Amr Musa: Arap dünyasının yarısı isyan ediyor

Musa, Arap Birliği Genel Sekreteri olarak görev yaptığı sırada, NATO’nun Libya’yı vurmasına yardım ettiği suçlamalarına ilk kez yanıt veriyor.

Arap Birliği eski Genel Sekreteri ve Mısır eski Dışişleri Bakanı Amr Musa Independent Arabia röportajı sırasında (Fotoğraf: Salah Reşidi)
Arap Birliği eski Genel Sekreteri ve Mısır eski Dışişleri Bakanı Amr Musa Independent Arabia röportajı sırasında (Fotoğraf: Salah Reşidi)
TT

Amr Musa: Arap dünyasının yarısı isyan ediyor

Arap Birliği eski Genel Sekreteri ve Mısır eski Dışişleri Bakanı Amr Musa Independent Arabia röportajı sırasında (Fotoğraf: Salah Reşidi)
Arap Birliği eski Genel Sekreteri ve Mısır eski Dışişleri Bakanı Amr Musa Independent Arabia röportajı sırasında (Fotoğraf: Salah Reşidi)

Üzerinden geçen 8 yılın ardından Arap Baharı devrimlerinin aslında bahar olmadığını, şiddetli ve sert bir kış olduğunu düşünen Amr Musa, bununla birlikte bazı tarafların Arap Baharı devrimleri hakkında birer komplo oldukları nitelendirmesini reddederek, “Yaratıcı kaos teorisinin sahipleri bunu açıkladılar, gizlemediler. Bilakis, patlak vermeden önce yıllarca gözler önündeydi” ifadelerini kullandı.
Arap Birliği eski Genel Sekreteri ve Mısır eski Dışişleri Bakanı Amr Musa, Independent Arabia ile yaptığı özel röportajının bu son bölümünde, Sykes-Picot döneminin sona erdiğini, bir daha tekrarlanamayacağını ve Sudan vatandaşlarının dış güçlerden daha fazla bölünmeye hazır olduğunu söyledi. Arap dünyasının Türkiye, İran ve Katar rolü ile Müslüman Kardeşler dosyası gibi yeni Ortadoğu projesini uygulamaya yardımcı olan birçok veri sağladığını kabul eden Musa, Suudi Arabistan deneyiminin -öncekilerden farklı yeni bir görünüm ve yönün ortaya çıkmasıyla birlikte- iyi bir deneyim olduğunu ve tüm Körfez bölgesinde etkili olacağını belirtti.
Musa, Arap Birliği Genel Sekreteri olarak görev yaptığı sırada, NATO’nun Libya’yı vurmasına yardım ettiğine dair suçlamalarına ilk kez yanıt verdi ve kendisi hakkında bu iftirayı atanlar ile ilgili olarak, “Arap dünyasını, Arap Birliği'ni veya beni dolandırıcılık ve sahtekarlık yoluyla kırmak isteyen insanlar var” ifadesini kullandı. Ayrıca Musa, Kaddafi’nin neden kendisinden Arap Dışişleri Bakanı olmasını istediğini ve Ümmü Gülsüm’ün ‘Gözyaşlarını isyan etmiş görüyorum’ şarkısının sırrının ne olduğunu açıkladı.
Yeni Ortadoğu
Yeni Ortadoğu projesi, Arap Baharı Devrimlerinin bir sonucu olarak birçok Arap ülkesinin başkanlarının değişmesine rağmen hala devam ediyor mu?

