Bahreyn Dışişleri Bakanı: Katar dönüş gemilerini yaktı

Bahreyn Dışişleri Bakanı Şeyh Halid bin Ahmed
Bahreyn Dışişleri Bakanı Şeyh Halid bin Ahmed
TT

Bahreyn Dışişleri Bakanı: Katar dönüş gemilerini yaktı

Bahreyn Dışişleri Bakanı Şeyh Halid bin Ahmed
Bahreyn Dışişleri Bakanı Şeyh Halid bin Ahmed

Önümüzdeki pazar günü Suudi Arabistan’ın ev sahipliğinde gerçekleştirilecek Körfez zirvesine günler kala, Körfez ülkeleri ve Katar arasındaki anlaşmazlık ve Katar’ın konseye olan bağlılığı halen gündemde.
Bahreyn Dışişleri Bakanı Şeyh Halid bin Ahmed Al-i Halife, ilgili durumu çok derin bir anlaşmazlık olarak nitelendirerek, daha önce konsey ülkeleri üyeleri arasındaki bir anlaşmazlığın böyle bir dereceye ulaşmadığını belirtti.
Şarku’l Avsat’a konuşan Şeyh Halid, Katar’ın konseye döneceği tüm gemileri yaktığını ifade ederek, yeni bir anlaşmanın gerekli olduğunu ve Doha'nın mercek altına alınması gerektiğini söyledi.
Şeyh Halid, Katar'ın Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi (KİK) anlaşmalarına en az riayet eden devlet olduğunu kaydederek, Doha'nın kendisini düzeltmesi gerektiğini vurguladı. Şeyh Halid, bir sonraki zirvede tartışılması beklenen en önemli gündem maddesinin “üye ülkeler arasındaki askeri işbirliği dosyası” olduğunu söyledi. Ayrıca Manama'nın politikasının açık olduğunu ve saklayacak hiçbir şey olmadığını belirterek, İsrail başbakanının Bahreyn ziyaretine ilişkin düzenlemelere dair söylentileri reddetti.
Körfez zirvesi kapıda olduğu için izin verirseniz öncelikle şunu sormak istiyorum: Zirvenin ele alacağı en önemli konular neler?
- Aslında zirvenin önünde bilinen birkaç dosya var. Fakat bu dosyalardan en önemlisi KİK ülkeleri arasındaki stratejik askeri iş birliğidir. Bu önemli bir odak noktası olmakla birlikte zirve sırasında dosyaya ilişkin birtakım kararlar alınacak. Zirvenin önünde karmaşık bir mesele yok. Körfez ülkeleri, Konsey Genel Sekreterliğinde birçok dosyayı zaten tartıştılar. Liderler, bir araya geldikleri zaman tartışacakları birçok konuyu masaya yatırmayabilirler. Güncel konuları ihtiyaç olduğu takdirde tartışmak istiyorlar. Zirve bir gün sürecek. Dolayısıyla önümüzde oldukça sınırlı bir süre var.
Katar’ın zirvede temsil edilmesini umuyor musunuz?
- Zirvede Katar'ın temsil edilmesi bizim açımızdan önemli değil. Varlığı ve yokluğu aynı. Yaptıklarımız Katar'ın yaptıklarına bir tepki olarak geldi. Eğer Katar konsey üyesi midir diye sorarsanız, evet konsey üyesidir. Fakat Yarımada Kalkanı gibi kendi birliklerini kullanmaktan ziyade, yabancı birlikleri kullanıyor. Katar topraklarındaki yabancı birlikler, Doha’nın konsey ülkeleri için oluşturduğu en büyük tehdittir. Katar’ın konsey ülkelerine karşı yürüttüğü düşmanca politika oldukça açık. Son dönemde Suudi Arabistan'a karşı benimsediği düşmanlık kapsamındaki faaliyetleri bunun en yakın örneği. Özellikle de Veliaht Prens Muhammed bin Selman’a karşı benimsediği suiistimal politikası ile bu daha da belirgin bir hale geldi. Bütün bunlardan sonra Katar’ın gerçekten KİK’e ait olup olmadığını sorabiliriz. Katar KİK anlaşmalarına en az riayet eden devlet. Bundan dolayı vaktimizi hayaller ve temenniler ile boşa harcamak istemiyoruz. Doha'nın kendisini ıslah etmesi gerekiyor. Katar'ın yaklaşımını değiştirmeyeceğini gösteren bir gerçeklik var, bizim ise gerçekleşmesini umut ettiğimiz temennilerimiz…
