​Esed medyası: 10 haber 1 dolar

Savaş yıllarında 30'dan fazla gazeteci öldürüldü ve iletişim bakanlığı tamamen yozlaştı.

Suriye İletişim Bakanı İmad Sara
Suriye İletişim Bakanı İmad Sara
TT

​Esed medyası: 10 haber 1 dolar

Suriye İletişim Bakanı İmad Sara
Suriye İletişim Bakanı İmad Sara

Medyanın derin bir kriz içerisinde yer aldığı Suriye'de şaşırtıcı bir karar alındı.
Suriye İletişim Bakanlığı tarafından açıklanan gazetecilerin tazminatlarını içeren karar listesinde, bir gazetecinin bir haber başına aldığı ücret 45 Suriye lirası!
Şehir içindeki ulaşım ağlarına binmek 50 liraya tekabül ederken, bu rakam ulaşım araçlarından dahi az, (550 Suriye lirası = 1 ABD doları) yani 10 haber 1 dolara tekabül ediyor. 
Esed rejiminin İletişim Bakanlığı'nın kararı, medya çalışmalarının başarısına doğrudan katkıda bulunurken, Bakanlık çalışanları, merkezi idarenin tüm müdürlüklerinin ve valiliklerdeki avantajlarından yararlanabiliyor. 
Kararın ikinci maddesinde, yazı gerekçeleri ve tazminat miktarına ilişkin bilgiler yer alıyor. Buna göre, bir haber 45-150 lira, sahada çalışan muhabir 375-750, rapor 75-300, saha raporu 525-3750, dış basın takip raporu 2000-3000, İbranice ve Türkçe yayın yapan ajanslar ve sosyal medya sitelerini takip raporu 1000 ila 1500 lira arasında değişiyor. 
Her büyük resmi medya kuruluşunun, güvenlik hizmetlerinde bulunanlara benzer özel bir izleme bölümünün yer alması ve bu bölümde özellikle Suriye İletişim Bakanlığı tarafından "düşman" olarak sınıflandırılan medya grubunu izlemesi dikkat çekiyor.  Savaş yılları boyunca, bu bölümler rejim karşıtı aktivistleri yakalamak için sosyal paylaşım sitelerini de barındırarak genişletildi.  Bu bölümler tarafından yayınlanan raporların çoğu, bazıları düşmanca propagandaya yanıt verecek bilgi materyalleri üretmek için kullanılır ve özellikle karar verme merkezlerine gider.
Emekli bir Suriyeli gazeteci Şarkul Avsat'a, kısa bir süre önce yayınlanan listeyle ilgili detayları açıkladı. Gazeteci, bu raporun aylık sabit maaş alan işçilerin mesai ücretlerini artırmak için açıklandığını ifade ederek, böylece resmi kurumlara ayrılan paya istinaden medyanın da bundan faydalanmasını ve en düşük gelirin ayda 20 bin lira (40 Dolar) seviyesinden az olmaması gerektiğini söyledi. Hükümet ve Basın Sendikası tarafından yazdırma bedeli için uygulanan yaklaşık yüzde 20'lik vergi indirimi yapıldı. Hükümetim vergileri yüzde 65'e çıkaracağı öngörülüyordu, ancak hükümet İletişim Bakanlığı'nın harcamalarını yüzde 25 oranında azaltma kararı almakla yetindi.  Bu azaltma kararı, programlı tazminata ek olarak, Suriye içindeki ve dışındaki muhabirlerin tazminatını içeren idari giderlere tahsis edilen toplam ödenekleri de etkiliyor! Bu nedenle, medya tazminat tavanını yükseltmeden önce hükümet, sistemin devlet kurumlarının uğradığı finansal krizleri iddia ederek artışı geri çekti. Şam’daki medya kaynakları, resmi kurumlardaki medya çalışanlarının yoksul medya sendikalarına kızgın olduğunu belirterek, kaynaklar bakanın durumu iyileştiremediği için utandığını ve hükümeti karar vermekten caydırmaya çalıştığını açıkladı.
