Amr Musa: Arap dünyasının yarısı isyan ediyor

Musa, Arap Birliği Genel Sekreteri olarak görev yaptığı sırada, NATO’nun Libya’yı vurmasına yardım ettiği suçlamalarına ilk kez yanıt veriyor.

Arap Birliği eski Genel Sekreteri ve Mısır eski Dışişleri Bakanı Amr Musa Independent Arabia röportajı sırasında (Fotoğraf: Salah Reşidi)
Arap Birliği eski Genel Sekreteri ve Mısır eski Dışişleri Bakanı Amr Musa Independent Arabia röportajı sırasında (Fotoğraf: Salah Reşidi)
TT

Amr Musa: Arap dünyasının yarısı isyan ediyor

Arap Birliği eski Genel Sekreteri ve Mısır eski Dışişleri Bakanı Amr Musa Independent Arabia röportajı sırasında (Fotoğraf: Salah Reşidi)
Arap Birliği eski Genel Sekreteri ve Mısır eski Dışişleri Bakanı Amr Musa Independent Arabia röportajı sırasında (Fotoğraf: Salah Reşidi)

Üzerinden geçen 8 yılın ardından Arap Baharı devrimlerinin aslında bahar olmadığını, şiddetli ve sert bir kış olduğunu düşünen Amr Musa, bununla birlikte bazı tarafların Arap Baharı devrimleri hakkında birer komplo oldukları nitelendirmesini reddederek, “Yaratıcı kaos teorisinin sahipleri bunu açıkladılar, gizlemediler. Bilakis, patlak vermeden önce yıllarca gözler önündeydi” ifadelerini kullandı.
Arap Birliği eski Genel Sekreteri ve Mısır eski Dışişleri Bakanı Amr Musa, Independent Arabia ile yaptığı özel röportajının bu son bölümünde, Sykes-Picot döneminin sona erdiğini, bir daha tekrarlanamayacağını ve Sudan vatandaşlarının dış güçlerden daha fazla bölünmeye hazır olduğunu söyledi. Arap dünyasının Türkiye, İran ve Katar rolü ile Müslüman Kardeşler dosyası gibi yeni Ortadoğu projesini uygulamaya yardımcı olan birçok veri sağladığını kabul eden Musa, Suudi Arabistan deneyiminin -öncekilerden farklı yeni bir görünüm ve yönün ortaya çıkmasıyla birlikte- iyi bir deneyim olduğunu ve tüm Körfez bölgesinde etkili olacağını belirtti.
Musa, Arap Birliği Genel Sekreteri olarak görev yaptığı sırada, NATO’nun Libya’yı vurmasına yardım ettiğine dair suçlamalarına ilk kez yanıt verdi ve kendisi hakkında bu iftirayı atanlar ile ilgili olarak, “Arap dünyasını, Arap Birliği'ni veya beni dolandırıcılık ve sahtekarlık yoluyla kırmak isteyen insanlar var” ifadesini kullandı. Ayrıca Musa, Kaddafi’nin neden kendisinden Arap Dışişleri Bakanı olmasını istediğini ve Ümmü Gülsüm’ün ‘Gözyaşlarını isyan etmiş görüyorum’ şarkısının sırrının ne olduğunu açıkladı.
Yeni Ortadoğu
Yeni Ortadoğu projesi, Arap Baharı Devrimlerinin bir sonucu olarak birçok Arap ülkesinin başkanlarının değişmesine rağmen hala devam ediyor mu?

-Bunu zaten yaptılar, ancak uygulamanın çok zor olduğunu gördüler. Sykes-Picot dönemi ve ‘oturup bir harita çizerek kendi gizli emellerine göre bölgeyi taksim etme’ meselesi sona erdi. Şimdi hiçbir şey gizli değil ve başarmayı düşündüğünüz şeyden dakikalar sonra bütün dünya haberdar oluyor. Mesela sabah uyandığım anda Mısır'ın yarısını, Tunus'un yarısını, Fas'ın yarısını veya başka bir Arap ülkesinin yarısını yerinde bulamamam mümkün değildir. Bu boş bir konuşma. Bu gerçekleşirse, uzun sürmeyecek ve ciddi rahatsızlıklara yol açacaktır.
Fakat Sudan gibi bazı Arap ülkelerinin bölünmesi gerçekleşti?
-Evet, bu oldu fakat koşullar farklıydı. Mesela yaşanan tüm acılara rağmen Irak bölünmedi, Iraklılar bunu reddetti. Sudan vatandaşları dış güçlerden daha fazla bölünmeye hazırdı.

