Ahmed Ebu Gayt: Zirve, Avrupa ile kalıcı bir Arap diyaloğu sağladı

Ahmed Ebu Gayt: Zirve, Avrupa ile kalıcı bir Arap diyaloğu sağladı
TT

Ahmed Ebu Gayt: Zirve, Avrupa ile kalıcı bir Arap diyaloğu sağladı

Ahmed Ebu Gayt: Zirve, Avrupa ile kalıcı bir Arap diyaloğu sağladı

Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, Arap- Avrupa zirvesinin barış ve istikrarı destekleme amacı taşıdığını belirtti. Mısır'ın Şarm el-Şeyh kentinde Şarku’l Avsat’a özel röportaj veren Gayt, zirvenin, Arap ve Avrupa Birliği arasında yeni köprüler kurmayı hedeflediğini ve iki tarafın bir çok konuda ortak çalışma isteğini yansıttığını vurguladı.
Ebu Gayt, zirve sonunda yayınlanması kararlaştırılan Şarm el-Şeyh belgesinin kısa ancak, Araplar ve Avrupalılar arasında siyasi ve uluslararası meseleler konusunda fikir birliğine vurgu yapacağını söyledi. Arap Birliği Genel Sekreteri, zirvenin bazı Arap siyasi sorunlarını çözeceğine iyimser yaklaşmazken, Fransa ve İtalya arasında da Libya hususunda uzlaşı sağlamanın zor olduğunu belirtti. Ebu Gayt, iki ülkenin de Libya’ya dair farklı çıkarları olduğuna dikkati çekti.
Zirvenin, Arap ve Avrupalı liderler arasındaki ikili diyaloglar için uygun atmosferi sağladığını ifade eden Ahmed Ebu Gayt, her ne kadar mevcut bazı sorunlara siyasi çözümler bulmak zor olsa da bu çözümlere ilişkin çalışmaları destekleyeceklerini vurguladı. Zirve bitse de bu zirveye ilişkin çalışmalara her zaman devam edeceklerini belirten Genel Sekreter, zirveden sonra sürekli koordinasyon sağlayacaklarının da altını çizdi.
İşte Şarku’l Avsat’ın Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt ile gerçekleştirdiği röportajın tamamı;
-Arap ve Avrupalı tarafların zirveye katılım düzeyini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Zirvenin tanık olduğu üst düzey katılım, Arap- Avrupa fikirlerinin iki taraftan destek ve kabul gördüğü anlamına gelebilir. Zirve, Avrupa Birliği (AB) ile Arap ülkeler arasında işbirliği ve karşılıklı anlayış köprüleri oluşturma konusunda Arap ve Avrupa coğrafyası arasındaki ilgiyi ve arzuyu yansıtmaktadır. Mısır’da düzenleniyor olan zirve, bu noktadan uzak değildir. Zira Mısır’ın Avrupa’da, Afrika Birliği liderleri de dahil diğer siyasi çevre ve alanlarda bir ağırlığı ve değeri bulunuyor. Mısır, Arap ve Avrupa açısından önemli bir alan. Bu nedenle neredeyse 24 başkan ve Avrupalı başbakanın bir defada bir araya gelmesi çok büyük bir olay.
Öte yandan Arapların krallar ve başkanlar düzeyinde bu tür bir katılım göstermiş olması hususunda, bu fikrin köprüler kurmayı hedeflediğini söyleyebiliriz. Aynı şekilde 2022 yılında, yani 3 yıl sonra Brüksel’de bir toplantının düzenlenmesi için sağlanan uzlaşıya istinaden bu zirve yarın sonlanmayacak ve Arap- Avrupa dünyası arasında değişen diğer toplantılar yapılacak.
-Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz’in zirveye katılımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kesinlikle önemli bir katılım... Kendisi halen Arap Zirvesi mevcut dönem başkanlığını yürütüyor. Mısır da AB ile ortak zirveye başkanlık ediyor. Aralarındaki faaliyet ve işbirliği, Arap ve bölgesel güvenliği ve barışı geliştirmek için hakiki bir güç sayılıyor. Aynı şekilde bu işbirliği, ortak eylem zemininin desteklenmesine katkı sağlıyor.
-Mısır’dan (Arap Birliği’nin merkezi) başka bir Arap ülkesi zirveye ev sahipliği yapabilir mi?
Herhangi bir Arap ülkesi zirveye ev sahipliği için başvuru yapabilir, ancak bu durum 2025’te gerçekleşecek.
-Zirve başlığının “İstikrara yatırım” olması sizin açınızdan ne anlama geliyor?
Zirvenin “İstikrara yatırım” sloganı, dahili, harici ve uluslararası düzeyde büyük bir mesaj içeriyor. Bu, Avrupa’dan Arap ülkelerinde istikrar yaşanması gerektiğine dair bir işarettir. 2011 yılında yaşanan ve birçok Arap ülkesini sarsan olaylar ve meydana gelen kaosun Avrupa ve Arap ülkeleri çıkarına olmadığını ortaya koyuyor. Bu sebeple zirve başlığı, zirve hedeflerinin ve ‘siyasi konular, düzensiz göç, terörle mücadele, kara para aklama ve benzeri konularda’ işbirliği yapma ve birlikte hareket etme fırsatının açık bir mesajını yansıtıyor.
