çözüme giden alternatif bir yol da önermedi. Hatırlanacağı üzere Trump’ın damadı Jared Kushner, geçtiğimiz mart ayında İsrail'in Gazzelileri Necef Çölü’ne yerleştirmesi gerektiği ve Gazze Şeridi’ndeki mülklerin son derece değerli olabileceği yönündeki görüşünü paylaşmıştı.

Türkiye ve Suriye

Proje 2025’teki diplomatik stratejinin, Filistin Yönetimi ile ilişkilerin azaltılmasını, buna karşın Türkiye ile ilişkilerin güçlendirilmesini önerdiğini de hatırlatmakta fayda var. ABD, Rusya ve Çin arasındaki küresel rekabette ABD'nin Türkiye'nin Batı kampında kalmasını sağlaması gerektiğini vurgulayan Proje 2025, Washington’ın bunun için Ankara ile ‘güvenliğine ve bekasına karşı tehdit oluşturduğuna’ inandığı YPG/PKK'ya desteğini keseceği bir anlaşmaya varılması gerekebileceğini kabul ediyor.

Trump, 2018 yılında DEAŞ’ın son kalesinin de ele geçirilmesinin ardından Suriye'nin doğusundaki tüm ABD birliklerini geri çekmek istedi, ancak Dışişleri ve Savunma bakanlıklarından yetkililer, daha az sayıda da olsa ABD askerini bölgede kalması gerektiği konusunda onu ikna ettiler ve bugün halen bölgede ABD’nin askeri varlığı devam ediyor.

Trump'ın yönetim kadrosunda kimler yer alacak?

Trump’ın ekibi, Trump’ın ilk döneminde bürokrasinin, Trump yönetiminin birçok projesini engellediğini düşünüyor. Bu yüzden Trump’ın kasım ayında seçimden zaferle çıkması halinde ekibinin, Trump'a ‘sadık’ olmayan ve Trump'ın planlarını hızla uygulamayı reddeden binlerce hükümet çalışanını işten çıkararak ‘derin devlet’ olarak adlandırdığı yapıyla mücadele etmeye çalışacağına şüphe yok. İşçi sendikalarının kamu çalışanlarını işten çıkarma hamlelerine karşı mahkemelerde dava açması normal bir durum olsa da Trump’ın ekibi bu mahkemeleri de kazanacaklarından emin.

Eğer Mike Pompeo yeniden Trump'ın yönetim kadrosunda yer alırsa, kişiliği ve deneyimi onu etkili bir figür haline getirecektir. Pompeo, Çin'le mücadele bir yana, İran'a karşı özellikle katı bir yaklaşım sergilenmesi gerektiğini savunabilir.

Kişisel sadakat takıntısıyla bilinen Trump'ın yönetim kadrosunda kimlerin yer alacağı konusunda şimdiden çeşitli spekülasyonlar var. Yönetimi için önerilen bir adayın sadakatine ilişkin algısı kararlarında öncelikli bir faktör olan Trump, ani kararlar almasıyla da tanınıyor. Bu yüzden yönetim kadrosunu şekillendirmek için yapacağı seçimleri kesin olarak tahmin etmek oldukça güç. Basında yer alan haberlere göre Trump'ın sevdiği ve güvendiği pek çok isim var. Dışişleri Bakanı olarak atanmadan önce Trump döneminin 2017-2018 yılları arasında ABD'nin Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörü olarak görev yapan Mike Pompeo, Trump'ın Savunma Bakanı adaylığı için değerlendirilecek. Eğer Mike Pompeo yeniden Trump'ın yönetim kadrosunda yer alırsa, kişiliği ve deneyimi onu etkili bir figür haline getirecektir. Pompeo, Çin'le mücadele bir yana, İran'a karşı özellikle katı bir yaklaşım sergilenmesi gerektiğini savunabilir. Trump'ın talimatıyla ABD'nin Afganistan'dan çekilmesi konusunda Taliban'la müzakere ettiği için Pompeo bu noktada deneyime de sahip.

Basında yer alan haberlere göre Trump yönetiminin son Savunma Bakanı Chris Miller da yeniden savunma bakanlığı koltuğuna oturabilecek potansiyel bir aday olabilir. Burada Miller'ın Proje 2025'in savunma stratejisini kaleme aldığının altı çizilmeli. Dışişleri Bakanlığı için ise adaylardan biri Trump yönetiminin son Ulusal Güvenlik Danışmanı olan Robert O'Brien. Politico dergisinde geçtiğimiz ocak ayında yayınlanan bir makalede O'Brien'ın aslında Dışişleri Bakanı olmak istediği belirtilmişti.

