Trump'ın fantezisi ve Arap zirvesi

Arapların oyunda doğal ve güçlü pozisyonlarını almalarının zamanı geldi.

Trump'ın Ortadoğu politikasındaki denklem dengesizlik, düzensizlik ve işgal üzerine kurulu. Netanyahu Gazze'de yıkım yapıyor, Trump satın alıp inşa ediyor (Reuters)
Trump'ın Ortadoğu politikasındaki denklem dengesizlik, düzensizlik ve işgal üzerine kurulu. Netanyahu Gazze'de yıkım yapıyor, Trump satın alıp inşa ediyor (Reuters)
TT

Trump'ın fantezisi ve Arap zirvesi

Trump'ın Ortadoğu politikasındaki denklem dengesizlik, düzensizlik ve işgal üzerine kurulu. Netanyahu Gazze'de yıkım yapıyor, Trump satın alıp inşa ediyor (Reuters)
Trump'ın Ortadoğu politikasındaki denklem dengesizlik, düzensizlik ve işgal üzerine kurulu. Netanyahu Gazze'de yıkım yapıyor, Trump satın alıp inşa ediyor (Reuters)

Refik Huri

Başkan Donald Trump'ın Kongre'de Cumhuriyetçi çoğunluk ile Oval Ofis'e dönmesinden bu yana Beyaz Saray'da dünya değişti. Etrafında da sadece oligarşik iktidarı elinde tutan dar bir zengin grubu var ki, Başkan Joe Biden'ın veda konuşmasında uyardığı nokta da buydu.

Trump yönetimi içeride “idari ve derin” devletin tasfiyesinden öteye geçen, alışılmışın dışında kararlar alıyor. Dış tutumları ise mantıksız ve kabul edilemez ve daha da kötü olması bekleniyor. Çözümleri, krizleri daha büyük ve daha tehlikeli hale getiren doğaçlama türünden. Politikaları, ticari anlaşmalar zihniyetiyle yönlendiriliyor. Gazze savaşının “ertesi günü” konusundaki anlaşmazlık sorununa, kimsenin aklına gelmeyecek “yenilikçi bir çözümü” var: ABD'nin Gazze halkını yerinden ederek burayı geliştirilmeye açık bir mülk olarak devralması. İsrail'in yüzölçümü dar, çözüm; Batı Şeria'yı ilhak ederek genişlemesidir. ABD'nin eski Dışişleri Bakanı Anthony Blinken'a göre Ukrayna savaşı bugüne kadar ABD'ye 94 milyar dolara, Avrupa, Asya ve diğer ortaklara ise 148 milyar dolara mal oldu. O zaman çözüm, Ukrayna'nın Rusya’nın olmasıdır.

Filistin Devleti; Suudi Arabistan'ın geniş toprakları üzerinde kurulabilir. Ülkeler, halklar, ulusal haklar yok, sadece uzlaşmalar ve anlaşmalar var. Gerçekten de siyaset bilimi ve uluslararası çalışmalar profesörü ve “Trump'ın Uzun Gölgesi” kitabının yazarı Jonathan Kirshner’in dediği gibi; “ABD mantıksızlık çağına girdi.” Keza “Uzun Oyunu Kaybetmek” kitabının yazarı ve seçim kampanyası sırasında Demokrat aday Kamala Harris'in ulusal güvenlik danışmanı olan Philip Gordon da şunu söylerken abartmıyordu; “Trump'ın ikinci dönemi, ilk dönemini ılımlı ve akıllıca gösterecektir.”

Zira Trump'ın Ortadoğu politikasındaki denklem, dengesizlik, düzensizlik ve işgal üzerine kurulu. Netanyahu Gazze'de yıkım yapıyor, Trump ise satın alıp inşa ediyor. Netanyahu, “İsrail'i müreffeh ve güçlü bir küresel süper güç haline getirmek için çalıştığını” söylüyor ve Trump ona ihtiyaç duyduğu tüm silahı, parayı, siyasi ve askeri desteği sağlıyor. Amerikan yönetimlerinin gerçekleştirmeseler de benimsedikleri “iki devletli çözüm”ü, Trump, “tek devletli çözüm”e dönüştürdü; denizden nehre kadarki Filistin topraklarında Büyük İsrail. Bu politik bir fantezi, ancak son derece tehlikeli. ABD ve İsrail, önce siyasi kararlarla, sonra da sahadaki eylemleriyle, ABD'nin Gazze'yi devralması ve İsrail'in Batı Şeria'yı ilhak etmesiyle Filistin devletinin kurulmasını engelleseler bile, Batı Şeria, Gazze Şeridi ve diasporadaki Filistin halkı nasıl ortadan kaldırılabilir? Bu, Filistin ve bölgede yüzyıllık bir sorunun sonu mu, yoksa yeni bir kaos, çatışma ve savaşın başlangıcı mı olur?

