Cumhurbaşkanı Erdoğan: Batı'ya ne kadar güveniyorsam Rusya'ya da o kadar güveniyorum

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ukrayna'daki savaşın ne kadar süreceği ve ne zaman biteceğine dair bir takvimden bahsetmenin mümkün olmayacağını belirterek, "Savaşın ne kadar süreceğini yalnızca iki lider söyleyebilir." dedi.

Erdoğan ve Putin (DPA)
Erdoğan ve Putin (DPA)
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Batı'ya ne kadar güveniyorsam Rusya'ya da o kadar güveniyorum

Erdoğan ve Putin (DPA)
Erdoğan ve Putin (DPA)

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) 78. Genel Kurulu için bulunduğu New York'ta, Amerikan PBS kanalının konuğu olarak, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğinden vazgeçmeye hazır olup olmadığının sorulması üzerine Erdoğan, Türkiye'nin AB'nin kararlarına önem verdiğini söyleyerek, "AB olumlu bir karar verirse bunu memnuniyetle karşılarız. Türkiye son 50 yıldır AB'nin kapısında oyalandırılıyor. Biz her zaman kendi kendine yeten bir ülke olduk. Hiçbir zaman AB'nin katkılarına ya da desteğine muhtaç olmadık, buna ihtiyacımız yok." diye konuştu.

"İsveç terörle ilgili sözlerini tutmalı"

İsveç'in terörle ilgili sözlerini tutması gerektiğini kaydeden Erdoğan, "Hala Stockholm sokaklarında teröristlerin gezdiğini görüyoruz." ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsveç'in NATO'ya katılım teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından değerlendirileceğini ve en sonunda onaylanacak yerin burası olduğunu belirterek, "Bu TBMM'nin gündeminin bir parçasıdır. Meclis kendi takvimi çerçevesinde durumu değerlendirecek. Bu öneri milletvekillerinin oylamasına sunulacak." dedi.

Erdoğan şöyle devam etti:

"Bunun gerçekleşmesi için İsveç'in elbette verdiği sözleri tutması gerekiyor. Terör örgütlerinin Stockholm sokaklarındaki gösterilerini ve faaliyetlerini derhal durdurmaları gerekmektedir. Çünkü bunun gerçekten gerçekleştiğini görmek Türk halkı için çok önemli olacaktır. İsveç mevzuatta değişiklik yapmış gibi görünüyor ama bu yeterli değil."

ABD'nin Türkiye'ye F-16 satışı ile İsveç'in NATO'ya üyeliği konularının birbiriyle bağlantılı olduğunu düşünüp düşünmediğine ilişkin Erdoğan, "Bana göre bağlantı olmamalı. Başkan (Joe) Biden, bu konuda kararı Kongre'nin vereceğini söyledi. Biz de her zaman diyoruz ki bizim de Türkiye Büyük Millet Meclisimiz var. Yani bu konulara parlamento karar verir. Parlamento bu konuda olumlu bir karar vermezse o zaman bu hususta yapacak bir şey yok." değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, ABD Kongresinde Senatör Bob Menendez gibi isimlerin Yunanistan'ın güvenliği gibi bir dizi konuyu bahane ederek Türkiye'ye F-16 satışına olumsuz yaklaşım sergilemesiyle ilgili ise "Bob Menendez, Türkiye'yi tanımıyor. Öyle görünüyor ki Bob Menendez, Tayyip Erdoğan'ı da tanımıyor." dedi.

Yunanistan ile Türkiye'nin kadim bir dostluğu olduğuna işaret eden Erdoğan, "Menendez'in Türkiye'ye düşmanca bir yaklaşım sergilediği görülüyor ve bizi kendi seçtiği belirli tartışma alanına çekmeye çalışıyor. Ancak bunun bir parçası olmayacağız. Yunanistan'la dostluğumuz onların sandığı gibi değil." şeklinde konuştu.

Türkiye'nin Ukrayna savaşı bağlamında Rusya'ya "AB ve diğer NATO üyeleriyle" aynı düzeyde yaptırım uygulamaması kararına yönelik ABD'nin bazı senatörlerinin eleştirileriyle ilgili ise Erdoğan, "AB üyeleri ne yapıyorsa biz de onu mu yapacağız? Türkiye'nin dünyadaki konumu farklı, AB üye ülkelerinin farklı. Rusya bizim en yakın komşularımızdan biri ve ortak bir tarihimiz var." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin de öncülüğünü üstlendiği Karadeniz Tahıl Girişimi sayesinde 33 milyon ton tahıl ihracatı gerçekleştiğini anımsatarak, "Bunu AB istedi diye yapmadık. Bu üstlendiğimiz insani bir yükümlülüktü." açıklamasında bulundu.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Karadeniz Tahıl Girişimi'ni neden tekrar canlandırmadığına ilişkin soruya Erdoğan, "Biz (Putin'in) kendilerinden rica ettik ve onlar 1 milyon ton daha göndereceklerini söylediler." yanıtını verdi.

"Batı'ya ne kadar güveniyorsam Rusya'ya da o kadar güveniyorum"

Erdoğan, Putin'in tahıl ihracatının hemen başlayacağını söylediğini belirterek, gelişmeleri takip ettiklerini dile getirdi.

"Bu sözünü tutacağına dair ona (Putin'e) güveniyor musunuz?" sorusuna karşılık ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Benim (Putin'e) güvenmemem için hiçbir sebep yok. Batı ne kadar güvenilirse Rusya da en az o kadar güvenilirdir. 50 senedir bizi kapısında bekleten AB'dir. Şu anda Batı'ya ne kadar güveniyorsam Rusya'ya da o kadar güveniyorum."

Putin'in tahıl anlaşmasını Ukrayna savaşında avantaj olarak kullandığı ve liderliğine güvenilmeyeceği yönündeki bir soruya da Erdoğan, "Katılmıyorum. Doğal gazımın yarısı Rusya'dan geliyor, bu da demek oluyor ki dayanışma içindeyiz. Ortak adımlar atıyoruz ve savunma sanayisi alanında da işbirliği yapıyoruz. Bunları Rusya ile yapabiliriz." cevabını verdi.

