Rusya nereye?

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moğol ve Sovyet güçlerinin 1939 yılında Halhin Gol Muharebesi'nde Japonya'ya karşı kazandığı zaferin 85’inci yıldönümünde bir konuşma yaptı. (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moğol ve Sovyet güçlerinin 1939 yılında Halhin Gol Muharebesi'nde Japonya'ya karşı kazandığı zaferin 85’inci yıldönümünde bir konuşma yaptı. (AFP)
TT

Rusya nereye?

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moğol ve Sovyet güçlerinin 1939 yılında Halhin Gol Muharebesi'nde Japonya'ya karşı kazandığı zaferin 85’inci yıldönümünde bir konuşma yaptı. (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moğol ve Sovyet güçlerinin 1939 yılında Halhin Gol Muharebesi'nde Japonya'ya karşı kazandığı zaferin 85’inci yıldönümünde bir konuşma yaptı. (AFP)

Rusya coğrafi kaderinden kaçamaz... Rusya, Moğol istilaları sırasında Doğu Asya ile ya da Napolyon ve Hitler'in istilaları sırasında Batı ile yaptığı savaşların tarihinden kaçamaz. Huzursuz bir ulus. Güvenlik gereksinimleri maddi imkanlarından çok daha fazla. Merhum ABD Senatörü John McCain, Rusya’yı ‘ülke kılığına girmiş bir benzin istasyonu’ olarak tanımlamıştı. Eski ABD Başkanı Barack Obama ise Rusya’yı ‘büyük ama bölgesel bir güç’ olarak tanımlıyor.

Rusya'nın tarihi bir ‘Sisifos mücadelesi’ olarak tanımlanabilir (Sisifos efsanesi, en ünlü antik Yunan efsanelerinden biridir). Çünkü kendini kanıtlamak ve Batı'dan bir ‘büyük güç’ olarak meşruiyet ve tanınma kazanmak zorundaydı. Halen de öyle. Bu nedenle Rusya, dünya düzeni tiyatrosunda her zaman ‘yıkıcı’ oyuncu rolünü oynuyor... Batı ile de ‘asimetri’ oyununu. Boşluğu doldurur ve Batı'nın olmadığı yerde var olur... Rus paralı asker grubu Wagner'in Afrika'daki rolü budur.

Rusya'nın tarihi, siyasi ağırlık merkezi olan Moskova'yı korumak için bir tampon oluşturmak dışında nadiren Batı ile çatışmakla geçmiştir. Korkunç İvan, Rusya'nın varlığını Ural Dağları'na kadar genişleterek doğuda bir tampon oluşturdu. Büyük Petro, İsveç kralını yenerek ve Petersburg şehrini inşa ederek Rusya'nın topraklarını batıya doğru genişletti. Büyük Petro, özellikle denizcilik ve gemi yapımı alanlarında Batı teknolojisini öğrenmek için Batı Avrupa'yı ziyaret etti. Büyük Katerina imparatorluğu güneye, Karadeniz'e doğru genişleterek, Kırım Yarımadası’nın kontrolünü ele geçirdi ve burada Rus donanmasını kurdu.

suıklo
Modi-Putin iletişimi sürüyor (Reuters)

Büyük Katerina'nın “Eğer yüz yıl daha yaşasaydım, Avrupa'ya boyun eğdirir, Çin'in kibrini yener ve Hindistan'la ticaretin kapısını açardım” dediği söylenir. Bugünün Rusya'sı halen bu coğrafi aralıkta mı? Elbette öyle.

İngiltere ile Orta Asya'da oynanan ‘Büyük Oyun’ sırasında, iki imparatorluk arasında bir tampon bölge oluşturulması konusunda anlaşmaya varılmış, Mortimer Durand Hattı ile bugünkü Afganistan devleti kurulmuştur.

