Hindistan Dışişleri Bakanı Jaishankar Şarku’l Avsat’a konuştu: Çin ile ilişkilerimiz zor bir dönemden geçiyor… Rusya kadim ortağımız

Jaishankar: Körfez ülkeleriyle bir eylem planımız var. ŞİÖ'’ye katılmamız ABD ile ilişkilerimizi etkilemez

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya'nın başkenti Moskova'daki Kremlin Sarayı’nda Hindistan Başbakanı Narendra Modi ile yaptığı görüşme sırasında tokalaşırken, 9 Temmuz 2024 (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya'nın başkenti Moskova'daki Kremlin Sarayı’nda Hindistan Başbakanı Narendra Modi ile yaptığı görüşme sırasında tokalaşırken, 9 Temmuz 2024 (Reuters)
TT

Hindistan Dışişleri Bakanı Jaishankar Şarku’l Avsat’a konuştu: Çin ile ilişkilerimiz zor bir dönemden geçiyor… Rusya kadim ortağımız

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya'nın başkenti Moskova'daki Kremlin Sarayı’nda Hindistan Başbakanı Narendra Modi ile yaptığı görüşme sırasında tokalaşırken, 9 Temmuz 2024 (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya'nın başkenti Moskova'daki Kremlin Sarayı’nda Hindistan Başbakanı Narendra Modi ile yaptığı görüşme sırasında tokalaşırken, 9 Temmuz 2024 (Reuters)

Hindistan Dışişleri Bakanı Dr. Subrahmanyam Jaishankar, ülkesinin Çin ile ilişkilerinin sınır meseleleri nedeniyle zor bir dönemden geçtiğini, Rusya'nın kadim bir ortak olduğunu ve ekonomik iş birliğinin giderek genişlediğini söyledi. Ülkesinin ABD ile ilişkilerinin geçmişten kalan tereddütleri aştığını ve ‘güçlü bir stratejik ortaklık kurduklarını’ belirten Bakan Jaishankar, BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) grubunu büyütmenin önemini vurguladı. Hint Bakan, ülkesinin Şanghay İşbirliği Örgütü'ne (ŞİÖ) üyeliğinin, dünya düzeninin çok kutuplu bir döneme doğru ilerlediğine inanan Hindistan-ABD ilişkilerinde herhangi bir hassasiyete neden olmayacağını da sözlerine ekledi.

Pazartesi günü Riyad'da düzenlenen Hindistan-Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Yüksek Düzeyli Stratejik Diyalog Dışişleri Bakanları Toplantısı’na katıldıktan sonra Şarku’l Avsat’a açıklamalarda bulunan Hindistan Dışişleri Bakanı Jaishankar, savunma, enerji ve teknoloji alanlarında iş birliğini artıma hamlesi çerçevesinde ülkesinin Suudi Arabistan ile ilişkilerinin güçlü ve esnek olduğunu söyledi. KİK ülkeleriyle ticaret, sağlık, ulaştırma, tarım ve eğitim gibi sektörlerde iş birliğini içeren bir ortak eylem planı üzerinde anlaşmaya varıldığını belirten Jaishankar, Filistin konusunda ise Filistinlilere insani yardımların ulaştırılması, savaşın durdurulması ve iki devletli çözüm için çalışılması gerektiğini vurguladı.

İşte Şarku’l Avsat’ın Hindistan Dışişleri Bakanı Dr. Subrahmanyam Jaishankar ile yaptığı röportajın tam metni:

*Suudi Arabistan-Hindistan ilişkileri son yıllarda istikrarlı bir şekilde gelişiyor. Sizce iki ülke arasındaki ilişkiler tüm alanlarda kapsamlı bir ortaklığa dönüştü mü?

