​Buteflika yönetiminin güçlü dayanağı: Cezayir Genelkurmay Başkanı Gaid Salih

​Buteflika yönetiminin güçlü dayanağı: Cezayir Genelkurmay Başkanı Gaid Salih
TT

​Buteflika yönetiminin güçlü dayanağı: Cezayir Genelkurmay Başkanı Gaid Salih

​Buteflika yönetiminin güçlü dayanağı: Cezayir Genelkurmay Başkanı Gaid Salih

Cezayir Savunma Bakan Yardımcısı ve Genelkurmay Başkanı Ahmed Gaid Salih’in, ülkede hem sivil hem de askeri sistemin temel direği olduğu konusunda yaygın bir düşünce bulunuyor. Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika’ya olan güçlü bağlılığıyla tanınan Gaid, 2004 yılında Buteflika’nın ikinci kez seçilmesine itiraz eden Muhammed el-Amari'nin yerine Genelkurmay Başkanı olarak atandı. Amari, görev süresinin uzatılması konusunda Buteflika ile aynı fikirde değildi ve araları bozulmuştu. İronik olan ise Amari’nin, Buteflika'nın üçüncü kez adaylığını koyduğu 2009 yılında onu destekleyenler arasında en ön saflarda yer almasıydı!
Günümüzde ise Cumhurbaşkanı Buteflika'nın 5’inci kez aday olmasına karşı çıkan halk hareketinin ortasında özellikle gözlemcilerin çeşitli taraflara gönderdiği çok sayıda mesajın ardından ordu ve 80’ine merdiven dayayan Genelkurmay Başkanı’nın tutumunun ne olacağı merak ediliyor.
79 yaşındaki Savunma Bakan Yardımcısı ve Genelkurmay Başkanı Salih, şuan 18 Nisan’da yapılması planlanan ve Buteflika’nın 5’inci kez adaylığını koyarak halkın sokaklara dökülmesine neden olan cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin tartışmaların odağında bulunuyor. 26 Şubatta, Buteflika’nın adaylığına tam destek verdiğini açıklayan Salih, ülkenin güneyindeki 6’ıncı askeri bölgedeyken yüz binlerce protestocunun Buteflika’nın 5’inci dönemine karşı sokaklara döküldüğü gösterileri hedef alan ve devlet televizyonundan canlı olarak yayınlanan konuşmasında şunları söyledi:
 “Ordu, ulusal bağımsızlığın koruyucusu olma sıfatıyla ulusal egemenlik ve toprak bütünlüğünün yanı sıra halkı tüm kötülüklerden ve her türlü tehlikeden korumakla görevlidir. Ordu taahhütlerine bağlı kalacaktır ve hiç kimsenin Cezayir halkı tarafından inşa edileni yok etmesine izin vermeyecektir”
Hükümette sözü geçen büyük bir askeri şahsiyet olan Salih sert bir üslupla, “Bazı Cezayirlilerin demokrasiyi tüketen, Cezayir’in çıkarlarına hizmet etmeyen veya refah içinde bir gelecek sunmayan güvensiz yollara ve bilinmezliğe doğru sürüklenmeleri kabul edilebilir mi?” dedi.
Salih’in açıklamaları, halk hareketinden yana olduğunu söylemesini bekleyen birçok kişiyi şoke etti.
Garip olay
Ancak göstericilere yönelik bu sert açıklamaların ardından garip bir şey oldu. Savunma Bakanlığı Enformasyon Genel Müdürlüğü tüm basın yayın kuruluşlarına bir mesaj göndererek Genelkurmay Başkanı’nın ateşli konuşmasının devlet televizyonunun internet sitesi de dahil olmak üzere tüm sitelerden kaldırılmasını istedi. Konuşmanın geri çekilmesinin nedenlerine ise değinilmedi. Ancak bu davranıştan açıkça anlaşılıyor ki, devletin büyük bir kısmı göstericilere yönelik bu açıklamalardan memnun kalmamışlardı. Olayın üzerinden neredeyse iki hafta geçti, ancak kimse bir açıklama da bulunmadı.
Güçlü “dayanak”
Aslında Salih, Buteflika yönetiminin sırtını dayadığı sağlam bir duvardır. Salih’i, Buteflika'nın yönetimde kalmasını sağlayan “güç” olarak gören gözlemciler, Cumhurbaşkanı’nın onun sayesinde 5’inci kez cumhurbaşkanlığına aday olduğunu düşünüyorlar. Gerçekten de medya Salih'i eleştirmeye cesaret edemiyor. Özel muhalif gazeteler dahi hakkındaki yolsuzluk şüphelerini dile getirmekten çekiniyorlar. Bununla birlikte ilerleyen yaşı sebebiyle askerler ve subaylar ondan “Salih amca” diye bahsediyorlar.
