Araştırma: Elektrikli araçlara geçiş Küresel Güney ülkelerine yıllık 100 milyar dolar tasarruf sağlayabilir

Afrika, Asya ve Güney Amerika'daki gelişmekte olan ülkeleri kapsayan Küresel Güney'in, kullanılmış içten yanmalı motorlu araç "çöplüğüne" dönüşme riskiyle karşı karşıya olduğu belirtildi

(AA)
(AA)
TT

Araştırma: Elektrikli araçlara geçiş Küresel Güney ülkelerine yıllık 100 milyar dolar tasarruf sağlayabilir

(AA)
(AA)

Londra merkezli finansal düşünce kuruluşu Carbon Tracker tarafından yapılan "Değişime Yön Vermek" başlıklı araştırmaya göre, Küresel Güney hükümetleri elektrikli araç devriminin faydalarından yararlanmaya yönelik politikalar benimsemediği taktirde, fosil yakıt ithalatına bağımlı kalmaya devam edecek.

Sadece Afrika'daki ülkeler, kıtanın gayrisafi yurt içi hasılasının yüzde 2,5'ine denk gelen yıllık 80 milyar dolarlık akaryakıt ithal ediyor.

Fosil yakıt ithalat bağımlılığının sürmesiyle Küresel Güney ülkelerinin kullanılmış içten yanmalı motorlu araç "çöplüğüne" dönüşme riski bulunurken, ülkeler elektrikli araçlara geçişi destekleyen politikalarla bu bağımlılığı kırabilir.

Bu geçiş Asya, Afrika ve Güney Amerika'daki ülkelere yılda 100 milyar doların üzerinde yakıt ithalatı tasarrufu sağlarken, ticaret açıklarını azaltma, açık deniz rafinajına bağımlılıklarını sona erdirme ve geleceğin endüstrilerinde yeni iş imkanları yaratma fırsatları da oluşturabilir.

Carbon Tracker Kıdemli Otomotiv Analisti ve raporun yazarı Ben Scott, Küresel Güney'in içten yanmalı motorlu araçlara ve fosil yakıtlara olan bağımlılığı nedeniyle ekonomik olarak geride kaldığını belirterek, "Bu ülkeler, elektrikli araçlara geçişi teşvik ederek kendi ekonomilerini güçlendirebilir ve daha hızlı elektrifikasyon, akıllı şebeke ve yenilenebilir enerji üretiminin ve kullanımının artmasını sağlayan olumlu bir döngüyü başlatabilirler. Tüm bu değişiklikler yabancı ülkelere olan bağımlılığı azaltacaktır." ifadelerini kullandı.

Küresel Kuzey'in ise içten yanmalı motorlu araç satışlarını aşamalı olarak durdurduğunu kaydeden Scott, "Bazı otomobil üreticileri bu eski modelleri satmak için Küresel Güney'e yönelebilir ve bölgeyi fosil yakıt bağımlılığına kilitleyebilir. Şimdi Afrika, Asya ve Güney Amerika'daki ülkelerin statükoyu korumak isteyen şirketlere can simidi atma zamanı değil." uyarısında bulundu.



İş stresi alkol tüketimini artırıyor: Çalışanların yüzde 64'ü etkileniyor

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

İş stresi alkol tüketimini artırıyor: Çalışanların yüzde 64'ü etkileniyor

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Yeni bir araştırmaya göre çalışanların neredeyse üçte ikisi iş kaynaklı stres veya baskılar nedeniyle daha fazla alkol tüketiyor.

Alcohol Change UK'in 2 bin çalışanla yaptığı ankete göre, Birleşik Krallık'ta çalışanların yüzde 64'ü işle ilgili nedenlerden dolayı alkol kullandığını bildirdi. Son 12 ayda artan tüketimin arkasında iş stresi, baskı ve kaygı var.

Her 10 kişiden 4'ü işle ilgili kaygılar nedeniyle alkol tüketimini artırdığını söylerken, katılımcıların yüzde 38'i iş stresiyle başa çıkmak için daha fazla içtiğini belirtti.

Üçte birinden fazlası işyerindeki baskı veya son teslim tarihleri nedeniyle daha fazla içki içerken, yüzde 29'u iş güvensizliği nedeniyle alkol tüketiminin arttığını söyledi.

Alcohol Change UK araştırma grubunun danışmanlık ve eğitim müdürü Jane Gardiner şunları söyledi:

Yaptığımız işler son derece çeşitli olsa da bu araştırma geçen yıl birçoğumuzun işle ilgili stres, kaygı, baskı ve iş güvensizliğini yönetmek amacıyla daha fazla alkol aldığını gösteriyor. Ancak alkol, yetersiz uykudan akşamdan kalmalığa, yüksek tansiyondan depresyona kadar birçok sağlık sorununa yol açarak genel sağlığımıza ve refahımıza ciddi zararlar verebilir. Bazıları için kısa süreli bir rahatlama sağlasa da zaman içinde stres, kaygı ve baskı duygularını daha da kötüleştirmesi ve istesek bile kurtulması zor bir kendi kendini tedavi etme döngüsüne yol açması daha olası.

Alkol Farkındalık Haftası'nın başlangıcı münasebetiyle yayımlanan araştırma, çalışanların işyerinde alkol konusunda önleyici eylem ve eğitim taleplerini ortaya koydu.

Bu yılın teması "Alkol ve iş", çalışma ortamlarının ve baskıların içki içme şeklimizi nasıl etkileyebileceğine ve nasıl daha sağlıklı, daha kapsayıcı işyeri kültürleri oluşturabileceğimize odaklanıyor.

Ankete katılan her 10 çalışandan 8'inden fazlası, işverenlerin işyerinde alkol konusunu ele almada bazı sorumlulukları olduğuna inanıyor. Ancak üçte birinden fazlası işyerinde alkol yerine ruh sağlığı hakkında konuşurken kendini daha rahat hissettiğini söyledi.

Gardiner sözlerini şöyle sürdürdü:

Son yıllarda işyerlerinde ruh sağlığı alanında görülen ilerlemenin bir yansıması olarak, konuşmaları teşvik etmek, şefkat ve desteği artırıp damgalanmayı azaltmak için, çalışanlardan alkol farkındalığı ve eğitimi konusunda bu kadar güçlü bir iştah görmek çok cesaret verici. Olumlu olan şu ki, çalışanlar alkolle ilgili sorunlarda reaktif müdahale yerine önleyici ve proaktif yaklaşımın daha etkili olduğunu kabul ediyor gibi görünüyor. İşte bu tür bir destek, alkolü tabu olmaktan çıkarmaya başlayacak, içki içme alışkanlıklarımızın genel sağlığımız ve refahımız üzerindeki etkisine dair farkındalık yaratacak ve önlenebilir alkol zararlarını daha meydana gelmeden önleyecek.

Independent Türkçe