Mısır-Türkiye ilişkileri nereye gidiyor?

Ankara belirli dosyaları müzakere edip her iki tarafın kazanç ve kayıplarını hesaplıyor.

Mısır ile Türkiye arasındaki bölgesel meseleler karmaşık ve belirli bir dosyayla sınırlı değil. (AFP)
Mısır ile Türkiye arasındaki bölgesel meseleler karmaşık ve belirli bir dosyayla sınırlı değil. (AFP)
TT

Mısır-Türkiye ilişkileri nereye gidiyor?

Mısır ile Türkiye arasındaki bölgesel meseleler karmaşık ve belirli bir dosyayla sınırlı değil. (AFP)
Mısır ile Türkiye arasındaki bölgesel meseleler karmaşık ve belirli bir dosyayla sınırlı değil. (AFP)

Mısır-Türkiye ilişkileri çerçevesinde yaşananlara ilişkin Türk yetkililerin açıklamaları ile Dışişleri ve Devlet Bakanları’nın medyaya demeçleri arasında, iki taraf arasında bir dizi endişe ve önceliklere ilişkin devam eden ayrıntılarla ilgili sorular ortaya çıkıyor. Çıkar çatışmaları ve çelişkili politikalar, Mısır karşıtı platformları durdurmakla ya da sadece Müslüman Kardeşler dosyasıyla uğraşmakla sınırlı kalmayacak gerçek krizin unsurlarını daha gerçekçi ayrıntılara indirgiyor.

Reformist bir konum

Soru şu: Türkiye şu anda Mısır'dan ne istiyor? Türkiye'nin Mısır'a yönelik politikasını değiştirmeye yönelik adımlardan sonra Müslüman Kardeşler meselesinin ve Ankara'daki medya kuruluşlarının doğrudan ele alınması ve tahriklerin sona ermesi karşılığında Kahire ne ödemeli?

Medyadan uzakta gerçekleşen müzakere ve diyalogları duyurmaya başlayan Türkiye oldu. Yetkililerin iletişimin ve hatta ilişkilerin yeniden başlamasına ilişkin ardı ardına yaptığı açıklamalar, Kahire'nin birkaç hafta süren sessizliğin ardından müdahale etmesine ve söz konusu iletişimin varlığını duyurmasına neden oldu. Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri sahneye çıktı ve ilişkiler düzeyinde ‘sözlerle değil eylemlerle’ ilkesini ve bu bağlamda meydana gelen önemli gelişmeleri onayladı.

Türkiye'nin önceliği ağırlıklı olarak Doğu Akdeniz Gaz Forumu’na katılmak. Zira Kahire'nin faaliyetlerini başlatmayı başardığı kendi bölgesel örgütü, bölge ülkeleri arasındaki ilişkileri belirli temeller ve yaklaşımlar üzerinden sınırlamak için yola çıktı. Türkiye'nin bir talepte bulunması veya müzakerelerde ağacın tepesine çıkıp istişarelerin başka bir aşamasına geçmesi durumunda bu vaziyet değişebilir. Kuşkusuz bu, Mısır tarafı için birden fazla yolda ve güvenlik, siyaset ve istihbarat arasında birden fazla müzakere yöntemi yoluyla büyük beceriler gerektirecektir.

Libya dosyası ve Kıbrıs krizi

Ankara yönetimi, Doğu Aldeniz dışında da bir dizi talepte bulunuyor. Libya dosyası, Kahire yönetiminin, Sirte-Cufra hattının belirlenmesi yoluyla Türk hareketini yönlendirmedeki başarısı ışığında Türkiye için öncelik teşkil edecek ilk ve en önemli dosya olabilir. Libya'daki mevcut siyasi dönüşüm göz önüne alındığında güvenlik ve siyasi düzenlemeler konusunda bir anlaşmaya varılabilir mi? Önceki Libya hükümeti ile kademeli seçenekler ve deniz sınırlarının belirlenmesi hususunda ne yapılacak? Bu durum, Libya ve çevresindeki müdahale sorunlarının gündeme getirilmesini gerektirecektir. Türkiye, Cezayir ve Tunus taraflarıyla iyi ilişkiler kurmayı başararak sahilin ve çölün bir arada bulunduğu güney bölgelerine yöneldi. Dolayısıyla Türkiye'nin bölgedeki ana çıkarlarının, özellikle de geri çekilmeyeceği ana etki alanlarının olduğu yerlerde, neler olup bittiğine dair periyodik ve ardışık Mısır değerlendirmeleri gerekiyor.

