Cumhurbaşkanı Erdoğan: BM Güvenlik Konseyi, 5 ülkenin siyasi stratejilerinin çarpışma alanı haline gelmiştir

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "(BM) Güvenlik Konseyi, artık dünya güvenliğinin teminatı olmaktan çıkmış, 5 ülkenin siyasi stratejilerinin çarpışma alanı haline gelmiştir." dedi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 19 Eylül 2023'te Amerika Birleşik Devletleri'nin New York kentinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 78. oturumuna hitap ediyor (Reuters)
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 19 Eylül 2023'te Amerika Birleşik Devletleri'nin New York kentinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 78. oturumuna hitap ediyor (Reuters)
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan: BM Güvenlik Konseyi, 5 ülkenin siyasi stratejilerinin çarpışma alanı haline gelmiştir

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 19 Eylül 2023'te Amerika Birleşik Devletleri'nin New York kentinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 78. oturumuna hitap ediyor (Reuters)
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 19 Eylül 2023'te Amerika Birleşik Devletleri'nin New York kentinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 78. oturumuna hitap ediyor (Reuters)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyinin artık dünya güvenliğinin teminatı olmaktan çıktığını, 5 ülkenin siyasi stratejilerinin çarpışma alanı haline geldiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Kurul Salonu'nda BM'nin 78. Genel Kurulu görüşmelerinde katılımcılara hitap etti.

Konuşmasına salondakileri selamlayarak başlayan Erdoğan, BM 77. Genel Kurul Başkanlığını tamamlayan Csaba Körösi'yi tebrik etti, BM 78. Genel Kurul Başkanlığını devralan Dennis Francis'e başarılar diledi.

Güven ve dayanışma içerikli bir temayla toplanan 78. Genel Kurul'un tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:

"Dünyamızın geleceği konusunda, geçtiğimiz yıl burada yaptığımız değerlendirmelere kıyasla daha iyimser bir tablo çizmek maalesef mümkün değildir. Karşımızdaki fotoğraf; küresel ölçekte giderek daha fazla, daha karmaşık, daha tehlikeli sınamalarla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Kendi ülkemin güneyinde, kuzeyinde, doğusunda ve batısında pek çok çatışma, savaş, insani kriz, siyasi çekişme ve sosyal gerilim yaşanıyor. Küresel ekonomik sorunlarla birleşerek sürekli büyüyen bu sınamalarla baş etmek her geçen gün daha da zorlaşıyor."

Avrupa'nın doğu sınırlarında yaşanan savaşın, yol açtığı insani trajediye ilave olarak ekonomiden güvenliğe, enerjiden gıda güvenliğine her alanda ciddi sorunlar ortaya çıkardığını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

"Suriye ile Kuzey Afrika ve Sahel bölgesinde vekalet savaşlarının aracı haline dönüştürülen terörizm, kırılganlığı hızla artan uluslararası güvenlik iklimine onarılamaz zararlar veriyor. Küresel güçlerin ihtiraslarını kullanarak büyüyen terör örgütlerinin faaliyet alanları, teknolojik gelişmeler ile kötüleşen sosyo-ekonomik şartlardan da istifadeyle adeta bir salgın gibi geniş coğrafyalara yaygınlaşıyor. Yabancı karşıtlığı, ırkçılık ve İslam düşmanlığının yeni bir krize dönüşme emareleri, son bir yıldır endişe verici boyutlara ulaştı."

"Kara gününde ülkemize gösterilen dostluk, bizler için önemli bir teselli kaynağıdır"

Erdoğan, dünyanın hangi köşesinde yaşanırsa yaşansın, iklim değişikliği ve buna bağlı doğal afetlerin artık günlük hayatın bir gerçeği haline geldiğini ifade ederek, şunları söyledi:

"Türkiye, 6 Şubat sabahı, gerek büyüklüğü, gerek etkilediği alan itibarıyla, Sayın Genel Sekreter'in ifadesiyle 'yüzyılın en büyük doğal afetlerinden biriyle' karşı karşıya kaldı. BM dahil uluslararası toplumun yardım çağrımıza ivedilikle verdiği cevabın samimiyetini, fedakarca sergilenen çabaları ve ülkemize sağlanan cömert desteği unutmamız mümkün değildir. 50 binden fazla insanını kaybettiği, 850 bin yapının kullanılamaz hale geldiği, milyonlarca insanı barındıran şehirlerin adeta yerle yeksan olduğu bu kara gününde ülkemize gösterilen dostluk, bizler için önemli bir teselli kaynağıdır."

Dünyanın 100'ü aşkın ülkesinden Türkiye'nin yardım çağrısına destek verenlere, ülke ve millet adına teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, depremin yaralarını sarmak, şehirleri bir an önce ayağa kaldırmak için çalışmaların yoğun bir şekilde sürdürüldüğünü aktardı.