-Bunu zaten yaptılar, ancak uygulamanın çok zor olduğunu gördüler. Sykes-Picot dönemi ve ‘oturup bir harita çizerek kendi gizli emellerine göre bölgeyi taksim etme’ meselesi sona erdi. Şimdi hiçbir şey gizli değil ve başarmayı düşündüğünüz şeyden dakikalar sonra bütün dünya haberdar oluyor. Mesela sabah uyandığım anda Mısır'ın yarısını, Tunus'un yarısını, Fas'ın yarısını veya başka bir Arap ülkesinin yarısını yerinde bulamamam mümkün değildir. Bu boş bir konuşma. Bu gerçekleşirse, uzun sürmeyecek ve ciddi rahatsızlıklara yol açacaktır.
Fakat Sudan gibi bazı Arap ülkelerinin bölünmesi gerçekleşti?
-Evet, bu oldu fakat koşullar farklıydı. Mesela yaşanan tüm acılara rağmen Irak bölünmedi, Iraklılar bunu reddetti. Sudan vatandaşları dış güçlerden daha fazla bölünmeye hazırdı.

  • “Arap dünyasında çok büyük bir problemimiz var. Bunu, Arapların Yemen, Suriye ve Libya gibi bir dizi dosyaya karşı olan tutumlarındaki çatışmalarda görüyoruz.”

Mübarek, Kaddafi, Ebu Mazen ve Salih ile (Amr Musa Arşivi)

Peki, yeni Ortadoğu projesi halihazırda hangi temel üzerinde uygulanmaktadır?
-En önemli ve en tehlikeli olan şey, bazı süper güçlerin politikalarını, bazı bölgesel politikaların cesaretini ve Arap politikalarının zayıflığını perdeleyen belirsizliktir. Bütün Ortadoğu’yu değiştirme sürecinin derinliği ne kadar?
Aynı zamanda bu değişim, radikalizm ve onunla yüzleşme meselesi ile ilgili. Bunun içine bazı süper güçlerin bölgedeki bazı silahlı örgütlere yönelik bilinen tutumunun yanı sıra, Türkiye ve İran’ın terörizm konusundaki politikası da giriyor.
Arap dünyasının, Türkiye, İran ve Katar rolü ile Müslüman Kardeşler dosyası gibi yeni Ortadoğu projesini uygulamaya yardımcı olan birçok veri sağladığını kabul etmez misiniz?
-Bunda şüphe yok. Arap dünyasının yarısı isyan ediyor, diğer yarısı ise devrimlere karşı isyan ediyor. Bazıları alenen çalışıyor, bazıları ise gizlice. Bazıları siyaset ile bazıları da paranın gücüyle çalışıyor. Bazıları din üzerinden etki yaratarak, bazıları ise tam aksi. Arap dünyasında çok büyük bir problemimiz var. Bunu, Arapların Yemen, Suriye ve Libya gibi bir dizi dosyaya karşı olan tutumlarındaki çatışmalarda görüyoruz.
Kaddafi'nin Suudi Arabistan'ı bölmek için planları olduğu söyleniyor. Bu konu hakkındaki yorumunuz nedir?
-Evet, Kaddafi'nin Suudi Arabistan ile ilgili bir tür nefreti ve memnuniyetsizliği vardı. Katar zirvesinin bir uzlaşı ile neticelenmesine rağmen Suudi Arabistan'a karşı aynı duyguyu hisseden herhangi bir Arap veya Arap olmayan güç, Kaddafi ile müttefik oldu.
Dünya üzerindeki terörün bir nihayeti olmayacak ve teröristlerin sonu gelmeyecek. Çünkü teröre yönelik akan sürekli bir fon var. Çok fazla uyuyan terör hücreleri var. Küresel ve bölgesel politikaların neticeleri daha fazla hayal kırıklığı, öfke ve şiddete yol açıyor.


Amr Musa ve Muammer Kaddafi  (Amr Musa Arşivi)

Arap Birliği ve Libya'ya saldırma kararı
Genel Sekreter olarak görev yaptığınız süre boyunca Arap Birliği'nin Kaddafi'nin düşüşünden önce Libya'yı savunmakta kayıtsız kaldığınız ve bilakis NATO kuvvetlerinin Libya'ya müdahalesinden sorumlu olduğunuz yazıldı. Bunun hakkında neler söyleyebilirsiniz?