Türkiye Güney Kıbrıs'ı ve Girit Yarımadası'nı tanımıyor. Türkiye'nin Yunanistan ile uzun süreli anlaşmazlıkları var. Türkiye, Mısır'ın Yunanistan ve Kıbrıs'la, yani yakın ve güçlü ilişkileri, güvenlik anlaşmaları ve deniz eğitimleri olan ülkelerle ilişkilerini nasıl kabul edecek? Mısır'ın başta Yunanistan ve Kıbrıs olmak üzere ana, önemli ve doğrudan ilişkileriyle ilgili herhangi bir talebe yanıt vermesi zor görünüyor. Ankara'nın Ortadoğu'daki bölgesel ilişkileri de istikrarsızlıkla karakterize ediliyor. Bu konuya örnek olarak Türkiye-İsrail ilişkileri verilebilir. Ayrıca, Kıbrıs, Yunanistan, İsrail, İtalya ve hatta Bulgaristan tarafından paylaşılması önerilen gaz boru hatları konusunda, bölge ülkelerinin egemen çıkarlarının geleceğini şekillendiren iddialı projeler yapıldı. Tüm bu projelerde şimdiye kadar Türkiye dışlandı.

Meşru sorular

Cevap aranan sorular var: Uzlaşma sağlandıktan ve iletişim resmi olarak yeniden başlatıldıktan sonra, Kahire ilişkileri çerçevesinde çıkarlarını yeniden konumlandırabilir ve Türkiye'nin rolünü kabul edebilir mi? Kıbrıs'ın, Yunanistan'ın ve hatta İsrail'in rolü ne olacak? Mısır'ı bölgede enerji merkezi haline getirecek yeni gaz sistemine Türkiye'nin girmesi kabul edilecek mi? Mısır-İsrail deniz sınırının çizilmesi, Filistin sınırının Türkiye ile çizilmesi ve Mısır ile Gazze Şeridi arasındaki sınırın çizilmesi de dahil olmak üzere bölgede atılacak sonraki adımlar ne olacak? Mısır'la uzlaşma veya anlaşma tamamlandıktan sonra Türkiye'nin rolü ve tutumu ne olacak?

Mısır ile Türkiye arasındaki bölgesel meseleler karmaşık görünüyor ve belirli bir dosyayla sınırlı kalmıyor. Hatta aralarında hesaplanmış herhangi bir yakınlaşmanın, Türk askeri ve stratejik harekâtının sınırları üzerinde geniş, etkili ve doğrudan etkileri olacaktır. Mısır ordusu, Doğu Akdeniz bölgesindeki tatbikatlarıyla Türkiye açıklarında Karadeniz'e ulaştı. Soru şu: Olan bitene uluslararası tarafların vereceği tepkiyi hayal etmek mümkün mü? Rusya, Doğu Akdeniz'deki gelişmeleri yakından takip ediyor. Daha önce Mısır'la da tatbikatlar yapmıştı ve Kahire'nin mesajları açıktı. Siyasi ve stratejik hesaplar bağlamında Mısır-Türkiye hareketi, iki tarafın temel hesapları ve aradığı çıkarlar çerçevesinde Kahire'nin Ankara'ya neler sunabileceğini yeniden düzenleyecektir.

Türkiye'nin tutumunun değişmesi ve Mısır'a yönelmesi (İster Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından, ister bölgedeki belli başlı ülkelerle yaşanan sorunların artması sonucunda Türkiye'nin kazanımlarının çoğunu kaybettiğine, olup biteni gözden geçirme zamanının geldiğine inanan muhalefet figürleri tarafından) Türkiye'nin kendi içindeki yaklaşımıyla bağlantılıdır. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin lider ve düşünürlerinin öne sürdüğü ideolojik baskıların yanı sıra, İsrail'le, İran'la ve bugün de Mısır'la yaşananlar Türkiye'nin maruz kaldığı baskıların göstergesidir. Bu, bölgede yeni değerlendirmeler ve anlaşmalar yapılması, var olana bağlı kalınmaması ve Ahmet Davutoğlu döneminde olduğu gibi Türk siyasetindeki sorunların sıfırlanması gerekliliğiyle bağlantılıdır.