Ancak bu üst düzey subay, günden güne üslubunu değiştirerek medyada halk hareketiyle barış yapmak ister bir görüntü çizdi. Salih bir konuşmasında, “Ordu, coğrafi olarak yakın olduğumuz bazı ülkelerde yaşanan güvenlik karmaşasının yanı sıra ülkemize yönelik tehlike ve tehditlerin farkındadır. Bu farkındalık, ordumuzu çok daha anlayışlı ve uyanık kılıyor. Allah’ın izniyle ordumuz her zaman, Anayasa’ya uygun olarak, vatanımızın ve ulusun yüce çıkarlarının sadık bir koruyucusu olmaya devam edecek. Ordumuz, her koşulda ve durumda sorumluluklarını yerine getirecektir. Herkes Cezayir halkının güçlü olduğunu ve ordusuna güvendiğini biliyor” şeklinde konuştu.
Salih’in güvenlik ve komşu ülkelerdeki tehlikeler konusundaki normal tondaki konuşmasında bu kez, önceki konuşmalarındaki “başarılar” yer almazken Cumhurbaşkanı’na da herhangi bir atıfta bulunmadı.
Gözlemciler bu konuşmayı, Cumhurbaşkanı’nın görevde kalmasına karşı çıkan protesto gösterilerinin Salih cephesinde yankı bulduğu şeklinde okudular. Bu durum akıllara, “Eğer protestolar giderek büyürse Salih, Buteflika'dan vazgeçer mi? Yoksa böyle bir düşünce için henüz erken mi? Ordu komutasının halk protestolarının yanında olduğunu söylemek mümkün mü?” şeklinde soruları getirdi.
“Halk sıkıntıda!”
Öte yandan Cezayir Toplumsal Barış Hareketi lideri ve Cezayir Cumhurbaşkanı adayı Abdurrezzak Makri, söz konusu açıklamalarının ardından Salih’e seslenerek, “Sözleriniz farklı yorumlara neden oluyor. Halkın yanında mısınız yoksa onları tehdit mi ediyorsunuz? Neyi kast ederseniz edin, kamu düzeni ve ülkenin istikrarına yönelik tek tehlikenin, sizinde parçası olduğunuz siyasi sistem olduğunu bilmelisiniz. Bildiğiniz gibi yönetim kadrosu, ülkenin istikrarını tehdit ediyor. Devleti, mafyavari ailelere dönüştüren büyük bir yolsuzlukla karşı karşıyayız. Babadan oğula geçen bir miras gibi devam eden yolsuzluk sorunu istisnasız tüm devlet kurumları ve yönetim kadrolarını sarmış durumda. Bununla birlikte oyunun içinde ayrıcalıklarla servet kazanan, dış uzantılarıyla ülkeyi dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı açık hale getiren zenginler de bulunuyor. Yönetim tarafından kasıtlı olarak siyasi fanatizm için ülkenin dört bir yanını küçük - büyük yolsuzluk ağları sarmış durumda. Bu da çalışmaları, üretimi ve adil rekabeti öldürüyor” dedi.
Makri şöyle devam etti:
“Yönetimin merkezine yerleşen yolsuzluk, zayıf hükümetlere, yozlaşmaya, seçimlerde hile yapılmasına neden olurken adalet, gözetim, bilgi ve sivil toplum kurumlarının yanı sıra partiler gibi kamuyla ilgili her yerde bozulmaların yaşanmasına katkıda bulundu. Yolsuzluk, ülke ekonomisinin çöküşü demektir. Ülke iflas ettiğinde askeriyeyi ayakta tutan devasa bütçe, vatandaşların omzuna binen büyük bir yüke dönüşecek. Ardından siz veya sizden sonra gelenler, askerlerin maaşlarını ödemede, silahların bakımında büyük zorluklarla karşılaşacaksınız. Bu da sınırların korunmasında zafiyete neden olacak. Yolsuzluk, yabancıların ülkemiz üzerinde nüfuz sahibi olması ve vesayet kurması demektir. Sayın Genelkurmay Başkanı, insanların bu siyasi sistemle olan sıkıntılarını barışçıl bir şekilde ifade etmeleri herkesin bu sorunları düzeltmesi ve kontrol etmesi için fırsat sunuyor. Eğer bunu anlamıyorsanız, siz de bu sorunun önemli bir parçasısınız demektir.”
Askeriye ve parlamento yönetimi
Öte yandan hükümet sisteminde sivil-asker ilişkisi üzerine birçok yazısı bulunan sivil-askeri ilişkiler uzmanı Dr. Muhammed Dahuş yaptığı değerlendirmede, Cumhurbaşkanı Buteflika’nın hastalığı döneminde görevlerini yerine getirememesi sebebiyle Genelkurmay Başkanı Salih’in rolü ve etkisinin arttığını ve yetkilerini teknik boyuttan (Ordu Komutanlığı) siyasi boyuta (Savunma Bakan Yardımcılığı ve Bakanlar Kurulu üyeliği) genişlettiğini söyledi.
