BM Suriye Özel Temsilcisi: Siyasi çözüm için uğraşıyoruz

BM Suriye Özel Temsilcisi: Siyasi çözüm için uğraşıyoruz
TT

BM Suriye Özel Temsilcisi: Siyasi çözüm için uğraşıyoruz

BM Suriye Özel Temsilcisi: Siyasi çözüm için uğraşıyoruz

Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, Şarku’l Avsat ile gerçekleştirdiği özel röportajda, Suriye Anayasa Komisyonu’nun oluşturulmasına ve çalışma ilkelerinin belirlenmesine yönelik çalışmaların devam ettiğini söyledi ve kapsamlı bir yaklaşımın “Yönetim ve anayasa, BM’nin denetiminde gerçekleştirilecek seçimler, güvenlik ve terörle mücadele” olmak üzere dört noktayı içermesi gerektiğini belirtti.
Yılın başında göreve geldiğinden bu yana ilk kez Şarku’l Avsat’a konuşan Pedersen, 2254 sayılı karar uyarınca kendisine tevdi edilen görevin, BM himayesinde yürütülecak seçimler ve anayasa reformu üzerinde çalışmak olduğunu ifade etti. Müzakerelerin sonucu hakkında yargılarda bulunmadığını belirten Pedersen, “Anayasanın nasıl olacağını söylemek benim görevim değil. Bu Suriye egemenliğinin vereceği bir karardır” dedi.
Suriye hükümetiyle görüşmek üzere Şam'ı ziyaret ederek göreve başladığını dile getiren Pedersen, Şam'dan sonra Suriye Muhalefeti Müzakere Yüksek Kurulu ile görüşmek üzere Riyad'a yöneldiğini belirterek, “Tarafların bir araya gelmesi, aralarındaki ilişkilerin geliştirilmesi ve asli müzakerelerin başlatılması için hem hükümet hem de muhalefet ile çalışmam gerektiği, 2254 sayılı kararda açık bir şekilde ifade ediliyor” dedi.
Pedersen, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile ilgili tutumunun ne olduğu sorusuna, “2254 sayılı karar gereğince bana tevdi edilen vazife açık. Devlet Başkanı Beşşar Esed liderliğindeki hükümet ile muamelelerde bulunuyorum. BM, muhalefette ve hükümette kimlerin bulunacağına ve Suriye devlet başkanının kim olacağına karar vermiyor. Bu bir Suriye meselesidir” ifadelerini kullandı.
Suriye'de Amerika, Rusya, İran, Türkiye ve İsrail olmak üzere 5 ülkenin askerlerinin bulunduğuna dikkat çeken Pedersen, “Çalışmaya odaklanmalı ve çatışmanın önlendiğinden emin olmalıyız. Burası, hataların meydana gelebileceği bir alandır. Suriye için büyük ve feci sonuçlara yol açabilir ve bölgenin ve dünyanın istikrarı için tehdit oluşturabilir” dedi.
Pedersen, Suriye’nin üçte birini kontrol eden Suriye Demokratik Güçleri (SDG) temsilcilerinin müzakere masasına davet edilip edilmeyeceğine ilişkin bir soruya, “SDG, kuzeydoğu Suriye'de önemli bir oyuncu. SDG’nin siyasi rolü, tartışmaya devam etmemiz gereken bir konudur” diyerek cevap verdi.
İngiltere Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt’ın aralarında bulunduğu İngiliz yetkililerle gerçekleştirdiği görüşmelerin ardından Pedersen ile Londra’da gerçekleştirilen röportajın metni:
-BM Lübnan Özel Temsilcisi olarak Suriye'nin bölgesel rolünü tartışmak üzere birkaç yıl önce Şam'a ziyarette bulundunuz. Aynı zamanda BM Suriye Özel Temsilcisi olarak birkaç gün önce tekrar Şam'ı ziyaret ettiniz ve ülkenin geleceğini tartışmak üzere bölgede bir tur gerçekleştirdiniz. Bu sizin için zor mu oldu yoksa işinizi kolaylaştırdı mı?
Öncelikle, görevimin Şam'a gitmekle başladığını biliyorsunuz. Şam'dan sonra Suriye Muhalefeti Müzakere Yüksek Kurulu ile görüşmek üzere Riyad'a gittim. Bunun vurgulanması gerekiyor. Çünkü benim görevim, 2254 sayılı Güvenlik Konseyi kararının uygulanmasıdır. Tarafların bir araya gelmesi, aralarındaki ilişkilerin geliştirilmesi ve asli müzakerelerin başlatılması için hem hükümet hem de muhalefet ile çalışmam gerektiği 2254 sayılı kararda açık bir şekilde ifade ediliyor. Bu çalışmalar ile birlikte 8 yıldır süregelen çatışma konusunda bir çözüme ulaşmayı hedefliyoruz. Özellikle Suriyeli bir mülteciyseniz, bu oldukça uzun bir zamandır.
-Yani, hükümetle ve muhaliflerle iki eşit taraf olarak mı çalışıyorsunuz?
Suriyeli taraflarla, Güvenlik Konseyi kararını ve kararın içeriğini temel alan bir yaklaşımla muamelelerde bulunuyorum. Doğru bir şekilde işaret ettiğiniz gibi bölgesel bir tur gerçekleştirdim ve önemli başkentlere gittim. Çatışmayı çözmek istiyorsanız, yalnızca Suriyelilerle değil, aynı zamanda uluslararası ve bölgesel aktörlerle da konuşmanız gerekiyor. Moskova, Washington ve Avrupa başkentlerinin elinde çatışmanın nasıl çözüleceğine dair net bir resmin bulunması gerekiyor.
-Onlara ne söylediniz?
Onlara mesajım şöyleydi: “Suriyelilerle birlikte ilerlememiz gerekiyor. Ancak uluslararası tarafların da sürece destek olmasını istiyorum. Bu ikilinin süreci birlikte yürütmeleri gerekiyor.”