Her yeni dünya düzeninde Rusya kendisini büyük bir güç olarak konumlandırmaya çalışır. Soğuk Savaş dönemi, Rusya'nın büyük güç olarak konumlandığı en önemli dönemdir. Bu dönemde Rusya, Sam Amca'nın iki kutuplu dünya düzenindeki ana muhatabı idi. Soğuk Savaş aynı zamanda Rusya'nın en geniş coğrafi alana ulaştığı dönem olmuştur. Ancak Rusya'nın coğrafi kaderi genişleme ve geri çekilme arasında gidip gelmektedir. Her genişlemede Rusya, Avrupa için jeopolitik sorunlara yol açtığı gibi her geri çekilme de jeopolitik sorunlara yol açar. Geri çekilme dalgası genellikle geçicidir. Çünkü deniz dalgaları gibi yeniden genişlemeye hazır olma aşamasıdır.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in şu anki tutumunu öğrenmek istiyorsanız, 2007 yılında Münih Güvenlik Konferansı'nda yaptığı konuşmanın metnini okumanız yeterli. Bu konuşma, Putin'in jeopolitik gündemi için bir yol haritasıydı. ABD'nin dünya üzerindeki tek taraflı hegemonyasını reddetti ve onun ‘dünyayı daha az güvenli hale getiren’ aşırı güç kullanımını eleştirdi. Konuşmasını Amerikan değerlerinin evrensel olmadığını söyleyerek bitirdi. Putin daha sonra Gürcistan'da sınırlı bir savaşa girdi. Daha sonra Suriye savaşında ordusunu ve teçhizatını denedi. Askeri Analistin Şarku’l Avsat için kaleme aldığı analize göre en büyük değişim Rusya’nın Ukrayna'yı işgal etmesi oldu. Onu cezalandırıp izole eden Batı, Ukrayna'nın hayatta kalmasına yardım etti ve Rusya'nın etrafındaki ilmiği daha da sıkılaştırmak için NATO'yu genişletti.

Doğu, Batı'ya karşı

Putin şu anda bir ‘Doğu'ya Bakış Stratejisi’ izliyor. Ancak bu stratejinin temelleri ve altyapısı uygulamaya hazır değil. Bunun iki ana nedeni var: Birincisi coğrafi engel, ikincisi ise her zaman Avrupa ile bağlantılı olan Rusya tarihi. Ukrayna savaşından sonra Putin'in kapıları Batı'ya doğru tüm boyutlarıyla kapandı. NATO genişledi ve Baltık Denizi Rus kontrolünün ötesinde bir göl haline geldi. Ukrayna'nın Rus donanmasına açtığı savaşın ışığında Karadeniz'deki savaş dinamiklerinden bahsetmiyorum bile. Karadeniz zaten NATO tarafından çevrelenmiş ve boğazları Türkiye üzerinden kontrol edilen bir göl.

zxcdfgthy
Moğolistan Başbakanı Luvsannamsrain Oyun-Erdene, 2022 yılında Vladivostok'ta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya geldi. (Getty Images)

Putin, Çin tarafından kurulan ve yönetilen uluslararası bir siyasi, güvenlik ve ekonomik örgüt olan Şanghay İşbirliği Örgütü'nde (ŞİÖ) yer alıyor. Çin ve Rusya arasındaki ticaret artarak, geçen yıl yaklaşık 240 milyar dolara ulaştı. Hindistan ve Rusya arasındaki tarihi bağlardan bahsetmeye gerek bile yok. Rusya, Hindistan ve Çin'den oluşan bu jeopolitik üçgen, özellikle de ister insani ister ekonomik boyutta olsun, küresel ağırlık merkezini içerdiği için Kuşak ve Yol Projesi’ne bir alternatif olabilir mi?

ynumıö
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Pekin'de (Arşiv - Reuters)

Başkan Putin, Avrupa'nın batısı ile iletişimi dondururken, Doğu ile bağlantı kurmayı amaçlayan büyük projeler inşa edip Doğu ile ilişkiyi kurumsallaştırmaya çalışıyor. Örneğin, Rusya'yı İran'a ve oradan da Hindistan'a bağlayan Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru projesi var. Bunlara, Rusya'nın doğusunda Çin ile Rusya'yı kara yoluyla bağlama girişimleri ve Sudan'dan deniz üssü isteyerek, Kızıldeniz'de bir Rus deniz üssü kurma girişimi de ekleniyor.