Milli Savunma Bakan Yardımcılığı yetkilerine ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin bu görev kapsamında tüm belge ve kararlara imza yetkisinin yanı sıra Savunma Bakanlığıyla ilgili yazışmaları yapmasına izin verdiğini söyleyen Dr. Dahuş, Savunma Bakanlığı'nın çeşitli devlet kurumlarıyla ilişkilerinin yanı sıra Bakanlığın mali ve ekonomik sorunlarının çözülmesi ve bütçesinin hazırlanmasının da bakan yardımcısının görevleri arasında olduğunu söyledi. Dahuş bakan yardımcısının ayrıca, Savunma Bakanlığına bağlı insan kaynakları politikasını hazırladığını ve uyguladığını bununla birlikte memurların dönüşüm ve hareket planlarını düzenlediğini belirtti. Dahuş, bakanlığın anlaşmalarını inceleyen komisyonuna başkanlık eden bakan yardımcısının bunları Milli Savunma Bakanı’na bakanlıktaki üst düzey mevkilere atama önerileri sunduğunu da kaydetti.
Cezayir'de sivillerle ordu arasındaki ilişkilere dair beklentilerle ilgili olarak ise Dr. Dahuş, siyasi iktidar ile ordu arasındaki ilişkilerin, demokratik bir ortamda dengeli sivil-askeri ilişkileri kurulmasını kabul ettiğini belirterek silahlı kuvvetlerin yürütme ve parlamento makamlarıyla arasında ilişkinin dengeli olması gerektiğini vurguladı. Barış veya savaş durumlarında askeriyenin sorumluluk alanları ve komuta zincirinin belirlenmesi gerektiğini ifade eden Dahuş, sivil bir yapı olan Milli Savunma Bakanlığı’nın hükümet içerisinde orduyu temsil ettiğini de sözlerine ekledi. Ülkedeki savaş veya acil durumları ilan etme yetkisinin parlamentoda olduğunu belirten Dahuş, üst düzey askeri komutanların atamalarının yanı sıra askeriyenin bütçesinin de parlamento tarafından onaylandığının altını çizdi.
Cezayir'deki sivil-askeri ilişkilere ışık tutmaya devam eden Dr. Dahuş, ülkede bağımsızlığın ilan edilmesi ve yasama yönetiminin kurulmasından bu yana ordu bütçesi ve harcamalarının parlamento tarafından takip edildiğini bu görevin asla bir komutana verilmediğini söyledi. Parlamentoda orduyu sınırlandırmak amacıyla ulusal bir savunma komisyonu kurulmasına rağmen, ordu ile devleti temsil eden kurumlar arasındaki ilişkide hiçbir değişikliğin olmadığına dikkati çeken Dahuş, dahası Cezayir parlamentosunun savaş veya acil durum ilan etme ve kıdemli askeri komutanlar atama gibi üst düzey demokratik uygulamalara ulaşamadığını da sözlerine ekledi. Silahlı kuvvetlerin baş komutanı olan cumhurbaşkanının özel yetkilerinin ordunun iktidarda söz sahibi olmasında önemli rol oynadığını söyleyen Dahuş, bu nedenle demokratik sürecin henüz tamamlanmadığını ve seçimlerin güvenilirliğine gölge düşüren sahtekarlık suçlamaları nedeniyle hala yarım kalmaya devam ettiğini kaydetti.
Ahmed Gaid Salih kimdir?
13 Ocak 1940 yılında Cezayir’in beşinci büyük şehri Batna’nın Ayn Yakut ilçesinde doğan Salih, 17 yaşında Fransız sömürgeciliğine karşı bağımsızlık mücadelesine katıldı. Ağustos 1957'de katıldığı orduda 21, 29 ve 39'uncu birliklerin komutanlıklarına getirildi.
Rusya’daki askeri bir akademiden mezun olan Salih, orduda çok sayıda görev aldıktan sonra 1993 yılında Korgeneral rütbesine terfi etti. 1994 yılında Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atandı. 2004 yılında ise Genelkurmay Başkanlığı’na getirildi. 2006 yılında Tuğgeneralliğe yükseldi. 15 Eylül 2013 tarihinde Milli Savunma Bakan Yardımcılığı görevi verildi. Birçok madalyası da bulunan Salih, evli ve yedi çocuk babasıdır.