O'Brien, Trump’ın ilk yönetimi döneminde Cumhuriyetçi politikacılara danışmanlık yapmış ve Ulusal Güvenlik Konseyi'nin başına geçmeden önce Türkiye’deki ve Yemen'deki ABD’li tutuklu ve rehinelerin serbest bırakılmasında başarılı müzakereler yürütmüştü. Basına yaptığı açıklamalarda Çin'in yarattığı tehdidi vurgulayan O'Brien, ABD'nin NATO'dan ayrılmayacağını belirtirken buna karşın Avrupa ülkelerinin harcamalarını arttırması ve Ukrayna'ya yönelik askeri yardımlarda daha büyük bir rol oynaması gerektiğini savunuyor. Basında yer alan haberlere göre Dışişleri Bakanlığı ya da Hazine Bakanlığı için aday olan diğer bir isim ise ABD’nin Tokyo Büyükelçisi olan Senatör Bill Hagerty. Trump, 2020 yılında Hagerty'ye Senato seçimleri kampanyası sırasında yardımcı olmuştu.

Bu adamların Trump'ın Çin ve İran'a karşı sert bir tutum sergileme ve İsrail'i güçlü bir şekilde destekleme direktiflerini yerine getirmekte tereddüt etmeyecekleri kesin. Müttefikler, dostlar ve ortaklarla ticari faaliyetler ve ABD'nin Avrupa, Asya ve Ortadoğu'daki askeri konuşlanmalarının maliyetleri konusunda zorlu pazarlıklar yapacak olanlar da bu kişiler. Hepsi de ciddi bir meydan okumayla karşılaştıklarında düşmanlarına karşı hızlı saldırılar düzenlemekte sakınca görmezken, çok sayıda Amerikan askerinin kapsamlı ve maliyetli, büyük bir savaşa sokma konusunda daha temkinli davranacaklardır. Proje 2025 stratejisinin arkasındaki Heritage Vakfı’nın başkanı Kevin Roberts, yeni Trump yönetiminin ‘hazineden büyük bir harcama yapılmasını ya da ABD’li kanının dökülmesini haklı çıkarmayacak çatışmaların içine çekilmemeye dikkat etmesi gerektiği’ uyarısında bulundu.

*Bu makaşe Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



İsrail, İran'ın nükleer tesislerine "sınırlı" bir saldırı başlatmayı düşünüyor

Tahran'ın yaklaşık 322 kilometre (200 mil) güneyinde yer alan Natanz'daki uranyum zenginleştirme tesisinin genel görünümü (Reuters)
Tahran'ın yaklaşık 322 kilometre (200 mil) güneyinde yer alan Natanz'daki uranyum zenginleştirme tesisinin genel görünümü (Reuters)
TT

İsrail, İran'ın nükleer tesislerine "sınırlı" bir saldırı başlatmayı düşünüyor

Tahran'ın yaklaşık 322 kilometre (200 mil) güneyinde yer alan Natanz'daki uranyum zenginleştirme tesisinin genel görünümü (Reuters)
Tahran'ın yaklaşık 322 kilometre (200 mil) güneyinde yer alan Natanz'daki uranyum zenginleştirme tesisinin genel görünümü (Reuters)

İsrailli bir yetkili ve konu hakkında bilgi sahibi iki kaynağın Reuters'a verdiği bilgiye göre, ABD Başkanı Donald Trump'ın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya ABD'nin şu anda böyle bir hamleyi desteklemeye hazır olmadığını söylemesine rağmen, İsrail önümüzdeki aylarda İran'ın nükleer tesislerine yönelik bir saldırıyı göz ardı etmiyor.

İsrailli yetkililer Tahran'ın nükleer silah edinmesini engelleme sözü verirken, Netanyahu da İran'la yapılacak her türlü müzakerenin nükleer programın tamamen ortadan kaldırılmasıyla sonuçlanması gerektiğinde ısrar ediyor.

ABD ve İran arasındaki nükleer ön görüşmelerin ikinci turu, geçen hafta Muskat'ta yapılan ilk turun ardından bugün Roma'da gerçekleştirilecek.

İsrail geçtiğimiz aylarda ABD Başkanı Donald Trump yönetimine İran tesislerine saldırmak için bir dizi seçenek sundu ve bunlardan bazılarının ilkbahar sonu ile yaz aylarında yapılması planlanıyor.

Kaynaklara göre bu planlar, Tahran'ın nükleer programını silah haline getirme kabiliyetini aylarca, bir yıl veya daha uzun süre sekteye uğratabilecek. Operasyon, yoğunluğu değişen hava saldırıları ve komando operasyonlarının bir karışımını içeriyor.

New York Times çarşamba günü, Trump'ın bu ayın başlarında Beyaz Saray'da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı görüşmede, Washington'un Tahran ile diplomatik görüşmelere öncelik vermek istediğini ve kısa vadede İran'ın nükleer tesislerine yönelik bir saldırıyı desteklemeye hazır olmadığını söylediğini aktardı.