-Bundan önce BM Lübnan Özel Temsilcisi olarak görev yaptınız ve Suriye yetkilileriyle Suriye'nin Lübnan'daki rolü hakkında konuştunuz. Şimdi ise BM’nin Suriye Özel Temsilcisi olarak görev yapıyorsunuz ve ülkenin geleceği hakkında görüşmelerde bulunuyorsunuz. Bu, uluslararası bir elçi olarak sizin için zor bir durum mu?
Aslında zor değil. BM tarafından belirlenen görev tanımım açık. Lübnan’dayken 1701 sayılı karar uyarınca görevlendirilmiştim ve önce Lübnanlılarla, daha sonra da kararla ilgili bölgesel taraflarla görüşmem gerekiyordu. Şu anki asli görevimin çerçevesi hükümet, muhalifler ve Suriye halkı ile sınırlı. Zor olan kısım bu değil. Asıl zor olan, 8 yıllık bir çatışmanın ardından Suriye toplumundaki bölünmelerin -özellikle de dile getirdiğim taraflar arasındaki bölünmelerin- ilerleme kaydedilmesini zorlaştıracak şekilde derinleşmesidir.
İlerleme kaydetmek için her taraf için ele alınması ve çözülmesi gereken birtakım meseleler var. İlerlemenin asli unsuru, çatışan tarafları güven oluşturmak ve çözüme ulaşmak üzere müzakere masasında bir araya getirmektir. Bu kolay mı? Hayır, bahsettiğim şeyler yüzünden oldukça zor.
-2254 sayılı Güvenlik Konseyi kararını uygulamakla vazifelisiniz. Bir araya geldiğiniz herkese bunu söylüyorsunuz. 2012 yılında Cenevre Bildirgesi, sonra Viyana Süreci ve şimdi 2254 sayılı karar.  2254 sayılı karar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kısaca söylemek gerekirse, 2254 sayılı karar, kapsamlı bir siyasi çözüm için gerekli tüm unsurları içeriyor. Güvenlik Konseyine brifing verdiğim sırada söylediğim şey buydu. Bana ulaşan bütün değerlendirmelerde ifade edilen şey aynı: “Bu hepimizin hemfikir olduğu bir şey.”
Hepimiz biliyoruz ki sahada yeni gelişmeler var ve 2015 yılında olduğundan daha farklı bir resimle karşı karşıyayız. Daha önce de söylediğim gibi çatışmanın askeri yönü sakinleşiyor olabilir, ancak çatışmalar henüz bitmedi. Hala diğer birtakım durumlar var. Çatışmanın kökleri hala mevcut. Bir yandan İdlib’de yaşanan durumlar, diğer yandan Suriye’nin kuzeydoğusunda yaşananlar…
Ayrıca Suriye içlerinde tanık olunan İsrail saldırıları var ve bölgede hala DEAŞ’ın kalıntıları bulunuyor. Suriye'de içinden çıkılması zor olan bir ekonomik ve sosyal durum da var. Bütün bunlar, bir şekilde üstesinden gelmemiz gereken diğer zorluklara ekleniyor.
Ayrıca, 2254 sayılı kararın içerdiği çok önemli unsurlar var. Karar öncelikle Suriye'nin egemenliğine ve birliğine saygı duyulması ile başlıyor ve bunu vurguluyor. Sonra Suriye halkının uzun süredir çektiği ıstıraptan ve terörle mücadeleden bahsediyor. Kararda, Suriyelilerin BM arabuluculuğu ile çatışmanın sona erdirilmesine yönelik politik sürece önderlik etmesi gerektiği belirtiliyor ve aynı zamanda, güven artırıcı önlemlerin gerekliliği hususuna değiniliyor. Karar dahilinde tutuklanan, kaybolan ve kaçırılan kimselere dair bahisler de var. Bunlar benim görevimin önemli unsurları ve parçalarıdır. Gerçekleştirdiğim bütün ziyaretlerde bu hususlarda ilerleme kaydedilmesi üzerine görüşmelerde bulundum.
-Bunu başarmak için atılması gereken en önemli adımlar nelerdir?
Bu hususta odaklanacağım belirli noktalar var. Öncelikli olanlar, güven inşa etmek ve hükümetle ve muhalefetle olan ilişkimi derinleştirmemdir. Böylece, ilerlemek için ortak noktalara dayanan bir anlaşmaya varabileceğimiz alanları tespit edebiliriz. Ayrıca üzerinde çalışmak için anlaşmazlık noktalarını tespit etmek gerekiyor. İkinci olarak Suriye sivil toplum kuruluşları ile kurulacak ciddi ilişkilerden bahsettim, bunu gerçekleştirmem gerekiyor. Üçüncü olarak tutuklanan, kaybolan ve kaçırılan kimseler üzerinde çalışmak gerekiyor. Bu, tüm Suriyeliler için çok önemli bir konudur. Suriye çatışmasında, bu trajediden etkilenmemiş tek bir ev bulunmuyor. Bu benim için oldukça önemli ve asli bir konu.
Siyasi olarak hükümet ve muhalefet ile olan diyaloğun derinleştirilmesi gerekiyor. Ayrıca eski BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura’dan miras aldığım Anayasa Komisyonu meselesi var. Bunun üzerinde çalışıyorum ve bir çözüm bulmayı umuyorum. Üçüncü liste ile ilgili birtakım anlaşmazlıklar var. İsimler ve çalışma ilkeleri üzerinde anlaşmaya varılması gerektiğini düşünüyorum. İlerlemekte olduğumuzu hissediyorum, ancak henüz bitirmedik.
-Güvenlik Konseyi’nde istikrar hakkında konuştunuz. Suriye'de istikrarın nasıl gerçekleştirileceğine dair düşünceleriniz neler?