Erdoğan, Ukrayna savaşı hakkında Putin ile yaptığı görüşmelerle ilgili soru üzerine de şunları kaydetti:

"Çok açık ve net olmak gerekirse, bu savaşın uzun süreceği ve savaşın bir an önce bitmeyeceği çok açık. Çok umutlu olmak istiyoruz. Sayın Putin de aslında bu savaşın bir an önce bitirilmesinden yana. Ben sadece onun sözlerine göre bunu söylüyorum, Sayın Putin, bu savaşın bir an önce bitirilmesini istiyor. Onun söylediği şey bu ve onun sözlerine inanıyorum."

Diğer yandan Putin ile 2014'te Kırım konusunda görüşmelerde bulunduğunu kaydeden Erdoğan, "Bu görüşmelerde başarılı olamadım ve onların Kırım'dan çekilmesini sağlayamadım. Bunun şu anda da mümkün olmayacağını düşünüyorum. Bence bunu sadece zaman gösterecek." değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, Ukrayna'daki savaşın ne kadar süreceği ve ne zaman biteceğine dair bir takvimden bahsetmenin de mümkün olmayacağını belirterek, "Savaşın ne kadar süreceğini yalnızca iki lider söyleyebilir." dedi.

Sunucunun, Türkiye'nin Rusya'yla mı yoksa ABD'yle mi ilişkisinden daha fazla fayda sağladığına ilişkin sorusuna ise Erdoğan, şu yanıtı verdi:

"Yani bu soru bir defa siyasi lidere sorulmaması gereken bir soru. Çünkü benim mümkün olduğu ölçüde siyaset anlayışım, dünya genelindeki her ülkeyle 'kazan-kazan' senaryosuna dayalı bir bağlam oluşturmaya dayanıyor. ABD ile nasıl iyi ilişkilere sahipsem aynı şekilde Rusya ile de iyi ilişkilere sahip olacağım. AB üyesi ülkelerle de aynı yaklaşımla ilişkilerimi sürdüreceğim, kazan-kazan anlayışı içerisinde."

Türkiye'de Sedef Kabaş, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş gibi "üst düzey tutuklamalar" bulunduğu savunularak, "Bu kişileri susturmaya mı çalışıyorsunuz? Söz konusu kişilerden tehdit algılıyor musunuz?" sorusu yöneltilen Erdoğan, şu şekilde konuştu:

"Sizi bu niye bu kadar ilgilendiriyor? Türkiye bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde bu tür kararları yargı verir. Eğer yargı bu yönde bir karar vermişse, o zaman yargının verdiği bu karara saygı duyalım. Ben yargı adına konuşacak durumda değilim. Bahsettiğiniz bu kişi (Kavala) protestoların finansörüydü."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, davalarla ilgili, "Ben onlarla uğraşacak değilim." diyerek, kararların yargı tarafından verildiğini tekrar vurguladı.

Selahattin Demirtaş'ın terörist olduğunu ve 200'den fazla kişinin ölümüne yol açtığını, bu nedenle yargının bir karar verdiğini belirten Erdoğan, program sunucusunun sözünü kesmesinin ardından, "Kesmeye hakkın yok. Saygı duyacaksın, yargının verdiği karara saygı duyacaksın." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Amerikan yargısı yargı da Türkiye'nin yargısı yargı değil mi? Türkiye'nin yargısına da saygı duymaya mecbursunuz." ifadelerini kullandı.

Türkiye'de hapsedildiği öne sürülen gazetecilerle ilgili soruya da Erdoğan, "Eğer teröre destek verdiyseler, onlar terörü destekliyorlarsa, dünyanın neresinde özgürce yaşayabilir veya dolaşabilirler? Bu insanlar terörü destekliyor ve bu kişiler hakkında yargı kararını veriyor." şeklinde cevap verdi.

Erdoğan, Amerikan halkının Türkiye ile ilgili haberleri takip ettiğini belirterek, Amerikan medyasının Türkiye ile ilgili sağlıklı ve doğru haberler üretmesinin önemini vurguladı.



Muğla'da 15 günde 1573 düzensiz göçmen yakalandı

(Arşiv-AA)
(Arşiv-AA)
TT

Muğla'da 15 günde 1573 düzensiz göçmen yakalandı

(Arşiv-AA)
(Arşiv-AA)

Muğla Valiliğinden yapılan açıklamaya göre, İl Emniyet Müdürlüğü, İl Jandarma Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı ekipleri, göçmen kaçakçılığıyla mücadele kapsamında 16-30 Kasım arasında Muğla ve ilçelerinde eş zamanlı operasyonlar düzenlendi.

Operasyonda 1573 düzensiz göçmen yakalandı, göçmen kaçakçılığı yaptıkları belirlenen 19 şüpheli gözaltına alındı.

Emniyetteki işlemlerin ardından adliyeye sevk edilen zanlılardan 11'i nöbetçi sulh ceza hakimliğince tutuklandı, diğerleri adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

Düzensiz göçmenler ise işlemlerinin ardından İl Göç İdaresi Müdürlüğüne teslim edildi.

Operasyonlarda göçmen kaçakçılığı olaylarında kullanılan araç, bot ve motor ele geçirildi.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, BAE Devlet Başkanı Al Nahyan ile bir araya geldi

(AA)
(AA)
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan, BAE Devlet Başkanı Al Nahyan ile bir araya geldi

(AA)
(AA)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, BAE Devlet Başkanı Muhammed bin Zayid Al Nahyan ile görüştü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28'inci Taraflar Konferansı (COP28) kapsamında Expo City Dubai'de düzenlenen Dünya İklim Eylemi Zirvesi'ndeki ikili temasları kapsamında, BAE Devlet Başkanı Al Nahyan ile bir araya geldi.


