Pezeşkiyan: İran'ın ‘çok sayıda cerrahi operasyona’ ihtiyacı var

Meclis Başkanı’ndan Hamaney destekli hükümetin engellenmemesi uyarısı

İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan Horasan eyaletinde tüccarlara ve ekonomistlere hitap etti (İran Cumhurbaşkanlığı)
İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan Horasan eyaletinde tüccarlara ve ekonomistlere hitap etti (İran Cumhurbaşkanlığı)
TT

Pezeşkiyan: İran'ın ‘çok sayıda cerrahi operasyona’ ihtiyacı var

İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan Horasan eyaletinde tüccarlara ve ekonomistlere hitap etti (İran Cumhurbaşkanlığı)
İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan Horasan eyaletinde tüccarlara ve ekonomistlere hitap etti (İran Cumhurbaşkanlığı)

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ülkesinin pek çok alanda ‘cerrahi operasyona’ ihtiyacı olduğunu vurgulayarak, ‘öncelikli ve temel adımın’ halkın memnuniyeti olduğunu söyledi. Öte yandan Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf, İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney tarafından desteklenen yeni hükümetin önüne engeller konulmasına karşı uyardı.

İran’ın kuzeydoğusundaki Horasan eyaletinde tüccarlar ve ekonomistlerle bir araya geldiği toplantıda konuşan Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan, şunları söyledi:

“Yapmak istediğimiz herhangi bir çalışmada, savunmasız grupları dikkate almalı ve onların kalkınma çarkının altında ezilmesine izin vermemeliyiz. Süreçlerimizin insanları ve hassas grupları krize sokmasına izin vermeyeceğiz.”

Daha önceki konuşmalarında olduğu gibi, doktor olması nedeniyle İranlıların karşı karşıya olduğu sorunları tıbbi ifadelerle açıklayan, ancak herhangi bir çözüm önerisinde bulunmayan Pezeşkiyan, “Halk doktorun kendileriyle sürekli temas halinde olmasını istiyor. Şimdi bizim işimiz halkın teveccühünü kazanmak. Yapmak istediğimiz her işe halkı yanımıza alarak başlamalıyız. Yapmamız gereken büyük işler var. Halkın da bu işlerin onlar için yapıldığını anlamalarını sağlamalıyız” ifadelerini kullandı.

Ülkenin doğusunda ve batısında insanların yoksulluk içinde yaşadığını, oysa tüm kaynakların orada olduğunu belirten Pezeşkiyan, “Toplumda (hakkı) gözetmeliyiz ve elitlere, üreticilere ve imalatçılara saygı duyarak engelleri kaldırmak için el ele vermeliyiz” diye konuştu.

İran Cumhurbaşkanı, sözlerini şöyle sürdürdü:

Niyetimiz ve irademiz nerede olurlarsa olsunlar engelleri kaldırmak. Yetkilerimiz var ve bu bizim elimizde.

Ayrıca il valilerine yetkiler verilmesi çağrısında bulunan Pezeşkiyan, bunu yapma sözü verdi ve merkeziyetçiliğin azaltılması gerektiğine işaret etti.

Bir grup insanın her şeye yukarıdan karar vermesinin doğru olmadığını vurgulayan Pezeşkiyan, “Plansız yetkilendirme kaos demektir. Önce ne inşa etmek istediğimizi bilmeli, sonra da sorumluluğu olanları yetkilendirmeliyiz” dedi.

Sorunu giderme

Pezeşkiyan, ekonomik durumu iyileştirme vaatleriyle ilgili olarak ise şunları söyledi:

Hükümetimin çalışmalarına devam etmesi isteniyorsa, öncelikle ticaret ve sanayi gelişmeli, aksi takdirde görevde kalmamın bir anlamı yok. Hükümetlerin görevi, tüccar, imalatçı ve sanayicilerin işlerini güvenle yapabilmeleri için doğru ortamı oluşturmaktır.

Birçok ülkeyi ziyaret etme planı olduğunu ifade eden Pezeşkiyan, “Irak'a gideceğiz, sonra Türkmenistan'a... Onlarla neleri konuşacağımızı tartışıyoruz. Sınırların ötesinde ticaret ve ihracat için uygun bir ortam oluşturabilirsek, ticari refaha ulaşabiliriz. Farklı ülkeleri ziyaret eden biri olarak, ticareti faaliyetlerinizi geliştirmenin önünü açmak için çalışmalıyım” dedi.

