​Buteflika yönetiminin güçlü dayanağı: Cezayir Genelkurmay Başkanı Gaid Salih

​Buteflika yönetiminin güçlü dayanağı: Cezayir Genelkurmay Başkanı Gaid Salih
TT

​Buteflika yönetiminin güçlü dayanağı: Cezayir Genelkurmay Başkanı Gaid Salih

​Buteflika yönetiminin güçlü dayanağı: Cezayir Genelkurmay Başkanı Gaid Salih

Cezayir Savunma Bakan Yardımcısı ve Genelkurmay Başkanı Ahmed Gaid Salih’in, ülkede hem sivil hem de askeri sistemin temel direği olduğu konusunda yaygın bir düşünce bulunuyor. Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika’ya olan güçlü bağlılığıyla tanınan Gaid, 2004 yılında Buteflika’nın ikinci kez seçilmesine itiraz eden Muhammed el-Amari'nin yerine Genelkurmay Başkanı olarak atandı. Amari, görev süresinin uzatılması konusunda Buteflika ile aynı fikirde değildi ve araları bozulmuştu. İronik olan ise Amari’nin, Buteflika'nın üçüncü kez adaylığını koyduğu 2009 yılında onu destekleyenler arasında en ön saflarda yer almasıydı!
Günümüzde ise Cumhurbaşkanı Buteflika'nın 5’inci kez aday olmasına karşı çıkan halk hareketinin ortasında özellikle gözlemcilerin çeşitli taraflara gönderdiği çok sayıda mesajın ardından ordu ve 80’ine merdiven dayayan Genelkurmay Başkanı’nın tutumunun ne olacağı merak ediliyor.
79 yaşındaki Savunma Bakan Yardımcısı ve Genelkurmay Başkanı Salih, şuan 18 Nisan’da yapılması planlanan ve Buteflika’nın 5’inci kez adaylığını koyarak halkın sokaklara dökülmesine neden olan cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin tartışmaların odağında bulunuyor. 26 Şubatta, Buteflika’nın adaylığına tam destek verdiğini açıklayan Salih, ülkenin güneyindeki 6’ıncı askeri bölgedeyken yüz binlerce protestocunun Buteflika’nın 5’inci dönemine karşı sokaklara döküldüğü gösterileri hedef alan ve devlet televizyonundan canlı olarak yayınlanan konuşmasında şunları söyledi:
 “Ordu, ulusal bağımsızlığın koruyucusu olma sıfatıyla ulusal egemenlik ve toprak bütünlüğünün yanı sıra halkı tüm kötülüklerden ve her türlü tehlikeden korumakla görevlidir. Ordu taahhütlerine bağlı kalacaktır ve hiç kimsenin Cezayir halkı tarafından inşa edileni yok etmesine izin vermeyecektir”
Hükümette sözü geçen büyük bir askeri şahsiyet olan Salih sert bir üslupla, “Bazı Cezayirlilerin demokrasiyi tüketen, Cezayir’in çıkarlarına hizmet etmeyen veya refah içinde bir gelecek sunmayan güvensiz yollara ve bilinmezliğe doğru sürüklenmeleri kabul edilebilir mi?” dedi.
Salih’in açıklamaları, halk hareketinden yana olduğunu söylemesini bekleyen birçok kişiyi şoke etti.
Garip olay
Ancak göstericilere yönelik bu sert açıklamaların ardından garip bir şey oldu. Savunma Bakanlığı Enformasyon Genel Müdürlüğü tüm basın yayın kuruluşlarına bir mesaj göndererek Genelkurmay Başkanı’nın ateşli konuşmasının devlet televizyonunun internet sitesi de dahil olmak üzere tüm sitelerden kaldırılmasını istedi. Konuşmanın geri çekilmesinin nedenlerine ise değinilmedi. Ancak bu davranıştan açıkça anlaşılıyor ki, devletin büyük bir kısmı göstericilere yönelik bu açıklamalardan memnun kalmamışlardı. Olayın üzerinden neredeyse iki hafta geçti, ancak kimse bir açıklama da bulunmadı.
Güçlü “dayanak”
Aslında Salih, Buteflika yönetiminin sırtını dayadığı sağlam bir duvardır. Salih’i, Buteflika'nın yönetimde kalmasını sağlayan “güç” olarak gören gözlemciler, Cumhurbaşkanı’nın onun sayesinde 5’inci kez cumhurbaşkanlığına aday olduğunu düşünüyorlar. Gerçekten de medya Salih'i eleştirmeye cesaret edemiyor. Özel muhalif gazeteler dahi hakkındaki yolsuzluk şüphelerini dile getirmekten çekiniyorlar. Bununla birlikte ilerleyen yaşı sebebiyle askerler ve subaylar ondan “Salih amca” diye bahsediyorlar.
