ABD ile Teksas arasındaki sınır anlaşmazlığı, Trump'ın bitmeyen duvar projesini hatırlattıhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/amerika/4826646-abd-ile-teksas-aras%C4%B1ndaki-s%C4%B1n%C4%B1r-anla%C5%9Fmazl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-trump%C4%B1n-bitmeyen-duvar-projesini
ABD ile Teksas arasındaki sınır anlaşmazlığı, Trump'ın bitmeyen duvar projesini hatırlattı
ABD hükümeti ile Teksas eyalet yönetimi arasında krize neden olan sınır koruma yetkisi, eski ABD Başkanı Donald Trump'ın yarım kalan duvar projesini tekrar akla getirdi
ABD ile Teksas arasındaki sınır anlaşmazlığı, Trump'ın bitmeyen duvar projesini hatırlattı
(AA)
Teksas ile Meksika arasında sınırı teşkil eden Rio Grande Nehri'ne belli aralıklarla paralel uzanan, yüksekliği 10 metreye varan ve literatüre "Trump duvarı" olarak geçen demir levhaların, paslanarak kahverengiye döndüğü, bazılarının ise dikilmeden sınıra yakın bölgelerde atıl bırakıldığı görüldü.
ABD Yüksek Mahkemesinin kaldırılması yönünde aldığı karara rağmen Teksas ulusal muhafızlarının Eagle Pass kentinde sınırdaki nehir kıyısına ördüğü jiletli tellerin birkaç yüz metre arkasında, Trump döneminde inşasına başlanan demir duvarlar yer alsa da bunlar, bir bütünlüğü olmadığı için düzensiz göçmenlerin geçişine engel olamıyor.
Meksika sınırına duvar örme projesini 1940'larda Demokrat başkanlar başlattı
ABD kaynaklarına göre, göçü engellemek için ABD-Meksika sınırı boyunca duvar örme fikri her ne kadar Cumhuriyetçi Donald Trump'ın başkanlığı döneminde gündem olsa da bu projenin başlangıcı 1940'lara kadar uzanıyor.
Kaynaklarda, Meksika sınırına ciddi anlamda inşa edilen ilk çitlerin bilinenin aksine, Demokrat Franklin D. Roosevelt ve Harry S. Truman döneminde yapılmaya başlandığı belirtiliyor.
ABD'ye 1940'lı yıllarda güney Amerika ülkelerinden giderek artan insan akışını kontrol etmesi için baskı gören Roosevelt yönetimi, sınır geçişlerini daha kontrollü alanlara yönlendirmek için kentsel alanlarda çit inşaatı planlamaya başlamış, Truman yönetiminin sonuna gelindiğinde (1953) sınır şehirlerinin çoğu çitlerle çevrilmişti.
Time dergisinde yer alan makaleye göre, yine bilinenin aksine, ilk defa Demokrat Başkan Lyndon B. Johnson, Meksika gibi ülkelerden ABD'ye göç edebilecek insan sayısını sınırlayan Göç ve Vatandaşlık Yasası'nı imzaladı.
Cumhuriyetçi Başkan'ın eşinin yıktırdığı çitleri, Demokrat başkanlar yeniden diktirdi
Cumhuriyetçi Başkan Richard Nixon'ın eşi Pat Nixon, 1971'de, California eyaletinin Meksika ile sınırında bulunan San Diego kenti yakınlarındaki hudut boyunca, "sınır ötesi kültüre saygı göstergesi" olarak Dostluk Parkı'nı açtı.
Pat Nixon, açılış töreninde, sınır hattındaki Meksikalıları selamlayabilmek için güvenlik ekibinden dikenli telleri kesmesini istemiş ve "Umarım burada çok uzun bir çit kalmaz." sözlerini kullanmıştı.
Demokrat Başkan Jimmy Carter, 1979'da, Dostluk Parkı projesini iptal ettirerek sınır parkına büyük bir çit çektirdi.
Carter bunun için, ABD'de baş gösteren ekonomik sıkıntıları ve Meksika'dan işçi göçünün artmasını bahane olarak kullandı.
1990'lı yılların Demokrat Başkanı Bill Clinton döneminde de bu parkın bulunduğu bölgeye birbirine paralel 3 kat çit inşa edildi.
Demokrat Obama, Trump'tan daha uzun yeni duvar inşa etti
Meksika sınırına yaklaşık 85 yıldır yapılagelen duvarın tarihine bakıldığında, eski ABD Başkanı Barack Obama'nın sınıra Donald Trump'tan daha uzun yeni duvar inşa ettirdiği ortaya çıktı.