"Libyalı kardeşlerimizi de yalnız bırakmayacağız"

Libya'da, fırtına ve selin ağır yıkımlara ve can kayıplarına yol açtığını hatırlatan Erdoğan, "Felaketin ardından Türkiye olarak 10 bini aşkın insanın hayatını kaybettiği, binlerce kişiden hala haber alınamadığı Libya'ya yardım için hemen harekete geçtik. İlk etapta 3 gemi ve 3 uçakla 567 personelin yanı sıra yüzlerce araçtan, binlerce ton iaşe, barınma ve sıhhi malzemeden oluşan yardımları bu ülkeye gönderdik." dedi.

Türk sivil toplum kuruluşlarının da kendi imkanlarıyla bölgedeki çalışmalara katıldığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dünyanın neresinde bir mağdur, mazlum varsa yanında yer alan bir ülke olarak Libyalı kardeşlerimizi de yalnız bırakmadık, bırakmayacağız. Dost ve kardeş ülkelerin de Libya halkına yardım için seferber olacağına inanıyorum. Ülkemiz gibi şiddetli bir depremle sarsılan Faslı kardeşlerimize de geçmiş olsun dileklerimi buradan iletiyorum." ifadelerini kullandı.

"Güvenlik Konseyi 5 ülkenin siyasi stratejilerinin çarpışma alanı haline gelmiştir"

Genel Kurulun bu yılki temasının Türkiye'nin hedefleriyle birebir örtüştüğünü görmekten memnuniyet duyduğunu belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Cumhuriyetimizin 100'üncü yılında hayata geçirmeye başladığımız 'Türkiye Yüzyılı' vizyonumuz, bu örtüşmenin en somut ifadesidir. Küresel adaletsizlikleri ortadan kaldıran, ekonomik eşitsizliklerin üzerine giden, barış, güvenlik, istikrar ve refah üreten, etkili, kapsayıcı ve insanlığı kucaklayıcı, velhasıl tüm insanlığın hayrına bir uluslararası sistemin tesisi çağrımız giderek daha çok yankı buluyor. Genel Sekreter Sayın Guterres'in geçtiğimiz günlerde yaptığı, 'İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan kurumların bugünün dünyasını yansıtmadığı' tespitine katılıyoruz. Bu tespit, bizim 'Dünya 5'ten büyüktür' çağrımızı ifade ediyor. Güvenlik Konseyi, artık dünya güvenliğinin teminatı olmaktan çıkmış, 5 ülkenin siyasi stratejilerinin çarpışma alanı haline gelmiştir. Kıbrıs'ta yaşanan son hadiseleri, bu içi boşalmış, adalet ve güven telkin etmeyen kurumsal yapının bir tezahürü olarak değerlendiriyoruz. Barış ve istikrarın güçlendirilmesine yönelik sayısız inisiyatife öncülük etmiş bir ülke olarak, Sayın Guterres'in 'Barış için yeni gündem' oluşturulması çağrısına önem veriyoruz. Bu anlayışla, Rusya-Ukrayna savaşının başından beri 'savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz' teziyle hem Rus hem Ukraynalı dostlarımızı masada tutmaya gayret ediyoruz. Savaşın, Ukrayna'nın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü temelinde, diplomasi ve diyalogla sona erdirilmesine yönelik çabalarımızı artırarak sürdüreceğiz."

"İnsani köprünün bir şekilde idamesi için temaslarımız sürüyor"

Türkiye'nin, BM ile birlikte başlattığı Karadeniz Girişimi'yle dünya piyasalarına 33 milyon ton tahıl ürünü sevk edilmesini sağlayarak küresel açlık krizi tehlikesinin önüne geçtiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şahsi gayretlerimiz neticesinde girişim 3 kez uzatıldı ancak girişimin 17 Temmuz itibarıyla çıkmaza girmesi dünyayı yeni bir krizle yüz yüze bıraktı. Küresel açlık tehlikesiyle karşı karşıya bulunan coğrafyalara uzanan bu insani köprünün bir şekilde idamesi için temaslarımız sürüyor." diye konuştu.

Öncelikle Afrika ülkelerine 1 milyon ton tahılın sevkini öngören planı bu bakımdan önemsediklerini ifade eden Erdoğan, "Amacımız; çevremizdeki çatışma ve ihtilaflar karşısında dünya barışına ve refahına mümkün olan en büyük katkıları sunmaktır." ifadesini kullandı.

Artık 13'üncü yılına giren Suriye'deki insani trajedinin, köken ve inanç fark etmeksizin, bölgedeki herkesin hayat şartlarını daha da zorlaştırdığını ifade eden Erdoğan, Türkiye'nin, Suriye'nin hem siyasi birliğini, hem sosyal bütünlüğünü, hem de ekonomik yapısını tehdit eden gelişmelere karşı ilkeli, yapıcı ve adil tutum ortaya koyan yegane ülke konumunda bulunduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Güneyimizdeki krizin, halkın meşru beklentilerini karşılayacak kapsamlı, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözümle sona erdirilmesi, giderek daha önemli hale geliyor." dedi.

