Filistinliler kendi vatanlarında nasıl mülteci konuma düştü?

Filistinliler kendi vatanlarında nasıl mülteci konuma düştü?
TT

Filistinliler kendi vatanlarında nasıl mülteci konuma düştü?

Filistinliler kendi vatanlarında nasıl mülteci konuma düştü?

Eski İsrail belgeleri, Filistinli Arap toplumuna yönelik askeri hüküm zamanında yaşanan sır perdesini ortadan kaldırdı. Ülkelerinde mülteci konumun düşen bu Araplar, evlerine dönmelerini engellemek  için 15 yıl boyunca seyahat yasağına maruz kaldılar.
Ancak İsrail istihbaratı bu evlerin yıkıldığını ve geri dönebilecekleri yerleri olmadığını fark edince yasağı kaldırdı ve sıradan vatandaşlar olarak yaşamalarına izin verdi.
Bu belgeler, Akevot Araştırmaları Merkezi’nin İsrail arşivlerini elde etmek için giriştiği uzun mücadelenin ardından elde edildi. İsrail güvenlik sebebiyle bu belgelerin yayınlanmasını istemiyordu. Ancak Merkez, İsrail hükümetini mahkemeye vermekle tehdit edince belgelere ulaşabildi.
Nekbe’nin ardından Filistinlilerin ana vatanlarından göç ettikleri ya da göç ettirildikleri biliniyor. 154 bin Arap el-Celil, el-Müselles, en- Nakab’da kaldı. İsrail kalanlara karşı nasıl davranacağı konusunda tereddütte kaldı. Onların normal bir vatandaş kabul edilmesine karşı çıktı. Onların yaşadığı şehirlerin yüzde 85’i 1948’den 1966’ya kadar askeri idare tarafından yönetildi. Askeri hükümle yönetilen Araplar tedavi, eğitim ya da iş için bile bölgelerinden ayrılmaları ancak izin belgesi almaları halinde mümkün oluyordu. Bölgeye ancak askeri hakimin verdiği izinle giriş- çıkış yapılabiliyordu.
Bugün sistemin amacının Arapların terk etmek zorunda kaldıkları yaklaşık 500 köye geri dönmelerini engellemek olduğu anlaşılıyor. Belgeler İsrail hükümetlerinin Arap vatandaşlarının köylerine dönmelerini engellemek için kullandıkları yöntemleri ortaya koyuyor. Bu yöntemlerin başında evlerin ibadet yerlerinin hatta mezarlıkların yıkılması, köyün içine ve çevresine ağaç dikilmesi geliyor. Bu eylemlerin sonucunda on binlerce kişi kendi ülkelerinde mülteci konuma düşerek yıkılmış evlerine bakan komşu köylerde yaşamak zorunda kaldılar.
Belgeler, 1965 yılının Kasım ayında İsrail Başbakanı Araplardan sorumlu danışmanı Shmuel Toledano’nun Arapların köylerine geri dönmesini engellemek amacıyla girilmesi yasak olan bölgeler hakkında müzakere başlattığını gösteriyor. Bir belge, köylere dönüşü önlemek için İsrail'in köyleri taciz etme emri çıkardığını gösteriyor. Belgeye göre, bu arazilerin çoğu ekilmek üzere Yahudi çiftçilere kiraya verildi. Belgede evlerin yıkılıp arazinin dağıtıldıktan sonra açılmasına bir engel olmadığı belirtildi. 3 Nisan 1966’da İsrail Savunma Bakanı’nın ofisinde yapılan görüşmeler ve toplantı tutanakları “çok gizli” kategorisine koyuldu.
Bu müzakerelere, Başbakan yardımcısı Toledano, Mossad şefi Issar Harel, Yüksek Mahkeme başkanı olan askeri savcı Meir Shumgar ve Shin Bet ve polis temsilcileri de katıldı. Bu toplantı sırasında Şabak, askeri yönetimin kaldırılmasına hazır olunduğunu vurguladı. Toplantıda evlerin yıkılması gibi şartların sağlanmasının ardından kuzeydeki toprakların girişime açılmasına karar verildi. Bölgenin bir kısmı doğal bir mülteci kampına dönüştü. Bölgenin merkezinde bulunan topraklarda (Nekab ve Müselles) askeri hükmün olduğu gibi kalmasına karar verildi.
Belgelerden askeri hükmün kaldırılmasından kısa bir süre sonra dönemin İsrail Genelkurmay Başkanının da dahil olduğu üst düzey yetkililerin bu adıma karşı çıktığı anlaşılıyor. Son olarak 1963 yılında yayınlanan bir kitapçıkta, savunma sistemlerinin ayrıntılarının yer aldığı yüz binlerce vatandaşa karşı "söz konusu düzenlemelerin gerçek değerini ve amacını" içeren askeri yönetimin "yasallığı" konulu bir broşür hazırlandı.
1963'ten sonra İsrail Başbakanı Levi Eshkol, Arap vatandaşlarının seyahat izni alma zorunluluğunu iptal etti. Bu karardan iki hafta sonra, Kasım 1963’te Tsur, Eshkol'un talimatlarının uygulanmasıyla ilgili olarak bölge istihbarat bölümünün de dahil olduğu bölge komutanlarına, istihbarat bölümü başkanı da dahil olmak üzere bir mektup gönderdi ve mektubu Barta'a ve Mibqila hariç tüm köylerde uygulamak için bir emir verdi.
1965 yılının Aralık ayında Savunma Bakan yardımcısı Haim Yisrail, Başbakan danışmanı Aviad Yafeh, İsrail Genelkurmay Başkanı İzak Rabin askeri yönetimin kaldırılması için meclise sunulan tasarıya karşı olduklarını bildirdiler.
27 Şubat 1966'da Harel, Şin-Bet, ordu ve polis teşkilatına askeri yönetimin kaldırıldığına dair Eshkol kararını bildirdi. Çok gizli olarak nitelendirilen bu kararda askeri yönetimin kaldırıldığı bildiriliyordu. Savaş ya da olağanüstü durumlarda askeri yönetim uygulanması için gerekli koşulların sağlanacağı ifade edildi. Savunma sistemleri ise kalacaktı.
1967 savaşına kadar askeri hüküm kısmı olarak bazı bölgelerde hüküm sürdü, bu tarihten sonra tamamen kalktı. Ancak İsrail'in Arap vatandaşlarına (1948 Filistinliler) karşı izlediği politika, zaman içindeki belirsizlik ve ayrımcılıkla devam etti. Bugüne kadar 300 bin kişi kendi vatanlarında mülteci olarak yaşamaya devam ediyor. Bu kişiler köydeki evlerine dönemiyorlar.