Emekli gazeteciye göre sorun, Sorun, “Haberin yazılmasının fiyatı, yazılı olarak harcanan mürekkebin değerine eşitti ve şu anda eşit değil. Kalemlerin fiyatı, 200 Suriye lirasından başlıyor. Yazı artık dizüstü bilgisayar ile yazılıyor, kalem tüketilmiyor. Ancak bana göre buna rağmen kalem fiyatları yazının değerinde belirleyici bir unsur. Saha gazeteciliği yapan bir muhabir için belirlenen ücret, 375 ile 750 lira. Ancak benzinin litresi 250 lira. Yani şehir içinde bir yere gitmeye kalkışsan en az 1500 liraya mal oluyor. Böylece haber için çıkmış olan bir gazetecinin bir seferde en az 2 ya da 4 haber yapması gerekiyor. Mesleki seviyeye bakılmaksızın, bu şartlarda 1 saha haberindense ofiste yazılan 20 haber bir gazeteci için daha makul sonuçlar doğurabilir." 
Emekli gazeteci, profesyonellikten uzak olan medyayla ilgili şöyle konuştu: "Hiçbir uzman gazeteci bu şartlar altında çalışmaya devam etmez." Tazminat için tahsis edilen mali bütçenin imtiyazlı kişiler arasında paylaşıldığına işaret ederek, baş editörün maaşının 6 ile 10 bin arasında, değiştiğini söyledi. Gazeteci, Şam'ın içinde veya dışında bir askeri heyete eşlik eden bir muhabirin ise günde bin 500 ya da 6 bin lira kazandığını açıkladı. 
İletişim Bakanı İmad Sara, geçen yılın sonunda bakanlık bütçesinin tartışıldığı bir oturumda yaptığı açıklamada, bakanlığın "medya işlerini geliştirmek için gerekli araçları sağlamak üzere" ciddi bir şekilde çalıştığını, "bakanlık tarafından medya kurumları için önerilen mali sistemin" entelektüel işin doğasına uygun olduğunu belirtti.  Medya çalışanları için tatmin edici bir gelir belirlendiğini kaydetti. 
Maaş listesinin medyaya sızmasıyla birlikte bazı gerçekler ortaya çıktı. Savaştan önce ayda 300 dolar kazanan bir gazetecinin geliri 60 dolara düşerken, yaşam şartlarının kötüye gittiği ülkede 200 dolarlık geçim malzemelerinin fiyatı 600 dolara yükseldi.
634 gazeteci öldürüldü
Bu durum İletişim Bakanlığı'nı zor duruma düşürdü. Zira bu rakamlar, dünyanın hiçbir yerinde resmi medya kuruluşlarında çalışan gazetecilere verilmeyecek kadar düşük. Suriye'deki durumlar, resmi medyada çalışan gazetecileri yurtdışındaki ajanslarla işbirliği yapmaya mecbur etti. Bu arada resmi rakamlar Suriye'de savaş sırasında 30'dan fazla medya personeli öldürülürken, muhalefet insan hakları grupları haftada ortalama iki gazeteci olmak üzere yedi yılda en az 634 gazetecinin öldürüldüğünü belirtiyor. 
Resmi gazetede çalışan bir muhabir, " Maaşın yetersizliği ve kötü çalışma koşulları, medya özgürlüğünün yokluğundaki temel sorunun bir parçası" dedi. Muhabir şöyle devam etti: "Resmi medya yalan söylemekle suçlanıyor ve sıradan insanlarından ülkedeki en yüksek memura kadar herkes tarafından hakarete maruz kalıyor. Herkes gerçek bir bilgi talep ediyor. Ne yazık ki, gazeteciler Suriye medyasını affedemiyor ve çalışma koşullarından bıkmış durumda. 
Suriye İletişim Bakanlığı, çalışan sayısında büyük bir düşüş yaşanmasından şikayetçi. Radyo ve Televizyon Genel Kurulu'nda çalışan 9 bin kişinin, %60'ı çalışmalarına devam ediyor. Bu sayının bakanlık bütçesine maliyeti 13 milyar Suriye lirası olarak tahmin ediyor. Bakanlık, ödeneklerin azalmasının dördüncü yılında bir TV kanalını ve "Halkın sesi" radyosunu kapatmak durumunda kaldı. 
İletişim Bakanlığı'na bağlı birçok kurum var. 
Esed rejiminin resmi haber ajansı SANA, Radyo ve Televizyon Genel Kurulu, başkentte yayın yapan iki merkezi gazete "Devrim" ve "Tişrin"e ek olarak Humus, Hama, Lazkiye, Halep ve Deyrizor'da yayınlanan 5 gazete daha mevcut. 