  • “Arap dünyasında çok büyük bir problemimiz var. Bunu, Arapların Yemen, Suriye ve Libya gibi bir dizi dosyaya karşı olan tutumlarındaki çatışmalarda görüyoruz.”

Mübarek, Kaddafi, Ebu Mazen ve Salih ile (Amr Musa Arşivi)

Peki, yeni Ortadoğu projesi halihazırda hangi temel üzerinde uygulanmaktadır?
-En önemli ve en tehlikeli olan şey, bazı süper güçlerin politikalarını, bazı bölgesel politikaların cesaretini ve Arap politikalarının zayıflığını perdeleyen belirsizliktir. Bütün Ortadoğu’yu değiştirme sürecinin derinliği ne kadar?
Aynı zamanda bu değişim, radikalizm ve onunla yüzleşme meselesi ile ilgili. Bunun içine bazı süper güçlerin bölgedeki bazı silahlı örgütlere yönelik bilinen tutumunun yanı sıra, Türkiye ve İran’ın terörizm konusundaki politikası da giriyor.
Arap dünyasının, Türkiye, İran ve Katar rolü ile Müslüman Kardeşler dosyası gibi yeni Ortadoğu projesini uygulamaya yardımcı olan birçok veri sağladığını kabul etmez misiniz?
-Bunda şüphe yok. Arap dünyasının yarısı isyan ediyor, diğer yarısı ise devrimlere karşı isyan ediyor. Bazıları alenen çalışıyor, bazıları ise gizlice. Bazıları siyaset ile bazıları da paranın gücüyle çalışıyor. Bazıları din üzerinden etki yaratarak, bazıları ise tam aksi. Arap dünyasında çok büyük bir problemimiz var. Bunu, Arapların Yemen, Suriye ve Libya gibi bir dizi dosyaya karşı olan tutumlarındaki çatışmalarda görüyoruz.
Kaddafi'nin Suudi Arabistan'ı bölmek için planları olduğu söyleniyor. Bu konu hakkındaki yorumunuz nedir?
-Evet, Kaddafi'nin Suudi Arabistan ile ilgili bir tür nefreti ve memnuniyetsizliği vardı. Katar zirvesinin bir uzlaşı ile neticelenmesine rağmen Suudi Arabistan'a karşı aynı duyguyu hisseden herhangi bir Arap veya Arap olmayan güç, Kaddafi ile müttefik oldu.
Dünya üzerindeki terörün bir nihayeti olmayacak ve teröristlerin sonu gelmeyecek. Çünkü teröre yönelik akan sürekli bir fon var. Çok fazla uyuyan terör hücreleri var. Küresel ve bölgesel politikaların neticeleri daha fazla hayal kırıklığı, öfke ve şiddete yol açıyor.


Amr Musa ve Muammer Kaddafi  (Amr Musa Arşivi)

Arap Birliği ve Libya'ya saldırma kararı
Genel Sekreter olarak görev yaptığınız süre boyunca Arap Birliği'nin Kaddafi'nin düşüşünden önce Libya'yı savunmakta kayıtsız kaldığınız ve bilakis NATO kuvvetlerinin Libya'ya müdahalesinden sorumlu olduğunuz yazıldı. Bunun hakkında neler söyleyebilirsiniz?

- Dolandırıcılık ve sahtekarlık yoluyla Arap dünyasını, Arap Birliği'ni ya da beni şahsen kırmak isteyen kimseler var. Bu konuyu ayrıntılı olarak açıklayacağım. Gerçekleri görmezden gelen tartışmalara girmeyeceğim. Bu konuda Güvenlik Konseyi kayıtlarına ve Libya açıklamalarına dikkatleri çekmek yeterlidir. Devrim zamanında Libya Kaddafi'ye karşıydı ve resmi talepler söz konusuydu. 2012’de cumhurbaşkanlığına aday olduğumda bu konuyu gündeme getirdim. Bu, seçim kampanyası sırasında Müslüman Kardeşler'in karşı propagandasının bir parçasıydı. O zaman basitçe şunu soralım: NATO’nun Arap Birliği’nden Libya’ya karşı bir saldırı gerçekleştirilmesi veya böyle bir saldırının reddedilmesi gibi bir şeyi talep etmesi beklenir mi? Arap Birliği bu kadar güçlü olsaydı 60 yıldan fazla bir süre çözmeye çalıştığı Filistin meselesini çözerdi, fakat bunu yapamadı. Arap Birliği'nin kararı bireysel bir karar değil, üye devletlerin kararıdır. Arap Birliği, Mısır dahil 22 ülkeyi kapsamaktadır. Arap Birliği bu konuda kesin bir karar vermemesine rağmen Libya'daki hava saldırısına katkıda bulunan Arap ülkeleri var.


