Arap Birliği: Zorluklarla mücadele etmek için Arap ittifakı şart

Arap Birliği Genel Sekreter Yardımcısı Husam Zeki
Arap Birliği Genel Sekreter Yardımcısı Husam Zeki
TT

Arap Birliği: Zorluklarla mücadele etmek için Arap ittifakı şart

Arap Birliği Genel Sekreter Yardımcısı Husam Zeki
Arap Birliği Genel Sekreter Yardımcısı Husam Zeki

Arap Dünyasının siyaset sahnesi bir dizi yeni gelişmeye tanıklık ediyor. Bu gelişmeler arasında krizlerin çözülmesi, Arapların fikir birliğine varma çabaları, bazı Arap ülkelerinin Suriye ile ilişkileri, İsveç müzakereleri ile Yemen krizini aşma girişimleri ve üç ay içerisinde Arap dünyasında gerçekleştirilecek üç zirve: Beyrut'ta bir Arap kalkınma zirvesi, Tunus'ta bir Arap zirvesi ve Mısır'da bir Arap-Avrupa zirvesi yer alıyor.
Arap Birliği (AL) Genel Sekreter Yardımcısı Husam Zeki, AL koridorlarında ve kulislerinde yapılan çalışmalar hakkında Şarku’l Avsat’a açıklamalarda bulundu.
Anlaşmazlıkların üstesinden gelinmesi için bilgeliğe, diplomasiye, herkesin çıkarlarına hizmet eden ortak eylemin gelecekteki vizyonunun belirlenmesine ve anlaşmazlıkların ötesine bakılmasına ihtiyaç olduğunu dile getiren Husam Zeki, AL Konseyi tarafından kabul edilen kararların meşruiyetin ve hükümetin desteklenerek Yemen’deki varlığının güçlendirilmesi yönünde olduğunu belirtti. Yabancı veya bölgesel müdahaleler olmaksızın bölge halklarının ve liderlerin krizlerin çözümünde rol alması gerektiğine odaklanan Zeki, ayrıca Arap Birliği sisteminin gelişmesi ve Arap krizlerini çözme yeteneği hakkında da açıklamalarda bulundu.
Yemen Krizi
İsveç'teki müzakerelerin sonucunu nasıl görüyorsunuz? Yemen'de barış sağlanabilir mi?

-Yemen'deki hayatın tekrar normal hale dönmesine ve sosyal uyumun gerçekleşmesine ilişkin bütün destekler Genel Sekreter tarafından memnuniyetle karşılanmaktadır. Arap Birliği Konseyi tarafından kabul edilen kararlar iyi bilinmektedir. Bunlar arasından en önemlisi meşruiyetin ve hükümetin desteklenerek Yemen’deki varlığının güçlendirilmesidir. BM elçisi ile ilgili olarak, bir BM elçisinin Yemen'deki durumun üstesinden gelmeye çalışırken Arap Birliği’ni ve Genel Sekreteri'ni görmezden gelmesi doğru değil. Bu onun konumunu ve kararlarını bildirmek istemediği anlamına geliyor. Suriye ve Libya'nın uluslararası elçileri daima Arap Birliği (AL) ile koordineli bir şekilde hareket eder ve zaman zaman bakanlık toplantılarına katılırlardı. Genel Sekreter, daha önce Arap Birliği ile koordinasyon ve iletişim eksikliği nedeniyle söz konusu meseleyi BM Genel Sekreteri’ne açmış ve bunun doğru olmayan bir tutum olduğunu söylemişti.
Yemen krizini çözme çabalarının barış ve istikrarın sağlanmasına yardımcı olduğunu düşünüyor musunuz?
- Durum bütün yönleri ile ele alındığı takdirde Arap desteğinin devam etmesinin gerekli olduğu ortaya çıkar. Yemenliler en nihayetinde tek bir halktır ve siyasi ve mezhepsel pozisyonlar arasındaki farklılıklara bakılmaksızın böyle görülmeleri gerekir.
Yemen, Irak, Suriye ve Libya'nın kaderinin bölgesel ülkelere ve onların müdahalelerine, özellikle Türkiye ve İran'a bağlı olduğunu düşünüyor musunuz?
- Maalesef, bu müdahaleler krizlerin daha da karmaşık bir hale gelmesine sebep oluyor. Zaman içinde bölgesel ve uluslararası etkinin azalacağını umuyoruz. Çünkü bu durum krizleri uzatıyor ve karmaşıklaştırıyor. Bu ülkelerin halka kendi kaderlerini belirleme fırsatını tanımaları gerekiyor. Böyle halklar ülkelerinin egemenliğini kontrol edebilecekler.
Suriye krizi
ABD Başkanı Donald Trump'ın ABD birliklerini Suriye'den çekmesi kararına ilişkin hala birtakım soru işaretleri var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

