Taliban sözcüsü Şarku’l Avsat’a konuştu: Yeni bir sayfa açıyoruz

Taliban unsurları Host’ta tatbikat yaptıkları sırada (Şarku’l Avsat)
Taliban unsurları Host’ta tatbikat yaptıkları sırada (Şarku’l Avsat)
TT

Taliban sözcüsü Şarku’l Avsat’a konuştu: Yeni bir sayfa açıyoruz

Taliban unsurları Host’ta tatbikat yaptıkları sırada (Şarku’l Avsat)
Taliban unsurları Host’ta tatbikat yaptıkları sırada (Şarku’l Avsat)

Taliban Sözcüsü Molla Zebihullah Mücahid, Taliban hareketinin önde gelen liderlerinden biri olmanın yanı sıra örgütün ikinci adamı olarak biliniyor. Peştuca (ana dili) ve Farsça biliyor. Aynı zamanda Arapça, İngilizce ve Urduca gibi başka dilleri de anlıyor.
Aynı zamanda bir aktivist olan ve küçük ve büyük basın organları ile internet aracılığıyla sürekli temaslarda bulunan Zebihullah Mücahid, 17 yıl süren savaşın ardından ABD birliklerinin geri çekilmesi beklentisinin ardından Şarku’l Avsat’ın Afganistan'daki barış fırsatları hakkındaki sorularını cevapladı.
Bu, Zebihullah’ın gazetemizle ilk diyaloğu değil. Şarku’l Avsat daha önce, Taliban'ın daha fazla kan dökülmesini engelleme sözünü verdiği Devlet Başkanlığı seçimlerinden sonra, e-posta yoluyla kendisi ile görüşmüştü.
Yeni yıla girerken, Afgan hükümeti ile Taliban arasındaki yıllardır süren çatışma, her iki tarafın da son zamanlarda “çabaların hız kazandığı barış sürecine güçlü bir şekilde dahil olma girişimi” çerçevesinde bir tür psikolojik savaşa dönüştü.
-Afganistan Devlet Başkanı Eşref Gani Ahmedzai’nin Kabil ile ciddi görüşmelere başlaması için Taliban’a çağrıda bulunması hakkında ne düşünüyorsunuz? Eşref Gani ile müzakere masasına oturulacağına dair herhangi bir umut var mı?
Biz defalarca Kabil yönetimini Afgan halkının iradesinin resmi temsilcisi olarak tanımadığımızı ve yetkileri olmayan bir konuda kendileri ile müzakerelerde bulunmak istemediğimizi vurguladık. Bu yüzden Amerikalılarla yabancı birliklerin  ülkedeki varlığına son verilmesi konusunda görüşmeler yaptık.
Asıl olan İslam'a bağlılıktır, belirli bir mezhebe veya ırka değil. Dine olan bağlılık, Müslümanların kanlarını döken, servetlerini gasp eden, insanlar arasında ahlaksızlığı yayan ve yoksullara yardım bahanesiyle insanları Hristiyanlaştıran işgalcilerin Müslüman beldelerinde varlıklarının olmamasını gerektirir.
Taliban temsilcilerinin ABD'nin Afganistan Özel Temsilcisi Zalmay Halilzad ile aynı masaya oturması, Amerikalı bir delege ile oturmaktır. Eşref Gani ise yerel bir destekçidir. Onun rejimi Afganistan’ın feri bir meselesidir. Onun çözümü, asıl mesele olan işgal sorununun çözümünden sonra geliyor. Bunu, Afganlar arasında bilinen en kolay yöntemle çözmek için çalışacağız.
-Kurban Bayramı'nda Taliban savaşçılarını hükümet askerleriyle ve halkla büyük bir uyum ve mutluluk içinde gördük. Taliban ile hükümet arasında böyle bir günün tekrar yaşanma olasılığı var mı?
Askerler fakir halkın çocuklarıdır. Cehalet ve yoksulluk onların orduya katılmalarının temel sebepleridir. Sömürgeciler ve ajanlar söz konusu kimselerin zihinlerini Taliban hakkında çeşitli yalanlar ve yanlışlarla doldurdu. Bayram zamanı ilan edilen ateşkes, bu askerlerin Taliban içerisindeki silahlı kardeşlerini doğrudan tanımaları için bir fırsattı. Birçoğunun sempatisini kazandığımız ve çoğuyla daha sonra işbirliği yaptığımızdan dolayı bizim için oldukça yararlı bir deneyim oldu.
