Kandahar'dan Şam'a uzanan yol

Şera’nın elinde Ahmed Şah Mesud'un deneyimini tekrar etme şansı var

Suriye eski Devlet Başkanı Hafız Esed'in Deyr Atiye’deki heykelinin enkazının havadan görüntüsü, 28 Aralık 2024 (AFP)
Suriye eski Devlet Başkanı Hafız Esed'in Deyr Atiye’deki heykelinin enkazının havadan görüntüsü, 28 Aralık 2024 (AFP)
TT

Kandahar'dan Şam'a uzanan yol

Suriye eski Devlet Başkanı Hafız Esed'in Deyr Atiye’deki heykelinin enkazının havadan görüntüsü, 28 Aralık 2024 (AFP)
Suriye eski Devlet Başkanı Hafız Esed'in Deyr Atiye’deki heykelinin enkazının havadan görüntüsü, 28 Aralık 2024 (AFP)

Kemal Allam

Uluslararası gazetelerin bugünlerdeki manşetleri, tüm dünyada Ebu Muhammed el-Culani adıyla bilinen Heyet Tahrir Şam (HTŞ) lideri Ahmed eş-Şera'nın yeni ve geliştirilmiş versiyonuna odaklanırken, insan aynı olayları daha önce yaşamış gibi hissetmeden edemiyor. Aklıma hemen Afganistan'daki siyasi manzara geliyor. Aynı liderler ve dünya entelektüelleri Kabil’in 2021 ağustosunda düşmesi öncesinde ‘Taliban’ın ehlileştirildiğini’ savunuyorlardı.

Şarku’l Avsat’ın BBC'den aktardığı röportajda Ahmed eş-Şera,  HTŞ ile Taliban’ın karşılaştırılmasına itiraz etti.  HTŞ'nin İdlib'de yıllardır Taliban'ın 2021 yılındaki zaferinden nasıl dersler çıkarılacağına dair birkaç konferans düzenlediği ve Taliban Kabil'e ilerlediğinde, İdlib'de kutlamaların yapıldığı da bir gerçek. Taliban da şimdi Şam'ın düşüşünü kutlarken, HTŞ işe Taliban arasındaki ilk temasların çoktan başladığı söyleniyor.

Şera, her ne kadar Suriye'deki durumun Afganistan'dan çok farklı olduğunu söylese de Taliban’ın Afganistan'da siyasal İslamcılığı yeniden canlandırma çabası, Arap dünyasında hala büyük yankı uyandırmaya devam ediyor. Aynı şekilde bu iki zaferin sembolik benzerliği tüm Ortadoğu'da yankılanacaktır.

Afganistan’daki cihadın etkisi devam ediyor

Arap dünyasında 1980'ler sonrası siyasal İslamcı hareketlerin ve Cezayir, Mısır, Filistin Yönetimi ve Suriye gibi güvenlik devletlerinde art arda patlak veren çatışmaların köklerinin izini sürdüğümüzde, bu kökleri, Batı destekli Afgan mücahitlerinin Sovyetlerin Afganistan'ı işgaline karşı verdiği mücadelede buluyoruz. Eski ABD Başkanı Ronald Reagan'ın Afgan mücahitleri ‘özgürlük savaşçıları’ olarak tanımlamasından, Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat'ın öldürülmesine ve Cezayir'deki şiddetli iç savaşa kadar, Sovyet Birliği’ne karşı zafer kazanan İslamcı gruplarla açık bağlantıları ve onlardan alınan ilhamlar olduğunu görüyoruz.

Tıpkı Afganların Sovyetler Birliği’ne karşı kazandığı zaferin Arap dünyasındaki bazı kesimler tarafından memnuniyetle karşılanması gibi, Taliban'ın 2021 yılında ABD’ye karşı kazandığı son zafer de memnuniyetle karşılandı.

Afganistan bir aşiret ülkesi olsa da Taliban'ın hakimiyetinde değildi. Bu bağlamda Culani’nin şimdi diğer muhalif gruplara rehberlik etmesi gerekiyor.

