​Moritanya Cumhurbaşkanı “radikalizme ve nefrete” karşı yürüyecek

Cumhurbaşkanı Muhammed Veled Abdulaziz
Cumhurbaşkanı Muhammed Veled Abdulaziz
TT

​Moritanya Cumhurbaşkanı “radikalizme ve nefrete” karşı yürüyecek

Cumhurbaşkanı Muhammed Veled Abdulaziz
Cumhurbaşkanı Muhammed Veled Abdulaziz

Moritanya hükümeti bugün, ülkede son aylarda artan ve sosyal medyada hız kazanan “nefret ve radikal söylemlere” karşı yürüyüş çağrısında bulundu. Nuakşot’ta düzenlenecek olan yürüyüşe Cumhurbaşkanı Muhammed Veled Abdulaziz ve hükümet üyelerinin de katılım göstereceği kaydedildi.
Ülkedeki resmi kaynaklar, söz konusu yürüyüşe katılımın “ulusal bir görev” olduğunu belirtirken söz konusu çağrıyı yapan bakanlıktan yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
“Amaç, her türlü ayrımcılığa, halkımızın uyumuna ve fertlerinin dayanışmasına zarar verebilecek her duruma karşı güçlü ve ortak bir ulusal tutum sergilemektir.”
Açıklamada ayrıca yürüyüşün, kaynağı ne olursa olsun nefret ve bölünmeye teşvik edici söylemlerin karşısında durmak için düzenlendiği belirtildi. Bakanlık dün yayınlanan resmi açıklamasının devamında şunları bildirdi:
“Hükümet, ulusal birliği korumaya ve halkımızın yüzyıllardır taşıdığı barış ve uyum içinde, hoşgörü ve birlikte yaşama değerlerini sürdürmeye kararlıdır.”
Bakanlık, yürüyüşün birçok güç, siyasi parti, sivil toplum kuruluşu ve sosyal medya çağrısına yanıt olduğunu belirtti.
Cumhurbaşkanı Muhammed Veled Abdulaziz’in konuşmasıyla bitecek yürüyüşün özellikle ırkçı ve radikal söylemler ile nefret propagandasına karşı başkent Nuakşot’un en büyük caddelerinden birinde düzenlenmesi bekleniyor.
Resmi Halk gazetesinin başyazısında da konuya dair şu ifadelere yer verildi:
“Bu, bir grubun ya da siyasi bir partinin yürüyüşü değildir. Bu, bütün vatandaşların katılacağı bir yürüyüştür. Bu, ırkçılığı, ırkçılıkla bağlantılı olan ve uyumsuzluk, kaos ve nefreti körükleyen tüm üslupları yüksek sesle reddetmeye susamış tüm Moritanyalıların yürüyüşüdür.”
Resmi gazete yürüyüşün nefret, tehdit ve korkutma söylemini, şiddet çağrısını, vahşeti ve insanlık dışı eylemleri yüceltmeyi, ayrımcılığı ve bölünmeyi artırmayı kınamayı amaçladığını bildirdi. Bunun, bireyler ve gruplar arasında fitneye yol açan tüm kin ve nefret üsluplarını reddeden bir yürüyüş olduğu vurgulandı.
İktidardaki Cumhuriyet İçin Birlik Partisi, ılımlı ve radikal muhalefet partileri de dahil olmak üzere çeşitli siyasi partileri ve sivil toplum gruplarını yürüyüşe katılmaya davet etti. Ilımlı muhalefet partileri yürüyüşe katılmaya karar verirken birçok parti daveti reddetti ve bu çağrınsın arkasındaki gerçek nedenleri sorguladı.
Moritanya’daki en büyük muhalefet koalisyonu olan Ulusal Demokrasi ve Birlik Forumu, iktidar partisinden davet almasına rağmen yürüyüşe katılmayacağını duyurdu. Yalpan açıklamadaşu ifadelere yer verildi:
“Organizasyonda ve amaçlarını belirlemede ortak olmadığımız bir gösteriye katılmamız mümkün değil. Ortada özellikle de zamanlaması, nedenleri ve gerçek amaçları hakkında birçok soru işareti varsa.”
Bu durumu “yönetiminin son günlerindeki bir rejimin milli birliğe yönelik gecikmiş ilgisi” olarak nitelendiren Muhalif Forum şu açıklamada bulundu:
“Bu rejim, ulusal birliği pekiştirmeyi amaçlayan toplumsal projenin olmadığı on yıldan daha fazla bir süre boyunca iktidarda kaldı. Fitne çağrısında bulunan radikal söylemi karşısında durmak, bir şov olmaktan öteye geçemez.”
Forum tarafından yapılan basın açıklamasında gösterilerin ve diğer yüzeysel ve demagojik eylemlerin, ulusal birlik ve sosyal uyum meselesine bir çözüm olamayacağı” vurgulandı. “Şikâyetleri tespit eden ve bunlara yönelik etkili ve fikir birliğine dayalı çözümler üreten ulusal bir diyalog” çağrısında bulunuldu. Açıklamada “Bu diyaloga yandaş ve muhalefet bütün siyasi partileri, tüm sivil ve yasal kuruluşları ve tüm fikir ve düşünce örgütlerini davet ediyoruz” ifadeleri kullanıldı.
Muhalefetteki Demokratik Güçler Birliği Partisi de yürüyüşe katılmayı reddeden taraflardandı. “Zamanlaması ve amaçları şüpheli olan bu yürüyüşe katılmak düşünülemez” denilen açıklamada tüm Moritanyalılara yürüyüşü boykot etme çağrısında bulunuldu. “Çünkü yürüyüş çağrısı yapan rejim, halkı tehdit eden uygulamaları ve sözleri göz ardı ederek ulusal birliği her zaman ihmal etti” ifadesi kullanıldı.
Kültür Bakanı ve resmi hükümet Sözcüsü Vild Maham, muhalefetin yürüyüşe katılmayı reddetmesinin nefret söylemiyle sıkı bir bağlantısı olduğunu söyledi. Maham açıklamasında “Bugünkü yürüyüş, ülkemizin Ruanda olmadığını kanıtlıyor” dedi.



