Küresel bir nükleer savaş durumunda dünyaya neler olacak?

Küresel bir nükleer savaş durumunda dünyaya neler olacak?
TT

Küresel bir nükleer savaş durumunda dünyaya neler olacak?

Küresel bir nükleer savaş durumunda dünyaya neler olacak?

Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden 100 yıl sonra ABD Başkanı Donald H. Trump Rusya ile 1987'de imzalanan Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması'ndan (INF) çekilme kararı verdi. Kararı takiben yaşanan uluslararası gerginliğin ardından, tarihsel anlaşmanın iptal edilmesi durumunda uluslararası bir nükleer yarışa veya gelecekte meydana gelebilecek muhtmel bir nükleer savaşa hazırlanılmasına dair tartışmalar arttı.

ABD merkezli Vox Media haber analiz sitesi, nükleer savaş patlak verdiğinde ve yaşanabilecek en kötü senaryo yaşanacağında dünyanın nasıl olacağını gösteren fotoğraflar yayınladı. Ayrıca ölümcül silahların kullanılmasının ardından neler yaşanacağı ile birlikte insanlık tarihinin sonunun gelme ihtimaline ilişkin soruları yanıtladı.

Bilimsel tahminler, meydana gelecek herhangi bir nükleer çatışmanın, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana gözlenmemiş bir şekilde büyük ölçekte ciddi insan kaybına yol açacağını gösteriyor.

O zamandan bu yana nükleer teknoloji oldukça gelişti. Gelecekteki nükleer bir savaştan kaynaklanan kayıplar ve tahribatlar, önceki dünya savaşlarında yaşananlardan çok daha ağır olacak.

Washington'da bomba

Stevens Institute of Technology'de nükleer bir tarihçi olan Alex Wellerstein, sivillerle dolu bir bölgede kullanılan bir nükleer bomba ile yaşanabilecek felaketin boyutunu anlamak için ABD başkentine bir nükleer bomba düşmesi durumunda neler olacağına ilişkin sanal senaryo hazırladı.

Wellerstein, hazırladığı simülasyonda, Kuzey Kore makamlarının Eylül 2017'de test ettiği ve yıkıcı gücü yaklaşık 140 kiloton olan bir nükleer bombanın kullanılmasını öngördü.

Tek bir nükleer bombanın kullanılması ve sadece bir bölgenin hedeflenmesi durumunda 220 bin insanın hayatını kaybedeceği ve 450 bin kişinin ise yaralanacağını kaydedildi.

ABD'nin İkinci Dünya Savaşı sırasında Hiroşima ve Nagazaki'ye yönelik gerçekleştirdiği çift nükleer saldırı 200 bin insanın ölmesine yol açmıştı.

Kuzey Kore gibi bir nükleer gücün Amerika'ya karşı bir nükleer saldırı başlatması durumunda, muhtemelen bir bölgeyi hedef alan tek bir nükleer bomba ile sınırlı kalmayacaktır. Büyük olasılıkla birden çok nükleer bomba kullanılacak ve başkent Washington'ın çeşitli bölgelerini vuracaktır. New York şehri ve Birleşik Devletler'in Batı Kıyılarının yanı sıra, ABD’nin Guam ve Hawaii’deki askeri üslerinin de hedefler arasında yer alması bekleniyor.

Alex Wellerstein, nükleer patlamalara özgü işaret olarak bilinen mantar bulutunun patlama merkezinden 1.2 mil karelik bir alana kadar uzanabileceğini tahmin ediyor. Bu bölge, nükleer saldırıdan kaynaklanan en büyük radyasyon miktarına sahip olacak ve acil tıbbi müdahale olmaması durumunda mantar bulutunun yayıldığı alanlardaki ilk ve ciddi etkilerinin bir sonucu olarak nüfusun yüzde 50’si ile yüzde 90’ı arasında bir ölüm oranına şahit olunacak. Ölümler, patlamadan sonraki günler ve haftalar boyunca da devam edecek.

Nükleer radyasyonun etkisiyle yaşanan zehirlenmeler, en korkunç ölüm yollarından biri olarak kabul ediliyor.

Bunun yan etkileri arasında şunlar yer alıyor: Mide bulantısı ve sürekli kusma, devamlı bir şekilde gözlenen kanamalar, çoğunlukla kanlı ishal ve cildin şiddetli yanması ile birlikte yaralanan kişinin derisinin soyulması ve insanın buna rağmen hala hayatta kalması.