Arap Birliği eski Genel Sekreteri ve Mısır eski Dışişleri Bakanı Amr Musa Independent Arabia’ya verdiği röportaj sırasında (Fotoğraf: Salah Reşidi)

Arap Baharı mı yoksa sert bir kış mı?
Üzerinden geçen 8 yılın ardından Arap Baharı devrimlerinin aslında ne bahar ne de Arap olmadığı söylenebilir mi?

-Elbette bahar değildi, fırtınalı bir kıştı. Soğuk ve acımasız bir Arap kışıydı. Bahar kelimesinin ironik olduğu söylenebilir, ama devrimin Arap devrimi olduğu açık. Bu, sert ve soğuk bir Arap kışıydı. Bir grup gencin ya da grubun protestolar, isyanlar ve devrimler gerçekleştirdiği için değil, bilakis pek çok çevre tarafından kendi çıkarları doğrultusunda sömürüldüğü için böyle denebilir. İktidarı elde etmek üzere kaosu yaydılar. Bunlar arasında birtakım dış güçler de bulunuyor. Yaratıcı kaos teorisinin müessisleri, yıllar önce dünyayı değiştirmek amacıyla bunu açıkça ilan ettiler. Bunun için komplo teriminin kullanılmasını reddediyorum. Çünkü komplonun ayrıntıları gizlice dokunur. Fakat yaratıcı kaos teorisinin sahipleri bunu açıkladılar, gizlemediler. Bilakis, patlak vermeden önce yıllarca gözler önündeydi. Birçoğumuz bu değişimi bekledik, fakat değişim aşamasına geçemedik. Bunun en açık örneğinin ABD olduğunu düşünüyorum. Nitekim değişiyor ve kendisi ile birlikte dünyayı da değiştirmeye çalışıyor.

  • “Dolandırıcılık ve sahtekarlık yoluyla Arap dünyasını, Arap Birliği'ni ya da beni şahsen kırmak isteyen kimseler var.”

Amr Musa ile Bahreyn Veliaht Prensi Selman bin Hamad Al Halife (Amr Musa Arşivi)

Suudi Arabistan ve tüm Körfez bölgesi bir Arap devrimi baharının eşiğinde miydi?
-Hayır, değildi. Ancak şu anda birden fazla yerde olduğu gibi Arap ruhunda devam eden baskı, Körfez ülkeleri de dahil olmak üzere herhangi bir Arap ülkesinin çıkarına değil. Yeni bir görünüm ve öncekilerden farklı yönlerin ortaya çıkmasıyla birlikte Suudi deneyimine atıfta bulunmak önemlidir. Hem kadının rolü hem de toplum, hayat ve ekonomi yönetimi gibi ekonomik ve sosyal açıdan çeşitli değişimler gerçekleştirmeye yönelik girişimlerde bulundular. Ayrıca Suudi toplumun büyük bir bölümünü temsil eden gençlerin rolünü harekete geçirmeye çalıştılar. Açıkçası bu, iyi bir deneyimdir ve tüm Körfez bölgesinde bir etkisi olacak gibi görünüyor.


Jimmy Carter, Amr Musa ve Butros Butros-Gali, eski Finlandiya Başbakanı ile birlikte (Amr Musa Arşivi)

Pompeo’nun mektuplarının gizemi
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Kahire'deki son açıklamalarını nasıl okuyorsunuz?

