Esed rejiminin düşmesi, Avrupa'ya giden doğal gaz boru hattı projesini yeniden gündeme getirdi

Bu projede doğal gaz tedariki Katar'dan başlayacak ve Suriye üzerinden Avrupa'ya ulaşacak

Proje 15 yıllık duraklamanın ardından yeniden gündemde (AFP)
Proje 15 yıllık duraklamanın ardından yeniden gündemde (AFP)
TT

Esed rejiminin düşmesi, Avrupa'ya giden doğal gaz boru hattı projesini yeniden gündeme getirdi

Proje 15 yıllık duraklamanın ardından yeniden gündemde (AFP)
Proje 15 yıllık duraklamanın ardından yeniden gündemde (AFP)

Suriye'de devrik Devlet Başkanı Beşşar Esed rejiminin düşmesi, durdurulan ve aralarında Avrupa'nın Rusya'ya alternatif aradığı bir dönemde Katar doğal gazının Suriye üzerinden Avrupa'ya ihracına kapıyı aralayan, Türkiye-Katar Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’nin de olduğu birçok lojistik projenin yeniden gündeme gelmesi için önemli bir faktör olabilir gibi görünüyor.

Avrupa ve Asya arasındaki ticaret ve ulaşım yollarının kesiştiği Ortadoğu'da oldukça önemli stratejik bir konumu olan Suriye’nin Akdeniz'de büyük doğal gaz rezervlerine sahip olması, onu kaynaklarını kontrol etmek isteyen büyük güçlerin hedefi haline getiriyor.

Independent Arabia'ya konuşan petrol ve doğal gaz sektörü uzmanları, Suriye'de istikrarın sağlanmasının projenin hayata geçirilmesinin önündeki en büyük zorluk olduğunu belirtirken, bölgesel ve uluslararası taraflarla ilişkilerini geliştirmek isteyen Suriye’deki yeni yönetimle ilgili tüm bölgesel tarafların onayına ihtiyacı olduğunu da ekliyorlar. Uzmanlar, projenin bölgede yeni bir ekonomik aşama için sıçrama tahtası haline gelebileceğine işaret ettiler. Uzmanalar, Projenin enerji alanında yeni bir bölgesel iş birliği döneminin başlangıcı olabileceğini ve ilgili tüm taraflar için stratejik kazanımlar sağlayabileceğini vurguluyor.Ayrıca projenin faydalarından birinin de Avrupa'nın Rusya’dan tedarik edilen doğal gaza olan bağımlılığını azaltmak ve böylece Avrupa'da doğal gaz kaynaklarının çeşitlendirilmesini teşvik eden stratejik bir enerji alternatifi sağlamak olduğuna dikkati çektiler.

Projenin Suriye’deki yeni yönetime önemli ekonomik getirilerden faydalanma ve yeniden yapılanmaya katkıda bulunma fırsatı sunduğunu belirten uzmanlar, ayrıca boru hattının Katar, Türkiye ve komşu ülkeler başta olmak üzere, bölge ülkeleri arasında stratejik bir iş birliği alanı olması nedeniyle bölgesel ortaklığı da güçlendireceğinin altını çizdiler.

Yaklaşık 25 yıldır iktidarda olan Beşşar Esed, muhalif grupların geçtiğimiz haftalarda Şam'ın kontrolünü ele geçirmesinin ardından Rusya'ya kaçarak 1963 yılından beri iktidarda olan Baas Partisi rejiminin çöküşünün sinyallerini verdi.

Suriye'de eski rejimin düşmesinin hemen ardından, başta 15 yıllık bir çıkmazın ardından yeniden gündeme gelen Katar doğal gazını Avrupa'ya taşıyacak boru hattı olmak üzere daha önce iptal edilmiş olan büyük ekonomik projeler yeniden ele alınmaya başladı.

Hayata geçirilebilecek bir proje

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, uzun süredir askıya alınmış halde olan Katar-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’nin onlarca yıllık Esed rejiminin düşmesinin ardından yeniden canlandırılabileceğini açıkladı.