İki ziyaret arasında Şam

İki ziyaret arasında Şam
TT

İki ziyaret arasında Şam

İki ziyaret arasında Şam

İbrahim Hamidi

Şam günlükleri bir borsa gibi. Kalp atışları yükseliyor ve düşüyor. Şantiye işe başladı. Yeniden inşa mücadelesi başladı. Göstergelerin istikrar kazanması zaman alacak ama ilerleme var. Şehir, hayallere ve beklentilere yer açmak için sabrı benimsiyor.

Birkaç gün önce ziyaret ettiğim Şam, rejimin devrilmesinden sonra ziyaret ettiğim şehir değildi. Çok şey değişti, bazıları ise aynı kaldı. Suriyeliler gerek geçen yılın sonlarındaki gerekse ateş ve savaş yıllarındaki geniş beklentilerinin yörüngesinde dönmeye devam ediyorlar.

Geçtiğimiz yılın sonlarında şehir karanlıkta uyuyordu ama halkı uyumuyordu. Şam’da şenlik havası vardı. Rejimin devrilişinin mutluluğu, yıllarca veya on yıllarca süren sürgünden sonra birçok kişinin şehirlerine ve ailelerine dönüşünün sevinci yaşanıyordu. O zamanlar danslar Barada Nehri kıyılarına taşıyor ve yasemin şehrinin ağaçlarına yuva yapıyordu. Şarkılar arasında bir ses, “Başını kaldır, sen özgür bir Suriyelisin” şarkısını söyleyerek sürgünden dönen birini selamlıyordu. Bu şarkıyı ancak ülkesine dönen başka birini selamlayan bir başka şarkı ve sarılma bölüyordu.

Geceyle gündüz bir olmuştu. Bir kutlama karmaşası vardı. Duygular coşkuluydu. Şehir geri dönenlerle anlaşıp onları bağrına basıyordu. Zamanlamalara vakit yoktu, gözyaşları sel olmuş akıyordu. Trafik ışıkları ve onlara uyan yoktu, polis arabaları yoktu, trafik kuralları yoktu. Geç saatlere kadar ayakta kalınıyordu. Gecelerin elektriksiz olmasını, karanlıkta dans etmeyi herkes kabullenmişti. 

Yaşlı şehre kur yapılıyordu. Sokaklardaki ve binalardaki çatlaklara övgüler düzülüyordu. Gri gazlara kucak açılıyordu. Ne hesap sormaya vakit ne de hesap sorma niyeti vardı. Şehrin sokaklarında tezgahların ve kokuların yarattığı karmaşa kabullenilmişti. Tek şey, önemli tek husus, rejimin devrilmesine sevinmekti. Bunlar pek çok kişinin 54 veya 61 yıldır beklediği anlardı. Tarihi anların gücü karşısında her şey kabul edilebilirdi.

