İran ve üç hat: Trump daha kapsamlı ve daha güçlü bir anlaşma istiyor

Tahran, daha iyi şartlarda müzakere edebilmek için ABD Başkanına karşı güçlü olması gerektiğinin farkında

İran ile Washington arasında bir anlaşmanın yakın olduğu anlaşılıyor (AP)
İran ile Washington arasında bir anlaşmanın yakın olduğu anlaşılıyor (AP)
TT

İran ve üç hat: Trump daha kapsamlı ve daha güçlü bir anlaşma istiyor

İran ile Washington arasında bir anlaşmanın yakın olduğu anlaşılıyor (AP)
İran ile Washington arasında bir anlaşmanın yakın olduğu anlaşılıyor (AP)

Hüda Rauf

ABD-İran ilişkilerinin bağlamını ve şu anda devam eden siyasi çabaları takip ettiğimizde iki gözleme ulaşabiliriz. Birincisi, sadece nükleer meseleyi içermeyen, aynı zamanda Tahran'ın bölgesel davranışlarına, milislere verdiği desteğe ve belki de balistik füze ve insansız hava araçları sistemlerine kadar uzanacak, daha güçlü ve daha kapsamlı bir anlaşmanın imzalanması için çalışacak olan kişi Donald Trump'tır.

İkinci gözlem ise İran ile Washington arasında bir anlaşmanın yakın olduğu anlaşılıyor, zira İran'ın nükleer meselesine ilişkin siyasi ve diplomatik çabalar, baskılar eş zamanlı olarak yoğunlaşıyor. Tahran, Donald Trump ile baskı altında müzakere etmeyi reddetmesine rağmen nükleer mesele konusunda üç paralel hat izliyor.

Birinci hat, ABD yönetimiyle yaptığı duyurulan yazışmalardır. İkincisi, Çin ve Rusya ile görüşmeleri, üçüncüsü de Avrupalı güçlerle görüşmeleridir.

İlk hata gelince, İran'ın Donald Trump'ın İran liderine gönderdiği mektuba cevabı, Hamaney’in ABD Başkanı ile müzakereyi reddederek, mektubu kamuoyunu aldatmak olarak değerlendirmesi oldu. Hamaney; “İran'ın kesinlikle karşılayamayacağı yeni beklentiler ortaya atıyorlar. Ülkenin savunma kabiliyetleri ve uluslararası kabiliyetleri konusunda şu veya bu şeyi yapmayın diyorlar” dedi.

Trump'ın daha İran'a ulaşmadan önce bu mektubu kamuoyuna duyurmasının amacının, Washington'u diplomasi savunucusu olarak göstermek ve müzakere topunu İran sahasına atmak olduğu ileri sürülebilir.

Ancak ülkesinin Washington ile Tahran arasında arabuluculuk yaparak müzakerelerin önünü açması, zeminini hazırlaması muhtemel olan Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, mesajı göz önünde bulundurarak; “Amerikalılar bu yeni anlaşmanın siyasi koşullarla birlikte olmasını istiyor. İran'ın Irak, Lübnan, Suriye ve diğer yerlerdeki milis grupları desteklememesi için doğrulanabilir bir düzenleme olması gerektiğinde ısrar ediyorlar. Bunun bir şeye yol açacağını sanmıyorum” dedi.

Yani İran ve Washington'a bağlı sürecin önünde zorluklar var. İran, balistik füze ve insansız hava araçları sistemlerini aşılmaması gereken kırmızı çizgi haline getirmek için çalışırken, Trump daha kapsamlı ve daha güçlü bir anlaşma istiyor.

Bir diğer ikilem ise İran'ın baskı altında müzakere etmek istememesi. Tahran, stratejik sabır mantığına uygun olarak Joe Biden yönetimini oyaladı ve onun döneminde bir anlaşma yapmayı düşünmedi. Trump yönetimiyle de bir anlaşmaya varmanın eşiğindeydi. Şimdi sorun, çok fazla taviz vermemek için zayıf bir pozisyondayken müzakere etmek istememesidir.