Cumhurbaşkanı Erdoğan: Gazze'de yaşananlar insanlık suçudur, savaş suçudur

Recep Tayyip Erdoğan (AA)
Recep Tayyip Erdoğan (AA)
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Gazze'de yaşananlar insanlık suçudur, savaş suçudur

Recep Tayyip Erdoğan (AA)
Recep Tayyip Erdoğan (AA)

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28'inci Taraflar Konferansı (COP28) kapsamında Expo City Dubai'de düzenlenen Dünya İklim Eylemi Zirvesi'nde konuştu.

Zirvenin hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, gösterdiği samimi misafirperverlikleri için Emirlik makamlarına teşekkür etti.

Dünyanın, koronavirüs salgını ve Ukrayna-Rusya savaşının ardından şimdi de Gazze'deki katliamların acı sonuçlarıyla karşı karşıya olduğunu belirten Erdoğan, "Türkiye, tüm bu krizlerde barışın yanında olmuş, adalet ve hakkaniyet temelinde çözüm için çalışmıştır." diye konuştu.

Erdoğan, Türkiye'nin iklim değişikliğine de bu perspektiften yaklaştığını anlatarak, şunları söyledi:

Sera gazı emisyonunda tarihi sorumluluğumuz yüzde 1'in altında olmasına rağmen, kendi imkanlarımızı kullanarak çok önemli adımlar atıyoruz. 2053 yılı itibarıyla net sıfır emisyon hedefini gerçekleştirmeyi öngörüyoruz. 2030 senesine kadar emisyon azaltımı hedefimizi iki katına çıkardık. Bu kapsamda, yıl sonu itibarıyla 66,6 milyon ton karbondioksit emisyon azaltımı bekliyoruz. Toplam kurulu güç içerisinde yenilenebilir enerji kaynaklarının payını yüzde 55'e yükselttik. Bu oranla Avrupa'da 5'inci, dünyada ise 12'nci sırada yer alıyoruz. Jeotermal kurulu gücünde Avrupa'da 1'inci, dünyada 4'üncüyüz. Hidroelektrik santrali kurulu gücünde ise Avrupa'da 2'nci, dünyada 9'uncu sıradayız. Hidrojen Teknolojileri Stratejimizi uygulamaya aldık. Ayrıca net sıfır emisyon hedefi bağlamında çelik, alüminyum, çimento ve gübre sektörleri karbonsuzlaşma yol haritalarımızı tamamladık. 2053'te yenilenebilir enerjinin payını yüzde 69'a çıkarmayı planlıyoruz. Eşimin himayesinde başlatılan 'Sıfır Atık' projesiyle atıkların geri kazanım oranını 2035 yılında yüzde 60'a taşıyacağız.

Tüm bu çalışmaların maliyetinin yüksekliğinin herkesin malumu olduğunu ifade eden Erdoğan, "İklim finansmanı kaynaklarına ve teknoloji transferi imkanlarına daha adil şekilde erişebilmemiz, bu bakımdan büyük önem arz ediyor." değerlendirmesini yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 6 Şubat'ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli deprem felaketine rağmen Türkiye'nin ne ekonomideki ne de iklim değişikliğiyle mücadeledeki hedeflerinden koptuğunu belirterek, "14 milyon insanımızı ve 11 ilimizi olumsuz etkileyen depremlerin yol açtığı yaraları hamdolsun hızla sarıyoruz. Şehirlerimizin yeniden inşasında da çevreyi korumak, iklim ve çevre dostu yapılar inşa etmek, önceliklerimizin başında yer almaktadır." dedi.

"Filistinli masum sivilin hayatını kaybetmesi, hiçbir şekilde meşru gösterilemez"

Filistin topraklarında yaşanan insani krize değinmeden geçemeyeceğini belirten Erdoğan, şunları dile getirdi:

İsrail saldırıları sonucu, çoğunluğu çocuk ve kadın 16 bini aşkın Filistinli masum sivilin hayatını kaybetmesi, hiçbir şekilde meşru gösterilemez. Gazze'de yaşananlar insanlık suçudur, savaş suçudur ve bu suçu işleyenlerden uluslararası hukuk önünde mutlaka hesap sorulmalıdır. Son gelişmelerle birlikte 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve toprak bütünlüğünü haiz bir Filistin Devleti'nin kurulmasının ehemmiyetini hep birlikte tekrar gördük. Türkiye olarak bunun tesis ve temini noktasında her türlü sorumluluğu almaya hazırız. 'Dünya 5'ten büyüktür' ve 'Daha adil bir dünya mümkündür' şiarımızı burada tekrar vurgulamak istiyorum.

Erdoğan, BAE Devlet Başkanı Muhammed bin Zayid Al Nahyan ve Devlet Başkanı Yardımcısı, Dubai Emiri Muhammed Al Maktum başta olmak üzere zirvenin düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür etti.

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin 60'ıncı Oturumu'nun ocak ayında İstanbul'da gerçekleştireceğini belirten Erdoğan, Türkiye'nin ayrıca 2026'da düzenlenecek Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği 31'inci Taraflar Konferansı'na ev sahipliği için adaylığını açıkladığını hatırlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Siz değerli dostlarımın bu kapsamda gereken desteği vereceğinden şüphe duymuyorum." ifadelerini kullandı.


Kamuoyunda "yüksek karlı gizli fon" adıyla bilinen dolandırıcılık davasında yeni mesaj kayıtlarına ulaşıldı

(AA)
(AA)
TT

Kamuoyunda "yüksek karlı gizli fon" adıyla bilinen dolandırıcılık davasında yeni mesaj kayıtlarına ulaşıldı

(AA)
(AA)

İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın tutuklu sanığı Seçil Erzan'ın müşteki Arda Turan ile WhatsApp üzerinden yaptığı yazışmalarda, parasını almak isteyen Turan'ın yaşadığı sorunlar, sanık Erzan'ın kendisini oyalamaya çalışması yer aldı.