- Dolandırıcılık ve sahtekarlık yoluyla Arap dünyasını, Arap Birliği'ni ya da beni şahsen kırmak isteyen kimseler var. Bu konuyu ayrıntılı olarak açıklayacağım. Gerçekleri görmezden gelen tartışmalara girmeyeceğim. Bu konuda Güvenlik Konseyi kayıtlarına ve Libya açıklamalarına dikkatleri çekmek yeterlidir. Devrim zamanında Libya Kaddafi'ye karşıydı ve resmi talepler söz konusuydu. 2012’de cumhurbaşkanlığına aday olduğumda bu konuyu gündeme getirdim. Bu, seçim kampanyası sırasında Müslüman Kardeşler'in karşı propagandasının bir parçasıydı. O zaman basitçe şunu soralım: NATO’nun Arap Birliği’nden Libya’ya karşı bir saldırı gerçekleştirilmesi veya böyle bir saldırının reddedilmesi gibi bir şeyi talep etmesi beklenir mi? Arap Birliği bu kadar güçlü olsaydı 60 yıldan fazla bir süre çözmeye çalıştığı Filistin meselesini çözerdi, fakat bunu yapamadı. Arap Birliği'nin kararı bireysel bir karar değil, üye devletlerin kararıdır. Arap Birliği, Mısır dahil 22 ülkeyi kapsamaktadır. Arap Birliği bu konuda kesin bir karar vermemesine rağmen Libya'daki hava saldırısına katkıda bulunan Arap ülkeleri var.


Arap Birliği eski Genel Sekreteri ve Mısır eski Dışişleri Bakanı Amr Musa Independent Arabia’ya verdiği röportaj sırasında (Fotoğraf: Salah Reşidi)

Arap Baharı mı yoksa sert bir kış mı?
Üzerinden geçen 8 yılın ardından Arap Baharı devrimlerinin aslında ne bahar ne de Arap olmadığı söylenebilir mi?

-Elbette bahar değildi, fırtınalı bir kıştı. Soğuk ve acımasız bir Arap kışıydı. Bahar kelimesinin ironik olduğu söylenebilir, ama devrimin Arap devrimi olduğu açık. Bu, sert ve soğuk bir Arap kışıydı. Bir grup gencin ya da grubun protestolar, isyanlar ve devrimler gerçekleştirdiği için değil, bilakis pek çok çevre tarafından kendi çıkarları doğrultusunda sömürüldüğü için böyle denebilir. İktidarı elde etmek üzere kaosu yaydılar. Bunlar arasında birtakım dış güçler de bulunuyor. Yaratıcı kaos teorisinin müessisleri, yıllar önce dünyayı değiştirmek amacıyla bunu açıkça ilan ettiler. Bunun için komplo teriminin kullanılmasını reddediyorum. Çünkü komplonun ayrıntıları gizlice dokunur. Fakat yaratıcı kaos teorisinin sahipleri bunu açıkladılar, gizlemediler. Bilakis, patlak vermeden önce yıllarca gözler önündeydi. Birçoğumuz bu değişimi bekledik, fakat değişim aşamasına geçemedik. Bunun en açık örneğinin ABD olduğunu düşünüyorum. Nitekim değişiyor ve kendisi ile birlikte dünyayı da değiştirmeye çalışıyor.

  • “Dolandırıcılık ve sahtekarlık yoluyla Arap dünyasını, Arap Birliği'ni ya da beni şahsen kırmak isteyen kimseler var.”

Amr Musa ile Bahreyn Veliaht Prensi Selman bin Hamad Al Halife (Amr Musa Arşivi)

Suudi Arabistan ve tüm Körfez bölgesi bir Arap devrimi baharının eşiğinde miydi?
-Hayır, değildi. Ancak şu anda birden fazla yerde olduğu gibi Arap ruhunda devam eden baskı, Körfez ülkeleri de dahil olmak üzere herhangi bir Arap ülkesinin çıkarına değil. Yeni bir görünüm ve öncekilerden farklı yönlerin ortaya çıkmasıyla birlikte Suudi deneyimine atıfta bulunmak önemlidir. Hem kadının rolü hem de toplum, hayat ve ekonomi yönetimi gibi ekonomik ve sosyal açıdan çeşitli değişimler gerçekleştirmeye yönelik girişimlerde bulundular. Ayrıca Suudi toplumun büyük bir bölümünü temsil eden gençlerin rolünü harekete geçirmeye çalıştılar. Açıkçası bu, iyi bir deneyimdir ve tüm Körfez bölgesinde bir etkisi olacak gibi görünüyor.