-ABD’nin bölgeye yönelik politikasının nereye varacağını merak ettiğimizi inkar etmemiz gerekiyor. Bu açıklamalar, bu eğilimi okumak için altın bir fırsattı. Pompeo, bazıları belirsiz, bazıları ise net olan birtakım mesajlar verdi. Mesela, “ABD bölgeden çekilmedi ve var olmaya devam edecek” dedi. ABD'nin radikalizme karşı olduğu ve bununla yüzleşeceği, politik uzmanlar tarafından biliniyor. Bu açık bir hedef. Bununla birlikte ABD, Filistin meselesini önemsemiyor ve görmezden geliyor.
Herkes bu konuyla başa çıkmak için geri dönmek zorunda kalacak. ABD politikasının önemli bir rol oynadığını ve bölgedeki gerçek sorunlar karşısında ihtiyatlı olmak üzerine söylenenleri dikkate almak da önemlidir. ABD ile kötü bir ilişki kurmanın kimsenin yararına olmadığını hala söylüyorum. Ancak, Amerikalılarla olan ilişkilerimizde stratejik çıkarlarımızı koruduğumuz bir tutumu benimsememiz gerekiyor.
Sizi Trump'ın Arap bölgesine yönelik politikasının karşısında konumlandıran şey nedir?
- Ne anlamda, yeni bir Ortadoğu mu? Amerikan çıkarları doğrultusunda yeni ittifaklar yaratmak mı? Arap NATO’su ne anlama geliyor? Polonya’daki zirve ne anlama geliyor? Kimin zirvesi? Neden? Askeri bir ittifak mı? Sonuç olarak sorular, cevaplardan çok daha fazla.
Terörizm devam ediyor
Terörizmin yakında biteceğini düşünüyor musunuz?

-Dünya üzerindeki terörün bir nihayeti olmayacak ve teröristlerin sonu gelmeyecek. Çünkü teröre yönelik akan sürekli bir fon var. Çok fazla uyuyan terör hücreleri var. Küresel ve bölgesel politikaların neticeleri daha fazla hayal kırıklığı, öfke ve şiddete yol açıyor. Böyle bir iklimde radikalizm var olacak ve bitmeyecek. Şu an sessiz olan biri, zamanı gelince ortaya çıkacak ve silahı omzuna alacaktır. Çünkü zemin buna müsait. Öfke ve hayal kırıklığına neden olan bir deniz olduğu sürece ve koruma ve fon mevcut olduğu sürece radikalizm var olacak ve bitmeyecek. Bu sadece Arap ülkelerine bağlı değil. Radikalizm yanlısı örgütlerin rolleri ve eğilimleriyle ilgili küresel politikalar var.
Uzun yıllardır vazgeçilmez olan bölgesel bir Arap ittifakı olarak Avrupa-Akdeniz ortaklığı hakkında ilk kez siz konuştunuz. Bu ortaklık şimdi nereye gidiyor?
-Bu ortaklığın başarısı için ciddiyetle çalışmak çok önemlidir. Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi iktidara geldiği sıra yaptığı açılış konuşmasında, bu bölgesel ufka ve önemine değindi. Mısır'ın bir Arap ve Afrika ülkesi olduğunu ve ayrıca Akdeniz ülkeleriyle yakın bağları olduğunu söyledi. Bu, Müslüman Kardeşler'in çöküşünden sonra modern Mısır için çok güçlü bir resmi başlangıçtı. Avrupa-Akdeniz siyaseti önemli ve gerekli bir politika. Ortadoğu hakkında konuştuğumuzda bir karadan ve sudan bahsediyoruz: Avrupa ve Arap dünyasının ortasında olan Akdeniz. Bu, Avrupa-Akdeniz ortaklığı konusuna çok önemli bir boyut kazandırıyor. Mısır, Fransa ile ortaklaşa bir şekilde 1993’te gerçekleştirilen Akdeniz Forumu’na ilk çağrı yapan ülkedir. Bunu, 1995 yılında yapılan Barselona Sözleşmesi izledi. Sonrasında ise Fransa eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy tarafından Akdeniz Ülkeleri Birliği girişiminde bulunuldu. Fakat bu çabaların karşısına birtakım engeller çıktı. Güney Akdeniz'de (Arap Baharı) büyük bir rahatsızlık yaşandı. Avrupa'da birtakım sorunlar (AB siyasi ve ekonomik krizleri) ortaya çıktı. Aynı şekilde Yunanistan'da ve diğer yerlerde de benzeri durumlar yaşandı. Böylece Avrupa-Akdeniz Arap ortaklığına olan ilgi azaldı.