Geçtiğimiz hafta Türkiye'nin başkenti Ankara’da yapılan kabine toplantısının ardından Bayraktar'a, Avrupa ülkeleri ve Türkiye'yi Suudi Arabistan, Ürdün ve Suriye üzerinden Katar'a bağlayabilecek bir doğal gaz boru hattı projesinin yeniden canlandırılması olasılığı soruldu. Suriye'nin güvenliğinin ve bölgesel istikrarın sağlaması halinde boru hattının hayata geçirilmesinin mümkün olabileceğini söyleyen Bakan Bayraktar, boru hattının güvenli olması gerektiğini ve öyle olacağını umduklarını belirterek, “Üretilebilecek birçok proje var” ifadelerini kullandı.

Elektriğin temel bir ihtiyaç olduğunun altını çizen Bakan Bayraktar, Suriye’de enerji altyapısının çok iyi olmadığına işaret ederek “Çok fazla yatırım yapılaması gerekiyor. Bu ihtiyaçları karşılamak için enerjiyi nasıl bir araca dönüştürebileceğimize bakmalıyız” şeklinde konuştu.

Katar, 2009 yılında 10 milyar dolarlık bir yatırımla doğal gazını Avrupa pazarlarına iletmek amacıyla Suudi Arabistan, Ürdün, Suriye ve Türkiye üzerinden Avrupa'ya doğalgaz taşıyacak bin 500 kilometrelik bir boru hattı inşa etme girişimini başlattı. Ancak proje, dönemin Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed tarafından reddedildi. Esed, Avrupa'nın başlıca gaz tedarikçisi olan müttefiki Rusya'nın çıkarlarını korumak amacıyla projeyi engelledi.

Projenin yeniden gündeme getirilmesi

Öte yandan enerji uzmanı ve Mısır Genel Petrol Şirketi eski Başkan Yardımcısı Medhat Yusuf, Suriye'deki mevcut durumun ve daha önce Rusya'nın Avrupa'ya doğal gaz tedarikini kontrol etmesini desteklemek için projeye karşı çıkan devrik Devlet Başkanı Esed'in Suriye'den kaçmasının, Katar doğal gazının Suudi Arabistan ve Suriye üzerinden önce Türkiye'deki Nabucco Doğalgaz Boru Hattı’na bağlanması, oradan da Avrupa’ya bir boru hattıyla taşınması projesinin yeniden canlanmasının önünü açtığını vurguladı.

Bu projeyi yeniden canlandırma fikri, başta zamanlama olmak üzere çeşitli faktörler çerçevesinde gündeme geldiğini düşünen Yusuf’a göre Avrupa ülkelerinin çeşitli kaynaklardan sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) tedarik ederek Rusya’dan doğal gaz tedarikine küresel doğal gaz fiyatların milyon termal birim (mmbtu) başına 50 doların üzerine çıktığı yüksek maliyetli alternatiflere yönelmesi de bu faktörler arasında yer alıyor.

Yusuf, Katar'ın en büyük doğal gaz ithalatçıları olan Japonya, Güney Kore ve Çin'in başını çektiği Uzak Doğu ülkeleriyle yapılan uzun vadeli sözleşmelerle kaçınılmaz tedariklere bağlı olması nedeniyle, mevcut fiyatlarla boru hattının maliyetinin çok yüksek seviyelere ulaştığı için projenin geliştirildiğini belirtti.

Rusya doğal gazının boykot edilmesinin ardından Katar doğal gazının bir kısmının Avrupa’ya yönlendirildiğine, ancak Batı Afrika ülkeleri ve Cezayir'den yapılan ithalatın yanı sıra ABD’den LNG tedarikine yönelen Avrupa’nın ihtiyaçlarını karşılamadığına dikkati çeken Yusuf, projenin yeniden gündeme gelmesinin, 2030 yılında yılda 142 milyon metrik tona eşdeğer üretim yapmayı hedefleyen Katar'ın önümüzdeki yıllardaki üretim beklentilerine ilişkin raporları çerçevesinde gerçekleştiğini kaydetti. Katar’ın mevcut doğal gaz üretiminin yıllık 77 milyon ton olduğunun tahmin edildiğini belirten Mısırlı eski yetkili, projenin şimdi başlanmasının 2030 yılında fiilen faaliyete geçmesi anlamına geleceğini ve böylece, beklenen bu miktarların Rusya'nın Avrupa'ya daha önce yaptığı doğal gaz tedarikinin tamamını karşılayacağını belirtti.