Bir sonraki aşamada ise patlamanın 17 mil karelik bir alana yayılması durumunda, yaşanacak sarsıntıların çok fazla yıkıma sebep olacağı bekleniyor. Bu durum, özellikle enkazların ve yangınların her yere yayılması ile birlikte bölgeye yakın olan kimselerin ölmesine sebep olacak.

Parlak ışıklar

Üçüncü aşamada, patlamanın 33 mil kareyi aşacak şekilde yayılmasının ardından, bölgede bulunan herkes üçüncü derece yanıklardan mustarip olacak. Colorado Boulder Üniversitesi'nde bir bilim adamı ve nükleer felaket uzmanı olan Owen Brian Toon, birkaç mile kadar yayılan parlak ışıkların yapraklar, dallar ve giysiler gibi yanıcı cisimlerle temas etmesi durumunda yangınlara sebep olabileceğini kaydetti. Ayrıca söz konusu ışıkların bireylere temas etmesi durumunda ise sinirlerin yanmasından dolayı yaralılarının fazla acı hissetmeyeceğini ve bazı yaralıların ağır deformasyonlara maruz kalacağını söyledi. Bu durum bazı uzuvları kullanılmaz hale girmek ile birlikte daha trajik durumlarda ise yaralı uzuvların kesilmesini gerektirecek.

Nükleer patlamanın etkilerinin ulaşabileceği en uzak mesafe olan 134 mil karelik alanda ise ölüm riski ile birlikte en azından yaralanmalara şahit olunacak. Patlama, bu aralıktaki evlerin pencerelerinin camlarının parçalanmasına sebep olacak. Rüzgar, nükleer radyasyonla kirlenmiş malzemelerin ve nesnelerin taşınmasından rol oynayacak. Nükleer alanlardan uzak bölgelere taşınan bu radyasyonlu nesneler birçok insanı çeşitli hastalıklar ile karşı karşıya getirecek.

Bilim adamlarının ve uzmanların söylediğine göre, nükleer bir saldırının sonuçları dünya sinemasının ürettiği tüm korku ve felaket filmlerinin senaryosunu geride bırakacak. Bilim adamlar söz konusu film senaryolarının nükleer bir askeri çatışmanın karşısında “iyimser” kalacağını düşünüyor.

Rutgers Üniversitesi'nde Çevre Bilimleri Profesörü olan ve yıllarca nükleer savaşların muhtemel sonuçları hakkında araştırmalarda bulunan Alan Robock, bu tür çatışmaların patlak vermesinin ardından yaşanabilecek uzun vadeli en kötü sonuçların siyah dumandan ve hava tarafından taşınacak toz ve çeşitli parçacıklardan kaynaklanacağını ifade ediyor.

Herhangi bir nükleer savaş durumunda şehirlerin ve sanayi bölgeleri hedef alınması ile birlikte bu bölgelerde meydana gelecek yangılar neticesinde korkunç miktarda duman atmosfere yayılacak. Bu dumanlar gezegeni çevreleyen stratosfere kadar yükselecek ve yağmurlar ile yıkanmadıkça uzun yıllar boyunca orada kalmaya devam edecek.

Yükselen sıcaklıklar ile birlikte dünyanın bir bölgesinden diğerine yayılacak olan bu dumanlar, dünyanın büyük bir kısmına güneş ışıklarının ulaşmasına engel olacak. Böylece, dünya çok düşük sıcaklıklara şahit olacak ve yağış oranları düşecek. Bunu takiben gerçekleşecek dünya çapındaki tarımsal üretimin azalması ile birlikte bu durum birkaç yıl içinde kıtlığın yayılmasına zemin hazırlayacak.

Bilim adamlarının ifade ettikleri kadarıyla, nükleer savaşların etkilerinin belirlenmesi öncelikle kara dumanın yayılma hacmi ile ilişkili. Yaklaşık 5 ila 50 ton arasında yayılacak bir siyah duman, bilimsel olarak “nükleer sonbahar” olarak ifade edilen şeye sebep olacak. Söz konusu miktarın 50 ila 150 milyon ton olması durumunda ise nükleer kış yaşanacak. Alan Robock, nükleer kış senaryosunun gerçekleşmesi durumunda, büyük ihtimalle yeryüzündeki herkesin ölebileceğini düşünüyor.