Amr Musa, şahsi anılarından oluşan kitabının ilk cildinin imza töreni sırasında (Amr Musa Arşivi)

Ümmü Gülsüm’ün şarkısının sırrı
Yakında yayınlanacak kişisel anılarınızın ikinci cildinin genel bir özetinden ve ilk kez anlatılacak bir hikayeden bahseder misiniz?

-Anılarımın ikinci cildi, 2001 ve 2011 yılları arasındaki 10 yıl boyunca Arap Devletleri Birliği Genel Sekreterliği görevini üstlendiğim süreyi kapsayacak. Bu dönem,  Arap Birliği ve gelişimi hakkında birçok ayrıntı içeren zengin dönem.
İlk kez anlatacağım bir hikaye olarak şunu söyleyebilirim:  Libya’nın ilk kez başkanlık yaptığı 2009 yılı Arap zirvesi öncesinde, Arap Birliği Sekreteri olarak Sirte'ye gittim. Kaddafi’nin elinde pek çok talebinin bulunduğu bir liste vardı.  Bana, “Şimdi Araplara başkanlık edeceğim ve sen de Arapların Dışişleri Bakanı olacaksın” dedi. Ben de ona “Sayın Başkan, işler böyle yürümüyor” dedim. Bana, “Ben başkan değilim, ben komutanım” diyerek cevap verdi. Ben de ona, “Fakat Sayın Komutan, yönetiminiz Arap Birliği için gerekli ödemeyi yapmadı” dedim. Yardımcılarından birini çağırdı ve ona Libya’nın ödemesi gereken meblağ için imzalayacağı bir kağıt istedi. Kalem yeşil renkliydi. Ödeme yapılmadı. Birkaç gün sonra Arap zirvesine ilişkin son düzenlemeler için tekrar Libya'yı ziyaret ettim. Kaddafi’nin toplantısının bitirmesini beklediğim sırada onun yardımcılarından birinin Ümmü Gülsüm’ün ‘Gözyaşlarını isyan etmiş görüyorum’ şarkısını mırıldanması beni şaşırttı. İsmi Beşir’di. Ondan, komutanına ‘ödemelerini isyan etmiş görüyorum’ demesini istedim. Onunla buluştuktan sonra, bana gizlice “Ben, ödeme yapma konusunda isyancı mıyım?” diye sordu ve güldü. Bende ona, “Evet ve üç yıl üst üste” dedim. Akdeniz işbirliği politikası konusundaki ısrarımı aldıktan ve cevap verdikten sonra Arap Birliği'ne olan borçları için 23 milyon dolarlık kişisel bir çek verdi.
Arap Birliği bütçesi ile ilgili olarak zaman zaman finansal sıkıntıların söz konusu olduğu hakkında konuşmalar yapılmasının sebebi nedir?
-Çünkü bir Arap devleti Arap Birliği’nin politikalarından memnun olmadığı takdirde ödemeyi yapmıyor! Bazen doğrudan onlara gider ve parayı ödemelerini isterdim. Ayrıca bütçede bir artış istiyordum. Arap ülkeleri ile aramdaki güvenin arttığını söyleyebilirim. Yaklaşık 30 milyon dolar olan bütçe, neredeyse iki katına çıktı. Küçük, fakir ülkeler bile az da olsa, fakat devamlı bir şekilde ödeme yapıyorlardı. Bu durum Arap Birliği’nin ciddiyetini ve öneminin arttığını gösteriyor.
Arap Birliği şu anda nereye doğru gidiyor?
-Arap dünyasındaki büyük bölünmelerden ve birçok Arap ülkesinin yaşadığı zayıflık durumlarından söz ettiğimiz bir zamanda, Arap Birliği’nin performansının göz ardı edilmesi düşünülemez. Arap dünyasındaki zayıflık, Arap Birliği’nin herhangi bir müdahalede bulunmasını çok zorlaştırdı. Özellikle bu meselelerin büyük bölgesel ve uluslararası güçleri ilgilendirmesi, durumu daha da zorlaştırdı. Bölgedeki stratejik durum ve gelişme, yeni bir Arap ve bölgesel sistem gerektiriyor.


