Yemen Başbakanı: Husiler barış görüşmelerini savaş için bir fırsat olarak görüyor

Yemen Başbakanı: Husiler barış görüşmelerini savaş için bir fırsat olarak görüyor
TT

Yemen Başbakanı: Husiler barış görüşmelerini savaş için bir fırsat olarak görüyor

Yemen Başbakanı: Husiler barış görüşmelerini savaş için bir fırsat olarak görüyor

Yemen Başbakanı Muin Abdulmelik, Kararlılık Fırtınası operasyonunun İran’ın Arap milletine karşı yürüttüğü düşmanca projeye ve onun Yemen’deki kolu olan Husi milislerine vurulan en büyük darbe olduğunu belirtti.  
Abdulmelik, Şarku’l Avsat’a verdiği özel röportajda, Yemen'deki İran projesinin güçlü bir darbe aldığını dile getirerek, bunun Arap ülkelerinin yıkıcı İran projesinin araçları için açık bir alan olmayacağına dair kesin bir işaret olduğunu söyledi.
Darbecilerin, kendilerine barış elinin uzatılacağı doğru bir adres olmadığını dile getiren Abdulmelik, Husilerin barış görüşmelerini savaş için bir fırsat olarak gördüğünü belirterek, artık topun Stockholm Anlaşmasının uygulanması için Birleşmiş Milletler de (BM) olduğunu vurguladı.
Abdulmelik, hükümetin tamamen sloganlardan uzak bir şekilde ülkedeki iç çatışmanın sona ermesine ve ülkeye tekrar sükûnetin hâkim olmasına odaklandığını söyledi. Ayrıca Başbakan Abdulmelik, kurtarılan bölgelerdeki durumun normalleştirilmesi, Temsilciler Meclisi’nin gecikmesinin ardındaki sebepler ve Taiz'de yaşanan son olaylara ilişkin bir dizi mesele ve dosyaya dair açıklamalarda bulundu.
Kararlılık Fırtınası operasyonunun dördüncü yıldönümüne tanık oluyoruz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
- Kararlılık Fırtınası’nın anlamı ve önemi hakkında söylenecek çok şey var. Kararlılık Fırtınası operasyonu, İran’ın Arap milletine karşı yürüttüğü düşmanca projeye ve onun Yemen’deki kolu olan Husi milislerine karşı başlatılan en büyük operasyondur. Aynı zamanda, Yemen ve Arap milletinin tarihinin kritik bir zamanında Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi’nin çağrısı üzerine Kral Selman bin Abdulaziz liderliğindeki Suudi Arabistan tarafından alınan en cesur Arap kararlarından biridir.
Kararlılık Fırtınası, sadece askeri bir operasyon değil, aynı zamanda uluslararası forumlarda Yemen'e, siyasi liderliğine ve hükümetine yönelik önemli bir siyasi destektir. Bu karar, tüm sütunlarını sarsan darbelere maruz kaldıktan sonra ortak Arap eyleminin geri dönüşüne olanak tanımış ve barış sürecine özgü referanslardan biri haline gelen Güvenlik Konseyi'nin 2216 sayılı kararı kapsamında darbeyi reddetmeye yönelik uluslararası görüş birliğini kökleştirmiştir.
Bugün Yemen'deki İran projesinin durdurulduğunu ve mağlup edildiğini söyleyebilir miyiz?
- İran projesinin genişlemeci planları şu ana kadar, Yemen devletinin Husi milislerinin elinde çöküşünün önlenmesiyle güçlü ve kararlı bir darbe aldı. Bu, Arap ülkelerinin yıkıcı İran projesinin araçları için açık bir alan olmayacağına dair kesin bir işaretti. Ancak Arap ulusal devletlerinin yıkımına dayanan bu projenin yenilgisi daha fazlasını yapmayı gerektiriyor.
İran projesi, Tahran’daki molla rejiminin askeri, finansal, politik ve medya desteğini tüm yönleriyle seferber etti. Ayrıca bölgemizdeki tüm ajan kuruluşları kendi saflarına kattı. Bu nedenle, söz konusu projeyi tek bir darbeyle yere sermek oldukça zor. Bu projenin bütünüyle mağlup edildiğinden emin olmak tehlikelidir.