Ancak bu üst düzey subay, günden güne üslubunu değiştirerek medyada halk hareketiyle barış yapmak ister bir görüntü çizdi. Salih bir konuşmasında, “Ordu, coğrafi olarak yakın olduğumuz bazı ülkelerde yaşanan güvenlik karmaşasının yanı sıra ülkemize yönelik tehlike ve tehditlerin farkındadır. Bu farkındalık, ordumuzu çok daha anlayışlı ve uyanık kılıyor. Allah’ın izniyle ordumuz her zaman, Anayasa’ya uygun olarak, vatanımızın ve ulusun yüce çıkarlarının sadık bir koruyucusu olmaya devam edecek. Ordumuz, her koşulda ve durumda sorumluluklarını yerine getirecektir. Herkes Cezayir halkının güçlü olduğunu ve ordusuna güvendiğini biliyor” şeklinde konuştu.
Salih’in güvenlik ve komşu ülkelerdeki tehlikeler konusundaki normal tondaki konuşmasında bu kez, önceki konuşmalarındaki “başarılar” yer almazken Cumhurbaşkanı’na da herhangi bir atıfta bulunmadı.
Gözlemciler bu konuşmayı, Cumhurbaşkanı’nın görevde kalmasına karşı çıkan protesto gösterilerinin Salih cephesinde yankı bulduğu şeklinde okudular. Bu durum akıllara, “Eğer protestolar giderek büyürse Salih, Buteflika'dan vazgeçer mi? Yoksa böyle bir düşünce için henüz erken mi? Ordu komutasının halk protestolarının yanında olduğunu söylemek mümkün mü?” şeklinde soruları getirdi.
“Halk sıkıntıda!”
Öte yandan Cezayir Toplumsal Barış Hareketi lideri ve Cezayir Cumhurbaşkanı adayı Abdurrezzak Makri, söz konusu açıklamalarının ardından Salih’e seslenerek, “Sözleriniz farklı yorumlara neden oluyor. Halkın yanında mısınız yoksa onları tehdit mi ediyorsunuz? Neyi kast ederseniz edin, kamu düzeni ve ülkenin istikrarına yönelik tek tehlikenin, sizinde parçası olduğunuz siyasi sistem olduğunu bilmelisiniz. Bildiğiniz gibi yönetim kadrosu, ülkenin istikrarını tehdit ediyor. Devleti, mafyavari ailelere dönüştüren büyük bir yolsuzlukla karşı karşıyayız. Babadan oğula geçen bir miras gibi devam eden yolsuzluk sorunu istisnasız tüm devlet kurumları ve yönetim kadrolarını sarmış durumda. Bununla birlikte oyunun içinde ayrıcalıklarla servet kazanan, dış uzantılarıyla ülkeyi dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı açık hale getiren zenginler de bulunuyor. Yönetim tarafından kasıtlı olarak siyasi fanatizm için ülkenin dört bir yanını küçük - büyük yolsuzluk ağları sarmış durumda. Bu da çalışmaları, üretimi ve adil rekabeti öldürüyor” dedi.
Makri şöyle devam etti:
“Yönetimin merkezine yerleşen yolsuzluk, zayıf hükümetlere, yozlaşmaya, seçimlerde hile yapılmasına neden olurken adalet, gözetim, bilgi ve sivil toplum kurumlarının yanı sıra partiler gibi kamuyla ilgili her yerde bozulmaların yaşanmasına katkıda bulundu. Yolsuzluk, ülke ekonomisinin çöküşü demektir. Ülke iflas ettiğinde askeriyeyi ayakta tutan devasa bütçe, vatandaşların omzuna binen büyük bir yüke dönüşecek. Ardından siz veya sizden sonra gelenler, askerlerin maaşlarını ödemede, silahların bakımında büyük zorluklarla karşılaşacaksınız. Bu da sınırların korunmasında zafiyete neden olacak. Yolsuzluk, yabancıların ülkemiz üzerinde nüfuz sahibi olması ve vesayet kurması demektir. Sayın Genelkurmay Başkanı, insanların bu siyasi sistemle olan sıkıntılarını barışçıl bir şekilde ifade etmeleri herkesin bu sorunları düzeltmesi ve kontrol etmesi için fırsat sunuyor. Eğer bunu anlamıyorsanız, siz de bu sorunun önemli bir parçasısınız demektir.”
Askeriye ve parlamento yönetimi
Öte yandan hükümet sisteminde sivil-asker ilişkisi üzerine birçok yazısı bulunan sivil-askeri ilişkiler uzmanı Dr. Muhammed Dahuş yaptığı değerlendirmede, Cumhurbaşkanı Buteflika’nın hastalığı döneminde görevlerini yerine getirememesi sebebiyle Genelkurmay Başkanı Salih’in rolü ve etkisinin arttığını ve yetkilerini teknik boyuttan (Ordu Komutanlığı) siyasi boyuta (Savunma Bakan Yardımcılığı ve Bakanlar Kurulu üyeliği) genişlettiğini söyledi.