Müzakerelerin neticesinde çatışmanın son bulmasını umuyorum. BM’nin dünyadaki çeşitli çatışma alanlarındaki deneyimleri bize gösteriyor ki, istikrarın sağlanabilmesi için çeşitli taraflar arasında güven inşa edilmesi ve yaraların sarılması gerekiyor. Güvenlik Konseyi'nde de dediğim gibi, gerçek bir uzlaşı ile birlikte taraflar arasında inşa edilecek güven ve çatışmanın ekonomik boyutu üzerine çalışılması gerekiyor.
-Bunun siyasi içeriği nedir?
Siyasi içerik, 2254 sayılı karar uyarınca çatışmaya ilişkin müzakere edilmiş bir çözümdür.
-Neye ulaşmak için?
Barışçıl bir çözüme ulaşmak için. Sonrasında siyasi olarak nasıl ilerleme kaydedileceğine dair gerçek müzakereleri başlatmak için tüm tarafları müzakere masasına getirmeye çalışmam gerekiyor. Bugün, bunun ayrıntılarından bahsetmemem gerektiğini düşünüyorum. Suriyeli tarafların bunu nasıl yapacaklarını görmeleri gerekiyor. Fakat sürecin nasıl seyredeceğine dair bazı net fikirlerimiz var. Şimdi bir arabulucu olarak yaptığım şey, üzerinde bir uzlaşıya varılan ve varılmayan hususların belirlenmesi sürecini kolaylaştırmaktır. Yakın zamanda bunu yapabilmeyi umuyorum. Şu an bulunduğumuz duruma gelene kadar 8 senelik bir sürenin geçtiğinin farkındayım.
-Anayasa Komisyonu meselesine geri döneceğim, fakat bölgedeki askeri duruma ilişkin bir soru sormak istiyorum.  Güvenlik Konseyi’nde Suriye’de Amerika, Rusya, İran, Türkiye ve İsrail olmak üzere 5 ülkenin askerlerinin bulunduğunu söylediniz. Uluslararası bir elçinin böyle bir ortamda siyasi bir süreç başlatması zor mudur?
Sadece zor değil, aynı zamanda tehlikeli! Bu nedenle, çalışmaya odaklanmalı ve dış güçler arasındaki çatışmaları önlediğimizden emin olmalıyız. Burası, hataların meydana gelebileceği bir alandır. Suriye için büyük ve feci sonuçlara yol açabilir ve bölgenin ve dünyanın istikrarı için tehdit oluşturabilir. Bu hususta derin zorlukların bulunduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu nedenle, Güvenlik Konseyi’nde, çatışmadaki uluslararası oyuncularla çalışmanın gerekliliğini dile getirdim. Çünkü çatışmanın uluslararası bir boyutu var. Tehditleri azaltmak ve birlikte hareket etmek için neler yapılabileceğini görmek amacıyla ciddi anlamda çalışıyorum.
-Anayasa Komisyonu meselesini miras aldığınızı söylediniz. Bunu Soçi-Astana sürecinden mi, yoksa 2254 sayılı karardan mı miras aldınız? Uluslararası kararı okudum, fakat Anayasa Komisyonu’na dair herhangi bir şeye rastlamadım.
2254 sayılı uluslararası kararda anayasa reformundan söz edilmektedir.
-Fakat Anayasa Komisyonu’ndan söz edilmiyor değil mi?
Siyasi bir süreç üzerinde uzun süre çalışmalar yürüttüğünüz zaman elde ettiğiniz şey bu olur. Burada anayasa reformundan bahsediliyor. Süreç daha sonra Anayasa Komisyonu gibi tek bir yol üzerine odaklanmaya yönelik gelişme gösteriyor. Bunun üzerinde çalışıyoruz. Hükümet 50 kişiyi aday gösterdi. Aynı şekilde muhalifler de 50 isim belirledi. Üçüncü liste üzerine çalışıyoruz. Fakat komisyonun çalışma kuralları hakkında da söylediğim gibi, eğer bu hususta başarılı olursak Suriye halkının güvenini kazanabileceğimiz güvenilir ve dengeli bir komiteye sahip olacağız.
-Komite üye sayısına bağlı kalacak mısınız?
Evet, üye sayısı konusunda herhangi bir değişiklik yapmayacağım.
-İlk önce listedeki 50 üzerinde anlaşmazlık vardı. Daha sonra bu sayı 28’e düştü. Şimdi ise Ruslarla 6 isim üzerinde görüşmeler yapıyorsunuz. Rusların herhangi bir karşılık olmaksızın çok şey elde ettiğini düşünüyor musunuz?
Açık olmamız gerekiyor. İsimler üzerinde bir anlaşmazlık vardı. Komisyonun BM tarafından belirlenen kriterleri karşılaması mümkündür. Komisyonun güvenilir ve dengeli olması gerekiyor. İsimler üzerinde çalışıyoruz. Aynı şekilde önemli olan bir diğer husus ise komitenin uygun ve profesyonel bir şekilde çalışmasını sağlamak için birtakım çalışma ilkeleri üzerine uzlaşı sağlanmasıdır. Güvenlik Konseyi'nde de belirttiğim gibi bunun sağlanması, siyasi bir sürecin başlangıcı olabilir.
-İsimler üzerinde uzlaştığınızı varsayalım. Bu adayların Suriyeli taraflarca hedef alınmayacağının garantisi var mı? 150 ismin korunacağına dair güvence aldınız mı?
Bu normal bir durum. Sadece üçüncü liste değil, komisyonun 150 üyesinin korunmasının güvence altına alınması gerekiyor. Bu, uzlaşıların bir parçasıdır.
-Listedeki bazı isimlerin adaylığının kabul edilmesinden korktuğunu biliyorum. İsimler belirlenmeden önce adaylarla konuştunuz mu? 150 adayın hepsinin çalışmayı kabul edeceğinden emin misiniz?
