6 Şubat depremleri birinci yılında dünyanın gündeminde

"Depremlerden etkilenen her üç çocuktan biri hâlâ evsiz"

(Reuters)
(Reuters)
TT

6 Şubat depremleri birinci yılında dünyanın gündeminde

(Reuters)
(Reuters)

6 Şubat 2023'te Kahramanmaraş merkezli gerçekleşen ve 11 kenti etkileyen 7,8 ve 7,5 büyüklüğündeki depremlerin üzerinden bir yıl geçti.

En az 52 bin yurttaşın hayatını kaybettiği depremlerin yıldönümü Türkiye'de olduğu kadar dünyada da önemli gündem maddelerinden biri.

ABD'nin önde gelen gazetelerinden Washington Post, büyük felaketin yıldönümünde depremzedelerle konuştu.

25 yaşındaki mimar oğlu Batuhan'ın halen bulunamayan yüzlerce kişiden biri olduğunu söyleyen Sema Güleç, "Kafamızda çok fazla soru var. Ona ne oldu? Bir yıldır bunu sonuçlandıramadık. Gündüzler ve geceler hep aynı" ifadelerini kullandı.

10 ay önce Deprem Mağdurları ve Kayıp Yakınlarıyla Dayanışma Derneği'ni (DEMAK) kurduklarını belirten Güleç, 11 kentten derneğe ulaşan en az 145 kayıp başvurusu için çalışma yürüttüklerini söyledi.

15 diğer aileyle birlikte Antakya'daki bir çadır kentte yaşayan Sevcan Türk ise yaşadığı çadırın önünde yoğurt kaplarıyla oluşturduğu saksılarla dolu küçük bahçede gazeteye konuştu.

Türk, "Psikolojik durumumuz bozuk. Her küçük depremde panikliyoruz. Depremden sonraki günlerde çok ölü gördüm. Çok fazla yağma olduğu için güvenliğimizden de endişe ettik. Bu yüzden stresimi azaltmak için bahçe işlerine başladım" diye konuştu.

Hükümetten bir konteyner beklediğini söyleyen Türk, "Herhangi bir devlet yardımı almadık. Bize sadece gönüllüler yardım etti. Antakya'da yeni bir şehir inşa etmeye yetecek kadar bağış toplandı ancak biz bunu hiç görmedik. Sadece bir ay önce küçük bir hijyen kiti verildi" ifadelerini kullandı.

7 yıl önce Suriye'nin Hama kentinden Türkiye'ye gelmek zorunda kalan Mustafa el Ömer de Sevcan Türk'le benzer şeylerden bahsetti.

Eşi ve 5 çocuğuyla birlikte Antakya'da çadırda yaşayan Ömer, "Depremlerden sonra hayat çok daha zor oldu. Bu çadır kentten daha iyi bir yer yok. Herhangi bir yardım almadık ama yakında bir konteyner verileceğini umuyoruz" diye konuştu.

Washington Post'un bir mezarlıkta karşılaştığı 20 yaşındaki Suriyeli Ahmed Barbour ise her gün babasının mezarını ziyaret ettiğini söyledi.

Barbour, "En çok özlediğim şey, babamla akşamları oturup bebek kıyafeti sattığımız işletmenin hesaplamalarını yapmak. Konuşur ve hesap yapardık. Depremden sonra hiçbir şeyin tadı aynı kalmadı" ifadelerini kullandı.

Mezar taşı üreticisi aile: "Ne için dua edeceğimizi bilmiyoruz"

Birleşik Krallık merkezli Guardian gazetesi, depremin birinci yılı için yayımladığı haberde, Hataylı mezar taşı ustaları Kenan ve Sedat Kadde ile konuştu.

Depremden üç ay sonra mezar taşı siparişlerinin keskin şekilde arttığını söyleyen Kadde kardeşler, yoğunluğun halen devam ettiğini söyledi.

Gazeteye konuşan Kenan Kadde, "Deprem bir çalışma nedenine dönüştü. Ne için dua edeceğimizi bilmiyoruz. Ölülerin ruhuna mı, işlerin açılmasına mı yoksa sadece hayatta kalmamıza mı?" ifadelerini kullandı.

Şehirdeki yeniden yapılanma planlarıyla ilgili konuşan Sedat Kadde, hükümet kredilerine rağmen yeni yapılan evlerden almayı düşünmediğini ifade etti.