Mevcut durumun, bu projenin yüksek maliyetli olması bakımından halen ekonomik olarak uygulanabilir olup olmadığı yönündeki önemli bir soruyu gündeme getirdiğinin altını çizen Yusuf, iyi bir fizibilite çalışması yapmak için inşaat ve yönetim maliyetleri doğrultusunda Avrupa’nın ihtiyaçları ile niceliksel bir denge sağlamak üzere, diğer Körfez ülkelerinin üretimine bağlanılabileceğini söyledi.

Mısır Genel Petrol Şirketi eski Başkan Yardımcısı, Katar'ın bu alanda işini iyi bilen uzmanlara sahip olduğunu ve projedeki uzun güzergâh boyunca bölgesel çatışmalar ya da özel amaçlar nedeniyle sabotajlara maruz kalmadığı sürece boru hattının, geçtiği tüm ülkeler üzerinden işletebileceğini söyledi. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Yusuf, Katar'ın bu projeyi hayata geçirip sorunsuz bir şekilde işletebilmesi ve Avrupa'ya yeterli miktarda doğal gaz taşıyabilmesi halinde, küresel piyasada bir tür yeterliliğin sağlanacağını, dolayısıyla LNG fiyatlarının düşeceğini ifade etti.

Ekonomik bir fırsat

Diğer taraftan yenilenebilir enerji uzmanı ve Arap Sürdürülebilir Enerji Konseyi Yönetim Kurulu üyesi Dr. Muhammed Salim Selman, Katar doğal gazının Avrupa'ya ihracatının büyük bir ekonomik ve stratejik fırsat olduğunu belirterek “Jeopolitik ve lojistik zorluklara rağmen güzergâhların çeşitlendirilmesi, mevcut altyapıdan yararlanılması ve bölgesel iş birliğinin geliştirilmesi, Katar ekonomisini desteklemek ve gelecekte Avrupa'nın enerji ihtiyacını karşılamak için yeni ufuklar açabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Selman, projenin, LNG altyapısının güçlendirilmesi, güvenli boru hattı güzergahlarının araştırılması ve Doğu Akdeniz Gaz Forumu (EastMed Gas Forum/EMGF) bünyesinde doğal gaz alanındaki iş birliğinin genişletilmesinin yanı sıra siyasi ilişkilerin güçlendirilmesi ve gelecekteki herhangi bir projenin başarılı olabilmesi için potansiyel güzergâhlar üzerindeki ülkelerle stratejik ortaklıklar kurulmasını gibi çeşitli faydaları olduğunu açıkladı.

Katar'ın Avrupa'ya doğal gaz tedariki için Doha'nın özel tankerler kullanarak doğal gazı fiilen ihraç etmesi de dahil olmak üzere çeşitli yollar olduğunu söyleyen Dr. Selman, bu rotanın önünde bazı zorluklar olduğuna dikkati çekerek, bunların başında bazı Avrupa limanlarının sınırlı kapasitesi ve ABD ve Avustralya gibi diğer üreticilerle rekabetin geldiğini belirtti.

Projenin potansiyel rotalarından birinin Katar’dan Suudi Arabistan, Ürdün ve Suriye üzerinden Türkiye'ye uzanacak ve burada mevcut altyapıya bağlanarak doğal gazı Avrupa’ya ulaştıracak bir boru hattı olduğunu belirten Dr. Selman, bu rotanın avantajlarının Türkiye'deki mevcut şebekeleri kullanmak ve LNG sevkiyatına kıyasla uzun vadeli maliyetleri düşürmek olacağını söyledi.

