"Güney Kafkasya'da oyun kurucu olmak isteyen Türkiye, Zengezur Koridoru'ndan asla vazgeçmeyecektir"

(AA)
(AA)
TT

"Güney Kafkasya'da oyun kurucu olmak isteyen Türkiye, Zengezur Koridoru'ndan asla vazgeçmeyecektir"

(AA)
(AA)

Mayis Alizade 

Azerbaycan'ın tek bağımsız medya ve analiz kurumu Turan Haber Ajansı imtiyaz sahibi ve yayın yönetmeni Mehman Aliyev, Türkiye-Rusya ilişkilerinin Güney Kafkasya'da nasıl lehine dönüştürülebileceğini Independent Türkçe'ye yorumladı.

"Putin'in gerçekleşmeyen Türkiye gezisine ilişkin spekülasyonlar büyük ilgi çekiyor"

Mehman Aliyev, "Özellikle Rusya medyasının bu gezinin gerçekleşmesini çok istemesine rağmen geçen sonbaharda olduğu gibi Vladimir Putin bir kez daha Ankara'ya gelemedi. Nedeninin 'beklenen seçimler' olarak açıklanmasına muhtemelen Kadir İnanır" dedi.

Mehman Aliyev'e göre, medya öncelikle Ukrayna tahılının dünya pazarlarına çıkarılması için Türkiye ve Rusya liderleri arasında verimli bir fikir alışverişinin olacağını iddia ederken, "tahıl koridoru" tartışma konusu olarak kalmayı sürdüreceğe benziyor.

Aliyev, "Birleşik Krallık istihbaratı Ukrayna tahılının dünya pazarlarına sevkinin sürdüğüne ilişkin bilgi paylaşırken ufak-tefek engellerle karşılaşıldığını iddia ediyor. Ukrayna'da ateşkesin sağlanmasına ilişkin potansiyelin çok az olduğunu görüyoruz. Çünkü ne Rusya ne Ukrayna ne de Batılı ülkeler ateşkes sağlanması için özel çaba sarf ediyor.
Öte yandan Batının uyguladığı çok ağır yaptırımlardan dolayı Türkiye, Rusya'nın önemli bir partneri haline geldi. Putin için Türkiye, Batı'nın ittiği yalnızlığın içinde belirli ölçüde nefes alabilmek için önemli bir komşu durumundadır. Bunun yanı sıra ihracat yapmak zorunda olan Türkiye'nin, Rusya pazarından ucuz petrol ve doğalgaz ithal etme olanaklarını Erdoğan hükümeti de değerlendirmeye çalışıyor" şeklinde konuştu.

"İki ülke arasında ekonomi alanındaki ilişkiler büyük ticaret hacmiyle gelişebilir"

Geçen kasım ayında ticari-ekonomik ilişkilerde iş birliğini geliştirmek için düzenlenen Türkiye-Rusya Hükümetler Arası Komisyonu'nun 18. toplantısında konuşan Türkiye'nin Ticaret Bakanı Ömer Bolat iki ülke arasındaki ticaretin hacminin 2023 sonunda 56 milyar dolara ulaşabileceğini ifade etmişti.

2022 yılının sonlarından itibaren Türkiye, Rusya'nın en önemli ticari partnerlerinden biri haline geldi ve son 1,5 yılda yüzde 85,8 artan ticaret hacmi 68 milyar doları buldu.

Mehman Aliyev

Mehman Aliyev, "Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Türkiye'ye gerçekleştirmek istediği geziyle ilgili uluslararası ilişkiler danışmanı Yuri Uşakov'un daha ocak ayı sonunda medyaya yansıttığı 'şubat ayı içinde gerçekleşmesini umuyoruz' şeklindeki açıklamanın Ankara'nın nabzını yoklama niteliğinde olduğu belliydi. Nitekim Ankara bu konuda resmi ağızlardan hiçbir açıklama yapmazken sadece Türkiye gazetesi gezinin 12 Şubat'ta gerçekleşeceğini yazmıştı. Yorumlar Putin'in gelişi üzerine kurulurken Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın iktidara çok yakın A Haber kanalında Türkiye-Rusya ilişkilerinin geleceğini birçok bakımdan bu geziye endekslemesi Moskova yorumcuları arasında büyük heyecan yaratmıştı" diye hatırlattı.