Ancak İsrailli yetkililer, ordularının İran'a daha az ABD desteği gerektirecek sınırlı bir saldırı düzenleyebileceğine inandıklarını ifade ettiler. Şarku’l Avsat’ın Reuters'ten aktardığına göre bu saldırı İsrail'in başlangıçta önerdiğinden çok daha küçük çaplı olacak.

Özellikle nükleer anlaşmayla ilgili görüşmeler başlarken İsrail'in böyle bir saldırıyı gerçekleştirip gerçekleştirmeyeceği ya da ne zaman gerçekleştireceği belirsiz.

 İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AP)İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AP)

Bu hamlenin Trump'ı yabancılaştırması ve ABD'nin İsrail'e verdiği daha geniş desteği tehlikeye atması muhtemeldir.

Biden yönetiminden iki eski üst düzey yetkili Reuters'a yaptıkları açıklamada, planların bazı bölümlerinin geçen yıl Biden yönetimine sunulduğunu söyledi. Planların neredeyse tamamı doğrudan askeri müdahale ya da istihbarat paylaşımı yoluyla ABD'nin önemli ölçüde desteğini gerektiriyordu. İsrail ayrıca Washington'dan İran'ın misilleme yapması halinde, İsrail'in kendisini savunmasına yardım etmesini istedi.

Yorum talebine yanıt olarak ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Reuters'e Trump'ın perşembe günü gazetecilere İsrail'i bir saldırı başlatmaktan caydırmadığını, ancak Tahran'a karşı askeri eylemi desteklemek için “acele etmediğini” söylediği yorumlarına atıfta bulundu.

Trump şöyle dedi: “Bence İran'ın büyük bir ülke olma ve ölüm olmadan mutlu yaşama şansı var. Bu benim ilk tercihim. Eğer ikinci bir seçenek varsa, bunun İran için çok kötü olacağını ve İran'ın diyalog istediğini düşünüyorum” dedi.

Üst düzey bir İsrailli yetkili Reuters'a yaptığı açıklamada, İran'ın vurulması konusunda henüz bir karar alınmadığını belirtti.

İranlı üst düzey bir güvenlik yetkilisi, Tahran'ın İsrail'in planlarından haberdar olduğunu ve herhangi bir saldırının “İran'dan sert ve kararlı bir yanıt” alacağını söyledi.

ABD'ni başkanı Donald Trump (Reuters)ABD'ni başkanı Donald Trump (Reuters)

Yetkili Reuters'a yaptığı açıklamada, “Güvenilir kaynaklardan İsrail'in İran'ın nükleer tesislerine büyük bir saldırı planladığına dair istihbarat aldık. Bu, İran'ın nükleer programı konusunda devam eden diplomatik çabalardan duyulan memnuniyetsizlikten ve Netanyahu'nun siyasi hayatta kalma aracı olarak çatışmaya duyduğu ihtiyaçtan kaynaklanıyor” değerlendirmesinde bulundu.

İran ve ABD arasında Tahran'ın nükleer hedefleri konusunda on yıllardır süren anlaşmazlığı çözmek üzere yürütülen görüşmelerin ikinci turu bugün Roma'da başlıyor.

Bazı İranlı yetkililerin yaptırımların yakında kaldırılabileceği yönündeki spekülasyonlarının ardından Tahran, anlaşmaya hızlı bir şekilde varılabileceği yönündeki beklentileri en aza indirmeye çalışıyor. İran Lideri Ali Hamaney geçen hafta yaptığı açıklamada “ne aşırı iyimser ne de aşırı kötümser” olduğunu söyledi.

ABD yönetimi İran'ın nükleer sorununu çözmenin en iyi yolu konusunda ikiye bölünmüşken, son birkaç gündür müzakerelere yeniden başlama şansını araştırmak üzere Arap ve uluslararası başkentlere diplomatik seferler düzenleniyor.

Tahran ve Washington arasındaki nükleer görüşmelerin ikinci turunun arifesinde İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi dün yaptığı açıklamada, ABD'nin niyetleri konusunda “ciddi şüpheleri” olduğunu söyledi.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) Direktörü Rafael Grossi, ABD ve İran'ın yeni bir nükleer anlaşmaya varmak için çok az zamanı olduğunu vurgularken, İran Dışişleri Bakanlığı ajansın devam eden görüşmelere katılması önerisini “henüz çok erken olduğu için” reddetti.

Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Genel Müdürü Rafael Grossi Tahran'daki görüşme öncesinde (AP)Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Genel Müdürü Rafael Grossi Tahran'daki görüşme öncesinde (AP)

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) İran'ın uranyumu yüzde 60 gibi yüksek bir oranda zenginleştiren nükleer silah sahibi olmayan tek ülke olduğunu ve bu oranın nükleer silah yapmak için gereken yüzde 90'a yakın olduğunu bildirirken, İran'ın büyük miktarlarda bölünebilir madde stoklamaya devam ettiğine dikkat çekiyor.