Nükleer sonbahar

Nükleer sonbahar senaryosu, sırasıyla 140 ve 150 nükleer savaş başlığına sahip olan Hindistan ve Pakistan büyüklüğündeki iki nükleer güç arasında gerçekleşecek bir çatışma ile gerçekleşebilir. İki ülke arasındaki çatışma ve her birinin yaklaşık 50 nükleer bomba kullanması -ki bu rakam İkinci Dünya Savaşı sırasında Hiroşima'ya karşı kullanılmıştı- 5 ila 6 ton arasında değişen büyük miktarda siyah duman üretecek. Güneş dünyadan ayrılacak ve böylece söz konusu sıcaklıklar 14. yüzyıldan 19. yüzyılın ortalarına kadar süren Küçük Buz Çağı’nda tespit edilen oranlara dek azalacak. Bu durum, farklı mahsullerin ekim süresini azaltacak ve küresel gıda ithalatını tehdit edecek. ABD ve Çin gibi ülkelerdeki mısır ve buğday gibi temel tarımsal ürünlerin üretimi, nükleer patlamayı izleyen ilk beş yıl içerisinde yüzde 20 ila 40 oranında azalacak.

Bilim adamları Robock ve Tone, sıcaklıklardaki söz konusu düşüşün en iyi ihtimalle 10 yıl boyunca devam edeceğini ve tespit edilen sıcaklık oranının son bin yıl boyunca daha önceki herhangi bir aşamadan daha az olacağını düşünüyorlar.

Nükleer Savaşı Önlemek İçin Uluslararası Hekimler Birliği (IPPNW) Başkanı Dr. Ira Helfand, bu sıkıntıların böyle sınırlı bir süre bile devam etmesinin yaklaşık iki milyar insanı kıtlığın eşiğine getireceğini ve bunun genellikle Avrupa’nın yanı sıra Güney Doğu Asya, Latin Amerika ve Kuzey Amerika'da yoğunlaşacağını kaydetti.

Helfand, iki milyar insanın ölümünün insanlığın sonu olmayacağını fakat, çağdaş uygarlığını sonu olacağını sözlerine ekledi.

Gıda miktarındaki düşüşün fiyatlara yansıması ile birlikte çok daha büyük neticeler meydana gelebilir. Doğal olarak dünyanın her yerinde mevcut kaynaklar üzerine çatışmalar ve hatta savaşlar olacak. Durum daha da kötüye gidebilir ve böylece devletlerin daha fazla yiyecek ve su kaynağını kontrol altına alma girişimleri ile birlikte ikinci bir nükleer savaş meydana gelebilir. Bu korkutucu bir senaryo gibi görünebilir, ancak işlerin daha korkutucu bir hal alması olasıdır.

Nükleer kış

Nükleer savaş durumunda dünyanın nihai senaryosu “nükleer kış” olarak adlandırılıyor. Böyle bir senaryo, sırasıyla 6450 ve 6850 nükleer başlığa sahip olan dünyanın en büyük iki nükleer gücü ABD ve Rusya arasında yaşanacak bir çatışma ile gerçekleşebilir. Nükleer kış senaryosunun gerçekleşmesi, Amerika ve Rusya'dan her birinin 2 bin kadar nükleer başlık kullanması gerekiyor. Her ülke bir diğerini devirmeye çalışacak ve onlarla birlikte insanlığın büyük bir kısmı tarihe karışacak.

Robock ve diğer bilim adamlarına göre böyle bir senaryo yaşanması durumunda, çatışmaların yayıldığı kentlerin ve çeşitli alanların yakılması ile birlikte yaklaşık 150 milyon ton siyah duman oluşacak. Bu dumanlar birkaç hafta içinde dünyanın çeşitli bölgelerine yayılacak ve sıcaklıklar eksi 6 dereceye kadar düşecek. Bu durum, savaşın patlak vermesinden sonraki ilk yıl boyunca böyle olacak ve sonraki yol yıl boyunca eksi 4 dereceye kadar artacak. Kuzey yarımküre aşırı soğuk havalara maruz kalırken, dünya üzerindeki çeşitli sektörler söz konusu durumdan etkilenecek.

