ABD’nin düşme savaşı ve başlangıçlar ile sonların birbirine karışması

ABD, Demokrat ve Cumhuriyetçi yönetimler altında devletleri yıkma konusunda, inşa etmekten çok daha iyi olduğunu kanıtladı

ABD'de bir yıldan fazla süren başkanlık seçimi karnavalı sıkıcı ve maliyetli bir etkinliğe dönüştü (AFP)
ABD'de bir yıldan fazla süren başkanlık seçimi karnavalı sıkıcı ve maliyetli bir etkinliğe dönüştü (AFP)
TT

ABD’nin düşme savaşı ve başlangıçlar ile sonların birbirine karışması

ABD'de bir yıldan fazla süren başkanlık seçimi karnavalı sıkıcı ve maliyetli bir etkinliğe dönüştü (AFP)
ABD'de bir yıldan fazla süren başkanlık seçimi karnavalı sıkıcı ve maliyetli bir etkinliğe dönüştü (AFP)

Refik Huri

Neredeyse sürekli bir seçim karnavalı olduğundan, ABD için ne başkanlık savaşından çıkmak ne de milyarlarca dolara mal olan seçim kampanyalarının ateşinden kurtulmak kolay değil.

Başkan, Beyaz Saray'a gelir gelmez bir sonraki başkanlık dönemi için mücadeleye başlıyor. Kongre’nin Temsilciler Meclisi'ndeki bir üyenin daha koltuğu ısınmadan, ara seçimler gelip onu buluyor. Her iki yılda bir herkesin üyeliği ve onlarla birlikte Senato'daki bazı senatörlerin, bazı eyalet valilerinin ve diğer pozisyonların sahiplerinin görev süresi bitiyor.

Bir yıldan fazla süren başkanlık karnavalı ise yalanlarla dolu bir sezon olmanın yanı sıra sıkıcı, yorucu ve oldukça maliyetli bir hadiseye dönüştü. Demokrat aday Kamala Harris ile Cumhuriyetçi aday Donald Trump arasındaki 2024 seçiminde yaşananlar ise önceki kampanyalarda görülen her türlü düşüşün ötesine geçti. Seviyede ve Kongre'de veya başka yerlerde birlikte çalışacak rakip ortaklar olması gereken düşmanlar arasındaki tartışmalarda korkutucu bir düşüşe sahne oldu. İçerik olarak zayıf tartışmalarda, karşılıklı olarak kullanılan sözcükler yumruk gibiydi. Trump rakibini “marksist, faşist ve aptal” olarak tanımlarken, Harris kendisini “güç takıntılı, ABD ve demokrasi için tehlike” olarak tanımladı. Tartışmaların doruk noktasını ise Biden’ın Trump’ın seçmenlerine çöp demesi ve Porto Riko adası hakkında söylenen yüzen çöp adası şakası oluşturdu.

Gözlemcilerin sonuçların açıklanmasından sonra en azından bekledikleri şey, iç savaşa yol açacak şekilde siyasi şiddette artış görülmesi ve seçim sistemi ile yargı sisteminin yıkılmasıdır. Ama bu kez iç savaş, eğer çıkarsa, Boston Üniversitesi'nden siyaset bilimi ve uluslararası çalışmalar profesörü Jonathan Kushner’in dediği gibi, komplo teorilerine inanan geniş kesimlerle birlikte “irrasyonellik aşamasına” girmiş bir ABD’de çıkacaktır.

19. yüzyıldaki iç savaş ile birlikte kurulan denklemin yeniden kurulabileceği ise bir yanılsamadır. Yale Üniversitesi'nden Amerikan tarihi profesörü David Blunt'a göre ABD İç Savaş'ta öldü ve daha sonra daha iyi bir şekilde yeniden doğdu. Zira o dönemde ülkenin başkanı Amerikalıların en önemli figürlerinden biri olan Abraham Lincoln idi ve savaşın nedeni Kuzey eyaletleri ile Güney eyaletleri arasındaki ayrılık ve köleler meselesiydi.

Bugün ise savaş, Joe Biden'ın başkanlığının ilan edilmesini engellemek için Kongre binasına saldıran, ne istediğini bilmeyen aşırılar ile birçok şeyden mahrum azınlıklar arasında. Buna ek olarak, birbirleri ile yarışan rakipler olması gereken düzeyin çok altında. Öyle ki Cumhuriyetçi bir kongre üyesi, Florida'yı vuran kasırganın Demokrat yönetimin işi olduğunu iddia etti.