Milli Savunma Bakan Yardımcılığı yetkilerine ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin bu görev kapsamında tüm belge ve kararlara imza yetkisinin yanı sıra Savunma Bakanlığıyla ilgili yazışmaları yapmasına izin verdiğini söyleyen Dr. Dahuş, Savunma Bakanlığı'nın çeşitli devlet kurumlarıyla ilişkilerinin yanı sıra Bakanlığın mali ve ekonomik sorunlarının çözülmesi ve bütçesinin hazırlanmasının da bakan yardımcısının görevleri arasında olduğunu söyledi. Dahuş bakan yardımcısının ayrıca, Savunma Bakanlığına bağlı insan kaynakları politikasını hazırladığını ve uyguladığını bununla birlikte memurların dönüşüm ve hareket planlarını düzenlediğini belirtti. Dahuş, bakanlığın anlaşmalarını inceleyen komisyonuna başkanlık eden bakan yardımcısının bunları Milli Savunma Bakanı’na bakanlıktaki üst düzey mevkilere atama önerileri sunduğunu da kaydetti.
Cezayir'de sivillerle ordu arasındaki ilişkilere dair beklentilerle ilgili olarak ise Dr. Dahuş, siyasi iktidar ile ordu arasındaki ilişkilerin, demokratik bir ortamda dengeli sivil-askeri ilişkileri kurulmasını kabul ettiğini belirterek silahlı kuvvetlerin yürütme ve parlamento makamlarıyla arasında ilişkinin dengeli olması gerektiğini vurguladı. Barış veya savaş durumlarında askeriyenin sorumluluk alanları ve komuta zincirinin belirlenmesi gerektiğini ifade eden Dahuş, sivil bir yapı olan Milli Savunma Bakanlığı’nın hükümet içerisinde orduyu temsil ettiğini de sözlerine ekledi. Ülkedeki savaş veya acil durumları ilan etme yetkisinin parlamentoda olduğunu belirten Dahuş, üst düzey askeri komutanların atamalarının yanı sıra askeriyenin bütçesinin de parlamento tarafından onaylandığının altını çizdi.
Cezayir'deki sivil-askeri ilişkilere ışık tutmaya devam eden Dr. Dahuş, ülkede bağımsızlığın ilan edilmesi ve yasama yönetiminin kurulmasından bu yana ordu bütçesi ve harcamalarının parlamento tarafından takip edildiğini bu görevin asla bir komutana verilmediğini söyledi. Parlamentoda orduyu sınırlandırmak amacıyla ulusal bir savunma komisyonu kurulmasına rağmen, ordu ile devleti temsil eden kurumlar arasındaki ilişkide hiçbir değişikliğin olmadığına dikkati çeken Dahuş, dahası Cezayir parlamentosunun savaş veya acil durum ilan etme ve kıdemli askeri komutanlar atama gibi üst düzey demokratik uygulamalara ulaşamadığını da sözlerine ekledi. Silahlı kuvvetlerin baş komutanı olan cumhurbaşkanının özel yetkilerinin ordunun iktidarda söz sahibi olmasında önemli rol oynadığını söyleyen Dahuş, bu nedenle demokratik sürecin henüz tamamlanmadığını ve seçimlerin güvenilirliğine gölge düşüren sahtekarlık suçlamaları nedeniyle hala yarım kalmaya devam ettiğini kaydetti.
Ahmed Gaid Salih kimdir?
13 Ocak 1940 yılında Cezayir’in beşinci büyük şehri Batna’nın Ayn Yakut ilçesinde doğan Salih, 17 yaşında Fransız sömürgeciliğine karşı bağımsızlık mücadelesine katıldı. Ağustos 1957'de katıldığı orduda 21, 29 ve 39'uncu birliklerin komutanlıklarına getirildi.
Rusya’daki askeri bir akademiden mezun olan Salih, orduda çok sayıda görev aldıktan sonra 1993 yılında Korgeneral rütbesine terfi etti. 1994 yılında Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atandı. 2004 yılında ise Genelkurmay Başkanlığı’na getirildi. 2006 yılında Tuğgeneralliğe yükseldi. 15 Eylül 2013 tarihinde Milli Savunma Bakan Yardımcılığı görevi verildi. Birçok madalyası da bulunan Salih, evli ve yedi çocuk babasıdır.