Jimmy Carter, Amr Musa ve Butros Butros-Gali, eski Finlandiya Başbakanı ile birlikte (Amr Musa Arşivi)

Pompeo’nun mektuplarının gizemi
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Kahire'deki son açıklamalarını nasıl okuyorsunuz?

-ABD’nin bölgeye yönelik politikasının nereye varacağını merak ettiğimizi inkar etmemiz gerekiyor. Bu açıklamalar, bu eğilimi okumak için altın bir fırsattı. Pompeo, bazıları belirsiz, bazıları ise net olan birtakım mesajlar verdi. Mesela, “ABD bölgeden çekilmedi ve var olmaya devam edecek” dedi. ABD'nin radikalizme karşı olduğu ve bununla yüzleşeceği, politik uzmanlar tarafından biliniyor. Bu açık bir hedef. Bununla birlikte ABD, Filistin meselesini önemsemiyor ve görmezden geliyor.
Herkes bu konuyla başa çıkmak için geri dönmek zorunda kalacak. ABD politikasının önemli bir rol oynadığını ve bölgedeki gerçek sorunlar karşısında ihtiyatlı olmak üzerine söylenenleri dikkate almak da önemlidir. ABD ile kötü bir ilişki kurmanın kimsenin yararına olmadığını hala söylüyorum. Ancak, Amerikalılarla olan ilişkilerimizde stratejik çıkarlarımızı koruduğumuz bir tutumu benimsememiz gerekiyor.
Sizi Trump'ın Arap bölgesine yönelik politikasının karşısında konumlandıran şey nedir?
- Ne anlamda, yeni bir Ortadoğu mu? Amerikan çıkarları doğrultusunda yeni ittifaklar yaratmak mı? Arap NATO’su ne anlama geliyor? Polonya’daki zirve ne anlama geliyor? Kimin zirvesi? Neden? Askeri bir ittifak mı? Sonuç olarak sorular, cevaplardan çok daha fazla.
Terörizm devam ediyor
Terörizmin yakında biteceğini düşünüyor musunuz?