Kadde, "Projenin amacı yoksul insanları şehir dışına itmek. Eğer buradaki amaç zenginler için bir merkez inşa edip yoksulları kent dışında bırakmaksa, hiç yapılmaması daha iyi olur" diye konuştu.

"Merkezi hükümetle belediye arasındaki anlaşmazlık ilerlemeyi durdurdu"

Birleşik Krallık merkezli Financial Times gazetesi de 6 Şubat depremlerinin birinci yılında Antakya'daydı.

Gazeteye konuşan üç çocuk annesi Süselya Yolcu, depremin ilk günlerinde arabada yaşadıklarını ancak hasar gören evlerinin onarılmasıyla evlerine geri döndüklerini söyledi.

Şehirdeki şanslı kişilerden biri olduğunu söyleyen Yolcu, "Çok fazla insan çok daha kötü koşullarda yaşıyor. Bu çok kalp kırıcı" diye konuştu.

Arkadaşları ve komşularının desteğine dikkat çeken Yolcu, "Birbirimizi iyileştirmeye çalışıyoruz. Çünkü birbirimizin yaralarını biliyoruz" ifadelerini kullandı.

Antakya Ticaret Odası Başkanı Hikmet Çinçin ise gazeteye yaptığı açıklamada, "Kanalizasyon, hijyen ve içme suyu problemleri devam ediyor. Barınma problemi devam ediyor. Böyle bir sefaletin içinde kalkınmadan nasıl bahsebiliriz?" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın depremlerin ardından sorunları çözmek için bir yıl süre istediğini hatırlatan gazete, buna karşın sağlanan ilerlemenin beklentilerin çok altında olduğunu yazdı.

Gazeteye konuşan yetkililer, merkezi hükümetle belediye yetkilileri arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle ilerleme sağlanamadığını öne sürdü.

New York Times, depremzede Karapirli ailesiyle birlikteydi

ABD'nin önde gelen gazetelerinden New York Times da depreme Gaziantep'in Şehitkamil ilçesinde yakalanan depremzede Karapirli ailesinin hikayesini haberleştirdi.

İki ferdinin enkaz altında can verdiği 6 kişilik ailenin babası İbrahim Karapirli, "Güzel bir hayatımız vardı. Sonra birden bire hiçliğe düşüyorsun" diye konuştu.

Baba Karapirli, "Allah'a her zaman 'Rabbim beni veren ellerden kıl. Alan ellerden kılma' diye dua ettim, şimdi ben muhtaç oldum" ifadelerini kullandı.

Depremde bir kolunu kaybeden anne Pınar Karapirli ise, "Herkes her şeyi unuttu. Şu an bana 'Seni çok iyi anlıyorum' diyen kim olursa olsun, beni anlayamaz" diye konuştu.

İki oğullarını kaybetmenin eşiyle kendisini yakınlaştırdığını belirten Pınar Karapirli, "Aynı şeyi yaşadık biz. Aynı acıyı yaşadık. Ben anne olarak, o baba olarak" ifadelerini kullandı.

New York Times, Türkçe olarak da yayımladığı habere düştüğü notta, "Karapirli ailesinin hayatta kalan dört üyesi, Gaziantep'teki evlerinin enkazından çıkarıldığında, Ben Hubbard ve Şafak Timur oradaydı. Depremi takip eden bir yıl boyunca, foto muhabiri Emin Özmen'le birlikte aileyi düzenli olarak ziyaret ettiler. Doktorları, arkadaşları, akrabaları ile konuştular ve yaşadıklarını haberleştirdiler" ifadelerine yer verdi.

Save the Children: Depremlerden etkilenen üç çocuktan biri hâlâ evsiz

Sivil toplum kuruluşu Save the Children, birinci yılında depremlerden etkilenen çocuklarla ilgili bir rapor yayımladı.

Raporda, depremlerin ardından 660 bini çocuk 2,4 milyon kişinin evlerinden ayrılmak zorunda kaldığı ve bunlardan 205 bini çocuk 761 bin kişinin halen evleri olmadığına dikkat çekildi.

Kurumun 4 deprem kentinde yaptığı araştırmaya katılanların yüzde 51'i, deprem sonrasında çocuklarının psikoloji ve davranışlarının değiştiğini belirtti.

Yüzde 49 çocuklarında kaygı bozukluğu işaretlerinin görüldüğünü, yüzde 21 ise çocuklarının saldırgan davranışlar sergilediğini ifade etti.