- Yabancı güçlerin Arap ülkelerinden tahliyesi, devlete egemenliği geri getirme yolunda önemli bir adımdır. Bu durumun diğer güçlerin girişine sebep olmaması gerekiyor. Çünkü herhangi bir bölgesel veya uluslararası müdahale Suriye'nin egemenliğini zayıflatıyor. Suriye halkı, belirli bir gönüllü formüle göre ülkelerine geri dönmeli. Çünkü Suriyeliler olmaksızın Suriye yeniden inşa edilmeyecek. Mevcut durum kaosu körüklüyor.
Yeni yılda şu anki Arap krizlerinde, özellikle Yemen, Suriye ve Libya'da bir rahatlamaya tanık olunacak mı?
- Yeni yılın zorluklara ve bölgesel ve uluslararası karmaşıklıklara rağmen üç dosyaya ilişkin olumlu birtakım gelişmelere tanık olacağını umuyorum. Arap ülkelerinin 2019 yılının birtakım olumlu atılımlara tanık olması için çalıştıklarını düşünüyorum.
Beyrut'ta bir Arap kalkınma zirvesi, Tunus'ta bir Arap zirvesi ve Mısır'da bir Arap-Avrupa zirvesi yapılacak. Gelecek üç ay için planlanan bu üç zirvenin maliyetleri temin edildi mi?
- Zirvelere ilişkin üst düzey hazırlıklar tamamlandı. Zirvelerin maliyetleri hususu halledildi. Herhangi bir tehdit söz konusu değil. Arap Birliği’nin özellikle etkinlikler ve faaliyetler hususundaki zayıf bütçesine gelirsek, tüm üye devletlerin ödemelerini bütünüyle yapacağını temenni ediyorum. İstisnai bir duruma tanık oluyoruz. Birlik, kaynaklarının yarısı ile çalışıyor. Ülkelerin önemli bir Arap kurumu olan Arap Birliği’nin rolünü ve etkinliğini yerine getirmesi için düzenli bir şekilde destek olmaları gerekiyor.
Genel Sekreter, Arap atmosferinin arındırılmasına ve asıl dosyalara ilişkin bakış açılarının birbirine yakınlaştırılmasına ilişkin bir görev üstlenecek mi?
- Genel Sekreter, Arap ülkelerini ziyaret ederek ve liderler ve Dışişleri Bakanlarıyla araya gelerek söz konusu atmosferi arındırmayı hedefliyor. Farklılıkların bir kısmının, bu rolün üstesinde gelemeyeceği ölçüde karmaşık hale geldiğinin farkında. Bununla birlikte, bu dosyaları tamamen Arapların ışıklarından uzak bir şekilde açmaktan tereddüt etmiyor ve bir ilerleme kaydetmek umuduyla bütün meseleleri tartışıyor. Bundan dolayı basın spotlarından uzakta bir rol oynuyor.
Arap devletlerinin egemenliğini ihlal etmeye başlayan terörizm karşısında alınan yeni önlemler var mı?
- Arap Birliği, almış olduğu kararlar ve adalet ve içişleri bakanları arasındaki tutumların koordinasyonu ile terörle mücadelede istikrarlı mekanizmalar kurdu. Ayrıca Arap-Arap anlaşması ve desteği kapsamında faaliyet gösteren terörle mücadelede uzmanlaşmış bir uzmanlar komitesi bulunuyor.