Yazışmalara göre, Turan'ın "Evin içinde panik halindeyim, senden ricam, yarın herhangi bir eksik gedik olmasın. Pazartesi herkes ödeme için mesaj atmış." şeklindeki mesajına sanık Erzan "Gerçekten sakin ol, ben işin başında sağlam durmalıyım ki işi çözeyim. Sen panik olunca ben de panik olmaya başlıyorum." yanıtını verdi. Turan da cevabında, 40 gündür benzer problem yaşadığını belirtti.

Yazışmada sanığın "Hayır, hayır para için panik yapmıyorsun yanlış anladın sen beni, seninki için bekletiyorum onu, konuşamıyorum burada." sözleri üzerine Turan, "Beklesin Seçil, benim 5 kuruş param yok, kaç para çıkacak yarın? Ben oraya 15 milyona yakın nakit soktum, çıkardın. 35 bin dolar param kaldı, kredi çektim. 5 kuruş param yok Seçil, farkında mısın? Ben şaka yapıyorum gibi geliyor." ifadelerini kullandı.

"Her gün bu parayı konuşmaktan düşünmekten kendimden iğrendim"

Yazışmaların devamında 7 Mart'tan Nisan'a kadar sanığın Turan'a çeşitli söylemlerle "paranı alacaksın" derken, Turan 24 Mart'ta "Ben 2 ayda 1 milyonu zor aldım ve hala oradaki eksi, şu, bu. Yoruluyorum. Öyle bir şey söylüyorsun ki zaten uyku uyumuyorum. 3-4 aydır bir gün oh demedim. Ama her gün bu parayı konuşmaktan düşünmekten kendimden iğrendim. Lütfen rica ediyorum yardımcı ol." cevabını verdi.

Parasını alamayan Turan sanığa sonraki süreçte "Ne ramazan bıraktınız ne oruç ne ibadet. Sinir krizi geçirtiyorsunuz adama. Ne kadar çıkacak diyorum, ona da cevap yok. Ne olduğu, ne yaptığımız belli değil. Kalkıyorum Emre'ye, Muslera'ya yalan söylüyorum. Hasta oldum. Şimdi sinir krizi geçireceğim." mesajını yazdı.

Başka bir yazışmada da Turan, müşteki Emre Çolak'ın kendisine attığı "Abi günaydın, bugün para yatıyor mu?" mesajının resmini sanığa iletirken, sanık Erzan ise elinden geleni yaptığını, dayanacak gücü kalmadığını, kimsenin bu yüke katlanamayacağını ifade etti.

Bankanın güvenlik kamerası kayıtları da dosyada

Öte yandan bankaya ait bazı güvenlik kamerası kayıtları da dosyaya girdi. Görüntülerde, tutuklu sanık Ali Yörük'ün, iddiaya göre bazı müştekilerden alarak yanında getirdiği poşetin içendeki parayı bankada teslim etmesi yer aldı. Yine sanık Seçil Erzan ile yanındaki iki kişinin, 27 Eylül ile 2 Aralık 2022'de masanın üzerindeki paraları çantaya koymaları da güvenlik kamerasınca kaydedildi.

İddianamede kamuoyunun yakından tanıdığı isimler yer alıyor

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, sanık Seçil Erzan'ın bir bankanın Levent'teki şubesinde müdür olarak çalıştığı ve müşteki Bülent Çeviker'den kişisel güven ilişkisine dayalı 2 milyon dolar alarak yüksek kar vaadiyle yeniden kendisine iade edeceğini bildirdiği kaydediliyor.

İddianamede, Çeviker'e para karşılığında yazılı evrak verildiği ancak daha sonra Çeviker'in Erzan'a ulaşamadığı, durumu bildirdiği bankanın araştırma yaptığı, Erzan hakkında suç duyurusunda bulunduğu ifade ediliyor.

Sanık Erzan'ın bu yöntemle futbolcular, iş insanları ve çeşitli meslek gruplarından müştekilere, yüksek kar getirisi bulunan güvenilir bir fon bulunduğunu ve yine kamuoyunda tanınan Fatih Terim, Hakan Ateş gibi isimlerin bu fona dahil olduğunu söyleyerek, müştekileri bu fona para yatırmaya ikna ettiği anlatılan iddianamede, gerçekte ise böyle bir fonun hiç olmadığının tespit edildiği belirtiliyor.

İddianamede, Erzan'ın, müştekilerin verdiği paralara ilişkin sahte belgeler oluşturarak, bu belgelere bankanın kaşesini ve ıslak imzasını atıp müştekilere teslim ettiği ve dolandırıcılık kastıyla hareket ettiği kaydediliyor.

Sanık Seçil Erzan'ın 226 yıla kadar hapsi isteniyor

Tutuklu sanık Erzan'ın "özel belgede sahtecilik" ve "tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında, kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında nitelikli dolandırıcılık" suçlarından 69 yıldan 226 yıla kadar hapsi istenen iddianamede, sanıklar Ali Yörük, Kerem Can, Hüseyin Eligül, Nazlı Can, Atilla Yörük ve Asiye Öztürk'ün ise aynı suçlardan 3 yıl ile 65 yıl arasında değişen oranlarda hapisle cezalandırılmaları talep ediliyor.

İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesinin iddianameyi kabul etmesi üzerine 4'ü tutuklu 7 sanık 20 Kasım'da hakim karşısına çıkmıştı. Mahkeme heyeti, tutuklu 2 sanığın tahliyesine karar vererek duruşmayı 12 Ocak 2024'e ertelemişti.


Marmara için kuvvetli fırtına uyarısı

(AA)
(AA)
TT

Marmara için kuvvetli fırtına uyarısı

(AA)
(AA)

Meteoroloji Genel Müdürlüğünden yapılan açıklamaya göre, Marmara'nın batısında devam eden kuvvetli rüzgarın etkisini arttırarak yarın Çanakkale, Edirne'nin güneyi ve İstanbul'un kuzey ilçelerinde güney ve güneybatı yönlerden kısa süreli fırtına (40-60, hamlesi 75 kilometre/saat), Kırklareli'nin Demirköy ve Vize ilçelerinde kuvvetli fırtına (50-70, hamlesi 90 kilometre/saat) şeklinde esmesi bekleniyor.