Arap dünyasındaki özgürlük tartışması

Arap dünyası, Saddam Hüseyin ve Muammer Kaddafi'nin yok olmasının yanı sıra Tunus ve Mısır'da otokrat rejimlerin çöküşüyle diktatörlüklere darbe vurdu. (Reuters)
Arap dünyası, Saddam Hüseyin ve Muammer Kaddafi'nin yok olmasının yanı sıra Tunus ve Mısır'da otokrat rejimlerin çöküşüyle diktatörlüklere darbe vurdu. (Reuters)
TT

Arap dünyasındaki özgürlük tartışması

Arap dünyası, Saddam Hüseyin ve Muammer Kaddafi'nin yok olmasının yanı sıra Tunus ve Mısır'da otokrat rejimlerin çöküşüyle diktatörlüklere darbe vurdu. (Reuters)
Arap dünyası, Saddam Hüseyin ve Muammer Kaddafi'nin yok olmasının yanı sıra Tunus ve Mısır'da otokrat rejimlerin çöküşüyle diktatörlüklere darbe vurdu. (Reuters)

Mustafa el-Feki
Eski ve modern Arap tarihini araştıran herhangi biri olayların bağlamından, liderliğin doğasından ve yönetimin kalitesinden özgürlüğün her zaman kritik bir konu olduğunu görecektir. Şiirde ve nesirde, övgüde ve hicivde ağırlığı olan bir konuşma özgürlüğünün mirasçısı olan Arapçanın kökenlerinin özgürlük duygusuna ve savunuculuğuna dayandığını keşfedecektir. Burada, ulusal çıkarların sınırlarını aşmayan, ‘diğerleri arasından sivrilme’ mantığıyla şöhret peşinde koşmayan, başkalarının haklarını ihlal etmeyen ve diğerini rencide etmeyen sorumlu özgürlüğü kastediyoruz. Özgürlük, insanlığın yaradılışından itibaren alışık olduğu açık ve net bir kavramdır. “Hiç elleri kelepçeli doğan bir bebek gördünüz mü?” diyenler haklılar.  Zira insan hür yaratılmıştır. Hür yaşar ve hür ölür. Bunlar tartışmaya kapalı konulardır. Ama bizi ilgilendiren, insan hakları arasında öne çıkan özgürlük hakkını, modern dünyamızın içinde bulunduğu mevcut koşulları çerçevesinde Araplara ve Arap dünyasında olan bitenlere özel bir uygulamayla nasıl kullanacağımızdır. Bu yüzden Arap ülkelerindeki özgürlük tartışması ve halkların bu tartışmaya karşı tutumu ile ilgili olarak şu maddeleri ele aldık:
1 - Arap dünyası, son on yıl içinde Saddam Hüseyin ve Muammer Kaddafi'nin yok olmasının yanı sıra Tunus ve Mısır'da otokrat (buyurgan) rejimlerin çöküşüyle ​​diktatörlüklere darbe vurdu. Bu gelişmelerin ardından bölgedeki siyasi harita, olduğu gibi değişti. ‘Arap Baharı’ olayları, Arap dünyasında daha önce var olmayan bir özgürlüğe kapıyı araladığını kabul etmemize rağmen tartışma konusu olmaya devam ediyor. Ancak tartışmanın koşulları, konunun netleşmediğini anlamamızı sağlıyor. Arap Baharı olaylarının, büyük güçlerin bazı Arap ülkelerinin içinde bulundukları şartlar üzerinden bölgeyi şekillendirmek istedikleri stratejik bir planın ve bu ülkelerde yaygın olan yolsuzluk, ihmalkârlık ve zayıflığın bir parçası olduğunu düşünenlerdenim. Aynı şekilde bu olayların, halkların çektiği acılardan ve yaygın işsizlik oranlarından yararlanılarak değişim sloganlarıyla bu ülkelerin tek bir sisteme dönüştürülmeleri için kullanıldığını da düşünüyorum. Bunu bir kenara bırakalım. Zira bu sistemlerin ömrü, ya devrim niteliğindeki teklifler ya sloganlar sonucunda ya da bazılarının gevşemesi ve kendilerine biçilen ömrün sona ermesiyle bitmiştir.