Independent Türkçe



Türkiye, İsrail ve Suriye'de uzlaşı arayışı

Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)
Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)
TT

Türkiye, İsrail ve Suriye'de uzlaşı arayışı

Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)
Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)

İsmail Derviş

ABD Başkanı Donald Trump'ın Ankara ile Tel Aviv arasında Suriye ile ilgili yaşanan gerilime ilişkin açıklamaları, başta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu olmak üzere herkesi şaşırttı. Netanyahu’ya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yakın bir ilişkisi olduğunu söyleyen Trump, Netanyahu’nun makul olması gerektiğini belirterek, “Türkiye ile bir problemin varsa bunu çözebilirim” dedi.

Trump'ın bu ifadeleri, ABD için İsrail'in aşılamayacak bir kırmızı çizgi olması ve tüm dünyanın ABD tarafından İsrail’e Gazze Şeridi ve Lübnan'a karşı savaşında verilen sarsılmaz desteğe tanıklık etmesinden dolayı şaşırtıcıydı. Ancak mesele Türkiye ile olası bir çatışmaya ilişkin endişelere geldiğinde, Türkiye Washington'ın bölgedeki en önemli müttefiklerinden biri olduğundan olay başka bir boyut kazandı.

Türkiye ve İsrail arasındaki anlaşmazlıklara rağmen, Ankara ve Tel Aviv arasında diplomasi dilinin hâkim olduğu stratejik ve tarihi ilişki, gerginliğin azaltılmasına ve muhtemelen bir anlaşmaya varılmasına katkıda bulunabilir.

Çatışmaları önleyecek bir anlaşmaya varılması

Suriyeli bir kaynak Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada: “Şu an bir anlaşmadan söz ediliyor, ancak bu anlaşma bir ayrılma anlaşması değil, bir çatışmasızlık anlaşması. Çünkü aslında Türkiye ile İsrail arasında Suriye'de bir çatışma yok, başka bir deyişle anlaşma, Suriye hava sahasında bir İsrail uçağı varsa, gideceği yerin bildirilmesi için sınırların çizilmesini öngörüyor” ifadelerini kullandı.

sdfrgt
Ankara ve Tel Aviv arasında, iki taraf arasında olası çatışmaların önlenmesini ve Suriye'nin orta kesimlerinde Türkiye’nin askeri üsler kurmasını garanti altına alan bir anlaşma imzalanabilir (AFP)

Suriyeli kaynak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Genel olarak Suriye arenasında bir tür dengeye ihtiyaç var. Türkiye mevcut politikalarını sürdürerek İsrail'in Suriye topraklarını işgal etme girişimini engelleyebilir. Bunun için Şam ve Ankara hükümetleri arasında resmi bir anlaşma var. Bu da bunun her iki ülkenin de ortak çıkarına olduğu anlamına geliyor. İsrail ile Suriye'nin kuzeydoğusunda Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehdit eden silahlı gruplar arasında doğrudan bir temas olması halinde, Türkler de onların ulusal güvenliklerini etkileyecektir.”

Suriyelilerin Türkiye'ye güveni

Şarku'l Avsat'ın  Indepenedent Arabia'dan aktardığına göre Birleşmiş Milletler (BM) Koordinatörü Ammar Ebu Halava yaptığı özel açıklamada, “Bugün Suriyeliler olarak Türkiye'nin siyasi diplomasisine güvenmemize bir engel yok. Çünkü Türkiye Suriye halkının isteklerini boşa çıkarmadı. Türkiye ister yardım elini uzatarak ya da sınırlarının istikrarını koruyarak olsun Suriye halkına karşı herhangi bir olumsuz davranışta bulunmadı. Türkiye de istikrarlı bir ülkedir ve Suriye'nin egemenliğinden ödün vermediği sürece Suriyeliler olarak bizim için uygun olan her türlü anlaşmaya açığız” ifadelerini kullandı.