İzin verirseniz size Hindistan-Suudi Arabistan ilişkilerinin bugün tüm zamanların en üst düzeyinde olduğunu ve Başbakan Narendra Modi'nin 2016 ve 2019 yıllarında Suudi Arabistan'a yaptığı ziyaretin giderek hızlanan bir ivme yarattığını söyleyeyim. Aynı şekilde, Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Prens Muhammed bin Selman'ın 2019 yılındaki ziyareti, iki ülke arasındaki iş birliğinde yeni girişimlere kapıyı aralarken ek boyutlar kazandırdı. Bunun yanında 2019 yılında Stratejik Ortaklık Konseyi'nin kurulması ilişkilerimizin bu yeni döneminin bir göstergesi oldu.

xrfebh
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan’ın Hint mevkidaşı Jaishankar ile ikili görüşmesinden bir kare (SPA)

Geçtiğimiz yıl eylül ayında Prens Muhammed bin Selman’ı G20 Liderler Zirvesi'ne katılmak ve Başbakan Narendra Modi ile birlikte ilk Hindistan-Suudi Arabistan Stratejik Ortaklık Konseyi Liderler Toplantısı’na başkanlık etmek üzere ağırlamaktan memnuniyet duyduk. Ziyaret sırasında her iki taraf arasında çeşitli alanlarda 8 ayrı mutabakat zaptı ve anlaşma imzalandı. Bu ziyaret bir dönüm noktası olurken iki kardeş ülke arasındaki stratejik ortaklığı güçlendirdi. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ile çeşitli vesilelerle görüşme fırsatını yakaladım. Düzenli görüş alışverişlerimiz bölgemizdeki önemli gelişmelerde görüşlerimizin anlaşılmasına yardımcı oldu. Buna ek olarak hemen her sektörde üst düzey ziyaretlere ve temaslara tanık oluyoruz. Geçtiğimiz yıl iki ülke arasında bakanlıklar düzeyinde yaklaşık 24 ziyaret gerçekleşti. Önceliğimiz savunma ve ekonomi alanları. Bu alanlarda ilişkilerimizin sürekli olarak önemli ölçüde genişlediğini görüyoruz.

Ekonomi düzeyinde ise Suudi Arabistan 2030 Vizyonu’nun yenilenebilir enerji, sağlık, turizm, gıda güvenliği, lojistik, beceri geliştirme, havacılık ve uzay, bilgi ve iletişim teknolojisi gibi alanlarda yeni fırsatlar yarattığını görmek cesaret verici. Hindistan’dan bazı şirketler, bu fırsatlardan faydalanıyor. Suudi Arabistan’ın yatırımları için Hindistan'da çeşitli sektörlerde büyük bir potansiyel var.

İki ülke arasındaki ilişkiler savunma alanında, Hindistan ve Suudi Arabistan donanmaları arasında ilk kez yapılan deniz tatbikatı, iki ülkenin orduları arasında ilk kez yapılan kara tatbikatı, Suudi Arabistan Deniz Kuvvetleri Komutanı'nın Hindistan'a yaptığı ilk ziyaret ve Hindistan'ın bu yılın başlarında Suudi Arabistan Küresel Savunma Fuarı'na aktif katılımı gibi geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde birçok ilke tanık oldu.

xsdv
Hindistan-Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Yüksek Düzeyli Stratejik Diyalog Dışişleri Bakanları Toplantısı sonrası Hindistan Dışişleri Bakanı’nın da katılımıyla çekilen hatıra fotoğrafı (KİK)

*İlk Hindistan-Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Yüksek Düzeyli Stratejik Diyalog Dışişleri Bakanları Toplantısı siyasi konular mı tartışıldı yoksa gündemde ağırlıklı olarak ekonomi mi vardı?

Hindistan ve Körfez ülkeleri arasındaki ilişkiler, yüzyıllara uzanan zengin bir geçmişe, kültüre ve ortak değerlere dayanıyor. Bu ilişkiler son yıllarda ekonomi, enerji, savunma, teknoloji, eğitim, insanlar arası ilişkiler ve daha pek çok sektörü kapsayan modern bir ortaklığa dönüştü. Bu ortaklık güven, karşılıklı saygı ve geleceğe yönelik ortak bir vizyon temeli üzerine inşa edildi.

Körfez ülkelerinde yaklaşık 9 milyon Hint çalışıyor ve bu ülkelerde yaşıyor. Böylece iki taraf arasında canlı bir köprü görevi görüyorlar. Hindistan'ın bakış açısına göre Körfez bölgesi Hindistan'ın 'genişletilmiş komşuluğu', coğrafi olarak yakın, kültürel olarak yakın, ekonomik olarak bütünleşmiş ve birlikte dinamik ve zorlu bir gücü temsil ediyor.