Sizce Katar krizi nasıl bir noktaya ulaştı?
- Katar ile yaşanan kriz, daha önce şahit olmadığımız bir noktaya ulaştı. Katar'ın nasıl geri döneceğini bilmiyorum. Kendini konsey ülkelerinden uzaklaştırdı ve İran gibi bölgedeki düşmanlar ile birlikte hareket ediyor. Bu meseleler, Katar’ın konseyde kalacağına ilişkin herhangi bir belirti içermiyor. Bu konuları ele alırken gerçekçiyiz ve daha fazla zaman kaybedemeyiz.
Kuveyt Dışişleri Bakan Yardımcısı tarafından yapılan açıklamada, yaklaşan zirvede tüm KİK üyelerinin bulunacağı ifade edildi. Bu, son dakikada anlaşmazlığın çözülmesine dair gerçek bir girişime işaret ediyor mu?
- İnsanların beklediği bu fakat, Katar'la olan anlaşmazlığa ilişkin herhangi bir donukluk görmüyorum. Kuveyt Emiri samimi bir niyetle KİK’nin yürüyüşünü korumaya çalıştı. Bu Şeyh Sabah el-Ahmed'in çabalarını yansıtıyor. Fakat bir şey başardık mı? Aslında hiçbir şey elde etmedik. Bunda dolayı Katar koltuğuna kim oturursa otursun fark etmez, Katar'ın zirvede bulunup bulunmaması aynıdır. Katar'ın oyalanması ve durumu tırmandırması çözümü daha da zorlaştırdı. Krizin başlangıcından bu yana Katar’ın konumunu “KİK ülkelerinden uzaklaşması, komplolar kurması ve kibirli tutumu” açısından ele aldık. Diyalog masasına oturması meselesine gelirsek, bunu daha önce birçok kez denedik. Fakat sadece bizi oyaladı.
Bugün, yaklaşık bir buçuk yıl sonra… Katar’ı boykot eden devletlerin koşulları hala devamlılığını koruyor mu?
-Elbette. Koşullar hala olduğu yerde duruyor: “Türk birliklerinin varlığı, Riyad Sözleşmelerinin dörtte üçü ve Katar Emiri'nin liderler önünde imzaladığı ve bağlı kalmaya söz verdiği anlaşmalardaki şartların büyük çoğunluğu.”
Koşullar olduğu gibi duruyor. Bu koşullar uluslararası hukuk, uluslararası ilkeler, iyi komşuluk ve saygı ilkelerine dayalı oldukları için bunlardan sapmayacağız. Katar'ın tüm geri dönüş gemilerini yaktığını görüyorum. Elinde konseye dönmesini sağlayabilecek herhangi bir gemisi yok. Konsey artık gerçeklerle yüzleşmeli. Seni bu şekilde istemeyen birinden herhangi bir yarar beklenmez. Gerçekçi olalım. Burada aralarından bir tanesinin bile yerine getirilmediği talepler var. Katar bütün ciddiyetiyle bu talepleri yerine getirmeyi taahhüt ettiğinde fikrimizi değiştireceğiz. Bu şimdilik garanti değil. Fakat takip edebileceğimiz ve inceleyebileceğimiz güvenceler ve ciddiyet istiyoruz. O zaman kapıları kapatmamaya çalışacağız. Bu da ancak yeni bir anlaşma ve yeni bir sistem ile olabilir.
Körfez ihtilafı, Yemen çatışması veya bölgesel ülkelerle olan ilişkilere dair zirvede tanık olunacak herhangi bir girişime ilişkin bilginiz var mı?