Yemen hükümeti, BM arabuluculuğuyla Husilerle birkaç barış turu düzenledi. Bütün bu istişarelerden sonra elde ettiğiniz sonuç nedir?
- 2016'dan bu yana BM himayesinde gerçekleştirdiğimiz barış müzakerelerinin ardından ulaştığımız şey, Husilerle barışı sağlamak için önceki her girişimde yaşadığımız ve deneyimlediğimiz şeyle aynı. Elde ettiğimiz tek sonuç, darbecilerin, kendilerine barış elinin uzatılacağı doğru bir adres olmadığını anlamak oldu. Husiler barış görüşmelerini zaman kazanmak ve darbeyi tüm bölgelere yaymak için bir fırsat olarak görüyor. BM’nin ve bazı uluslararası güçlerin bunu anlamalarının zamanı geldi. Darbecileri barışa sürüklemek gerçekçi bir seçenek değildi ve başarısız oldu. Çünkü Husi hareketinin doğası, dünyanın başka yerlerindeki silahlı hareketlerden farklıdır. Fakat onlar silahlarını bıraktılar ve barış sürecine dâhil oldular. Çünkü savaş onlar için bir amaç değil araçtı.
Devlet çalışanlarının maaşlarının Aden Merkez Bankası aracılığıyla ödenmesi hususundaki çabalarınızda nereye ulaştınız?
- Hükümet, 2019 bütçesini tüm idari personelin, silahlı kuvvetlerin, güvenlik güçlerinin ve sivil ve askeri emeklilerin ücretlerinin ödenmesine ilişkin talimatlar çerçevesinde belirledi. 6 ay önce başbakan olarak göreve başlamamdan bu yana hükümet, henüz kurtarılmayan bölgelerde yaşayan 100 binden fazla çalışanın maaşını ödemeyi başardı. Kısa vadede, milislerin kontrolünde olan üniversitelerdeki öğretim görevlilerinin maaşlarını ödemek için çalışıyoruz. Ayrıca kaynakları iyileştirmeye ilişkin planlarımız var. Kardeşlerimizin ve dostlarımızın desteğiyle bütçe açığını kapatmak için büyük bir umutla çalışıyoruz. Ayrıca Aden'deki Merkez Bankası'nı harekete geçirmeyi ve tüm yapılarını tamamlamayı umuyoruz.
Güney Geçiş Konseyi ile olan ilişkileriniz ne durumda? Aden'de konuşlandırılan güçlere nasıl muamelede bulunuyorsunuz?
- Hükümetimiz tüm Yemenliler içindir ve tüm vatandaşların, siyasi partilerin, sivil aktivistlerin ve sendikaların ‘anayasal haklarını kullanma ve meşru taleplerini yasal çerçevede sunma hakkı olduğunu kabul eden’ bir bakış açısına sahiptir. Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi’nin liderliğinden bu yana sloganlardan uzak bir şekilde ülkedeki iç çatışmanın sona ermesine ve ülkeye tekrar sükûnetin hâkim olmasına odaklanan açık bir yaklaşım benimsemeye karar verdik.
Suudi Arabistan’ın Yemen’deki insani duruma ilişkin rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Suudi Arabistan, gerek Kral Selman Yardım ve İnsani Çalışmalar Merkezi aracılığıyla gerekse de insani yardım planlarını finanse ederek Yemen’in tüm bölgelerindeki insani yardım çalışmalarında önemli bir role sahiptir. Krallık en son bu yıl Yemen’e yardım planı kapsamında 500 milyon dolar katkıda bulunarak en çok bağışta bulunan ülke oldu.
Kral Selman Yardım ve İnsani Çalışmalar Merkezi, kuruluşundan bu yana hayata geçirdiği projelerinin yüzde 33'ünü Yemen’e tahsis etti. Bu projeler kapsamında yapılan harcamalar ise tüm projelerin yüzde 61’inden fazlasını teşkil ediyor.
Suudi Arabistan, Yemen ekonomisini desteklemek üzere Merkez Bankasına 2 milyar dolarlık mevduat hesabı açtı. Bu durum, gıda stoklarının korunmasında ve emtia fiyatlarının dengelenmesinde önemli rol oynadı ve yerel para biriminin korunmasını sağladı. Bütün bunların insani yardım ve desteğin çeşitli yönlerine doğrudan yansımaları var. Bazı Yemen illerinin yeniden inşası için yürütülen acil müdahale programlarından bahsetmiyorum bile.
 



Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (1): 15 Nisan’da tanık olduklarım bunlar… Hamideti, HDK üyelerini savaştan bir ay önce Hartum'a taşıdı

Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
TT

Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (1): 15 Nisan’da tanık olduklarım bunlar… Hamideti, HDK üyelerini savaştan bir ay önce Hartum'a taşıdı

Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)

Sudan sahnesinin önemli isimlerinden biri olan Mini Arko Minawi, yalnızca Darfur Bölgesi’nin mevcut valisi değil, aynı zamanda bölgede faaliyet gösteren Sudan Kurtuluş Hareketi’nin de lideri. Minawi, Sudan'da 2019 yılının nisan ayında eski Sudan Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir rejiminin düşmesini sağlayan ‘Aralık Devrimi’nin başarıya ulaşmasının ardından, 2020 yılı sonlarında Cuba Barış Anlaşması'nın imzalanması sonrası hükümete katıldı. Minawi’nin Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile ilişkileri, HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) ile yaşadığı anlaşmazlıklar ve son yıllarda ülkede yaşanan dönüşümlerin içinde yer alması, tanık olduklarını anlatmasını önemli hale getiriyor.

Al-Majalla, Minawi ile Sudan'daki son durum ve Hamideti’nin ‘iki general (Burhan ve Dagalu) arasındaki savaşın’ başladığı 15 Nisan 2023 tarihinden bir ay önce komutasındaki HDK’yı ve ağır mühimmatlarını Hartum'a nakletmesine ve öncesinde iki generallin birlikte eski Başbakan Abdullah Hamduk hükümetine yaptıkları darbeye ilişkin gözlemleriyle ilgili kapsamlı bir röportaj gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığı röportajda, Minawi, 15 Nisan’da savaşın durdurulması için son dakika çabalarında oynadığı rolünden bahsederken o gün Hamideti'nin Hartum'daki konutuna doğru yola çıktığı sırada Hamideti’nin kendisine, Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’nın ve Ordu Komutanı Orgeneral Burhan’ın kaldığı yerin bulunduğu ve yoğun çatışmaların yaşandığı Matar Mahallesi'nde olduğundan ateş hattında bulunduğu ve yoğun çatışmalar yaşandığı için konutuna gelmemesini söylediğini anlattı. Minavi, iki general arasındaki bu savaşın artık kontrolden çıktığını iki hafta sonra anladığını söyledi.

Hamideti komutasındaki HDK tarafından işgal edilen Darfur’daki saha koşullarından, Rus paralı asker grubu Wagner güçleriyle ilişkisinden ve Sudan'daki altın maden rezervi arayışlarından söz eden Minawi, HDK'nın operasyon odalarında yabancı subayların olduğunu vurguladı.

Özgürlük ve Değişim Güçleri (ÖDG) Merkez Konseyi’ni eleştiren Minawi, “Sudan Silahlı Kuvvetleri ile HDK’nın arasını açtılar. HDK Komutanı’nı askeri adım atmaya ikna eden de onlardı. Çok basit bir hesap yaptılar. Birkaç saat içinde darbe olacak, ardından her şey sona erecekti. Sonra ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimiz, rakiplerini tasfiye edecek ve bazı ülkelerin korumasında sınırsız gücün tadını çıkaracaklardı” diye konuştu. Minawi, “Hamideti ve Hamduk aynı düzenin iki kanadı” ifadelerini kullandı.