Hindistan'ın geniş ve büyüyen pazarı yatırım için muazzam fırsatlar sunarken, Körfez bölgesi enerji kaynakları ve küresel ticaret için bir merkez ve birçok iş birliğinin kurulması için bir köprü oluyor. Yeni alanlardan biri olan dijital devrim, teknoloji alanında iş birliği için eşsiz fırsatlar sunarken, eğitim ve beceri geliştirme alanları da ortaklığımızın temel bileşenlerini oluşturuyor. Aramızdaki iş birliğinin bir diğer önemli alanı da ülkelerimize çok sayıda stratejik, ekonomik ve sosyal fayda sağlayan iş gücü ve lojistik bağlantı. Pazartesi günkü toplantıda Körfez ülkelerinden mevkidaşlarımla birlikte ilişkilerimizi kapsamlı bir şekilde gözden geçirme, karşılıklı ilgi alanlarını, devam eden iş birliğini ve daha fazla ortaklık için potansiyel yolları inceleme fırsatı bulduğum Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’ndan (IMEC), özel olarak bahsetmem gerekiyor.

Ülkelerimiz istikrarlı, güvenli ve refah içinde bir bölge ve dünya için ortak menfaatlere sahip olduğundan büyük ölçüde yakınlaşma söz konusu. Bunun yanında ticaret, sağlık, ulaşım, tarım ve eğitim gibi çeşitli alanları kapsayan Ortak Eylem Planı (JAP) üzerinde de anlaşmaya vardık.

*IMEC projesindeki son gelişmeler neler? Bu proje Çin'in ‘İpek Yolu’ projesi ile ne ölçüde rekabet ediyor?

IMEC, bağlantı modelini yeniden tanımlayan ve üç büyük ekonomi merkezini birbirine bağlayan bir girişimdir. Proje, Yeni Delhi'de gerçekleşen son G20 Liderler Zirvesi sırasında duyuruldu.

IMEC Asya, Avrupa ve Ortadoğu arasında dönüştürücü bir entegrasyonun önünü açacak. IMEC, demiryolları, gemiden demiryoluna ulaşım ağı, elektrik ve dijital bağlantı ile temiz hidrojen gibi çeşitli kalemlerden oluşuyor.

IMEC’i hayata geçirmek üzere BAE ile bir lojistik platform, dijital ekosistem ve tedarik zinciri hizmetlerinin geliştirilmesi ve yönetimini içeren hükümetler arası bir çerçeve anlaşması imzaladık. Ticaretin kolaylaştırılmasının, tedarik zincirleri, istihdam artışı ve sürdürülebilirlik üzerinde olumlu etkisi olacak.

*Hindistan Gazze'de olanlara ilişkin tutumunu hala sürdürüyor mu?

Evet, Hindistan’ın çatışmaya ilişkin tutumu ilkeli ve tutarlı. Terörizmi ve rehin alma eylemlerini kınadık. Aynı zamanda, masum sivillerin ölümlerinin devam etmesinden dolayı duyduğumuz derin üzüntüyü ifade ettik.

Nasıl müdahale edilirse edilsin insancıl hukuk ilkeleri dikkate alınmalı. İnsani yardımların sürdürülmesinden yanayız. Bunun için mümkün olan en kısa sürede ateşkes sağlanması gerekiyor.

Daha geniş bir çerçevede, Filistin meselesinin iki devletli çözüm temelinde çözüme kavuşturulmasını ve uzun süredir devam eden Filistinlilerin hakları meselesinin ele alınması gerektiğini sürekli olarak savunduk. Ayrıca Filistinliler için kurumların ve kadroların oluşturulmasına da katkıda bulunduk. İnsani durumla ilgili olarak Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu’na (UNRWA) yardım sağladık ve desteğimizi arttırdık.

sdvrfg
Hindistan Dışişleri Bakanı Jaishankar Şarku’l Avsat’a konuştu

*Kızıldeniz’deki seyrüsefer güvenliği Husiler tarafından tehdit ediliyor. Bu da uluslararası ticareti etkiliyor. Bundan siz de etkilendiniz mi? Hindistan'ın ticari gemilerini korumak için herhangi bir yaklaşımı var mı?

