Jeremy Hunt: Esed uzun süre iktidarını sürdürecek gibi görünüyor

Jeremy Hunt: Esed uzun süre iktidarını sürdürecek gibi görünüyor
TT

Jeremy Hunt: Esed uzun süre iktidarını sürdürecek gibi görünüyor

Jeremy Hunt: Esed uzun süre iktidarını sürdürecek gibi görünüyor

İngiltere Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt, Şarku’l Avsat röportajında, Rusya'nın Ortadoğu'ya daha önce benzeri görülmemiş bir şekilde ilgi gösterdiğini ve Devlet Başkanı Beşşar Esed'in Rus müdahalesi nedeniyle iktidarda olduğunu söyledi.
Esed’in kısa vadede ve daha da uzun bir süre iktidarda kalacağını dile getiren Hunt, Rusya’nın Suriyelilere nasıl uygulanabilir bir çözüm sunacağını ve Suriye'ye nasıl barış ve istikrar getireceğini göstermesi gerektiğini söyledi. Ayrıca Hunt Londra'nın Şam'da büyükelçilik açma planının olmadığını vurguladı.
“ABD’lilerin yerini almak gibi bir niyetimiz yok”
Hunt, ABD’nin Suriye’nin doğusunda çekilmesi ile ilgili olarak Washington ile Londra arasındaki temasların devam ettiğini dile getirerek, bu çekilme sürecinin birkaç yıl boyunca koalisyon ile birlikte DEAŞ’a karşı savaşan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) için aksi sonuçlara yol açacak şekilde yapılmaması gerektiğini vurguladı. Ayrıca Hunt, İngiliz birliklerinin Amerikalıların bölgedeki yerini almak gibi bir düşüncesinin olmadığını belirtti.
Yemen hakkında da açıklamalarda bulunan İngiltere Dışişleri Bakanı, İran'ın Yemen'i ‘komşu ülkeleri istikrarsızlaştırmak için bir üs olarak kullanmamasını’ sağlayacak kapsamlı bir çözüme ulaşmanın önemini ve Tahran’ın vermiş olduğu sözler doğrultusunda harekete geçmesi gerektiğini vurgulayarak, “Şu an Husilerin Hudeyde Limanı’ndan çekilmesi ile birlikte Tahran'ın taahhütlerini yerine getirdiğini görmek istiyoruz. Eğer bu çekilme süreci derhal gerçekleşmezse, operasyonların devam edeceğini hepimiz biliyoruz” dedi.
Hunt, mevcut aşamada Ortadoğu’da koalisyonun yeniden oluşumuna tanık olunduğunu belirterek, 2019 yılının İsrail-Filistin çatışması için çok önemli olacağını söyledi. İngiltere’nin Brexit’in ardından Ortadoğu’ya sırtını dönmeyeceğini söyleyen Hunt, Arap Dünyası ile ilişkilerin her zamankinden daha fazla olacağını kaydetti.
Brexit konulu meclis tartışmasına katılmak için Varşova Konferansı’nın akabinde geri dönen Hunt’ın, Perşembe günü meclisteki ofisinde Şarku’l Avsat’a verdiği röportaj:
Varşova Konferansı'ndan yeni döndünüz ve konferansa sizinle birlikte katılan İtalyan mevkidaşınız ile birlikteydiniz. Konferansı nasıl buldunuz? Konferans gerçekten İran’ın kontrol altına alınmasını sağlayacak mı?