Afgan hükümet yetkilileri, Batı düşüncesinden etkilenmiş entelektüellerdir. Sömürgecilere katıldılar ve para ve yüksek mevkiler için onlara hizmet ettiler. Meselenin aslının farkındaydılar. Bundan dolayı cehaleti, kendileri için bir özür olarak takdim edemezler. Fakat içinde bulundukları sapkınlıktan geri dönüp tövbe ederlerse onlarla olan muamelemizi değiştirmemiz oldukça doğal. Anlaşmazlıklar otomatik olarak ortadan kalkar. Şeriatın hükümleri hepimizin tabi olduğu hükümlerdir.
-New York Times’a röportaj veren Zalmay Halilzad’ın, “Anlaşma olmadan sonuçlandırılması gereken bir taslak çerçeve planımız var” ifadesi ile ilgili yorumunuz nedir?
Amerikalılarla görüşmelerimiz devam ediyor. ABD tarafı, işgali sonlandırmaya hazır olduğunu belirtti ve biz ise ülkemizin hiç kimse için güvenlik tehdidi olmadığına dair güvence verdik.
-Ateşkes ve yabancı birliklerin Afganistan'dan çekilmesine ilişkin zaman çizelgesi ile ilgili olarak herhangi bir anlaşmazlık var mı?
İşgal güçlerinin ülkemizden ayrılması gibi temel bir talebimiz var. Ayrıca işgal güçleri tarafından haksız yere hapsedilen mahkumların serbest bırakılmasını istiyoruz. Afganistan hiç kimse için tehdit teşkil etmiyor. Ayrıca başkalarının da kendisini diğer ülkelere yönelik bir tehdit unsuru olarak kullanmasına izin vermez. Bizim tarafımızdan çözülmemiş bir mesele kalmadı, fakat ABD’nin işgali sonlandırması ve ülkenin ve bölgenin güvenliğine zarar veren DEAŞ’ı himaye etmemesi gerekiyor.
-Batı'daki gözlemciler, Taliban operasyonları ve hükümet güçlerine yönelik saldırıların ivmesinin neden son aylarda arttığını soruyor?
Taliban operasyonlarının ivme kazanmasının sebebi, işgalin bir an önce ülkeyi terk etmesi için baskı yapmaktır. Yerel kukla güçleri, köy ve kasabalardaki sivillere yönelik tüm saldırı operasyonlarında çıbanın başı olan işgalin elinde bulunan en büyük vurucu güç oldu. Bu yüzden Taliban savaşçılarının saldırılarından en büyük payı onlar alıyor. Bununla birlikte, işgal kuvvetlerinin verdiği can ve mal kayıpları, düşük seviyedeki sayılarına oranla daha yüksektir. Ayrıca burada ajan milisler, DEAŞ grupları ve ABD askerlerinin iki katı olan bir yabancı paralı asker ordusu var. Hepsi sürekli bir şekilde militanların saldırılarına maruz kalıyor.
-Afganistan topraklarının ne kadarı sizin kontrolünüz altında bulunuyor?
Afganistan topraklarının çoğunu kontrol ediyoruz. Başkent, devlet kurumları ve çeşitli organlar da dahil olmak üzere her yerde savaşçılarımız var. Düşman taraflar sürekli rakamlara ilişkin açıklamalarda bulunarak halkımız üzerinde psikolojik bir baskı oluşturuyorlar. Biz bu rakam savaşına girmeyeceğiz. Askeri operasyonlarımız bu husustaki gerçeği kanıtlıyor.
-Neden ABD ile olan görüşmeleriniz için Suudi Arabistan veya BAE’yi değil de Katar'ı tercih ettiniz?
BAE'de bir toplantı yaptık, ancak siyasi ofisimiz Katar’da. Bundan dolayı toplantıların çoğunu orada yapıyoruz.
Mevcut durum ateşkesin zamanlamasına ilişkin daha fazla müzakerelerin yapılmasını gerektiriyor mu?
 Afganistan topraklarında tek bir işgalci asker olduğu sürece savaşımız devam edecek.  Ateşkese gelince, bu bir zamanlama meselesi değil, bilakis prensip meselesi. Eğer düşman hiçbir şekilde Afganistan’dan çıkmazsa savaşın ateşini sönene dek müzakereler devam eder. Bu nedenle her şeyden önce yabancı güçlerin geri çekilmesinde ısrar ediyoruz.
-Afganistan'da 17 yıldır süre gelen savaşın sona ermesi konusunda iyimser hissediyor musunuz?
Evet, bu konuda iyimseriz ve Allah’ın kullarına olan vaadine güveniyoruz. Bu, imanın ve Allah’a olan hüsnü zannın bir parçasıdır. Molla Muhammed Ömer, Amerika’nın halkımıza karşı saldırılarının başlangıcında şu sözleri söylemişti:
“Amerika bize yenilgiyi vaat etti. Allah ise bize zafer sözü verdi. Kimin vaadinde sadık olduğunu göreceğiz.”
-Afgan hükümetiyle olan ilişkilerinizde İran arabuluculuğunu kabul ediyor musunuz?
İşgalin geri çekilmesinin ardından şu anki Afganistan hükümeti ile olan bütün sorunlarımız birer iç problem halinde gelecek. Bundan dolayı kimsenin arabuluculuk etmesine gerek yok. Afgan halkı iç sorunlarını çözmek için geleneksel mekanizmalara sahiptir ve dış müdahalenin durması şartıyla bunlar daima etkili olmuşlardır.
-İran’ın Fatimi Tugayı’nı Afganistan'a nakletmesi durumunda tutumunuz ne olur?
Öncelikle şimdiye dek böyle bir şeye tanık olmadık. İkinci olarak ise Taliban’a bağlı olan Afganistan İslam Emirliği, meşru savunma sisteminin dışındaki iç silahlı örgütlerin varlığını kabul etmiyor ve bu örgütlerin Afganistan'da bulunmasına izin vermiyor.
-Afgan hükümetine yakın çevreler şöyle diyor: “İran, Helmand Nehri'nin sularından talep ettiğini elde etmek için batı Afganistan'daki varlığınıza aldırış etmiyor.” Bu hususta ne düşünüyorsunuz?
Hükümet, söylentileri yaymak dışında bir şey yapmıyor. Afganistan'ın komşularının hepsi, sınırdaki veya yakınındaki Taliban kuvvetlerinin varlığını memnuniyetle karşılıyor. Topraklarımız üzerinde faaliyet gösteriyoruz ve komşularımızın güvenliğini tehdit etmiyoruz.
-Eski İran cumhurbaşkanı, Tahran’ın Taliban yönetimini ortadan kaldırmak için koalisyon kuvvetlerine lojistik hizmetler sağladığını söylemişti. İran'ın geçmiş yıllardaki rolü hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Birçok ülke bölgelerini, limanlarını ve havaalanlarını kullanmaları için işgal kuvvetlerine açtı. Afgan halkının mücadelesini bastırmak ve Müslüman Afgan kardeşlerini öldürmek için işgal güçlerinin yanında yer alan ülkeler bile var. Ancak, herkese yeni bir sayfa açmayı ve bunu kelimelerle değil eylemlerle kanıtlamayı umuyoruz. Mazinin karanlık sayfası kapandı ve Afganistan ile tüm komşuları ve dünya arasında yeni ve parlak bir sayfa açılmaya başladı.
-Tahran, İran Dışişleri Bakanlığının, Taliban delegasyonu ile görüşmelerde bulunduğunu söyledi. Bu görüşmelerin niteliği hakkında bir şeyler söyler misiniz?
Afganistan İslam Emirliği, görmezden gelinmesi imkansız olan bir Afgan gerçeğidir. Ayrıca kimse komşularını seçemez veya değiştiremez. Bölgedeki bütün devletlerin himaye etmesi gereken bir çıkar var. Tahran ve diğerleri ile olan müzakerelerin niteliği buydu.
-İran’da, Körfez'de güçlerini yeniden konuşlandırmak için çalışan ABD’nin bölgeden çekilmesinin Amerika’nın İran’a karşı savaş açacağı riskini artırabileceğine inananlar var. İran ile ABD arasındaki savaş kabusu hakkında ne düşünüyorsunuz?
ABD işgalinin Afganistan’da bulunması, Afganistan’ın yanı sıra bölgedeki tüm ülkeler için de bir tehdit oluşturuyor. ABD ile İran arasında yakın gelecekte bir savaşın olabileceğini düşünmüyoruz. ABD’nin asıl çabası, doğrudan savaştan ziyade, dışardan gelen baskılar aracılığıyla İran rejimini içerden çökertmektir.
-ABD’nin Afganistan’dan çekilme tekliflerinin ciddiyetinden yüzde kaç eminsiniz?
Allah’a ve O’nun bizi muzaffer kılacağına dair umudumuz yüzde yüz. Allah hiçbir zaman vaadinden dönmez. O bize zafer vaadinde bulundu. Fakat ABD’ye güvenimiz yok. Yüz binlerce insanımızı öldüren, köylerimizi tahrip eden ve ailelerimizi yerinden eden ve binlerce insanımıza zilleti tattıran ABD’ye nasıl güvenebiliriz?