Türkiye, Körfez Arap ülkeleri ve Mısır'a kapsamlı bir Arap-Türk uzlaşması önermedi, bunun yerine daha fazla diyalog çağrısında bulundu. Her ne kadar konu Türkiye'nin bölgedeki politikasının tamamının en yüksek çıkarlarını ilgilendirecek olsa da her dosya ayrı ayrı ele alınacak. Arap dünyasında dikkat edilmesi gereken de budur, yani herhangi bir paket ya da yaklaşım (kapsamlı bir anlaşma) olmayacak. Türk tarafı kusurlu ödünleşimleri, özel talepleri ve paylaşılan maliyetleri tercih ediyor. Bu, Ankara'nın kapsamlı sistemi çerçevesinde krizin unsurlarını ortadan kaldırmaya çalışırken, en sıcak konulardaki görüşleri birbirine yakınlaştırmaya çalışacağı anlamına geliyor. Bazı dosyaların Kahire ile Ankara arasında daha fazla güven artırıcı önlemler gerektireceği dikkate alındığında, bu biraz zaman ve müzakere gerektirecektir.

Türkiye Müslüman Kardeşler üyelerini sınır dışı edecek mi?

Türkiye'nin Mısır'a teklifte bulunma veya anlaşma konusunda acelesi yok gibi görünüyor. Uyumlu ittifaklar kurma eğiliminde olan Türkiye, Kahire ile uzlaşmanın yanı sıra Müslüman Kardeşler dosyası da dahil olmak üzere önemli dosyaları elinde tutarken, ilişkilerinde katı olmayacak. Yani grubun üyeleri sınır dışı edilmeyecek, Mısır'da aranan ve bir kısmı daha önceki kararlara tabi olan üyeler teslim edilmeyecek. Ancak medyadaki varlıkları azaltılmaya çalışılabilir. En önemli husus da uluslararası kamuoyunun Mısır'a ve Türkiye'nin uğraştığı diğer konulara yönelik eğilimlerini etkileyen araştırma merkezlerinin, uluslararası düşünce kuruluşlarının ve kışkırtıcı elektronik yayın sitelerinin artık durması gerektiğidir.

Buna karşılık Mısır'ın tutumu birçok önemli gelişmeyle karşı karşıya görünüyor ve Kahire bu konuyu güvenlik ve istihbarat boyutu çerçevesinde ele almak istiyor. Ancak asıl sorun diplomatik boyutta, topu Türkiye’nin sahasına taşıma isteğinde kalıyor. Gerçek önlemlerin alınmasına yönelmek, yeni ilişkiler kurmak en önemli husus.

Türk tarafının iki yoldan birini izleyeceği açık: İlki, Mısır'ın talebini yerine getirmek için doğrudan hamle yapmak ve kanalları kapatarak karşılık vermek. Kanallar son günlerde Mısır'ın günlük meselelerini ele almamaya başladı bile. İkincisi ise elbette önemli bir konu olan medya boyutuna odaklanmak ve ikili ilişkilerden bölgesel düzeyden daha genel bir düzeye geçiş. İster Libya'da, ister Doğu Akdeniz'de, Mısır ve Türkiye'yi kapsayan daha gerçekçi yerleşimler çerçevesinde en günceli ve en önemlisi budur.

İlişkileri nasıl bir senaryo bekliyor?