Çünkü ne Gazze'nin tek başına ne de Batı Şeria'nın tek başına bir geleceği yok. Ne Gazze, Hamas ve İslami Cihat'ın gücüyle Filistin'i kurtarabilir, ne de Fetih liderliğinde Batı Şeria, bir Filistin devletine kavuşabilir.

Gazze'nin yıkılması ve Hamas'ın bir güç olarak varlığını sürdürmesinin ardından, Hamas'ın gerçekleştirdiği ve Gazze Şeridi'ni Batı Şeria'dan ayırdığı, Filistin Ulusal Otoritesi'nden bağımsız ama her ikisi de İsrail işgali altında olan bir otorite kurduğu askeri darbenin sona erdirilmesi gerekiyor. Zira yıllar şunu ortaya çıkardı; Hamas’ın darbesinin arkasında sadece Fetih ile bir anlaşmazlık ya da çatışma yoktu. Bilakis, kurtuluş adı taşıyan ama İran stratejisinin ve İslam Cumhuriyeti'nin iddialı bölgesel projesinin içinde yer alan büyük bir proje kapsamındaki plan vardı. Bu projeye İsrail Gazze'de ağır bir darbe, Lübnan'da ise Hizbullah üzerinden güçlü bir darbe vurdu. İran'ın müttefiki olan Suriye rejimi çöktü. Brookings Enstitüsü Direktör Yardımcısı Suzanne Maloney yaşananları “İran'ın bölgesel stratejisini parçalamak” olarak niteledi. Ardından “zayıf bir İran da daha az tehlikeli değildir” uyarısında bulundu.

İran ile büyük oyun, Trump'ın savaşlardan uzak yeni bir Ortadoğu vizyonunun temelini oluşturuyor. Gazze’yi satın alma ve Batı Şeria’yı ilhak etme fantezisi, ABD ve İsrail’in İran'ı zayıflatmak, onu “kontrol altına almak” ve belki de onu vurarak sadece davranışlarını değil, rejimini de değiştirmeyi denemek için Lübnan, Irak, Yemen ve Gazze’deki “İran’ın silahlı kollarını kesme” yönündeki coşkulu politikasının sadece bir ön hazırlığıdır.

Tahran'ın da karşı bir strateji üzerinde çalıştığı kesin ve Devrim Muhafızları Komutanı General Hüseyin Selami “Suriye’de durum olduğu gibi kalmayacak” diyerek bunun bir yönünü açığa vurdu. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Suriye toprakları üzerinden Hizbullah'a kaçırılan silahlara el konulması, Hizbullah'ın silahının Tahran açısından Lübnan'daki rolünü kaybetmediğinin göstergesinden başka bir şey değil. ABD'nin savaşsız bir Ortadoğu çağrısı yapmasına rağmen, gerçeklik tam tersi bir şekilde daha ziyade bir savaş ve çatışma çağrısı olduğunu doğruluyor.

Mısır'ın, Suudi Arabistan'da düzenlenen beşli zirvenin ardından Trump'ın planı ve Netanyahu'nun planlarına karşı Arap ülkelerini Kahire'de acil zirveye davet etme girişiminde bulunması önemli. Ancak asıl önemli olan, zirvenin sadece nihai bildirisinde bu planları reddetmekle sınırlı kalmaması, Gazze'de ertesi gün, yeniden inşa için ulusal bir plan sunması ve Filistin devleti konusunda ısrarcı olmasıdır.

Sadece kâğıt üzerindeki fikirlerden ibaret olmayan, dişleri, finansmanı ve çatışmalara karşı durma gücü olan bir plan gerekiyor.

Eski ABD Dışişleri Bakanı Dean Rusk, “fikirler politika değildir” demişti; ancak fikirler olmadan politikadan bahsetmek de bir yanılsamadır. Önemli olan fikirlerin politikaya dönüştürülmesidir ve Arap dünyasının fikirleri çok, politikaları ise azdır. Arapların üç bölgesel güç ve üç uluslararası güçle oyundaki doğal ve güçlü pozisyonlarını almalarının zamanı gelmiştir.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.



İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Hüda Rauf

İran ile ABD arasındaki müzakereler, her iki müzakereci ve arabulucu tarafın iyimser ve olumlu açıklamalarıyla ilerleyen üç turdan sonra durdu. Dördüncü turun ertelenmesi, ABD-İran arasında geçici veya kalıcı bir anlaşmaya varılma şansı konusunda soru işaretlerine yol açtı.