Ahmed eş-Şera: Irak'taki deneyimim bana mezhep savaşı yapmamayı öğretti

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
TT

Ahmed eş-Şera: Irak'taki deneyimim bana mezhep savaşı yapmamayı öğretti

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Irak hapishanelerinden salıverildikten sonra Suriye'ye döndüğünde kendisine iki şart koyduğunu söyledi: ‘Irak'ın mezhep savaşı deneyimini tekrarlamamak ve sadece rejimle mücadeleye odaklanmak.’

Bu ifadeler, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart'ın geçtiğimiz günlerde Şam'da eş-Şera ile bir araya gelerek gerçekleştirdikleri ve ‘Ahmed eş-Şera hapisteki bir El Kaide savaşçısından Suriye'nin liderine nasıl dönüştü?’ başlığıyla yayınlanan podcastte yer aldı.

Eş-Şera, “El Kaide'nin Irak'ta yaptıklarını tekrarlamak istediler ama ben bunu şiddetle reddettim. Bu durum aramızda bin 200'den fazla savaşçımızın öldürüldüğü ve benim de kuvvetlerimin yüzde 70'ini kaybettiğim büyük bir çatışmaya yol açtı. Ancak yeniden toparlandık ve rejimle savaşmaya odaklandık. Aynı zamanda DEAŞ ve benzeri gruplar gibi diğer taraflardan gelen tehditlerle de başa çıkmak zorunda kaldık” ifadelerini kullandı.

Eş-Şera, “Bir savaşçıydınız, bir mahkumdunuz, bir liderdiniz ve şimdi bir cumhurbaşkanısınız… Bu dönüşüm hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Şu anda Esed'in eskiden bulunduğu bu saraydayım. Ben bir savaşçıydım, savaşmak istediğim için değil. Bugün cumhurbaşkanıyım ama cumhurbaşkanı olmak istediğim için değil.”

Irak savaşı deneyimi

Suriye Cumhurbaşkanı, üniversitenin ilk dönemlerinde genç bir adam olarak, Suriyelilerin 60 yıl boyunca maruz kaldığı acımasız baskıdan, Suriye toplumunun sistematik olarak yok edilmesinden ve Irak'ta savaş patlak verdiğinde oraya gitmesi gerektiğini hissetmesinden duyduğu öfkeden bahsetti.