Zorluklar

Rusya bu projeleri finanse edebilir mi? Ya da İran? Çin finanse ederse, Rus karakteri herhangi bir projede baskın olmaya devam edecek mi? 21. yüzyılda dünya liderliği için yarışan iki komşu ezeli düşman, Çin ve Hindistan nasıl uzlaştırılacak? Çin, Orta Asya devletlerinin gözüne nasıl girebilir? Rusya, kendisini bir süper güç olarak tanıması için dünyaya meydan okuyan Sam Amca ile mücadelesinde, Çin'in yanında ‘küçük oyuncu’ rolünü oynayabilir mi? Peki, ya Çin, Rusya'nın Çin'den zorla aldığı toprakları geri isterse?

*Bu analiz, Şarku’l Avsat için bir askeri analist tarafından yapıldı



Esed, Hamaney'den gerçekten uzaklaştı mı yoksa bu bir manevra mı?

Esed, 2011 yılında Suriye’de savaşın çıkmasından sonra ikinci kez Tahran'ı ziyaret etti (Hamaney'in resmi internet sitesi)
Esed, 2011 yılında Suriye’de savaşın çıkmasından sonra ikinci kez Tahran'ı ziyaret etti (Hamaney'in resmi internet sitesi)
TT

Esed, Hamaney'den gerçekten uzaklaştı mı yoksa bu bir manevra mı?

Esed, 2011 yılında Suriye’de savaşın çıkmasından sonra ikinci kez Tahran'ı ziyaret etti (Hamaney'in resmi internet sitesi)
Esed, 2011 yılında Suriye’de savaşın çıkmasından sonra ikinci kez Tahran'ı ziyaret etti (Hamaney'in resmi internet sitesi)

İbrahim Hamidi

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed, İran Dini Lideri Ali Hamaney ve Hizbullah'ın tercihlerinden uzaklaşmaya istekli olduğuna dair ilk kez sinyaller göndermiyor, o halde son girişimi öncekilerden farklı mı? Stratejisinden sapan müttefiklerine veya vekillerine karşı şimdiye kadar sessiz kalmayan İran, buna sessiz kalacak mı?

İlişkilerinin aşamalarına, bağlamlarına ve testlerine tarihsel bir dönüş, cevaba katkıda bulunabilir. 1979'da İran'da Devrim’in zafere ulaşmasından sonra, muhalefette iken Humeyni'yi ülkesine kabul etmeyen Cumhurbaşkanı Hafız Esed, Tahran'da yeni rejim ile yeni bir sayfa açma girişiminde bulundu. Humeyni Devrimi’nin başarısından sonra Lübnan'da bulunan İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi muhaliflerinin İran’da iktidarı ele geçirmelerinden yararlandı. Dönemin Dışişleri Bakanı Abdulhalim Haddam'ı yeni hükümetin kurmayları ve onların Dini Liderleri ile görüşmesi için Tahran’a gönderdi.

Gerçekten de aralarında Ortadoğu'da temel bir özellik haline gelen yeni bir sayfa açıldı. Doğuda Saddam Hüseyin, güneyde İsrail ve Muhammed Enver Sedat ile Menahem Begin arasında imzalanan Camp David Anlaşması nedeniyle kuşatılmış, Lübnan iç savaşı ve Sovyetler Birliği’nin şartları içine gömülmüş Esed, 1980'de başlayan 8 yıllık savaşta Saddam Irakı’na karşı Humeyni İranı'nın yanında yer aldı. İsrail 1982'de Lübnan'ı işgal ettiğinde Esed, Humeyni'nin Devrim Muhafızları’nın Suriye sınırının ikinci yakası olan Bekaa Vadisi'nde Hizbullah’ı kurmasının önünü açtı. Burada faaliyete geçen Hizbullah daha sonra İsrail sınırındaki Güney Lübnan’da bulunan Şii kuluçka merkezine taşındı. ABD, Lübnan arenasına dahil olduğunda, Hizbullah’ın parçalarından doğduğu İslami Cihat hücreleri Beyrut'ta ABD Deniz Piyadelerinin bulunduğu kışlayı havaya uçurdu.