Kahire'nin siyasi ve stratejik değerlendirmelerde eksik olmayan kendi hesaplamaları var. Bu hesaplamalar, Yunanistan ve Kıbrıs gibi ülkelerle yeni çerçevede ilgilenmeyi ve ikili ve çok taraflı ilişkileri bekleyen her türlü senaryoyu da içeriyor. Türkiye'nin ise geniş seçenekleri ve tanınmış askeri araçları var. Bu da Kahire'nin öngördüğü gibi Mısır hareketini Ortadoğu'daki geniş nüfuz çevrelerinde genişletecek. Kahire buna iyi hazırlanıyor. Bu, Mısır'ın doğrudan çıkar çevrelerinin ve başa çıkma yeteneğinin yeniden tanımlanmasını gerektirecektir. Kahire ile Ankara arasında tam bir uzlaşma sağlanırsa bu, Müslüman Kardeşler, onun üyeleriyle ve kışkırtıcı liderleriyle ilgilenilmesi ve medya kanallarının kapatılmasıyla temsil edilen belirli bir meseleyle sınırlı kalmayacaktır. Bu dosyanın diğer dosyalara açılan kapı olabileceği yönünde Türk algısı var. Her halükârda, belirli bir dosyadaki gerçek atılım, diğer daha önemli dosyalarda ne yapılacağına dair daha fazla müzakerenin kapısını açacaktır.

Sonuç olarak, ilişkilerdeki tüm çatışmaları kapsayan ve belirli bir konu üzerinde durmayan bir Mısır-Türkiye anlaşmasına varılırsa, Türkler elbette kendi bildiği şekilde hamle yapacak, gerçek yaklaşımlar ve iyi anlaşmalar ortaya çıkacaktır. Arap-Türk ilişkilerinin gerçekliği bağlamında pek çok gerçek değişecek ve Kahire birçok hareketin odağı haline gelecektir. Bu da Türkiye-Mısır ilişkilerinin yeniden başlamasının dikkate alınmasını gerektiriyor.

Bu, Ortadoğu'daki gerçek Türk varlığının yolunda önemli bir değişim ve dönüm noktası olabilir Türkiye'nin İsrail'le gerçekçi ilişkilerinin yanı sıra, tüm Doğu Akdeniz ülkeleriyle iyi ilişkileri olan Mısır vasıtasıyla, yeni bir strateji ve belirli mekanizmalar aracılığıyla Ortadoğu'daki rolünü yeniden sahaya taşıma çabalarını destekler.

Kahire ve Ankara'nın tam diplomatik ilişkileri sürdürme konusunda anlaşmaya varması durumunda Ortadoğu'nun mevcut siyasi denklemleri ve hatta krizleri değişecektir. Bekleyip görelim.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.



Türkiye, Abdi'nin ‘doğrudan temas’ açıklamaları ve ABD raporlarının ardından yetkililerinin SDG lideriyle görüşme planı olduğu iddialarını yalanladı

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi (Reuters)
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi (Reuters)
TT

Türkiye, Abdi'nin ‘doğrudan temas’ açıklamaları ve ABD raporlarının ardından yetkililerinin SDG lideriyle görüşme planı olduğu iddialarını yalanladı

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi (Reuters)
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi (Reuters)

Türkiye, Ankara ile doğrudan iletişim kanallarının varlığından söz eden Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi ile Türk yetkililer arasında herhangi bir görüşme planı ya da hazırlığı olduğunu reddetti.

Dışişleri Bakanlığı kaynakları, Türkiye'nin Abdi ile görüşmeye hazır olduğuna dair haberlerin doğru olmadığını bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın Anadolu Ajansı'ndan (AA) aktardığına göre kaynaklar, ABD merkezli haber sitesi Al-Monitor'un bu konu hakkındaki bir haberinde yer alan iddiaların ‘gerçek dışı’ olduğunu belirtti.

Türk gazeteci Amberin Zaman'ın Al-Monitor'da yer alan haberinde, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ya da Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın'ın Abdi ile görüşeceği iddia edildi.

fghy
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera perşembe günü ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack'ı Şam'da kabul etti. (DPA)

İsmi açıklanmayan kaynaklara göre, ABD Başkanı Donald Trump'ın Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Thomas Barrack, perşembe günü Şam'da bulunduğu sırada Abdi ile bir telefon görüşmesi yaptı ve 13 yılı aşkın bir süredir kapalı olan ABD Büyükelçiliği konutuna Amerikan bayrağını çekti. Abdi'ye DEAŞ’a karşı mücadelede ABD'nin desteğini sürdüreceği güvencesini veren Barrack, SDG ile Türkiye arasında ABD'nin arabuluculuğunda yürütülen gerilimi azaltma görüşmelerini sürdürmesi için onu teşvik etti.