Boru hattı güzergâhının hayata geçirilmesi için bölge ülkeleri arasında siyasi iş birliğine ihtiyaç duyulduğunu belirten Dr. Selman, bu güzergâhlardan birinin Suudi Arabistan, Irak ve Türkiye'den geçen doğalgaz boru hatları olduğunu kaydetti. Bu güzergâh çerçevesindeki projelerin Irak'la iş birliğini geliştireceğini ve İran ile Suriye'ye bir alternatif oluşturacağını ifade eden Dr. Selman, Fakat bu güzergahın yüksek maliyetinin aynı zamanda önündeki bir engel olduğunu ifade etti.

Proje için bir diğer potansiyel rotanın, çabaları koordine etmek için EMGF bünyesinde İdku ve Dimyat’taki LNG tesisleri gibi mevcut altyapıyı kullanarak Mısır üzerinden Avrupa'ya giden güzergâh olduğunu belirten Dr. Selman, “Bu rota Akdeniz üzerinden Avrupa'ya ihracatın maliyetini ve mesafesini en aza indirse de ticari anlaşmalar ve gelir paylaşımı yapılmasını gerektiriyor” diye konuştu.



Suudi ekonomisi üçüncü çeyrekte yüzde 4,8 büyüdü... Petrol dışı faaliyetler büyümenin yüzde 50'sini oluşturuyor

Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’ın genel görünümü (SPA)
Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’ın genel görünümü (SPA)
TT

Suudi ekonomisi üçüncü çeyrekte yüzde 4,8 büyüdü... Petrol dışı faaliyetler büyümenin yüzde 50'sini oluşturuyor

Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’ın genel görünümü (SPA)
Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’ın genel görünümü (SPA)

Suudi Arabistan ekonomisi, 2025’in üçüncü çeyreğinde yıllık bazda yüzde 4,8’lik reel büyüme kaydetti. Bu büyüme, ülkenin olumlu ekonomik performansının devam ettiğini gösterirken, petrol dışı faaliyetlerin ana itici güç olduğu gözlendi. Mevsimsel olarak düzeltilmiş reel gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) ise bir önceki çeyreğe göre yüzde 1,4 arttı.

Suudi Arabistan Genel İstatistik Kurumu’nun (GASTAT) nihai verilerine göre, yıllık büyüme oranı, ekim ayında açıklanan ön tahminlerdeki yüzde 5’lik seviyenin biraz altında kaldı. Buna rağmen 2025’in en hızlı büyümesi olarak kayda geçti.

Yıllık toplam büyümeye en büyük katkıyı, 2,4 puan ile petrol dışı faaliyetler sağladı; bu oran, toplam yüzde 4,8’lik büyümenin yüzde 50’sini oluşturuyor. Petrol faaliyetlerinin katkısı ise 2 puan oldu. GASTAT, petrol dışı faaliyetler için büyüme tahminini yüzde 4,5’ten yüzde 4,3’e düşürürken, petrol faaliyetleri büyüme tahminini ise yüzde 8,2’den yüzde 8,3’e yükseltti.

Büyümede, ağustos sonunda OPEC+ ittifakının gönüllü üretim kesintilerinin sona ermesinin ardından petrol üretimindeki kademeli artışın etkisi oldu. Suudi Arabistan, eylül ayından itibaren günlük 547 bin varil artışla üretimini yükseltti ve kasım ayında buna ek olarak günlük 137 bin varil artış gerçekleştirdi.

Bunun yanı sıra, kamu faaliyetleri ve ürünler üzerinden alınan net vergiler de büyümeye her biri 0,2 puanlık sınırlı katkı sağladı.

Mevsimsel düzeltmelerle (çeyreklik bazda) bakıldığında, petrol ve petrol dışı faaliyetler sırasıyla büyümeye 0,8 ve 0,3 puanlık katkı sağladı.