-Evet, İtalyan mevkidaşımla birlikteydim. Konferans, İran dışında da birçok sorunu el aldı. Aslında, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile Arap ve uluslararası bakanların da konferansa katılması çok anlamlıydı. Daha önce böyle bir şey olmamıştı. Bugün tanık olduğumuz şey, Ortadoğu'daki ittifakların yeniden şekillendirildiğidir. Bu alana çok şey giriyor. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Suudi Arabistan Dış İlişkilerden Sorumlu Devlet Bakanı Adil el-Cubeyr ve BAE’li mevkidaşı Abdullah bin Zayed'in de katılımıyla Yemen hakkında çok yapıcı bir toplantı gerçekleştirildi. Yemen'de barışın sağlanması üzerine uzun uzun konuştuk. Toplantı oldukça önemliydi. İsrail ve Filistin arasındaki meselelerin çözümü için içinde bulunduğumuz yıla odaklanmamız gerekiyor. Daha önce hiç ortaya çıkmayan kanallar var.
ABD Dışişleri Bakanı Pompeo ile birlikte Yemen konulu toplantıya başkanlık ettiniz. Yemen'de kapsamlı bir barış nasıl sağlanabilir?
-Husilerin Yemen'deki tüm bileşenlerin güvenliğini sağlamada rol oynadığı bir ulusal birlik hükümetinin kurulması ile birlikte, İran’ın komşu ülkeleri istikrarsızlaştırmak için Yemen'i üs olarak kullanmaması gerekiyor. Bununla birlikte şu anda dünyanın en kötü insani krizi yaşanan Yemen’deki krize son verilmesi gerekiyor. Sorun, nihai bir çözüm meselesi değil. Çünkü tüm taraflar bu hususta hemfikirler. Asıl mesele buna nasıl ulaşılacağı ve nasıl güven oluşturulacağıdır. Stockholm Anlaşması'nı uygulamak, Hudeyde şehrinden ve Kızıldeniz Limanı’ndan geri çekilmek, un fabrikalarına ulaşım ve 4 milyon insanı etkileyen kıtlığı sona erdirmek için Dünya Gıda Programı (WFP) aracılığıyla insani yardımları bölgeye ulaştırmak, bu hususta oldukça önem taşıyor.
Hükümet Husileri itham ediyor ve anlaşmaya riayet ettiğini söylüyor?
-Hiçbir tarafı suçlamak istemiyorum. Meselenin aslı şu ki, iki taraf da ateşkes kararına saygı duyuyor. İki ay önce çok az insan bunun mümkün olduğunu düşünüyordu. Fakat ilerleme kaydettik. Bununla birlikte ülkenin kuzeyine yardımların ulaştırılması için Hudeyde Limanı’nın açılması gerekiyor. Bu henüz gerçekleşmedi. Stockholm Anlaşması’nın gelecekteki başarının temeli olup olmayacağını göreceğimiz bir noktaya ulaştık. Tarafların mevcut durumun sonsuza dek sürmeyeceğini bilmeleri gerekiyor. Limanın açılması ve Hudeyde’nin boşaltılması için esas olacak bir ateşkes var. Olması gereken bu.
Dörtlü Grup’ta Tahran ile kanalları olan tek devlet sizsiniz. Bunu İran’a mı aktardınız?
-Bakan Muhammed Cevad Zarif ile Yemen hakkında uzun uzun konuştuk. Yemen'deki insani durumu tartıştık. Bana, İran'ın Yemen'de bir çözüme ulaşılması hususunda rol oynadığını söyledi. Verdiğimiz taahhütleri yerine getirdik ve şu anda Husilerin Hudeyde’den çekilmesi sürecinin tamamlanmasını istiyoruz. Eğer bu çekilme süreci derhal gerçekleşmezse, savaş operasyonlarının devam edeceğini hepimiz biliyoruz. Bu Yemen halkı için daha kötü olacak. Bütün dünyaya, Stockholm görüşmelerine katılan herkesin ciddi olduğunu ve üzerinde uzlaşılan maddeleri uygulama konusunda kararlı olduğunu göstermeliyiz. Çünkü anlaşmasının uygulanması beklenenden daha uzun sürdü ve insanlar, durumun sadece birtakım sözlerden ibaret olup olmadığını sormaya başladılar. Bu nedenle, Stockholm Anlaşması’nın uygulanması hususunda hiçbir şekilde tolerans gösterilmemelidir.
Perşembe gününün tanık olunan iki resmi vardı: ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence ve birçok ülkenin katıldığı Varşova Konferansı ile Soçi'deki Rus-Türk-İran zirvesi. İngiltere Dışişleri Bakanı olarak bu resmi nasıl okuyorsunuz?
-Bu, Rusya’nın daha önce görülmemiş bir şekilde Ortadoğu ile ilgilendiği anlamına geliyor. Aynı zamanda bu durum, ittifaklar içindeki farklı kampların yeniden konumlandığı anlamına gelebilir. Bunun mutlak anlamda olumsuz olması gerekmiyor. Astana süreci, İdlib’de kan banyosundan kaçınılmasında başarılı oldu. Bu olumlu bir şey. Bunun devam etmesini istiyoruz. Suriye'nin güvenliğini ve sınırlarını güvence altına almak ve Suriye'deki çatışmanın insani felakete yol açmayacak şekilde sona ermesini sağlamak için ilgili tüm ülkeler arasında bir anlaşmaya varmalıyız. İki karşıt kampın olduğunu sanmıyorum (Varşova ve Soçi). İki tarafın istikrarı sağlamak ve çatışmaları sona erdirmek için gerekli olan rolünü oynamasını istiyorum.