Kızıldeniz'de ticari gemilere yönelik saldırılar, barındırdığı kritik nedenlerden ötürü Hindistan için endişe kaynağı olmaya devam ediyor. Ticari gemicilikle uğraşan çok sayıda Hint vatandaşı olması ve Hindistan üzerinden bölgeye yapılan büyük ticaret faaliyetleri bakımından saldırıların ekonomik açıdan olumsuz sonuçları olabilir.

Kızıldeniz'de seyrüsefer özgürlüğü ilkesini destekleyen Hindistan, ticari gemilerin hedef alınması, ticaret yollarının etkilenmesi ve denizcilerin hayatlarının tehlikeye atılması gibi vakalardan duyduğu endişeyi dile getirdi.

Hindistan bölgedeki gelişmeleri yakından takip ediyor. Olası saldırılara karşı çeşitli denizcilik acentelerine güvenlik tavsiyelerinde bulunduk. Hindistan Donanması, ticari gemilerin seyrüsefer güvenliğini desteklemek amacıyla Aden Körfezi ve Hint Okyanusu'nda güçlü şekilde varlık gösteriyor. Deniz korsanlarına karşı güvenliği sağlamak üzere Kızıldeniz'in doğusunda 12'den fazla savaş gemisi konuşlandırıldı. Hindistan Donanması geçtiğimiz birkaç ay içinde çok sayıda gemi ve küçük botu inceledi. Bu tür müdahaleleri koordine etmek üzere bölgedeki çeşitli ülkelerle de iletişim halindeyiz.

*Pakistan ile sürekli diyalog döneminin sona erdiğini ve her eylemin bir sonucu olduğunu ifade ettiniz. Ne tür sonuçlar öneriyorsunuz?

Geçtiğimiz on yıl boyunca Hindistan'ın sınır ötesi terörizme müsamaha göstermeyeceğini açıkça ifade ettik. Bu tür terör eylemlerinin devam etmesi, karşılığında uygun yanıtların verilmesini gerektirir. Aynı zamanda son zamanlarda Hindistan'ın olumlu ya da olumsuz her türlü gelişmeye karşılık vereceğini de açıkça ifade ettik.

rbtgnr
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve Hindistan Başbakanı Nandrea BRICS zirvesine katılımları sırasında, 27 Temmuz 2018 (Reuters)

*Sonunda Çin ve Rusya'nın yükselişi dikkati çekti. Siz çok kutupluluğa mı yoksa yeni bir eksenin ortaya çıkışına mı tanık olacağız? Hindistan, ABD ile ilişkilerinde nerede olacak?

Hindistan, çok boyutlu bir dış politikaya sahip. Tüm büyük güçlerle ilişkileri bulunuyor. Doğal olarak ilişkilerin kalitesi çıkarlarımızın ne kadar yakınlaştığıyla ilgili. Özellikle Çin ile ilişkilerimizde sınır meseleleri nedeniyle zor bir dönemden geçiyoruz. Rusya, ekonomik iş birliğimizin istikrarlı bir şekilde arttığı kadim ortaklarımızdan biri. ABD ile geçmişten kalan tereddütleri aştık ve güçlü bir stratejik ortaklık kurduk.

Bazı gözlemciler Hindistan'ın ŞİÖ'ye katılımının Hindistan-ABD ilişkilerinde hassasiyetleri artırdığını düşünüyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Hindistan çok yönlü bir dış politika izliyor. Dünya düzeninin çok kutuplu bir döneme doğru ilerlediğini düşünüyoruz. Bu da farklı ülkelerin, ulusal çıkarlarının gerektirdiği şekilde, imtiyazsız birbirleriyle iş birliği yapacakları anlamına geliyor.

ascdvfb
Rusya, Türkiye'nin BRICS'e katılma isteğini memnuniyetle karşıladı (AFP)

*Bu durum BRICS üyelerinin artmasının önünü açtı mı?

Geçtiğimiz yıl BRICS grubu üye sayısını artırma kararı aldı. Bölge ülkelerinden Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirliği (BAE), İran ve Mısır BRICS üyeliğine davet edildi. Biz bu ülkelerin çok kutuplu bir dünyanın ortaya çıkmasında önemli katkıları olacağına inanıyoruz.