Hedefler ve beklentiler büyüktü, hayaller engindi, duygular coşkuluydu. Kasiyun Dağı’nın zirvesi randevu ve buluşma yeriydi, kafelerde seminerler düzenleniyordu. Siyasetçiler geri dönmüştü, aktivistler geri dönmüştü, devrimciler geri dönmüştü. Esed rejimi muhalifleri, Esed sonrası rejimi kurmak için geri dönmüşlerdi. Herkesin ülkenin geleceğine dair kendi vizyonu ve yeni Suriye'nin inşasındaki rolüne dair kendi düşüncesi vardı. Herkesin, kanlı on yılların, ağır on yılların saniyelerinde, birçoğunun kanıyla, yarasıyla çizdiği bir ülke haritası vardı. Herkesin “sessizlik cumhuriyeti”ndeki hücrelerinin tavanlarına, göç dalgaları ile yerinden edilenlerin çadırlarının deliklerine bakarak kurduğu kendine özgü hayalleri vardı. Ölüm botlarında boğulmaktan kurtulan herkesin, Suriye'nin bir kıyısından diğerine geçmekte kullanacağı bir botu vardı.

Şimdi Şam farklı. Şehir daha düzenli. Hizmetler daha ulaşılabilir. Polis ve güvenlik var. Kurumlar ve bakanlıklar çalışıyor. Şehir eski adetlerine döndü. Ve halkı ritmini yeniden buldu. Kafelerde, sokaklarda ne bir kutlama ne de bir şarkı var. Devrim marşları kayboldu. Şehrin göğünde ve pencerelerinde daha fazla ışık ve elektrik var. Adetler Şam sokaklarına sızdı.

Hizmetler daha iyi. Kurumlar çalışıyor. Elektrik artık evleri ve lambaları daha uzun süre ziyaret ediyor. Şehir arabalarla dolu. Trafik memurları trafiği organize ediyor. Trafik ışıkları yeniden yanıyor. Sürücüler ve yayalar onların komutlarına uyuyor.

Maaş ve döviz bürolarının önünde kuyruk var. Açlara ve yoksullara hizmet veren fırınların önünde bir sıra uzanıyor. Geçen yılın sonunda olduğu gibi güvenlik açısından durumları belirsiz olup bir çözüm arayanların oluşturduğu kuyruklar artık yok.

İnsanların kaygıları ve dertleri geri döndü. Hayat pahalılığı var. Emeklilerin maaşları kesildi, kamu çalışanları işten çıkarıldı. Şam çevresinde ve Suriye'nin batı ve güneyindeki güvenlik durumuyla ilgili endişeler yeniden gündemde. Beklentiler potansiyelin üzerindeydi. Rüyalar zamandan daha hızlıdır. Son haftalardaki birkaç sınavla insanlar dünyaya geri döndü. Tükenmiş, çökmüş, kuşatılmış bir ülke aylar içinde toparlanamaz. Şam Kılıcı’nın önünde çekilen bir fotoğraf, Amerikan “yaptırım kılıcı”nın darbelerinden kurtulmaya yetmiyor.

Şam aşağıdan böyle görünüyordu. Yukarıdan bakıldığında ise artık çehresi belirgin. Anayasal Beyanname yayımlandı. Siyasi sistem netleşti; beş yıllık geçiş süreci ile bir başkanlık sistemi. Hükümet kuruldu. Heyet Tahrir eş-Şam önemli bakanlıkları elinde tutarken, diğer bakanlıkları siyasi nüfuzu olmayan teknokratlara bıraktı. Mezhepsel kota olmaksızın etnik, dinsel ve mezhepsel tüm bileşenlerden bakanlar hükümette yer aldı. Tablo, yasama organının oluşturulmasıyla tamamlanacak.

Siyasetçilere ve siyaset yapmak isteyenlere mesaj ise açıktı. 29 Ocak Zafer Günü’nde verilen bu mesaj, askeri, siyasi ve sivil bütün devrimci örgütleri ve oluşumları feshediyordu. Yani siyasi partilere, siyasi bloklara yer yok.

Yukarının önceliği güvenliğin sağlanması ve ekonominin iyileştirilmesidir. Diyalog veya silahlı çatışma ya da uzlaşmalar yoluyla örgütlerin dağıtılması ve yeni Savunma Bakanlığı'na entegre edilmesi yoluyla güvenliğin sağlanmasıdır. Nitekim böyle de oldu. Hristiyanlar, Dürziler ve Kürtler artık “devlet şemsiyesi” altında kendi bölgelerini koruyorlar. Kıyı kesimindeki Alevilerin durumu ise ayrı bir konu. Rejim kalıntılarının isyanı yeni rejim için dahili ve İran'ın arkasında olduğu harici bir sınavdı. Güvenlik mensuplarının öldürüldüğü planlı bir askeri ayaklanmayla başladı ve yaraları hâlâ açık olan kanlı katliamlarla sona erdi.