Dışişleri ve Ticaret bakanlıklarına ziyaret ettiği ülkelerde görüşmek üzere bir plan hazırlamaları talimatı verdiğini söyleyen İran Cumhurbaşkanı, “Bu potansiyeli doğru bir şekilde kullanabilirsek, ekonomik refaha ulaşabilir, istihdam yaratabilir ve birçok sorunumuzu çözebiliriz” diye konuştu.

Pezeşkiyan, şöyle devam etti:

Cumhurbaşkanı olarak farklı ülkelere yaptığım ziyaretlerde tüccarlar için elverişli bir ortam oluşturmalıyım. Eğer bunu yapabilirsem ziyaretim amacına ulaşmış olacak. Bu ziyaretler hükümet, parlamento, yargı, ordu ve güvenlik güçleri arasında iş birliği olmadan ya da ortak bir vizyon olmadan verimli olamaz. Ticaret, ekonomi ve sanayi konularında ortak bir vizyona sahip olmalıyız.

x scffvg bgrf
Pezeşkiyan göreve geldikten sonra taşraya ilk ziyaretini ülkenin kuzeydoğudaki Meşhed şehrine yaptı (İran Cumhurbaşkanlığı)

Pezeşkiyan bu hafta başında verdiği ilk resmi televizyon röportajında, hükümetinin yüzde 8'lik büyüme oranını yakalayabilmesi için İran’a 100 milyar dolarlık yabancı yatırım yapılmasına ihtiyaç duyduğunu, bunun da İran’ın dünya, komşu ülkeler ve diasporadaki İranlılarla olan ilişkilere bağlı olduğunu vurguladı.

“Hükümetin engellenmesi”

Öte yandan İran Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf, hükümetin önüne engeller konulmasına karşı uyardı. Kalibaf, “Hükümetin yoluna engeller koymak için pusuya yatmak ve yersiz eleştirilerde bulunmak Dini Lider Ali Hamaney'in altını çizdikleriyle çelişebilir” diye konuştu.

Hamaney’in hükümetin başarısının herkesin başarısı olduğunu söylediğini hatırlatan Kalibaf, “Benim tutumum her zaman açık ve şeffaf olmuştur, asla muğlak ya da belirsiz olmamıştır. Ancak görüyorum ki bazıları her ne sebeple olursa olsun bu hükümetin başarılı olmasını istemiyor. Fakat bu otoritenin arzusuyla uyumlu değil” dedi.

Kalibaf, şöyle devam etti:

“Hükümete yönelik eleştirilerimiz varsa, ki bu mümkün. Bunları Cumhurbaşkanı ile ikili oturumlarda, Milli Güvenlik Yüksek Kurulu'nda, Meclis Başkanlık Divanı'nda ya da Meclis'in halka açık oturumlarında tartışabilir ve nihayetinde halkla paylaşabiliriz.”

Reformistlerin desteklediği Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın müttefikleri, onun vaatlerinin beklentileri yükselteceğinden ve eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile aynı sonu paylaşacağından endişe ediyor. Öte yandan Pezeşkiyan, hükümeti için ulusal uzlaşı sloganını ortaya attı ve farklılıkların üstesinden gelmek için çalışma sözü verdi.

Reformist isimlerden Muhammed Cevad Hakşinas, yaptığı değerlendirmede, “Hükümetin başarılı olması için uzlaşının gerekli bir koşul olabilir, ama yeterli bir koşul değil” diye konuştu. Hakşinas, uzlaşının dış politika hedeflerinin desteklenmesindeki rolüne işaret etti.

İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) bölgedeki faaliyetlerine üstü kapalı olarak atıfta bulunan Hakşinas, “Son yıllarda bölgedeki eğilimleri ve parlamentoya tabi olmayan ve çalışmalarını bağımsız olarak sürdüren kurum ve kuruluşların müdahalelerine tanık olduk. Bu eylemlerin, her ne kadar bu alanlardan bazıları Dışişleri Bakanlığı'nın yetki ve bilgisi dahilinde olmasa da Dışişleri Bakanlığı'nın sorumlu olması gereken kendi sonuçları oldu” ifadelerini kullandı.

Hakşinas, şöyle devam etti:

“Dışişleri Bakanlığı'nı dış politika ve diğer ülkeler ve uluslararası örgütlerle ilişkilerin tek sorumlusu olarak göremeyiz. Ancak Abbas Arakçhi'nin dışişleri bakanı olarak seçilmesi ve Muhammed Cevad Zarif’in stratejik işlerden sorumlu cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atanması, İran'ın (müzakereci) ülkelere ve uluslararası topluma diyaloğa, etkileşime, gerginliği azaltmaya ve daha uygun ve kesin bir yolda ilerlemeye hazır olduğu mesajını vermek istediğini gösteriyor.”