Söz konusu mekanizmanın pratik olmaktan daha ziyade teorik olduğunu düşünüyor musunuz?
- Sadece bir teoriden ibaret değil. Son zamanlarda terör operasyonlarında gördüğümüz modellerin başarısız devletlerde bulunduğuna tanık oluyoruz. Kısa sürede yükselen terörle geleneksel yollarla mücadele etmeyi zorlaştıran yeni formlarla uğraşacak merkezi bir idari otorite yok. Geleneksel olmayan yöntemler geliştirmek gerekiyor. Libya’daki DEAŞ ile Suriye ve Irak'taki DEAŞ bir değil. Hepsi kaos yaymaya ve devletleri, varlıklarını ve yapılarını yok etmeye yönelik radikal bir ideolojiye dayanan yenilenen eski oluşumların isimleridir. Bu nedenle, herkes bu yeni modele karşı mücadele etmek için işbirliği yapmalıdır.
Rolüne yönelik eleştirilere rağmen AL sisteminin gelişimi neden bu kadar gecikti?
- Arap Birliği (AL), kendisine fırsat verildiği takdirde tüm gelişmelere ayak uydurabilir ve her türlü krize müdahale edebilir. AL'nin krizlerin çözümüne katılmasına ilişkin davet edilmemesi –ta ki gelişebilsin- ile ilgili ifadelere gelirsek, bu gerçekçi değil çünkü gelişme devam ediyor ve durmayacak. Lahdar İbrahimi’nin raporundan sonra faaliyet gösteren birkaç komite var. Bu komitelerin sonuçlarının, her ne kadar komiteler yavaş bir şekilde çalışsalar da, çalışmalarını tamamlamaya ve gerekli görüş birliğine ulaşmak için düzenli olarak toplantılar yapmaya çalıştıkları doğrudur.
-Gelişme, yapılardaki veya sözleşmelerdeki düzenlemeleri içeriyor mu?
Arap sistemi politik, ekonomik, sosyal ve kültürel bakımdan birtakım sorunlar içeriyor. Bu nedenle hepsinin her zaman gelişmesi ve modernize edilmesi gerekiyor. Fakat Arap Birliği tüzüğünde öngörüldüğü gibi bunun ancak fikir birliği ile gerçekleşmesi gerekiyor.
Arap ülkeleri arasında fikir birliğinin bulunmamasının Arap kararının gücünden daha zayıf olduğunu düşünmüyor musunuz?
- Dünya üzerindeki bütün örgütlenmeler içerisindeki devletler arasında birtakım anlaşmazlıklar olur. Avrupa, Asya, Afrika ve Güney Amerika’daki bölgesel ve uluslararası konferanslara katıldım. Bütün bu oluşumlar, sorunlar bir kenara bırakıldığı takdirde çözüme ve fikir birliğine ulaşabilir ve böylece kendisi ile anlaşmazlıkların yükünün azalacağı neticeleri verecek konular üzerine odaklanabilirler. Anlaşmazlıkların üstesinden gelinmesi için bilgeliğe, diplomasiye, herkesin çıkarlarına hizmet eden ortak eylemin gelecekteki vizyonunun belirlenmesine ve anlaşmazlıkların ötesine bakılmasına ihtiyaç vardır.



Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Başkanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Sınır komşumuz olan Türkiye'yi kışkırtmak gibi bir niyetimiz yok

Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)
Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)
TT

Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Başkanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Sınır komşumuz olan Türkiye'yi kışkırtmak gibi bir niyetimiz yok

Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)
Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)

Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Başkanı Süleyman Oso, konseyin, sınır komşusu Türkiye ile karşı karşıya gelmek istemediğini söyledi. Türkiye'nin uzun bir sınırı paylaşan komşu bir ülke olduğunu ifade eden Oso, Türkiye'nin Suriye'deki Kürt halkının mahremiyetine saygı göstereceğini umduğunu belirtti.

Oso, Türkiye-Suriye yakınlaşması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Esed arasında yakın zamanda bir görüşme yapılacağına dair çıkan söylentilerle ilgili özellikle de ENKS içinde Kürtlerin endişeli olup olmadığına ilişkin soruları yanıtladı.

Oso Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, ENKS’nin Suriye muhalefetinin bir parçası olduğunu dile getirdi. Oso kapsamlı çözümün, Suriye'deki azınlıklar ve milliyetler meselesine adil bir çözüm bulmayı da içeren uluslararası kararlarda yattığını vurguladı.

ENKS’nin Suriye devrimine katıldığından bu yana Suriye'nin ulusal çıkarlarını temel aldığına dikkat çeken Oso, “Ulusal haklarımız için endişe duyuyoruz. Bu rejim, varlıklarının anayasal olarak tanınmasını ve ulusal haklarının güvence altına alınmasını isteyen Kürt halkının taleplerini karşılamıyor. Kürt halkının ulusal haklarını halen inkâr ediyor” ifadelerini kullandı.

Oso ayrıca, Suriye'deki Kürt bölgesiyle ilgili olarak rejim ve Türkiye arasında anlaşmalar yapılacağına olan inancını dile getirdi.

sdcfvgbr
Halep'in kuzeyindeki el-Bab kentinde askeri karargah önünde gerçekleşen halk protestolarından (arşiv)

Oso, Türkiye'deki mültecilerin Türk nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde yaşanan ihlallere ve gösterilere maruz kalmasıyla ilgili olarak şunları söyledi: “Rejim aygıtlarının baskı ve zulmü nedeniyle evlerini terk eden Suriyeli mültecilere yönelik Türkiye, Lübnan ve Irak'taki nefret söylemini endişeyle takip ediyoruz. Türk muhalefeti tarafından Suriyeli mültecilere karşı uygulanan bu söylemi şiddetle kınıyoruz.”

Oso, ‘bunun devam etmesine izin vermenin Türk devletinin çıkarına olmadığını ve mültecileri korumak için acil yasal çözümler getirilmesini beklediklerini’ vurguladı.

Özerk yönetim seçimleri

Oso, özerk yönetim belediye seçimlerine katılmayı reddetmeleri hususunda ise “Bu seçimleri boykot ettiğimizi resmî açıklamalarla duyurduk” dedi.

asdf
Ed-Derbasiye kasabası sakinleri Suriye'nin kuzeydoğusundaki yerel seçimler için yapılan ön seçimlerde oylarını kullandı. (Şarku’l Avsat)

Oso sözlerini şöyle sürdürdü: “Üzerinde mutabık kaldığımız maddelerden biri de yerel seçimlerin düzenlenmesiydi. O dönemde, seçim maddesi de dahil olmak üzere siyasi anlaşmanın yüzde 70'inden fazlasını tamamlamıştık. Bu maddede iktidar ortaklığı, ortak bir yönetim kurulması, ENKS'nin geçiş döneminde 11 ay boyunca bölge yönetiminde gerçek bir ortak olması, uygun koşulların yaratılması, vatandaşlar arasında güvenli bir atmosfer oluşturulması, yönetimin bölgedeki tüm siyasi bileşenleri temsil ettiği konusunda onlara güven verilmesi ve bölge sakinlerinin sandığa gidip özgürce oylarını kullanmaları için güvenlerinin arttırılması konusunda anlaşmıştık. Ancak, bu müzakereler, karşı tarafın uzlaşmazlığı nedeniyle kısa sürede sekteye uğradı ve çöktü.”

sdvfr
Suriye seçimlerinde Şam'daki adayların kampanya afişleri (AFP)

ENKS’nin son seçimlere katılmayı reddetmesinin nedenine ilişkin olarak Oso, “Suriye'de seçimlerin yapılması için 2254 sayılı uluslararası kararla belirlenen koşullar mevcut değildi. Baskı ve otoriter yönetimin varlığında da hiçbir zaman bu güvenli koşullar olmayacak. İster özerk yönetim belediye seçimleriyle ilgili olsun, ister Suriye Halk Meclisi seçimleriyle ilgili olsun hepsinin sonuçları iktidar partileri lehine belirleniyor” açıklamasında bulundu.

Oso, yönetim seçimlerinin başka askeri işgallere yol açacağından korktuğunu ifade etti. Yönetim seçimlerine devam ederse kuzeyde yeni bir Türk askeri operasyonu konusunda ciddi endişeler olduğunu vurgulayan Oso, Türkiye'nin daha önce Afrin'i almakla tehdit ettiğini ve tehdidini gerçekleştirdiğini, ayrıca Rasulayn ve Tel Abyad'ı almakla tehdit ettiğini ve tehdidini gerçekleştirdiğini belirtti.