Sömürge dönemi acıları, Cezayir ile Fransa arasındaki ilişkileri ‘zehirlemeye’ devam ediyor

Cezayir’deki Fransız sömürge dönemini anlatan 1961 tarihli bir arşiv fotoğrafı (AFP)
Cezayir’deki Fransız sömürge dönemini anlatan 1961 tarihli bir arşiv fotoğrafı (AFP)
TT

Sömürge dönemi acıları, Cezayir ile Fransa arasındaki ilişkileri ‘zehirlemeye’ devam ediyor

Cezayir’deki Fransız sömürge dönemini anlatan 1961 tarihli bir arşiv fotoğrafı (AFP)
Cezayir’deki Fransız sömürge dönemini anlatan 1961 tarihli bir arşiv fotoğrafı (AFP)

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un 2017 yılında göreve gelişinden bu yana, Cezayir ile Paris arasındaki siyasi ilişkiler, Kuzey Afrika'daki en büyük ticaret ortakları olan iki ülke arasında normal ilişkilerin kurulmasını engelleyen Cezayir savaşı ve sömürge döneminde yaşanan acılar nedeniyle daha önce eşi benzeri görülmemiş bir soğukluğa tanık oluyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Pazar günü Fransız gazetesi Le Figaro’ya yaptığı açıklamalar, iki ülke arasındaki ‘krizi’ daha da karmaşık hale getirdi. Macron açıklamasında,  geçtiğimiz günlerde “Fransa, bizim ebedi ve geleneksel düşmanımızdır” diyen Cezayir Çalışma ve Sosyal İşler Bakanı el-Haşimi Cabub’un sözlerinin ‘kabul edilemez’ olduğunu vurguladı.  Cabub’un sözleri, Fransa'yı oldukça rahatsız ederken daha önce yaptığı bir açıklamada, ‘Fransa ile yeni bir döneme başlandığını’ söyleyen ve bu yeni başlangıcı öven Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun için utanç kaynağı oldu.
Macron, Cezayir’de bazı kesimlerce yapılan itirazlara rağmen, Fransızlar ve Cezayirliler arasında ortak bir hafıza uzlaşısı oluşturmak istediğinin altını çizerek “Cezayir Cumhurbaşkanı Tebbun da aynı düşünceye sahip. Bazı tarafların itirazlarını hesaba katması gerektiği doğru” ifadelerini kullandı. Ortak hafıza dosyası ile ilgili çabalara değinen Fransa Cumhurbaşkanı, “Bunu inkar edecek değilim. İtiraf politikasının milletimizi daha güçlü kılacağına inanıyorum. Fransa-Cezayir sorununun arka planında bir Fransa-Fransa meselesi olduğu düşülmesin” şeklinde konuştu. Bir kesimin, Fransa’nın 1830’daki Cezayir işgalinin ‘kültürel yönleri de olduğunu’ düşündüğünü bir kesimin ise bunu istila, yağma ve katletme olarak gördüğünü söyleyen Macron, sömürge geçmişi ve bunun yansımalarının, halen Fransızlar arasında tartışmalara yol açan bir konu olduğuna işaret etti.