Öte yandan reformist kanattan eski Milletvekili Mahmud Sadıki, Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın sorunları açıklamaktan ziyade sorunların çözümlerin odaklanması gerektiğini söyledi. Sadıki, İran'ın yarı resmi ajansı ISNA’ya yaptığı açıklamada “İnsanlar mevcut durumu derinden hissediyor. Pezeşkiyan halka, hükümetinin sıkıntı içinde kalmaya niyetli olmadığı mesajını verebildi” dedi.

Pezeşkiyan'ın ifadelerinin İranlılara olumlu mesajlar verdiğini, ancak insanların cumhurbaşkanının mevcut sorunlar için başkalarını suçlamasından bıktığını belirten Sadıki, Cumhurbaşkanı’nın seçim kampanyası sırasında bu anlayışa sahip olduğunu gösterdiğini, ancak şimdi daha ayrıntılı ve uzmanlaşmış bilgiye sahip olduğu için ülkenin tam olarak nerede olduğunu ve nereye gitmesi gerektiğini bildiğini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın konuşmasında dolaylı olarak bütçe açığına değindiğini, fakat çözümler yerine sorunları açıklamaya odaklandığını, bununla birlikte ileriye dönük bir bakış açısı sunduğunu ifade eden Sadıki, Hamaney'in Varlık Fonu'nun petrol ve gaz kaynaklarındaki payının yüzde 45'ten yüzde 20'ye düşürülmesini kabul ettiğine işaret ederek “Bu durum, Dini Liderin ülkenin sorunlarını çözmek için hükümetle koordinasyon içinde olduğunu gösteriyor” dedi.



Esed, Hamaney'den gerçekten uzaklaştı mı yoksa bu bir manevra mı?

Esed, 2011 yılında Suriye’de savaşın çıkmasından sonra ikinci kez Tahran'ı ziyaret etti (Hamaney'in resmi internet sitesi)
Esed, 2011 yılında Suriye’de savaşın çıkmasından sonra ikinci kez Tahran'ı ziyaret etti (Hamaney'in resmi internet sitesi)
TT

Esed, Hamaney'den gerçekten uzaklaştı mı yoksa bu bir manevra mı?

Esed, 2011 yılında Suriye’de savaşın çıkmasından sonra ikinci kez Tahran'ı ziyaret etti (Hamaney'in resmi internet sitesi)
Esed, 2011 yılında Suriye’de savaşın çıkmasından sonra ikinci kez Tahran'ı ziyaret etti (Hamaney'in resmi internet sitesi)

İbrahim Hamidi

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed, İran Dini Lideri Ali Hamaney ve Hizbullah'ın tercihlerinden uzaklaşmaya istekli olduğuna dair ilk kez sinyaller göndermiyor, o halde son girişimi öncekilerden farklı mı? Stratejisinden sapan müttefiklerine veya vekillerine karşı şimdiye kadar sessiz kalmayan İran, buna sessiz kalacak mı?

İlişkilerinin aşamalarına, bağlamlarına ve testlerine tarihsel bir dönüş, cevaba katkıda bulunabilir. 1979'da İran'da Devrim’in zafere ulaşmasından sonra, muhalefette iken Humeyni'yi ülkesine kabul etmeyen Cumhurbaşkanı Hafız Esed, Tahran'da yeni rejim ile yeni bir sayfa açma girişiminde bulundu. Humeyni Devrimi’nin başarısından sonra Lübnan'da bulunan İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi muhaliflerinin İran’da iktidarı ele geçirmelerinden yararlandı. Dönemin Dışişleri Bakanı Abdulhalim Haddam'ı yeni hükümetin kurmayları ve onların Dini Liderleri ile görüşmesi için Tahran’a gönderdi.