Kahramanmaraş merkezli depremlerin yıkıcı etkisinin Suriye'de de kendini gösterdiğini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Özellikle kuzeybatı Suriye'de, zaten sıkıntılı olan insani durum, daha da kötüleşmiştir. Tam da böyle bir dönemde, Birleşmiş Milletlerin bölgedeki sınır-ötesi insani yardım operasyonunun kesintiye uğraması talihsiz bir gelişmedir. Türkiye olarak, Suriye'nin kuzeyinde zor şartlarda hayat mücadelesi veren 4 milyonu aşkın insanı, elbette kaderine terk etmeyeceğiz. Sınırlarımız ötesinde inşasına öncülük ettiğimiz konutlar tamamlandıkça, sığınmacıların buralara geri dönüşü hızlanacaktır. Ancak, Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğine en büyük tehdit, bu ülke üzerinde hesabı olan güçlerin güdümündeki terör örgütlerine verilen açık destektir. Bir yandan PKK-PYD terör örgütünün, diğer yandan mezhep ayrışması üzerinden organize edilen radikal grupların cenderesi altında bunalan Suriye halkı, isyan noktasına gelmiştir. Nitekim, son dönemlerde bunun çeşitli sonuçları ortaya çıkmaya başladı."

Konuşmasında, Irak'ın karşı karşıya olduğu iç ve dış sınamaları aşmak için samimi bir çaba içinde olduğunu belirten Erdoğan, "Biz, Irak'ın siyasi birliğini, toprak bütünlüğünü, yeniden imar çalışmalarını tahkim eden, ülkeyi oluşturan unsurlar arasında ayrım gözetmeyen bir anlayışla hareket ediyoruz. Bölge ülkeleri olarak hayata geçireceğimiz Kalkınma Yolu projesiyle, inşallah bölgesel entegrasyonu daha da güçlendireceğiz." diye konuştu.

"Bölgede her başları sıkıştığında DEAŞ bahanesine sarılanların oyunları artık ifşa olmuştur." ifadesini kullanan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"DEAŞ'la, fiilen en büyük mücadeleyi vermiş, bu örgüte en büyük kayıpları yaşatmış ve sorunun önündeki, arkasındaki gerçekleri çok iyi bilen bir ülke lideri olarak açık konuşmak istiyorum. Suriye ve Irak başta olmak üzere, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Sahel'de kendi siyasi ve ekonomik çıkarları için DEAŞ ve benzeri örgütleri paravan olarak kullananların riyakarlıklarından bıktık, usandık. Bu bölgelerdeki tehdit sadece DEAŞ değildir. Asıl tehdit, vekalet savaşlarının aracı olarak kullanılmak üzere beslenen, palazlandırılan terör örgütleridir, paramiliter gruplardır, paralı askerlerdir ve kim daha yüksek fiyat verirse onlara çalışan kimi yerel unsurlardır. Karşımızdaki bu gerçeğe rağmen, sırf kendi siyasi ve ekonomik çıkarları için terör örgütleriyle çalışmaya devam eden ülkelerin, terörden ve bununla bağlantılı sorunlardan şikayet etmeye hakkı yoktur.

Böyle bir dünyada, ister çatışma bölgesinin hemen yanında yer alsın, ister çok uzakta okyanuslarla çevrilmiş bir karada yaşasın, hiç kimse güvende değildir. İşte bunun için diyoruz ki; Birleşmiş Milletlerin öncülüğünde dünyanın güvenliğini, huzurunu, refahını sağlamakla görevli kurumları hızla yeniden yapılandırmalıyız. Coğrafyasıyla ve demografisiyle, dünyadaki tüm kökenleri, inançları, kültürleri temsil yeteneğine sahip bir küresel yönetim mimarisi inşa etmeliyiz. Netice olarak, tüm kalbimizle bir kez daha diyoruz ki; dünya 5'ten büyüktür, daha adil bir dünya mümkündür."

"Hak ve hukuka saygı gösterilmesiyle mümkündür"

Türkiye'nin, kendi bölgesinden başlayarak, çeşitli sorun alanlarına ilişkin yaklaşımlarını da paylaşan Erdoğan, "Doğu Akdeniz'in barış, refah ve istikrarın egemen olduğu coğrafyaya dönüşebilmesi, ancak tüm tarafların hak ve hukukuna saygı gösterilmesiyle mümkündür. Bizim kimsenin hakkında gözümüz yoktur, kimsenin de haklarımızı yok saymasına müsaade etmiyoruz, etmeyeceğiz." dedi.

Kıbrıs meselesinin ortaya çıkmasının 60'ıncı yıl dönümü olduğunu hatırlatan Erdoğan, Kıbrıs Türk tarafının, Kıbrıs meselesinde adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm bulunması için daima samimi gayret gösterdiğini vurguladı.

Bu çözümün artık federasyon modeli temelinde gerçekleşemeyeceğinin, herkesin kabul ettiği bir gerçek olduğunu dile getiren Erdoğan, "Uluslararası toplumu bunu kabullenerek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bağımsızlığını tanımaya, bu ülkeyle diplomatik, siyasi ve ekonomik bağlar kurmaya davet ediyoruz. Ada'daki Birleşmiş Milletler Barış Gücü'nden de sergilemekle mükellef olduğu tarafsızlığa titizlikle riayet etmesini bekliyoruz. Zaten itibarı zedelenen bu gücün, Kıbrıs'ta yeni bir itibar kaybıyla karşı karşıya kalmasını istemeyiz." ifadelerini kullandı.