İlgili taraflar ile birlikte isimler üzerinde bir uzlaşıya varırsak, uluslararası toplumun da desteğiyle siyasi sürecin başlangıcı olarak tanımlanabilecek şeyler üzerinde çalışabileceğimizi umuyorum. Bu, eksiksiz bir anlaşma üzerinde uzlaşıya varılmasını gerektiriyor.
-Bazı kişiler, daha öncesinde kendileri ile istişare edilmediği için listeye katılmayı kabul etmeyecekler.
Tekrar sorunun kaynağına geri dönüyoruz. Aradan geçen 8 yılın ardından siyasi sürece dair güvenin olmaması normaldir. Bazı gerginliklerin ve tartışmaların olacağını tahmin ediyorum. Ancak, hükümetin, muhalefetin ve uluslararası toplumun bir uzlaşıya varmasıyla bunun üstesinden gelebileceğimizi umuyorum.
-Suriye Anayasa Komisyonu’nun oluşturulması ve çalışma ilkelerinin belirlenmesi için tayin edilen bir süre var mı?
Bu çerçevede kaydedilen bir takım ilerlemeler var, fakat belirli bir tarih yok.
-Muhalifler “seçimler, anayasa ve yönetim” hususunda konuşmak istediğini söylüyor?
Bu hususta geniş çaplı bir uzlaşı var. Bazen bunu unutuyoruz. 12 siyasi ilke, seçimler, anayasa, güvenlik ve terörle mücadele hususunda daha önce yapılmış bir anlaşma var. Bu yönde nasıl ilerleyebileceğimizi görmek için hükümetle ve muhalefetle diyaloğu derinleştirmeye çalışıyorum.
-Nasıl?
Hükümet ve muhalefet ile görüşmelerde bulunuyorum. Sadece anayasayı değil, bahsettiğim diğer bütün unsurları da tartışıyoruz. Çünkü 2254 sayılı karar, kapsamlı bir yaklaşımı içeriyor. Çatışmayı sona erdirmeye yönelik adımların atılabilmesi için kapsamlı bir yaklaşımın benimsenmesi gerekiyor. Benim görevim bu ve bu yönde çalışmalarımı sürdürüyorum.
-Bazı Batılı ülkeler ve bazı muhalifler “siyasi bir geçişten” söz ediyor. Bu vaki mi yoksa geçerliliğini yitirdi mi?
Zorlukların ayrıntılarda olduğunu biliyorum. Bu, Suriyeli tarafların müzakere masasına oturdukları vakit tartıştıkları anayasa, seçimler, güvenlik ve terörizm meseleleri ile ilgilidir. Bunun için kapsamlı bir yaklaşım gerekiyor. Tartışmaların sonucu hakkında öncesinden önyargılı bir şekilde konuşmam hata olur. Bu tartışmaların sonucu hakkında yargıda bulunmamalıyım.  Ancak görüşmeler için uygun bir ortam yaratmak adına neler yapılabileceği konusunda bazı fikirlerimiz var.
-Şam'daki bazı yetkililer, tüm Suriye toprakları üzerindeki kontrolün geri alınmasının ve ülkeden yasadışı dış güçlerin çıkarılmasının öncesinde siyasi sürece devam etmenin mümkün olmadığını söylüyor.
Bizim için önemli olan şey yapılanlardır.  Hükümet, Anayasa Komisyonu için 50 aday belirledi. Muhalifler de aynı şeyi yaptı. Umarım, bir an önce üçüncü liste ile ilgili olarak da bir uzlaşıya varılır ve komite çalışmalarına başlarız.
-Hükümet 2015 ortalarında ülke topraklarının yüzde 15’ini kontrol ediyordu. Şimdi ise yüzde 60'ını kontrol ediyor. Bazı analistler, hükümetin kaybettiği sırada hiçbir taviz vermediğini söylüyor. Hükümet şuan kazançlı bir durumda ve Rusya ve İran tarafından destekleniyor. Bundan dolayı şimdi hiçbir taviz vermeyecek. Ne düşünüyorsunuz?
Bir çözüm bulunabileceğini düşünmeseydim, bu işi ve bu görevi kabul etmezdim. Yeni bir gerçeklik ile karşı karşıya olduğumuzu biliyorum. Halihazırda mevcut gerçeklik sürekli değişiyor. En önemli şeyin çatışmaya bir son verilmesi olduğunu söylüyorum. Olur da 8 yıl sonra görüşecek olursak, “ Bir çözüme ulaşmak için elimize geçen fırsatı değerlendirdik” demeyi umut ediyorum.
-Bazıları, Rusya ve İran’dan tam destek alan hükümetin kazandığını söylüyor. Buna karşın, diğer bazı kimseler ise ülkenin harap olduğunu, ekonominin çöktüğünü, Batılı ülkelerin ülke üzerinde yaptırımlar uyguladığını ve ülkenin yüzde 40'ının devlet kontrolü dışında olduğunu söylüyor. Görevinizi başarıyla yerine getirebilmeniz için hangi görüş size yardımcı olur?
Suriye'deki duruma ilişkin ufkumu genişletmek için hükümet, muhalefet, sivil toplum kuruluşları ve Kadın Danışma Konseyi ile yoğun istişareler de bulundum. Ayrıca Riyad, Tahran, Ankara, Moskova, Washington, Paris ve Londra'yı ziyaret ettim. Farklı görüşler var ve uluslararası bir arabulucu ve BM elçisi olarak benim rolüm, Suriyelileri ve uluslararası toplumu 2254 kararını destekleyecek bir duruma getirecek şekilde çalışmaktır. Çeşitli değerlendirmeler hakkında yargıda bulunmayacağım. Tarafları bir araya getirmeye ve anlaşmazlıkları gidermeye çalışmaya devam edeceğim.
-Suriye sahnesindeki oyuncuların çoğu ile bir araya geldiniz. Suriye topraklarının yüzde 30'unu kontrol eden SDG temsilcileriyle görüştünüz mü?