-Dünya üzerindeki terörün bir nihayeti olmayacak ve teröristlerin sonu gelmeyecek. Çünkü teröre yönelik akan sürekli bir fon var. Çok fazla uyuyan terör hücreleri var. Küresel ve bölgesel politikaların neticeleri daha fazla hayal kırıklığı, öfke ve şiddete yol açıyor. Böyle bir iklimde radikalizm var olacak ve bitmeyecek. Şu an sessiz olan biri, zamanı gelince ortaya çıkacak ve silahı omzuna alacaktır. Çünkü zemin buna müsait. Öfke ve hayal kırıklığına neden olan bir deniz olduğu sürece ve koruma ve fon mevcut olduğu sürece radikalizm var olacak ve bitmeyecek. Bu sadece Arap ülkelerine bağlı değil. Radikalizm yanlısı örgütlerin rolleri ve eğilimleriyle ilgili küresel politikalar var.
Uzun yıllardır vazgeçilmez olan bölgesel bir Arap ittifakı olarak Avrupa-Akdeniz ortaklığı hakkında ilk kez siz konuştunuz. Bu ortaklık şimdi nereye gidiyor?
-Bu ortaklığın başarısı için ciddiyetle çalışmak çok önemlidir. Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi iktidara geldiği sıra yaptığı açılış konuşmasında, bu bölgesel ufka ve önemine değindi. Mısır'ın bir Arap ve Afrika ülkesi olduğunu ve ayrıca Akdeniz ülkeleriyle yakın bağları olduğunu söyledi. Bu, Müslüman Kardeşler'in çöküşünden sonra modern Mısır için çok güçlü bir resmi başlangıçtı. Avrupa-Akdeniz siyaseti önemli ve gerekli bir politika. Ortadoğu hakkında konuştuğumuzda bir karadan ve sudan bahsediyoruz: Avrupa ve Arap dünyasının ortasında olan Akdeniz. Bu, Avrupa-Akdeniz ortaklığı konusuna çok önemli bir boyut kazandırıyor. Mısır, Fransa ile ortaklaşa bir şekilde 1993’te gerçekleştirilen Akdeniz Forumu’na ilk çağrı yapan ülkedir. Bunu, 1995 yılında yapılan Barselona Sözleşmesi izledi. Sonrasında ise Fransa eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy tarafından Akdeniz Ülkeleri Birliği girişiminde bulunuldu. Fakat bu çabaların karşısına birtakım engeller çıktı. Güney Akdeniz'de (Arap Baharı) büyük bir rahatsızlık yaşandı. Avrupa'da birtakım sorunlar (AB siyasi ve ekonomik krizleri) ortaya çıktı. Aynı şekilde Yunanistan'da ve diğer yerlerde de benzeri durumlar yaşandı. Böylece Avrupa-Akdeniz Arap ortaklığına olan ilgi azaldı.


Amr Musa, şahsi anılarından oluşan kitabının ilk cildinin imza töreni sırasında (Amr Musa Arşivi)

Ümmü Gülsüm’ün şarkısının sırrı
Yakında yayınlanacak kişisel anılarınızın ikinci cildinin genel bir özetinden ve ilk kez anlatılacak bir hikayeden bahseder misiniz?

-Anılarımın ikinci cildi, 2001 ve 2011 yılları arasındaki 10 yıl boyunca Arap Devletleri Birliği Genel Sekreterliği görevini üstlendiğim süreyi kapsayacak. Bu dönem,  Arap Birliği ve gelişimi hakkında birçok ayrıntı içeren zengin dönem.
İlk kez anlatacağım bir hikaye olarak şunu söyleyebilirim:  Libya’nın ilk kez başkanlık yaptığı 2009 yılı Arap zirvesi öncesinde, Arap Birliği Sekreteri olarak Sirte'ye gittim. Kaddafi’nin elinde pek çok talebinin bulunduğu bir liste vardı.  Bana, “Şimdi Araplara başkanlık edeceğim ve sen de Arapların Dışişleri Bakanı olacaksın” dedi. Ben de ona “Sayın Başkan, işler böyle yürümüyor” dedim. Bana, “Ben başkan değilim, ben komutanım” diyerek cevap verdi. Ben de ona, “Fakat Sayın Komutan, yönetiminiz Arap Birliği için gerekli ödemeyi yapmadı” dedim. Yardımcılarından birini çağırdı ve ona Libya’nın ödemesi gereken meblağ için imzalayacağı bir kağıt istedi. Kalem yeşil renkliydi. Ödeme yapılmadı. Birkaç gün sonra Arap zirvesine ilişkin son düzenlemeler için tekrar Libya'yı ziyaret ettim. Kaddafi’nin toplantısının bitirmesini beklediğim sırada onun yardımcılarından birinin Ümmü Gülsüm’ün ‘Gözyaşlarını isyan etmiş görüyorum’ şarkısını mırıldanması beni şaşırttı. İsmi Beşir’di. Ondan, komutanına ‘ödemelerini isyan etmiş görüyorum’ demesini istedim. Onunla buluştuktan sonra, bana gizlice “Ben, ödeme yapma konusunda isyancı mıyım?” diye sordu ve güldü. Bende ona, “Evet ve üç yıl üst üste” dedim. Akdeniz işbirliği politikası konusundaki ısrarımı aldıktan ve cevap verdikten sonra Arap Birliği'ne olan borçları için 23 milyon dolarlık kişisel bir çek verdi.
Arap Birliği bütçesi ile ilgili olarak zaman zaman finansal sıkıntıların söz konusu olduğu hakkında konuşmalar yapılmasının sebebi nedir?
-Çünkü bir Arap devleti Arap Birliği’nin politikalarından memnun olmadığı takdirde ödemeyi yapmıyor! Bazen doğrudan onlara gider ve parayı ödemelerini isterdim. Ayrıca bütçede bir artış istiyordum. Arap ülkeleri ile aramdaki güvenin arttığını söyleyebilirim. Yaklaşık 30 milyon dolar olan bütçe, neredeyse iki katına çıktı. Küçük, fakir ülkeler bile az da olsa, fakat devamlı bir şekilde ödeme yapıyorlardı. Bu durum Arap Birliği’nin ciddiyetini ve öneminin arttığını gösteriyor.
Arap Birliği şu anda nereye doğru gidiyor?
-Arap dünyasındaki büyük bölünmelerden ve birçok Arap ülkesinin yaşadığı zayıflık durumlarından söz ettiğimiz bir zamanda, Arap Birliği’nin performansının göz ardı edilmesi düşünülemez. Arap dünyasındaki zayıflık, Arap Birliği’nin herhangi bir müdahalede bulunmasını çok zorlaştırdı. Özellikle bu meselelerin büyük bölgesel ve uluslararası güçleri ilgilendirmesi, durumu daha da zorlaştırdı. Bölgedeki stratejik durum ve gelişme, yeni bir Arap ve bölgesel sistem gerektiriyor.