Irak-İran savaşında, tankerler savaşında, Lübnan iç savaşında ve daha birçok meselede baba Esed, İran ekseni ile Arap kucağı arasında bir denge kuruyordu. Gücünün, iki rakip arasında denge kurmak, bir oyuncu ve arabulucu olmakta yattığına inanıyordu. Hatta bu nedenle 1991'de geri dönüp Saddam güçlerini Kuveyt'ten sürmek için kurulan uluslararası koalisyona katıldı.

Esed'in ölümü ve Cumhurbaşkanı Beşşar Esed'in iktidara gelmesi, 11 Eylül 2001 olayları ve 2003'te Saddam'ın devrilmesi ile birlikte, bölgesel dengeler ve Suriye’nin hesapları değişti.

Esed'in ölümü, Cumhurbaşkanı Beşşar Esed'in iktidara gelmesi, 11 Eylül 2001 olayları ve 2003'te Saddam'ın devrilmesi ile birlikte, bölgesel dengeler ve hesaplar değişti. Suriye Arap kucağından vazgeçerek İran eksenine yerleşti. 2005 yılında Lübnan başbakanı Refik Hariri'ye düzenlenen suikast ve Suriye ordusunun Lübnan'dan çekilmesiyle aradaki mesafe daha da açıldı.

Suriye'yi İran'dan uzaklaştırmak Arap ve Batılı ülkelerin kaygısı olmaya devam etti. Son yıllarda bunun için iki girişimde bulunuldu.

İlki, 2010'da Hariri suikastı, Irak seçimlerinde İyad Allavi’nin listesinin kazanması, Lübnan seçimlerinde de Saad Hariri'nin listesinin kazanması arka planında, Suriye ve Arap kucağından uzaklaşma sayfasının kapanmasından sonra, Arapların Şam'a sunduğu seçenek, hükümetlerini kurmaları için Allavi ve Hariri'yi desteklemesiydi. İran'ın tercihi ise farklı ve karşıttı. Sonuç olarak Şam, vaatlerin aksine Bağdat ve Beyrut'ta Tahran'ın tercihinin yanında yer aldı.

İkincisi, ABD 2011'de Suriye ile İsrail arasında, Şam'ın, Tahran ve Hizbullah ile ittifakından vazgeçmesi karşılığında işgal altındaki Golan'ın tamamının kendisine geri verilmesini içeren bir barış anlaşmasının imzalanması için tüm ağırlığını koydu. Amerikalı arabulucular gerçekten de anlaşmaların taslağını hazırlayıp Şubat 2011'de Esed'e sundular. Şam da İran'dan boşanacağının işaretlerini verdi. Ancak verilen sözlere ve Hamaney'den uzaklaşma sinyallerine paralel olarak Şam, Tahran ve Hizbullah ile arasındaki askeri iş birliği de artıyordu.

2011'den sonra büyük darbe gerçekleşti. Suriye'de ve bölgede köprünün altından çok su aktı. İran ve Hizbullah “rejimi kurtarmak” için askeri, mali, siyasi ve ekonomik müdahalede bulundu.

2011'den sonra büyük darbe gerçekleşti ve bu seçeneğe ilişkin sayfa kapandı. Suriye'de ve bölgede köprünün altından çok su aktı. İran ve Hizbullah “rejimi kurtarmak” için askeri, mali, siyasi ve ekonomik müdahalede bulundu. Diğer karşıt  güçler de müdahale etti. On üç yıl sonra rejim hala iktidarda ve Hizbullah ve İranlı örgütler de dahil olmak üzere beş ordu ve milisler Suriye'de.

Önerilen senaryolardan biri, 2015 yılında müdahale eden Rusya'nın varlığını herkesin kabul ettiği varsayılarak, İran ve Hizbullah'ın çekilmesini, ABD ve Türkiye'nin Suriye'den çekilmelerine bağlamaktı. Ancak asıl sürpriz, Hamas'ın Ekim 2023'teki saldırısının ardından geldi. Şam'ın bunu Tahran'dan ve direniş ekseninin geri kalan üyelerinden farklı bir tutumla ayrışmak için fırsat olarak gördüğü açıktı. Şarku’l Avsat’ın Majalla'dan aktardığı analize göre Şam'ın diğer adımı ise İsrail'in Hizbullah'a yönelik saldırısını, İran’ın abası altından çıkmak ve Hizbullah’ın genişleyen varlığından kurtulmak için bir fırsat olarak görmesiydi.