Bilim adamlarının tahminlerine göre, bu durum hem hız hem de kapsam açısından insanoğlunun tarihinde eşi görülmemiş bir iklim değişikliğine sebep olacak. Ayrıca sıcaklıklarda görülen şiddetli düşüşler ile birlikte küresel tortullaşmada yüzde 45 oranında bir düşüş gözlenecek. Nükleer çatışmaların akabinde kalan kimselerin hayatlarını güvence altına almak için mahsul yetiştirme çabaları hemen hemen hiç başarılı olmayacak ve insanlar açlıktan ölecek. Nükleer savaşın yan etkilerinden biri de büyük miktarlarda ultraviyole radyasyonunun yeryüzüne sızmasına yol açması ve hemen hemen tüm ekosistemlere zarar vererek insanların doğada bulunmasını zorlaştırması olacak.

Ancak bazı uzmanlar, Robock ve meslektaşlarının teorilerine karşı çıkıyor. Nükleer kış kavramını ortaya atan ve aralarında California Üniversitesi'nde Klimatoloji Profesörü olan Dr. Richard B. Torco’nun da bulunduğu 5 bilim insanı, nükleer savaşın sonuçları hakkında ifade edilenlerin abartılı olduğunu ve böyle bir savaşın insanlığın ortadan kalkmasına sebep olmayacağını iddia ediyor.

John Reisner ve bir grup uzman, bu yılın şubat ayında, ABD hükümetinin görevlendirmesi ile gerçekleştirdiklerini bir çalışmanın sonucunda siyah dumanın etkisinin negatif olacağını teyit ettiler fakat, durumun Robock ve ekibinin beklediği kadar kötü olmayacağını ifade ettiler. Ancak, bir nükleer savaşın yüz milyonlarca veya milyarlarca insanın yaşamını kesinlikle etkileyeceği temel bir gerçek olarak olduğu yerde duruyor. Dünya üzerindeki herkes bu durumdan etkilenecek. Bu nedenle, bazıları böyle bir savaş riskini göze alamıyor ve bunu önlemek için ellerinden gelen her şeyi yapıyor.



Sömürge dönemi acıları, Cezayir ile Fransa arasındaki ilişkileri ‘zehirlemeye’ devam ediyor

Cezayir’deki Fransız sömürge dönemini anlatan 1961 tarihli bir arşiv fotoğrafı (AFP)
Cezayir’deki Fransız sömürge dönemini anlatan 1961 tarihli bir arşiv fotoğrafı (AFP)
TT

Sömürge dönemi acıları, Cezayir ile Fransa arasındaki ilişkileri ‘zehirlemeye’ devam ediyor

Cezayir’deki Fransız sömürge dönemini anlatan 1961 tarihli bir arşiv fotoğrafı (AFP)
Cezayir’deki Fransız sömürge dönemini anlatan 1961 tarihli bir arşiv fotoğrafı (AFP)