Faaliyet türlerine göre performansa bakıldığında, tüm ekonomik faaliyetler yıllık bazda pozitif büyüme kaydetti. Üçüncü çeyrekte en hızlı büyüyen sektör, yıllık yüzde 11,9 ve çeyreklik yüzde 3,9 artışla petrol rafinajı oldu. Bunu, ham petrol ve doğalgaz faaliyetleri izledi; bu sektörler yıllık yüzde 7,3, çeyreklik yüzde 3,2 büyüme gösterdi. Elektrik, gaz ve su faaliyetleri ise yıllık yüzde 6,4, çeyreklik yüzde 1 oranında büyüme kaydetti.

Harcamaların bileşenlerine gelince, yıllık ve çeyreklik karşılaştırmalarda farklılıklar gözlendi. Özel nihai tüketim harcamaları yıllık yüzde 2,6 artarken, çeyreklik bazda yüzde 0,6 geriledi. Buna karşın, devletin nihai tüketim harcamaları yıllık yüzde 3,1 düşerken, çeyreklik bazda yüzde 1,4 arttı.

Toplam sabit sermaye oluşumu yıllık bazda yüzde 0,7 azaldı; ancak çeyreklik bazda güçlü bir artışla yüzde 6,2 yükseldi. Bu durum, üçüncü çeyrekte yatırım harcamalarının bir önceki çeyreğe kıyasla arttığını gösteriyor.

Dış ticarette ise performans, ihracattaki güçlü artışla desteklendi. İhracat yıllık yüzde 18,4, çeyreklik yüzde 7,5 yükseldi ve Suudi ürünlerine yönelik dış talebin güçlü olduğunu ortaya koydu. İthalat ise yıllık yüzde 4,3 artarken, çeyreklik bazda yüzde 1,2 azaldı.


ABD'deki Cumhuriyetçiler hayat pahalılığından endişeli

Halk enflasyondan ve maaşların artmamasından şikayetçi (Reuters)
Halk enflasyondan ve maaşların artmamasından şikayetçi (Reuters)
TT

ABD'deki Cumhuriyetçiler hayat pahalılığından endişeli

Halk enflasyondan ve maaşların artmamasından şikayetçi (Reuters)
Halk enflasyondan ve maaşların artmamasından şikayetçi (Reuters)

Gazze savaşında ateşkesin sağlanmasında kilit rol oynayan Donald Trump yönetimi, Ukrayna için de büyük çaba gösterirken ABD'deki Cumhuriyetçiler iç siyasetten endişe duyuyor.

Cumhuriyetçilerin önemli bir kısmı, hayat pahalılığı konusunun yeterince ele alınmadığını ve bunun gelecek yıl yapılacak ara seçimlerin sonuçlarına olumsuz yansıyacağını düşünüyor. 

Wall Street Journal (WSJ), Trump'ın danışmanlarının seçmenlerin ekonomik kaygılarının giderilmesini haftalardır önerdiğini, ekonominin güçlü olduğunu savunan ABD Başkanı'nınsa Demokratların bu konuyu gündemleştirme çabalarını göz ardı etmekten yana olduğunu bildiriyor.

WSJ'nin Beyaz Saray'daki kaynakları, buna rağmen Trump'ın danışmanlarının ABD Başkanı'nın 2026 başında yapacağı konuşmaların metinlerine ekonomi vurgusunu eklemeyi planladığını aktarıyor. 

Amerikan gazetesi, istihdamda ve işsizlik oranlarında istenen iyileşmenin henüz sağlanamadığını da öne sürüyor. 

Trump ve ona yakın isimlerse Demokrat Parti döneminden kalma sorunları, muhaliflerin kendilerini hedef almak için kullandığını iddia ediyor. 

Washington Post'un (WP) konuştuğu seçim stratejistleri, Joe Biden'ın kaybetmesine neden olan ekonomik problemlerin Donald Trump önderliğindeki Cumhuriyetçi Parti'nin adaylarını da vurabileceğini vurguladı. 

Trump'ın market fiyatlarını düşürmek için Brezilya kahvesi, meyve ve kırmızı et gibi bazı gıdalara yönelik gümrük vergilerini azalttığı, ilaç şirketleriyle indirime gitmeleri için müzakere yürüttüğü ve otomobil fiyatlarının düşmesi için adımlar attığı WP'nin haberinde hatırlatıldı.