Trump ya da şanslı Lazarus

Güçlü bir şahin rolü oynamasına rağmen, aslında en yakın danışmanları tarafından kendisine verilen Obama'nın reçetelerini uygulamaya yaklaşıyor (AFP)
Güçlü bir şahin rolü oynamasına rağmen, aslında en yakın danışmanları tarafından kendisine verilen Obama'nın reçetelerini uygulamaya yaklaşıyor (AFP)
TT

Trump ya da şanslı Lazarus

Güçlü bir şahin rolü oynamasına rağmen, aslında en yakın danışmanları tarafından kendisine verilen Obama'nın reçetelerini uygulamaya yaklaşıyor (AFP)
Güçlü bir şahin rolü oynamasına rağmen, aslında en yakın danışmanları tarafından kendisine verilen Obama'nın reçetelerini uygulamaya yaklaşıyor (AFP)

Refik Huri

ABD'de başlangıçtan beri süregelen bir gelenek vardır, görev süresinin son gününe kadar tek bir başkan vardır. Seçilen başkan geleneğe saygı duyar ve Kasım 2024'teki zaferinden 20 Ocak'ta göreve gelmesine kadarki süreyi, yönetimini, önceliklerini ve görev süresinin ilk 100 gününde neler yapacağını düzenleyerek geçirir.

Ancak Başkan Donald Trump acele ediyor, iktidarı ele geçirmeden önce onu kullanmak istiyor. ABD ve dünyada onun görevine başlamasını bekleyenler de, kendilerini neyin beklediğini bilmek için acele ediyorlar. Trump şanslı bir adam, 2016'da başkan Barack Obama ve politikalarına karşı beyazların başlattığı protesto dalgasıyla ilk başkanlığını kazandı. Başkan Joe Biden'ın politikalarına karşı başlatılan protesto kampanyasının ardından da 2024'te ikinci kez seçildi. Şansı katıldığı iki seçimde de bir kadına karşı yarışmasıyla zirveye çıktı. İlk seferinde Hillary Clinton, ikinci seferinde ise Kamala Harris’e karşı yarıştı. Kesin olan bir şey var ki, o da Amerikan toplumunun henüz Beyaz Saray'da bir kadının başkanlık mührüne sahip olmasına hazır olmadığı. Nitekim Obama'nın iki dönemlik başarısının arkasındaki Demokrat stratejist David Axelrod, Time dergisine verdiği demeçte, “Trump’a karşı siyah bir kadının yarışması, yutulması zor güçlü bir ilaçtır” demişti.

Trump'ın tercihlerine gelince bir sürpriz yok. Birinci dönemden birikmiş politikalarının yanı sıra Heritage Kuruluşu’nun 2025 Projesi ve ABD’yi Yenileme Merkezi projesi var. Trump’ın öncelikleri çatışma için bir davet niteliğinde. Sadece Çin değil, aynı zamanda Avrupalı müttefikleri için de gümrük vergilerinin artırılması, Çin'in geniş çaplı bir tepkisine yol açacaktır. The Economist'ten Patrick Foulis'a göre Trump'ın “izolasyonist ve korumacı eğilimi ABD’nin ittifaklarını tahrip edecek.” Edward Carr'ın görüşüne göre ise Avrupa, “Rusya'ya Ukrayna'da üstünlük sağlayabilecek değişken bir başkanın yönetimi altında 1930'lardan beri görülmemiş zorluklarla, NATO’nun ABD'nin korumasına olan güveni sarsacak şekilde daha agresif bir şekilde test edilmesiyle karşı karşıya kalacak.” Her ne kadar Obama bir yılda 400 bin göçmeni, Eisenhower da 1954'te 1 milyon kişiyi sınır dışı etmiş olsa bile, milyonlarca göçmenin hızla sınır dışı edilmesinin de sonuçları olacaktır. Ek olarak Trump her yerde savaşları sona erdireceğinde ısrar ediyor.