İşte Darfur Bölgesi Valisi ve Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi ile Zoom uygulaması üzerinden yaptığımız röportajın birinci bölümü:

*Öncelikle 15 Nisan 2023 günü neredeydiniz? O gün ne oldu?

O gün (15 Nisan), bir süre önce geldiğim Hartum'daydım ve çatışmaların başlamasından sonra yaklaşık iki hafta orada kalmaya devam ettim.

*O güne geri dönebilir miyiz? Neredeydiniz, neler yaşandı? Özellikle askeri düzeyde ne oldu? O gün Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile ya da HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu ile temas kurdunuz mu?

15 Nisan’dan bahsetmeden önce, anlatmaya biraz öncesinden başlamamız gerekiyor. Çünkü HDK’nın, 15 Nisan öncesi özellikle Darfur’dan ve komşu ülkelerden başkent Hartum’a personel taşıdığını gözlemledik. Bundan tam bir ay önce 14 Mart'ta Hartum'dan Darfur'a yaklaşık bin 200 kilometre uzunluğunda bir rotaya doğru gidiyordum. Yol boyunca üç günlük yolculuğumda her biri 150 ile 200 arasında HDK mensubunu taşıyan araçlar ve kamyonetlerin Hartum'a doğru ilerlediklerine net bir şekilde tanık oldum. Bizzat Darfur'dan Hartum'a giden ve Sudan dışındaki ülkelerden de Darfur üzerinden savaşçı taşıyan 67 kamyon saydım.

FOTO: Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (ortada) ve HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (ortada sol), askeri darbeden kaynaklanan krizin sona erdirilmesine yönelik Hartum’da sivil liderlerle birlikte bir ön anlaşmanın imzalandığı törene katıldılar, 5 Aralık 2022 (AFP)
Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (ortada) ve HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (ortada sol), askeri darbeden kaynaklanan krizin sona erdirilmesine yönelik Hartum’da sivil liderlerle birlikte bir ön anlaşmanın imzalandığı törene katıldılar, 5 Aralık 2022 (AFP)

*Bir ay önce mi?

Evet, savaşın başlamasından tam bir ay önceydi. Ayrıca (Kuzey) Darfur'un yönetim şehri el Faşir'e giderken şehrin girişinde Hartum'a nakledilmeyi bekleyen HDK üyeleri olduğunu gördüm. Sayıları çok fazlaydı. Yedi binden fazla HDK mensubu kendilerini Hartum'a taşıyacal kamyonları ve nakliye araçlarını bekliyordu.

*O sıra Hartum'a nasıl bir atmosfer hakimdi?

Tüm huzursuzluklara, özellikle ordu ile HDK arasında yaşanan sorunlara ve bu sorunların daha sonra savaşın çerçevesi haline gelen, Çerçeve Anlaşmasının imzalanması sonrasında geliştiğine tanık oldum. Eğer ordu ile HDK savaşmasaydı, o anlaşmayı imzalamayı reddeden siyasi hareketlerle ve güçlerle savaşacaklardı. Böyle bir durumda, ordu ile HDK güçlerini birleştirebilirlerdi. Ancak bu savaşın arkasında, bazıları arkadaşım olan ÖDG-Merkez Konseyi’nden isimler vardı.

Eğer HDK ile ordu savaşmasaydı, anlaşmayı imzalamayı reddeden siyasi hareketlerle ve güçlerle savaşacaklardı.

*Yani bu, savaşın ayak seslerini duyduğunuz ve aslında iki general arasındaki savaşın kaçınılmaz olduğunu düşündüğünüz anlamına mı geliyor?