Son haftalarda İsrail'in Hizbullah'a yönelik saldırısının başlamasıyla birlikte Şam, Hizbullah'a herhangi bir siyasi, askeri veya medya desteği sağlamamak da dahil olmak üzere, bu yeni yönelimini gösteren birçok adım attı. 2006 savaşının aksine Hizbullah için herhangi bir propaganda ve gösteri olmadı, askeri destek verilmedi. Aksine Suriye ordusu, son on yılda binlerce savaşçısını Suriye'ye konuşlandıran Hizbullah'a karşı savaşı ya görmezden geliyor ya da ona karşı savaşı kolaylaştırıyor. Ordu, milislerin ve Hizbullah’ın İsrail'e karşı herhangi bir eylem düzenlemelerini engelledi ve milisler ile Hizbullah’a karşı sıkı önlemler aldı. Buna ilave olarak, askeri durum, Hizbullah üyelerini kendilerini korumak veya Lübnan'daki “ana savaşa” katılmak için gönüllü olarak geri dönmeye sevk etti.

İran Dışişleri Bakanı, Esed'i, İsrail'e karşı direniş ekseni operasyonlarına katılmaya ikna etmeyi başaramadı. Aynı şekilde Suriyeli mevkidaşı ile bir ortak basın toplantısı düzenlemeyi de başaramadı

Tahran'a gelince, Şam’ın kendisinden uzaklaştığını gösteren pek çok işaret var. Bunun son tezahürü olarak İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin Esed'i İsrail'e karşı direniş ekseni operasyonlarına katılmaya ikna etmede başarılı olamadığını belirtmek yeterli. Arakçi, Suriyeli mevkidaşı Bessam el-Sabbağ ile ortak tutum sergilemek için bir ortak basın toplantısı düzenlemeyi de başaramadı, bu nedenle İran Büyükelçiliği’nde açıklamalarda bulunmakla yetindi. Buna ek olarak Şam Kitap Fuarı’nı dolduran İran kitapları, uzun yıllardan sonra ilk kez bu yılki fuarda görülmedi ve görülmesine izin verilmedi.

Suriye’nin verdiği işaretler ve attığı adımlar Şam'daki yeni yönelimi gösteriyor. Bu sadece bir yönelim değil, bir bahis ve kumardır. Bu durumda geriye iki soru kalıyor:

Birincisi, Suriye'nin attığı adımlar, Ortadoğu fırtınasının ve İsrail saldırganlığının merkezinde olmaktan kurtulana, yeni Amerikan başkanı Beyaz Saray'daki ofisine yerleşene kadar zaman kazanmaya mı yönelik? Önceki aşamalarda Esed, dış baskıları hafifletmek veya pencereler açmak için İran ile arasına mesafe koymaya istekli olduğunu ima etmişti. Hizbullah'a yönelik mevcut önlemler ve İran Dini Lideri’nin tercihlerinden uzaklaşmak bir manevra mı, yoksa nihai bir hamle mi?

İkincisi, bilhassa İran, kendisine ihanet eden ve stratejilerinden sapan müttefiklerine ve vekillerine karşı sessiz kalmadığı göz önüne alındığında, Irak'taki nüfuzunun arka bahçesi, Lübnan'daki vekili için ikmal hattı ve Filistin kartı için köprüsü olan Suriye'yi kaybetme konusunda sessiz kalır mı? Yoksa Tahran, Suriye’nin manevrası yalnızca Binyamin Netanyahu'nun “kırmızı çizgileri” aşan saldırılarından ve uyarılarından kaçınmayı hedeflediği, ayrıca Suriye'nin ona ihtiyacı olduğu kadar kendisinin de Suriye'ye ihtiyacı olduğu için mi kabul ediyor?

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.