Seçim kampanyaları, göç, ekonomi ve kürtajın yanı sıra Ukrayna, Gazze ve Lübnan'daki savaşlar, Uzakdoğu'da Çin ile rekabet ve İsrail'e destek yarışı gibi meselelerde ayrıntıları belirli projeler olmaksızın bir tür karşılıklı manşet alışverişi gibiydi. Tartışmalar genellemelerin sınırları içinde kaldı.

ABD'deki demografik değişim ve İspanyol ile Asya kökenlilerin sayısının artması gibi en önemli faktörler üzerinde durulmadı. Oysa ABD Dışişleri Bakanlığı'nda daha önce siyasi planlamadan sorumlu olan Anne-Marie Slaughter'ın kaydettiği gibi, ABD “beyaz çoğunluklu bir ulustan çoğulcu bir ulusa” dönüşüyor.

Önemli üniversitelerin Amerikası’nın karşı karşıya olduğu tehlikeli sorunu çözmeye yönelik gerçek ve pratik bir plan yok. Foreign Affairs dergisinde Amy Zinar’ın net bir denklemle özetlediği şey de buydu: “Bilgi güçtür ve ABD bilgiyi kaybediyor.” Amerikalıları Çin, Rusya, İran ve Kuzey Kore arasında kurulu yeni eksenle yüzleşmeye hazırlayacak pratik bir proje yok. Sadece kendisini “kargaşa ekseni” olarak adlandırıp daha sonra yüzleşme yöntemi hakkında tereddüt etmek var. Aynı şekilde herhangi bir yönetimin gelecekte karşı karşıya kalacağı meydan okumaya genel bir başlık vermek dışında bir şey yok. O başlık da Başkan Joe Biden'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan'dan alıntı yapacak olursak, “Karşılıklı bağımlılık çağında rekabettir.”

Eski CIA direktörü ve ABD savunma bakanı Robert Gates, kimsenin ABD'den korkmuyor gibi göründüğünü söylüyor ve bu da Amerikalının bildiği ve bilmediği şeylerden korkmasına neden oluyor. Amerikalıların bu korkusunu ne Cumhuriyetçilerin şahsi ilişkiler diplomasisini kullanma vaadi ne de Trump'ın başkan olsaydı Ukrayna savaşı, Aksa Tufanı ve Gazze savaşı yaşanmazdı şeklindeki abartıları, bir telefon görüşmesiyle Ukrayna savaşını durdurabileceği iddiası durdurmayacak. Aynı şekilde Demokratların, İngiliz The Economist dergisinin tehlikeye yol açabilecek fikir eksikliğinin bir işareti olduğunu düşündüğü pragmatizmden bahsetmesi de Amerikalıların korkularını gidermeyecek.

ABD'nin Ortadoğu'daki politikalarına gelince, özellikle Michigan gibi önemli ve salıncak bir eyalette, Arap ve Müslüman seçmenlere, Filistinlilerin haklarını destekleme, Gazze ve Lübnan'daki soykırım savaşını sona erdirme konusunda bir vaat bile verilmedi. Bu nedenle kötü ile daha kötüsü arasında seçim yapmayı seçtiler, ancak tercihlerinin seçim sonuçlarını etkilediğini varsaysak bile, politikalarda hiçbir şeyi değiştirmeyecektir.

Ortadoğu'da Filistin devleti olmadan istikrar olamaz, Knesset'in son kararına göre ise bir Filistin devleti olamaz. ABD'nin “iki devletli çözüm”ü uygulama vaadini beklemek bir nevi Godot'yu beklemektir.

Ama ABD, her şeye rağmen, Gazze savaşından bu yana Ortadoğu'da bir şey yapabilecek ve bir eylemde bulanabilecek tek uluslararası güçmüş gibi görünüyor ne Çin ne de Rusya değil. Etkili Arap başkentleri de bölgede pratik adımlar atılması umuduyla Washington ile birlikte çalışmaya mahkumdur.

Teksas Üniversitesi'nden uluslararası ilişkiler profesörü Gregory Couse’un, “ABD hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi yönetimler altında, devletleri yıkma konusunda, inşa etmekten çok daha iyi olduğunu kanıtladı” sözünde bir abartı yok. Yarın başlangıçlar ile sonların birbirine karıştığı gündür.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



ABD seçimlerine damga vuran 3 konu

Her 4 Trump seçmeninden biri, Cumhuriyetçi Parti'nin adayına yönelik suikast girişimlerinin kendileri için en önemli faktör olduğunu söyledi (AP)
Her 4 Trump seçmeninden biri, Cumhuriyetçi Parti'nin adayına yönelik suikast girişimlerinin kendileri için en önemli faktör olduğunu söyledi (AP)
TT