-Arap- Avrupa hareketliliğinin bölgesel ve uluslararası konularda öncelikleri nelerdir?
Uluslararası ve bölgesel aşamadaki tüm meseleler, barış ve istikrarı destekleyen bir pozisyon oluşturmak ve ortak çıkarları korumak üzere Avrupa tarafı ile istişare, diyalog ve koordinasyon çerçevesinde ele alınacak. Yani siyasi meseleler, terörizm ve uzantılarına dair zorlukların nasıl üstesinden gelineceği, bölgede masum insanların kanını döken milisleri temizleme, fon, barınma ve işbirliği kaynaklarını kurutma amacıyla daha iyi sonuçlara nasıl ulaşılacağı masaya yatırılacak.
Örneğin Fransa, iklim ve göç meselesine önem veriyor. Bu sayede belirli bir gündem veya yazılı açıklama olmadan her şeyi tartışmak için açık bir diyalog oturumu oluştu. Ardından Arap ve Avrupalı tarafların ortaya koyduğu diğer 3 oturum düzenlendi.
-Mesela bu zirvede Yemen’e destek payı nedir?
Herkes, İsveç Anlaşması’nın uygulanması, siyasi bir çözüme destek verilmesi, insani yardımın sağlanması ve Arap zirvesinin Yemen konusunda yayınladığı tüm kararlarda temsil edilen meşru hükümeti destekleme çağrısında bulunuyor.
-Uzlaşı sağlanmış bir yol haritası ortaya koyma hususunda anlaşmaya varılacak mı?
Bu sözleşmelerin nasıl uygulanabileceğine dair ayrıntılı bir harita geliştirilemez. Çünkü görüş ayrılıkları mevcut. Örneğin Fransa ve İtalya aynı fikirde değil ve aynı şey Suriye için de geçerli.
-Fransa ve İtalya arasında Libya hususunda uzlaşıya varmak mümkün mü?
Bundan şüpheliyim. Çünkü Fransa’nın istediği çıkarlar İtalya’nınkinden çok farklı. Bu nedenle Arap bölgesindeki sorunlarına siyasi çözümler beklemeyin. Ancak Arap ve Avrupalı gruplar arasında birbirleriyle açık ve ciddi bir diyalog var. Hepsi aynı meydanda. Demek istediğim şey, bir grup arasında da farklı görüşler var. Örneğin göç ve aşırıcılık konusunda Avrupa anlaşmazlığı var. Bazıları Arap pozisyonları ile aynı fikirde.
Dolayısıyla asıl gerçek şu ki zirve, hemen bir çözüm üretmeyen her türlü görüş ve diyaloğa açık Arap-Avrupa alanı sayılıyor. Fakat ulaştığımız şey, liderler ve ülkeler arasında birbirleriyle ciddi yakınlaşma ve verimli işbirliği sağlanması. Zirve, Arap- Arap, Arap- Avrupa düzeyinde ikili görüşmeler yapmak için çok uygun fırsatlar sağlıyor. Birlikte oturmadan önce Financial Times’tan İngiltere Başbakanı'nın Brexit mevzusunu görüşmek üzere Avrupa grubuyla bir araya geldiğini okudum. Yani herkes arasında bir çalışma durumu var.
-Zirve sonunda yayınlanacak belge hakkında ne söylersiniz?
Belge, çok kısa olacak, AB, Arap Birliği ve Mısır arasındaki istişarelere ışık tutacak.
-Zirve, Arap Birliği’ne ne kazandırdı?
2011’den sonra meydana gelen siyasi problemler ışığında nispeten sarsılmış olan Arap Birliği’ne yeniden vurgu yapıldı.
-Zirve sonrasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Arap- Avrupa işbirliği kendi yolunda ilerliyor. Arap Birliği ve Avrupa Birliği arasında birçok anlaşma var. Örneğin Arap Birliği personellerine barışı koruma konularında ve bölgesel düzeydeki rolleri hususunda eğitim ve çalışma desteği veriliyor. Aynı şekilde Arap ülkeler ve AB arasında imzalanan anlaşmalar da mevcut. 2008 Malta toplantısından bu yana Arap Birliği’nin Mısır’daki merkezi ve AB’nin Brüksel’deki merkezi arasında çok sayıda kalıcı işbirliği sağlandı. Bana göre zirveye ulaştık. Her üç yılda oturum düzenleme ve her iki yılda bakanlar düzeyinde bir araya gelme konusunda mutabık kalındı. Bu bana göre, işbirliği ve köprü oluşturma fikri için büyük bir başarı.
-Medeniyetler ve kültürlerin diyalogu konusu çözüme kavuştu mu?
Medeniyetler diyalogu ve kültürel işbirliği düzeyinde Araplar ve Avrupalılar arasında uzun bir yol ve birçok anlaşma var.



