Avrupa basını, Türkiye-Yunanistan görüşmesini yazdı: "Erdoğan yeni sayfa açmak istiyor"

"Ankara, Atina üzerinden Brüksel ve Washington'la da istikrar arayacak"

Analizlerde, Erdoğan'ın ikili ilişkilerdeki tartışmalı konularda daha ılmlı tavır sergileyeceği değerlendirmesi yapıldı (Reuters)
Analizlerde, Erdoğan'ın ikili ilişkilerdeki tartışmalı konularda daha ılmlı tavır sergileyeceği değerlendirmesi yapıldı (Reuters)
TT

Avrupa basını, Türkiye-Yunanistan görüşmesini yazdı: "Erdoğan yeni sayfa açmak istiyor"

Analizlerde, Erdoğan'ın ikili ilişkilerdeki tartışmalı konularda daha ılmlı tavır sergileyeceği değerlendirmesi yapıldı (Reuters)
Analizlerde, Erdoğan'ın ikili ilişkilerdeki tartışmalı konularda daha ılmlı tavır sergileyeceği değerlendirmesi yapıldı (Reuters)

Avrupa basını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis'le yapacağı görüşmeyi yakından takip ediyor.

Erdoğan ve Miçotakis, Türk-Yunan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi (YDİK) toplantısı kapsamında bugün bir araya gelerek, ikili ilişkilerde izlenecek yol haritasını değerlendirecek. Yunanistan'ın başkenti Atina'da 12.15'te gerçekleştirilecek toplantıda Erdoğan, Cumhurbaşkanı Katerina Sakelaropulu'yla da görüşecek.

AFP: "Erdoğan yeni sayfa açmak istiyor"

Fransız haber ajansı AFP, Erdoğan'ın ziyaretinde karşılıklı ilişkilerde "yeni bir sayfa açmayı amaçladığını" yazdı. 

Ajansın analizinde, Erdoğan'ın seçim kampanyasının parçası olarak Yunanistan'a karşı "kışkırtıcı söylemler kullandığı" yorumu yapılırken, ilişkilerdeki tansiyonun 6 Şubat'taki Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından Yunanistan'ın Türkiye'ye arama kurtarma ekibi göndermesiyle yumuşadığı ifade edildi. 

Erdoğan, Yunanistan'ın geçen yıl Rus yapımı S-300 füzeleriyle Türk ordusuna ait F-16'lara radar kilidi atmasıyla başlayan gerginliğin ardından Atina yönetimine seslenerek, "Bir gece ansızın gelebiliriz" demişti. Miçotakis ise bu sözleri "kabul edilemez" diye nitelemişti.

Öte yandan Erdoğan, Yunanistan'ın önde gelen gazetelerinden Kathimerini'ye dün verdiği röportajda, tepki toplayan sözlerinin "Batı medyası tarafından çarpıtıldığını" savunmuştu. Cumhurbaşkanı, söyleşisinde Atina yönetimiyle her alanda işbirliğini geliştirmek istediğini de ifade etmişti.

AFP'nin analizinde, Erdoğan'ın bu tutumunun görüşmelere olumlu yansıyacağı belirtilirken, Miçotakis'in de Ankara yönetimiyle gerginliği azaltmayı amaçladığına işaret edildi.

Ayrıca Avrupa Birliği'yle (AB) 2016'da imzalanan göçmen anlaşmasının ardından "Ankara'nın göç meselesinde bir siper görevi gördüğüne" dikkat çekilerek, Miçotakis'in sözleşmeyi güncellemek isteyeceği de ifade edildi.

Guardian: "Ankara, Brüksel ve Washington'la da istikrar arayacak"

Birleşik Krallık'ın tanınmış gazetelerinden Guardian'ın haberinde, Erdoğan'ın görüşmelerde "kazan-kazan" mantığıyla hareket edeceği yazıldı.

Helena Smith'in kaleme aldığı analizde Erdoğan için "Ne yapacağı kestirilemeyen lider kavgacılığı bir kenara bırakacak" ifadeleri kullanıldı.

Haberde, Türkiye'nin Yunanistan'la ilişkileri geliştirmesinin "AB ve diğer Batılı müttefikleriyle bağlarını onarmasında da kilit rol oynayacağına" dikkat çekildi. 