Amr Musa, eski Arap Birliği Genel Sekreteri Nebil Arabi ile birlikte (Amr Musa Arşivi)


Ahmed eş-Şera Şarku'l Avsat'a konuştu: Suriye hiçbir Arap ülkesi için endişe kaynağı olmayacak

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
TT

Ahmed eş-Şera Şarku'l Avsat'a konuştu: Suriye hiçbir Arap ülkesi için endişe kaynağı olmayacak

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera Şarku'l Avsat'a verdiği röportajda, “Suriye devrimi rejimin devrilmesiyle sona erdi… Bunun başka bir yere ihraç edilmesine izin vermeyeceğiz” dedi. Eş-Şera ülkesinin ‘hiçbir Arap ya da Körfez ülkesine saldırmak ya da onları endişelendirmek için bir platform olmayacağını’ vurguladı.

Şam'daki eş-Şaab Sarayı'nda dün gerçekleştirilen röportajda eş-Şera, “Yaptıklarımızı ve başardıklarımızı mümkün olan en az hasar ve kayıpla gerçekleştirdik… İran'ın bölgedeki projesi 40 yıl geriye gitti” dedi.

Eş-Şera, “Körfez ülkelerinin ulaştığı gelişmişlik düzeyini takdir ediyoruz ve ülkemiz için de bunu arzuluyoruz. Suudi Arabistan çok cesur planlar yaptı ve bizim de arzuladığımız bir kalkınma vizyonuna sahip. Hiç şüphe yok ki, bizim arzuladığımız şeylerle birçok kesişme noktası var ve ister ekonomik ister kalkınma iş birliği açısından olsun, bu noktalarda bir araya gelebiliriz” ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera ile yaptığı röportajın tam metni;

* Pek çok Batılı ve bölgesel ülkeye güvence verdiniz. Ancak Körfez ülkelerine ve etkili Arap ülkelerine doğrudan bir mesaj vermediniz. Onlara söyleyecek bir şeyiniz yok mu?