"Nihai bir çözüme kavuşturulabilmesiyle mümkündür"

Türkiye'nin, köklü tarihi ve gönül bağlarına sahip olduğu Yemen'deki durumun kendilerini derinden yaraladığını belirten Erdoğan, bu sorunun en kısa sürede, Yemen'in milli birliği ve toprak bütünlüğü içerisinde çözüme kavuşturulmasının en büyük temennileri olduğunu söyledi.

Mısır'la ilişkilere de değinen Erdoğan, "Mısır'la bir müddet durağan seyreden ilişkilerimizi, her alanda geliştirmeye başladığımız bir döneme girdik. Bu yeni dönemde işbirliklerimizi karşılıklı fayda temelinde ilerletmeye kararlıyız." diye konuştu.

Erdoğan ayrıca, Orta Doğu'ya kalıcı barışın gelebilmesinin ancak Filistin-İsrail sorununun nihai bir çözüme kavuşturulabilmesiyle mümkün olduğunu kaydetti.

"Filistin halkını ve devletini, uluslararası hukuk temelinde meşru haklarına kavuşması yolunda verdikleri mücadelede desteklemeyi sürdüreceğiz." diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bir kez daha tekrarlayacak olursak, 1967 sınırları temelinde bağımsız ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin devleti hayata geçirilmeden, İsrail'in de aradığı huzuru ve güveni bulabilmesi zordur. Bu çerçevede, Kudüs'ün, özellikle de Harem-i Şerif'in tarihi konumuna saygı gösterilmesinin takipçisi olmaya devam edeceğiz."

Türkiye'nin Balkanlarla, kökleri tarihe dayanan güçlü siyasi, ekonomik ve insani bağları bulunduğuna işaret eden Erdoğan, Avrupa'nın bu kritik bölgesinde istikrarın sağlanması, anlaşmazlıkların diyalog yoluyla çözülmesi için ikili, bölgesel ve uluslararası platformlarda yoğun çaba gösterdiklerini bildirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Son dönemde gerginleşen Kosova ve Sırbistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için yürütülen süreçleri aktif şekilde destekliyoruz." ifadesini kullandı.

AB ile ilişkiler

AB ile ilişkilere de değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bölgesel ve küresel sınamaların giderek giriftleşen yapısı, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin sağlıklı bir zeminde ilerletilmesine, her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğuna işaret ediyor. Avrupa Birliği'nden beklentimiz, uzun süredir ihmal ettiği ülkemize yönelik yükümlülüklerini süratle yerine getirmeye başlamasıdır. Özellikle Türkiye'ye yönelik sergilenen ikircilikli tavırların artık bir son bulması gerekiyor."

Latin Amerika ve Karayipler coğrafyasının, Türkiye'nin insani dış politikasının tüm unsurlarını harekete geçirdiği, dostluk bağlarının her geçen gün kuvvetlendiği bir diğer bölge olduğunu aktaran Erdoğan, gelecek dönemde bu ilişkileri, Türkiye-Latin Amerika ve Karayipler Ortaklık Politikasına dönüştürmeyi hedeflediklerini dile getirdi.

Kuruluşunun 60. yıl dönümünde Afrika Birliği'nin, Kıta'nın kendi kaderini eline alıp ayağa kalkmasının abidevi bir sembolü olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Afrika'nın sorunlarına Afrikalı çözümler" bulma iradesiyle başlayan sürecin, dünyanın en önemli kalkınma projelerinden biri haline dönüştüğünü vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şu sözlerle devam etti:

"Özellikle yürüdüğü bu yolda Afrika'ya eşlik etmek amacıyla, Kıta'yla dostluk bağlarımızı stratejik ortaklıkla taçlandırdık. Afrika Birliği'nin, bizim de çok güçlü destek verdiğimiz G20 üyeliğini memnuniyetle karşıladık. Bununla birlikte, Sahel Bölgesi'nin ciddi siyasi, ekonomik, sosyal ve güvenlik sınamalarıyla yüzleştiği bir gerçektir. Son dönemde sıkıntılı günler yaşayan Nijer'in en kısa zamanda anayasal düzene, demokratik bir yönetime kavuşmasını ümit ediyoruz. Nijer'e yapılacak herhangi bir askeri müdahalenin, bu ülkeyle birlikte bölgenin tamamını daha derin bir istikrarsızlığa sürükleme riski vardır."

Erdoğan, Yeniden Asya Girişimlerinin, ata yurdu Asya ile ilişkileri karşılıklı yarar ve ortak öncelikler temelinde daha da ileri taşıma iradelerinin sembolü haline geldiğini söyledi.