Hayır. Onlarla henüz görüşmedim. Doğru bir şekilde işaret ettiğiniz gibi SDG, kuzeydoğu Suriye'de önemli bir oyuncudur ve ülke arenasındaki siyasi rolü, tartışmaya devam etmemiz gereken bir konudur.
-ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile Washington'da bir araya geldiniz. Amerikalılar Cenevre'deki barış görüşmelerini ilerletmek için Suriye'nin doğusunda bulunduklarını söylüyorlar. Amerikalılardan Kürtlerin müzakere masasına getirilmesi yönünde bir talep var mı?
Amerikalılar görevimin öneminin farkındalar ve şu anda yaptıklarıma saygı duyuyorlar. Suriye hükümeti ve muhalefet ile görüşmeler de bulundum. Pompeo ile görüştüğüm meseleler ikimizin arasında kalacak.
-Şam’a yaptığınız son ziyarette Devlet Başkanı Beşşar Esed ile görüşmediniz. Bu hususta farklı görüşler var. İngiltere Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt bana iki hafta önce Esed’in iktidarını sürdürebileceğini söyledi. Bu, Batı ülkelerinin görüşüdür. Muhaliflerin farklı talepleri var. Bu hususta ne düşünüyorsunuz?
2254 sayılı karar gereğince bana tevdi edilen vazife açık. Devlet Başkanı Beşşar Esed liderliğindeki hükümet ile görüşmelerde bulunuyorum. BM, muhalefette ve hükümette kimlerin bulunacağına ve Suriye devlet başkanının kim olacağına karar vermiyor. Bu Suriye'nin iç meselesidir.
-Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri de görevinizin bir parçası mı?
2254 sayılı karar uyarınca benim görevim, BM himayesinde yürütülen seçimler ve anayasa reformu üzerinde çalışmaktır.
-Cumhurbaşkanlığı ve parlamento?
Müzakerelerin sonucuyla ilgili yargıda bulunmamam gerekiyor.  Anayasanın nasıl olacağını ve Suriyelilerin ne hususta anlaşacaklarını söylemek benim görevim değil. Bu Suriye egemenliğinin vereceği bir karardır. Buna göre, BM himayesinde seçimler yapılacak. Bu gerçekleştiği takdirde sizinle bu konuyu görüşmeye hazır olacağım.
-Başkanlık ve parlamento seçimlerine hazırlanmak görevinizin bir parçası mı?
Karar öyle demiyor. Bilakis bunun anayasal bir süreç olduğunu söylüyor. Seçimler buna göre yapılacak.
-Sizin düşünceniz nedir?
Bunun gerçekleşmesini umuyorum. Bu Suriye egemenliğinin vereceği bir karardır. Bekleyip göreceğiz.
-Yeni bir anayasa yapılmasından mı yoksa mevcut anayasada değişiklik yapılmasından mı yanasınız?
2254 sayılı karar açıkça yeni bir anayasadan bahsediyor. Anayasal reformun yapılmasının gerekliliği açıktır. Buna Suriyelilerin kendileri karar verecek.
-Güvenlik Konseyi brifinginde ana hatlarıyla dile getirdiğiniz planınızın maddelerinden biri olan kayıp kimseler ve kaçırılanlar ile ilgili dosyaya dönelim. Bu hususta ne söyleyebilirsiniz?
Bu, tüm Suriyeliler için çok önemli bir konudur. Suriye çatışmasında, bu trajediden etkilenmemiş tek bir ev bulunmuyor. Bu benim için oldukça önemli ve asli bir konu. Ailelerin sevdiklerinin başına ne geldiğini bilmesi çok önemli. Bu açık bir şekilde benim görevimin bir parçası. Doğru şekilde ortaya konduğu takdirde Suriye toplumunun yaralarının sarılmasına yardımcı olacak bir konu.
-Soçi-Astana süreci çalışma grubu aracılığıyla bu dosya ile ilgili çalışmalara daha fazla dahil olacak mısınız?
Rusya, Türkiye ve İran'dan oluşan bir çalışma grubu var ve bizimle birlikte çalışıyorlar. Bu çalışmalar devam edecek. Şam'a gittiğim zaman görevimin bir parçası olarak bunu da tartışacağım.
-Batılı yetkililerden ‘stratejik sabır’ diye adlandırdıkları bir tutumu benimsediklerini duyuyoruz. Yani hükümetin birtakım tavizler vermesini sağlamak için Şam üzerindeki yaptırımların sonuçlarını bekliyorlar. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Suriye’deki çatışmaya ilişkin bir çözüme ulaşılması için gerekiyor.
-Bunun “stratejik aciliyet” ile birlikte olması mı kastınız?
Suriyeliler ve bölge için mümkün olan en kısa sürede çatışmaya bir çözüm bulunması gerektiğine inanıyorum. Uzun süredir devam eden bir ıstırap var. 2254 sayılı karar uyarınca müzakere edilen bir çözümle bu çatışmanın sona ermesi gerekiyor.  
-DEAŞ coğrafi olarak sona ermek üzere. Bunun görevinize bir etkisi olacak mı? DEAŞ’ın bir örgüt olarak veya ideolojik bakımdan sona erdiğini düşünüyor musunuz?
DEAŞ’ın coğrafi bakımdan hezimete uğraması oldukça yakın. Fakat hepimiz biliyoruz ki bu, DEAŞ’ın nihai olarak son bulacağı anlamına gelmiyor. Örgün hiçbir şekilde geri dönmemesinden emin olmak için çok çalışmamız gerekiyor.
-Nasıl?
Suriye’deki çatışmalar hususunda getirilebilecek adil ve kapsamlı bir çözümün, DEAŞ’ın ve korkunç fikirlerinin geri dönüşünün önlenmesine katkıda bulunacağı konusunda şüphe yok.