Gerçekten de aralarında Ortadoğu'da temel bir özellik haline gelen yeni bir sayfa açıldı. Doğuda Saddam Hüseyin, güneyde İsrail ve Muhammed Enver Sedat ile Menahem Begin arasında imzalanan Camp David Anlaşması nedeniyle kuşatılmış, Lübnan iç savaşı ve Sovyetler Birliği’nin şartları içine gömülmüş Esed, 1980'de başlayan 8 yıllık savaşta Saddam Irakı’na karşı Humeyni İranı'nın yanında yer aldı. İsrail 1982'de Lübnan'ı işgal ettiğinde Esed, Humeyni'nin Devrim Muhafızları’nın Suriye sınırının ikinci yakası olan Bekaa Vadisi'nde Hizbullah’ı kurmasının önünü açtı. Burada faaliyete geçen Hizbullah daha sonra İsrail sınırındaki Güney Lübnan’da bulunan Şii kuluçka merkezine taşındı. ABD, Lübnan arenasına dahil olduğunda, Hizbullah’ın parçalarından doğduğu İslami Cihat hücreleri Beyrut'ta ABD Deniz Piyadelerinin bulunduğu kışlayı havaya uçurdu.

Irak-İran savaşında, tankerler savaşında, Lübnan iç savaşında ve daha birçok meselede baba Esed, İran ekseni ile Arap kucağı arasında bir denge kuruyordu. Gücünün, iki rakip arasında denge kurmak, bir oyuncu ve arabulucu olmakta yattığına inanıyordu. Hatta bu nedenle 1991'de geri dönüp Saddam güçlerini Kuveyt'ten sürmek için kurulan uluslararası koalisyona katıldı.

Esed'in ölümü ve Cumhurbaşkanı Beşşar Esed'in iktidara gelmesi, 11 Eylül 2001 olayları ve 2003'te Saddam'ın devrilmesi ile birlikte, bölgesel dengeler ve Suriye’nin hesapları değişti.

Esed'in ölümü, Cumhurbaşkanı Beşşar Esed'in iktidara gelmesi, 11 Eylül 2001 olayları ve 2003'te Saddam'ın devrilmesi ile birlikte, bölgesel dengeler ve hesaplar değişti. Suriye Arap kucağından vazgeçerek İran eksenine yerleşti. 2005 yılında Lübnan başbakanı Refik Hariri'ye düzenlenen suikast ve Suriye ordusunun Lübnan'dan çekilmesiyle aradaki mesafe daha da açıldı.

Suriye'yi İran'dan uzaklaştırmak Arap ve Batılı ülkelerin kaygısı olmaya devam etti. Son yıllarda bunun için iki girişimde bulunuldu.

İlki, 2010'da Hariri suikastı, Irak seçimlerinde İyad Allavi’nin listesinin kazanması, Lübnan seçimlerinde de Saad Hariri'nin listesinin kazanması arka planında, Suriye ve Arap kucağından uzaklaşma sayfasının kapanmasından sonra, Arapların Şam'a sunduğu seçenek, hükümetlerini kurmaları için Allavi ve Hariri'yi desteklemesiydi. İran'ın tercihi ise farklı ve karşıttı. Sonuç olarak Şam, vaatlerin aksine Bağdat ve Beyrut'ta Tahran'ın tercihinin yanında yer aldı.

İkincisi, ABD 2011'de Suriye ile İsrail arasında, Şam'ın, Tahran ve Hizbullah ile ittifakından vazgeçmesi karşılığında işgal altındaki Golan'ın tamamının kendisine geri verilmesini içeren bir barış anlaşmasının imzalanması için tüm ağırlığını koydu. Amerikalı arabulucular gerçekten de anlaşmaların taslağını hazırlayıp Şubat 2011'de Esed'e sundular. Şam da İran'dan boşanacağının işaretlerini verdi. Ancak verilen sözlere ve Hamaney'den uzaklaşma sinyallerine paralel olarak Şam, Tahran ve Hizbullah ile arasındaki askeri iş birliği de artıyordu.

2011'den sonra büyük darbe gerçekleşti. Suriye'de ve bölgede köprünün altından çok su aktı. İran ve Hizbullah “rejimi kurtarmak” için askeri, mali, siyasi ve ekonomik müdahalede bulundu.

2011'den sonra büyük darbe gerçekleşti ve bu seçeneğe ilişkin sayfa kapandı. Suriye'de ve bölgede köprünün altından çok su aktı. İran ve Hizbullah “rejimi kurtarmak” için askeri, mali, siyasi ve ekonomik müdahalede bulundu. Diğer karşıt  güçler de müdahale etti. On üç yıl sonra rejim hala iktidarda ve Hizbullah ve İranlı örgütler de dahil olmak üzere beş ordu ve milisler Suriye'de.