Cezayir seçimleri: Siyasal İslamcılara karşı “bağımsızlar”

Cezayir’in güneyindeki Celfa vilayetinde Aynvuserra’da adayların seçim kampanyasının bir parçası (AP)
Cezayir’in güneyindeki Celfa vilayetinde Aynvuserra’da adayların seçim kampanyasının bir parçası (AP)
TT

Cezayir seçimleri: Siyasal İslamcılara karşı “bağımsızlar”

Cezayir’in güneyindeki Celfa vilayetinde Aynvuserra’da adayların seçim kampanyasının bir parçası (AP)
Cezayir’in güneyindeki Celfa vilayetinde Aynvuserra’da adayların seçim kampanyasının bir parçası (AP)

Cezayir, 12 Haziran'da yapılması planlanan Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun döneminin ilk seçimlerine doğru giderken İslami eğilimli partilerin, çoğu bağımsız olan muhalifler karşısında güçlü sonuçlar elde etme olasılığının yüksek olduğunu gösteren göstergeler söz konusu. İslami eğilimli partilerin şansı, ülkede 2019 yılında halkın sokaklara döküldüğü, eski Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika'nın uzun soluklu iktidarının sona ermesine katkıda bulunan ‘halk hareketinin’ (Hirak) bazı kesimlerinin yanı sıra Sosyalist Güçler Cephesi (FFS) ile Kültür ve Demokrasi Birliği (RCD) gibi laik partilerin seçimleri boykot etme kararı almaları dahil olmak üzere birçok faktör tarafından destekleniyor. Siyasi arenaya uzun yıllar hakim olan Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN) ve Demokratik Ulusal Birlik (RND) partileri, eski rejime olan bağlılıkları nedeniyle, yarışa bölünmüş halde girdiler.
Pekk, seçim yarışı tablosu, sandık başına gidilmesine günler kala nasıl şekillendi?