Kısa süre önce yapılan Washington Post-ABC News-Ipsos anketi, Amerikalıların yüzde 62'sinin Trump'a ekonomide düşük not verdiğini ortaya koymuştu. 

Independent Türkçe, Wall Street Journal, Washington Post


ABD neden Venezuela’nın petrol kaynaklarına göz dikti?

ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)
ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)
TT

ABD neden Venezuela’nın petrol kaynaklarına göz dikti?

ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)
ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)

ABD uyuşturucu kaçakçılığını önleme gerekçesiyle Venezuela’ya baskıyı artırırken, Donald Trump’ın asıl hedefinin ülkedeki petrol yatakları olduğu belirtiliyor. 

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC+) üyelerine ve Genel Sekreter Heysem el-Gays’a pazar günü gönderdiği mektupta, ABD’nin petrol kaynaklarını ele geçirmek istediğini söylemişti. 

Maduro yönetimi, ABD’nin eylemlerinin ülkeyi "istikrarsızlaştırmayı" ve ihracat kapasitesini zayıflatmayı amaçladığını savunuyor. 

Mektupta, bu gerilimin devam etmesi halinde Venezuela’nın petrol üretiminin ve dünya piyasasının istikrarının "ciddi şekilde tehlikeye girebileceği" belirtilerek OPEC+ üyelerine dayanışma çağrısı yapılmıştı.

Kolombiya lideri Gustavo Petro da Trump’ın "uyuşturucuyla mücadeleyi bahane ederek Venezuela’daki petrol kaynaklarını ele geçirmeye çalıştığını" söylemişti. 

ABD Dışişleri Bakanlığı ise Karayipler’deki askeri yığınağın uyuşturucu kaçakçılığını ve düzensiz göçmen akışını engelleme amacı taşıdığını, Venezuela’nın petrol kaynaklarıyla ilgisi olmadığını savunmuştu. 

ABD Enerji Enformasyon Dairesi’ne göre Venezuela, dünyadaki ham petrol rezervlerinin neredeyse beşte birine sahip. Yaklaşık 303 milyar varil ham petrole denk gelen bu miktar, dünyadaki en büyük ham petrol rezervini oluşturuyor. 

Diğer yandan Karakas yönetimi gerek ABD’nin uyguladığı yaptırımlar gerek de ekipman eksikliği nedeniyle bu potansiyeli gerçek anlamda kullanamıyor. Latin Amerika ülkesi günde yaklaşık 1 milyon varil petrol üretiyor. Bu yüksek bir rakam olmasına rağmen küresel ham petrol üretiminin sadece yüzde 0,8'ini oluşturuyor.

CNN’in analizinde, ABD’nin benzin üretimine uygun hafif ham petrol çıkardığına ancak Venezuela’daki gibi ağır ham petrole sahip olmadığına dikkat çekiliyor. Ağır ham petrol üretimi dizel, asfalt ya da fabrikalarla diğer ağır ekipmanlarda kullanılıyor. 

Trump yönetiminin, bu petrol kaynaklarına ulaşmak için Maduro’yu devirip yerine "Batı yanlısı" bir lider getirmeyi deneyebileceği yorumu yapılıyor. Böyle bir senaryoda Karakas yönetimine uygulanan ağır ekonomik yaptırımları hafifletilebileceği ve Amerikan petrol şirketlerinin ülkede daha yoğun faaliyet gösterebileceği belirtiliyor.

ABD'nin Karayipler'deki askeri yığınağı

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını bu ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

ABD Dışişleri Bakanlığı, uyuşturucu kaçakçılığından sorumlu tuttuğu Güneşler Karteli'ni (Cartel de los Soles) terör örgütü ilan etmiş, liderinin Maduro'nun olduğunu öne sürmüştü.

Bölgede eylülden bu yana en az 21 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 83 kişiyi öldürdü. 

Independent Türkçe, CNN, Fox News