İran, Trump ile daha iyi şartlarda müzakere edebilmek için güçlü olması gerektiğinin farkında. Trump'ın çok güçlü görmediği ABD'nin dostları veya düşmanlarıyla pazarlık yapma yolunun bu olduğu kanaatinde.

İran'ın Trump'ın benimsediği baskı politikasına cevabını şu bağlamda açıklayabiliriz; İran, müzakerelere diğer tarafın azami baskısı altında katılması halinde, daha zayıf bir konumda olacağını ve hiçbir şey elde edemeyeceğini düşünüyor.

Bu, inatçılık ya da mükemmeliyetçilik ile değil, deneyimle bağlantılı. Karşı tarafa baskı politikasının etkisiz olduğunu ispatlamanız lazım ki, müzakere masasına eşit şartlarda oturabilesiniz. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre belki de İran'ın anlaması gereken, Trump yönetiminin nasıl bir anlaşma aradığıdır.

Rusya-Çin hattında ise Rusya, Washington ile Tahran arasında arabuluculuk yapmaya istekli olduğunu dile getirdi. Lavrov, İran ile 2015 yılında imzalanan tarihi anlaşmanın yeniden canlandırılmasını Moskova'nın desteklediğini vurguladı. Bu gelişme, İranlı, Rus ve Çinli yetkililer arasında Çin'de yapılacak toplantının arifesinde ve üç ülke arasındaki ortak deniz tatbikatlarının ardından gerçekleşti.

Çin, cuma günü Rusya ve İran ile Pekin'de dışişleri bakan yardımcıları düzeyinde İran'ın nükleer programını görüşmek üzere bir toplantı düzenleyeceğini duyurdu. Toplantı, İran'ın genişleyen uranyum zenginleştirme programı nedeniyle yeniden incelemeye alındığı bir dönemde gerçekleşiyor.

Öte yandan BM Güvenlik Konseyi'nin, İran'ın nükleer silah üretme seviyesine yakın düzeyde artan zenginleştirilmiş uranyum stokunu görüşmek üzere aynı gün New York'ta kapalı oturum düzenlemesi planlanıyor. Bu toplantı Fransa, Yunanistan, Panama, Güney Kore, İngiltere ve ABD'nin talebi üzerine yapılacak. Bu ülkeler Konsey'den İran'ın nükleer programı hakkında bilgi verme yükümlülüğünü yerine getirmeye zorlanmasını talep etti.

Üçüncü hat olan Avrupa ülkeleriyle görüşmelere gelince, İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, üç Avrupa ülkesiyle iletişim kanalı kurduğunu doğruladı. İran, Rafael Grossi ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ile de birlikte çalışıyor ve sorunların çözümü için yeni bir fikir ortaya atıldı.

Arakçi, Avrupalıların bir önceki müzakere turunda iyi bir arabulucu rolü oynadıklarını ve bundan sonra da aynı rolü oynayabileceklerini, Avrupalılarla görüşmelerin devam ettiğini, paralelinde Rusya ve Çin ile de yakın istişarelerin sürdüğünü söyledi.

İran, Trump ile bir anlaşmaya varmak istiyor ancak 2015'teki anlaşmaya benzer, sadece nükleer dosya ile sınırlı, bölgesel davranışlarını veya balistik füzelerini ele almayan bir anlaşma istiyor. Tahran’ın baskı ve tehditlerden uzak, eşit şartlarda doğrudan müzakerelere başladığını hissetmesi için her şeyden önce ABD'nin yaptırımları kaldırması gerektiğini düşünüyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.



Z kuşağı Avrupa'daki orduları güçlendiriyor mu yoksa zayıflatıyor mu?

Z kuşağı, 1996 ve 2012 yılları arasında doğan insanların oluşturduğu bir gruptur (Independent Arabia)
Z kuşağı, 1996 ve 2012 yılları arasında doğan insanların oluşturduğu bir gruptur (Independent Arabia)
TT

Z kuşağı Avrupa'daki orduları güçlendiriyor mu yoksa zayıflatıyor mu?