Güney Kafkasya'da barışın, huzurun ve işbirliğinin tesisi yolunda önlerinde tarihi bir fırsat bulunduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bu fırsatı değerlendirmek için Ermenistan ile iyi komşuluk ilişkilerini ve tam normalleşmeyi hedefleyen bir süreç başlattık. Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki görüşme sürecini başından beri destekledik. Ancak Ermenistan'ın, bu tarihi fırsatı yeterince değerlendiremediğini görüyoruz. Ermenistan'ın başta Zengezur Koridoru'nun açılması olmak üzere verdiği sözleri yerine getirmesini bekliyoruz. Artık herkesin kabul ettiği gibi Karabağ, Azerbaycan toprağıdır. Bunun dışında bir statünün dayatılması asla kabul edilmeyecektir. Ermeniler dahil herkesin Azerbaycan topraklarında barış içinde yan yana yaşaması öncelikli hedefimiz olmalıdır. 'Tek millet, iki devlet' şiarıyla hareket ettiğimiz Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü korunma yönünde attığı adımları destekliyoruz."

"Rohinga Müslümanlarına yardım elini uzatmış bir ülkeyiz"

Orta Asya ülkeleriyle işbirliğini güçlendirdiklerini vurgulayan Erdoğan, Türk Devletleri Teşkilatı'nın, bölgesel ve küresel düzeyde giderek daha etkin bir aktör haline dönüşmesinden memnuniyet duyduklarını ifade etti.

Yarım asırdır zor günler yaşayan Afgan halkının, siyasi saiklerden bağımsız olarak, çok ciddi insani yardıma ve desteğe ihtiyacı olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

"Ülkedeki geçici hükümetin, toplumun tüm kesimlerinin adil bir şekilde temsil edildiği kapsayıcı bir yönetime dönüşmesi, Afganistan'ın önünü açacak ve uluslararası alanda olumlu karşılık bulacaktır. Güney Asya'da bölgesel huzurun, istikrarın ve refahın önünü açacak bir diğer gelişme de Keşmir'de ihtiyaç duyulan adil ve kalıcı barışın, Hindistan ve Pakistan arasında diyalog ve işbirliği yoluyla tesisi olacaktır. Türkiye olarak bu yönde atılacak adımlara desteğimizi sürdüreceğiz. Çin'in toprak bütünlüğü ve egemenliğine saygı duyduğumuzu, her fırsatta altını çizerek ifade ediyoruz. Bununla birlikte, güçlü tarihi ve insani bağlarımızın olduğu Uygur Türkleri'nin hak ve özgürlüklerinin korunmasıyla ilgili hassasiyetimizi dile getirmeyi ve gündemde tutmayı sürdüreceğiz. Myanmar ve Bangladeş'te zor şartlarda yaşayan Rohinga Müslümanlarına ilk günden itibaren yardım elini uzatmış bir ülkeyiz. Yerlerinden edilmiş durumdaki Rohingaların anavatanlarına güvenli, gönüllü, onurlu ve kalıcı şekilde dönüşleri sağlanana kadar kendilerine olan desteğimiz devam edecek."

"2030'da sıfır açlık sloganından, maalesef giderek uzaklaşıyoruz"

Erdoğan, gündemlerindeki önemi bir küresel sınamanın da enerji güvenliği olduğunu belirterek, Türkiye'nin son 20 yıldır enerji alanında gerçekleştirdiği yatırımlar sayesinde kendi enerji güvenliğini sağlama yönünde önemli mesafe aldığını bildirdi.

Çalışmalarını enerjiyi bir çatışma unsuru olmaktan çıkarma ve kullanımını ortak fayda temelinde teşvik etme yönünde yoğunlaştırdıklarını vurgulayan Erdoğan, şunları dile getirdi:

"Bu doğrultuda, Doğu Akdeniz'den Hazar Havzası'na, Karadeniz'den Balkanlar'a kadar geniş bir coğrafyada enerji alanında işbirliği ruhunu ve dayanışmayı ön plana çıkarmak için mücadele ediyoruz. Türkiye ulaştırma alanında da üzerinden veya çevresinden geçecek tüm projelere destek verebilecek jeopolitik konuma sahiptir. Teknolojik yenilikler, küresel ve bölgesel sınamaları çözmemiz için fırsat olarak değerlendirilmeli, rekabet gücünü artıracak bir koz olarak görülmemelidir. Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin en önemli başlıkları arasında yer alan '2030'da sıfır açlık' sloganından, maalesef giderek uzaklaşıyoruz. Doğrusu biz, açlığı 21'inci yüzyılda hala çözüme kavuşturulamamış bir sorun olarak kabullenmekte zorlanıyoruz. Dünyanın bu kadar geliştiği, refahın bu kadar arttığı bir çağda, 735 milyon kişinin açılıkla boğuşmasının hiçbir izahı olamaz. Uzaya turistik yolculuk için yüz milyonlarca dolar harcanırken, Afrika'dan Asya'ya milyonlarca insan bir lokma yiyecek ekmek dahi bulamıyorsa, hiçbirimiz kendimizi güvende hissedemeyiz."