Kamuya açık verilere göre, Demokrat Obama ve başkan yardımcılığını üstlenen Joe Biden yönetiminde Meksika sınırına yaklaşık 130 mil (yaklaşık 210 kilometre) ek duvar inşa edildi.
Trump, ABD Gümrük ve Sınır Koruması bilgilerine göre 4 Ocak 2021 itibarıyla toplamda 452 mil (yaklaşık 727 kilometre) duvar inşa etmiş görünse de bunun sadece 52 milinin (yaklaşık 84 kilometre) daha önce hiç çit bulunmayan alanı kapsadığı belirtiliyor.
Bu veriler göz önüne alındığında, Obama'nın, Meksika sınırına Trump'tan 126 kilometre daha fazla yeni duvar ördürdüğü anlaşılıyor.
Eski New Jersey Valisi Chris Christi de Ağustos 2023'teki sosyal medya paylaşımında, Trump'ı, söz verdiği sınır duvarının "sadece 52 milini inşa ettiğini" belirterek eleştirmişti.
Ülkenin güney sınırına daha sağlam ve yüksek bir duvar inşa etmek isteyen Trump'ın projesi, ikinci̇ dönem başkanlık yarışını kaybetmesiyle yarım kalmıştı.
ABD Başkanı Joe Biden, 2021'de göreve başlamasının hemen ardından, Trump'ın duvarı için federal bütçeden ayırdığı fonu sonlandırmıştı.
Biden 2020'de, seçildiği takdirde "bir metre daha" duvar inşa etmeyeceğini vadetse de yönettiği Demokrat hükümet, Ekim 2023'te, göçü durdurmak için Teksas'ın güney sınırındaki duvara yaklaşık 32 kilometre ekleme yapılacağını duyurmuştu.
ABD başkanlığı için yarışan iki zayıf adayhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/4922241-abd-ba%C5%9Fkanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-i%C3%A7in-yar%C4%B1%C5%9Fan-iki-zay%C4%B1f-aday
9 Mart'ta Georgia eyaletinde düzenlenen seçim mitingi sırasında Başkan Joe Biden aleyhine pankart tutan bir Trump destekçisi. (Reuters)
Robert Ford
Demokrat Parti en mutlu günlerini yaşamıyor. ABD ekonomisinin büyümesine, Wall Street borsasının en iyi durumda olmasına ve işsizlik oranının en düşük seviyelerde seyretmesine rağmen Demokratları endişelendiren başka bir şey var. Bu da Başkan Biden'ın birçok ulusal kamuoyu yoklamasında popülaritesinin düşmesi. Geçtiğimiz Şubat ayında The New York Times ve Siena tarafından yapılan bir ankette kayıtlı seçmenlerin yüzde 59'unun Biden hakkında olumsuz görüş bildirmesi de kayda değer endişe kaynaklarından biri.
Tarih, başkan adaylarının seçmenlerin çoğunluğunun kendileri hakkında olumsuz görüşe sahip olduğu durumlarda seçim kazanmalarının çok zor olduğunu gösteriyor. Bahsi geçen ankette seçmenlerin yüzde 65'i ABD'nin yanlış yönde ilerlediğini söyledi. Bu da seçmenlerin yön değiştirme konusunda büyük bir istek duyduğunu gösteriyor ki bu Beyaz Saray'daki başkan için iyiye işaret değil. Son zamanlarda yapılan tüm anketlerde olduğu gibi, söz konusu ankette de seçmenlerin neredeyse dörtte üçü Joe Biden'ın etkili bir başkan olmak için çok yaşlı olduğunu belirtti.
O halde, son zamanlarda yapılan tüm ulusal anketlerin, aradaki fark çok büyük olmasa da, Donald Trump'ı Biden'ın biraz önünde göstermesi şaşırtıcı değil. Times/Siena anketinde Trump yüzde 48’le öndeyken Biden ise yüzde 44’te kaldı. Wall Street Journal'ın Şubat ayının son haftasında yaptığı bir anket de Trump'ın yüzde 47, Biden'ın ise yüzde 45 oy aldığını gösterdi. Mart ayı başında CBS News tarafından yapılan bir diğer anket ise seçmenlerin yüzde 52'sinin Trump'ı desteklediğini, buna karşılık Biden'ın yüzde 48'de kaldığını gösterdi. Anketler ayrıca Trump'ı Arizona, Nevada, Georgia, Kuzey Carolina, Michigan, Wisconsin ve Pensilvanya gibi kararsız eyaletlerde sürekli olarak Biden'ın önünde gösteriyor. Bir analist geçen hafta, Trump'ın Georgia ve Arizona'daki liderliğinin giderek arttığını ve Biden'ın Beyaz Saray'ı elinde tutmak için Kasım ayında Michigan, Wisconsin ve Pensilvanya'da başarılı olmasının kesinlikle gerekli olduğunu belirtti.