Macron açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“Esasen bölünmüş hatıraları bir araya getirmedik ve homojen bir vatansever söylem inşa etmedik. Parçalanmış hatıralar, Kara Ayaklar’ın (Cezayir'de doğan ve Cezayir’in bağımsızlık savaşı sırasında ülkeden ayrılan Fransızlar) anılarıdır. Harkiler’in (Cezayir Bağımsızlık Savaşı'nda Fransa tarafında savaşan Cezayirliler) anılarıdır. Fransız ve Fransa saflarında savaşan askerlerin anılarıdır. Bağımsızlık savaşı sonrası Fransa’ya gelen Cezayirlilerin anılarıdır. Bu göçmenlerin çocuklarının anıları, çifte vatandaş olanların anılarıdır.”
Öte yandan Cezayirli Bakan Cabub’un açıklamaları Fransa ile Cezayir ilişkilerini daha da karmaşık hale getirdi. Cabub 8 Nisan’da Cezayir Meclisi’nde katıldığı bir oturumda Paris Hastaneleri Kurumu’nun geçtiğimiz yıllarda Fransa'daki yüzlerce Cezayirlinin sağlık harcamalarıyla ilgili Cezayir Sosyal Güvenlik Kurumu’nun biriken borçlarından şikâyet etmesine ilişkin konuşmasında Fransız hükümetini eleştirirken Paris Hastaneleri Kurumu’nun istediği rakamın abartılı olduğunu vurguladı.
Gözlemcilere göre Cabub, konuşmasını İslami eğilimli Barış Toplumu Hareketi’nin (MSP) lideri olarak yaptı. Cabub’un lideri olduğu MSP, Fransa Cezayir’i işgal ettiği için özür dilemedikçe ve bunun için tazminat ödemedikçe iki ülke arasında herhangi bir yakınlaşmaya şiddetle karşı çıkıyor.
Buna karşın Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Clement Beaune konuya ilişkin bir açıklamasında, ülkesinin, bazı haksız suçlamaların yapıldığı açıklamalara rağmen Cezayir ile ilişkilere sakin bir atmosferin hakim olmasını istediğini söyledi.
Bu gelişme, Cezayir'in Fransız heyetindeki ‘zayıf temsili’ reddetmesi nedeniyle Fransa Başbakanı Jean Castex’in Cezayir ziyaretinin ertelendiğinin duyurulmasıyla aynı zamana denk geldi. Başbakan Castex, Cezayir'in itirazına karşın yaptığı açıklamada, Cezayir ziyareti sırasında kendisine az sayıda bakanın eşlik etmesinin nedeninin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınından kaynaklandığını söyledi. 
Öte yandan Cezayir Dışişleri Bakanı, geçtiğimiz hafta Fransız yetkilileri, Fransa’nın 1960'lı yıllarda Cezayir çölünde gerçekleştirdiği ‘nükleer testler için tazminat ödenmesi dosyasını daha fazla ciddiye almaya’ çağırırken bu dosya, halihazırda kriz yaşayan Fransa-Cezayir ilişkilerinde yeni bir krize kapıyı araladı. Cezayir, Fransa'yı Pasifik Okyanusu'nda bulunan Fransa Polinezyası’ndaki ve Cezayir'deki nükleer patlamalardan etkilenenlere tazminat ödenmesini öngören bir yasanın çıkarıldığı 2009 yılından bu yana nükleer deneylerden zarar gören kurbanlar için tazminat ödenmeyi ertelemekle suçluyor. Yüzlerce Cezayirli, radyasyonun çöl bölgesi sakinlerinin sağlığına, hayvanlarına ve hatta yer altı kaynak sularına verdiği zararı ispatlayan dosyalar hazırladılar. Konuyla ilgilenen insan hakları örgütleri, bu dosyaları Fransız yetkililere gönderdiler, ancak bir yanıt alamadılar.