Gelecekte bir çatışma yok

Öte yandan Türkiye ile İsrail arasında Suriye'de gelecekte bir çatışma yaşanmayacağını vurgulayan gazeteci yazar ve siyaset uzmanı Firas Rıdvanoğlu şunları söyledi:

“Suriye'de Türkiye ile İsrail arasında gelecekte bir çatışma olmayacak. ABD’nin, bizzat Başkan Trump’ın İsrail'den Türkiye ile bir çözüm bulmasını istediğinde ortaya koyduğu tutumuna tanık olduk. Trump’ın bu açıklamaları, İsrail'in Suriye dosyasında Türkiye'ye karşı duruşunun ABD tarafından reddedildiğinin bir göstergesidir. Çünkü Suriye dosyasında yapılacak herhangi bir hata büyük bir savaşa yol açabilir. Suriye'deki durum, Lübnan'ın güneyinde duruma benzemez. Zira Hizbullah bölgesel olarak desteklenmiyor olabilir, ancak Şam bölgede önemli bir düğüm noktası olduğundan Suriye'deki durum farklı. Bu yüzden ABD, İsrail'in iddialarını reddetti.”

İstikrar arayışı

Rıdvanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye’nin Suriye’de kurmak istediği askeri üslere gelince, Türkiye bu üsleri nereye kuracağını İsrail'in isteklerine göre değil, kendine nasıl uygun geliyorsa ona göre seçecektir. Türkiye’nin bu üsleri Suriye'nin kuzeyi, güneyi, batısı ve doğusundaki tüm sınırlarını gözetlemek amacıyla Suriye'nin merkezinde kuracağı tahmin ediliyor. Öte yandan Suriye hükümeti İsrail ile bir çatışma istemiyor. Türkiye ile İsrail arasında da Suriye’de bir çatışma yaşanmasını istemiyor. Suriye açıkça istikrar istediği ve İsrail’in de bu istikrara hizmet etmek için ne yapması gerekiyorsa onu yapması gerektiği mesajını veriyor.

Güvenlik koordinasyonu

Türkiye ile İsrail arasında güvenlik alanında kesinlikle bir koordinasyon olduğuna ve bu koordinasyonun herkes için en iyisi olduğuna inanan Rıdvanoğlu, “İsrail'in Türk hükümeti aracılığıyla Suriye'ye mesajlar göndermesi mümkün olduğu gibi Suriye'nin de Türkler aracılığıyla İsrail'e mesajlar göndermesi mümkün. Ancak Türkiye’nin Suriye'deki askeri varlığına ilişkin karar, Ankara ve Şam arasında alınması gereken ortak bir karardır ve akıllıca alınmalıdır. Genel olarak uluslararası toplum, ABD ve Avrupa, Suriye'de istikrarın sağlanması yönünde bir eğilim gösteriyor” şeklinde konuştu.

Karşı karşıya gelme korkusu

Suriyeli akademisyen ve araştırmacı Abdurrahman en-Nayif, Independent Arabia’ya yaptığı özel açıklamada, Türkiye ve İsrail arasında Suriye'de yaşanan gerilimin her geçen gün arttığını ve Suriye'nin bir kez daha askeri çatışmaya sürüklenme korkusuyla uluslararası bir rekabet alanı haline geldiğini söyledi. Bu durumun İsrail'in güneydeki kara harekâtından Suriye'nin derinliklerindeki hava saldırılarına kadar uzanan ve Türkiye'nin Suriyelilerin acı çekmeye devam etmelerine neden olacağını ve ülkede istikrarın sağlanmasını engelleyeceğini düşündüğü provokatif hamlelerinden kaynaklandığını ifade eden Nayif, “Türkiye için Suriye'nin istikrara kavuşması kendi çıkarına, zira bu kendi sorunlarının bir kısmını çözecek. Ancak Ankara ile Tel Aviv arasında askeri bir çatışma yaşanmayacak. Çünkü Türkiye bölgesel bir güç ve NATO üyesi. İsrail ise provokasyon tutkusuyla mümkün olduğunca çok şey kazanmayı amaçlıyor” yorumunda bulundu.

dfrgt
Gözlemciler Türkiye'nin Suriye dosyasındaki en önemli aktörlerden biri olduğunda hemfikir (AFP)

İsrail'in düzenlediği saldırıların Türkiye'ye açık bir mesaj vermeyi amaçladığını düşünen Nayif’e göre bu saldırılar bölgesel barışı tehdit ediyor ve terörizmi körüklüyor. Ankara ise Suriye'nin istikrara kavuşmasını istiyor. Çünkü Suriye, özellikle Kürt meselesinde Türkiye'nin istikrarı için kilit bir faktör. Dolayısıyla Suriyeliler anlayış göstermeli, çünkü Suriye tükenmiş durumda.