2 – Araplar bir yanda siyasi bağımsızlık, diğer yanda özgürlükler arasında kemikleşmiş ve yaygın bir kafa karışıklığı yaşıyorlar. Değerler ve fikirlerin kaybolduğu ve özellikle özgürlük tek başına yeterli olmadığından, buna ekonomik özgürlüğün elde edildiği, en kalabalık ve en yoksul sınıfları hesaba katan, çağın ruhuna ve modern teknolojiye ayak uyduran, arzulanan toplumsal dönüşüme de kapıları ardına kadar açan bir reform programının eşlik etmesi gerektiğinden dolayı rahatlığı çağrıştırmayan sahnelerle karşı karşıyayız. Aynı şekilde günümüz dünyasında, gelişmiş ülkelerin geçtiği ve yükselen ulusların her zaman yöneldiği vizyona doğru değişim ve ilerleme yoluyla reform yapabilmemizi zorunlu kılan bazı büyük değişimlerle de karşı karşıyayız. Arapların zamanın medeniyetine çok sınırlı bir yaklaşıma sahip olmaları ve zenginliklerimizin büyük bir bölümünün Arap olmayanlar tarafından kullanılması bizim çıkarımıza değil. Bu yüzden kalıcı bir zihinsel ve entelektüel olgunlaştırma süreci başlatmak da bize düşüyor. Akıl, davranışların belirleyicisidir. Geri kalmışlığın entelektüel bir durgunluk olması gibi değişim de zihinsel bir karardır.
3 – Araplar olarak özellikle büyük bir mirasın gölgesinde yaşadığımız için siyaset ve din arasında bir ayrım yapmamızın zamanı geldi. Memleketimiz semavi mesajların diyarıdır. Bu yüzden dinlerin ve medeniyetlerin döndüğü noktadır. Bu yüzden dinin derinliklerimize kök salması doğal bir durum ve bu iyi bir şey. Fakat asıl sorun, dinin siyasetle iç içe geçmesinden kaynaklanıyor. Bu yüzden taraflar kendi amaçlarına hizmet etmesi için dini kullanmalarına imkan doğar. Bize din adına farklı bir yaşam tarzı dayatmak isterler. Oysa din tüm bunlardan uzaktır. Özgürlük tartışması, semavi mesajları uzaklaşmadan ya da abartmadan anlamak adına dini ılımlılıkla bağlantılı olmalı. Böylece gerçek din, makasidu'ş-şeriat (dini kuralların amaçları) ile tutarlı olarak hayatımızdaki baskın maneviyat kavramı haline gelir. İslam dünyasında dini siyasete alet etme girişiminin ilk etapta dine zarar verdiğini bile düşünüyorum. Siyasete gelince; siyaset petrol gibidir. Yapışkan ve kirlidir. Sonuç, manevraya, ertelemeye, ilerlemeye ve geciktirmeye başvuran siyasi oyunlar ile dini değerler arasında bariz çelişkinin varlığıyla onu takip edenler ve takipçilerinden nefret edenler karşısında dinin yüce çehresini çarpıtır! Siyaset, ahlak nedir bilmezken din, manevi değerlerin damarı ve bizi daha iyiye götüren inancın kaynağıdır.