"Küresel Sıfır Atık İyi Niyet Beyanını imzaladık"

Sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin hayata geçirilmesi için tüm ülkeleri güçlü irade sergilemeye davet eden Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

"Kalkınma yardımları konusunda dünyanın en cömert ülkeleri arasında yer alan Türkiye'nin bu çağrıyı yapma hakkı olduğuna inanıyoruz. İklim değişikliğine bağlı küresel sıcaklık artışının 1,5 santigrat dereceyle sınırlı tutulabilmesi giderek zorlaşıyor. Bunun şartlarından biri, kalkınmakta olan ülkelerin çabalarının finansal ve teknolojik olarak desteklenmesidir.

'Gıda güvenliği' iklim değişikliğinden etkilenen alanların başında geliyor. Su ve toprak kaynaklarının sürdürülebilir kullanımına yönelik doğru politikalar ve yatırımlar geliştirip uygulamalıyız. Çocuklarımıza, bilinçsiz tüketimden doğan kirliliğe boğulmuş ve doğal kaynakları tüketilmiş bir dünyayı miras bırakamayız. Bu anlayışla, daha yaşanabilir ve adil bir dünya vizyonuyla, eşim Emine Erdoğan'ın himayesinde ülkemizde başlattığımız Sıfır Atık Hareketi'ni, Birleşmiş Milletlerde 105 ülkenin ortak sunuculuğunda kabul edilen kararla küresel boyuta taşıdık. Dün Türkevi'nde Küresel Sıfır Atık İyi Niyet Beyanını imzaladık. Sıfır Atık hedeflerimizin, iklim değişikliğiyle mücadeleye ve sürdürülebilir kalkınma çabalarına önemli katkılar sağlayacağına inanıyoruz. Buradan tüm ülkeleri, uluslararası kurumları ve sivil toplum kuruluşlarını Sıfır Atık Hareketine destek vermeye davet ediyorum."

"Nefret söylemi, kutuplaşma ve ayrımcılık sızlatmadık vicdan bırakmıyor"

Erdoğan, özellikle gelişmiş ülkelerde bir virüs gibi yayılan ırkçılık, yabancı karşıtlığı, İslam düşmanlığının artık tahammül edilemeyecek seviyelere ulaştığını dile getirerek, şöyle konuştu:

"Masum insanların maruz kaldığı nefret söylemi, kutuplaşma ve ayrımcılık, dünyanın dört bir köşesinde sızlatmadık vicdan bırakmıyor. Ne yazık ki pek çok ülkede popülist siyasetçiler, bu tehlikeli akımları teşvik ederek ateşle oynamayı sürdürüyor. Avrupa'da Kur'an-ı Kerim'e karşı düzenlenen menfur saldırılara, ifade özgürlüğü maskesi altında izin vererek eylemleri teşvik eden zihniyet, esasen kendi eliyle kendi geleceğini karartmaktadır. Türkiye olarak, Birleşmiş Milletler, AGİT ve İslam İşbirliği Teşkilatı başta olmak üzere tüm platformlarda İslam düşmanlığıyla mücadeleye yönelik girişimleri desteklemeye devam edeceğiz. Hangi inanca mensup olursa olsun, kutsallara saldırıyı kabullenmeyen tüm dostlarımızı da mücadelemize omuz vermeye davet ediyorum."

"Aileye sahip çıkmak, insana ve tüm insanlığın istikbaline sahip çıkmak demek"

Her birine birkaç cümleyle temas etmeye çalıştığı tüm bu meydan okumalarla mücadelenin herkesin ortak sorumluluğu olduğunu belirten Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bu sorumluluğu ancak etkin işbirliği, dayanışma ve insani değerlere sıkı sıkıya sahip çıkarak yerine getirebiliriz. Maalesef son dönemde insanı insan yapan kadim değerler, çok ağır saldırı altındadır. Doğrudan insanı, insanın fıtratını, geleceğini ve sosyal bünyeyi tehdit eden bu saldırıların hedefinde öncelikle aile vardır. Bu bakımdan aileye ve aile müessesesine sahip çıkmak, insana ve tüm insanlığın istikbaline sahip çıkmak demektir. Giderek artan küresel dayatmalar karşısında tüm dostlarımızı aile müessesesinin korunmasında hassasiyet göstermeye çağırıyorum. Bu sene 100'üncü yılını kutlayan Türkiye Cumhuriyeti olarak herkes için barış, refah, güvenlik yönünde, tüm insanlığın yararına adımlar atmayı sürdüreceğiz. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 78'inci toplantısında yapılacak çalışmaların, küresel işbirliği ve dayanışma ruhunu güçlendirmesini temenni ediyorum."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının sonunda, 6 Azerbaycan vatandaşının şehit edilmesine ilişkin "Ermenistan-Azerbaycan arasındaki son olumsuz gelişmeyi kesinlikle kınıyorum ve bölgedeki gelişmelerin süratle sona ermesini temenni ediyorum." dedi.