Şarku’l Avsat’ın Majalla’dan aktardığı analize göre hükümetin yapısı ve bakan tercihleri, ekonominin iyileştirilmesinin bir öncelik olduğunu ve yaptırımların kaldırılmasının anahtarı olduğunu gösteriyor. Arap, bölge ve Avrupa ülkeleri Şam'a el uzattı. Şam'ın müttefiki olan bütün ülkeler, çarkın hızla dönmesi için seferber olmuş durumda. ABD yaptırımları ekonomiyi canlandırmaya yönelik katkıları sınırlandırıyor. Washington bu konuda ikiye bölünmüş durumda; bir grup, yeni Suriye hükümetini “el-Kaide benzeri” olarak görüyor. İkincisi, yeni hükümetle adım adım etkileşime geçmeye hazır.

İkinci grubun taraftarları Şam'a, Şam'ın bazılarını kabul etmenin zor, hatta imkânsız gördüğü sekiz maddelik bir talep listesi sundular. Bu zor talepler, Filistinli fraksiyonların siyasi faaliyetleri ve Suriye'deki bazı kişilerin sınır dışı edilmesiyle ilgiliydi. ABD'nin taleplerine yazılı bir mektupla yanıt veren Şam, Birleşmiş Milletler'de yeni Suriye bayrağını çekmek üzere New York'a, ardından Dünya Bankası toplantılarına katılmak üzere Washington'a bakan düzeyinde yapacağı ziyarete güveniyor.

Şam sokaklarındaki durum, kiliselerde, camilerde, kafelerde sosyal medyadaki paylaşımlara göre daha rahatlatıcı. Övgü şairlerinin şiirlerinde yüzeyde göründüğünden ise daha rahatsız edici

Zaman kılıç gibidir, halk “kurtuluş mucizesini” takdir eder, boş cepler ise mucizeler bekler. Alarm zili çalıyor. İş adamları ve bakanlar, yurtdışındaki işlerini ve kazanımlarını bırakarak kurumlara yerleştirilen bombaların imha edilmesine, kuruluşlardaki düğümlerin çözümüne katkıda bulunmak, “yaptırım kılıcı” altında yaşamanın alternatif yollarını aramak üzere ülkelerine dönmeye karar verdiler. Rejimin devlet kurumlarında işlediği katliamların boyutları geniş çaplı bir çalışmayla ortaya çıkarıldı.

Bakanlıkların başında teknokratlar ve uzmanlar var. Ama çok sayıda memurun bu bakanlıklar ve kurumlarla ilişiği kesildi. Yerlerine İdlib ve diğer güvenli bölgelerde kurulan eski otoritenin memurları getirildi. Eski memurların işten çıkarılması ile yerlerine gelen geçici ziyaretçi memurlar arasında çalışma saatleri kısa, tamamlanan işlerse az. Yaptırımları delme mücadelesi için gereken cephane yetersiz.

Gerileyen veya iyileşmeyen ekonomik durum ile güvenlik durumuna yönelik tehditler karışımı, içeride ve dışarıda yeni bir sınav için pusuda bekleyen gizli güçlerin beklediği bir fırsat. Karar vericiler ise bu bombayı etkisiz hale getirmek için çaba harcıyor.

Şam sokaklarındaki durum kiliselerde, camilerde, kafelerde, sosyal medyadaki paylaşımlara göre daha rahatlatıcı. Övgü şairlerinin şiirlerinde yüzeyde göründüğünden ise daha rahatsız edici. Şam'daki Hristiyan bayramlarının Genel Güvenlik unsurları tarafından korunması ve üst düzey siyasi ziyaretler rahatlama yaratan bir hamleydi. Başkentte kaçırma eylemlerine dair yayılan haberler ve söylentiler yahut ABD ve İngiltere'nin yaptığı seyahat uyarıları ya da Batılı başkentlerin diplomatlarının Şam'da uyumalarını engellemeleri ise korku yayıyor.

Bir haber yerinden edilmişleri ve mültecileri geri dönmeye teşvik ederken, bir diğeri gençleri göç etmeyi düşünmeye itiyor. Suriyelilerin yüreği her gün bir şeyler arasında gidip geliyor. Zorluklar çok. Şantiye kuruldu, yeniden inşa planı başladı, mayınları temizleme ve hayalleri gerçekleştirme mücadelesi başladı.