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un 2017 yılında göreve gelişinden bu yana, Cezayir ile Paris arasındaki siyasi ilişkiler, Kuzey Afrika'daki en büyük ticaret ortakları olan iki ülke arasında normal ilişkilerin kurulmasını engelleyen Cezayir savaşı ve sömürge döneminde yaşanan acılar nedeniyle daha önce eşi benzeri görülmemiş bir soğukluğa tanık oluyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Pazar günü Fransız gazetesi Le Figaro’ya yaptığı açıklamalar, iki ülke arasındaki ‘krizi’ daha da karmaşık hale getirdi. Macron açıklamasında,  geçtiğimiz günlerde “Fransa, bizim ebedi ve geleneksel düşmanımızdır” diyen Cezayir Çalışma ve Sosyal İşler Bakanı el-Haşimi Cabub’un sözlerinin ‘kabul edilemez’ olduğunu vurguladı.  Cabub’un sözleri, Fransa'yı oldukça rahatsız ederken daha önce yaptığı bir açıklamada, ‘Fransa ile yeni bir döneme başlandığını’ söyleyen ve bu yeni başlangıcı öven Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun için utanç kaynağı oldu.
Macron, Cezayir’de bazı kesimlerce yapılan itirazlara rağmen, Fransızlar ve Cezayirliler arasında ortak bir hafıza uzlaşısı oluşturmak istediğinin altını çizerek “Cezayir Cumhurbaşkanı Tebbun da aynı düşünceye sahip. Bazı tarafların itirazlarını hesaba katması gerektiği doğru” ifadelerini kullandı. Ortak hafıza dosyası ile ilgili çabalara değinen Fransa Cumhurbaşkanı, “Bunu inkar edecek değilim. İtiraf politikasının milletimizi daha güçlü kılacağına inanıyorum. Fransa-Cezayir sorununun arka planında bir Fransa-Fransa meselesi olduğu düşülmesin” şeklinde konuştu. Bir kesimin, Fransa’nın 1830’daki Cezayir işgalinin ‘kültürel yönleri de olduğunu’ düşündüğünü bir kesimin ise bunu istila, yağma ve katletme olarak gördüğünü söyleyen Macron, sömürge geçmişi ve bunun yansımalarının, halen Fransızlar arasında tartışmalara yol açan bir konu olduğuna işaret etti.
Macron açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“Esasen bölünmüş hatıraları bir araya getirmedik ve homojen bir vatansever söylem inşa etmedik. Parçalanmış hatıralar, Kara Ayaklar’ın (Cezayir'de doğan ve Cezayir’in bağımsızlık savaşı sırasında ülkeden ayrılan Fransızlar) anılarıdır. Harkiler’in (Cezayir Bağımsızlık Savaşı'nda Fransa tarafında savaşan Cezayirliler) anılarıdır. Fransız ve Fransa saflarında savaşan askerlerin anılarıdır. Bağımsızlık savaşı sonrası Fransa’ya gelen Cezayirlilerin anılarıdır. Bu göçmenlerin çocuklarının anıları, çifte vatandaş olanların anılarıdır.”
Öte yandan Cezayirli Bakan Cabub’un açıklamaları Fransa ile Cezayir ilişkilerini daha da karmaşık hale getirdi. Cabub 8 Nisan’da Cezayir Meclisi’nde katıldığı bir oturumda Paris Hastaneleri Kurumu’nun geçtiğimiz yıllarda Fransa'daki yüzlerce Cezayirlinin sağlık harcamalarıyla ilgili Cezayir Sosyal Güvenlik Kurumu’nun biriken borçlarından şikâyet etmesine ilişkin konuşmasında Fransız hükümetini eleştirirken Paris Hastaneleri Kurumu’nun istediği rakamın abartılı olduğunu vurguladı.
Gözlemcilere göre Cabub, konuşmasını İslami eğilimli Barış Toplumu Hareketi’nin (MSP) lideri olarak yaptı. Cabub’un lideri olduğu MSP, Fransa Cezayir’i işgal ettiği için özür dilemedikçe ve bunun için tazminat ödemedikçe iki ülke arasında herhangi bir yakınlaşmaya şiddetle karşı çıkıyor.
Buna karşın Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Clement Beaune konuya ilişkin bir açıklamasında, ülkesinin, bazı haksız suçlamaların yapıldığı açıklamalara rağmen Cezayir ile ilişkilere sakin bir atmosferin hakim olmasını istediğini söyledi.
Bu gelişme, Cezayir'in Fransız heyetindeki ‘zayıf temsili’ reddetmesi nedeniyle Fransa Başbakanı Jean Castex’in Cezayir ziyaretinin ertelendiğinin duyurulmasıyla aynı zamana denk geldi. Başbakan Castex, Cezayir'in itirazına karşın yaptığı açıklamada, Cezayir ziyareti sırasında kendisine az sayıda bakanın eşlik etmesinin nedeninin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınından kaynaklandığını söyledi. 
Öte yandan Cezayir Dışişleri Bakanı, geçtiğimiz hafta Fransız yetkilileri, Fransa’nın 1960'lı yıllarda Cezayir çölünde gerçekleştirdiği ‘nükleer testler için tazminat ödenmesi dosyasını daha fazla ciddiye almaya’ çağırırken bu dosya, halihazırda kriz yaşayan Fransa-Cezayir ilişkilerinde yeni bir krize kapıyı araladı. Cezayir, Fransa'yı Pasifik Okyanusu'nda bulunan Fransa Polinezyası’ndaki ve Cezayir'deki nükleer patlamalardan etkilenenlere tazminat ödenmesini öngören bir yasanın çıkarıldığı 2009 yılından bu yana nükleer deneylerden zarar gören kurbanlar için tazminat ödenmeyi ertelemekle suçluyor. Yüzlerce Cezayirli, radyasyonun çöl bölgesi sakinlerinin sağlığına, hayvanlarına ve hatta yer altı kaynak sularına verdiği zararı ispatlayan dosyalar hazırladılar. Konuyla ilgilenen insan hakları örgütleri, bu dosyaları Fransız yetkililere gönderdiler, ancak bir yanıt alamadılar.