ABD merkezli düşünce kuruluşu Alman Marshall Vakfı Başkan Yardımcısı Ian Lesser, görüşmede atılacak olumlu adımların iki ülke için de faydalı olacağına işaret ederek, Türkiye'nin "Yunanistan üzerinden Washington ve Brüksel'le ilişkileri istikrara kavuşturmayı ve Ege'de gerginliği azaltmayı istediğini" söyledi. 

Öte yandan Lesser, bunun iki ülke arasındaki ilişkilerde ne kadar kalıcı olacağının henüz öngörülemediğini belirtti. 

Kathimerini: "Miçotakis ve Erdoğan açık kartlarla buluşacak"

Yunanistan'ın önde gelen gazetelerinden Kathimerini, Miçotakis ve Erdoğan'ın "açık kartlarla buluşacağını" yazdı.

Vassilis Nedos'un kaleme aldığı analizde, iki liderin görüşmesinin 2024'te Türkiye-Yunanistan ilişkileri için de belirleyici olacağı ifade edildi.

Haberde, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge sorunlarına ek olarak Türk heyetin, Ege'deki adaların askerden arındırılması konusunu gündeme getirebileceği belirtildi. Buna karşın Atina yönetiminin adalarla ilgili pozisyonunu korumasının beklendiği yazıldı.

Ayrıca Dışişleri Bakan Yardımcısı Burak Akçapar'ın Yunan mevkidaşı Aleksandra Papadopulu'yla görüşmesinde de ileriye dönük ilişkilerde olumlu adımlar atılabileceği değerlendirmesi yapıldı.

Independent Türkçe



Türkiye-Suriye normalleşmesi: Olasılık ve sürdürülebilirlik

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile Şam'daki Halk Sarayı'nda tokalaşırken, 11 Ekim 2010 (AP)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile Şam'daki Halk Sarayı'nda tokalaşırken, 11 Ekim 2010 (AP)
TT

Türkiye-Suriye normalleşmesi: Olasılık ve sürdürülebilirlik

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile Şam'daki Halk Sarayı'nda tokalaşırken, 11 Ekim 2010 (AP)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile Şam'daki Halk Sarayı'nda tokalaşırken, 11 Ekim 2010 (AP)

Ömer Önhon

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile görüşme çağrılarını daha yüksek sesle dile getirmeye başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Geçtiğimiz hafta Washington'da gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi kapsamında düzenlenen basın toplantısında bir soru üzerine Esed'i Türkiye'de ya da üçüncü bir ülkede görüşmeye davet ettiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ı Ankara ile Şam arasındaki gerilimin sona erdirilmesi için uygun atmosferi oluşturmakla görevlendirdi. Washington dönüşü uçakta açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD ve İran'ın bu olumlu gelişmeleri memnuniyetle karşılaması ve desteklemesi gerektiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın daha önceki ‘Esed'siz Suriye’ politikasını terk ettiği ve Suriye'deki sorunları Esed ile birlikte çözmek istediği açık.

Suriye Devlet Başkanı Esed, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la görüşmek için Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Suriye'nin kuzeyinden çekilmesini şart koşarken, Türkiye görüşmelerin önkoşulsuz olarak devam etmesi gerektiğini vurguluyor. Türk uzmanlara göre Türkiye, Suriye'nin kuzeyinde sonsuza kadar kalma niyetinde değil, ancak Erdoğan'ın ‘terör örgütü’ olarak tanımladığı grupların kontrolü altındaki bölgeden Türk topraklarının hedef alınmayacağına dair kendisine garantiler verilmesine ihtiyaç duyuyor.

Erdoğan'ın tekrarlanan çağrılarına Suriye'den verilen doğrudan yanıt bu kez Esed’den değil, Suriye Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan yazılı bir açıklamayla geldi. Bakanlık açıklamasında, iki ülkenin çıkarlarının çatışmaya ya da düşmanlığa değil, sağlıklı bir ilişkiye dayandığı ve Türkiye ile ilişkilerin normale ve 2011 öncesine dönmesine bağlı olduğu ifade edildi.