‘Milliyetçi’ partiler
FLN, Cezayir’in 1962 yılında bağımsızlığını kazanmasında bu yana ülkenin siyaset sahnesini hegemonyası altına aldı. Hegemonyası, yetkililerin halk protestolarından sonra tek partili hükümet sistemini kaldırdığı 1989 yılına kadar devam etti. Parti, Aralık 1991 seçimlerinde İslami Kurtuluş Cephesi (FIS) karşısında neredeyse iktidarı kaybediyordu. Ancak ordu, seçimlerin ilk tur sonuçlarını iptal etti. Bu adım, 1992 yılının başlarından itibaren ülkenin on yılı aşkın bir süre boyunca şiddet döngüsüne girmesine neden oldu. Cezayir 1997 yılında, 1992'de iptal edilen seçimlerden sonraki ilk parlamento seçimlerini gerçekleştirdi. RND, bu seçimleri, açık ara farkla (156 milletvekili) kazandı. RND, FLN tarafından ihanete uğramaktan korkan parti yetkilileri tarafından kurulan yeni bir partiydi. FLN ise FIS’in kapatılmasının ardından ülkedeki ana İslami eğilimli parti haline gelen Barış Toplumu Hareketi'nden (MSP (69 milletvekili) sonra üçüncü sırada (62 milletvekili) geldi.
FLN, 2002 seçimlerinde 199 sandalye kazanarak yeniden lider olurken RND (1997 seçimlerinde 156 milletvekili çıkardıktan sonra) sadece 47 sandalyeyle üçüncü sıraya geriledi. Partinin bu düşüşü, o dönem parti lideri olan Liamine Zeroual ile bağlantılı olabilir.  Zeroual istifa edip iktidarı Buteflika'ya devrettikten sonra, Buteflika'nın onursal başkanlığını yaptığı FLN iktidarı yeniden geri aldı. 2007 seçimlerinde FLN 136 sandalyeyle liderliğini sürdürürken, onu 61 sandalyeyle RND izledi. 2012 seçimlerinde de tablo değişmedi. FLN, 208 sandalyeyle liderliğini sürdürürken RND 58 sandalye ile peşinden geldi. 2017 seçimlerinde aynı sahne bir kez daha tekrarlandı. FLN, 146 sandalyeyle liderliğini korurken RND, 97 sandalyeyle onu takip etti.
FLN ve RND’nin, Buteflika'nın 1999'dan 2019'a kadar süren iktidarının temel dayanakları olduğu açıkça görülse de Cezayirliler, 12 Haziran'da sandık başına gittiklerinde, iki partinin Buteflika rejimine bağlılıkları ve eski rejimi savunmaları onlara zarar verebilir. Bu iki partinin Buteflika'yı hasta ve konuşamazken haldeyken bile desteklediği ve sağlığının sebep olduğu engelleri bilmelerine rağmen Buteflika’yı arka arkaya cumhurbaşkanlığına aday gösterdikleri biliniyor. Dahası, Buteflika rejimi düşer düşmez bu iki partiden önde gelen çok sayıda isim, yolsuzluk ve yasadışı servet edinme suçlarından hüküm giyerek kendilerini parmaklıklar ardında buldu.
Tüm bu faktörler, kendilerini milliyetçi olarak niteleyen bu iki partinin egemenliğinin sona ermek üzere olabileceği ve 12 Haziran seçimlerinden feci sonuçlarla çıkabileceği izlenimi veriyor.