Londra bunu başarmak için Moskova ile Suriye hakkında konuşuyor mu?
-Açık olalım. Ruslar Suriye'ye müdahale etmeye karar verdiklerinde, Esed oradaydı. Rusya bu seçimi yaptı. Bu nedenle, Rusya'nın değişen hikayenin sonundan emin olmak gibi bir sorumluluğu var. Yani Rusya, Suriyeliler için iyi olan bir çözüme nasıl ulaşılacağını bize göstermeli. Yıllarca Suriye'nin Esed’in yönetimi altında parlak bir geleceğe sahip olmasının imkansız olduğunu düşündük. Esed, uluslararası standartlara aykırı biçimde kimyasal gazları halkına karşı kullanan bir adam. Ruslar onu desteklemeyi tercih etti. Rusya bize Suriye'ye nasıl barış ve istikrar getireceğini göstermeli.
Birkaç hafta önce Esed’in bir süre daha iktidarda kalacağını söylediniz. Kastınız neydi? Yıllar mı, on yıllar mı?
-Esed’in yönetimi altında uzun vadede istikrarın sağlanacağını düşünüyor muyum? Hayır, elbette. O iktidarda kalmak için halkını öldürmekten çekinmeyen korkunç bir insan. Esed’in hala iktidarda bulunuyor olmasının sebebi Rusya’dır. Bundan dolayı daha uzun süre kalması muhtemel görünüyor. Rusya’nın bir an önce bir çözüm bulması gerekiyor. Çünkü bölgeye müdahalesinin gerekçesi olarak bunu ileri sürmüştü.
Bazı Arap ülkeleri Şam’daki elçiliklerini açtılar. Londra böyle bir şey düşünüyor mu?
-Her ülkenin böyle bir karar verme seçeneği vardır. Bunu anlıyoruz. Ancak Suriye ile diplomatik ilişkileri yeniden kurma gibi bir planımız yok.
Arap ülkelerinden Şam'la ilişkilerini normalleşme sürecini durdurmalarını istediniz mi?
- Devletler bu konuda seçimlerini kendileri yapar ve kararlarını kendileri verir.
Amerika Suriye’den çekilmeye karar verdi ve DEAŞ’ın mağlup olduğunu ilan etti. Buna katılıyor musunuz?
- Öncelikle coğrafi bakımdan tam bir mağlubiyet denemez. Koalisyonun örgütü birkaç kilometrekarelik bir alana hapsetmesi büyük bir başarıdır. Fakat henüz DEAŞ’ı ortaya çıkaran sebeplerden bütünüyle kurtulamadık. Hala yapılacak çok iş var. DEAŞ’ın Irak'ın bazı bölgelerinde kendisine bağlı grupları toparlamaya çalıştığına dair kanıtlar var. ABD'nin Suriye'den çekilme konusundaki stratejik düşüncesini anlıyoruz. Irak, Libya, Afganistan ve Suriye’de neler olduğuna bakın. Batılı askerlerin, Ortadoğu’daki sorunlara nadiren uzun vadeli bir çözüm olduğu görülüyor. ABD’nin Suriye’den çekilmesi, birkaç yıl boyunca koalisyon ile birlikte DEAŞ’a karşı savaşan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) için aksi sonuçlara yol açacak şekilde yapılmaması gerekiyor.
ABD'nin geri çekilmesinden sonra İngiltere'nin nasıl bir rolü olacak?
-İngiliz birliklerinin Amerikalıların bölgedeki yerini alması gibi bir düşüncemiz yok. Elbette Amerikalılarla görüşmelerimiz devam ediyor. Birkaç hafta önce Washington’daydım ve Suriye’yi nasıl istikrara kavuşturacağımızı tartıştık.
Amerika ve Türkiye'nin kurmaya çalıştığı ‘güvenli bölge’ hususunda herhangi bir şekilde rol alacak mısınız?
-Müttefik olduğumuz için ABD’nin planlarını daima detaylı bir şekilde inceliyoruz. Onları mümkün olduğunca destekleyeceğiz.
Brexit sonrası İngiltere ile Arap Dünyası arasındaki ilişkileri ve Londra'nın Avrupa Birliği'nden (AB) siyasi ve ekonomik olarak ayrılmasını nasıl görüyorsunuz?
- İngiltere'nin Ortadoğu’yla ve Ortadoğu’nun bütün ülkeleri ile tarihi bağları var. Ortadoğu dünyanın en problemli bölgesi. İngiltere'nin Ortadoğu’da dengeleyici bir faktör olma sorumluluğu var. Afganistan, Libya ve Suriye’nin doğusundaki istikrar ve güvenlik gibi ana sorunları çözmek ve İran'ın istikrarsızlaştırıcı etkisine karşı mücadele etmek için tüm kanalları kullanmaya devam edeceğiz.
Brexit’ten sonrada da Ortadoğu’da rol almaya devam edecek misiniz?
- Elbette. Brexit’ten sonra her zamankinden daha fazla bunu sürdürmeye devam edeceğiz. Ortadoğu’ya sırtımızı dönmeyeceğiz.