Eski ABD Kongre üyesi Charlie Wilson'ın, Soğuk Savaş'ın sonlarında Afganistan'ı görmezden gelmenin küresel yansımaları olabileceği uyarısında bulunması gibi, Başkan Donald Trump'ın yeni Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Waltz da bugün eski Afgan lider Ahmed Şah Mesud'un Afganistan'a ilişkin daha önceki uyarılarına dikkati çekiyor.

Kabil'in düşmesinin ardından Filistinli Hamas Hareketi, Taliban'ı ABD işgalini sona erdirdiği için tebrik etti. İdlib'deki Suriyeli muhalif gruplar da bu gelişmeyi davaları için tarihi bir an olarak değerlendirdiler ve şu an Şam'da yönetimi devralan HTŞ'yi yargılamak için çok erken olsa da Afganistan'dan gelen ilham sahada güçlü bir şekilde varlığını sürdürüyor.

Suriye Afganistan değil ama…

Şera’nın Suriye'nin Afgan toplumu ve kültürüyle hiçbir benzerliği olmadığını söylerken haklı olduğuna şüphe yok. Daha fazla ayrıntı verilmesini gerektirmeyen bir gerçek bu. Ancak belki de Afganistan’ın Afgan kadınların kısa etek giydiği ve laik eğitimin verildiği 1979 öncesi tarihini bilmiyordur. Afganistan, 1950'lilerin ortalarından 1970'li yılların sonlarına kadar hippiler ve diğer maceraperestler tarafından Türkiye, İran, Afganistan, Pakistan, Hindistan ve Nepal üzerinden Avrupa ve Güney Asya arasında yapılan kara yolculuğuna verilen isim olan Hippi Yolu'nda Batılı turistler için adeta bir oyun alanıydı.

Xscvfbghy
HTŞ lideri Ahmed eş-Şera, 26 Aralık’ta Şam'da Irak İstihbarat Servisi Şefi Hamid eş-Şatri’yi ağırladı (AFP)

Afganistan bir aşiret ülkesi olsa da Taliban'ın hakimiyetinde değildi. Bu bağlamda Şera’nın şimdi hem HTŞ ile birlikte hareket eden diğer muhalif gruplara hem Türkiye’ye yakın muhalif gruplara hem de Orta Asya’dan ve Çin'deki Uygurlardan binlerce yabancı savaşçıya rehberlik etmesi gerekiyor. Birleşmiş Milletlere (BM) göre Suriye'den gelen yabancı savaşçılar halihazırda Çin için bir tehdit oluşturuyor. Tıpkı 1990'lı yıllarda Afganistan'ın bir üs olması ve şimdi yeniden bu rolü oynaması gibi, Orta Asya ülkeleri Suriye'de tehdit edici bir üsse sahip olmaktan bıkmış durumda. Taliban'ın 1990'lardan sonra ve 2021 yılında Arap ve Orta Asyalı savaşçıların Afgan pasaportu almasına izin vermesi gibi, HTŞ liderliğindeki yeni yönetim de şimdi Suriye'nin İranlılardan kurtarılmasına yardım eden yabancı savaşçıların Suriye vatandaşlığı alacağını söylüyor.

Bugün Culani’nin elinde Cemaat-i İslami Partisi’ne mensup ve Kahire'deki El-Ezher alimlerine yakın olan, aynı zamanda başkalarının görüşlerine ve kadınların eğitimine açık olan Ahmed Şah Mesud'un deneyimini tekrarlama fırsatı var.

Taliban yöneticileri de tıpkı Şera gibi 2021 yılında CNN'e röportaj veriyor ve New York Times (NYT) gazetesi için köşe yazıları kaleme alıyordu. Taliban hükümeti o gün Kabil'deki kapsayıcı hükümetin Peştunlarla sınırlı kalmayacağını ve kadınların eğitim hakkına sahip olacağını, çalışmalarına izin verileceğini söylese de bugün çalışma alanlarında kadınlardan eser yok. Afgan toplumunun bileşenlerinden Özbekler, Tacikler ve Hazaralar hükümette temsil edilmiyor.