ENKS Başkanlığı’nın ABD Suriye Özel Temsilcisi ile yaptığı görüşmeye de değinen Oso, “ABD Temsilcisi, ABD yönetimi adına müzakerelerin yeniden canlandırılması için bir girişimde bulundu ve bu müzakerelerin başarıya ulaşması konusunda ciddi olduklarını söyledi. Biz de kendisine karşı tarafın, yani PYD’nin ihlalleri nedeniyle müzakerelerin durduğunu, zira daha önce SDG Komutanı Mazlum Abdi ve ABD'nin eski Suriye Özel Temsilcisi Yardımcısı David Brownstein'ın taahhütlerini içeren bir garanti belgesi imzalandığını söyledik. Garanti belgesi kapsamında müzakerelere geri dönmeye hazır olduğumuzu ifade ettik” şeklinde konuştu.

ENKS Başkanı, Kürt hareketinin iki tarafı arasındaki çıkmazda bir ilerleme sağlanmasının zor olduğunu düşünüyor. “Bugüne kadar bu çıkmazda bir ilerleme kaydedilemedi. Buradaki durumu daha da karmaşık hale getiren şey, bu ayın başlarında kaçırılan 12 üyesinin serbest bırakılması talebiyle ENKS’nin düzenlediği barışçıl toplantı sırasında ENKS destekçilerine ve üyelerine yapılan saldırı oldu” diyen Oso, söz konusu saldırının ABD'nin Kürt-Kürt müzakerelerini yeniden canlandırma çabalarını baltalamaya yönelik bir mesaj olduğunu açıkladı.

Suveyda ayaklanması

Başka bir bağlamda Oso, Suveyda’da yaşananlar hakkında şunları söyledi: “Suriye'deki Kürt halkının kıymetli vilayeti olan ve Dürzi kardeşlerimizi de içeren Suveyda’daki protestoların başlamasından bu yana ENKS, özgürlük, demokrasi ve tüm Suriyeliler yararına federal bir Suriye için yapılan bu barışçıl protestoların yanında yer aldı.”

dvfbr
Suriye seçimlerinde Şam'daki adayların kampanya afişleri (AFP)

Uluslararası topluma Suriye krizinin çözümüne yönelik kararların uygulanmasını hızlandırma çağrısında bulunan Oso, “Tüm Suriyelilerin ekonomik durumunun çok kötü olması ve mutlak çoğunluğun yoksulluk tehdidi altında yaşaması nedeniyle Suriye halkı bir bütün olarak açlığa, yoksulluğa ve yokluğa daha fazla tahammül edemez. Sığındıkları ülkelerde yerlerinden edilen Suriyeli mültecilerin ve ülke içinde yerinden edilenlerin trajedilerini unutmamalıyız” ifadelerini kullandı.

Oso, ENKS’nin Suriye muhalefetiyle kurduğu ittifakın Suriyelilerin kurtuluşu için bir seçenek olduğunu vurguladı. “Koalisyonun ve müzakere organının bir parçasıyız. Uluslararası sponsorluk altında oluşturulan anayasa komitesinin de bir parçasıyız. Kaderimiz bir bütün olarak Suriye halkıyla bağlantılı. Muhalefet saflarına katıldığımızda Suriye halkının yanında durmayı seçtik” şeklinde konuşan Oso, koalisyonda ve Suriyeli muhalif güçlerle birlikte temsil edilmelerinin her konuda aynı fikirde oldukları anlamına gelmediğini belirtti. Özellikle de Afrin, Rasulayn ve Tel Abyad kentlerinde yaşanan ihlaller ve buralardaki hizipçi kaos hakkında kesinlikle farklı noktalarda olduklarını beyan eden Oso sözlerini şöyle noktaladı:

“Afrin, Rasulayn ve Tel Abyad şehirlerinden Haseke ve Kamışlı kamplarına yerleştirilen tüm yerinden edilmiş insanlar, geçici koalisyon hükümetine bağlı gruplar tarafından yönetilen evlerine dönmeyi dört gözle bekliyor. Umarım koalisyon bu konudaki karar ve politikalarını yeniden gözden geçirir ve yerinden edilen herkesin evlerine ve mülklerine dönmesi için çalışır. ENKS bu konuyu ilgili tüm taraflarla birlikte ele almak için çalışıyor.”