Eş-Şera Irak'ta üç yıl savaşmış, ardından beş yılını hapiste geçirmiş. İngilizler ona hapishanenin onu nasıl değiştirdiğini, bundan ne öğrendiğini ve çeşitli grupların saflarında nasıl hızlı bir şekilde yükselebildiğini sordu.

cdfrgthy
Suriyeli sanatçı Tamara Bessam Ebu Alvan, Şam'da Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlayan bir duvar resmi çiziyor. (Reuters)

Eş-Şera bu soruya şu cevabı verdi: “Suriye'de var olan baskının boyutlarını fark etmeye başladığımda yaklaşık 19 yaşındaydım. Ülkenin kötüye giden durumunu ve önceki rejimin ülkeyi nasıl korkunç bir şekilde yönettiğini görebiliyordum. Şam'ın taşıdığı yük ve rejimin Suriye toplumunu ve bu kadim şehri nasıl istismar ettiği konusunda derin bir acı hissettim.”

Sözlerine şöyle devam etti: “Bu rejimin düşmesi gerektiğine ikna olmuştum ama bunu gerçekleştirecek araçlarımız ya da uzmanlığımız yoktu. Bu yüzden deneyim kazanabileceğim her yere gitmeye karar verdim. O sırada Amerikalılar Irak'a girmeye hazırlanıyordu ve ABD'nin yaptıklarına karşı güçlü bir Arap ve İslami tepki vardı. Unutmamalısınız ki o zamanlar gençtim ve farklı bir düşünce tarzım vardı. Bu yüzden Irak'a gittim ve farklı gruplarla çalıştım. Zaman içinde bu gruplar yavaş yavaş küçülmeye ve El Kaide örgütüyle birleşmeye başladı. Bu şekilde kendimi El Kaide saflarında buldum.”

sxcdfrgt
Yaklaşan Ramazan Ayı için hazırlanan ‘Benatu’l Başa’ adlı dizinin çekimleri Eski Şam'da yapılıyor. (AFP)

22 yıllık bu yolculuk sırasında eş-Şera, Irak'taki deneyimlerinden öğrendiği en önemli şeyin, aynı hataları tekrarlamaktan kaçınmak istiyorsak politikaların sürekli olarak yeniden gözden geçirilmesi gerektiği olduğunu söyledi. O dönemde Batı'nın Ortadoğu'ya yönelik politikalarını eleştiren eş-Şera, “Bunlar yanlıştı ve değiştirilmeleri gerekiyordu. Bölge halkının her 10 yılda bir kötü kararların bedelini ödemesini istemiyoruz” dedi.

Bir barış adamı!

Kendisini dünyaya bir barış adamı olarak tanıtmak isteyip istemediği ve kendisine halen şüpheyle yaklaşan ülkelerle nasıl ilişkiler kurmayı planladığı sorusuna eş-Şera şu yanıtı verdi: “Bölgemizde, özellikle Suriye'de savaşlardan bıktık. İnsanlık barış ve güvenlik olmadan yaşayamaz, insanların aradığı şey bu, savaş değil. İnsanları bir araya getirebilecek ve savaşa başvurmadan barışçıl çözümlere götürebilecek pek çok şey var. Barış içinde insan olarak bizi birleştiren şeyler, savaş içinde bizi bölen şeylerden çok daha büyüktür.”

scdfvgbth
Yeni Suriye yönetimi geçtiğimiz aralık ayında muhalif grupları birleşik bir Suriye ordusuna entegre etmeye çalıştı. (SANA)

HTŞ grupları

Podcastte eş-Şera’ya bazıları daha radikal olan birçok hareketten oluşan Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) içindeki pratik bir zorluk soruldu: “Burada bizimle birlikte oturmanıza kızanlar olabilir. Şimdi cumhurbaşkanı olduğunuza göre, en radikal olanlar da dahil olmak üzere tüm bu eski gruplarla nasıl başa çıkacaksınız?”