"Bununla yetinmeyen Rusya tarafı Başbakan Yardımcısı Aleksandr Novak'ın ağzından gezi sırasında iki lider arasında nükleer santralden uzaya, tapudan eğitime-spora kadar envai-çeşit konunun gündemde olacağını belirtmişti" diyen Aliyev, sözlerine şunları ekledi:

Ancak Vladimir Putin'in geçen sonbaharda olduğu gibi bu kez de Ankara'ya gelmemesi (veya gelememesi) bir dizi soru işaretinin ortaya çıkmasına neden oldu. Özellikle Kremlin'in sahibinin Ankara'ya gelmeme veya gelememe sebebinin 'önümüzdeki aylarda yapılacak seçimler' bahanesine indirgenmesi şu soruyu sorma hakkını doğuruyor: Rusya'da Cumhurbaşkanı seçimlerinin 17 Mart, Türkiye'de yerel seçimlerin 31 Mart'ta yapılacağı daha geçen aralık ayından belliyken iki ülkede de mart ayında seçimlerin yapılacağı Vladimir Putin'in gezisi ertelenirken mi hatırlandı? Buna da mı Kadir İnanır?

Mehman Aliyev, "Başbakan Yardımcısı Aleksandr Novak'ın önümüzdeki mayıs ayında Kafkasya Yatırım Fonu ve 26-28 Eylül tarihlerinde gerçekleşecek Rusya Enerji Haftası'na katılması için Türkiye hükümetine davetiyeler gönderdiğini hesaba kattığımızda Rusya'nın niyetlerinin ciddi olduğunu görmekteyiz" dedi.

"Türkiye ve Rusya, Güney Kafkasya'daki jeopolitik gerçeklikler ortamında barış oluşturmaya çalışıyor"

Türkiye ve Rusya'nın birkaç sene öncesine kadar savaş halinde olan Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesi yönünde çaba harcadığını ifade eden Mehman Aliyev, "Zengezur Koridoru'nun Türkiye için önemini göz önünde bulundurduğumuzda Ankara bölgede oynayabileceği barışçıl role daha sıkı biçimde sarılmak istiyor. Zira Zengezur Koridoru tarihten günümüze kadar Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti için Kafkasya'ya, oradan da Orta Asya'ya açılmanın en elverişli yolu sayılmaktadır. İşte bundan dolayı Güney Kafkasya'daki barış girişimlerinden Türkiye'nin geri adım atmasının düşünülmemesi gerekir" diye konuştu.

Mehman Aliyev, "Rusya Devlet Başkanı Putin'in Türkiye gezisinin gerek ikili ilişkilerde ve gerekse bölgesel dengelerin kurulmasında önemli role sahip olacağı beklenirken gezinin başka bir bahara kalmasının planları değiştirip değiştirmeyeceğini ilerleyen dönemde göreceğiz" ifadeleriyle sözlerini tamamladı.

Independent Türkçe



Türkiye, İsrail ve Suriye'de uzlaşı arayışı

Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)
Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)
TT

Türkiye, İsrail ve Suriye'de uzlaşı arayışı

Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)
Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)

İsmail Derviş

ABD Başkanı Donald Trump'ın Ankara ile Tel Aviv arasında Suriye ile ilgili yaşanan gerilime ilişkin açıklamaları, başta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu olmak üzere herkesi şaşırttı. Netanyahu’ya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yakın bir ilişkisi olduğunu söyleyen Trump, Netanyahu’nun makul olması gerektiğini belirterek, “Türkiye ile bir problemin varsa bunu çözebilirim” dedi.

Trump'ın bu ifadeleri, ABD için İsrail'in aşılamayacak bir kırmızı çizgi olması ve tüm dünyanın ABD tarafından İsrail’e Gazze Şeridi ve Lübnan'a karşı savaşında verilen sarsılmaz desteğe tanıklık etmesinden dolayı şaşırtıcıydı. Ancak mesele Türkiye ile olası bir çatışmaya ilişkin endişelere geldiğinde, Türkiye Washington'ın bölgedeki en önemli müttefiklerinden biri olduğundan olay başka bir boyut kazandı.