Barrack aynı zamanda SDG ile Suriye hükümeti arasında imzalanan anlaşmanın uygulanması gerektiğini vurguladı.

Kaynaklar, Abdi'nin telefon görüşmesi sırasında üst düzey Türk yetkililerle Şam'da bir araya gelme teklifi aldığını, görüşmenin SDG'den bir heyetin cuma günü Şam'da Suriye hükümetiyle yapacağı görüşmelerin sonuçlarına göre belirleneceğini, ancak Suriye hükümetinin yeni bir tarih belirlemeden görüşmenin ertelendiğini duyurduğunu bildirdi.

Türk Dışişleri Bakanlığı kaynakları Al-Monitor'un haberinde Türkiye ve yetkilileriyle ilgili iddiaların asılsız olduğunu söyledi.

Türkiye'nin pozisyonu teyit edildi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan perşembe günü yaptığı açıklamada, SDG'yi, Suriye ordusuna entegre edilmesi için yeni Suriye hükümetiyle varılan anlaşmaya rağmen ‘oyalama taktikleri’ kullanmakla suçladı.

Erdoğan, Türkiye'nin Suriye'nin birlik ve toprak bütünlüğünün korunması yönündeki tutumunu yineleyerek, SDG ile Şam arasında varılan anlaşmanın mutabık kalınan ve planlanan zaman dilimi içerisinde uygulanması gerektiğini vurguladı.

Türkiye, SDG'yi PKK’nın Suriye'deki uzantısı olan bir ‘terör örgütü’ olarak görüyor ve ABD desteğinin sona erdirilmesini, feshedilmesini, Suriye ordusuna entegre edilmesini ve yabancı savaşçılarının Suriye'den çıkarılmasını talep ediyor.

fgthy
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, SDG'yi Şam ile varılan anlaşmanın uygulanmasını geciktirmekle suçladı. (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile Abdi arasında geçtiğimiz mart ayında Şam'da imzalanan SDG'nin kendini feshetmesi, Suriye ordusuna entegre olması ve Suriye'nin kuzeydoğusunda kontrol ettiği bölgeleri Suriye yönetimine devretmesine ilişkin anlaşmanın üzerinden üç aydan fazla bir süre geçmesine rağmen, SDG'nin anlaşmayı uygulamak için adım atmadığı ve halen Suriye'nin kuzeydoğusunda özerklikten bahsettiği görülüyor.

Cuma günü bir televizyon röportajında Abdi, Şam hükümetiyle varılan anlaşmanın uygulanması için SDG'nin Suriye ordusuna entegre edilmesi sürecinin yıllar alabileceğini ve ‘anlaşmanın siyasi adem-i merkeziyetçiliği ve kuzey ve doğu Suriye'deki bileşenlerin haklarını tanıyan kapsamlı bir siyasi çerçeve içinde olması gerektiğini’ söyledi.

gthyuj7ı
SDG lideri Mazlum Abdi, SDG'nin Suriye ordusuna entegre edilmesi için mart ayında Şam'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile bir anlaşma imzaladı. (AP)

Abdi, Şam ile ‘siyasi adem-i merkeziyetçilik’ çerçevesinde diyaloğa açık olduğunu ifade ederek, Kürt meselesinin özüne hitap etmeyen hızlı ya da resmi çözümleri reddetti. Abdi, “Güçlerimizin üzerinde mutabık kalınmış bir ulusal yapı içerisinde organize bir güç olarak varlığını sürdürmesini garanti altına alacak bir formül arıyoruz” ifadesini kullandı.

“Türkiye ile iyi bir ilişki kurmaya açığız. Türkiye ile doğrudan ve aracılar vasıtasıyla iletişim kanallarımız var ve bu ilişkinin gelişeceğini umuyoruz” diyen Abdi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmeye bir itirazı olmadığını ifade etti.

SDG'nin İsrail ile ilişkileri konusunda ise Abdi, “Bazıları bizi İsrail ile ilişkimiz olmakla suçluyor ama biz bunu reddediyoruz” dedi.