-  Husiler ile ilk kez Riyad’da KİK Genel Sekreterliği’nde, ikinci defasında ise Kral Abdullah bin Abdülaziz’in sarayında bir araya geldik. Muhalefet heyeti ilkinde Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih aleyhinde, ikincisinde ise Yemen Cumhurbaşkanının tavizi ile geldi. Kimse onları dışlamadı fakat, onlar diğerlerini dışladılar ve iktidarı Hizbullah ile İran yaklaşımı doğrultusunda ele geçirdiler.
Siyasi çözüm herkesi içermelidir. Herhangi bir gelişme yaşanacaksa, bu İsveç’teki müzakereler ile olacak. Bu toplantı Arap koalisyon ülkeleri ve Türkiye tarafından destekleniyor. Türkiye’ye dair büyük umutlarımız vardı. Onlarla din kardeşliği bağına sahip olduğumuzu düşünüyorduk. Fakat Körfez ile Katar arasındaki anlaşmazlık sırasında Katar’dan yana olması bizi çok şaşırttı. Bu nedenle, Türkiye, çıkarlarının bizimle mi yoksa bize karşı komplo kuran Katar’la mı olduğunu gözden geçirmeli. Katar’ı tercih ettiği takdirde, ne onun bizimle olmaktan bir çıkarı ne de bizim onunla olmaktan bir çıkarımız söz konusu olur. İran ise bölgeye hakim olmaya çalışıyor ve zarar veriyor. KİK ülkeleri, İran yaklaşımını değiştirmediği müddetçe güvenlik ve istikrarlarını savunmaya devam edecektir. Konsey'in yürüyüşü, Suudi Arabistan liderliğine ve Kral Selman bin Abdülaziz’e esastan bağlıdır.
ABD'nin İran Özel Temsilcisi Brian Hook, İran'ın bölgedeki kötü niyetli faaliyetlerini ortaya çıkardığı için Bahreyn’e övgüde bulundu. Bahreyn bu konuda ne gibi bir rol oynuyor?
- Yapılan açıklama, İran'ın rolünün ve planlarının ortaya çıkarılmasına ilişkindi. Bahreyn bu rolünü sürdürüyor. Çünkü Bahreyn İran'ın bölgedeki hedeflerinden biri. Bu yüzden insanlarımızdan, müttefiklerimizden veya dünyadan hiçbir şey saklamıyoruz. Köylerde evlerin içine gizlenmiş birtakım patlayıcılar ortaya çıkarıldı. Bir patlama olduğu takdirde bütün köy yerle bir olacaktı. İranlı tekneler denizdeki patlayıcı gönderilerini alıp gidiyor. Polis ve sahil güvenliği bunu izliyor. Bu faaliyetleri izleyen sadece Bahreyn değil. Müttefikler de izliyorlar. ABD’nin elinde net fotoğraflar var. ABD’nin bölgedeki rolünü takdir ediyoruz.
Siyasi taraftaki rolümüz, İran'ın politikalarını açığa çıkarmak ve kendimizi savunmak zorunda kalacağımız bir fırsat vermemektir. İran rejimi tarafından bölgedeki bu yıkıcı politikaya karşı çıkan hiç kimseye destek vermekte tereddüt etmiyoruz.
İsrail yetkililerinin Bahreyn'i ziyaret ettikleri söyleniyor. Bu bilgilerin doğruluğu var mı?
- Geçmişte bir İsrailli yetkili Madrid Konferansı’nın çıktıları kapsamında Bahreyn'i ziyaret etmişti. Çeşitli konferanslar yapıldı ve bunlardan biri de Bahreyn’in ev sahipliğinde gerçekleşti. Konferansa İsrailli bir bakan da katılmıştı. Eğer belli bir hedefimiz varsa ve stratejik olduğunu düşündüğümüz bir şeyin gerçekleşmesini istiyorsak, bu bakımdan önümüzde herhangi bir engel yok. Fakat bugün İsrailli bir yetkilinin Bahreyn’i ziyaret ettiğine ilişkin söylentilerin aslı astarı yok. İsrail Başbakanı'nın ziyareti gibi bir plan söz konusu değil. Bu konu da hiçbir şekilde temasa geçilmedi. Böyle bir şey söz konusu olursa, bunu açıklamaktan çekinmeyiz.



Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü Kıblavi Şarku’l Avsat’a konuştu: Geçiş dönemi için anayasal bir deklarasyon ve teknokrat bir hükümet gerekiyor

Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
TT

Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü Kıblavi Şarku’l Avsat’a konuştu: Geçiş dönemi için anayasal bir deklarasyon ve teknokrat bir hükümet gerekiyor

Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)

Beşşar Esed rejiminin devrilmesi ve Suriye'de Ahmed eş-Şera liderliğinde yeni bir yönetimin başa gelmesinin ardından Suriye dosyasındaki gelişmeler dikkatle takip ediliyor. Belki de buradaki en önemli soru, eş-Şera'nın medya açıklamalarında duyurduğu Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin detaylarının, bir hazırlık komitesinin oluşturulmasının ve kabul edilecek koşullara göre kimlerin davet edilip kimlerin dışarıda bırakılacağıdır.

dsvfbg

Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü, Suriyeli yazar ve siyasi araştırmacı Dr. Mueyyed Gazlan Kıblavi, Şarku’l Avsat'ın sorularını yanıtladı.

Kıblavi, ‘Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'ne davet edilecek şahsiyetlerin mevcut ya da geçmiş mücadeleleri, Suriye davasına katılımları ve devrimci faaliyetleri nedeniyle davet edileceğini’ vurguladı. Siyaset yapmayan devrimciler olduğu gibi, devrimi pratik etmeyen siyasetçiler de olduğunu belirten Kıblavi, gençlik kategorisinin, kadın kategorisinin, muhalifler kategorisinin ve mahkûmlar kategorisinin önemine dikkat çekti. Kıblavi, “Kategoriler çok. Örneğin, şu ana kadar 15 kategori belirledik ve henüz kategorize edilmemiş olanlar da var. Bu sayı 20 kategoriye ulaşabilir ve bazı kategoriler diğerleriyle birleştirilebilir” ifadelerini kullandı.

Devrimden önce ve sonra Suriye toplumunun kategorize edilmesinin her zaman sorunlu olacağını vurgulayan Kıblavi, “Bu yüzden kongreyi, bu sosyal yelpazeler (şu anda oluşmakta olan siyasi topluluk) arasında anlayış ve iletişim alanları için bir başlangıç olarak gördük. Çünkü Suriye'de elli yıl boyunca oluşuma izin verilmedi, yasaklandı. Düşünce tutsak edildi ve oluşum suç sayıldı” şeklinde konuştu.

dsfvgb
Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) ile ABD Dışişleri Bakanlığı heyeti arasında geçtiğimiz eylül ayında Ankara'da yapılan toplantıdan (SMDK)

Kıblavi, “Bu daha başlangıç. Dolayısıyla, içeridekiler kendi siyasi bileşenlerini oluşturma fırsatına sahip değilken ya da gelecekteki Suriye'ye doğru ilerlemek için belirli bir ideolojinin arkasına saklanamazken, dışarıda oluşturulan bileşenleri davet edemeyiz” dedi.

Kıblavi sözlerini şöyle sürdürdü: “Şam Deklarasyonu, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK), Suriye Ulusal Konseyi ve diğerleri gibi oluşturulan siyasi kurumlarla dışarıdakiler birçok bölünmeden muzdaripti, devlet başkanlığı ve seçimlerde hizipçilikten muzdaripti ve sokak tarafından meşrulaştırılmamıştı. Bu nedenle oluşum koşulları mevcut koşullardan tamamen farklı olan siyasi yapıları davet etmekten kaçındık.”

Kıblavi sözlerine şöyle devam etti: “Şimdi bileşenler yeni Suriye'deki hedeflerini ilan etmeye başlayacaklar ve şöyle diyecekler: Ben belli bir grubun bileşeniyim, belli bir siyasi yelpazenin bileşeniyim ya da belli bir siyasi ideolojinin bileşeniyim, taleplerim bunlar ve saygı görmek ve dahil edilmek istediğim yol bu. Yurtdışında kurulan bileşenlere gelince, onlar kotalara alışkındı ve kotalar muhalif kurumların bileşiminde ve yapısında mevcuttu. Bu gayet açık. Ekim 2011'de İstanbul'da kurulan Suriye Ulusal Konseyi, Müslüman Kardeşler ve Şam Deklarasyonu gibi onlarca yıl önce kurulan siyasi gruplar Suriye meselesindeki ağırlıklarına göre kota alırken, devrimci hareket marjinal kaldı ve siyasi uygulamalarda ağırlıkları olmadı.”

Bu nedenle Kıblavi, “Otuz kırk yıldır Suriye'de bulunmayan siyasetçilerin temsil edilmesi kabul edilemez. Zira oluşturdukları organlar bir ‘bileşen’ olarak kabul edilemez. Bu, içeride kalan ve -izin verilmediği için- herhangi bir siyasi faaliyette bulunamayan Suriye halkına yapılan bir haksızlıktır” ifadelerini kullandı.