Savaş öncesindeki tüm işaretler savaşın yaklaştığını ve kanlı ya da kansız bir darbenin olabileceğini gösteriyordu. Hartum'da bir yılı aşkın bir süre yaptığımız gözlemler ve Hartum'da bulunduğumuz dönemde tespit ettiğimiz göstergeler, böyle bir durumun yaklaştığını işaret ediyordu. Bu işin planlayıcılarının ve sorumlularının tamamı, açıkça ve tüm delilleriyle ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimizdi. Ordu ile HDK’nın arasını açtılar. HDK Komutanı’nı askeri adım atmaya ikna eden de onlardı. Çok basit bir hesap yaptılar. Birkaç saat içinde darbe olacak, ardından her şey sona erecekti. Sonra ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimiz, rakiplerini tasfiye edecek ve diplomatik bir kucaklaşma olarak gördükleri bazı ülkelerin koruması altında sınırsız gücün tadını çıkaracaklardı.” 

*Tüm bunların arkasında ÖDG’nin olduğuna mı inanıyorsunuz?

ÖDG, tasfiye listelerinin hazırlanmasına kadar tüm süreçlerde yer aldı.14 Nisan’ı 15 Nisan’a bağlayan son dakikalarda Hartum'da, cumhurbaşkanlığı konutundaydım. Onlar da Burhan'la birlikteydiler. Saat biri çeyrek geçe Burhan’ın yanından ayrılarak Hamideti’nin yanına gittiler. Darbeci rollerini ve iktidarı ele geçirme yönündeki kötü niyetlerini örtbas etmenin zamanı gelmişti. Biz de buna şahidiyiz. Yalnız değildim, hatta bazılarımız durumu sakinleştirmeye ve onların 'sıfır saatine' ulaşmak için yaptıkları düzenlemeleri engellemeye çalışıyorlardı.

*O güne dönecek olursak, Hamideti ile Burhan arasında ÖDG üyelerinin katıldığı bir toplantı yapıldığı biliniyor. Siz de o toplantıda mıydınız?

Ben o toplantıya katılmadım ama toplantıya ÖDG'nin tamamı değil, ÖDG - Merkez Konseyi kanadı katıldı. Burhan ile Hemedti arasında ÖDG - Merkez Konseyi’nin katıldığı çok sayıda görüşme oldu. Bu görüşmeler, darbe düşünülmeden önce yapılmıştı. Sessiz kalmış olabilirler, ama geçiş sürecine gerçek dokunuşlar yapmak isteyen ÖDG - Demokratik Blok kanadı ve Sudanlı diğer siyasi güçleri tasfiye etmeye yönelik komploların konuşulduğu toplantılar olduğu da bir gerçek.

Bu yüzden çoğunlukla bir arada olunsa da özellikle son dakikalarda ve son 72 saatte ÖDG üyelerinin çoğu Burhan ve Hamideti arasında mekik dokudular. Dr. Cibril İbrahim, Malik Agar ve Muhammed İsa Aliyu, hatta Abdullah Masar ve Dr. Taceddin Said gibi bazen orada olup bazen olmayan bazı isimlerle birlikte sakinleştirme ve olacakları engelleme girişimimizi sürdürüyorduk. Gayretli bir girişime öncülük ediyorduk. Gerçek anlamda iyi niyetle yapılan bir girişimdi. Girişimi bizi yanına çağıran ve bu girişime dahil eden General (Şemseddin) el-Kabaşi başlattı. Bizden duruma müdahale etmemizi istedi. Biz de onun isteği üzerine müdahale ettik.

*Ancak girişim başarısızlıkla sonuçlandı ve savaş patlak verdi, değil mi?