Siyasette ticaret

Harmoon Araştırmalar Merkezi'nde araştırmacı olan Muhammed es-Sukkari, Beşşar Esed rejiminin düşmesi ve Şam’da yeni bir yönetimin kurulmasının Suriye dosyasındaki bölgesel aktörlerin değişmesine ve dönüşmesine katkıda bulunduğunu söyledi. Belki de en önemli değişikliklerden birinin Birinci Dünya Savaşı'ndan bu yana türünün ilk örneği olan İsrail ile Türkiye’nin coğrafi olarak yakınlaşması olduğunu vurgulayan Sukkari, “İsrail'in sadece çıkarları değil, Washington'daki siyasi itibarı da dahil olmak üzere çeşitli endişeleri var. Dosyayla ilgili güç dengelerini yeniden çizen bu itibar, siyaseti ticarete benzer bir durum olarak gören Trump'ın yaklaşımını etkileyebilir ve Suriye dosyasında İsrail ve Türkiye de dahil olmak üzere ittifaklarını geleneksel politikalardan uzaklaşarak bölgesel değişkenleri maksimize eden etkileşimli politikalara doğru yeniden formüle etmesine neden olabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Trump'ın son açıklamalarının İsrail'in artık Suriye'deki tek güç olmadığının ve Türkiye'nin Suriye içindeki ağırlığını arttırarak yeni angajman kuralları çizebileceğine dair işaretler taşıdığına dikkati çeken Sukkari, “Ancak bu kez durum sadece İsrail'in değil, Türkiye'nin de işine geliyor. Bu da iki tarafı çatışmak yerine koordinasyon kurmaya itiyor. Washington'ın Suriye'de İsrail ve Türkiye arasındaki angajman kuralları meselesini çözmek istediğine ve Trump'ın yeni politikasına (bölgede barış) hizmet etmediği için yeni bir savaşa sürüklenmek istemediğine inanıyorum. Tüm bu gerçekler, ABD'nin arabuluculuğuyla Suriye meselesinde ve İsrail ile Türkiye’nin yeni varlığının niteliği konusunda siyasi bir anlaşmaya varma olasılığının arttığını gösteriyor. Mümkün olan en yüksek kazanımları elde edebilecek gerilimin sürekli tırmandırılması bağlamı dışında arabuluculuk dosyası çözüme kavuşturulmadan kuralların belirlenmesi zor olabilir. Türkiye'nin şüphesiz Suriye'nin orta kesimlerinde askeri üsler kurmaktan ziyade Şam ile Türkiye'nin nüfuzunu arttıracak bir ortak savunma anlaşması imzalamayı istiyor” ifadelerini kullandı.

Diğer oyuncular

Öte yandan siyasi uzman Nureddin el-Baba, Suriye'de Türkiye ile İsrail arasında tansiyonun düşeceğini ve öngörülebilir bir gelecekte bir çatışmaya dönüşmeyeceğini düşünüyor. Türkiye’nin Suriye'de askeri üsler kurmasının Türkiye ile İsrail arasında değil, Suriye ile Türkiye arasında bir anlaşmanın yapılmasını gerektirdiğini ifade eden Baba, “Temelde iki taraf arasında bir anlaşma imzalanana kadar iki taraf arasında bir çatışma yok ve her iki taraf da gelecekte çatışma niyetinde değil” değerlendirmesinde bulundu.

Suriye ve İsrail arasında Türkiye'den daha fazla arabuluculuk yapabilecek taraflar olduğunu söyleyen Baba, bu tarafların kimler olduğunu söylemekten kaçındı.

Türk akademisyen ve siyasi uzman Tuşkan Tarık, Ankara ile Tel Aviv arasında olası çatışmaların önlenmesini ve Türkiye tarafından Suriye'nin orta kesimlerinde askeri üsler kurulmasını garanti altına alan bir anlaşma imzalanmasının mümkün olduğunu söyledi. Türkiye ve İsrail arasında Suriye konusunda koordinasyon olduğuna dikkat çeken Tarık, Türkiye'nin Suriye ve İsrail arasında arabulucu rolü oynayabileceğini belirtti.

Türkiye'nin Suriye dosyasındaki en önemli aktörlerden biri olduğu, Şam'ın Türkiye'nin ülkedeki rolünden memnuniyet duyduğu, Türkiye ile stratejik bir ittifak kurmak istediği konusunda hemfikir olan gözlemciler, Ankara ve Tel Aviv arasında doğrudan askeri bir çatışma olmayacağını ve silahların başaramadığını diplomatik yollarla başarabileceklerini vurguladılar.