Donald Trump'ın göreve gelmesinden bu yana tüm göstergeler, hem İran hem de Amerikan tarafının bir anlaşma imzalamaya hazır ve niyetli olduğuna işaret etse de, şimdilik görüşmelerin üçüncü turda durmasının -ama bu geçici ve yakında dördüncü turla devam edecek gibi görünüyor- her bir tarafın istediği şeyin teknik ayrıntılarından ibaret olmayan başka nedenleri de vardı. Nitekim Washington'daki bazı taraflar İran'ın nükleer programının tamamen ortadan kaldırılmasından bahsederken, diğerleri ise sıfır zenginleştirmeden bahsediyor ve İran her ikisini de reddediyor.

Trump yönetiminin İran ile müzakerelerdeki temsilcisi Steve Witkoff, Tahran'ın uranyumu yüzde 3.67 oranında zenginleştirme hakkı olduğunu söylese de, ertesi gün İran'ın uranyum zenginleştirmemesi gerektiğini açıkladı. Ardından Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran'ın uranyum zenginleştiren tek nükleer olmayan ülke olmak istediğini söyledi.

Öte yandan İran'ın yüzde 3.67 oranında uranyum zenginleştirme imkânına sahip olması durumunda bu oranın barışçıl amaçlarla uyumlu olmadığı belirtiliyor. Zira birkaç hafta içinde yüzde 20, sonra yüzde 60 ve en sonunda da yüzde 90 zenginleştirme oranına ulaşabilir ki bu da silah üretmek için gereken oran.

Her iki taraftan gelen belirsiz açıklamalara rağmen İran ve Washington'un çok yakında bir anlaşmaya varma noktasında olduğu kesin. Ancak görüşmelerdeki duraklamanın bölgesel bir başka gelişmeyle bağlantılı olduğu anlaşılıyor. İran'da Recai Limanı’nda ağır kayıplara yol açan ve etkileri halen devam eden bir patlama meydana gelirken, Husilerin İsrail hedeflerine yönelik saldırısı gerçekleşti. Husilere ait bir insansız hava aracı İsrail'deki enerji merkezini çevreleyen köprünün yakınına düşerek geniş çaplı bir hasara yol açtı. İsrail güvenlik birimlerinin yaptığı değerlendirmelerde, Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na yeni tip bir füze fırlattığı belirtiliyor. Saldırı üzerine İsrail, İran’ı hedef alma ve eleştirme bahanesi bulma fırsatını kaçırmayarak, Tahran’ı Husi saldırısının arkasında olmakla suçladı.

İran'ın yıllardır Husilere askeri, mali ve lojistik destek sağladığı biliniyor. Ancak İsrail, bu olayı İran'ı eleştirmek ve Washington ile yürüttüğü müzakereler kapsamında ona baskı yapmak için kullandı. Öte yandan İran da Husi saldırılarını, Washington'u Kızıldeniz'deki saldırıları durdurmaları için Husileri etkileme gücüne sahip olduğuna ikna etmek amacıyla kullanıyor ve bu, İran'ın bilinen meseleleri birbirine bağlama politikasıyla örtüşüyor.

Daha sonra üçüncü tur görüşmelerin ardından müzakereler durdu, ama dördüncü tur görüşmeler yakın. Trump da Husiler ile Kızıldeniz'de ABD gemilerine yönelik saldırıların durdurulması ve ABD’nin Yemen'deki Husilere yönelik saldırılarının durması konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Bilhassa saldırılardan zarar gören Mısır ve Suudi Arabistan gibi Kızıldeniz'e kıyısı olan bölge ülkeleri olduğu için, iki taraf arasındaki saldırıların durması, bölgede sükunetin sağlanması ve gerginliğin azalması için olumlu bir gösterge. Suudi Arabistan, Yemen'de gerginliğin azaltılması ve Yemen krizinin barışçıl bir şekilde çözülmesi amacıyla bu anlaşmaya mutlaka destek verecektir. Ancak anlaşma diğer yandan, Trump'ın övünebileceği herhangi bir başarı elde etmek isteyen Washington'a baskı yaparak, İran ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda birbirlerini nasıl kullandıklarını da ortaya koydu.

Kaldı ki Washington ile Husiler arasındaki anlaşmaya ilişkin soru işaretleri de gündemde; anlaşma Trump'ın bölge ziyareti bitene kadar geçici mi olacak, yoksa devam mı edecek? Yemenli isyancılar sadece İsrail gemilerine saldırmaya devam ederse ne olacak? Bu durum İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının durmasına yol açacak mı? Tüm bunlar önümüzdeki ziyaretten sonra cevapları daha da netleşebilecek sorular.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İran, İsrail ve Husiler, mevcut süreçte çıkarlarını korumak için Amerikan rolünü kullanmayı, ondan faydalanmayı başardılar. Ancak gelişmeler henüz şekillenme aşamasında ve bunların kısa sürede çökecek geçici düzenlemelerle mi yoksa daha uzun süre devam edecek düzenlemelerle mi sonuçlanacağı belirsiz.