Halep Valisi Azzam el-Garib: Kürtler ve Şeyh Maksud mahallesi sakinleri ile ilişkilerimiz iyi, devletin egemenliğine geri dönecekler

Halep Valisi Azzam el-Garib (Al Majalla)
Halep Valisi Azzam el-Garib (Al Majalla)
TT

Halep Valisi Azzam el-Garib: Kürtler ve Şeyh Maksud mahallesi sakinleri ile ilişkilerimiz iyi, devletin egemenliğine geri dönecekler

Halep Valisi Azzam el-Garib (Al Majalla)
Halep Valisi Azzam el-Garib (Al Majalla)

Abbas Şerife

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı röportajda Halep Valisi Azzam el-Garib, ‘Kürtlerle ilişkilerin olumlu olduğunu ve bu ilişkilerin köklü bir arada yaşama temeline dayandığını’ söyledi. Vali Garib, 10 Mart'ta Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile yapılan anlaşmanın Halep'teki Eşrefiye ve Şeyh Maksud mahallelerini kapsadığını ve ‘bu mahallelerin tamamen devletin egemenliğine geri dönmesinin ve Halep Şehir Konseyi'nin yönetimi altında hizmetlerin yeniden sağlanmasının öngörüldüğünü belirtti.

Şehrin DEAŞ’a bağlı hücreler de dahil olmak üzere ‘karmaşık güvenlik sorunları’ ile karşı karşıya olduğunu belirten Vali Garib, güvenlik güçlerinin ‘Hayderiya, el-Halk ve es-Safira mahallelerinde terörist faaliyetlere karışan kişileri yakalamak amacıyla özel operasyonlar düzenlediğini’ açıkladı. Suriye'nin ikinci büyük şehri olan Halep'te silahların kontrol altına alınamamasının büyük bir sorun olduğunu ve gönüllü silah teslim programları aracılığıyla yasadışı silahları topladıklarını ifade eden Vali Garib, yetkililerin güvenliği artırmak için 2 bin güvenlik kamerasının kurulması çalışmasına başladığını belirtti. Vali Garib, istikrar ve yeniden yapılanma ile Halep’in 5-10 yıl içinde ekonomik başkent olarak eski konumunu geri kazanacağını söyledi.

Türkiye'nin Halep'in istikrarında ‘merkezi’ bir rol oynadığını ve ‘stratejik bir ortak’ olduğunu vurgulayan Vali Garib, “Türkiye'nin Suriye topraklarında herhangi bir emeli olduğunu düşünmüyorum” diye devam etti.

İşte Halep Valisi Azzam el-Garib ile gerçekleştirilen röportajın tam metni:

*Bu geçiş döneminde özellikle Halep rejim ordusu tarafından savaş ve yıkımdan çok fazla zarar gördüğünden karşılaştığınız zorluklar neler? Birkaç gün önce başlatılan “Senin için ey Halep” girişimi ne anlama geliyor?

Suriye'nin karşı karşıya olduğu zorluklara rağmen Halep, güvenlik istikrarını güçlendirme, idari performansı iyileştirme, enerji krizlerini çözme ve devlet kurumlarını yeniden kurma ve kamu hayatının düzenini sağlama konusunda ulusal uzlaşıları uygulama çabalarını sürdürüyor.

Birkaç gün önce, ‘Senin için ey Halep’ adlı bir girişim başlattık. Bu girişim altyapıyı iyileştirmek, güvenlik durumunu düzeltmek, parkları ve sokakları güzelleştirmek, sağlık ve eğitim hizmetlerini iyileştirmek ve yerinden edilmiş kişilerin geri dönüşünü hızlandırmak amacıyla valiliğin desteğiyle başlatılan bir sivil girişimdir.

İstikrar ve yeniden yapılanma ile Halep, uluslararası ve yerel destek sağlanması koşuluyla Halep’in 5-10 yıl içinde ekonomik başkent olarak eski konumunu geri kazanacak.

*Halep vilayetinin karşı karşıya olduğu en önemli güvenlik sorunları nelerdir? Özellikle güvenlik, kalkınmanın iyileştirilmesi ve yatırımcıların çekilmesi için en önemli faktör olduğu bilindiği üzere, güvenlik istikrarını sağlamak için ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?

Halep, Beşşar Esed rejiminin düşüşünden sonra karmaşık güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya. Ancak, özellikle SDG ile yapılan ve Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerini kapsayan anlaşmanın ardından, güvenlik tehditlerinde önemli bir azalma görüldü. Bununla birlikte, başta aşağıdakiler olmak üzere birçok sorun halen devam ediyor:

1- DEAŞ’a bağlı hücreler: Güvenlik güçlerinin Hayderiya, Helek ve Safira mahallelerinde gerçekleştirdiği operasyonlar sonucunda terör faaliyetlerine karışan unsurlar yakalandı.

2- Eski rejimin kalıntıları: Güvenlik operasyonları kapsamında ihlallere karışan kaçak kişilerle sert bir şekilde mücadele edilirken, geçiş dönemi adalet komisyonları da faaliyete geçirildi.

3- Kaçak silahlar: Gönüllü teslim programları aracılığıyla yasadışı silahların toplanması.

4- Daha fazla istikrar sağlamak için, güvenlik güçlerinin yeniden yapılandırılması, birleşik yerel güçlerin eğitilmesi ve toplumsal diyalog ve girişimler yoluyla güvenin güçlendirilmesi.

5- Senin için ey Halep Girişimi kapsamında güvenlik kameraları yerleştirmek üzere ‘Güvenliğimiz Geleceğimiz’ projesi başlatıldı. Fiber optik kabloların döşenmesinin yüzde 80'ini tamamladık ve ikinci aşamada güvenliği artırmak için 800 bin dolarlık bir maliyetle 2 bin kamera kurmayı hedefleniyor.

df
Başkent Şam'ın Duveylia bölgesindeki Mar İlyas Kilisesi'nde meydana gelen intihar saldırısının yol açtığı hasar ve kan, 22 Haziran 2025 (AFP)

*Halep, ulusal üretime büyük katkı sağlayan Suriye'nin ekonomik başkenti olduğu biliniyor. Yerel ekonomiyi canlandırmak ve yatırımı teşvik etmek için ne gibi planlarınız var? Halep yeniden Suriye’nin ekonomik başkenti olacak mı?

Halep muazzam bir ekonomik potansiyele sahip. Ancak önceki rejimin mirası olan kurumsal gevşeklik, idari yolsuzluk, verimsizlik ve dengesiz vergi sistemi gibi sorunlarla boğuşuyor. Planımız şunları içeriyor:

İlk olarak, vergi sistemini reform etmek ve büyümeyi teşvik etmek için hükümetle koordinasyon içinde vergileri yeniden düzenlenmesi.

İkincisi, geleneksel sektörlerin canlandırılması ve Şeyh Neccar gibi sanayi bölgelerinin yeniden yapılandırılması, vergi kolaylıkları ve enerji desteği sağlanması. Ayrıca Halep’teki turizm sektörünü destekleyecek çeşitli atölye çalışmaları düzenledik.