Türkiye ve İsrail arasındaki anlaşmazlıklara rağmen, Ankara ve Tel Aviv arasında diplomasi dilinin hâkim olduğu stratejik ve tarihi ilişki, gerginliğin azaltılmasına ve muhtemelen bir anlaşmaya varılmasına katkıda bulunabilir.

Çatışmaları önleyecek bir anlaşmaya varılması

Suriyeli bir kaynak Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada: “Şu an bir anlaşmadan söz ediliyor, ancak bu anlaşma bir ayrılma anlaşması değil, bir çatışmasızlık anlaşması. Çünkü aslında Türkiye ile İsrail arasında Suriye'de bir çatışma yok, başka bir deyişle anlaşma, Suriye hava sahasında bir İsrail uçağı varsa, gideceği yerin bildirilmesi için sınırların çizilmesini öngörüyor” ifadelerini kullandı.

sdfrgt
Ankara ve Tel Aviv arasında, iki taraf arasında olası çatışmaların önlenmesini ve Suriye'nin orta kesimlerinde Türkiye’nin askeri üsler kurmasını garanti altına alan bir anlaşma imzalanabilir (AFP)

Suriyeli kaynak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Genel olarak Suriye arenasında bir tür dengeye ihtiyaç var. Türkiye mevcut politikalarını sürdürerek İsrail'in Suriye topraklarını işgal etme girişimini engelleyebilir. Bunun için Şam ve Ankara hükümetleri arasında resmi bir anlaşma var. Bu da bunun her iki ülkenin de ortak çıkarına olduğu anlamına geliyor. İsrail ile Suriye'nin kuzeydoğusunda Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehdit eden silahlı gruplar arasında doğrudan bir temas olması halinde, Türkler de onların ulusal güvenliklerini etkileyecektir.”

Suriyelilerin Türkiye'ye güveni

Şarku'l Avsat'ın  Indepenedent Arabia'dan aktardığına göre Birleşmiş Milletler (BM) Koordinatörü Ammar Ebu Halava yaptığı özel açıklamada, “Bugün Suriyeliler olarak Türkiye'nin siyasi diplomasisine güvenmemize bir engel yok. Çünkü Türkiye Suriye halkının isteklerini boşa çıkarmadı. Türkiye ister yardım elini uzatarak ya da sınırlarının istikrarını koruyarak olsun Suriye halkına karşı herhangi bir olumsuz davranışta bulunmadı. Türkiye de istikrarlı bir ülkedir ve Suriye'nin egemenliğinden ödün vermediği sürece Suriyeliler olarak bizim için uygun olan her türlü anlaşmaya açığız” ifadelerini kullandı.

Gelecekte bir çatışma yok

Öte yandan Türkiye ile İsrail arasında Suriye'de gelecekte bir çatışma yaşanmayacağını vurgulayan gazeteci yazar ve siyaset uzmanı Firas Rıdvanoğlu şunları söyledi:

“Suriye'de Türkiye ile İsrail arasında gelecekte bir çatışma olmayacak. ABD’nin, bizzat Başkan Trump’ın İsrail'den Türkiye ile bir çözüm bulmasını istediğinde ortaya koyduğu tutumuna tanık olduk. Trump’ın bu açıklamaları, İsrail'in Suriye dosyasında Türkiye'ye karşı duruşunun ABD tarafından reddedildiğinin bir göstergesidir. Çünkü Suriye dosyasında yapılacak herhangi bir hata büyük bir savaşa yol açabilir. Suriye'deki durum, Lübnan'ın güneyinde duruma benzemez. Zira Hizbullah bölgesel olarak desteklenmiyor olabilir, ancak Şam bölgede önemli bir düğüm noktası olduğundan Suriye'deki durum farklı. Bu yüzden ABD, İsrail'in iddialarını reddetti.”