Önerilen senaryolardan biri, 2015 yılında müdahale eden Rusya'nın varlığını herkesin kabul ettiği varsayılarak, İran ve Hizbullah'ın çekilmesini, ABD ve Türkiye'nin Suriye'den çekilmelerine bağlamaktı. Ancak asıl sürpriz, Hamas'ın Ekim 2023'teki saldırısının ardından geldi. Şam'ın bunu Tahran'dan ve direniş ekseninin geri kalan üyelerinden farklı bir tutumla ayrışmak için fırsat olarak gördüğü açıktı. Şarku’l Avsat’ın Majalla'dan aktardığı analize göre Şam'ın diğer adımı ise İsrail'in Hizbullah'a yönelik saldırısını, İran’ın abası altından çıkmak ve Hizbullah’ın genişleyen varlığından kurtulmak için bir fırsat olarak görmesiydi.

Son haftalarda İsrail'in Hizbullah'a yönelik saldırısının başlamasıyla birlikte Şam, Hizbullah'a herhangi bir siyasi, askeri veya medya desteği sağlamamak da dahil olmak üzere, bu yeni yönelimini gösteren birçok adım attı. 2006 savaşının aksine Hizbullah için herhangi bir propaganda ve gösteri olmadı, askeri destek verilmedi. Aksine Suriye ordusu, son on yılda binlerce savaşçısını Suriye'ye konuşlandıran Hizbullah'a karşı savaşı ya görmezden geliyor ya da ona karşı savaşı kolaylaştırıyor. Ordu, milislerin ve Hizbullah’ın İsrail'e karşı herhangi bir eylem düzenlemelerini engelledi ve milisler ile Hizbullah’a karşı sıkı önlemler aldı. Buna ilave olarak, askeri durum, Hizbullah üyelerini kendilerini korumak veya Lübnan'daki “ana savaşa” katılmak için gönüllü olarak geri dönmeye sevk etti.

İran Dışişleri Bakanı, Esed'i, İsrail'e karşı direniş ekseni operasyonlarına katılmaya ikna etmeyi başaramadı. Aynı şekilde Suriyeli mevkidaşı ile bir ortak basın toplantısı düzenlemeyi de başaramadı

Tahran'a gelince, Şam’ın kendisinden uzaklaştığını gösteren pek çok işaret var. Bunun son tezahürü olarak İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin Esed'i İsrail'e karşı direniş ekseni operasyonlarına katılmaya ikna etmede başarılı olamadığını belirtmek yeterli. Arakçi, Suriyeli mevkidaşı Bessam el-Sabbağ ile ortak tutum sergilemek için bir ortak basın toplantısı düzenlemeyi de başaramadı, bu nedenle İran Büyükelçiliği’nde açıklamalarda bulunmakla yetindi. Buna ek olarak Şam Kitap Fuarı’nı dolduran İran kitapları, uzun yıllardan sonra ilk kez bu yılki fuarda görülmedi ve görülmesine izin verilmedi.

Suriye’nin verdiği işaretler ve attığı adımlar Şam'daki yeni yönelimi gösteriyor. Bu sadece bir yönelim değil, bir bahis ve kumardır. Bu durumda geriye iki soru kalıyor:

Birincisi, Suriye'nin attığı adımlar, Ortadoğu fırtınasının ve İsrail saldırganlığının merkezinde olmaktan kurtulana, yeni Amerikan başkanı Beyaz Saray'daki ofisine yerleşene kadar zaman kazanmaya mı yönelik? Önceki aşamalarda Esed, dış baskıları hafifletmek veya pencereler açmak için İran ile arasına mesafe koymaya istekli olduğunu ima etmişti. Hizbullah'a yönelik mevcut önlemler ve İran Dini Lideri’nin tercihlerinden uzaklaşmak bir manevra mı, yoksa nihai bir hamle mi?

İkincisi, bilhassa İran, kendisine ihanet eden ve stratejilerinden sapan müttefiklerine ve vekillerine karşı sessiz kalmadığı göz önüne alındığında, Irak'taki nüfuzunun arka bahçesi, Lübnan'daki vekili için ikmal hattı ve Filistin kartı için köprüsü olan Suriye'yi kaybetme konusunda sessiz kalır mı? Yoksa Tahran, Suriye’nin manevrası yalnızca Binyamin Netanyahu'nun “kırmızı çizgileri” aşan saldırılarından ve uyarılarından kaçınmayı hedeflediği, ayrıca Suriye'nin ona ihtiyacı olduğu kadar kendisinin de Suriye'ye ihtiyacı olduğu için mi kabul ediyor?

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.