Ulaşımda aksamalar, çatı uçması, soba ve doğal gaz kaynaklı zehirlenmeler gibi olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunması gerekiyor.

Gökçeada ve Bozcaada'ya yarın arabalı vapur seferi yapılamayacak

Çanakkale Boğazı ile adalar hatlarında ulaşımı sağlayan GESTAŞ Deniz Ulaşım AŞ'den yapılan açıklamada, Kabatepe-Gökçeada ile Geyikli-Bozcaada hatlarında yarınki arabalı vapur seferlerinin olumsuz hava koşullarından dolayı gerçekleştirilemeyeceği duyuruldu.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, İtalya Başbakanı Meloni ve İskoçya Bölgesel Başbakanı Yusuf ile görüştü

(AA)
(AA)
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İtalya Başbakanı Meloni ve İskoçya Bölgesel Başbakanı Yusuf ile görüştü

(AA)
(AA)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ile görüştü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28'inci Taraflar Konferansı (COP28) kapsamında Expo City Dubai'de düzenlenen Dünya İklim Eylemi Zirvesi'ndeki ikili temasları kapsamında İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ile bir araya geldi.

Erdoğan, İskoçya Bölgesel Başbakanı Yusuf'u kabul etti

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İskoçya Bölgesel Başbakanı Hamza Yusuf ile görüştü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28'inci Taraflar Konferansı (COP28) kapsamında Expo City Dubai'de düzenlenen Dünya İklim Eylemi Zirvesi'ndeki ikili temasları kapsamında İskoçya Başbakanı Yusuf ile bir araya geldi.


Rami Kütüphanesi'nde "İşgale Karşı Söylem İnşası" konulu medya atölyesi düzenlendi

"İşgale Karşı Söylem İnşası" konulu medya atölyesinde Coşkun Aral (sol)) ile gazeteci Mehmet Akif Ersoy konuşma yaptı. Platform sözcüsü Cahide Hayrunnisa Çiçek, AA'ya açıklamalarda bulundu (AA)
"İşgale Karşı Söylem İnşası" konulu medya atölyesinde Coşkun Aral (sol)) ile gazeteci Mehmet Akif Ersoy konuşma yaptı. Platform sözcüsü Cahide Hayrunnisa Çiçek, AA'ya açıklamalarda bulundu (AA)
TT

Rami Kütüphanesi'nde "İşgale Karşı Söylem İnşası" konulu medya atölyesi düzenlendi

"İşgale Karşı Söylem İnşası" konulu medya atölyesinde Coşkun Aral (sol)) ile gazeteci Mehmet Akif Ersoy konuşma yaptı. Platform sözcüsü Cahide Hayrunnisa Çiçek, AA'ya açıklamalarda bulundu (AA)
"İşgale Karşı Söylem İnşası" konulu medya atölyesinde Coşkun Aral (sol)) ile gazeteci Mehmet Akif Ersoy konuşma yaptı. Platform sözcüsü Cahide Hayrunnisa Çiçek, AA'ya açıklamalarda bulundu (AA)

Rami Kütüphanesi'nde akademisyen, yazar, araştırmacı ve gazetecilerin konuşmacı olduğu atölyede, "Filistin ve İsrail'in Sosyal ve Coğrafi Yapısı", "İşgal Tarihi ve Politik Yapı", "Güvenlik ve Savaş Muhabirliği", "Haber Dili ve Söylem İnşası", "Haber Kaynaklarını Doğru Kullanım", "Türkiye'nin Filistin Politikası ve İsrail ile İlişkileri" ve "Saha Deneyimleri" konuları işlendi.

Atölyenin paydaşlarından Filistin İçin Gazeteci Dayanışması Platformu sözcüsü Cahide Hayrunnisa Çiçek, 1948'den sonra Filistin topraklarında çok büyük katliamların yaşandığını belirtti.

Filistin İçin Gazeteci Dayanışması Platformu sözcüsü Cahide Hayrunnisa Çiçek (AA)
Filistin İçin Gazeteci Dayanışması Platformu sözcüsü Cahide Hayrunnisa Çiçek (AA)

O tarihlerde medyanın gücünün bugünkü kadar etkili olmadığını ifade eden Çiçek, "O dönem yaşananlar ayrıntısıyla dünyaya duyurulamadı. 1987'de Birinci İntifada sonrası dünya, Filistin'de olup bitenleri duymaya, görmeye başladı. 2000-2022 yılları arasında İsrail 55 gazeteciyi katletmiştir. Aksa Tufanı Operasyonu'nun başladığı 7 Ekim tarihinden bugüne kadar ise 70 gazeteci katledildi. İsrail, gazetecilerin yaptığı haberlerin etkisini çok iyi biliyor. Bu yüzden direkt olarak hedefinde gazeteciler de var." dedi.

"Savaş Muhabirliği" başlığında konuşan foto muhabir Coşkun Aral, İsrail için savaş hukukunun hiçbir zaman olmadığını, 1980'den itibaren İsrail'in kullandığı silahlara, fosfor bombalarına bizzat tanıklık ettiğini söyledi.

Öncelikle Müslümanların kendi aralarındaki ayrılıkları bitirmeleri gerektiğini vurgulayan Aral, Filistin halkının Orta Doğu'daki en zeki millet olduğunu ve ülkelerini yönetebilecek insanları yetiştirebileceğini kaydetti.

Foto muhabiri Coşkun Aral, "Savaş Muhabirliği" başlığında konuşma yaptı (AA)
Foto muhabiri Coşkun Aral, "Savaş Muhabirliği" başlığında konuşma yaptı (AA)

"Meseleyi 7 Ekim'den başlayarak değerlendirdiğimizde en büyük yanlışı yapmış oluyoruz"

"Haber Dili ve Söylem İnşası" başlıklı oturumun konuğu olan gazeteci Mehmet Akif Ersoy ise medya dilinin önemi üzerinde durdu.