İstikrar arayışı

Rıdvanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye’nin Suriye’de kurmak istediği askeri üslere gelince, Türkiye bu üsleri nereye kuracağını İsrail'in isteklerine göre değil, kendine nasıl uygun geliyorsa ona göre seçecektir. Türkiye’nin bu üsleri Suriye'nin kuzeyi, güneyi, batısı ve doğusundaki tüm sınırlarını gözetlemek amacıyla Suriye'nin merkezinde kuracağı tahmin ediliyor. Öte yandan Suriye hükümeti İsrail ile bir çatışma istemiyor. Türkiye ile İsrail arasında da Suriye’de bir çatışma yaşanmasını istemiyor. Suriye açıkça istikrar istediği ve İsrail’in de bu istikrara hizmet etmek için ne yapması gerekiyorsa onu yapması gerektiği mesajını veriyor.

Güvenlik koordinasyonu

Türkiye ile İsrail arasında güvenlik alanında kesinlikle bir koordinasyon olduğuna ve bu koordinasyonun herkes için en iyisi olduğuna inanan Rıdvanoğlu, “İsrail'in Türk hükümeti aracılığıyla Suriye'ye mesajlar göndermesi mümkün olduğu gibi Suriye'nin de Türkler aracılığıyla İsrail'e mesajlar göndermesi mümkün. Ancak Türkiye’nin Suriye'deki askeri varlığına ilişkin karar, Ankara ve Şam arasında alınması gereken ortak bir karardır ve akıllıca alınmalıdır. Genel olarak uluslararası toplum, ABD ve Avrupa, Suriye'de istikrarın sağlanması yönünde bir eğilim gösteriyor” şeklinde konuştu.

Karşı karşıya gelme korkusu

Suriyeli akademisyen ve araştırmacı Abdurrahman en-Nayif, Independent Arabia’ya yaptığı özel açıklamada, Türkiye ve İsrail arasında Suriye'de yaşanan gerilimin her geçen gün arttığını ve Suriye'nin bir kez daha askeri çatışmaya sürüklenme korkusuyla uluslararası bir rekabet alanı haline geldiğini söyledi. Bu durumun İsrail'in güneydeki kara harekâtından Suriye'nin derinliklerindeki hava saldırılarına kadar uzanan ve Türkiye'nin Suriyelilerin acı çekmeye devam etmelerine neden olacağını ve ülkede istikrarın sağlanmasını engelleyeceğini düşündüğü provokatif hamlelerinden kaynaklandığını ifade eden Nayif, “Türkiye için Suriye'nin istikrara kavuşması kendi çıkarına, zira bu kendi sorunlarının bir kısmını çözecek. Ancak Ankara ile Tel Aviv arasında askeri bir çatışma yaşanmayacak. Çünkü Türkiye bölgesel bir güç ve NATO üyesi. İsrail ise provokasyon tutkusuyla mümkün olduğunca çok şey kazanmayı amaçlıyor” yorumunda bulundu.

dfrgt
Gözlemciler Türkiye'nin Suriye dosyasındaki en önemli aktörlerden biri olduğunda hemfikir (AFP)

İsrail'in düzenlediği saldırıların Türkiye'ye açık bir mesaj vermeyi amaçladığını düşünen Nayif’e göre bu saldırılar bölgesel barışı tehdit ediyor ve terörizmi körüklüyor. Ankara ise Suriye'nin istikrara kavuşmasını istiyor. Çünkü Suriye, özellikle Kürt meselesinde Türkiye'nin istikrarı için kilit bir faktör. Dolayısıyla Suriyeliler anlayış göstermeli, çünkü Suriye tükenmiş durumda.