Açıklamada, şu ifadeler yer aldı:

Normalleşmeye yönelik her türlü girişim, arzu edilen sonuçlara ulaşılmasını amaçlayan sağlam temellere dayanmalı. Bunların başında da yasadışı güçlerin Suriye topraklarından çekilmesi ve sadece Suriye'nin değil, Türkiye'nin de güvenliğini tehdit eden terörist gruplarla mücadele edilmesi geliyor.

Bana göre bu açıklama normalleşme sürecinin başlamasına dair herhangi bir önkoşul dayatmaktan ziyade, süreç başladıktan sonra nelerin başarılması gerektiğinin ana hatlarını çiziyor.

Açıklamada ayrıca Şam’ın ‘Suriye-Türkiye ilişkilerinin düzeltilmesi için samimi çabalar bulunan kardeş ve dost ülkelere teşekkürleri ve takdirleri’ dile getirildi.

Türkiye ile Suriye arasındaki normalleşme sürecine Rusya arabuluculuk yapıyor ve henüz netleşmemiş olsa da Irak'ın da bir rolü olduğuna inanılıyor. Ancak normalleşmeyi mümkün ve sürdürülebilir kılmak için ele alınması gereken önemli meseleler var.

1- Suriye muhalefeti Suriye'nin kuzeybatısında kendi yönetimini kurdu ve varlığını sürdürebilmek için Türkiye'nin desteğine ihtiyaç duyuyor. Şam ile uzlaşma durumunda Türkiye'nin Suriye muhalefetini terk edeceği korkusu bu bölgelerde son zamanlarda protestoların düzenlenmesine neden oldu.

2- Başta köktendinci gruplar olmak üzere militanların ve Esed'in yönetimi altında yaşamayı reddeden Suriyelilerin gidebilecekleri tek bir yer var, o da Türkiye. Ancak Ankara'nın bir yandan Türkiye’deki Suriyelileri geri göndermeye çalışırken diğer yandan yeni Suriyeli grupları kabul etmesi büyük bir ikileme yol açacak.

3- ABD tarafından eğitilen ve donatılan Halk Koruma Birlikleri (YPG), bağımsız bir oluşum olarak kazanımlarını korumaya çalışıyor. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye sınırlarında ‘terör devleti kurulmasına’ izin vermeyeceğini vurguluyor.

4- Suriyeli mültecilerin geri dönüşü Türkiye'de önemli bir siyasi mesele haline geldi. Dolayısıyla Ankara, Suriyeli mültecileri ülkelerine geri göndermeye çalışıyor, ancak Şam bu konuda kendisiyle iş birliği yapmadığı sürece çabaları sınırlı kalacaktır.

Türkiye'deki muhalefet partileri, Erdoğan'ın ‘katil’ olarak nitelendirdiği ve onsuz bir Suriye için aktif çaba sarf ettiği Esed'le uzlaşmayı istemesini, ‘Suriye politikalarının başarısızlığının açık bir göstergesi’ olarak görüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 Temmuz'daki kabine toplantısının ardından Suriye muhalefetine dış politikadaki gerilimi azaltmak için görüşmesi gereken herkesle görüşmekten kaçınmayacağı konusunda güvence verdi. Esed ile görüşebileceğini ve bunu yaparak Türkiye’nin (Suriye muhalefetine atıfla) kimsenin güvenine ihanet etmeyeceğini belirten Erdoğan, “Türkiye dostlarını terk eden bir ülke değildir” dedi. Türk yetkililer ayrıca Suriyeli muhalif grupların temsilcileriyle de bir araya gelerek onları ikna etmeye çalıştı.

Suriye’nin kuzeybatısında yaklaşık 5 milyon nüfusa sahip. Sadece Halep ve İdlib'den gelenler değil, aynı zamanda silahlı grupların üyeleri ve aileleri ile Humus, Hama, Şam/Doğu Guta ve Dera gibi diğer bölgelerden gelen ve 2017 yılında imzalanan ‘çatışmasızlık bölgesi’ oluşturulması anlaşmalarının ardından Esed yönetimi altında yaşamak istemedikleri için kuzeye göç eden kişiler de yaşıyor. Bu kişiler, Esed ile uzlaşmaya en azından mevcut koşullar altında niyetli değiller.

xdvfbr
Suriye'nin kuzeyindeki el-Bab kentinde Türkiye karşıtı gösteriler sırasında bir Türk askeri aracını izleyen çocuklar, 1 Temmuz (AFP)

Tüm bu zorluklara rağmen, Türk ve Suriyeli yetkililerin, özellikle de istihbarat yetkililerinin, Erdoğan ve Esed arasında olası bir görüşmenin önünü açmak için Rusya'nın arabuluculuğunda bir araya geldikleri varsayılabilir.