Ahmed eş-Şera şöyle yanıtladı: “Burada sizinle birlikte oturmama izin verilmediğini söylemek büyük bir abartı olur. O kadar da kötü değil. Bir arada yaşamamızı ve birbirimizle savaşmaya gerek kalmadan devrimin hedeflerine ulaşmamızı sağlayacak uygun ve kabul edilebilir bir formüle ulaşana kadar tüm bu taraflarla ikna ve diyalog yöntemlerini kullandım... Pek çok kişi bu yaklaşıma katıldı.”

scdfvgrth
Halep kırsalından Humus şehrine dönen yerinden edilmiş Suriyelileri taşıyan bir otobüsün penceresinden bakan bir çocuk, elinde Suriye bağımsızlık bayrağı tutuyor, 10 Şubat. (AFP)

Anayasa ve seçimler

“Peki ya ‘ulusal konferans’ ve anayasa ile seçimlerin belli bir zaman dilimi içinde yapılmasının garanti edilmesi hakkında ne söylersiniz?”

Eş-Şera, Suriye'nin çeşitli aşamalardan geçtiğini ve önceliğin hükümeti istikrara kavuşturmak ve devlet kurumlarının çöküşünü önlemek olduğunu söyledi.

Eş-Şera sözlerini şöyle sürdürdü: “İdlib hükümetini Şam'ın kontrolünü ele geçirdiğimizde iktidarı devralmaya hazır olacak şekilde hazırladık. Bu aşama için üç ay ayırdık. Daha sonra anayasal deklarasyon, ulusal konferansın toplanması ve cumhurbaşkanının atanmasını içeren bir sonraki aşamaya geçeceğiz. Uluslararası sözleşmelere uygun olarak bir cumhurbaşkanı atadık. Anayasa uzmanlarına danıştıktan sonra muzaffer güçler cumhurbaşkanını atadı, önceki anayasayı iptal etti ve eski parlamentoyu feshetti. Şimdi, yeni bir anayasanın ilan edilmesinin önünü açacak öneriler geliştirmek amacıyla çok çeşitli tarafların yer alacağı ulusal diyalog sürecine geçeceğiz. Geçici bir parlamento oluşturulacak ve bu parlamento yeni anayasayı hazırlamak üzere bir anayasa komitesi kurmakla sorumlu olacak.”

Trump ve Gazze

Eş-Şera, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilerin Mısır ve Ürdün'e taşınmasına ilişkin açıklamalarıyla ilgili olarak şunları söyledi: “İnsanları topraklarını terk etmeye zorlayabilecek hiçbir güç olmadığına inanıyorum. Birçok ülke bunu yapmaya çalıştı ama hepsi başarısız oldu, özellikle de Gazze Şeridi'ne yönelik son savaş sırasında. Geçtiğimiz bir buçuk yıl boyunca Filistin halkı acıya, ölümlere ve yıkıma katlandı ama yine de topraklarını terk etmeyi reddetti. 80 yılı aşkın süredir devam eden bu çatışmada, Filistinlileri zorla yerlerinden etmeye yönelik tüm girişimler başarısız oldu. Terk edenler kararlarından pişman oldular. Birbirini izleyen Filistinli nesillerin aldığı ders, topraklarına bağlı kalmanın ve onu terk etmemenin önemidir.”

scdfvrgty
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera dün Silikon Vadisi'nden Suriye asıllı Amerikalı uzmanlardan oluşan bir heyetle bir araya geldi. (SANA)

Ekonomik model

Kendisini en çok ilgilendiren küresel ekonomik model ve ekonomi yönetimi açısından ilham aldığı belirli bir ülke ismi sorulan Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Singapur, Suudi Arabistan, bazı dönemlerde Brezilya ve kalkınma yolunda büyük zorlukların üstesinden gelen Ruanda gibi ekonomik büyümeye tanık olan birçok ülkeyi incelediğini söyledi. Her ülkenin kendi zorlukları ve kalkınma aşamasıyla şekillenen kendi bağlamına sahip olduğunu belirtti. “Bu örneklerden değerli dersler çıkarılabilecek olsa da bunları körü körüne taklit etmemeliyiz. Bunun yerine, Suriye'nin kendine özgü durumuna uygun bir yaklaşım geliştirmek için bu dersleri uyarlamalı ve entegre etmeliyiz” dedi.