Esed rejimi döneminde kaybolan mahkûmların çocuklarıyla ilgili davada hayır kuruluşlarının başkanları tutuklandı

Sednaya Cezaevi’nde olduğu düşünülen kayıp mahkûmların fotoğrafları Şam'ın merkezindeki Merce Meydanı’nda asılı (Reuters)
Sednaya Cezaevi’nde olduğu düşünülen kayıp mahkûmların fotoğrafları Şam'ın merkezindeki Merce Meydanı’nda asılı (Reuters)
TT

Esed rejimi döneminde kaybolan mahkûmların çocuklarıyla ilgili davada hayır kuruluşlarının başkanları tutuklandı

Sednaya Cezaevi’nde olduğu düşünülen kayıp mahkûmların fotoğrafları Şam'ın merkezindeki Merce Meydanı’nda asılı (Reuters)
Sednaya Cezaevi’nde olduğu düşünülen kayıp mahkûmların fotoğrafları Şam'ın merkezindeki Merce Meydanı’nda asılı (Reuters)

Suriye Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ile koordinasyon halinde, Nada el-Gabra, Lema es-Savaf, Rana el-Baba ve devrik rejim döneminde gözaltına alınan ve kaybolan muhaliflerin kayıp çocuklarıyla ilgili dosyada yer alan diğer sanıkların tutuklandığını duyurdu. Kayıp Çocuklar Komitesi Sözcüsü, sanıklara yönelik tutuklama emrinin, çocukların aileleri ve yakınlarının kişisel iddiaları ve açılan davalar üzerine Şam Savcılığı tarafından çıkarıldığını bildirdi.

Kayıp Çocuklar Komitesi Sözcüsü Samir el-Kirbi Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Şam'daki Lahn el-Hayat Çocuk Bakım Kompleksi'ni yöneten Nada el-Gabra ve Lema es-Savaf ile Şam'daki el-Mubarrah Yetim Sponsorluk Derneği'ni yöneten Rana Muvaffak el-Baba'nın, ‘Şam Cumhuriyet Savcılığı tarafından çıkarılan bir tutuklama emrine göre, kaybolan çocukların dosyasının saklanmasına karışan diğer sanıklarla birlikte tutuklandığını’ belirtti.

El-Kirbi bu önlemin, önceki dönemlerde mahkûmların çocuklarının kaybolmasıyla ilgili davalara karıştıkları yönündeki suçlamaların arka planında geldiğini söyledi. El-Kirbi, “Resmi ve sivil makamların yanı sıra konuyla ilgili herhangi bir bilgiye sahip olan herkesi, bu çocukların akıbetini aydınlatmak ve haklarını güvence altına almak için soruşturma komitesiyle iş birliği yapmaya çağırıyoruz” dedi.

Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre, çocukların dosyasıyla ilgili bir dizi kişi tutuklandı ve bu kişiler, ‘çocukların akıbetiyle ilgili olası suiistimal ve ihlallere karıştıklarından şüphelenildiği için resmi soruşturma altına alındı.’ Söz konusu adımlar, Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığı’nın 2025 tarihli ve 1806 sayılı kararı uyarınca, bu dosyayı araştırmak ve çocukların akıbetini takip etmek üzere özel bir komite oluşturulmasını takiben atıldı.