Filistin'de yaşananların tarihsel süreci de göz önünde bulundurarak değerlendirilmesi gerektiğine işaret eden Ersoy, şunları kaydetti:

Her şeyden önce meseleyi 7 Ekim'den başlayarak değerlendirdiğimizde en büyük yanlışı yapmış oluyoruz. İsrail'in göstermeye çalıştığı fotoğraf bu şekildeydi. Olaylar 7 Ekim'de başlamış gibi göstermek istediler. 1917'den bugüne Filistin'de neler yaptınız? Ne kadar Filistinliyi katledip, yerlerinden ettiniz? Filistin meselesini bilmeden, anlamadan konforlu alanlarda strateji belirlemek meselenin çok dışında kalmaktır. Medya dili açısından bizim eksik olduğumuz meseleden birisi ortak dil inşa edememe konusudur. Bir diğer konu ise Filistin meselesinin Arap-İsrail'in meselesi olmaktan, Hamas-İsrail meselesi olmaya kadar indirgenmeye çalışılmasıdır. Küresel düzeyde fotoğrafa baktığınızda kısmen başarılı olundu.

Gazeteci Mehmet Akif Ersoy, atölyede konuşma yaptı (AA)
Gazeteci Mehmet Akif Ersoy, atölyede konuşma yaptı (AA)

Atölyeye konuşmacı olarak Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, araştırmacı-yazar Musa Biçkioğlu, Filistinli Gazeteciler Derneği Başkanı Amir Lafi, Orta Doğu araştırmacısı Zahide Tuba Kor, CNN Türk Haber Müdürü İdris Arıkan, A Haber Muhabiri Ata Gündüz Kurşun ve TRT Haber muhabiri Murat Can Öztürk de katıldı.


CNN, Türkiye'nin Karadeniz kıyılarını yazdı: "Destansı bir yolculuk"

Amasra 2015'te UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne dahil edilmişti (AA)
Amasra 2015'te UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne dahil edilmişti (AA)
TT

CNN, Türkiye'nin Karadeniz kıyılarını yazdı: "Destansı bir yolculuk"

Amasra 2015'te UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne dahil edilmişti (AA)
Amasra 2015'te UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne dahil edilmişti (AA)

CNN International, "Türkiye'nin Karadeniz kıyısı: Zamanda geriye doğru destansı yolculuk" başlıklı haberle Karadeniz'i dünyaya tanıttı.

Karadeniz'in köklü tarihi, yemyeşil doğası, olağanüstü manzaraları ve sıcakkanlı insanlarına rağmen hâlâ yabancı gezginler için popüler destinasyonlardan olmadığı belirtilen yazıda, bölgedeki 6 nokta tanıtıldı. 

Feride Yalav-Heckeroth, Woojin Lee ve Nick Migwi imzalı haberde, Türkiye'nin toplam yüzölçümünün neredeyse beşte birini kaplayan Karadeniz'i bir gün ziyaret etme fırsatı yakalayanları gürül gürül akan nehirlerin, heybetli dağların, yeşil yaylaların ve dost canlısı insanların beklediği belirtildi. 

Uçsuz bucaksız ormanları, bitki ve hayvan türleri açısından zenginliğiyle bilinen Karadeniz'in doğayla kucaklaşmak isteyen yerli kent sakinlerinin kaçış noktası olduğu da ifade edildi. 

Yabancı turistlerin bölgeye geldiği takdirde çeşitli parkurlarda yürüyüşten dağ evlerinde konaklamaya, tarihi yerleri ziyaret etmekten doğa sporları yapmaya çok sayıda fırsata erişebileceği aktarıldı. 

Adı çiçekten geliyor: Safranbolu

UNESCO'nun Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Safranbolu'da dolaşmayı sanayileşme öncesi bir kentte yürümeye benzeten yazarlar, bölgenin tarihi dokusuna ve lokum gibi yerel lezzetlerine dikkat çekti. 

Adını safran çiçeğinden Safranbolu, tipik bir Osmanlı kenti (Pixabay)
Adını safran çiçeğinden Safranbolu, tipik bir Osmanlı kenti (Pixabay)

Kentte demircilik gibi zanaatkar geleneklerin sürdüğü belirtilen haberde, Cihan Ünal'ın "Bu işe devam etmek istiyorum, gelecek nesillere de aktarmak istiyorum" sözlerine de yer verildi.

Kelimenin tam anlamıyla hazine kent: Amasra

Antik Çağ'da yaşayan Yunan şair Homeros'un İlyada'sında da adı geçen Amasra Persler, Yunanlılar, Romalılar, Bizanslılar ve Osmanlılar sayesinde köklü bir tarihe sahip. 

Haberde kentteki huzura, insanların güler yüzlülüğüne de dikkat çekildi (AA)
Haberde kentteki huzura, insanların güler yüzlülüğüne de dikkat çekildi (AA)

Karadeniz'in bu şirin liman kentinde geleneksel mezelerin tadılabileceği, muhteşem manzaralara sahip restoranlarda keyifli saatler geçirilebileceği ifade edildi. 

Dillerin, dinlerin ve kültürlerin birleştiği yer: Trabzon

Eski İpek Yolu üzerinde bulunan Trabzon'un da Karadeniz'deki diğer kentler gibi köklü bir tarihi olduğu belirtildi.

Yüzyıllar boyunca farklı etnik kültürlerin, dillerin ve dinlerin kesişme noktası olduğu aktarılan Trabzon'daki tarihi Sümela Manastırı'nın geçmişi de anlatıldı (AA)
Yüzyıllar boyunca farklı etnik kültürlerin, dillerin ve dinlerin kesişme noktası olduğu aktarılan Trabzon'daki tarihi Sümela Manastırı'nın geçmişi de anlatıldı (AA)

"Dağlarda bir mücevher" diye tasvir edilen Uzungöl'ün yeşilliğine dikkat çekildi.

Uzungöl'ü ziyaret eden turistlerin doğa yürüyüşleri yapmanın yanı sıra yamaç paraşütü gibi macera dolu etkinliklere de katılabileceği belirtildi. 