Senin için ey Halep girişimi kapsamında, ‘Işılda ey Halep’ projesi Halep'in doğu ve batı sokaklarını aydınlatmaya devam ediyor. 2,3 milyon dolarlık bir bütçeyle 11 bölgede 3544 aydınlatma ünitesi kurmayı hedefledik. Sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği içinde ilk aşamayı (45 km için 932 aydınlatma ünitesi) tamamladık ve ikinci ve üçüncü aşamaları Halep kırsalını da kapsayacak şekilde tamamlayarak ticari faaliyetleri güçlendirdik.

Halep'in yeniden ekonomik başkent olmasına gelince istikrar ve yeniden yapılanma ile Halep, uluslararası ve yerel destek sağlanması koşuluyla, 5-10 yıl içinde eski konumunu geri kazanma adaylığı için uygun olacak.

Türkiye'nin Suriye topraklarında herhangi bir emeli olduğunu sanmıyorum, özellikle de Türkiye her zaman Suriye topraklarının bütünlüğünü desteklemiş ve bölünme projelerini reddetmiştir.

Kürt sorunu, Suriye genelinde zorlu bir sorun oluşturuyor. Ancak Halep düzeyinde sorarsak, Eşrefiye ve Şeyh Maksud'daki Kürt nüfusla ilişkisini nasıl tanımlarsınız?

Kürt bileşenle ilişkiler olumlu ve tarihsel bir arada yaşama üzerine kuruludur. SDG ile yapılan anlaşma, Eşrefiye ve Şeyh Maksud mahallelerini kapsıyor. Dolayısıyla bu mahallelerin kaderi, devletin egemenliğine tamamen geri dönmek ve Halep Belediye Meclisi'nin yönetimi altında hizmetlerin geri gelmesidir.

Yerel temsil konusunda, yerel meclislerde ve yönetim kurumlarında Kürtleri dahil ediyor ve adil temsilini sağlıyoruz.

u7ı
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara (sağda) ve SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi, Şam’da SDG'nin devlet kurumlarına entegrasyonu için anlaşma imzaladı, 10 Mart 2025 (AFP)

*Türkiye, geçtiğimiz yıllarda Suriye'nin kuzeyinde açık bir nüfuza sahipti, ancak şimdi (Beşşar Esed rejiminden) kurtarılmasından sonra Türkiye'nin Halep'teki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu stratejik bir ortaklık mı yoksa geçici bir iş birliği mi?

Türkiye, altyapı ve hizmetleri destekleyerek Halep'in istikrarında merkezi bir rol oynuyor.

Rolün değerlendirilmesine gelince, şu anda stratejik bir ortaklık var, ancak bu ortaklık bölgesel dengelerle ilgili bazı koşullu yönler içeriyor. İş birliği örnekleri arasında Gaziantep ile imzalanan kardeş şehir anlaşması, mültecilerin geri dönüşünü destekleyen projeler ve Türkiye'nin eğitim ve sağlık alanındaki projeleri sayılabilir. İş birliğinin Halep’in çıkarlarına uygun olmasını ve Halep'in egemenliğini ve önceliklerini saygı duyulmasını önemsiyoruz.

*Türkiye’nin Halep'te stratejik çıkarları olduğuna şüphe yok. Bazıları bu hedefleri Suriye'nin kuzeyindeki hırslar olarak tanımlamaya çalışsa da sizin bakış açınızdan Halep Türkiye için stratejik olarak ne kadar önemli?

Türkiye'nin Suriye topraklarında özellikle de Suriye'nin toprak bütünlüğünü her zaman desteklemiş ve bölünme projelerini reddetmiş olması nedeniyle herhangi bir emeli olduğunu sanmıyorum. Ancak Halep'in Türkiye için birçok nedenden dolayı büyük önemi olduğu söylenebilir:

1- Coğrafi konumu. Halep, Suriye'nin kuzey kapısıdır ve bu da onu ticari bir merkez ve Türkiye'nin ulusal güvenliğinin destekçisi haline getiriyor.

2- Mülteci akınını sınırlayan ve (DEAŞ, kontrolsüz silahlı gruplar gibi) güvenlik tehditlerini azaltan istikrar.

3- Ekonomik çıkarlar: Halep tarihi bir ticaret merkezidir ve Türkiye ticaret ilişkilerini güçlendirmeyi hedefliyor. Halep'in çıkarları, dengeli ortaklıklar aracılığıyla bu ilişkinin bir parçası olacaktır.

Eğitim ve sağlık alanlarında, ‘İzini Bırak’ girişimi ve eğitim desteği planlarımız kapsamında okul ve hastanelerin iyileştirilmesi için çalışıyoruz.

*Halep Valisi olduğunuzda bir vizyonunuz ve çalışma planınız olduğuna şüphe yok. Bu yüzden size şunu sormak istiyorum: Önümüzdeki beş yıl içinde Halep'in Suriye haritasındaki konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Halep, konumu ve geçmişi sayesinde hayati bir merkez olmaya devam edecek. Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Halep'e yaptığı son ziyaretinde, şehrin en büyük ekonomik fener olacağını vurguladı ve kalenin kalbinden, zorbalarla savaşımızın sona erdiğini ve yoksullukla mücadelemizin başladığını açıkladı.

Ekonomik olarak, sanayi bölgelerinin yeniden inşası ve altyapının iyileştirilmesi ile sanayi ve ticaret merkezi olarak rolünü geri kazanacak. İdari olarak, siyasi gidişata bağlı olarak, ademi merkeziyetçilik kapsamında daha bağımsız bir idari merkez haline gelebilir. Mevcut zorluklar arasında güvenlik ve finansman eksikliği de yer alıyor. Ancak vizyonumuz ve hedeflerimiz Halep'i hızlı toparlanmanın bir örneği haline getiriyor.

cdy
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Halep’teki Hristiyan mezhebinden bir heyeti kabul etti, 28 Mayıs 2025 (Suriye Cumhurbaşkanlığı)

*Karşılaştığınız zorlukların büyük ve çetin olduğuna şüphe yok. Ancak önümüzdeki dönemde önceliklerinizi belirlediğinizi düşünüyorum. Vali olarak acil ve başlıca öncelikleriniz neler?