Siyasette ticaret

Harmoon Araştırmalar Merkezi'nde araştırmacı olan Muhammed es-Sukkari, Beşşar Esed rejiminin düşmesi ve Şam’da yeni bir yönetimin kurulmasının Suriye dosyasındaki bölgesel aktörlerin değişmesine ve dönüşmesine katkıda bulunduğunu söyledi. Belki de en önemli değişikliklerden birinin Birinci Dünya Savaşı'ndan bu yana türünün ilk örneği olan İsrail ile Türkiye’nin coğrafi olarak yakınlaşması olduğunu vurgulayan Sukkari, “İsrail'in sadece çıkarları değil, Washington'daki siyasi itibarı da dahil olmak üzere çeşitli endişeleri var. Dosyayla ilgili güç dengelerini yeniden çizen bu itibar, siyaseti ticarete benzer bir durum olarak gören Trump'ın yaklaşımını etkileyebilir ve Suriye dosyasında İsrail ve Türkiye de dahil olmak üzere ittifaklarını geleneksel politikalardan uzaklaşarak bölgesel değişkenleri maksimize eden etkileşimli politikalara doğru yeniden formüle etmesine neden olabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Trump'ın son açıklamalarının İsrail'in artık Suriye'deki tek güç olmadığının ve Türkiye'nin Suriye içindeki ağırlığını arttırarak yeni angajman kuralları çizebileceğine dair işaretler taşıdığına dikkati çeken Sukkari, “Ancak bu kez durum sadece İsrail'in değil, Türkiye'nin de işine geliyor. Bu da iki tarafı çatışmak yerine koordinasyon kurmaya itiyor. Washington'ın Suriye'de İsrail ve Türkiye arasındaki angajman kuralları meselesini çözmek istediğine ve Trump'ın yeni politikasına (bölgede barış) hizmet etmediği için yeni bir savaşa sürüklenmek istemediğine inanıyorum. Tüm bu gerçekler, ABD'nin arabuluculuğuyla Suriye meselesinde ve İsrail ile Türkiye’nin yeni varlığının niteliği konusunda siyasi bir anlaşmaya varma olasılığının arttığını gösteriyor. Mümkün olan en yüksek kazanımları elde edebilecek gerilimin sürekli tırmandırılması bağlamı dışında arabuluculuk dosyası çözüme kavuşturulmadan kuralların belirlenmesi zor olabilir. Türkiye'nin şüphesiz Suriye'nin orta kesimlerinde askeri üsler kurmaktan ziyade Şam ile Türkiye'nin nüfuzunu arttıracak bir ortak savunma anlaşması imzalamayı istiyor” ifadelerini kullandı.

Diğer oyuncular

Öte yandan siyasi uzman Nureddin el-Baba, Suriye'de Türkiye ile İsrail arasında tansiyonun düşeceğini ve öngörülebilir bir gelecekte bir çatışmaya dönüşmeyeceğini düşünüyor. Türkiye’nin Suriye'de askeri üsler kurmasının Türkiye ile İsrail arasında değil, Suriye ile Türkiye arasında bir anlaşmanın yapılmasını gerektirdiğini ifade eden Baba, “Temelde iki taraf arasında bir anlaşma imzalanana kadar iki taraf arasında bir çatışma yok ve her iki taraf da gelecekte çatışma niyetinde değil” değerlendirmesinde bulundu.

Suriye ve İsrail arasında Türkiye'den daha fazla arabuluculuk yapabilecek taraflar olduğunu söyleyen Baba, bu tarafların kimler olduğunu söylemekten kaçındı.

Türk akademisyen ve siyasi uzman Tuşkan Tarık, Ankara ile Tel Aviv arasında olası çatışmaların önlenmesini ve Türkiye tarafından Suriye'nin orta kesimlerinde askeri üsler kurulmasını garanti altına alan bir anlaşma imzalanmasının mümkün olduğunu söyledi. Türkiye ve İsrail arasında Suriye konusunda koordinasyon olduğuna dikkat çeken Tarık, Türkiye'nin Suriye ve İsrail arasında arabulucu rolü oynayabileceğini belirtti.

Türkiye'nin Suriye dosyasındaki en önemli aktörlerden biri olduğu, Şam'ın Türkiye'nin ülkedeki rolünden memnuniyet duyduğu, Türkiye ile stratejik bir ittifak kurmak istediği konusunda hemfikir olan gözlemciler, Ankara ve Tel Aviv arasında doğrudan askeri bir çatışma olmayacağını ve silahların başaramadığını diplomatik yollarla başarabileceklerini vurguladılar.