Sidney Liman Köprüsü üzerinde Gazze'yle dayanışma yürüyüşü düzenlendi

Melbourne'deki Victoria Eyalet Kütüphanesi önünde düzenlenen ‘Özgür Filistin’ yürüyüşüne katılan göstericiler (DPA)
Melbourne'deki Victoria Eyalet Kütüphanesi önünde düzenlenen ‘Özgür Filistin’ yürüyüşüne katılan göstericiler (DPA)
TT

Sidney Liman Köprüsü üzerinde Gazze'yle dayanışma yürüyüşü düzenlendi

Melbourne'deki Victoria Eyalet Kütüphanesi önünde düzenlenen ‘Özgür Filistin’ yürüyüşüne katılan göstericiler (DPA)
Melbourne'deki Victoria Eyalet Kütüphanesi önünde düzenlenen ‘Özgür Filistin’ yürüyüşüne katılan göstericiler (DPA)

Binlerce protestocu bugün sağanak yağmur altında Avustralya'nın Sidney kentindeki ikonik Liman Köprüsü'nden geçerek, savaştan zarar gören ve insani krizin giderek kötüleştiği Gazze Şeridi'ne yardım talebiyle yürüdü.

Filistinli yetkililerin Gazze Şeridi'nde 60 binden fazla insanın hayatını kaybetmesine neden olduğunu söylediği savaşın üzerinden yaklaşık iki yıl geçerken, hükümetler ve insani yardım örgütleri gıda kıtlığının bölgede yaygın bir açlığa yol açtığını söylüyor.

Organizatörleri tarafından ‘İnsanlık Yürüyüşü’ olarak adlandırılan yürüyüşe katılanlardan bazıları açlığın sembolü olarak tencere taşıdı.

Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığına göre WikiLeaks'in kurucusu Julian Assange da yürüyüşe katıldı.

dsfgthy
Aralarında WikiLeaks'in kurucusu Julian Assange'ın (soldan üçüncü) da bulunduğu protestocular, İsrail savaşına ve Gazze Şeridi'nde devam eden gıda kıtlığına karşı düzenlenen Filistin yanlısı gösteri sırasında Sidney Liman Köprüsü'nden geçiyor. (AFP)

Geçtiğimiz hafta Yeni Güney Galler eyalet polisi ve eyalet başbakanı, yürüyüşün şehrin önemli bir simgesi ve ana ulaşım güzergahı olan köprüden geçmesini engellemeye çalışmış, yoldan geçmenin güvenlik risklerine ve ulaşımın aksamasına neden olacağını savunmuştu. Eyalet Yüksek Mahkemesi dün (cumartesi) yürüyüşün yapılabileceğine karar verdi.

Yeni Güney Galler polisi yüzlerce memur görevlendirdiğini söyledi ve protestocuları barışçıl kalmaya çağırdı. Benzer bir protesto yürüyüşünün gerçekleştiği Melbourne'de de çok sayıda polis görevlendirildi.

vfe
Sidney Filistin Eylem Grubu'nun Sidney'de düzenlediği İnsanlık Yürüyüşü sırasında binlerce protestocu Sidney Liman Köprüsü'nden geçti. (DPA)

İsrail üzerindeki diplomatik baskı son haftalarda arttı. Fransa ve Kanada, Filistin devletini tanıyacaklarını açıklarken, Birleşik Krallık da İsrail'in insani krizi çözmemesi ve ateşkese varmaması halinde diğer ülkeleri takip edeceğini duyurdu.

İsrail bu planları Gazze Şeridi'ni yöneten ve Ekim 2023'te İsrail'e bir saldırı düzenleyen Hamas'ı ödüllendirmek olarak nitelendirdi.

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese iki devletli çözümü desteklediğini belirterek, İsrail'in yardımları engellemesinin ve sivilleri öldürmesinin savunulamayacağını ya da görmezden gelinemeyeceğini ifade etti.