Şam'daki iktidarını sürdürmeyi başaran, Arap Birliği (AL) üyeliğine geri dönen ve uluslararası ilişkilerinde bazı ilerlemeler kaydeden Esed, 2011 yılındaki ayaklanmaya yol açan politikalarını ve acımasız uygulamalarını değiştirmedi. Hatta muhalefeti reddetmeyi ve rejime entegre olmalarına karşı çıkmayı sürdürüyor. Aynı zamanda özgür ve kapsamlı seçimler yapılması ve en alt düzeyde bile olsa iktidar paylaşımı gerçekleşmesi imkansız olasılıklar olarak kalmaya devam ediyor.

Ayaklanmanın başlangıcında olduğundan çok daha kötü ekonomik koşullarla birleşen mevcut durum, silahlı çatışmaların yeniden başlaması ihtimalini her zaman diri tutuyor. Rusya ve Suriye'nin İdlib'deki hedefleri bombalamaya devam etmesi, Suriye muhalefetine ve yeni bir mülteci akını potansiyeli de dahil olmak üzere Türkiye'ye her türlü ek komplikasyonu hatırlatıyor.

Türkiye'deki muhalefet partileri, Erdoğan'ın ‘katil’ olarak nitelendirdiği ve onsuz bir Suriye için aktif çaba sarf ettiği Esed'le uzlaşmayı istemesini, ‘Suriye politikalarının başarısızlığının açık bir göstergesi’ olarak görüyor.

Türkiye'nin ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) lideri Özgür Özel, Esed ile görüşmek üzere yakında Şam'ı ziyaret etmeyi planlıyor. Ziyaretin amacının Ankara ile Şam arasında normalleşmeyi kolaylaştırmak olduğu belirtiliyor. Ancak Suriye tarafı henüz ziyareti teyit etmedi.

BMGK’nın 2015 yılında Rusya ve Suriye de dahil olmak üzere tüm taraflarca kabul edilen 2254 sayılı kararı, Suriye’de kapsamlı bir siyasi çözüm için en iyi seçenek olmaya devam ediyor.

Mülteciler ve geri dönenler konusunda sorunun başlıca kaynağı Suriye. Türkiye'deki ve başka yerlerdeki Suriyeliler ya da en azından bir kısmı, anavatanlarında uygun sosyal, ekonomik ve güvenlik koşullar oluşturulduğu takdirde geri döneceklerdir.

Suriye'nin bu konuda ciddi adımlar atması gerekiyor ve uluslararası toplumun yardımına ihtiyaç duyacağı açık. Ancak ülke kendi kaynaklarını da kullanmalı.

ABD’nin koruması altındaki YPG/PKK, Suriye'deki tüm petrol sahalarını kontrol ediyor. Bu sahalardan çıkardığı petrolü Esed rejimi, kökten dinci örgütler ve kuzeybatıdaki muhalefet de dâhil olmak üzere çeşitli alıcılara satarak faaliyetlerini finanse ediyor. Oysa bu kaynaklardan elde edilen ülke serveti, Suriye'nin yeniden inşası ve halkın evlerine dönmesini kolaylaştıracak koşulların yaratılması için kullanılmalı.

Suriye’deki kriz sadece Türkiye ve Suriye arasındaki bir mesele olmamakla birlikte bu krizi tamamen sona erdirmenin tek yolu kapsamlı bir çözümdür.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2015 yılında Rusya ve Suriye de dahil olmak üzere tüm taraflarca kabul edilen 2254 sayılı kararı, Suriye’de kapsamlı bir siyasi çözüm için en iyi seçenek olmaya devam ediyor.

Tüm bunlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Suriye Devlet Başkanı Esed önümüzdeki haftalarda bir araya gelse bile, tüm karışık konuların çözülmesinin yıllar alacağını beklememiz gerektiğini gösteriyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.