Ordu ve polisin lağvedilmesi

Eş-Şera'ya, Baas'tan arındırma sonrasında Irak'ta yaşananları anımsatan polis ve ordunun lağvedilmesi ve bu konunun nasıl ele alınacağı sorulduğunda, Suriye ve Irak'taki durum arasında büyük farklar olduğunu ve karşılaştırmaların her zaman büyük farklılıklar gösterdiğini söyledi. Suriye ordusunu ‘bir alternatif hazırlamadan’ dağıtmadığını belirtti.

Eski rejimin ordusunun Irak ordusu gibi olmadığını vurgulayan eş-Şera, “Çok sayıda milis ile İran ve Rusya'dan gelen dış müdahalelerle parçalanmıştı. Ordu dağılmış ve çökmüştü. Birçok genç erkek askere gitmemek için Suriye'den kaçıyordu. Dolayısıyla ordunun Suriyeliler için büyük bir önemi yoktu. Bugün Suriye'de zorunlu askerlik uygulamadım. Gönüllü askerliği tercih ettim. Bugün binlerce kişi yeni Suriye ordusuna katılıyor” ifadelerini kullandı.

Devrimci zihniyet bir devlet inşa edemez

Kendisini halen bir devrimci olarak görüp görmediği sorulan eş-Şera, devrimci zihniyetin bir devlet inşa edemeyeceğini söyledi. Şarku'l Avsat'ın Rory Stewart'ın röportajından aktardığına göre Eş-Şera, “Bir devlet inşa etmek ve bütün bir toplumu yönetmek söz konusu olduğunda farklı bir zihniyete ihtiyaç duyarsınız. Benim için devrim, rejimin devrilmesiyle sona erdi” dedi.

Eş-Şera sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün ülkenin yeniden inşası, ekonomik kalkınma, bölgesel istikrar ve güvenliğin sağlanması, komşu ülkelere güvence verilmesi ve Suriye ile Batı ülkeleri ve bölge ülkeleri arasında stratejik ilişkiler kurulmasını içeren yeni bir aşamaya geçtik.”

sdfgrt
Ahmed eş-Şera'nın geçen ay yaptığı bir konuşmayı Şam'daki er-Ravza kafede takip eden Suriyeliler (Şarku’l Avsat)

Batı medyasının kendisi hakkında söylediklerine ilişkin tutumu sorulan Ahmed eş-Şera, Suriye'nin küresel etkiye sahip stratejik bir ülke olduğunu söyledi. Eş-Şera, “Geçmişte rejim kasıtlı olarak Suriyelileri Avrupa'ya göç ettirmeyi ve Captagon'u Avrupa'ya ve bölgeye kaçırmayı amaçlıyordu. Şam ayrıca, Suriye içindeki bazı ülkelerin oynadığı son derece olumsuz rol nedeniyle bölgede daha fazla istikrarsızlık tohumları ekmek için bir üs olarak kullanıldı” değerlendirmesinde bulundu.

Suriye'nin durumunun kökten değiştiğini ve gelecek vaat eden yeni bir ülke haline geldiğini vurgulayan eş-Şera, “Suriye ekonomik kalkınma yoluyla bölgenin istikrara kavuşmasında önemli bir rol oynayacaktır” dedi. Eş-Şera, tarım, sanayi ve ticaret gibi sektörlerde önemli bir merkez olacak olan Suriye'nin tarihi İpek Yolu üzerinde yer aldığını ve Doğu ile Batı arasındaki ticaretin yeniden gelişmesinin beklendiğini belirtti.

Eş-Şera, Batı'nın Suriye'ye bakışını bu açıdan yeniden gözden geçirmesi gerektiğini söyledi.