Amr Musa, eski Arap Birliği Genel Sekreteri Nebil Arabi ile birlikte (Amr Musa Arşivi)


Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü Kıblavi Şarku’l Avsat’a konuştu: Geçiş dönemi için anayasal bir deklarasyon ve teknokrat bir hükümet gerekiyor

Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
TT

Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü Kıblavi Şarku’l Avsat’a konuştu: Geçiş dönemi için anayasal bir deklarasyon ve teknokrat bir hükümet gerekiyor

Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)

Beşşar Esed rejiminin devrilmesi ve Suriye'de Ahmed eş-Şera liderliğinde yeni bir yönetimin başa gelmesinin ardından Suriye dosyasındaki gelişmeler dikkatle takip ediliyor. Belki de buradaki en önemli soru, eş-Şera'nın medya açıklamalarında duyurduğu Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin detaylarının, bir hazırlık komitesinin oluşturulmasının ve kabul edilecek koşullara göre kimlerin davet edilip kimlerin dışarıda bırakılacağıdır.

dsvfbg

Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü, Suriyeli yazar ve siyasi araştırmacı Dr. Mueyyed Gazlan Kıblavi, Şarku’l Avsat'ın sorularını yanıtladı.

Kıblavi, ‘Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'ne davet edilecek şahsiyetlerin mevcut ya da geçmiş mücadeleleri, Suriye davasına katılımları ve devrimci faaliyetleri nedeniyle davet edileceğini’ vurguladı. Siyaset yapmayan devrimciler olduğu gibi, devrimi pratik etmeyen siyasetçiler de olduğunu belirten Kıblavi, gençlik kategorisinin, kadın kategorisinin, muhalifler kategorisinin ve mahkûmlar kategorisinin önemine dikkat çekti. Kıblavi, “Kategoriler çok. Örneğin, şu ana kadar 15 kategori belirledik ve henüz kategorize edilmemiş olanlar da var. Bu sayı 20 kategoriye ulaşabilir ve bazı kategoriler diğerleriyle birleştirilebilir” ifadelerini kullandı.

Devrimden önce ve sonra Suriye toplumunun kategorize edilmesinin her zaman sorunlu olacağını vurgulayan Kıblavi, “Bu yüzden kongreyi, bu sosyal yelpazeler (şu anda oluşmakta olan siyasi topluluk) arasında anlayış ve iletişim alanları için bir başlangıç olarak gördük. Çünkü Suriye'de elli yıl boyunca oluşuma izin verilmedi, yasaklandı. Düşünce tutsak edildi ve oluşum suç sayıldı” şeklinde konuştu.

dsfvgb
Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) ile ABD Dışişleri Bakanlığı heyeti arasında geçtiğimiz eylül ayında Ankara'da yapılan toplantıdan (SMDK)

Kıblavi, “Bu daha başlangıç. Dolayısıyla, içeridekiler kendi siyasi bileşenlerini oluşturma fırsatına sahip değilken ya da gelecekteki Suriye'ye doğru ilerlemek için belirli bir ideolojinin arkasına saklanamazken, dışarıda oluşturulan bileşenleri davet edemeyiz” dedi.

Kıblavi sözlerini şöyle sürdürdü: “Şam Deklarasyonu, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK), Suriye Ulusal Konseyi ve diğerleri gibi oluşturulan siyasi kurumlarla dışarıdakiler birçok bölünmeden muzdaripti, devlet başkanlığı ve seçimlerde hizipçilikten muzdaripti ve sokak tarafından meşrulaştırılmamıştı. Bu nedenle oluşum koşulları mevcut koşullardan tamamen farklı olan siyasi yapıları davet etmekten kaçındık.”

Kıblavi sözlerine şöyle devam etti: “Şimdi bileşenler yeni Suriye'deki hedeflerini ilan etmeye başlayacaklar ve şöyle diyecekler: Ben belli bir grubun bileşeniyim, belli bir siyasi yelpazenin bileşeniyim ya da belli bir siyasi ideolojinin bileşeniyim, taleplerim bunlar ve saygı görmek ve dahil edilmek istediğim yol bu. Yurtdışında kurulan bileşenlere gelince, onlar kotalara alışkındı ve kotalar muhalif kurumların bileşiminde ve yapısında mevcuttu. Bu gayet açık. Ekim 2011'de İstanbul'da kurulan Suriye Ulusal Konseyi, Müslüman Kardeşler ve Şam Deklarasyonu gibi onlarca yıl önce kurulan siyasi gruplar Suriye meselesindeki ağırlıklarına göre kota alırken, devrimci hareket marjinal kaldı ve siyasi uygulamalarda ağırlıkları olmadı.”