ABD seçimlerine damga vuran 3 konu

Her 4 Trump seçmeninden biri, Cumhuriyetçi Parti'nin adayına yönelik suikast girişimlerinin kendileri için en önemli faktör olduğunu söyledi (AP)
Her 4 Trump seçmeninden biri, Cumhuriyetçi Parti'nin adayına yönelik suikast girişimlerinin kendileri için en önemli faktör olduğunu söyledi (AP)

5 Kasım'da düzenlenen ABD başkanlık seçimlerinde sandığa gidenler farklı gerekçelerle oyunun rengini belirledi. 

Ülke çapında 115 binden fazla seçmenle görüşen AP haber ajansı, bu sebeplerin ülkedeki bölünmüşlüğü gösterdiğini öne sürdü. 

60 yaşındaki Kamala Harris ve ondan 18 yaş büyük Donald Trump'a oy verenlerin ülkenin farklı sorunlarına işaret ettiği bildirildi. 

Demokrat Parti'nin adayını destekleyenler, sandığa gitme nedenleri arasında ilk sıraya demokrasinin kaderini koydu. Bu sonuçtan yola çıkan AP, seçime giden son düzlükte Trump'ı faşistlikle suçlayan Kamala Harris'in seçmenleri istediği gibi etkileyebildiği sonucuna varıyor. Zira Harris seçmenlerinin üçte ikisi bu yanıtı verdi. 

Kürtaj politikası, ifade özgürlüğünün geleceği, yüksek fiyatlar da önem taşısa da "demokrasinin kaderi" başat yanıt oldu. Her 10 Harris seçmeninden üçü ekonomiyi, ikisi kürtajı, biriyse sağlık ve iklim değişikliğini işaret etti.

Cumhuriyetçi Parti'ye oy verenlerinse göç ve enflasyona odaklandığı görüldü. ABD-Meksika sınırındaki durum ve hayat pahalılığı başabaş çıktı. Her iki Trump destekçisinden biri bunları zikretti.

Seçim kampanyasının başından beri bu iki başlığa odaklanan Trump'ın ısrarla verdiği mesajların seçmende yankılandığı yorumu yapılıyor. Cumhuriyetçilerin Demokrat Partililer kadar çeşitli konulardan bahsetmemesi de dikkat çekiyor. 

Diğer yandan Trump seçmenlerinin üçte biri demokrasiye dair endişelerini dile getirdi. 

Donald Trump gümrük vergileri koyarak ülkedeki istihdamı artırmayı ve petrol üretimine ağırlık vererek ekonomiyi canlandırmayı vaat ediyor. Bu tarz hamlelerle market etiketlerindeki fiyatları düşüreceğini savunuyor. 

Trump göçmenlerin kaçak yollarla ülkeye girmesini de sonlandıracağını 2016 ve 2020 seçimlerinde olduğu gibi öne sürüyor. 

dfvdfv
Demokratlar, Hillary Clinton'dan sonra bir kez daha ABD tarihinin ilk kadın başkanını seçtirmek için uğraştı (AP)

Seçmenlerin iki adaya bakışı da farklılık gösteriyor. "Güçlü lider" sıfatı, Harris'ten çok Trump'a yakıştırılırken Biden yönetiminin başkan yardımcısının başkan olacak ahlaka sahip olduğu daha fazla düşünülüyor. Trump'a açılan çok sayıda davanın, ahlaka dair algıda rol oynadığı öngörülüyor. 

2020'yle kıyaslama yapıldığında yine her 10 Trump seçmeninden en az 8'i beyaz. 

Harris ise Biden'ın birleştirdiği seçmen tabanında kayba uğramış gibi: Mevcut ABD Başkanı, siyah seçmenlerden 10'da 9 destek alırken Harris 8'de kaldı. Hispaniklerde de 10'da 6'dan 5'e düşüldü. 

30 yaş altı seçmenler azınlıkta kalsa da orada da Harris'in, Biden'ın sağladığı 10'da 6'lık oranı 5'e düşürdüğü ortaya çıktı. 

Bu grupların Trump'a desteği artırdığı görüldü. 

Harris kentler ve çevresinde, Trump ise küçük kasabalar ve kırsalda daha iyi performans sergiledi. 

Kadınlardan alınan destekte yüzde 53'le Harris önde. Trump ise yüzde 44'ünün oyunu alabildi. Erkeklerdeyse durum tam tersi. Yüzde 44'e karşı 52'yle Trump'ın üstünlüğü var. 

Independent Türkçe, AP, WSJ