Ahmed eş-Şera Şarku'l Avsat'a konuştu: Suriye hiçbir Arap ülkesi için endişe kaynağı olmayacak

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
TT

Ahmed eş-Şera Şarku'l Avsat'a konuştu: Suriye hiçbir Arap ülkesi için endişe kaynağı olmayacak

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera Şarku'l Avsat'a verdiği röportajda, “Suriye devrimi rejimin devrilmesiyle sona erdi… Bunun başka bir yere ihraç edilmesine izin vermeyeceğiz” dedi. Eş-Şera ülkesinin ‘hiçbir Arap ya da Körfez ülkesine saldırmak ya da onları endişelendirmek için bir platform olmayacağını’ vurguladı.

Şam'daki eş-Şaab Sarayı'nda dün gerçekleştirilen röportajda eş-Şera, “Yaptıklarımızı ve başardıklarımızı mümkün olan en az hasar ve kayıpla gerçekleştirdik… İran'ın bölgedeki projesi 40 yıl geriye gitti” dedi.

Eş-Şera, “Körfez ülkelerinin ulaştığı gelişmişlik düzeyini takdir ediyoruz ve ülkemiz için de bunu arzuluyoruz. Suudi Arabistan çok cesur planlar yaptı ve bizim de arzuladığımız bir kalkınma vizyonuna sahip. Hiç şüphe yok ki, bizim arzuladığımız şeylerle birçok kesişme noktası var ve ister ekonomik ister kalkınma iş birliği açısından olsun, bu noktalarda bir araya gelebiliriz” ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera ile yaptığı röportajın tam metni;

* Pek çok Batılı ve bölgesel ülkeye güvence verdiniz. Ancak Körfez ülkelerine ve etkili Arap ülkelerine doğrudan bir mesaj vermediniz. Onlara söyleyecek bir şeyiniz yok mu?