- Elbette Arap ülkelerine söyleyecek sözümüz var; Özellikle de Suriye'nin İran için bir platforma dönüştüğü ve buradan dört büyük Arap başkentini yönettiği ve girdiği ülkelerde savaş ve yolsuzluk çıkardığı için… Körfez'in güvenliğini istikrarsızlaştıran ve bölgeyi uyuşturucu ve Captagon ile dolduran da İran. Dolayısıyla tüm bölge için büyük çıkarlar anlamına gelen İranlı milislerin ortadan kaldırılması ve Suriye'nin İran silahları için bir platform olarak tamamen kapatılması konusunda mümkün olan en az hasar ve kayıpla yaptığımız ve başardığımız şey diplomatik yollarla, hatta baskıyla elde edilmemiştir.

x cvgfbnh
Ahmed eş-Şera dün Şam'da Bisan eş-Şeyh ile yaptığı röportaj sırasında

Eski rejimle Arap ilişkilerinin yeniden kurulduğuna ve bazı tavizler karşılığında Arap Birliği'ne geri döndüğüne dair işaretler geldiğinde, bunun başarısız olacağından emindik. Çünkü bu rejimin hiçbir taviz vermeyeceğini ve bu jesti iyi niyetle karşılamayacağını biliyorduk. Hatta Ürdün tarafıyla yapılan bir toplantıda, Captagon'u onlara ihraç etmekteki ısrarın nedeninin sorulduğu ve cevabın da “yaptırımlar kaldırılmadıkça durmayacağı” şeklinde olduğu bize sızdırıldı.

Bugün Körfez'in stratejik güvenliğinin daha emniyetli ve güvenli hale geldiğini söylüyoruz. Çünkü İran'ın bölgedeki projesi 40 yıl geriye gitti.

Ahmed eş-Şera: Varlığımız kimse için tehdit değil

* Söz konusu ülkelere Suriye'nin bu sorunlu kişiler için bir sığınak olmayacağı konusunda nasıl güvence veriyorsunuz?

- Şu anda devlet inşası aşamasındayız. Suriye devrimi, rejimin devrilmesiyle sona erdi… Bunun başka bir yere ihraç edilmesine izin vermeyeceğiz. Suriye herhangi bir Arap ya da Körfez ülkesine saldırmak ya da onları endişelendirmek için bir platform olmayacak. Suriye devrimine birçok insan katıldı ama bugün devlet inşasının yeni bir aşamasındayız. Bu ülkelerle etkili stratejik ilişkiler kurmaya çalışıyoruz. Suriye, savaşlardan ve başkalarının çıkarları için bir platform olmaktan yoruldu. Artık ülkemizi yeniden inşa etmemiz ve güven sağlamamız gerekiyor. Çünkü Suriye Arap olaylarının merkezinde yer alan bir ülke.

Şam'daki varlığımız kimseye tehdit anlamına gelmiyor. Körfez ülkelerinin ulaştığı gelişmişlik düzeyini takdir ediyoruz ve ülkemiz için de bunu arzuluyoruz. Suudi Arabistan çok cesur planlar yaptı ve bizim de arzuladığımız bir kalkınma vizyonuna sahip. Hiç şüphe yok ki bizim arzuladığımız şeylerle birçok kesişme noktası var ve ister ekonomik ister kalkınma iş birliği açısından olsun, bu noktalarda bir araya gelebiliriz.

* Eski rejimin güç ve kontrolüne tabi olan komşunuz Lübnan ile ilişkilerinizi nasıl görüyorsunuz?

- Gerçekten de Lübnanlı kardeşlerimiz Şam'a gelişimiz ve bunun Lübnan'da bir tarafı diğerine karşı güçlendireceği konusunda çok fazla endişe duydular. Aslında biz Lübnanlı komşumuzla otoriter bir ilişki değil, saygı ve alışveriş ilişkisi istiyoruz ve kendi ülkemizde yapacak yeterince işimiz olduğu için Lübnan'ın içişlerine karışmak istemiyoruz. İyi ilişkiler kurmak istiyoruz. Tüm Lübnanlılara aynı mesafede duracağız. Onları tatmin eden şey bizi de tatmin eder.

dvfrgbthy
Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde

Ahmed eş-Şera: Suriye, sahip olduğu zenginlikle tek bir görüşün hakimiyetine girmeyecektir

* Bir ulusal diyalog konferansından ya da kapsayıcı bir ulusal toplantıdan ve Suriye'de yeni bir aşamayı tesis edecek bir anayasadan bahsettiniz. Ancak hangi mekanizmayı benimseyeceksiniz? Suriye halkının tüm kesimlerinin, özellikle de halk ve askeri tabanınızın yeni ılımlı söyleminize katılmayabilecek bir kesiminin temsil edilmesini nasıl sağlayacaksınız?