Adrenalin dolu anlardan sonra çayla sakinleşiliyor: Rize

Yeşilin her tonunun görüldüğü Rize'deki çay üretiminin anlatıldığı haberde, kadın emeğine de vurgulandı.

Dünyanın çay başkenti olarak nitelendirilen bölgede kadınların çuvallarla çayı nasıl taşıdığı aktarıldı (AA)
Dünyanın çay başkenti olarak nitelendirilen bölgede kadınların çuvallarla çayı nasıl taşıdığı aktarıldı (AA)

Haberde, bununla birlikte çay demleme tarifi de verildi.

Rize'nin gürül gürül akan nehirlerinde rafting yapmak isteyenlerin rehberler eşliğinde adrenalin dolu anlar yaşayabileceği ifade edildi. 

Independent Türkçe


Uluslararası araştırmacılar, Maraş depremini inceledi: 8 ay önce alarm vermiş

Etkilenen illerde yaşayan her 11 kişiden birinin felaket sonrası şehri terk ettiği düşünülüyor (Reuters)
Etkilenen illerde yaşayan her 11 kişiden birinin felaket sonrası şehri terk ettiği düşünülüyor (Reuters)
TT

Uluslararası araştırmacılar, Maraş depremini inceledi: 8 ay önce alarm vermiş

Etkilenen illerde yaşayan her 11 kişiden birinin felaket sonrası şehri terk ettiği düşünülüyor (Reuters)
Etkilenen illerde yaşayan her 11 kişiden birinin felaket sonrası şehri terk ettiği düşünülüyor (Reuters)

Uluslararası bir araştırma ekibi, Kahramanmaraş'ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde 6 Şubat Pazartesi meydana gelen depremleri ayrıntılı analiz etti.

7,7 büyüklüğündeki ilk deprem, Anadolu ve Arap levhalarını ayıran Doğu Anadolu Fay Zonu'nda çok sayıda fay segmentini yırtmıştı. Bundan yaklaşık 9 saat sonra, ilk depremin merkez üssünden yaklaşık 90 kilometre uzakta, 7,6 büyüklüğünde ikinci deprem meydana gelmişti.

Sarsıntılar yaklaşık 60 bin kişinin hayatını kaybetmesine ve 300 bin binanın hasar görmesine yol açmıştı. Uzmanlar maddi kaybın yaklaşık 120 milyar dolara denk geldiğini düşünüyor.

Öncü depremler

Gelecekteki depremlerin zamanı, büyüklüğü ve konumuna dair kesin tahminler yapmak mümkün değil. Ancak bazı saha gözlemleri ve sismik verilerden elde edilen parametreler, yaklaşan bir depremle ilgili bilgi verebiliyor.

Hakemli bilimsel dergi Nature Communications'ta yayımlanan yeni çalışmada Kahramanmaraş depremlerinden önceki sismik süreçleri incelemek için 2014'ten bu yana kaydedilen bölgesel veriler kullanıldı.

Araştırma Almanya'daki GFZ-Potsdam Yer Bilimleri Araştırma Merkezi'nden Grzegorz Kwiatek, Patricia Martínez-Garcón ve Marco Bohnhoff liderliğinde yürütüldü.

Ekipte ayrıca, ABD'deki Stanford Üniversitesi'nin yanı sıra Gebze Teknik Üniversitesi, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü'nden uzmanlar da yer aldı.

Bulgular, merkez üssünün çevresindeki bölgede 8 ay süren bir "hazırlık sürecine" işaret etti. Bölgede sismik tehlikenin bu süreçte giderek arttığı tespit edildi.

Araştırmanın başyazarı Dr. Kwiatek, "Bölgeye ait sismik katalog ve dalga formu verilerindeki belirli izleri belirleme amacıyla istatistiksel ve makine öğrenimine dayalı veri işleme tekniklerini kullandık" dedi:

Bu, depremden yaklaşık 8 ay önce başlayan, ana depremin etrafında 50 kilometrelik bir yarıçap içinde gözlemlenen sismik aktivitenin kendine özgü özelliklerini belirlememize olanak tanıdı.

Merkez üssü yakınındaki kümeler ana depremden 8 ay önce başlamış

Özellikle Haziran 2022'de başlayan ve şubattaki depremin merkez üssünden yaklaşık 20 kilometre uzakta yer alan iki geçici sismik aktivite kümesi araştırmacıların dikkatini çekti.

Araştırmacılara göre, bölgedeki "iki geçici uzay-zamansal sismisite kümesi", ardından daha büyük depremlerin meydana gelme olasılığına işaret ediyor.

Araştırma ekibini yöneten Dr. Martínez-Garzón şunu vurguluyor:

Bu gözlemler, merkez üssü bölgesinde, kırılmadan önceki aylarda bir stres birikimi olduğunu gösteriyor.

Araştırmacılar, burada elde ettikleri verileri, ABD'nin Kaliforniya eyaletindeki yakın tarihli büyük depremlerden elde edilen bulgularla karşılaştıracak.

Böylelikle depremleri önceden tahmin etme çabalarında önemli bir ilerleme kaydedilebilir.

Martínez-Garzón, "Gelecekte orta vadeli deprem tahmin sistemleri, büyük bir depreme daha iyi hazırlanmamızı sağlayabilir" diyor.

Kısa vadeli tahmin halen mümkün değil

Öte yandan ekip, merkez üssü bölgesinde daha kısa vadeli tahminlere olanak tanıyacak veriler elde edemedi. 

Zira bulgulara göre, Kahramanmaraş'ta incelenen 10 kilometrelik merkez üssü alanı, depremden önceki son haftalarda çok az sismik aktivite sergilemişti.

Bu durum, ana şoktan hemen önce sismik aktivitenin arttığına dair hiçbir kanıt elde edilemediği anlamına geliyor. Kuzey Anadolu Fayı'nın batı kesiminde 1999'da meydana gelen 7,6 büyüklüğündeki İzmit depreminde de benzer bir tablo görülmüştü.