- Elbette Arap ülkelerine söyleyecek sözümüz var; Özellikle de Suriye'nin İran için bir platforma dönüştüğü ve buradan dört büyük Arap başkentini yönettiği ve girdiği ülkelerde savaş ve yolsuzluk çıkardığı için… Körfez'in güvenliğini istikrarsızlaştıran ve bölgeyi uyuşturucu ve Captagon ile dolduran da İran. Dolayısıyla tüm bölge için büyük çıkarlar anlamına gelen İranlı milislerin ortadan kaldırılması ve Suriye'nin İran silahları için bir platform olarak tamamen kapatılması konusunda mümkün olan en az hasar ve kayıpla yaptığımız ve başardığımız şey diplomatik yollarla, hatta baskıyla elde edilmemiştir.

x cvgfbnh
Ahmed eş-Şera dün Şam'da Bisan eş-Şeyh ile yaptığı röportaj sırasında

Eski rejimle Arap ilişkilerinin yeniden kurulduğuna ve bazı tavizler karşılığında Arap Birliği'ne geri döndüğüne dair işaretler geldiğinde, bunun başarısız olacağından emindik. Çünkü bu rejimin hiçbir taviz vermeyeceğini ve bu jesti iyi niyetle karşılamayacağını biliyorduk. Hatta Ürdün tarafıyla yapılan bir toplantıda, Captagon'u onlara ihraç etmekteki ısrarın nedeninin sorulduğu ve cevabın da “yaptırımlar kaldırılmadıkça durmayacağı” şeklinde olduğu bize sızdırıldı.

Bugün Körfez'in stratejik güvenliğinin daha emniyetli ve güvenli hale geldiğini söylüyoruz. Çünkü İran'ın bölgedeki projesi 40 yıl geriye gitti.

Ahmed eş-Şera: Varlığımız kimse için tehdit değil

* Söz konusu ülkelere Suriye'nin bu sorunlu kişiler için bir sığınak olmayacağı konusunda nasıl güvence veriyorsunuz?

- Şu anda devlet inşası aşamasındayız. Suriye devrimi, rejimin devrilmesiyle sona erdi… Bunun başka bir yere ihraç edilmesine izin vermeyeceğiz. Suriye herhangi bir Arap ya da Körfez ülkesine saldırmak ya da onları endişelendirmek için bir platform olmayacak. Suriye devrimine birçok insan katıldı ama bugün devlet inşasının yeni bir aşamasındayız. Bu ülkelerle etkili stratejik ilişkiler kurmaya çalışıyoruz. Suriye, savaşlardan ve başkalarının çıkarları için bir platform olmaktan yoruldu. Artık ülkemizi yeniden inşa etmemiz ve güven sağlamamız gerekiyor. Çünkü Suriye Arap olaylarının merkezinde yer alan bir ülke.

Şam'daki varlığımız kimseye tehdit anlamına gelmiyor. Körfez ülkelerinin ulaştığı gelişmişlik düzeyini takdir ediyoruz ve ülkemiz için de bunu arzuluyoruz. Suudi Arabistan çok cesur planlar yaptı ve bizim de arzuladığımız bir kalkınma vizyonuna sahip. Hiç şüphe yok ki bizim arzuladığımız şeylerle birçok kesişme noktası var ve ister ekonomik ister kalkınma iş birliği açısından olsun, bu noktalarda bir araya gelebiliriz.

* Eski rejimin güç ve kontrolüne tabi olan komşunuz Lübnan ile ilişkilerinizi nasıl görüyorsunuz?

- Gerçekten de Lübnanlı kardeşlerimiz Şam'a gelişimiz ve bunun Lübnan'da bir tarafı diğerine karşı güçlendireceği konusunda çok fazla endişe duydular. Aslında biz Lübnanlı komşumuzla otoriter bir ilişki değil, saygı ve alışveriş ilişkisi istiyoruz ve kendi ülkemizde yapacak yeterince işimiz olduğu için Lübnan'ın içişlerine karışmak istemiyoruz. İyi ilişkiler kurmak istiyoruz. Tüm Lübnanlılara aynı mesafede duracağız. Onları tatmin eden şey bizi de tatmin eder.