Notlar

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) 78. Genel Kurulu'na hitap etmek üzere eşi Emine Erdoğan ile  yürüyerek  görüşmelerinin yapılacağı Genel Kurul Salonu'na geldi. 

Emine Erdoğan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasını Genel Kurul’da dinledi. Emine Erdoğan’ın yakasına taktığı ay yıldızlı broş dikkati çekti.

Erdoğan'ın konuşması sırasında kullandığı, "Dünya 5'ten büyüktür ve daha adil bir dünya mümkündür" ifadesi salondakiler tarafından alkışladı.



İsrail'in Batı Şeria'da tırmandırdığı gerilimi reddetme konusunda Mısır-Türkiye mutabakatı

Mısır ve Türkiye, Gazze Şeridi'nde ateşkes ihtiyacını vurguluyor. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır ve Türkiye, Gazze Şeridi'nde ateşkes ihtiyacını vurguluyor. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

İsrail'in Batı Şeria'da tırmandırdığı gerilimi reddetme konusunda Mısır-Türkiye mutabakatı

Mısır ve Türkiye, Gazze Şeridi'nde ateşkes ihtiyacını vurguluyor. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır ve Türkiye, Gazze Şeridi'nde ateşkes ihtiyacını vurguluyor. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır ve Türkiye, ‘Gazze Şeridi'nde derhal ateşkes sağlanması ve İsrail'in Batı Şeria'daki mevcut tırmanışının reddedilmesi’ gerektiği konusunda mutabık kaldı.

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan dün (Çarşamba) Ankara'da yaptıkları görüşmede, ‘Somali'nin tehditlere karşı birliğinin korunması, paralı askerlerin Libya'dan çıkması ve Sudan'da siyasi çözümün önceliği’ konularında mutabık kaldılar. Görüşmede ayrıca Suriye krizi de ele alındı.

asdvbfrty
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'yi Ankara Esenboğa Havalimanı'nda karşıladı. (DPA)

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şubat ayında Kahire'ye gerçekleştirdiği ziyaret sırasında yaptığı davete icabetle Türkiye'ye ilk ziyaretini gerçekleştiren Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, Türkiye'ye gerçekleştirdiği ziyaretten ve Erdoğan ile görüşmekten duyduğu mutluluğu dile getirdi.

Sisi dün resmi Facebook sayfasında yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı: “Türkiye Cumhuriyeti'ne ilk ziyaretimden ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmemden büyük memnuniyet duyuyorum. Zira iki kadim ülke, kurucu lider Mustafa Kemal Atatürk tarafından Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından bu yana köklü tarihi bağlara ve güçlü siyasi ilişkilere sahiptir. Belki de benim bugünkü ziyaretim ve ondan önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kahire ziyareti, Mısır ve Türkiye arasında, bölgesel ve uluslararası çevrelerdeki önemli rollerine dayalı olarak ve iki kardeş halkın arzu ve isteklerini karşılayacak şekilde yeni bir dostluk ve iş birliği dönemi başlatma yönündeki ortak iradeyi yansıtmaktadır.”

Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Ahmed Fehmi tarafından yapılan açıklamaya göre Cumhurbaşkanı Sisi'nin Türkiye'ye gerçekleştirdiği tarihi ziyaret, “Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçtiğimiz şubat ayında Mısır'a gerçekleştirdiği tarihi ziyaretin üzerine inşa edilen ve iki ülke arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi sürecinde yeni bir kilometre taşını temsil etmekte, hem ikili hem de bölgesel düzeyde yeni bir dostluk ve ortak iş birliği aşamasını oluşturmaktadır.”

Mısır Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda resmî törenle karşılandı. Erdoğan, Sisi'yi Ankara Esenboğa Havalimanı'nda karşıladı ve beraberindeki heyetle birlikte Beştepe Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne geçti.

Mısır-Türkiye ilişkileri, Ankara'nın 2013 sonundan bu yana Mısır'da yasaklı olan Müslüman Kardeşler’e (İhvan-ı Müslimin) verdiği destek nedeniyle on yıl süren kesinti ve gerginliğin ardından normalleşme yönünde artan bir eğilim gösterdi. Normalleşme süreci, Erdoğan ve Sisi'nin Katar'da düzenlenen 2022 Dünya Kupası'nın açılışında el sıkışmalarından bu yana hız kazandı. İki ülke geçen yıl Temmuz ayında diplomatik ilişkilerin büyükelçilik seviyesine yükseltildiğini duyurdu ve yakınlaşma Erdoğan'ın Kahire ziyaretiyle zirveye ulaştı.

Sisi, “Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ben başta ticaret, yatırım, turizm, ulaştırma ve tarım olmak üzere tüm alanlarda niteliksel bir sıçrama yapmayı amaçlayan Mısır ve Türkiye arasındaki Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nin ilk toplantısına başkanlık etmekten memnuniyet duyduk. Bugün iki ülke arasında iş birliği için yeni bir kurumsal çerçeve oluşturmayı amaçlayan bir dizi mutabakat zaptının imzalanmasına tanık olduk” dedi.