3 bin 700 çocuk yetimhanelere yerleştirildi

İnsan hakları örgütleri ve medya raporları, eski rejime muhalif mahkûmların Şam'daki yetimhanelere veya çocuk esirgeme kurumlarına yönlendirilen 3 bin 700 çocuğu olduğunu gösteriyor. Esed'in devrilmesi ve kaçışından sonra yayınlanan gizli Suriye istihbarat belgelerine göre, yaklaşık 400 çocuk tutukluluk yılları boyunca muhaliflerin ailelerinden ayrılarak Şam'daki Lahn el-Hayat Çocuk Bakım Kompleksi, Daru’r Rahme Yetimhanesi ve Çocuk Köyleri de dahil olmak üzere dört yetimhaneye yerleştirildi.

 Daru’r Rahme Yetimhanesi Müdürü Beraet el-Eyyubi (SANA)

Daru’r Rahme Yetimhanesi Müdürü Beraet el-Eyyubi (SANA)

Daru’r Rahme Yetimhanesi Müdürü Beraet el-Eyyubi bir televizyon röportajında, eski rejimin yıkılmasından önce 2015-2024 yılları arasında 27 çocuğun kendisiyle birlikte yetimhanede kaldığını ve güvenlik güçlerinin bu çocukları gizli notlarla şube mahzenlerinden yetimhaneye gönderdiğini itiraf etti. Güvenlik güçleri bu çocukları gizli emirlerle yetimhaneye gönderiyor, isimlerini değiştiriyor ve Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığı'ndan yazılı onay almadıkça kimsenin onları ziyaret etmesine izin vermiyordu.

Esma Esed yetimlerle ilgilenmek üzere Şam kırsalındaki SOS Çocuk Köyleri’ni ziyaret etti. (SANA)Esma Esed yetimlerle ilgilenmek üzere Şam kırsalındaki SOS Çocuk Köyleri’ni ziyaret etti. (SANA)

Lahn el-Hayat Çocuk Bakım Kompleksi Müdürü Meys Acib bir televizyon kanalında yayınlanan açıklamalarında, kompleksin geçmişte özel durumları olan çocukları kabul ettiğini ve devrik Devlet Başkanı’nın eşi Esma Esed'in bu çocukların dosyalarını bizzat takip ettiğini itiraf etti. Öte yandan SOS Çocuk Köyleri yetkilileri de 2014-2018 yılları arasında resmî belge ve kayıtları olmayan 139 çocuğu kabul ettiğini ve bunların çoğunu Esed'in yetkililerine iade ettiğini ve o dönemde bakanlıktan bu tür vakaların gönderilmemesini istediğini kabul etti.

Samir el-Kirbi, çocukların akıbetinin belirlenmesi ve halen hayatta olup olmadıkları ya da toplu mezarlara gömülüp gömülmedikleri konusunda, bu çocuklar için özel toplu mezarların varlığının söz konusu olmadığını vurguladı. El-Kirbi, “Bugüne kadar yaptığımız dikkatli araştırma ve incelemeler sonucunda çocuklar için toplu mezarların varlığına rastlamadık, ancak bu çocukların yetimhanelere ve çocuk derneklerine yönlendirildiğini kanıtlayan belge ve kanıtlara sahibiz. Kayıp Çocuklar Komitesi, gerçeği ortaya çıkarmak ve çocukların ailelerine ve yakınlarına adalet sağlamak amacıyla bu dosyaları ilgili bakanlıklarla paylaşıyor” ifadelerini kullandı.

 Suriye İnsan Hakları Ağı’nın (SNHR) Suriye'de Çocuklara Yönelik İhlallere İlişkin 13’üncü Yıllık Raporu, Kasım 2024Suriye İnsan Hakları Ağı’nın (SNHR) Suriye'de Çocuklara Yönelik İhlallere İlişkin 13’üncü Yıllık Raporu, Kasım 2024

Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR), Mart 2011'den bu yana Suriye'de Esed rejimi tarafından en az 23 bin çocuğun öldürüldüğünü, bunlardan 190'ının işkence altında hayatını kaybettiğini ve 5 bin 200 çocuğun da zorla kaybedildiğini belgeledi.

Sosyal İşler ve Çalışma Bakanı Hind Kabavat tarafından kurulan Kayıp Çocuklar Komitesi'nde Adalet, İçişleri ve Vakıflar bakanlıklarından birer temsilci ile devrik rejim döneminde kaybolan kişiler ve mahkûmlar konusunda çalışan sivil derneklerin başkanları yer alıyor.