*Eş-Şera daha önceki açıklamalarında davetlerin muhalif organlara değil, bireylere yapılacağını söylemişti... Peki, örneğin SMDK'dan şahsiyetler davet edilecek mi?

Kıblavi bu soruya şu cevabı verdi: “Elbette davetler bireylere yönelik olacak, muhalif oluşumlara değil. SMDK’dan da bazı şahsiyetler davet edildi. Zira bu siyasi oluşumların hedefleri temelde bir noktadaydı ve şimdi değişti. Devrim öncesi ile devrim sonrası aynı değil. Ayrıca bu oluşumların içinde hizipler, siyasi partiler ve parti akımları gibi başka bileşenler de var. Bu nedenle sadece bireyleri davet etmeye karar verdik.”

Varlıkları sona erdi

Kıblavi, muhalif oluşumlar ilk kurulduğunda belirtilen kuruluş amaçlarından birinin, devrimin zafere ulaşması halinde bu oluşumların varlığının sona ereceği olduğunu belirtti. Bu, devrimin zafere ulaşması ve rejimin düşmesi halinde söz konusu oluşumların kendilerini feshedeceklerine dair birden fazla kez yapılan açıklamaydı. Dolayısıyla bu varlıklar artık zaman ve bağlam dışıdır.

*Salı günü yaptığınız açıklamalarda, Suriye'deki askeri güçlerin temsilcisi olarak Askeri Operasyonlar Dairesi'nin davet edileceğini söylediniz. Aslında, Suriye devriminin başında rejimden ayrılan ve maddi ve manevi bedel ödeyen askeri personel, Esed sonrası Suriye'de tamamen göz ardı edildiklerini hissediyor. Suriye Ulusal Diyalog Kongresi onları yeni Suriye'yi müzakere etmek üzere davet etmeyecek mi?

Kıblavi şu cevabı verdi: “Ordudan ayrılanlar Savunma Bakanlığı bünyesinde değerlendirilecek, ancak bu henüz tamamlanmamış bir aşama. Çünkü hazırlanmakta olan pek çok lojistik mesele var. Ordudan ayrılanlar Savunma Bakanlığı'na dahil edilecek. Bağımsız olarak davet edilecek ayrı bir siyasi ya da askeri unsur değiller, Askeri Operasyonlar Dairesi'ne bağlı olacaklar.”

Ön koşullar

*Farklı Suriyeli gruplara ulaşmak için kriterler neler? Davet kriterleri neler?

Kıblavi, “Ne kadar adil ya da teknik olmaya çalışırsak çalışalım, herkes için adil olamayız ve herkesi tatmin edemeyiz. Suriye halkını sınıflandırmak ve bu sınıflandırmada adil olmak istersek, devrimci hareket, devrimci savaşçı, kendi topraklarında devrim yapmamış siyasi düşünür, belirli bir bölgeye ait olan ve Suriye'de bulunan tüm etnik ve ırksal bileşenler olarak ayrılırlar. Ayrıca çeşitli şehirler arasında dağılmış bileşenler de var. Tüm bu bileşenler arasından kongreye katılacak uygun kişiler seçilecek. Böylece bölgeleri kapsamış, toplumsal çeşitliliği sağlamış, gençleri, tutukluları ve siyasi aktivistleri, entelektüel ve devrimci olarak kuşatmış olacağız. Açıkçası bu biraz kapsamlı sayılır” ifadelerini kullandı.

*Peki, tüm Suriye için yüzde 100 adil olacak mı?

Kıblavi şöyle cevapladı: “Tabii ki mümkün değil. Dünyada davet kriterlerinde yüzde 100 adil olan hiçbir kongre yoktur. Bu bağlamda tarafsız olmamız gerekmediğini unutmayın. Bizden istenen gelecekteki Suriye'nin çıkarlarını düşünmemiz.”