Bu nedenle Kıblavi, “Otuz kırk yıldır Suriye'de bulunmayan siyasetçilerin temsil edilmesi kabul edilemez. Zira oluşturdukları organlar bir ‘bileşen’ olarak kabul edilemez. Bu, içeride kalan ve -izin verilmediği için- herhangi bir siyasi faaliyette bulunamayan Suriye halkına yapılan bir haksızlıktır” ifadelerini kullandı.

*Eş-Şera daha önceki açıklamalarında davetlerin muhalif organlara değil, bireylere yapılacağını söylemişti... Peki, örneğin SMDK'dan şahsiyetler davet edilecek mi?

Kıblavi bu soruya şu cevabı verdi: “Elbette davetler bireylere yönelik olacak, muhalif oluşumlara değil. SMDK’dan da bazı şahsiyetler davet edildi. Zira bu siyasi oluşumların hedefleri temelde bir noktadaydı ve şimdi değişti. Devrim öncesi ile devrim sonrası aynı değil. Ayrıca bu oluşumların içinde hizipler, siyasi partiler ve parti akımları gibi başka bileşenler de var. Bu nedenle sadece bireyleri davet etmeye karar verdik.”

Varlıkları sona erdi

Kıblavi, muhalif oluşumlar ilk kurulduğunda belirtilen kuruluş amaçlarından birinin, devrimin zafere ulaşması halinde bu oluşumların varlığının sona ereceği olduğunu belirtti. Bu, devrimin zafere ulaşması ve rejimin düşmesi halinde söz konusu oluşumların kendilerini feshedeceklerine dair birden fazla kez yapılan açıklamaydı. Dolayısıyla bu varlıklar artık zaman ve bağlam dışıdır.

*Salı günü yaptığınız açıklamalarda, Suriye'deki askeri güçlerin temsilcisi olarak Askeri Operasyonlar Dairesi'nin davet edileceğini söylediniz. Aslında, Suriye devriminin başında rejimden ayrılan ve maddi ve manevi bedel ödeyen askeri personel, Esed sonrası Suriye'de tamamen göz ardı edildiklerini hissediyor. Suriye Ulusal Diyalog Kongresi onları yeni Suriye'yi müzakere etmek üzere davet etmeyecek mi?

Kıblavi şu cevabı verdi: “Ordudan ayrılanlar Savunma Bakanlığı bünyesinde değerlendirilecek, ancak bu henüz tamamlanmamış bir aşama. Çünkü hazırlanmakta olan pek çok lojistik mesele var. Ordudan ayrılanlar Savunma Bakanlığı'na dahil edilecek. Bağımsız olarak davet edilecek ayrı bir siyasi ya da askeri unsur değiller, Askeri Operasyonlar Dairesi'ne bağlı olacaklar.”

Ön koşullar

*Farklı Suriyeli gruplara ulaşmak için kriterler neler? Davet kriterleri neler?

Kıblavi, “Ne kadar adil ya da teknik olmaya çalışırsak çalışalım, herkes için adil olamayız ve herkesi tatmin edemeyiz. Suriye halkını sınıflandırmak ve bu sınıflandırmada adil olmak istersek, devrimci hareket, devrimci savaşçı, kendi topraklarında devrim yapmamış siyasi düşünür, belirli bir bölgeye ait olan ve Suriye'de bulunan tüm etnik ve ırksal bileşenler olarak ayrılırlar. Ayrıca çeşitli şehirler arasında dağılmış bileşenler de var. Tüm bu bileşenler arasından kongreye katılacak uygun kişiler seçilecek. Böylece bölgeleri kapsamış, toplumsal çeşitliliği sağlamış, gençleri, tutukluları ve siyasi aktivistleri, entelektüel ve devrimci olarak kuşatmış olacağız. Açıkçası bu biraz kapsamlı sayılır” ifadelerini kullandı.

*Peki, tüm Suriye için yüzde 100 adil olacak mı?

Kıblavi şöyle cevapladı: “Tabii ki mümkün değil. Dünyada davet kriterlerinde yüzde 100 adil olan hiçbir kongre yoktur. Bu bağlamda tarafsız olmamız gerekmediğini unutmayın. Bizden istenen gelecekteki Suriye'nin çıkarlarını düşünmemiz.”