Güçlü bir şahin rolü oynamasına rağmen, aslında Obama'nın en yakın danışmanı Ben Rhodes'un kendisine verdiği reçeteleri uygulamaya yaklaşıyor. ABD'nin “Uzak Doğu, Avrupa ve Ortadoğu'daki üç alanda güç oluşturması” çağrısında bulunan 2024 tarihli bir RAND Corporation raporuna yanıt olarak, Ben Rhodes, maksimalist hedefler peşinde koşmaktan ve “Rusya'nın Ukrayna ile savaşına karışmaktan, İran ile çatışmaktan ve Çin-Tayvan çatışmasına” bulaşmaktan kaçınılması gerektiği konusunda uyarmış ve “Bunlar ABD'nin doğrudan askeri müdahalesi için uygun alanlar değil, çünkü Rusya'nın tamamen yenilmesi, İran rejiminin değişmesi ve Tayvan'ın bağımsızlığına bahis oynamanın riskleri arasında bir halk desteği veya yasal yükümlülükler yoktur” demişti.

Ortadoğu'ya gelince, Trump'ın fikirlerinin koşullara, olgulara, bölgedeki çatışmaların karmaşıklığına ve savaşları sona erdirmenin zorluğuna göre değişebileceği görülüyor. İlk dönemde damadı Jared Kushner'in Ortadoğu'da serbestçe çalışmasını sağlamıştı. Kushner, bölgede Netanyahu'nun ve ABD’nin yararına hareket etti. Bunun için öncelikle Arap ülkelerini Filistin devleti için müzakerelere yönelik hiçbir adım atmadan İsrail ile İbrahim Anlaşmaları imzalamaya teşvik etti. İkincisi, Trump'ın açıkladığı ve Filistinlilere birkaç kırıntı sunan, İsrail’e ise toprağın büyük bir kısmını veren ve tanıyan, ekonomik bir anlaşmadan ibaret olduğu için ölü doğan “Yüzyılın Anlaşması”nı sundu.

İkinci dönemde Ortadoğu işlerinden sorumlu kıdemli danışmanı ise Trump'ın Lübnan asıllı damadının babası Massad Boulos olacak. Kendisi hâlâ istişarelerde bulunuyor ve Arap-İsrail ihtilafını çözmek için nasıl bir plan önerdiği bilinmiyor. Ama Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz'un İran'a daha fazla baskı yapılmasından, İran'ın bölgesel oyundan çıkarılmasından ve böylece onu, Esed rejiminin devrilmesi, Tahran'ın Suriye coğrafyasından çekilmesi, Gazze ve Lübnan'ın bazı kesimlerinin harap olması, Hamas ve Hizbullah'ın zayıflamasıyla ciddi yara alan bölgesel projesinden soyutlamaktan bahsettiğini herkes biliyor. Esasen İsrail ile yaşanan ihtilafta her türlü çözümü reddeden ve Filistin'i özgürleştirme sloganını öne süren İran, yokluğunun veya nüfuzunun zayıflamasının bir uzlaşıya varılmasını kolaylaştırmasına olanak tanımayacaktır.

Trump'ın Körfez ülkeleriyle ilişkilerinin iyi olduğu bir sır değil ancak The Economist, ikinci dönemde ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşının Körfez'e de yansıyacağını tahmin ediyor. Körfez ülkelerinin Çin ile teknolojik alanda ilişkilerini genişlettiğini bilen Trump, Körfez ülkelerinin istemediği ve çıkarına olmayan bir şey yapabilir. Körfez'i zor bir tercihle karşı karşıya bırakabilir; teknolojik iş birliğinde ABD ya da Çin’i seçmek.

Ama Trump’ın şanslı olduğunu tekrarlayalım, çünkü bütün güç onun elinde; Beyaz Saray, Senato ve Temsilciler Meclisi. Cleveland (1822) ve şimdi Trump (2024) dışında hiçbir başkan seçim kaybettikten sonra ikinci dönem yeniden seçilerek Beyaz Saray'a dönmedi. Tarihçiler buna “Lazarus Mucizesi” adını veriyorlar; Lazarus mezarından mucizevi bir şekilde dirilen ölü bir adamdır. Avrupa'da başkanların ve başbakanların birkaç kez göreve gelmesi sıkça görülen bir durumken, ABD'de bu enderdir. Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva’ya göre ise küresel ekonomi gelecekteki şoklara hazır değil.

*Bu makale Şarku’l Avsat  tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.