4 - Ülkemizde özgürlük tartışması, kimi zaman dinle kimi zaman rejimlerle olmak üzere her defasında geçmişten miras kalan değerlerle kesişiyor. Dolayısıyla özgürlüğün insanların ödediği ve milletlerin uğruna çabaladığı bir bedeli vardır. Bu zorlu denklem, bir yanda özgürlükleri, diğer yanda dini duyguları, diğer yanda ise yönetim sistemlerini uzlaştırmaya başlar. Buna sınıflar arasındaki eşitsizliğinin etkisini ve ekonomik durumun bu mesele üzerindeki etkisini eklediğimizde ortaya bir ikilem çıkar. Eskiler, seçim özgürlüğünün bir somun ekmekle bağlantılı olduğunu söylerler. Bunun siyasi anlamı, özgürlük, ekonominin doğal bir ürünü demektir. Bazıları insanların özgürlük ile arayış içerisinde oldukları ufuklara doğru yola çıkmak arasındaki bağı koparmak için halkların öne atıldığı bir tür diktatörlükten bahsedebilirler.
5 – Özgürlük, doğası gereği göreceli bir meseledir. Mutlak özgürlük, gerçeklikten ziyade kurguya daha yakındır. Özgürlüğün önündeki engeller genellikle eğitim, medya ve dini kurumun rolü gibi diğer faktörlerle ilgilidir. Bu yüzden özgürlükler geniş bir cephede ilerliyor. Toplumun bileşenlerini ve halkın mirasını, geleneklerini ve göreneklerini bir araya getiriyor. Bir ülkede belirli bir zamanda kabul edilebilir olan, başka bir ülkede ve farklı bir zamanda kabul edilemeyebilir. Özgürlük, insan hakları sorunlarının en başında geliyor. Bu yüzden imzalanan farklı sözleşmelerde insan hakları ile karakterize edilen aynı ölçülere sahip olması doğaldır. Düşünce, ifade ve inanç özgürlüğü ortak unsurları olduğundan bu konuda büyük bir eşitsizlik yoktur. Aynı durum, ikamet ve hareket özgürlüğü gibi sınırları başkalarının özgürlüğüyle biten kişisel özgürlükler için de geçerli. Burada ‘özgürlük kültürü’ olarak adlandırılabilecek duruma dikkati çekmeliyim. Özgürlük kültürü, eğitimin kalitesine ve her bireyin kendi birikmiş deneyimlerine bağlı olarak oluşan kültürel bir kalıptır. Eskilerin bir sözü vardır: Senin adına ne suçlar işleniyor ey özgürlük!
Bu söz kültürün, insan davranışı ve sosyal düzeyi olduğuna işaret eder. Özgürlüğün anlamı, her döneme ve mevcut koşullara göre şekillenir ve doğasını anlamada önemli bir faktör oluşturur.
Tüm bu maddelerle Arap dünyasındaki özgürlükler tartışmasını aktarmaya çalıştık. Herkesin ülkelerinin günümüz dünyasında modern toplumların çabaladığı amaç ve hedeflerine ulaşmadaki sorunlarına bağlı olarak özgürlüğün anlamıyla ilgili ortak bir formül ve tek bir kavram belirlemeleri için bir uyarıda bulunmayı istedik. Zaman faktörü her zaman siyasi ve toplumsal hareketle bağlantılı olduğundan, görmezden gelinmesi zor bir dönüm noktasından geçtiğimizi anlamalıyız. Dünya bugün çelişkili akımlarla dalgalanan ve sonuçları halkların çıkarları uğruna bazı özgürlüklerin geçici olarak askıya alınması olan bir salgınla karşı karşıya. Burada, özgürlüğün mutlak hakim olmadığını, zaman ve mekan şartlarının yanı sıra eğitim, kültür ve çağdaş dünyamızdaki diğer gelişim tezahürleri gibi bir takım faktörlere bağlı olduğunu bir kez daha vurgulamalıyız.
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.