Ekonomik koşulların iyileştirilmesi Biden'ın seçmen nezdindeki konumunu güçlendirebilir.
Michigan eyaletinin Biden için yaklaşan seçimlerdeki kritik önemi, özellikle de Arap-Amerikan toplumunun Biden'ın adaylığına ilişkin çekinceleri göz önünde bulundurulduğunda, göz ardı edilemez. Biden'ın 2020'de Michigan'daki kıl payı zaferi (150 bin oy), özellikle de eyaletteki ön seçimlerde 100 bin Demokratın kendisini desteklememeyi tercih ettiği düşünüldüğünde, her bir oyun önemini gözler önüne seriyor. Gazze politikasını değiştirme konusundaki tereddüt, Kasım ayında bu 100 bin seçmeni etkilemeye yardımcı olmayabilir. Demokrat Parti, bazı siyahi ve Latin seçmenlerin giderek Trump'a kaymasından endişe duyuyor. Söz konusu grupların uzun bir süre boyunca partinin ana tabanını oluşturduğu göz önüne alındığında bu endişe verici bir eğilim. Donald Trump'a karşı oy kullanmak ve Biden'ı desteklemek için 2020'de büyük sayılarda ortaya çıkan genç seçmenlerden bahsetmiyorum bile. Michigan gibi eyaletlerde yapılan son anketler ve sahadaki kanıtlar, genç seçmenlerin artık Biden’a oy verme konusunda hevesli olmadığını gösteriyor.
Demokrat Parti'nin alternatifi yok
Biden'ın seçim kampanyasını yönetenler uyandı ve mitinglerde Gazze ile ilgili protestoları dikkate alıp taktiklerini değiştirmeye başladı. NBC News, Biden'ın Gazze protestolarını önlemek için seçmenlerle küçük toplantılarda konuşacağını bildirdi. Ayrıca Başkan'ın Gazze protestolarının sıkça yaşandığı üniversitelere yapacağı ziyaretler de azaltılacak. Bu da Biden'ın genel olarak daha az seçmenle ve örneğin 2016'da Hillary Clinton'a kıyasla daha az genç seçmenle karşılaşacağı anlamına geliyor.
Biden'ın seçim kampanyasının liderliği iyimserliğini koruyor ve seçime daha sekiz ay olduğunu ve iyileşen ekonomik koşulların Biden'ın seçmenler nezdindeki itibarını artırabileceğini ifade ediyor. Buna ek olarak, Demokrat Parti şu anda Biden'a uygun bir alternatif görmüyor. Kongre üyesi Dean Phillips ön seçimlerde bir rakipti, ancak Biden ön seçimlerde kesin zaferler kazanarak partinin muhtemel adayı olarak konumunu sağlamlaştırdı. Zamanlama göz önüne alındığında, yeni bir adayın ortaya çıkması ve yaklaşan ön seçimler için rekabetçi bir kampanya oluşturması için çok geç. Dolayısıyla Biden, 2024'te yeniden seçilme niyetiyle, kampanyasının karşı karşıya olduğu zorluklara ve endişelere rağmen Demokrat Parti'nin adayı olmaya hazırlanıyor.
Kimin çantasında yarım milyar dolar nakit var?
Biden'ın seçim kampanyası, Cumhuriyetçi Parti'nin karşı karşıya olduğu iç zorluklara işaret ederek, özellikle Arizona, Georgia ve Michigan gibi kritik eyaletlerde karşı karşıya olduğu mali kısıtlamaları ve bölünmeleri vurguluyor. Çoğunlukla Trump yanlıları ile ılımlı Cumhuriyetçiler arasında yaşanan bu iç mücadeleler giderek Trump'ın lehine dönüyor. Ancak eyalet düzeyindeki bu bölünmeler, Cumhuriyetçi Parti'nin kongre ve eyalet çapındaki adayları için kampanya fonu toplama çabalarını engelleyebilir. Eyalet düzeyindeki bu bölünmelerin Trump'ın ulusal başkanlık kampanyası üzerinde daha az etkisi olacak. Çünkü kaynak yaratma konusundaki basit yaklaşımı, büyük ölçüde sadık destekçilerden oluşan sağlam bir tabanın çevrimiçi bağışlarına dayanıyor.