İslami eğilimli partiler
İslami eğilimli partiler, muhaliflerinin dağılması ve bir noktada her zaman hükümetlerin milliyetçilerle siyasal İslamcıları (FLN, RND ve MSP) bir araya getirmesi gerektiğinde ısrar eden eski Cumhurbaşkanı Buteflika’nın rejiminin bir parçası olmasına rağmen, Buteflika'ya karşı halk hareketine verdiği desteği sürmesini sonucunda 2021 seçimlerine güçlü bir konumda giriyorlar.
Siyasal İslamcıların Buteflika yönetiminden ayrılması, 2011'de Arap Baharı'nın başlamasından hemen sonrasına denk geliyor. İslami eğilimli partiler, muhalifleri tarafından, tökezleyen halk hareketini sürdürerek fırsatçı olmakla suçlandılar. Arap Baharı, Mısır, Tunus ve Libya'da olduğu gibi Cezayir’de de siyasal İslamcıları öne çıkardı. Tıpkı, parlamento seçimlerinin siyasal İslamcıların ilk kez hükümete liderlik etmelerine izin veren en büyük payı kazanmasıyla sonuçlandığı Fas’ta olduğu gibi.
Ancak 2012 seçimleri, siyasal İslamcıların istediği gibi geçmedi. Çünkü resmi sonuçlar FLN'nin ve RND’nin hakimiyetinin devam ettiğini gösterdi. Bu sonuçlar, siyasal İslamcıları seçimlerde hileli yapıldığı iddiasında bulunmaya itti. Aynı sonuç, siyasal İslamcıların milliyetçilerin ardından üçüncü sırada yer aldığı 2017 seçimlerinde de tekrarlandı. Ancak bugün 2021 seçimlerinin arifesinde, rakiplerinin ve muhaliflerinin yaşadığı talihsizlikler, en çok siyasal İslamcıların işine yarayacak gibi görünen bir tablo söz konusu.
İslami eğilimli partilerin başını şuan, Abdurrezzak Mukri liderliğindeki MSP ve Abdullah Caballa liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Cephesi (FJD) çekiyor.

Laik partiler
Cezayir’deki laik partilerin başını ise uzun yıllardır, güçleri Tizi Vuzu ve Bicaye gibi aşiret bölgelerinde yoğunlaşan FFS ve RCD çekiyor. Ancak bu iki parti geçtiğimiz yıllarda, özellikle FFS’nin önde gelen isimlerinden Hüseyin Ayet Ahmed’in partiden ayrılmasından ve RCD’nin lideri Said Sadi'nin istifasından sonra, kendilerini sürekli bir kaos içerisinde buldular. Bunun yanı sıra iki parti, 2021 seçimlerini boykot etme kararı aldıklarını açıkladılar. Troyka yanlısı (Avrupa Birliği/AB, Uluslararası Para Fonu/IMF, Avrupa Merkez Bankası/AMB) siyasetçi Louisa Hanun liderliğinde Sosyalist Eşitlik Partisi (PES) adlı üçüncü bir sol eğilimli parti daha var. Bu parti de 12 Haziran seçimlerini de boykot edecek, ancak halk arasındaki popülaritesi, hiçbir zaman 1990'larda siyasal İslamcılara yönelik sert eleştirileriyle tanınan lideri Hanun'unki kadar yüksek olmadı.