Prof. Bohnhoff, "Gözlemlerimiz aylarca süren ve büyük depremlere yol açan süreçleri daha iyi anlamak için önemli bulgular ortaya koyuyor. Ancak kısa vadeli tahminler halen mümkün değil" ifadelerini kullanıyor:

Bununla birlikte, gelecekteki olaylar için sıcak noktaların aylar önce belirlenmesi, yetkililere aktif fayların yakınındaki yerleşim merkezlerinin dayanıklılığını artırmak için önemli bilgiler sağlayacak.

İstanbul'un durumu

Bu arada fay hatlarındaki hazırlık süreçlerini büyük depremlere yol açmayan diğer geçici olaylardan ayırmak da halen çok zor.

Ancak bu çalışmada kullanılan yapay zekayla harmanlanmış yöntemler, en az 7 büyüklüğünde bir depremin beklendiği İstanbul'daki uzun vadeli gözlemleri de besleyecek.

Independent Türkçe


İstanbul barajlarında su seviyesi bir günde yüzde 5,4 arttı

"Yağışların önümüzdeki dönemde aralıklarla artmasını bekliyoruz. Ocak ve şubat aylarında barajlarda doluluk oranı daha da artacaktır" (AA)
"Yağışların önümüzdeki dönemde aralıklarla artmasını bekliyoruz. Ocak ve şubat aylarında barajlarda doluluk oranı daha da artacaktır" (AA)
TT

İstanbul barajlarında su seviyesi bir günde yüzde 5,4 arttı

"Yağışların önümüzdeki dönemde aralıklarla artmasını bekliyoruz. Ocak ve şubat aylarında barajlarda doluluk oranı daha da artacaktır" (AA)
"Yağışların önümüzdeki dönemde aralıklarla artmasını bekliyoruz. Ocak ve şubat aylarında barajlarda doluluk oranı daha da artacaktır" (AA)

İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) verilerine göre, 11 Kasım'da yüzde 16,18 seviyelerine kadar gerileyen barajlardaki doluluk oranı, yağışlı dönemin ardından artmaya başladı.

Özellikle kent genelinde dün etkili olan yağışlar nedeniyle barajlardaki doluluk oranını bir günde yüzde 5,4 artış gösterdi.

Dün yüzde 25,63 olan doluluk seviyesi, bugün itibariyle yüzde 31,03'e çıktı.

Azami 868 milyon 683 bin metreküp su biriktirme hacmine sahip baraj ve göletlerdeki su miktarı ise 269 milyon 51 bin metreküpe yükseldi.

Su miktarı Istrancalar'da yüzde 22,96, Terkos'ta yüzde 16,1, Sazlıdere'de yüzde 12,85, Alibey'de yüzde 38,59, Büyükçekmece'de yüzde 16,07, Ömerli'de yüzde 55,02, Darlık'ta yüzde 45,21, Elmalı'da yüzde 73,79, Pabuçdere'de yüzde 8,86 ve Kazandere'de yüzde 14,09 ölçüldü.

Son 9 yılın doluluk oranları

İSKİ istatistiklerine göre, 30 Kasım tarihli baraj doluluk oranları 2015'te yüzde 64,08, 2016'da yüzde 36,37, 2017'de yüzde 54,62, 2018'de yüzde 55,06, 2019'da yüzde 35,74, 2020'de yüzde 24,76, 2021'de yüzde 41,19, 2022'de yüzde 34,43 iken bugün yüzde 31,03 olarak ölçüldü.

Kuraklığın en çok etkilediği barajların başında gelen Alibey Barajı'nda da yağışlarla birlikte doluluk arttı.

Dün yüzde 30,18 olan oran, 1 günlük yağışla yüzde 8,41 artarak, yüzde 38,59'a yükseldi.

Istrancalar'da dünkü yüzde 31,71'lik doluluk oranı, bugün yüzde 32,96 olarak belirlendi.

Darlık Barajı'nda yüzde 39,81 olan doluluk bugün 45,21 olarak istatistiklere yansıdı.

En fazla artış Elmalı Barajı'nda yaşandı

Barajlarda arasında bir günlük yağışlarla en fazla doluluk artışı Elmalı Barajı'nda meydana geldi. Elmalı'da dünkü oran yüzde 46,98 iken bugün yüzde 26,81 artarak yüzde 73,79'a çıktı.

Ömerli Barajı'nda doluluk oranı, bugün yüzde 55,02'e yükseldi. Dün 47,62 olarak kayıtlara geçen doluluk oranı, yüzde 7,4 artmış oldu.

Büyükçekmece Barajı'nda ise yüzde 9,31 olan dünkü doluluk oranı, 16,07'ye çıktı.

"Su seviyesi barajlarda yüzde 30'un üzerine çıktı"

İstanbul Aydın Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi ve Meteoroloji Mühendisi Güven Özdemir, Balkanlar'dan gelen İzlanda kökenli alçak basınç sistemlerinin Türkiye'ye yağış getirdiğini söyledi.

Alçak basınç sisteminin zaman zaman Akdeniz Çukuru'na da indiğini belirten Özdemir, "Sıcak olması dolayısıyla deniz etkisini de arkasına alarak ülkemizin kuzeybatı, batı ve güneybatı kısımlarında kuvvetli rüzgarla birlikte yağışlara neden olmuştur. Bu yağışlar, iç ve yüksek kesimlerde bol kar bıraktı." diye konuştu.

Özdemir, alçak basınç sisteminin Marmara Bölgesi'ne yağış getirdiğini anlattı.

Barajların bir dönem kuruma noktasına geldiğini anımsatan Özdemir, "Son zamanlardaki yağışlarla birlikte barajlardaki doluluk oranının artmaya başladı. Özellikle dünkü yağışla birlikte tekrar su seviyesi barajlarda yüzde 30'un üzerine çıktı. Toprak suya doymaya başladı. Yağışların önümüzdeki dönemde aralıklarla artmasını bekliyoruz. Ocak ve şubat aylarında barajlarda doluluk oranı daha da artacaktır." ifadelerini kullandı.