Sisi, Erdoğan ile birlikte düzenlediği basın toplantısında yaptığı konuşmada, “Görüşmelerimizde ikili ticaretin kolaylaştırılması ve Mısır ile Türkiye arasındaki serbest ticaret anlaşmasının kapsamının genişletilmesinin önemi ele alındı. Önümüzdeki yıllarda ticaret hacminin 15 milyar dolara çıkarılmasının yanı sıra, iki ülke arasında ortak yatırımların teşvik edilmesi ve Mısır'daki seçkin yatırım ortamı ışığında Türk iş adamlarına mümkün olan kolaylıkların sağlanması hedeflendi” ifadelerini kullandı.

Sisi sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün bölgemizin ve dünyanın karşı karşıya olduğu krizler, Mısır ve Türkiye arasındaki yakın koordinasyon ve iş birliğinin önemini ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bölgesel krizlerin, özellikle de Gazze'deki Filistinli kardeşlerimizin neredeyse bir yıldır eşi benzeri görülmemiş bir felaketle karşı karşıya olduğu insani trajedinin ele alınmasına katkıda bulunmak üzere, koordinasyon ve birlikte çalışma yollarını görüştük. Bu bağlamda, Mısır ve Türkiye'nin acil ateşkes talebi, İsrail'in Batı Şeria'daki mevcut tırmanışını reddetme ve Filistin halkının 4 Haziran 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız devletini uluslararası meşruiyetin ilgili kararlarına uygun olarak kurma özlemlerini gerçekleştirecek bir yol çağrısında bulunma konusundaki tutum birliğinin altını çizmek isterim. Ayrıca krizin başlangıcından bu yana, İsrail'in sürekli engellemelerine rağmen Gazze'ye insani yardım ulaştırılması için sürekli iş birliği içindeyiz.”

Sisi, Libya'daki krizle ilgili olarak ise şunları söyledi: “Libya krizi hakkında görüş alışverişinde bulunduk. Libya'da güvenlik ve siyasi istikrarın sağlanması için kurumlarımız arasında istişarelerde bulunma konusunda mutabık kaldık. Kardeş Libya'nın bölünmüşlük belirtilerini sona erdirmesi, güvenlik ve istikrara kavuşması için eşzamanlı başkanlık ve yasama seçimlerinin yapılması, yasadışı yabancı güçlerin ve paralı askerlerin ülkeden çekilmesi, silahlı milis olgusunun sona erdirilmesi suretiyle bu uzun süreli krizde yeni bir sayfa açılmasının önemini vurguladık.”

Sisi sözlerine şöyle devam etti: “Suriye'deki durumu da ele aldık. Suriye halkını eşi benzeri görülmemiş bir şekilde etkileyen bu krize çözüm bulunması yönündeki arzumuzu vurguladık. Suriye devletinin birliğini, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü koruyarak ve terörizmi ortadan kaldırarak, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin bu konudaki kararı uyarınca siyasi bir çözüme ulaşmayı ve Suriye halkının acılarına son vermeyi amaçladığımız için Türkiye ve Suriye'yi birbirine yakınlaştırma çabalarını memnuniyetle karşılıyorum. Ayrıca Sudan'daki krizi ve Mısır'ın çeşitli taraflarla iş birliği içerisinde ateşkesi durdurmak ve siyasi çözümü teşvik etmek için sarf ettiği çabaları ele aldık. Afrika Boynuzu'ndaki, özellikle de Somali'deki durumu enine boyuna görüştük. Somali'nin karşı karşıya olduğu tehditlere karşı birliğini, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü koruma ihtiyacı konusunda mutabık kaldık.”

xzascdvb
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ve Türk mevkidaşı Recep Tayyip Erdoğan, iki ülke arasında bir dizi anlaşmaya imza attı. (EPA)

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mısırlı mevkidaşı Abdulfettah Sisi ile Ankara'da gerçekleştirdiği görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, Türkiye'nin Mısır ile doğalgaz ve nükleer enerji sektörlerindeki bağlarını güçlendirmek istediğini söyledi. Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığı habere göre Erdoğan, Sisi ile düzenlediği ortak basın toplantısında, iki ülkenin ticaret, savunma, sağlık, enerji ve çevre dahil olmak üzere çeşitli alanlarda ilişkileri geliştirme arzusunu yinelediklerini belirtti.

Sisi ve Erdoğan dün bir dizi iş birliği anlaşması ve mutabakat zaptının imzalanmasına tanıklık etti. Mısır resmi haber ajansı MENA’ya göre iş birliği anlaşmaları ve mutabakat zabıtları arasında, yeni idari başkentte bir sanayi bölgesi geliştirmek üzere Türkiye'nin Polaris Parks şirketiyle bir mutabakat zaptı imzalanması da vardı.

Mutabakat zaptı Türkiye tarafında Polaris Parks Genel Müdürü Osman Evren Arıkan, Mısır tarafında ise Endüstriyel kalkınmadan sorumlu Başbakan Yardımcısı ve Sanayi ve Ulaştırma Bakanı Kâmil el-Vezir tarafından imzalandı.