dvfrgbthy
Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde

Ahmed eş-Şera: Suriye, sahip olduğu zenginlikle tek bir görüşün hakimiyetine girmeyecektir

* Bir ulusal diyalog konferansından ya da kapsayıcı bir ulusal toplantıdan ve Suriye'de yeni bir aşamayı tesis edecek bir anayasadan bahsettiniz. Ancak hangi mekanizmayı benimseyeceksiniz? Suriye halkının tüm kesimlerinin, özellikle de halk ve askeri tabanınızın yeni ılımlı söyleminize katılmayabilecek bir kesiminin temsil edilmesini nasıl sağlayacaksınız?

- Son kısımda sizinle aynı fikirde olmayabilirim, ancak genel olarak Suriyelilere kişisel görüşlerimi empoze etmek istemiyorum. Bunu deneyimli ve uzman hukukçulara bırakıyorum, böylece hukuk, insanlar arasındaki ilişkiyi formüle etmede ayrım çizgisi olacaktır. Suriye büyüklüğünde ve zenginliğinde, farklı bileşenleri olan bir ülkenin tek bir görüşün hakimiyetinde olmasını bekleyemeyiz. Bu farklılık iyi ve sağlıklıdır. Bu zafer bir grubun diğerine karşı zaferi değil, tüm Suriyelilerin zaferidir. Önceki rejime sadık olduğunu düşündüğümüz kişilerin bile sevinçlerine şahit olduk. Çünkü insanların ne hissettiklerini ya da düşündüklerini söylemeleri mümkün değildi. Toplumun her kesiminden tüm Suriyelilerin ülkelerini koruyacak kadar bilinçli olduklarından eminim.

Kısacası benim arzum, farklılıklarımızı çözerken başvurabileceğimiz kapsayıcı bir anlaşmaya ve bir hukuk devletine ulaşmaktır.

Ahmed eş-Şera: İntikam peşinde koşmayacağız

* Sizi bekleyen pek çok çetrefilli dosyadan biri de zorla kaybedilenlerin, cezaevlerinde ve toplu mezarlarda kaybedilenlerin dosyası. Bu konuyu nasıl ele alacaksınız?

- Aslında biz siyasi bir rejimle değil, kelimenin tam anlamıyla bir suçlular ve haydutlar çetesiyle savaşıyorduk. Hem barışta hem de savaşta tutuklamalar, zorla kaybetmeler, öldürmeler, yerinden etmeler, aç bırakmalar, kimyasal silahlar, sistematik işkence... Bugün davanın bittiğini söylüyoruz. Dolayısıyla, insanların Sednaya Hapishanesi’nden sorumlu olanlardan, varil bombaları ve kimyasal silahlar atanlardan ve bilinen zulümleri işleyenlerden hesap sorma hakkını saklı tutarak, olaylara intikam açısından bakamayız. Bu kişiler sorumlu tutulmalı ve yargılanmalıdır. İsimleri bilinmeyen kişilere gelince, insanların bu kişileri de sorumlu tutmak için haklarında suç duyurusunda bulunma hakları vardır.

scvdfb
Ahmed eş-Şera, Şam'da BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen ile görüştü

Önemli olan, kısıtlamaları kırmış olmamız ve uzman kuruluşların bu göreve yardımcı olmak üzere gelmiş olmalarıdır. Kayıp kişilerin dosyalarını takip etmek hem yaşayan hem de ölü olan kişilerin akıbetlerini belirlemek ve ailelerinin ölüm belgeleri, miras gibi işlerini kolaylaştırmak üzere uzmanlaşmış bir bakanlık kurulacaktır. Bu çok iş demek, ancak hakikate ulaşmalıyız.

* Beşar Esad'ın oturduğu yerde, Halk Sarayı'nda bizi ağırlamak nasıl bir duygu?

- (Gülüyor) Dürüst olmam gerekirse, hiç rahat değilim. Ancak burası halka açık olması gereken bir yer. Böylece halk burayı ziyaret edebilir ve çocuklar bu avlularda oynayabilir.