Girişim sırasında 15 Nisan günü saat dokuzda ilk kurşun sıkıldı. Benim ayarladığım randevuya göre Sayın Hamideti ile konutunda görüşmemiz gerekiyordu. Çatışmalar sırasında Menşiye’deki evimden Hamideti’nin Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’ndaki konutuna giderken onu aradım. Bana çatışmaların yoğunlaştığını ve zarar görebileceğimi öne sürerek konutuna gitmememi istedi. Nitekim evine girmek ısrar ettim ama giremedim, hatta Genel Komutanlığın kapısına kadar ulaştım. Ancak çatışmalar vardı. Her yerden mermi sesleri geliyordu ve ben de geri döndüm. Oysa onunla konutunda görüşmeye kararlıydım. Ancak o sırada konuttan çıktığından haberim yoktu.

FOTO: Hamideti ve Minawi, ülkedeki başlıca beş isyancı grupla barış anlaşması imzaladıktan sonra tokalaşırken, 31 Ağustos 2020 (Reuters)
Hamideti ve Minawi, ülkedeki başlıca beş isyancı grupla barış anlaşması imzaladıktan sonra tokalaşırken, 31 Ağustos 2020 (Reuters)

*Siz onun konutuna giderken Hamideti sizinle telefonda konuşuyordu. Peki, size ne söyledi?

Benimle Menşiye’den onun Genel Komutanlık’taki konutuna gittiğim sırada telefonda konuştu.

*Size ne söyledi?

Benden, Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’nın ve Ordu Komutanı Orgeneral Burhan’ın kaldığı yerin bulunduğu ve yoğun çatışmaların yaşandığı Matar Mahallesi'nde olduğundan ateş hattında olduğu ve yoğun çatışmalar yaşandığı için konutuna gitmememi istedi. Ancak daha sonra o sıra konutunda olmadığını öğrendim.

Çatışmaların başlamasından iki hafta sonra durumun kontrolden çıktığını anladım.

*Bu, Hamideti ile aranızdaki son görüşme miydi?

Hayır. Savaş sırasında da temasa geçtik. Birinci ve ikinci günden itibaren, hatta konutuna giremeyip saat 12 civarında eve geri döndüğümde bile onu aradım. Çalışmalar, çatışmaların başlamasından iki hafta sonrasına kadar devam etti.

*Darfur Bölgesi Valisi ve askeri ve siyasi bir lider olarak Burhan ve Hamideti ile konuşarak savaşın durdurulması için çaba sarf ettiniz. Çatışmaların kontrolden çıktığını ne zaman anladınız?

Çatışmaların başlamasının ikinci haftasında işlerin kontrolden çıktığını anladım. Çatışmalar başlarda sadece askeri bölgelerde yaşanıyordu. Ancak çatışmaların ikinci haftasında HDK üyeleri evlere girip kendilerine esirler aramaya başladılar. Bu da savaşın başlangıcı oldu. Mayıs ayı sonlarında Darfur'un batısındaki el-Cenine ve Murni'de çok büyük bir kaosun yaşandığı çatışmaların, savaştan ziyade etnik ve kabilesel tasfiye girişimleri olduğu anlaşıldı.

FOTO: Hartum’da HDK ile ordu arasındaki çatışmalar sırasında düzenlenen hava saldırısının ardından binaların üzerinden yükselen dumanlar, 1 Mayıs 2023 (Reuters)
Hartum’da HDK ile ordu arasındaki çatışmalar sırasında düzenlenen hava saldırısının ardından binaların üzerinden yükselen dumanlar, 1 Mayıs 2023 (Reuters)

HDK, haziran ayı başlarında Kuzey Darfur'a girdiğinde oradaydım. Çatışmalar başladı. Bölgenin önde gelen kabilelerinin reislerinin, ileri gelenlerinin ve topluluklarının yanı sıra, bireylerini de hedef alan etnik tasfiyeler gerçekleşti. Tüm bunlar, savaşın ordu ile HDK arasında olmaktan ziyade kontrolden çıkmaya başladığının ve Sudanlıların zarar göreceğinin çok açık göstergeleriydi.

*Röportajın “Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (2): Sudan’ın bölünmesini oldubittiye getirmek istiyorlar… HDK'nın operasyon odalarında yabancı subaylar var” başlıklı ikinci bölümü yarın yayında.