CSDVFBR
Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera ve askeri gruplar arasında yapılan toplantıda yeni Suriye'de askeri kurumun nasıl şekilleneceği ele alındı. (Askeri Operasyonlar Dairesi)

Bir sonraki hükümetin şekli

*Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera, mevcut hükümetin tek renkli olduğunu kabul etti. Kongrenin toplanmasının yakın olduğu konuşulurken, bir sonraki hükümetin Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin içinden çıkacağına dair sorular akla geliyor. Bu hükümetin katılımcı bir hükümet olacağına dair herhangi bir ön yargı var mı? Ayrıca, bir sonraki hükümet sisteminin şeklini yani başkanlık mı yoksa parlamenter mi olacağını konferans katılımcıları mı belirleyecek?

Kıblavi bu soruyu, “Kongre, bir sonraki hükümet sisteminin şeklini belirlemeyecek. Çünkü kongre bir yasama organı değil. Parlamento, kongrenin hazırlayacağı çalışma ve belgelerden kaynaklanabilecek prosedürlerin bir parçası” diye yanıtladı.

“Genel sekreterlik gibi seçilmiş bir danışma komitesi” olduğunu da ifade eden Kıblavi, “Komiteler sayıca fazla olduğu için hükümet sisteminin parametrelerini belirlemek üzere mini komiteler seçilebilir. Elbette hükümet sistemi önerilecek ya da onaylanacaktır. Bundan sonra mevcut çalışmalar sona erecek ve çok hassas bir aşama olan geçiş dönemi için teknokratlar hükümeti olması beklenen bir hükümet kurulacaktır. Suriye'nin geleceğine gelince, bunu Suriye halkı ve tartışmaların başlangıç noktası olarak kabul edilen Suriye Ulusal Diyalog Kongresi sırasında fikirlerin billurlaşması belirleyecek. Tüm bu göstergeler Suriye'deki hükümet sistemini belirleyecektir. Daha da önemlisi, kongreden kaynaklanacak anayasal boşluk, söz konusu anayasal boşluğu doldurarak geçici bir anayasal bildiri yayınlayacak olan uzman bir komite tarafından doldurulacaktır” dedi.

Kongrenin zamanlaması

*Kongrenin yakın zamanda toplanmasına tanık olacak mıyız? Yoksa beklemek mi gerekiyor? Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’ne kimlerin davet edileceğini hazırlık komitesi mi belirleyecek?

Kıblavi şu cevabı verdi: “Hazırlık komitesi ilgili makamlardan onay aldıktan sonra çalışmalarına başlayacak. Tarih konusuna gelince, hazırlık komitesi oluşturulduktan sonra, davet edilen şahsiyetler ve gruplarla iletişim kurmak yeterli zaman alacak. Meselelerin çözüme kavuşturulması bir hafta ya da belki 9 gün sürebilir.”

SCDVFEGR
Eski rejim ordusu mensupları, 1 Ocak'ta Suriye'nin Humus kentindeki uzlaşma merkezlerinde kayıt yaptırmak için sıraya girerken Esed'in fotoğrafını çiğniyorlar. (AP)

Kıblavi, “Hazırlık komitesi davetler için kriter belirlemez. İçeriden ve dışarıdan davetlilerin lojistiğini kolaylaştıran ve onlarla kongreye davet edildiklerini ve katılıp katılmayacaklarını kısaca görüşen bir komitedir. Yani konferans öncesi aşamanın lojistiğini kolaylaştıran ve ön kolaylaştırıcılığını yapan bir komite; sonuçlara ya da davet kriterlerine karar veren bir komite değil. Aday gösterecek olanlar genel olarak sivil toplum örgütleri olacak ve doğal olarak sendikalar da bunların arasında yer alacak” şeklinde konuştu.

Komite seçimi için kriterler

Hazırlık komitesi üyelerinin hangi kriterlere göre seçileceği sorulduğunda ise Kıblavi şu yanıtı verdi:

“Bu kişiler Suriye'deki en nitelikli kişiler olmayacak. Çünkü bu çok zor. Ancak yurt içinde olduğu kadar yurt dışındaki devrimci siyasi ortama ve bölgesel dağılıma dair bilgi ve aşinalıkları da göz önünde bulundurulacak. Hazırlık komitesi üyesinin bileşenler hakkında bilgi sahibi olması, devrim ve siyasi süreç konusunda daha önce deneyim sahibi olması ve Suriye'deki siyasi çevreler arasında ya da elbette yurtdışında sürekli faaliyet göstermesi ve tanınması nedeniyle Suriye arenasında bilinmesi gerekir.”