Önceliklerimiz; güvenlik, yani kaçak silahların toplanması ve ihlallerin kontrol altına alınması, Güvenliğimiz Geleceğimiz Girişimi kapsamında 800 bin dolarlık bir maliyetle 2 bin adet güvenlik kamerasının kurulması gibi birçok alanı kapsıyor.

Altyapı konusunda ise elektrik ve su şebekelerinin onarımına devam ediyoruz. Hükümet, 5 bin megavat kapasiteli elektrik santralleri kurmak üzere Katarlı bir şirketle sözleşme imzaladı. Bu sayede üç yıl içinde elektrik kapsama oranı yüzde 70-85'e çıkacak. Yerel düzeyde Deyr Hafir santralini faaliyete geçiriyor, iç şebekeyi onarıyor, endüstriyel şebekeyi ev şebekesinden ayırıyor ve kablo hırsızlığıyla mücadele ediyoruz.

Eğitim ve sağlık alanında, İzini Bırak Girişimi ve eğitim desteği planlarımız kapsamında okulları ve hastaneleri yenileme çalışmaları yürütüyoruz. Bu planlar arasında okulların onarımı, model okulların kurulması ve üniversite hastanesi için endoskopi gibi gelişmiş cihazlarla hastanelerin geliştirilmesi yer alıyor. Ekonomi alanında ise bürokrasiyi reform ederken, yatırımı teşvik etmek ve fabrikaları çalıştırmak için çalışıyoruz.

*Hiç şüphesiz yükler ağır ve devlet ile valilik tek başına tüm bu yükleri kaldıramaz. Peki, yerel topluma alan açmayı düşünüyor musunuz? Yerel toplum ve yerel konseylerin Halep'in istikrarında rolü nedir?

Yerel toplum ve yerel konseyler temel bir dayanak noktası. Toplumun rolüne gelince biz sivil girişimleri teşvik ediyor, memnuniyetle karşılıyor ve destekliyoruz. Halep, geçtiğimiz aylarda bu türden birçok girişime sahne oldu ve bunların şehrin gerçekliği üzerinde doğrudan bir etkisi olduğunu gördük.

Ayrıca, idari ademi merkeziyetçiliği destekliyoruz. Yerel konseylerin hizmet ve kalkınma kararlarını almalarını sağlarken, tüm bileşenlerin temsil edilmesini garanti ediyoruz.

Şu an karşı karşıya olduğumuz en büyük zorluk, geçiş dönemi ve geçiş aşaması nedeniyle mevcut merkeziyetçilik, ancak yerel temsilciliği desteklemek için yasal bir çerçeve üzerinde çalışıyoruz.

Halep'i ekonomik ve sosyal bir merkez olarak yeniden inşa etme taahhüdümüzü, şehrin çeşitliliğini ve tarihini koruyarak teyit ediyoruz. Ayrıca, halkının ve ortaklarının desteğiyle, ilin eski ihtişamını geri kazandıracak bir gelecek hayal ediyoruz.

*Biliyorsunuz, Halep’in doğusu rejim ordusu tarafından büyük bir yıkıma uğradı. Bu durum bir göç ve sığınma dalgasına neden oldu. Halep’in doğu mahallelerini yeniden inşa etmek ve mültecilerin geri dönüşünü hızlandırmak için nasıl bir planınız var?

Halep'in doğu mahalleleri büyük bir yıkıma uğradı. Şu anda yeniden inşa, altyapı (su, elektrik, yollar) ve konutların hedef alınması, enkazın kaldırılması ve okulların ve hastanelerin rehabilite edilmesini içeren bir planımız var. Senin için ey Halep Girişimi kapsamındaki Işılda Ey Halep Projesi, ilk aşamada doğu mahallelerine 45 kilometre karelik bir alana aydınlatma desteği sağlıyor ve şehirdeki kavşakları ve girişleri güzelleştiriyor. 

Karşılaştığımız zorluklar ise finansman eksikliği ve mülkiyet haklarının karmaşıklığıdır. Eski rejimin milisleri, birçok vatandaşın mülklerini yasadışı yollarla ele geçirmiştir. Ancak, daha önce el konulan tüm mülklerin mülkiyet haklarını incelemek ve gözden geçirmek üzere ‘Zorla El Koyma Komitesi’ni kurduk.

yh
Halep’te hasar görmüş bir binanın önünden motosikletle geçenler, 14 Mayıs 2025 (Reuters)

*Halep'in yurtdışındaki evlatlarına, Halep'li tüccarların ve Arap yatırımcıların sermayedarlarına ne söylemek istersiniz?

Mülteci olunan ülkelerde ve mülteci kamplarında yaşayan Halep halkına mesajım şu: “Halep sizi bekliyor, size çok ihtiyacı var ve yaralarını sarmanız ve ona yeniden hayat vermeniz için size sesleniyor. Eskisi gibi ona sadık kalın!” Ayrıca Suriyeli ve Arap yatırımcıları, Suriye'nin kalbi ve ekonomik başkenti olan Halep'e yatırım yapma fırsatını kaçırmamaya davet ediyorum. 

Şu anda, lojistik kolaylıklar ve desteklerle birlikte, endüstri (tekstil, gıda), ticaret ve hizmetler (turizm, lojistik) alanlarında büyük yatırım fırsatları bulunuyor. Altyapı ve güvenlik iyileştiriliyor.

Yatırımcılara mesajım: “Halep'in yeniden canlanmasına yaptığınız yatırım ve katkınız, sadece ekonomik bir kazanç değil, şehrin geleceğini inşa etmek anlamına da geliyor. Bu, kâr elde etme çabasından önce ahlaki ve vatansever bir tutum olacaktır.

*Peki Halep’in geleceği için ne söyleyeceksiniz?

Halep'i ekonomik ve sosyal bir merkez olarak yeniden inşa etme taahhüdümüzü, şehrin çeşitliliğini ve tarihini koruyarak teyit ediyoruz. Ayrıca, halkının ve ortaklarının desteğiyle, ilin eski ihtişamını geri kazandıracak bir gelecek hayal ediyoruz.