CSDVFBR
Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera ve askeri gruplar arasında yapılan toplantıda yeni Suriye'de askeri kurumun nasıl şekilleneceği ele alındı. (Askeri Operasyonlar Dairesi)

Bir sonraki hükümetin şekli

*Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera, mevcut hükümetin tek renkli olduğunu kabul etti. Kongrenin toplanmasının yakın olduğu konuşulurken, bir sonraki hükümetin Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin içinden çıkacağına dair sorular akla geliyor. Bu hükümetin katılımcı bir hükümet olacağına dair herhangi bir ön yargı var mı? Ayrıca, bir sonraki hükümet sisteminin şeklini yani başkanlık mı yoksa parlamenter mi olacağını konferans katılımcıları mı belirleyecek?

Kıblavi bu soruyu, “Kongre, bir sonraki hükümet sisteminin şeklini belirlemeyecek. Çünkü kongre bir yasama organı değil. Parlamento, kongrenin hazırlayacağı çalışma ve belgelerden kaynaklanabilecek prosedürlerin bir parçası” diye yanıtladı.

“Genel sekreterlik gibi seçilmiş bir danışma komitesi” olduğunu da ifade eden Kıblavi, “Komiteler sayıca fazla olduğu için hükümet sisteminin parametrelerini belirlemek üzere mini komiteler seçilebilir. Elbette hükümet sistemi önerilecek ya da onaylanacaktır. Bundan sonra mevcut çalışmalar sona erecek ve çok hassas bir aşama olan geçiş dönemi için teknokratlar hükümeti olması beklenen bir hükümet kurulacaktır. Suriye'nin geleceğine gelince, bunu Suriye halkı ve tartışmaların başlangıç noktası olarak kabul edilen Suriye Ulusal Diyalog Kongresi sırasında fikirlerin billurlaşması belirleyecek. Tüm bu göstergeler Suriye'deki hükümet sistemini belirleyecektir. Daha da önemlisi, kongreden kaynaklanacak anayasal boşluk, söz konusu anayasal boşluğu doldurarak geçici bir anayasal bildiri yayınlayacak olan uzman bir komite tarafından doldurulacaktır” dedi.

Kongrenin zamanlaması

*Kongrenin yakın zamanda toplanmasına tanık olacak mıyız? Yoksa beklemek mi gerekiyor? Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’ne kimlerin davet edileceğini hazırlık komitesi mi belirleyecek?

Kıblavi şu cevabı verdi: “Hazırlık komitesi ilgili makamlardan onay aldıktan sonra çalışmalarına başlayacak. Tarih konusuna gelince, hazırlık komitesi oluşturulduktan sonra, davet edilen şahsiyetler ve gruplarla iletişim kurmak yeterli zaman alacak. Meselelerin çözüme kavuşturulması bir hafta ya da belki 9 gün sürebilir.”

SCDVFEGR
Eski rejim ordusu mensupları, 1 Ocak'ta Suriye'nin Humus kentindeki uzlaşma merkezlerinde kayıt yaptırmak için sıraya girerken Esed'in fotoğrafını çiğniyorlar. (AP)

Kıblavi, “Hazırlık komitesi davetler için kriter belirlemez. İçeriden ve dışarıdan davetlilerin lojistiğini kolaylaştıran ve onlarla kongreye davet edildiklerini ve katılıp katılmayacaklarını kısaca görüşen bir komitedir. Yani konferans öncesi aşamanın lojistiğini kolaylaştıran ve ön kolaylaştırıcılığını yapan bir komite; sonuçlara ya da davet kriterlerine karar veren bir komite değil. Aday gösterecek olanlar genel olarak sivil toplum örgütleri olacak ve doğal olarak sendikalar da bunların arasında yer alacak” şeklinde konuştu.

Komite seçimi için kriterler

Hazırlık komitesi üyelerinin hangi kriterlere göre seçileceği sorulduğunda ise Kıblavi şu yanıtı verdi:

“Bu kişiler Suriye'deki en nitelikli kişiler olmayacak. Çünkü bu çok zor. Ancak yurt içinde olduğu kadar yurt dışındaki devrimci siyasi ortama ve bölgesel dağılıma dair bilgi ve aşinalıkları da göz önünde bulundurulacak. Hazırlık komitesi üyesinin bileşenler hakkında bilgi sahibi olması, devrim ve siyasi süreç konusunda daha önce deneyim sahibi olması ve Suriye'deki siyasi çevreler arasında ya da elbette yurtdışında sürekli faaliyet göstermesi ve tanınması nedeniyle Suriye arenasında bilinmesi gerekir.”