Z kuşağı, 1996 ve 2012 yılları arasında doğan insanların oluşturduğu bir gruptur (Independent Arabia)
Z kuşağı, 1996 ve 2012 yılları arasında doğan insanların oluşturduğu bir gruptur (Independent Arabia)

Bahaa Alawam

Birleşik Krallık'ta yakın zamanda yapılan bir anket, Z kuşağının (Gen Z) orduya katılmaktansa evlere paket servis elemanı olarak çalışmayı tercih ettiğini gösterdi. Yaşları 15 ile 27 arasında değişen 2 bin gençle yapılan anket, Z kuşağının yıllık 55 bin sterlinin üzerinde maaş almayı hayal ettiğini ortaya koydu. Bu da 30 yaşına geldiklerinde yıllık 70 bin doların üzerinde bir maaş beklediklerini gösteriyor. Ancak ordu onlar için bunu sağlayamayabilir.

Rakamlara göre deniz kuvvetleri genç Britanyalılar için en cazip dördüncü iş. Bu listede kara kuvvetleri beşinci ve hava kuvvetleri yedinci sırada yer alırken, evlere paket servisi elemanlığı altıncı sırada geliyor. Teknoloji şirketleri Google, Apple ve Microsoft ise yaşlı Z kuşağı için iş listesinin en cazip ilk üç sırasında yer aldı.

Veriler, Birleşik Krallık ordusunun asker sayısının gelecek yıl 70 binin altına düşmesinin beklendiği bir dönemde açıklandı. Bu açık, 2024 yılından bu yana savaş gemileri ve zırhlıları işletmek üzere eğitilen askeri personel sayısına da yansımış durumda. Devletin krizi çözme girişimleri şimdiye kadar çoğunlukla maaşlar nedeniyle başarısız oldu. Gönüllülük kapısının açılmasında bir süreliğine yaşanan gecikme, Birleşik Krallık ordusuna katılabilecek potansiyel asker sayısının yaklaşık yüzde 70'ini kaybettirdiği gibi bir grubun da sağlık koşulları nedeniyle katılamamasına neden oldu.

Birleşik Krallık’ta yaşayan Z kuşağını orduya çekme sorunu Avrupa'da da bir ikilem olarak görülüyor. Alman Meclisi Federal Ordu (Bundeswehr) Sorumlu Üyesi Eva Högl, Almanya’nın 2031 yılına kadar 200 bin aktif askeri personel hedefine yaklaşamayacağı, hatta geçtiğimiz yıl asker sayısının asker kaçaklarının sayısının büyük oranlarda artmasının bir sonucu olarak bir miktar düştüğü uyarısında bulundu. Almanya’da 2023 yılında gönüllü olarak orduya katılan kadın ve erkek askerlerin dörtte biri sonraki altı ay içinde ordudan ayrıldı.

Ancak Almanya Silahlı Kuvvetleri’nden yüksek rütbeli bir komutan, Financial Times'a yaptığı açıklamada, ordunun Z kuşağı üyelerinin silahlı kuvvetlere farklı fikirlerle ve gerçekliğe kendi bakış açılarıyla katıldıklarını söyledi. Onların kırılgan olduklarını, kolayca ağladıklarını ve iş-yaşam dengesinden bahsettiklerini belirten Alman komutan, en iyisinin onlara kararlarını tartmaları için bolca zaman vermek ve duygusal, tereddütlü bir adım atmalarına yol açacak şekilde acele ettirmemek olduğunu vurguladı.

Berlin, Rusya'nın 2022 yılında Ukrayna'ya savaş açmasından bu yana Alman ordusunun kullandığı teçhizatı ve silahları geliştirmek için yaklaşık 100 milyar euro harcadı. Ülkenin yeni başbakanı olmaya hazırlanan Friedrich Merz, savunma harcamalarını finanse etmek için sınırsız borçlanmaya izin verme planlarını açıklarken Avrupa'da özgürlük ve barışı korumak için ne gerekiyorsa yapma sözü verdi. Bu vaadin bir kısmı geçtiğimiz yıl ‘Alman ulusunun savaşa hazır olması gerektiğini’ açıkça ifade eden Savunma Bakanı Boris Pistorius tarafından dile getirilmişti.