- Son kısımda sizinle aynı fikirde olmayabilirim, ancak genel olarak Suriyelilere kişisel görüşlerimi empoze etmek istemiyorum. Bunu deneyimli ve uzman hukukçulara bırakıyorum, böylece hukuk, insanlar arasındaki ilişkiyi formüle etmede ayrım çizgisi olacaktır. Suriye büyüklüğünde ve zenginliğinde, farklı bileşenleri olan bir ülkenin tek bir görüşün hakimiyetinde olmasını bekleyemeyiz. Bu farklılık iyi ve sağlıklıdır. Bu zafer bir grubun diğerine karşı zaferi değil, tüm Suriyelilerin zaferidir. Önceki rejime sadık olduğunu düşündüğümüz kişilerin bile sevinçlerine şahit olduk. Çünkü insanların ne hissettiklerini ya da düşündüklerini söylemeleri mümkün değildi. Toplumun her kesiminden tüm Suriyelilerin ülkelerini koruyacak kadar bilinçli olduklarından eminim.

Kısacası benim arzum, farklılıklarımızı çözerken başvurabileceğimiz kapsayıcı bir anlaşmaya ve bir hukuk devletine ulaşmaktır.

Ahmed eş-Şera: İntikam peşinde koşmayacağız

* Sizi bekleyen pek çok çetrefilli dosyadan biri de zorla kaybedilenlerin, cezaevlerinde ve toplu mezarlarda kaybedilenlerin dosyası. Bu konuyu nasıl ele alacaksınız?

- Aslında biz siyasi bir rejimle değil, kelimenin tam anlamıyla bir suçlular ve haydutlar çetesiyle savaşıyorduk. Hem barışta hem de savaşta tutuklamalar, zorla kaybetmeler, öldürmeler, yerinden etmeler, aç bırakmalar, kimyasal silahlar, sistematik işkence... Bugün davanın bittiğini söylüyoruz. Dolayısıyla, insanların Sednaya Hapishanesi’nden sorumlu olanlardan, varil bombaları ve kimyasal silahlar atanlardan ve bilinen zulümleri işleyenlerden hesap sorma hakkını saklı tutarak, olaylara intikam açısından bakamayız. Bu kişiler sorumlu tutulmalı ve yargılanmalıdır. İsimleri bilinmeyen kişilere gelince, insanların bu kişileri de sorumlu tutmak için haklarında suç duyurusunda bulunma hakları vardır.

scvdfb
Ahmed eş-Şera, Şam'da BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen ile görüştü

Önemli olan, kısıtlamaları kırmış olmamız ve uzman kuruluşların bu göreve yardımcı olmak üzere gelmiş olmalarıdır. Kayıp kişilerin dosyalarını takip etmek hem yaşayan hem de ölü olan kişilerin akıbetlerini belirlemek ve ailelerinin ölüm belgeleri, miras gibi işlerini kolaylaştırmak üzere uzmanlaşmış bir bakanlık kurulacaktır. Bu çok iş demek, ancak hakikate ulaşmalıyız.

* Beşar Esad'ın oturduğu yerde, Halk Sarayı'nda bizi ağırlamak nasıl bir duygu?

- (Gülüyor) Dürüst olmam gerekirse, hiç rahat değilim. Ancak burası halka açık olması gereken bir yer. Böylece halk burayı ziyaret edebilir ve çocuklar bu avlularda oynayabilir.