Halk hareketi ve ordu
Halk hareketi, 2019 yılında Buteflika rejimini devirmede orduyla birlikte önemli bir rol oynadı. Cumhurbaşkanının sağlığının elverişsiz olmasına rağmen seçimlerde yeniden aday olmasına karşı başlayan halk protestoları sonrasında ordu, halk hareketinin yanında yer almaya karar verdi ve aynı yılın Nisan ayında Buteflika'yı iktidardan uzaklaştırdı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Ahmed Kayid Salah, Buteflika’nın azledilmesinin yanı sıra Buteflika rejiminin iktidarının temel direkleri eski başbakanlardan Abdulmelik Sellal ve Ahmed Uyahya ile parti liderleri ve işadamlarından ve hatta bazı ordu komutanlarından çok sayıda ismin yargılanmasında kilit bir rol oynadı. Aynı zamanda ‘General Tevfik’ adıyla bilinen eski İstihbarat ve Güvenlik Dairesi (DRS) Başkanı Muhammed Medin ve İstihbarat Teşkilatı Başkanı Osman Tartak (Beşir) da görevden alındı. Ancak Kayid Salah'ın rolü, Buteflika rejimini devirmesinden sadece aylar sonra Aralık 2019'da aniden vefat etmesiyle sona erdi. Ancak orduya verdiği halk hareketiyle birlikte hareket etmesi yönündeki emri, Abdulmecid Tebbun’u cumhurbaşkanlığına getiren mevcut dönemin önünü açtı.
Cezayir ordusu şuan, sürekli olarak askeri birliklerin önünde konuşmalar ve sırayla saha ziyaretleri yapan Genelkurmay Başkanı Said Şangariha tarafından yönetiliyor. Ama aslında, ordu liderliğinin ve onunla birlikte istihbarat servisinin, tıpkı geçmiş yıllarda olduğu gibi bu kez de perde arkasında siyasi bir rol oynamaya devam etmeye istekli mi olduğu yoksa siyaset sahnesini seçimlerden çıkacak olan iktidara terk mi edeceği henüz netlik kazanmış değil.
FLN’nin 1992 yılında iktidara gelmesinin engellenmesi için ordunun doğrudan müdahale etmesi gerekti. Bu adımı eleştirenler ülkeyi kanlı bir on yıla sürüklediğini söylerken, destekleyenler ise bu adımın ülkeyi o dönemde liderlerinin açıklamalarından çıkarılan sonuca göre demokrasiye inanmayan bir partinin elinden kurtardığını söylüyorlar.
Öte yandan, halk hareketinin Buteflika yönetimine son vermedeki ana rolüne rağmen, asıl sorunu eleştirenlerin de söylediği üzere kendisini temsil eden ve onun adına konuşan bir liderlik üretememiş olmasıdır. Her ne kadar hareketin kendisini temsil edecek birini çıkaramamasının, kendi çıkarına olumlu bir faktör olduğunu söyleyenler de var. Çünkü onlara göre iktidar, halk hareketini sona erdirmek için hareketin önde gelen isimlerini tutuklayabilirdi. Hatta hareketin, İslami eğilimli saflarda daha görünür hale gelmesiyle, belki de gösterilerin FLN’nin kalesi olarak bilinen bölgelerden gelenlerin güçlü bir şekilde yer aldıkları başkent Cezayir’de çoğu zaman cuma namazından sonra düzenlenmesi nedeniyle, ortaya çıkışının ilk aylarında sahip olduğu ivmenin bir miktarını geçtiğimiz aylarda kaybettiği de ortadadır.
Dolayısıyla, hareketin bir bölümünün ihtiyaç duyulan değişikliği sağlayamayacağı gerekçesiyle seçimleri boykot edeceği, ideolojiye sahip bir başka kesimin ise siyasal İslamcılara oy vereceği açıktır.

Bağımsızlar
Eğer tablo böyle devam ederse, siyasal İslamcıların iktidara gelmesini önleme iddiası, özellikle Cumhurbaşkanı Tebbun belirli bir partiyi desteklemediğinden ve seçimlerde yarışacak bir partiye sahip olmadığından, büyük ölçüde önümüzdeki anketlerdeki bağımsız adayların performansına bağlı olacak gibi görünüyor. Cezayir Bağımsız Ulusal Seçim İdaresi istatistiklerine göre seçim yarışı, 646’sı partili,  837’si bağımsız olmak üzere bin 483 milletvekili adayı arasında gerçekleşecek. Peki, kim galip gelecek? Bu sorunun cevabı seçime birkaç gün kala netleşebilir mi?