Mali baskılar, devam eden hukuk mücadelelerinin ortasında Trump'ın seçim kampanyası için büyük bir zorluk teşkil ediyor.
Bununla beraber Biden tarafı, Trump'ın New York'taki iki davada da mahkûm edilerek büyük mali cezalara çarptırılmasının nakit akışı sorunlarını daha da kötüleştirdiğini ve eski iş adamı Trump'ın nakit sıkıntısı çektiğini iddia ettiğinde haklıydı. Bu cezaların en önemlisi, 355 milyon dolar ve 98 milyon dolar da faizi olmak üzere toplamda yaklaşık 454 milyon dolar ticari dolandırıcılık mahkumiyetine bağlı son ödeme tarihi 25 Mart olan para cezasıdır. Bu ceza vade tarihine kadar da her gün 112 bin dolar artıyor. Buna ek olarak, bir başka mahkeme Trump'ı yazar Jean Carroll'a hakaret ettiği gerekçesiyle 83 milyon dolar tazminata mahkûm etti ve son ödeme tarihini 10 Mart olarak belirlendi. Bu nedenle Trump'ın önümüzdeki haftalarda bu cezaları ödemek için yarım milyar dolardan fazla para bulması gerekiyor. Trump her iki davayı da temyize götürürken, New York yasalarına göre, Carroll'ın davası için ek yüzde 10 da dahil olmak üzere, toplam taahhüdünü 545 milyon dolara çıkaran depozitonun tamamını peşin ödemesi gerekiyor. Bu mali baskılar, Trump'ın devam eden yasal mücadeleleri arasında seçim kampanyası ve kişisel mali durumu için büyük bir zorluk teşkil ediyor.
Trump'ın milyarder olduğu doğru, ancak Amerikalı bir finans analistinin belirttiği gibi Jeff Bezos, Elon Musk ve Donald Trump gibi büyük finansörlerin hiçbiri banka hesabında yarım milyar dolar nakit bulundurmuyor. Trump, Nisan 2023'te yaklaşık 400 milyon dolar nakit paraya sahip olduğunu iddia etti, ancak buna dair kanıt sunmadı. Şubat ayının sonlarında, avukatları dolandırıcılık davasındaki hâkimden ilk ödeme olarak 104 milyon doları kabul etmesini istedi, ancak yargıç 28 Şubat'ta bu talebi reddetti ve Trump'ın 454 milyon doların tamamını ödemesi gerektiğinde ısrar etti. Bu arada, eğer Trump, Carroll davasında 9 Mart'a kadar 91 milyon dolar yatırmazsa, tutarın ödenmesi için Trump'ın mali veya gayrimenkul varlıklarına el koyma süreci başlatılacak. Trump'ın büyük ölçüde gayrimenkule odaklanan iş imparatorluğu büyük bir nakit sorunuyla karşı karşıya ve Mart ayında derhal çözülmesi gerekiyor.
Trump hukuki sorunlarını, ABD yargısı ve Demokrat yönetimin siyasi zulmünün kurbanı olduğunu iddia etmek için kullanıyor.
Bu krizi çözmek için Trump, New York'taki binalar gibi bazı gayrimenkul varlıklarını satmaya çalışabilir. Ancak hızlı bir şekilde satması gerekecek ve alıcıların öncelikle binaların değerine ilişkin doğru değerlendirmelere ihtiyacı olacak. Buna ek olarak, Trump'ın hızlı bir şekilde satma ihtiyacı alıcılara pazarlıklarda avantaj sağlayacak. Trump'ın avukatları, eski başkanın cezaları nakit olarak ödeyemeyeceğini ve bunun yerine bir bono göndermeye çalışacağını kabul ettiler. Bu senet, Trump'ın yasal itirazlarının başarısız olması halinde mahkeme kararının ödeneceğine dair bir finans şirketinden alınan garantidir. Ancak finans şirketleri, sonuçta finans şirketinin mahkemeye ödeme yapması gerekirse, Trump'ın hisse senetleri, devlet tahvilleri, şirket tahvilleri ve nakit gibi hızlı bir şekilde satılabilecek varlıklarına erişim talep edecektir. Finans şirketi mülklerin şartlı tapusunu alabilir. Bu noktada söz konusu mülklerin finansal değerlemesi konunun özünü oluşturacak. Zira finans şirketi yüklü bir ücret talep edecektir. New York Times'ta 1 Mart'ta yayınlanan bir makalede bu ücretin en az yüzde üç olacağı tahmin ediliyor. Bu adli teminatın boyutu normalden çok daha yüksek olduğu için ücretlerin daha da yüksek olması muhtemel. Trump'ın avukatları bu kadar ağır para cezalarının Trump'ın işlerine kalıcı zarar vereceğini düşünüyor.