Şera bugün kapsayıcı hükümet, kadın hakları ve Suriye'nin dünyanın en eski Hıristiyan topluluklarının yanı sıra Yahudiler, Dürziler, İsmaililer, Aleviler ve daha birçok mezhep ve dinden oluşan mozaiği hakkında doğru şeyler söylüyor.

Şera, Ahmed Şah Mesud mu olacak yoksa Taliban emiri mi?

İngiliz araştırmacı gazeteci Tam Hussein, Abdullah Azzam'ın damadı Cezayirli Abdullah Enes ve Afganistan'daki Arap savaşçılar hakkında bugüne kadar süregelen bazı efsaneleri ortadan kaldıran büyüleyici bir hatırat kitabı kaleme aldı.

Bugün Şera’nın elinde Cemaat-i İslami Partisi’ne mensup ve Kahire'deki El-Ezher alimlerine yakın olan, aynı zamanda başkalarının görüşlerine ve kadınların eğitimine açık olan Ahmed Şah Mesud'un deneyimini tekrarlama fırsatı var. Suriye sadece Afganistan'dan daha çeşitli değil, dini ve etnik topluluklar açısından belki de dünyanın en çoğulcu toplumuna sahip. Şera’nın İslami ilkeler doğrultusunda hareket edeceğini göz ardı edemeyiz. Tıpkı İsviçre'nin İsveç ile karıştırılmaması gerektiği gibi. Taliban'ın hatalarından ders çıkarma ve onların kapalı görüşlülüğünden uzaklaşma fırsatı olan Şera, aslında umut verici bir başlangıç yaptı ve Kandahar'dan Şam'a uzanan yolu uygun gördüğü şekilde açabilir.



Eski bir Amerikan askeri Hizbullah'a katılmaya çalışmakla suçlanıyor

Lübnan Hizbullah bayrağını taşıyan bir kadın (DPA)
Lübnan Hizbullah bayrağını taşıyan bir kadın (DPA)
TT

Eski bir Amerikan askeri Hizbullah'a katılmaya çalışmakla suçlanıyor

Lübnan Hizbullah bayrağını taşıyan bir kadın (DPA)
Lübnan Hizbullah bayrağını taşıyan bir kadın (DPA)

ABD Adalet Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Hizbullah'a katılmak üzere Lübnan ve Suriye'ye giden eski bir ABD Ordusu askerinin “terörist” bir örgüte destek vermeye teşebbüs etmekle suçlandığını duyurdu.

Bakanlıktan yapılan açıklamada, ABD ve İrlanda çifte vatandaşlığına sahip olan 24 yaşındaki Jack Danaher Molloy'un geçen ay Chicago'da tutuklandığı ve pazartesi günü suçlamalarla yüzleşmek üzere Pennsylvanya'ya nakledildiği belirtildi.

İddianameye göre Molloy ağustos ayında Lübnan'a gitmiş ve Washington'un “terörist” bir örgüt olarak gördüğü Hizbullah'a katılma girişiminde bulunmuş.

Çabalarında başarısız olduktan sonra Suriye'ye giderek oradaki gruba katılma girişiminde bulundu.

Molloy’un ABD'ye döndükten sonra Hizbullah'a katılma çabalarını sürdürdüğü ve Lübnan'daki kişilerle çevrimiçi iletişim kurduğundan şüpheleniliyor.

ABD Adalet Bakanlığı'na göre Molloy, “sosyal medya aracılığıyla Yahudilere karşı şiddeti de teşvik etti” ve bir aile üyesiyle yaptığı WhatsApp görüşmesinde ana planının “(Hizbullah'a) katılmak ve Yahudileri öldürmek” olduğunu söyledi.

Molloy’un, “terörist” bir örgüte maddi destek sağlamaktan suçlu bulunması halinde 20 yıla kadar hapis cezasıyla karşı karşıya kalacak.