Birleşik Krallık (BK) merkezli anket şirketi YouGov tarafından yapılan bir anket, Almanların yüzde 58'inin zorunlu askerliğe geri dönülmesinden yana olduğunu, ancak bunu destekleyenlerin sadece üçte birinin 18-29 yaş aralığındakiler olduğunu gösterdi. ABD merkezli gazete Washington Post'un Avrupa işleri editörü Lee Hochstadter'e göre Avrupa'nın Z kuşağı, orduya katılmaktan bahsetmeye hevesli olsa da çok azı kamuflaj giydiği ve ülkeleri için savaşmak üzere eğitim aldığı için bu durum tuhaf görünüyor. Ordu personel sayısının Avrupa'nın karşı karşıya olduğu bir sorun olduğunu söyleyen Hochstadter'e göre kıtanın orduları geçmişteki orduların minyatür versiyonlarından ibaret ve en yeni silahlarla donatılmış olsalar da gönüllü ve acemi asker sıkıntısı çekiyorlar. Askerleriyle sık sık övünen Fransa'da bile eleştirmenler, ordularını kısa süreli görevler için uzmanlaşmış ve donatılmış, ancak yüksek yoğunluklu çatışmalara nispeten uzun süre dayanamayacak bir ‘bonzai ordusu’ olarak nitelendiriyor.

Şarku’l Avsat’ın  Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Rusya'nın küçük komşusu Letonya bu yıl zorunlu askerliği yeniden uygulamaya koyarken, erkekler için zorunlu askerlik hizmeti uygulaması bulunan Danimarka da 2026 yılından itibaren zorunlu askerlik hizmetini kadınları da kapsayacak şekilde genişletecek ve askerlik süresini herkesi kapsayacak şekilde uzatacak. Norveç, zorunlu asker sayısını yüzde 50 arttırmayı planlarken, geçmişten günümüze tarafsızlığıyla övünen İsveç ise zorunlu askerlik uygulamasını kısmi ve cinsiyet ayrımı gözetmeyecek şekilde değiştirerek bu yıl askeri personel sayısını yüzde 30 arttırdı.

Hochstadter'e göre zorunlu askerlik hizmetini yeniden başlatma ya da kapsamını genişletme fikri, Avrupa ülkelerinin başkentleri arasında giderek yayılıyor. Ancak uygulamaya konulması, özellikle siyasi partiler bu konuda bölünmüşken o kadar da kolay olmayacak. Bu konuda ülkelerin kendi içlerinde ve genel olarak Avrupa'da daha fazla siyasi ivmeye ihtiyaç var.

Z kuşağının önceki kuşaklardan farklı olduğu düşünülüyor. Çünkü bu kuşağın üyeleri, bilgiyi kullanma, temasa geçme ve birbirleriyle etkileşim kurma biçimlerini şekillendiren teknoloji ile iç içe büyüdüler. Bazı uzmanlar, diğer faktörlerin yanı sıra bu durumun Z kuşağının kariyer seçimlerine yönelik motivasyonlarında, eğitimin yahut işin onlara neler sunması gerektiğine dair beklentilerinde ve kendi ülkelerindeki iktidarla nasıl ilişki kurduklarında farklılıklara yol açtığına işaret ettiler.

Düşünce kuruluşu RAND Europe ve Londra King's Koleji (King's College London/KCL), Z kuşağının kendine has özelliklerinin askeri eğitim üzerindeki etkisini analiz etmek üzere ortak bir çalışma yürüttü. Çalışma, Z kuşağının teknolojiye olan bağlılığının onları daha içe dönük ve psikolojik ve zihinsel sorunlara daha yatkın hale getirdiğini ortaya koyarken bu kuşağın üyelerinin orduya katılmayı daha az istediklerini ve motive edilmeleri halinde orduda kalma olasılıklarının daha düşük olduğunu gösterdi. Bu yüzden çalışma, Avrupa'daki Z kuşağı çocukları için askeri eğitim ve öğretim programları tasarlanırken bu farklılıkların yanı sıra ortaya çıkan fiziksel normların da dikkate alınmasını önerdi.