Trump'ın iş imparatorluğuna zarar veren likidite krizi bununla da kalmayacak ve Trump'ın başkanlık kampanyasına da zarar verecek. ABD seçim yasası uyarınca Trump, kampanyasını çoğunlukla internet üzerinden bağış toplayarak finanse etmek üzere ‘Amerika'yı Kurtar’ ve ‘Amerika'yı Yeniden Büyük Yap’ (MAGA) adlı iki siyasi eylem komitesi kurdu. Bu komiteler 2023 yılının son altı ayında 36 milyon dolardan fazla bağış topladı. Kampanya bağışlarının büyük bir kısmının (24 milyon dolar) yasal masrafları karşılamak üzere yönlendirilmesi, Trump'ın doğrudan kampanya faaliyetlerine kaynak ayırma kabiliyetini kısıtladı. Bu siyasi eylem komiteleri aracılığıyla önemli miktarda fon toplanmasına rağmen, artan yasal zorluklar arasında önemli bir kısmın yasal harcamalara ayrılması, kampanya kaynakları üzerindeki mali baskıyı vurguluyor.
Bu sadece hukuk davalarını ilgilendiren bir konu, ancak ceza davaları başka bir hikâye. Çünkü Trump bu yıl Washington, New York ve Georgia'da dört farklı ceza davasında duruşmalarla karşı karşıya kalacak. Trump hukuki sorunlarını kullanarak Amerikan yargı sistemi ve Demokrat yönetimin siyasi zulmünün kurbanı olduğunu iddia ediyor ve destekçileri de bu iddiaya inanıyor ve ona yardım etmek için milyonlarca dolar bağışlamaya devam ediyor. Ancak hukuki sorunlar Trump'ın kampanya kaynakları üzerinde ciddi bir yük oluşturuyor. Bu noktada Trump'ın Cumhuriyetçi Ulusal Komite'nin başına kendisine sadık birini atadığını belirtmekte fayda var. Cumhuriyetçi Parti ön seçimlerdeki eski rakibi, eski Birleşmiş Milletler (BM) Büyükelçisi Nikki Haley, Trump'ın partinin parasını yalnızca seçim kampanyasına harcamak yerine avukatlarına ödeme yapmak için kullanacağı konusunda uyarmıştı.
Biden'ın geniş çaplı seçim kampanyasını başlatmak için hâlâ bolca vakti var.
ABD seçim kampanyasında sekiz ayın uzun bir süre olduğu doğrudur. Aynı zamanda ABD kamuoyu yoklamalarının seçimlerin kesin sonucunu tahmin etmede güvenilir bir kaynak olmadığı da doğrudur. Çünkü bunlar yalnızca geniş eğilimlerin genel bir göstergesidir. Dolayısıyla Biden'ın, muhtemelen maliyetli reklam çabalarını gerektirecek büyük ölçekli bir kampanya başlatmak için hâlâ bolca vakti var. Ancak yaşıyla ilgili endişeler, Gazze'ye yönelik tutumu ve güney sınırındaki yasadışı göçle ilgili zorluklar, kampanyasının ivme kazanmasında engel teşkil edebilir. Buna karşılık Trump, 6 Ocak 2021'de Kongre Binası'ndaki ayaklanmalarla ilgili tartışmalara rağmen 4 Mart'ta Yüksek Mahkeme'nin tüm eyaletlerde seçime girmesine izin veren kararından iyimserlik duyabilir. Ancak artan mali baskılar, devam eden dört ceza davasındaki mahkûmiyet tehdidiyle birlikte kampanyasını etkileyebilir. Tüm bunların ortasında, ikna edici bir üçüncü taraf adayının yokluğu, birçok ABD’linin yaklaşan seçimlerde Trump ve Biden arasında seçim yapmak zorunda kalmasına neden oluyor.
* Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisi tarafından çevrilmiştir.